Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

BÜTÜNCÜL DÜŞÜNCE SİSTEMİNE DAİR

 

 

 

ONDOKUZUNCU VE YİRMİNCİ yüzyıllarda, nefes kesen bir sürat ile peşpeşe gelen devrimler, değişimler, sanayileşme, şehirleşme ve başkalaşma, insanı fıtrî yapısından koparıp bir nevi şizofren yaptı. İnsanın herşeyini parça parça etti. Onu bütüncüllükten mahrum bıraktı. Ve bunun sonucu olarak, insanlardan kimi kanunu savundu, kimi hürriyeti; kimi ferdi savundu, kimi toplumu; kimi maddeyi savundu, kimi ruhu; kimi inancı savundu, kimi bilimi; kimi kadını savundu, kimi erkeği; kimi sermayeyi savundu, kimi emeği...

 

Ve, nihaî gerçek parçalanıp kayboldu.

 

Bu fikrî ve sosyal dağılma ve parçalanmanın sonucu olarak, başta Batıda, nihilizm (hiççilik) akımı gelişti. Yani gerçeğin bütüncül güzelliği görülmeyince, onun parçaları dahi çöpe atıldı... Kâinatta hiçbir değer yok sanıldı.

 

İşte, önce bu hastalıktan kurtulmak için, gerçekleri araştırırken tek taraflı düşünmemek lâzım. Ki, bu öldürücü hastalıktan kurtulduktan sonra, ilk olarak karşımıza “Varlık” gerçeği çıkar. Bizim de, öncelikle bu varlık gerçeğinin ne olduğunu, neye yaradığını, nasıl işlediğini ve nasıl güzellikler doğurduğunu incelememiz gerekir.

 

Eski düşünürler, “Varlık başlı başına bir hüsn-ü mücerrettir” demişler. Yani, onun güzelliği, başka birşeyle kıyas edilmeye ihtiyacı olmayan gerçek bir güzelliktir.

 

Demek ki, insan varlığın gerçekliğini, güzelliğini, nimet oluşunu göremiyorsa, ona başka herhangi birşey anlatmak mümkün değildir. Bu bakımdan, ilk önce yapılması gereken şey, insanı herhangi bir tedavi yöntemiyle o bataklıktan ve düşünce çöküşünden kurtarmaktır. Bu konuda sözü fazla uzatmadan, aşk ile, güzellik ile, sanat ile ve hatta fen ilimleri ile ilgili kitapları tavsiye etmekle yetiniyoruz.

 

Fakat ikinci önemli bir sorun kalıyor: Bu varlık nasıl oldu, nasıl işliyor, neye yarıyor ve ne olacak? Bunların her biri bir kitaplık konular. Biz burada birer paragrafla bunlara değinerek geçeceğiz.

 

Önce “Zaman nedir?” Fizik kitaplarında isbat edildiği gibi, zaman da, madde gibi bir yaratıktır. Dolayısıyla, kâinattan önce, yani zamandan önce ne vardı, diye sormak bilimsel olmaz. Bu, sadece bir zihin yanılgısıdır. Zaten düşünce mekanizmamızda en önemli sorunlardan bir kısmı, bizim farklı bilgi alanlarını, farklı boyutları, farklı değerleri, ve bu farklı değerleri birleştirip ayrı bir gerçek yapan bir üst değeri bilmememizden veya inanmamamızdan kaynaklanıyor.

 

Meselâ, kâinatın bir maddî yönü, bir de gaybî yönü var. Başka bir deyişle, bir fiziği var, bir de metafiziği. Ve bunu bir gerçek yapan, yani gerçek olarak görebilen ve gösterebilen, tevhid inancıdır. Ondaki diyalektiği birleştirip bir güzel gerçek yapan Allah’tır. Keza, insan hem bedenden, hem ruhtan biraraya geliyor. Bu iki ayrı gerçeği bir yapan, ondaki akıl ve bilinç mekanizmasıdır. Hem, toplumda hürriyet ve serbestlik olacak, eşitlik de olacak. Ve bu iki zıt kavramı güzel yapan, bir de kardeşlik gerçeği olmalı. Yoksa hürriyet, eşitliği bozar.

 

Yine ana konumuza dönüyoruz: Varlık başlıbaşına bir kemalattır, olgunluktur, bir güzelliktir, bir gerçektir. Onun için niye varlık vardır, diye sorulmaz. Soranlara şöyle sormak lâzım: “Siz gerçekten yok olmak istiyor musunuz?”

 

Ve bu mükemmel gerçeklik ve güzelliğin sonsuz denilecek kadar çok çeşitlerinin ve mertebelerinin gerçekleşmesi için, onun mekanizmasına artı-eksi, soğuk-sıcak, madde-mânâ, ferd-toplum, kanun-hürriyet gibi zıtlıklar yerleştirilmiştir. Yani Allah, bu zıtları dengeli ve düzenli bir şekilde çarpıştırarak, binbir varlık ve güzellik mertebelerini gerçekleştirir. Az bir sahada, az bir kuvvet ve enerji ile sonsuz denilecek kadar kemalat ve olgunlukları olan varlık ürünlerini elde eder. Eğer kâinatta bu şekilde zıtlar olmasaydı ve onların çatışması ve gelişmesi sonucu, farklı farklı binbir gerçek güzellik oluşmasaydı, uzayda tek bir varlık rengi ve hakikatı olurdu ki, ona varlık demek dahi mümkün olmazdı.

 

Ve bunun içindir ki, hiçbir insan hep aynı yerde, aynı seviyede, aynı düşüncede kalmak istemiyor. Ve böyle bir istek, eşyanın tabiatına aykırıdır.

 

Allah’ın dahi binbir ismi olmakla beraber, iki temel kategoride birleşiyorlar: cemalî ve celalî isimler.

 

İşte madem insan bu varlık ağacının meyvesidir; elbette onda dahi diyalektik ve zıtlıklar daha yoğun olacak ve insanın yükselmesi ve gelişmesi ve değişik mertebelerde bulunması daha çok sözkonusu olacak. Demek imtihan ve sınanmadaki maksat, insanın özünde olan bu ikiliği çalıştırma ve geliştirme ve iyiye doğru yönlendirmektir. İnsandaki iyi tarafları baskın çıkarıp, kötü ve pasif yönleri geri bırakmaktır. Ve bu çatışmanın gerçekleşmesi için de, insanın serbest olması gerek. Yoksa eğer insan bir otomatik makine olsaydı, kafasında özellikle soyut değerleri anlayacak derecede diyalektik çatışma ve bu sayede gelişme olmazdı. Varlığı yine tekdüze bir seviyede kalırdı.

 

Ve madem insan, isteyerek ve bilerek iyi ve kötü tarafı seçiyor; elbette yaptığı kötülükler—kâinattaki umumî düzene aykırılık kalmasın diye—cezasız kalmaz. Ve iyilik yapanların iyiliği dahi—israf edilmesin diye—mükafatsız kalmaz. Ayrıca, bu imtihan mekanizmasının, burada anlatılması mümkün olmayan daha birçok faydası vardır...

 

Son olarak, birkaç cümleyle meseleyi özetlersek:

 

1. İyilik yapma, olgunluğu yaratma, insanlara yardım etme sıfatları ile ihtiyaç kavramları farklı şeylerdir. İnsanın bazan hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı halde çok güzel şeyleri yaptığı olur. Evet, sanat icra etme duygusu ile fakirlikten ve ihtiyaçtan hamallık yapma duygusu farklı şeylerdir. Yani, Allah mükemmel sıfatlara sahip olduğu için yaratıyor—ihtiyacı olduğu için değil.

 

2. Düşünce perspektifi itibarıyla, insanlar çok farklıdır. Kimi bir günü düşünüyor, kimi bir mevsimi, kimi bir seneyi, kimi bir ömrü, kimi sonsuzluğu... Hayvanlar ise sadece bir anı düşünüyorlar, yani hissediyorlar. İşte eğer insan, bu kâinat sinemasının muazzam, uzun filminin başının, sonunun anlamını birlikte, bir bütün olarak düşünse karelerle ilgili ânlık sorular sormaz. Her karedeki her figürün anlamını ve özelliğini anlar. Fakat 3-4 yaşındaki bir çocuk, ekrandan ancak renkleri idrak eder, anlatılmak istenileni kavrayamaz.

 

Demek, insan soruyu sorarken kendi konumunu biraz irdelemeli ki, sağlıklı bir soru sorabilsin ve sağlıklı bir şekilde cevabını alabilsin.

 

Bizim memlekette bir köylü, ordu ile beraber Birinci Dünya Savaşında tâ Erzurum’a kadar giderler ve Ruslarla karşılaşmazlar. Köylü sorar: “Hani Ruslar nerede?” Kumandan, “Batum tarafındadırlar” der. Köylü, “Eğer buraya kadar bizimse, gerisi Rusların olsun” der.

 

İnsan düşüncesinin yetersizliği ve gelişmesi için Rus bilim adamı George Gamow’un 1,2,3 Sonsuz kitabı ile Alman bilim adamı E.F. Schumacher’in Aklıkarışıklar İçin Kılavuz’unu ve Bediüzzaman’ın Sözler’ini tavsiye edebiliriz.

 

Evet, bir bebek rahat, hafif ve herşeyi bedava olan anne karnından çıkmak istemeyebilir. Fakat, dünya anne karnına göre öyle bir âlemdir ki, bebeklerin ne gözü görmüş, ne kulakları işitmiş, ne de hayallerine gelmiştir. Aynı şekilde, biz insanların bugünkü dünya hayatı ile ahiret hayatı arasında, yukarıda anlatılan farklardan da daha çok farklar var.

 

Bence insan, yalnızca bilim adamı olmamalı... O aynı zamanda bir baba da, bir sevgili de, bir işçi de, bir şair de olmalı. Bir diplomat kadar zeki olmakla beraber, bir çocuk kadar saf ve temiz olmalı. Şüpheci bir fikir ehlu olmakla beraber, görevli ve sorumlu bir kul olduğunu unutmamalı.

 

Sanırım, insan kendisinin tanrı olmadığını anlayınca ve hissedince, sorularının ve sorunlarının yüzde doksanı kendiliğinden çözülür. Fakat bu asırda insanın nefsanî duyguları, bencilliği o kadar çok tahrik edilmiş ki, bilen bilmeyen, fakir zengin herkes, bilerek veya bilmeyerek, kendisini küçük bir firavun gibi görüyor; öyle davranıyor...

 

 

 

 

 

 

İnsan varlığın gerçekliğini, güzelliğini, nimet oluşunu göremiyorsa, ona başka herhangi birşey anlatmak mümkün değildir. Bu bakımdan, ilk önce yapılması gereken şey, insanı herhangi bir tedavi yöntemiyle o bataklıktan ve düşünce çöküşünden kurtarmaktır.

Varlık başlıbaşına bir kemalattır, olgunluktur, bir güzelliktir, bir gerçektir. Onun için niye varlık vardır, diye sorulmaz. Soranlara şöyle sormak lâzım: “Siz gerçekten yok olmak istiyor musunuz?”

 

İnsan kendisinin tanrı olmadığını anlayınca ve hissedince, sorularının ve sorunlarının yüzde doksanı kendiliğinden çözülür.

 

 

 

 

10.05.2004

 

Bahaeddin Sağlam

Gönderi tarihi:

İnsan varlığın gerçekliğini, güzelliğini, nimet oluşunu göremiyorsa, ona başka herhangi birşey anlatmak mümkün değildir.

Bence de.. Önce varlık, gerçeklik. Metafizik, inanç, hurafe, değil.

 

Varlık başlıbaşına bir kemalattır, olgunluktur, bir güzelliktir, bir gerçektir. Onun için niye varlık vardır, diye sorulmaz.

Haklı. varlık niye vardır, diye soruulmaz. Bunu söyledikten sonra, İmtihan için vardır diye, sallanmaz.

 

Yine aynı yöntem (tıklayınız)... gerçeklerin arasına sokuştur hurafeleri, temelsiz inançları, yuttur insanlara. Kimse gerçeklere itiraz edemeyeceği için, arada kaynar gider hurafeler, bir zaman sonra onlar da gerçekmiş gibi algılanmaya başlarlar.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

seküler beyinler bütüncül sözünden huylandı galiba,yaw okuyun bir iki kelam edin.sükut ikrardandır haaaa.ona göre.selametle

Sayın enkas; size hitaben yukarıdaki yazı yazılmış olsa nasıl değerlendiridiniz bu yazdığınızı?

 

Ama sanırım Forumdaşlarınıza hitaben yazmış olduğunuz bu yazı aslında eğer farkedebiliyorsanız ayrımcılık içeriyor...

 

(yaw) sözcüğüde bir garip sırıtıyor kelimelerin arasından...

 

 

Alıntınızı daha yeni okudum...Yazılan yazıdan hiç de huylanmadım

 

Yazarın baktığı pencereden yaşamı bu şekilde görüp yorumlamasını da hiç yadırgamadım...

 

Çünkü tespitler önceden belli olduğuna göre varacağı sonuçlar elbetteki bunlardan başkası olamaz...

 

 

ama el sallayış tarzınız, parmağınızı uzatış şeklinizin hiç hoş gelmedi...yazacağım varsada vazgeçtim...

 

Sonuçta tartışmayı başlatma tarzınızdan varacağı yer belli...

 

 

Buradan şu anlam çıkıyor...

 

Siz baştan kendinizden, düşünsel olarak vardığınız noktadan çok emin olmalısınız ve artık düşüncelerinize katacağınız yeni bir şeyler de yok...

 

Belli ki bu alıntıyıda önümüze koyduktan sonra artık başkalarına huylanmaktan başka yapacakları bir şey kalmamış size göre...

 

Karşınızdakilerin böyle düşüneceğinizden Öylesine emin olmalısınız ki...

 

Sanki zaferinizi ilan eder gibi diliniz alaycılığa bile kaymış...

Bence huylanmayan bir kişilik olarak önce siz görüşlerinizi yazın millet bir görüp yararlansın...

 

Hem nerden biliyorsunuz bu yazının başkalarında huylanmaya neden olacağını yada olduğunu...

 

Galiba kendinize aşırı güven sizde bu tür ön yargılar yaratıyor...

 

size de selametle...

Gönderi tarihi:

Sayın enkas; size hitaben yukarıdaki yazı yazılmış olsa nasıl değerlendiridiniz bu yazdığınızı?

 

Ama sanırım Forumdaşlarınıza hitaben yazmış olduğunuz bu yazı aslında eğer farkedebiliyorsanız ayrımcılık içeriyor...

 

(yaw) sözcüğüde bir garip sırıtıyor kelimelerin arasından...

Alıntınızı daha yeni okudum...Yazılan yazıdan hiç de huylanmadım

 

Yazarın baktığı pencereden yaşamı bu şekilde görüp yorumlamasını da hiç yadırgamadım...

 

Çünkü tespitler önceden belli olduğuna göre varacağı sonuçlar elbetteki bunlardan başkası olamaz...

ama el sallayış tarzınız, parmağınızı uzatış şeklinizin hiç hoş gelmedi...yazacağım varsada vazgeçtim...

 

Sonuçta tartışmayı başlatma tarzınızdan varacağı yer belli...

Buradan şu anlam çıkıyor...

 

Siz baştan kendinizden, düşünsel olarak vardığınız noktadan çok emin olmalısınız ve artık düşüncelerinize katacağınız yeni bir şeyler de yok...

 

Belli ki bu alıntıyıda önümüze koyduktan sonra artık başkalarına huylanmaktan başka yapacakları bir şey kalmamış size göre...

 

Karşınızdakilerin böyle düşüneceğinizden Öylesine emin olmalısınız ki...

 

Sanki zaferinizi ilan eder gibi diliniz alaycılığa bile kaymış...

Bence huylanmayan bir kişilik olarak önce siz görüşlerinizi yazın millet bir görüp yararlansın...

 

Hem nerden biliyorsunuz bu yazının başkalarında huylanmaya neden olacağını yada olduğunu...

 

Galiba kendinize aşırı güven sizde bu tür ön yargılar yaratıyor...

 

size de selametle...

kimse bir şey yazmayınca bende seviyemi biraz düşürdüm. :blushing: haklısınız sayın gece kuşu.özür dilerim..

kendinden emin olma meselesine gelince ,uzun süre varlık hakkında düşünmüş,zaman zaman vesveseleri olmuş biri olarak sonunda seçtiğim (ama akıl ile,ilmin gerçekliğine dayanarak seçtiğim )bu yola güveniyorum.kendime değil..amacımda sorun çıkartmak ve tartışmak değil,sadece eğer olabilirsem varlığa yokluk libasını giydirmiş ateist arkadaşlara yardımcı olabilmek.

Gönderi tarihi:

Bence de.. Önce varlık, gerçeklik. Metafizik, inanç, hurafe, değil.

Haklı. varlık niye vardır, diye soruulmaz. Bunu söyledikten sonra, İmtihan için vardır diye, sallanmaz.

 

Yine aynı yöntem (tıklayınız)... gerçeklerin arasına sokuştur hurafeleri, temelsiz inançları, yuttur insanlara. Kimse gerçeklere itiraz edemeyeceği için, arada kaynar gider hurafeler, bir zaman sonra onlar da gerçekmiş gibi algılanmaya başlarlar.

 

Saygılar.

 

hmmm....sizin sorununuz şu galiba .metafizik denilen,yada cennet cehennem,allah ve melekleri gibi kavramları sizde madde ötesinde uzaklarda arıyorsunuz.ve dolayısıylada bulamayınca ALLAH yoktur,din hurafedir yaygarasını koparıyorsunuz.kur'andaki tüm mecazi ifadeleri o mecazın ardında azıcık temiz bir bakışla bakanın göreceği gerçekler saklıdır.işte imtihanda bu ya öyle zeki bir komedyen olmaya ,bill gates'in resulü olmaya benzemiyor kul olmak.ya kardeşim yaa,sende ne zeka var,hiç üşenmedin mi inanmadığın bir kitaptan böyle komediler çevirmek için belli pasajlar okumaya..doğrusu sana güldüm,kimin mülkünde kime kafa tutuyorsun yazık ya.aslında bu zekanı menfi değilde müsbet yönde kullansan var ya zeki bir mü'min olur senden.ama ne var ki yıkımı tercih etmişsin.çünkü yıkmak kolay.yapıcı davranmak ise zordur.turan dursun tefsirini okumadan keşke iyi bir tefsirden okusaydın kur'anı.keşke kur'anla turan dursun ile tanışmadan tanışsaydın.neyse eğer varsa istidadın hidayet gelir,ama hayat hep öyle gülmez insana brainslapper.o zaman bazı şeyleri anlaman daha kolaylaşır belki.neyse .selam ile...

Gönderi tarihi:

Herşeyden önce sukut ikrardan gelir sözü- üzerinde durmak istiyorum. Bu sözün geçerli olduğu durumlar vardır. Bir diyalog esnasında söz söylenmez ve karşı tarafın düşünceleri tavır ve yüz ifadesi ile onaylanır. Her durum böyle değildir. Çoğu durumda cevap vermemek "önemsememek" anlamına gelir.

 

Bu söz hakkında konuşmak istiyorum.

Fizik kitaplarında isbat edildiği gibi, zaman da, madde gibi bir yaratıktır. Dolayısıyla, kâinattan önce, yani zamandan önce ne vardı, diye sormak bilimsel olmaz.

 

Zamandan önce ne vardı diye soru sormak anlamsızdır çünkü zamanın başlangıcı diye bir şey yoktur. Değişmeyen tek şey değişimdir, devinimdir. Değişim olduğu sürece zaman vardır. Zamana başlangıç koyabilen fizikçi varsa beri gelsin.

 

Zaman her zaman varsa, değişim olgusu her zaman varsa, varlık olgusu da her zaman vardır.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Herşeyden önce sukut ikrardan gelir sözü- üzerinde durmak istiyorum. Bu sözün geçerli olduğu durumlar vardır. Bir diyalog esnasında söz söylenmez ve karşı tarafın düşünceleri tavır ve yüz ifadesi ile onaylanır. Her durum böyle değildir. Çoğu durumda cevap vermemek "önemsememek" anlamına gelir.

 

Bu söz hakkında konuşmak istiyorum.

Zamandan önce ne vardı diye soru sormak anlamsızdır çünkü zamanın başlangıcı diye bir şey yoktur. Değişmeyen tek şey değişimdir, devinimdir. Değişim olduğu sürece zaman vardır. Zamana başlangıç koyabilen fizikçi varsa beri gelsin.

 

Zaman her zaman varsa, değişim olgusu her zaman varsa, varlık olgusu da her zaman vardır.

 

Saygılar.

 

önemsememek.neden?seviyeyi düşürdüğümde önemsendim ama.bak kardeşim kimin,ne tarz konulara yazdığını,uzun yazıların okunmadığını bildiğim için yazdım son yazdığımı.biraz mahalle üslubu oldu ama.özür diledik işte.ayrıca sekülerizm belasından fazlaca muzdarip olan bir kimse olarak sorunların %90 ını bu düşünce sistemiyle çözeceğimize inanan biri olarak bu başlığa ilgi çekmeyi uygun gördüm.mesela bazı ateistlerin yaptığı; kur'andan bazı ayetler çıkarıp bütünlüğü ele alınması gereken bir konuyu paramparça sunarak,bazı materyalistlerinde yaptığı işin sadece kudret boyutunda takılıp kalarak,yani aslında dini yanlış anlamak,varlığı yanlış tanımlamak,dindar dinsiz herkes için geçerli bu sekülerist düşüncenin eseridir.

 

şu söz benimde çok hoşuma gider .bir çok kez örnek vermişimdir bu sözü ,ilmin realitesini anlatırken mesela..DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY DEĞİŞMEDİR.işte bakın aslında öyle bir şey söylüyorsunuz ki,madde sürekli değişsede ,değişme hakikati yani Allah'ın rabb ismi değişmez diyorsunuz.çünkü rabb terbiye ile alakadardır,terbiye ise geliştirmek içindir,ve kainat hep kemalata doğru gider,bunun içinde evrim,yani tekamül dinlerin vazgeçilmezidir.maddeler değişir ama değişme hakikati sabittir.yada başka bir şekilde şöyle anlatayım;

kudsiyet hakikati..temizlik demektir.birileri bulaşık yıkar,birileri çamaşır,biri banyo yapar,biri ellerini yıkar,biri dişlerini fırçalar,yağmur yağar,hayvanların leşlerini toprak eritir,deniz sürekli hareketle kendini temizler vs.bak kardeşim kainat içinde mütedahil dairelerde hep temizlik hakikati işler,ama şekiller farklı olur,yani anlatmak istediğim şu,temizlik baki,şekiller fanidir,geçiçidir,temizlik hakikati bir ise şekiller çoktur.

şimdilik bu kadar

selam ile..[/

Gönderi tarihi:
seviyeyi düşürdüğümde önemsendim ama.

 

Önemsenmek ile tepki almayı birbiri ile karıştırıyorsunuz. Önemsenmemek tepki almaktan daha iyidir. Burada önemsememekten kasıt sizin kişiliğiniz ya da görüşlerinizi önemsememek değildir. Tartışmaya girmeye gerek duyulmamasıdır. Açtığınız konu ise kişisel dünya görüşü meselesidir her zaman olduğu gibi tartışma belli bir noktada tıkanır. Bu yüzden üzerinde durmadım.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

hmmm....sizin sorununuz şu galiba .metafizik denilen,yada cennet cehennem,allah ve melekleri gibi kavramları sizde madde ötesinde uzaklarda arıyorsunuz.ve dolayısıylada bulamayınca ALLAH yoktur,din hurafedir yaygarasını koparıyorsunuz.kur'andaki tüm mecazi ifadeleri o mecazın ardında azıcık temiz bir bakışla bakanın göreceği gerçekler saklıdır.işte imtihanda bu ya öyle zeki bir komedyen olmaya ,bill gates'in resulü olmaya benzemiyor kul olmak.ya kardeşim yaa,sende ne zeka var,hiç üşenmedin mi inanmadığın bir kitaptan böyle komediler çevirmek için belli pasajlar okumaya..doğrusu sana güldüm,kimin mülkünde kime kafa tutuyorsun yazık ya.aslında bu zekanı menfi değilde müsbet yönde kullansan var ya zeki bir mü'min olur senden.ama ne var ki yıkımı tercih etmişsin.çünkü yıkmak kolay.yapıcı davranmak ise zordur.turan dursun tefsirini okumadan keşke iyi bir tefsirden okusaydın kur'anı.keşke kur'anla turan dursun ile tanışmadan tanışsaydın.neyse eğer varsa istidadın hidayet gelir,ama hayat hep öyle gülmez insana brainslapper.o zaman bazı şeyleri anlaman daha kolaylaşır belki.neyse .selam ile...

 

Sen okuduğunu anlıyormusun?

 

Allah yoktur demek de, Allah vardır demek gibi ispatlanmamış bir iddiadır.

 

Her iki iddianın da ispatla ihtiyacı vardır. İki iddia da metafizik bir iddiadır. bilimsel yolla şu anki teknoloji ile her iki iddia da doğrulanamaz veya yanlışlanamaz.

 

Ne bill Gates'in ne de başka birinin resulü falan değilim. Yazıyı tekrara oku, anla, sonra gel yorum yap.

 

Zekam konusundaki iltifatın için teşekkürler. Ama zekamı menfi yönde kullandığıma ilişkin iddiana katılamıyacağım. İnsanların eylemlerine göre değil, kimliklerine göre sınıflandırılmasını, buna göre adalet dağıtılmasını öngören bir zihniyetle savaşmak, aklı menfi kullanmak değildir.

 

Turan Dursun tefsiri okumadım. Onun hakkında tek bildiğim, zamanımızın en büyük islam alimi olduğu. Matrix'in tepesine varınca, Matrix'i çözdüğü ve bu nedenle yok edildiği. Turan Dursun sitesi diye bir sitenin varlığını bu forumda öğrendim, giitm aynı rumuzla kaydoldum. Oraya gidip kayıt tarihime ve yazı sayıma bakabilirsin.

 

Turan Dursun'a, Marks'a, Said Nursi'ye, Hz. Muhammed'e, Einstein'a veya herkim olursa olsun, herhangi bir kişiye eleştirilemez gözüyle bakmak, yanlışı yoktur demek, o şahısları ilahlaştırmak anlamına gelir. Onlar da insan, ben de. Onların da hatası, iyisi kötüsü var, benim de.

 

Saygılar.

  • 3 ay sonra...
Gönderi tarihi:
Bence insan, yalnızca bilim adamı olmamalı... O aynı zamanda bir baba da, bir sevgili de, bir işçi de, bir şair de olmalı. Bir diplomat kadar zeki olmakla beraber, bir çocuk kadar saf ve temiz olmalı. Şüpheci bir fikir ehlu olmakla beraber, görevli ve sorumlu bir kul olduğunu unutmamalı.

 

Sanırım, insan kendisinin tanrı olmadığını anlayınca ve hissedince, sorularının ve sorunlarının yüzde doksanı kendiliğinden çözülür. Fakat bu asırda insanın nefsanî duyguları, bencilliği o kadar çok tahrik edilmiş ki, bilen bilmeyen, fakir zengin herkes, bilerek veya bilmeyerek, kendisini küçük bir firavun gibi görüyor; öyle davranıyor...

İnsan varlığın gerçekliğini, güzelliğini, nimet oluşunu göremiyorsa, ona başka herhangi birşey anlatmak mümkün değildir. Bu bakımdan, ilk önce yapılması gereken şey, insanı herhangi bir tedavi yöntemiyle o bataklıktan ve düşünce çöküşünden kurtarmaktır.

Varlık başlıbaşına bir kemalattır, olgunluktur, bir güzelliktir, bir gerçektir. Onun için niye varlık vardır, diye sorulmaz. Soranlara şöyle sormak lâzım: “Siz gerçekten yok olmak istiyor musunuz?”

 

İnsan kendisinin tanrı olmadığını anlayınca ve hissedince, sorularının ve sorunlarının yüzde doksanı kendiliğinden çözülür.

 

 

10.05.2004 [/font]

[/size]

 

Bahaeddin Sağlam

 

 

evet,varlık boyutunda insan sadece bir baba yada bir iş adamı olarak kalmıyor..hayat öyle bir ortam ki insanı çok farklı sahnelerde oynatıyor..mekan hazırlıyor ve verilen cüz-i irade ile seçim yapılmasını,istidatına uyan bir rolü seçip o rol üzerinde başarılı bir oyun yada mücadele etmesini istiyor..anlaşılacağı üzere, evirip çevirip pişirip adam ediyor..bunu yaparken tek taraflı yapmıyor..insanı çeşitlemek ile birlikte yine içerisinde o kainatın son meyvesi olan insana birliği öğretiyor..yoksa o hayat sahnesindeki çeşitli rolleri birleyemeyen insan şizofrenik bir hal alıyor..yani,insan bütün hallere girdikten sonra bile kendi varlığını,amacını unutmuyor ve birliği elde edip sonsuzluk anına kadar sabır moduna geçiyor....

 

bir baba iken bir eş oluyor..işci oluyor,patron oluyor,dede oluyor,amca oluyor,bir çok farklı rol alıyor..ama biliyor kul olduğunu, bunları ebedi bir varlığı kazanmak için oynadığını bildikten sonra kısaca birliğe varacağını bildikten sonra hiç bir şey ağır gelmiyor..vazifedar olduğunu,asker olduğunu,bu harp meydanında çeşitli muharebelere gireceğini biliyor..niçin olduğunu da..

 

sorun aslında şurada :maddi bir durumda aciz ve fakir olan bir insan ile güçlü,kudretli bir insan arasında birliğe varma maratonunda fakir olanın bir adım önde gibi olması..yani ben fakirim,acizim o zaman bu dünyayı yaratana istinad etmeliyim deyip ona ulaşan ve onun acizliğinden dolayı inandığını zannedip büyük bir varlığın zatını kabul etmeyenler..kendi geçici temelsiz kudretlerine istinad edip medet umanlar bilmiyorlarki trilyonlarca hücre arasında bir hücrenin hastalanması ile birlikte bütün vücudun çöküşe geçecek kadar aciz olduğunu..güvendikleri maddenin ise emir aleminden bir emirle altüst olacağını..ve dahi güvendikleri maddenin görünüşden mevcut olduğunu,,binlerce kuvarkın titreşimiyle varlığın sabit göründüğünü ama heran değişebilir bir ilim dairesinde hikmetle ve tam bir irade ile işletildiğini bilmiyor...

 

küçük firavun,bırak rabbini kendini dahi tanımıyor..acizliği ile birlikte mükemmel bir varlığa başvursa,fakirliğini yalnızca ona anlatsa en sevgili bir habibi olacağını anlamayıp,peygamberlerle uğraşıp benden önce seviilmiş var ben 2. olmayı kabul etmiyorum deyip sonsuz sevgiyi kısıtlayarak şahıslara indirgeyip koskoca sevgi hakikatini gölgeliyor...

 

ve şu bilinmeli ki herşeyi yok edebilirsin,kendini dahi silebilirsin ama acizliğini ve fakirliğini yok edemezsin varken de öylesin yokluğa gidincede öyle olacaksın...

acizliğimizin ve fakirliğimizin farkına varmak dileğiyle...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.