Φ enkas Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2006 Ahiretin mahiyeti nedir? 1) Ahiret ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, hiçbir beşerin hatırına gelmemiş bir şeydir. (Hadis) Oran olarak anne karnıyla, dünyadaki insanın hali gibidir. 2) Kâinatta dialektik, Allah’ın iki eli olarak her yerde vardır. Bizim konumuzda fizik ve metafizik olarak… Bu dialektik zıtlar arasında sürekli bir değişim ve etkileşim vardır. Örneğin: • Zina, ateş olarak görünüyor ahirette • Gıybet, çiğ et olarak • Haram mal, domuz eti olarak yansıyor • Hıyanet, yılan olarak yansıyor • Çiçek, sevgi olarak görülüyor • Rahmet, bahar olarak somutlaşıyor • Ruh, âdem olarak somutlaşıyor • Dişilik ve edilgenlik, kadın olarak somutlaşıyor İşte cehennem dünyadaki bilinç yırtılmasının, günah ve kusurların ahiret alemindeki acı ve ateş ile ifade edilmesidir. Kur’an’da genellikle cehennemin adı acıdır (elem). Bazı günahlar çok şiddetli olduğu için onlara da aşırı acı manasında ateş denmiştir. Halkın diliyle, cennet Kapalıçarşı’da pırlanta olarak satılmak ise; cehennem tenekeciler çarşısında satılmaktır. Yani yokluk yoktur; sadece derece farkı vardır. Onların da kendine göre bir hayatı, bir nimeti vardır. Fakat pırlanta olamama özlemi, çok büyük acı veriyor. Ontolojik olarak sistem şöyle çalışıyor: Kâinat bütün boyutlarıyla sonsuz bir bilinçtir. Madde onun ambalajıdır. Bu bilinç günah şeklinde yırtıldığı zaman sıkıntı ve acıya/azaba dönüşüyor. O sıkıntı ve azap duaya dönüşüyor. Dua demek istek demek, öğretim, varlık demek. Yani yırtılan bilincin kapanması demektir. Onun için bazı hadislerde kâfirler kusurlarını kapattıktan sonra (pırlanta özelliklerini kaybettikleri için) daima cehennemde kalacaklar; amma yine de ondan lezzet alacaklar. Çünkü varlığın aslında; mükemmellik, nimet ve şükür esastır. İbn Arabî’nin tabiriyle, cehennemin dibinde yeşil otlar bitecektir. Cin nedir? Cin: Cinlerde genellikle kötülük olduğu için, uygun ambalaj ateştir onlar için. Çünkü saf soyutluk olmaz. Her ruhani bilinç ve varlık bir ambalaj takınır. Madde dahi saf madde değildir. Quantum gereği, içi saf bilinçtir. İlericilik, gericilik bu asırda nasıl olur? İnsanlar ahir zamanda çokluk içinde boğuldukları için; ilk dönemdeki ilkelliğe geri dönüyorlar ama bu kez ceza görüyorlar. İlklere ceza yok Bugün dinli-dinsiz insanların çoğu putperesttir. Kimi dinin şekline, liderine tapıyor, kimi de maddeye, tabiata tapıyor. Allah’a yani sonsuzluğa, saf bilince tapan, ona göre hayatını düzenler ancak böyle çok az insan var. Yani sistem şöyledir: Varlık soyut ve sonsuzdu, bir taneydi. Dosyalar ve manalar üretmek için somutlaştı ve bunu sonsuzluğa kadar götürecek. Bir şeyin başı neyse sonu da odur. Başı ilahîlik olan insanın sonu da öyledir. Dialektik sürecin olması yani iki elin birbirinden ayrılması zıtlık için değil ayrım içindir. Ellerdeki dialektik ve beyindeki birlik gibi. Bu Allah’ta da kainatta da geçerlidir. Mesela Allah’ta tevhid esastır, fakat hemen celal ve cemale dönüşüyor. Yani gerçek muvahhitlere göre cennet de cehennem de, lütuf da kahır da birdir ve asıl azabı çekecekler bu birliği görmeyenler olacaktır. İster dindar, ister dinsiz insan putperest olabilir. Putperestlik ise bilinçli insan için, yani somutu ve soyutu kavradıktan sonra, en büyük cinayettir, günahtır. Kainattaki sonsuz bilince vurulmuş en büyük darbedir. Bu günahın adı Kur’an ’da şirktir. Yani sınırlı ve sahte dindarlık, somutçuluk, putperestliktir. İşte bunlar affedilmeyecek; herkes affedilecek putperestler hariç, diyor Kur’an. Maide suresinde geçen Meryem ve İsa’nın put edinilmesi sembol dilinde şu demektir: Meryem maddedir, İsa dinin sembolüdür. Dolayısıyla dindar da dinsiz de putperest dolabilir. Maide, Meryem surelerine ve İncil’e bakınız. • Yedi gökler ve âlemler terminolojisi için: Bakınız 12. Lem’a (2. kısım) Mu’cize nedir? Mu’cize: Başta dediğimiz gibi, kâinatta sonsuz bilinç ile beraber onun işlevsel olabilmesi için her yerde dialektik var. Bu dialektik sürecin sonsuz örnekleriyle beraber en önemli örneği şudur: Varlığın yarısı sünnetullah/kanunî olarak işlev görür, yarısı da görsek de görmesek de olağanüstü olarak/mucizeler olarak işlev görür. Ve bu iki kavram birbiriyle çatışmadan sonsuz ikili bilgiyle entegre edilip kainatın iki motor gücü olmuştur. Baştan sona kadar determinizm ve muc’izeyi ustaca, dengeli bir şekilde ve iç içe olarak anlatan Kur’an ‘ın 13. suresi olan Râd suresine ve onunla ilgili tefsirimize bakınız. İlave olarak Emir kavramı (olağanüstü yönetim) konferansımızı dinleyiniz. Esbab-i Nüzul’un tefsirdeki yeri nedir? Peygamberler, sonsuz vahiy bilincinin tetiklenmesi, açığa çıkması ve sosyal hayatta yaşanılması içi birer sebeptirler. Ayetlerin sonsuzluğuna ve çağlar üstü oluşuna engel değildirler. Bütün fıkıh metodoloji kitapları bunu birinci kaide olarak söylerler. Ayrıca Kur’an lafızdan ibaret değildir, nazımdan/dizilişten ibarettir. İslam alimlarinin %90’ı bu görüştedir. İncil/Tevrat/Kur’an hiçbir zaman tarihi malzeme olarak bir şey anlatmıyorlar. Başta o günkü toplumu esas alıp, sonsuza dek zamanlara hitap ederek tarihi çekirdek bilgileri kullanıp araya Cebrail’den veya Allah’tan farklı ayetler girer, kişiler girer konuşur. Yani vahiy kompozisyondan ibarettir. Malzeme bir olmakla beraber, kompozisyonlar farklı farklı olduğu için Tevrat, İncil, Kur’an üç ayrı kitaplardır. Birbirlerinden kopya değildir, alıntı değildir. Fakat hepsi de Allah’tan geldiği için ve amaç insanların hidayeti olduğu için hedefleri birdir. Peygamber kıssaları tarihi çekirdekler olarak doğrudur. Dinlerin gelenek olarak bu bilgileri bize getirmesi delildir. Fakat o kıssalar asla tarihi malzeme değildir. Yeni bir inşa ve kompozisyondur. Bediüzzaman ve Muhammed Abduh bu kanaattedir. Bahaeddin Sağlam Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.