Φ kralx Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 "(şu ana kadar..)" O andan sonra ne değişti sevgili sedat... böyle bir ifade kullanıyorsunuz... Yanlış anlamışsın sevgili gecekuşu.. Eğer anladığınız şekli kastetseydim iletimin başında sisinle tartışmak münazara etmek çok güzel demezdim... "Şu an'a kadar" dememden kastım, belki ilerde ters düşeriz manasındadır.. Onuda nereden esinlendim biliyormusun.. Burada yaklaşık iki yıldır bir çok kişilerle tartıştık, ilk başlarda sevgi ve saygı çerçevesinde tartıştığımız bazı arkadaşlarımız, ilerleyen zamn dilimerinde neredyse küfretme derecezine kadar gittiler, hatta küfredenlerde oldu ve atıldılar.. Sakın o sözümden başka bir anlam çıkarmayınız zira başka birşey kastetmedim.. Nisa-3 aetine gelince, o ayette ne yazdığı gayet açıktır.. İlk eşin rızasını almak o ayette yoktur fakat, sünnette uygulamada vardır.. Edille-i şeriyye dediğimiz dinin dört delili mucibince, özellikle amellerde ve sonradan çıkan Kur'an da açıkca izah edilmemiş meselelrde izlenecek yoldur.. Tıpkı mahkemelrdeki kıyas ve emsal olayları gibi.. Saygılar.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Sevgili gecekuşu Ayette neden rıza alınmasından bahsetmiyor demişsiniz. Bu bence gayet açık yazıyor "adil olması isteniyorsa kadının rızasını alması şarttır" kadının rızasını almadan nasıl adil olacak ki? aynı zamanda kadın da genel olarak razı olmayacaktır çünkü normal kadınlar eşlerini paylaşmak istemezler. selamlar Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Sevgili gecekuşu Ayette neden rıza alınmasından bahsetmiyor demişsiniz. Bu bence gayet açık yazıyor "adil olması isteniyorsa kadının rızasını alması şarttır" kadının rızasını almadan nasıl adil olacak ki? aynı zamanda kadın da genel olarak razı olmayacaktır çünkü normal kadınlar eşlerini paylaşmak istemezler. selamlar Teşekkürler sardunyam.. Bak buda bir bakış açısı ve mantıklı.. İlk eşin gönlü devamlı kırgın olduktan sonra, adaleti sağlasa her ikisinide aynı giydirse yedirse ne olacakki.. Ben yinede temkinli olup, ayetteki asıl mana-i muradinin doğrusunu Allah bilir diyim ve haddim olmayan mellaerde bulunmayım.. Olaki yanlış bir anlam çıkarırımda sorumluluğu ebedi üzerimde kalır.. Saygılar.. Alıntı
Φ lena Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Hep merak edegelmisimdir bu güne kadar, ikinci ve takip eden hanimlar devamli bir evvelkinden genc olmaktadir neden, duyulmusmudur acaba ilk esinden daha yasli bir hanim nikahina almistir filanca kisi diye. Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Artık bir genel değerlendirme yapalım. Taurus arkadaşımız bir topic açtı. "Sadece merak ettim" diye. Neyi merak etmiş arkadaşımız ? "En beğendiğiniz yazar kimdir?" Dönüş için, tartışma ortamı için, güzel bir buluş. Herkesin yazmasını beklemiş ve sonuçta açıklamış düşüncesini. Açıklaması; "Daha yazmayacaktım aslında ama gidişat bir tartışma kokusu taşıdı burnuma.Çoğunuz beğendiğiniz,sevdiğiniz yazarı yazmamışsınız.Ok,problem değil.O halde ben yazayım en beğendiğim yazarı:"Allah.. Ayrıca yazarının bir de vaadi var.Okuyup ta hayatına uygulayabilen herkese verilecek olan: Sonsuz Saadet.. Tartışmalara "görkemli" dönmek isteyen arkadaşımız Taurus, en hararetli tartışma konusunu bulmuş. Ama ne yazıkki, tartışma kısır deyip geri çekildi. Aksine, çok güzel bir tartışma ortamı oluştu. "En ünlü yazar Allah", kitabı Kur'an'ın bize verceği "sonsuz saadet"i irdelediğimizde; "Sonu olmayan bir mutluluk" vaadi anlaşılmakta. Bu sonu olmayan mutluluk aslında diğer yaşamı çağrıştırmakta. Dünya "yalan" ve imtihan olduğuna göre, "sonsuz saadet"in amacı; Yalan dünyadaki efendilik, kölelik yaşamına itaat. İtaat etki, sonsuz saadet'i bulasın. Tam bir arap hakim sınıf zihniyeti. İkna şekli, yine arab'ın zevk ve eğlence zihniyeti. Atalarımız hep söylerlerdi. Yaşam ne için ? Üç unsur için diye. YE, İÇ, YAT. Bu zihniyet araplardan bize geçen tembellik zihniyeti. İnsanlık zaaflarımızdanmı, yoksa kitaptanmı, bu ahlakı biz Türkler de kapmışız. YE ZİHNİYETİ: Arabın karın tokluğuna eğilimi müthiş. Cennetteki her tür meyveler ve yiyecek. (her türlü) Her nedense sadece arap meyveleri yazılmış. Diğer meyve türleri bilinmiyor ! Müthiş yazarın müthiş kitabında diğer meyvelerden bahsedilemiyor. Ayrıca bu yenecek yiyeceklerin çıkarımı nasıl olacak, o da bilinmiyor. Cennetin de içine edecekler galiba. Yada mide de toplanacak hepisi. Yada bilemeyiz, teistler bunada bir cevap bulurlar müthiş kitaplarından. Yada bilimselliği çare bulacaklar sonuçta, yiyeceğe çevirecekler. Uzaydaki gibi. (Sevgili lena okusun) Cennete yapmak olurmu ? İÇ ZİHNİYETİ: Arapların içmeye düşkünlüğüde müthiş. Cennet'te huriler olurda hiç içmek olmazmı ? 99'u dizilsin karşına, hemde göğüsleri yeni gelişmiş bir şekilde. Şarap dersen gani hemde ırmak gibi. Irmaktamı yetmedi ? Şarap muslukları var. Her açtığın musluktan çeşitli içkiler. Şarap sevilmezse bir başkası içki türü. YAT ZİHNİYETİ: 99 adet huri hemde en gencinden. 9 yaşında (dünyada örneği varya) Sana hizmet ediyorlar. Bir elin meyvede bir elin şarapta kafada iyi oh. Nolacak şimdi ? Sıra yatmada. O da hazır hemde 99 adet. Zevke bak yahu. Bu filmi hiç bir yerde bulamazsın. Hemde kollektif. Tipik bir arap zihniyeti. Şimdi teist arkadaşlar kıyameti koparacak. Dinimize hakaret, bize hakaret. Hiç kusura bakmayın arkadaşlar siz söylediniz o kitabı bende okudum. Şimdi de o müthiş yazarın müthiş kitabını yorumluyorum. Çok merak ederseniz, müthiş kitabınızdan alıntılarda yaparım. Benim değil sizler gibi düşünenlerin eseri. Üstelik, "apaçık" anlatımlı. Başlık konusuna bende yazayım. Hiç olmazsa bu topic'e kitap ve yazar konusuna bir cevabım olsun. "YAZARLARIN ve KİTAPLARININ TÜMÜ YARARLIDIR. OKUYUP DERS ÇIKARMASINI BİLENLER İÇİN." İyi dileklerimle... Alıntı
Misafir taurusmutis Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Artık bir genel değerlendirme yapalım. Taurus arkadaşımız bir topic açtı. "Sadece merak ettim" diye. Neyi merak etmiş arkadaşımız ? "En beğendiğiniz yazar kimdir?" Dönüş için, tartışma ortamı için, güzel bir buluş. Herkesin yazmasını beklemiş ve sonuçta açıklamış düşüncesini. Açıklaması; Tartışmalara "görkemli" dönmek isteyen arkadaşımız Taurus en hararetli tartışma konusunu bulmuş. Ama ne yazıkki tartışma kısır deyip geri çekildi. Aksine çok güzel bir tartışma ortamı oluştu. .... Başlık konusuna bende yazayım. Hiç olmazsa bu topic'e kitap ve yazar konusuna bir cevabım olsun. "YAZARLARIN ve KİTAPLARININ TÜMÜ YARARLIDIR. OKUYUP DERS ÇIKARMASINI BİLENLER İÇİN." İyi dileklerimle... Arkadaşım lütfen..Kısır dediğim seninle benim karşılıklı yazdığımız 2 ileti içindi,bunu sen de pekala biliyorsun.Neyse okuyanlar idrak edebilme yeteneğine sahiptir sanırım,bir tartışma içersine girmeyelim böyle bişey için.. Yazında beğendiğim tek söz kırmızı ile işaretlediğim bölüm oldu.Aynen katılıyorum sana,keşke sende okuduğunu söylediğin Kuran'dan ders çıkarabilmeyi denesen.. Saygı ve sevgilerimle.. Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Arkadaşım lütfen..Kısır dediğim seninle benim karşılıklı yazdığımız 2 ileti içindi,bunu sen de pekala biliyorsun.Neyse okuyanlar idrak edebilme yeteneğine sahiptir sanırım,bir tartışma içersine girmeyelim böyle bişey için.. Yazında beğendiğim tek söz kırmızı ile işaretlediğim bölüm oldu.Aynen katılıyorum sana,keşke sende okuduğunu söylediğin Kuran'dan ders çıkarabilmeyi denesen.. Saygı ve sevgilerimle.. Sevgili taurus, Ders çıkarma eylemi, kesinlikle sorgulama ilkesi ile mümkündür. Kayıtsız şartsız inançla ders çıkartmak mümkün değildir. Çekilme konusunda; Bana hitaben, "kısır oluyor çekiliyorum" dedikten sonra tartışmada az gözüktüğünden dolayı demiş olabilirim. O halde yanlış anladım. Özür diliyorum. Arkadaşlığımız baki sevgili Taurus. İyi dileklerimle. Alıntı
Misafir taurusmutis Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Sevgili taurus, Ders çıkarma eylemi, kesinlikle sorgulama ilkesi ile mümkündür. Kayıtsız şartsız inançla ders çıkartmak mümkün değildir. Çekilme konusunda; Bana hitaben, "kısır oluyor çekiliyorum" dedikten sonra tartışmada az gözüktüğünden dolayı demiş olabilirim. O halde yanlış anladım. Özür diliyorum. Arkadaşlığımız baki sevgili Taurus. İyi dileklerimle. Sevgili arkadaşım; Yaklaşımın için teşekkür ederim.Birbirimizden öğreneceğimiz daha birsürü şey olduğuna eminim.Elbette fikirlerimiz çatışacak ama bu tür yaklaşımları koruduğumuz müddetçe hiçbir sorun yaşıyacağımızı sanmıyorum.. Arkadaşlığımızın kalıcı olduğu konusunda ben de seninle hemfikirim.. Sevgilerimle.. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Ders çıkarma eylemi, kesinlikle sorgulama ilkesi ile mümkündür.Kayıtsız şartsız inançla ders çıkartmak mümkün değildir. Bugüne kadar çok sorgulamışsındır.. Bizlere anlatırmısın, islam dinine yada Kur'an-ı Kerim'e ne sordunda ne cevap aldın..? Neyi sorguladın, neyi irdeledin, adaleti, hakkı, fakire yardımı, edebi, anneye babaya itati mi..? Saygılar.. Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Bugüne kadar çok sorgulamışsındır.. Bizlere anlatırmısın, islam dinine yada Kur'an-ı Kerim'e ne sordunda ne cevap aldın..? Neyi sorguladın, neyi irdeledin, adaleti, hakkı, fakire yardımı, edebi, anneye babaya itati mi..? Saygılar.. Sayın Kral, Sorguladığım konuları sorduğuna göre, o konuları tartışma taraftarısın sanırım. Yukardaki iletimdeki "ye, iç, yat" konusunu tartışabilirdik aslında. Fakat tartışma "teslimiyetçi inançla" olmuyor maalesef. Taurus arkadaşımın söylediği gibi, kısır oluyor ve hiç bir zaman sonuca gidilemiyor. İnançlar sorgulama lkesini kabul etmez, şüphecilik ilkesini kabul etmez. O halde tartışma nasıl olacak ?, sen inançlı mantıkla açıklayacaksın her şeyi. Misal, "baston nasıl yılan olur" kral diyeceğim. Nasıl açıklayacaksın bunu ? "Bu bir Mucizedir efendim inanacaksın, ben inanıyorum sende inanacaksın." "Ayın ikiye bölünmesine ne diyorsun peki ? onada inanacaksın efendim, o da bir mucize.. Ve artık mucizeyle yatıp mucizeyle kalkmamız gerekecek. Doğa bilimleri hikaye, ne kadar fizik kanunu var hepsi hikaye. Böyle tartışma olurmu sayın kral ? Şimdi bana sorduğun konulardan başlayalım o zaman, bakalım ne cevap vereceksin ? Okuyucularda takip etsinler. Sağlıklı bir tartışma olabilecekmi? "Adalet" demişin ilk olarak; Ben "hak"la birlikte değerlendireyim. Sözlükte karşılık olarak yazıyor. Hangi haktan bahsedeyim sana onlarca köle üzerine ayet var. Kölecilik bir adaletmi ? Sen şimdi diyeceksinki o devir köle devri imiş. İşte sorgulamacılık burada başlıyor. Putları yerle bir eden bir zihniyet. Kölecilik söz konusu olduğunda neden çekinceli davranılıyor ? İnsanların eşitliği konusuyla çelişmiyormu ? Ama bunu bin dereden bir su getirerek anlatmaya çalışıyorsunuz. Nerede "apaçık" olunma zihniyeti, neden kafalar bulandırılıyor ? Bir de misaliniz varki alemlere ibret. Falan bir elma bulmuşta, sahibinden izinsiz yemişte. Nehiri takip ederek bağ sahibine varmışta, Ben sana şu kadar sene kölelik yaparsam beni affedermisin demişte. Devamını sen getir. Kral, sosyologlar ne diyor; "Aslında dini ve milli değerler hakim sınıfı korumak için oluşturulmuştur." Fakire yardım konusu; Fakire yardım konusu aslında son derece çirkin bir olaydır. Bir devletin bir toplumun sosyal ayıbıdır. Ne demek fakir kişi. Devlet o kişiye iş bulmak mecburiyetindedir. Halktan milyarlarca para değerinde vergi alıyorlar. Hortumculara yedirmesinlerde o fakir insana iş olanağı yaratsınlar. Bunlar çok olası şeyler. Yok ama olmaz, düzen bozulmayacak. Zenginler olacak, fakirler olacak. Efendiler olacak, köleler olacak. Birde zekat olacakki, hemde farz. Kurulmuş efendi düzeni hiç yıkılmasın. Buluş çok güzel. Edep konusu ; Peygamber harem kurar kırk hatunla, örnek olur tüm insanlığa. Siz buna edep dersiniz. Evlatlığının hanımıyla dedikodusu çıkar. Utanır insan içine çıkamaz. Siz buna "iki cihan serveri" dir mübahtır der, edep dersininiz. Anneye babaya itaat meselesi ; Çocuk öldürülür, neden bu vahşet diye sorulduğunda, Büyüyünce babasına asi olacaktı da o yüzden dersiniz. Hangi konuyu tartışalım, hangisini sorgulayalım sayın kral. Bul daha başka konu varmı ? Dinlerin hepsi böyle, al birini vur diğerine. Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Benim en çok sevdiğim yazar ORHAN PAMUK Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Sevgili Sardunya; "vereceğin yanıtlar Çağdaş ve islamiyete inanan bir türk kadının hangi olumlu yerde olduğunu bana gösterecek ve seni biraz daha anlamamı sağlayacak..." Cümlesi seni denemek, sınamak anlamında düşünülerek yazılmadı... *** Elbeteki senden farklı düşündüğüm ve karşı durduğum noktalar var... Örneğin, bir erkek olarak, gerek iç güdüsel gerek erkek hakim toplumsal yasaları göz ardı ederek, birden fazla kadınla beraber olmanın her türlü kazanımını hangi inanç ve haklı gerekce olursa olsun Karşı durmak,reddetmek gibi bir sıkıntım var... Sen benden daha objetif bakarak geçmiş dönemde bunların hoş görülebileceğini vurguluyorsun... Ama ben yinede bunu anlamakta zorluk çekiyorum... *** Samimi olarak ifade etmek gerekirse erkeksel iç güdülerimin ağır basacağı, evrensel ahlaki değerlere karşı gerek dinsel inanış, gerekse toplumsal tasviplerin beni haklı bulacağı ortam içerisinde hele ekonomik şartlarda yeterliyse aşağıdaki cümlede anlatılmak istenen "her bir eşine birer gün gitmesi bir nezaket örneğidir. Onlara sahip çıkmaktır. Onları ortada bırakmamaktır. " ( Ahlaki, adaletli ve tutarlı ! ) nezaketli kişiliği ister 1400 yıl önce ister bugün bir erkek olarak bende gösterebilirim... "Benim peygamber hariç bunu ne kendi hayatımda ne de başkasının hayatında hoş görmem mümkün değil." Cümlesindeki kadınsal iç güdü ve ahlaki haklı duruşunuza hak vermekle birlikte... Yine de bazı koşullar öne sürülerek, Kimine göre "İnsani iç güdüler" kimine göre "Ahlaki" değerler üzerine bir yanlış algılamanın... İster geçmişin zor koşulları, ister dinsel öngörü ve öneriler öne sürülerek Erkekler tarafndan kadınlara yapılan bu dayatmanın ne gerekçeyle olursa olsun savunulmaya çalışılmasını... Peygamber de olsa ( konum ve kişilikler kayırlarak ) hoş görmeyi anlamakta zorluk çekiyorum... *** Sevgili sardunya; " Kuran kimi zaman emreder, kimi zaman tavsiye eder, kimi zaman korkutur, kimi zaman doğrular, kimi zaman umut vaad eder, kimi zaman azarlar, kimi zaman düşündürür, kimi zaman çok açıktır, kimi zaman kapalıdır." Cümlesinde vurguladığın gerçekler, yine benim görüşüme göre insanlar arasında bu konudaki tartışmaların temelini oluşturuyor... Her kişi, cemat yada toplum kendine ve çıkarlarına uygun yorumları diğerlerine dayattığı ölçüde itirazlar ve sorunlar kaçınılmaz oluyor... Bu son tartışmanın içeriğide bunlardan biri... Bu tartışmanın içinde benim yapmaya çalıştığım, katılmadığım, itirazlarımın olduğu noktalarda olsa karşı duruş ve savunmalarda haklı olabilecek noktaların var olup olmadığını anlamaya ve kavramaya çalışmak.... Bunun ötesinde kırıcı ve haklı olmaya çalışmak gibi bir çaba içerisinde olmadığımın bilinmesini istiyorum... Yine kadınsal iç güdü ve duygusal hassasiyetinizle bunu böyle değerlendireceğinizi umuyor ve rica ediyorum... *** Konu aslında daha da derin ve açılabilecek daha bir çok noktası var... Ama buna girdiğimize ne zamanımız nede forumun sayfaları yetmez... Zaten bir sonuca ulaşmak anlamında varabileceğimiz yer bundan fazlası olur mu bilemiyorum.?... Bence birbirimizi anlamaya çalışmamız, kendi doğrularımızda karşı tarafın haklılıklarını kavramamız, Kendimizi tatminden öte bir işe yaramayacak körü kürüne yapılacak dayatmalardan daha önemli... Bu anlamda hem fikir olduğumuzu bilmenin rahatlığı ve huzurunu taşıyorum... Sana sevgilerimi ve dost selamlarımı yolluyorum.. *** *tna Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Sayın Bilimselci.. Bunların hepsini tekerteker açıkladık.. Daha farklı birşeyler varmı.. yada daha enterasan sorguların..?? Çünkü gerçekten günlerce sayfa sayfa yazdığımız cevapladığımız iddaları tekrar gündeme getirmeniz hem sizin kıymetli vakitlerinizin boşa geçmesine, hemde bizim vaktimizin boşa geçmesine neden oluyor.. Arkadaşlarımızda biliyorlarki o sorgularınızın hepsine uzun uzun cevaplar verdik, ama cevaplarımız sizleri tatmin etmediyse o bizim sorunumuz değil, haliyle onaylamanızıda beklemezdik.. Bu nedenle din konularında daha değişik konulara temas etmemiz ve daha faydalı olmamız gerekir.. Saygılar.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 HZ. Ayşe'nin Peygamberimizle evlendiği yaşın 9 olması mümkün görülmemektedir. Çünkü Hz. Peygamberin isteği, İslam vahyinin başlangıcından 10 yıl sonradır. Ayşe o sırada 9 yaşındaysa, peygamberlikten 4 yıl sonra doğmuş olmalıdır. Daha ilk günlerde Müslüman olmuş Hz. Ebubekir'in putperest bir aileye kızını gelin vermek üzere anlaşmış olması bu şartlar altında nasıl mümkün olabilir? Anlaşılan odur ki Ayşe, Ebubekir'in Müslüman olmasından epey önce bir putperest aile tarafından istenmiş ve babası da bunu kabul etmiştir. Eğer bu istek, Ebubekir'in müslümanlığından sonra olsaydı, Hz. Ebubekir'in kızını bir putperest aileye asla vermeye kalkmazdı. O halde Ayşe Müslümanlığın zuhurundan önce doğmuş ve hatta o sırada bir aileye gelin edilmek üzere istenecek yaşa gelmiştir. Bunu Arap Yarımadası iklim şartları için düşünürsek Ayşe'nin vahiy başlangıcından beş altı yıl önce doğmuş olduğunu kabul etmek gerekir. Dolayısıyla Hz. Ayşe'nin Peygamberimizle evlendiği yaşın 17-18 olduğu ortaya çıkar. Bu konu, daha detaylı bir şekilde Mevlana Şibli'nin Asr-ı Saadet Kitabında geçer. Hz. Ayşe'nin evlendiği zaman yaşının daha büyük olduğunu ablası Esma'nın hal tercemesinden çok kesin olarak anlıyoruz. Eski terceme-i hâl kitapları Esma'dan bahsederken diyorlar ki; Esma 100 yaşında olduğu halde hicretin 73. yılında vefat etmiştir. Hicrette 27 yaşındaydı. Hz. Ayşe, ablasından 10 yaş küçük olduğuna göre, Onun da hicrette tam 17 yaşında olması icabe eder. O, Hz. Peygamber'den önce Cübeyr'le nişanlanmıştı. Demek evlenecek çağda bir kızdı.(Hatemü'l Enbiya Hazreti Muhammed ve Hayatı, Ali Himmet Berki, Osman Keskioğlu, s.210) alıntıdır Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Şimdi bana sorduğun konulardan başlayalım o zaman, bakalım ne cevap vereceksin ? Okuyucularda takip etsinler. Sağlıklı bir tartışma olabilecekmi? "Adalet" demişin ilk olarak; Ben "hak"la birlikte değerlendireyim. Sözlükte karşılık olarak yazıyor. Hangi haktan bahsedeyim sana onlarca köle üzerine ayet var. Kölecilik bir adaletmi ? Sen şimdi diyeceksinki o devir köle devri imiş. İşte sorgulamacılık burada başlıyor. Putları yerle bir eden bir zihniyet. Kölecilik söz konusu olduğunda neden çekinceli davranılıyor ? İnsanların eşitliği konusuyla çelişmiyormu ? Ama bunu bin dereden bir su getirerek anlatmaya çalışıyorsunuz. Nerede "apaçık" olunma zihniyeti, neden kafalar bulandırılıyor ? Bir de misaliniz varki alemlere ibret. Falan bir elma bulmuşta, sahibinden izinsiz yemişte. Nehiri takip ederek bağ sahibine varmışta, Ben sana şu kadar sene kölelik yaparsam beni affedermisin demişte. Devamını sen getir. Kral, sosyologlar ne diyor; "Aslında dini ve milli değerler hakim sınıfı korumak için oluşturulmuştur." Fakire yardım konusu; Fakire yardım konusu aslında son derece çirkin bir olaydır. Bir devletin bir toplumun sosyal ayıbıdır. Ne demek fakir kişi. Devlet o kişiye iş bulmak mecburiyetindedir. Halktan milyarlarca para değerinde vergi alıyorlar. Hortumculara yedirmesinlerde o fakir insana iş olanağı yaratsınlar. Bunlar çok olası şeyler. Yok ama olmaz, düzen bozulmayacak. Zenginler olacak, fakirler olacak. Efendiler olacak, köleler olacak. Birde zekat olacakki, hemde farz. Kurulmuş efendi düzeni hiç yıkılmasın. Buluş çok güzel. Edep konusu ; Peygamber harem kurar kırk hatunla, örnek olur tüm insanlığa. Siz buna edep dersiniz. Evlatlığının hanımıyla dedikodusu çıkar. Utanır insan içine çıkamaz. Siz buna "iki cihan serveri" dir mübahtır der, edep dersininiz. Anneye babaya itaat meselesi ; Çocuk öldürülür, neden bu vahşet diye sorulduğunda, Büyüyünce babasına asi olacaktı da o yüzden dersiniz. Hangi konuyu tartışalım, hangisini sorgulayalım sayın kral. Bul daha başka konu varmı ? Dinlerin hepsi böyle, al birini vur diğerine. sevgili bilimselci peki hepsi yalansa dediğin(iz) gibi doğumu ve ölümü nasıl açıklıyorsun yani öylesine yaşayıp yok mu oluyoruz .yaşamımızın bir anlamı yok mu. Alıntı
Misafir katre_a Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 sevgili bilimselci peki hepsi yalansa dediğin(iz) gibi doğumu ve ölümü nasıl açıklıyorsun yani öylesine yaşayıp yok mu oluyoruz .yaşamımızın bir anlamı yok mu. Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Zekâ ve Aptallığa Dair Sevgili, Olay 18. yüzyılın son çeyreğinde Braunschweig'de geçiyor. İlkokul öğretmeni ilk defa girdiği sınıfta yaramazlık yapan öğrencilere kızıyor ve ceza olarak hepsinden, birden yüze kadar bütün rakamları toplamalarını istiyor. Öğrencilerden biri, cezayı çok kısa süre içinde bitiriyor. Öğretmen, çocuğun yanına gidiyor ve kâğıdına bakıyor. Kâğıtta şöyle yazıyor: 99 + 1 = 100, 98 + 2 = 100, 97 + 3 = 100... ve böyle devam edip gidiyor. Hoca şaşkınlık içinde öğrenciye soruyor : - Senin adın nedir evladım? - Gauss efendim. Daha sonraları, öğretmenlerinin büyük yeteneğinin farkına varıp, tahsiline destek olması için Braunschweig dükünü ikna ettikleri çocuk, matematik tarihinin en büyük dâhilerinden Carl Friedrich Gauss 'tur (1777 1855). Aşağıdaki öykünün de Gauss'a ait olduğu söylenir: Artık dünyaca ünlü olan matematikçi kedilere çok düşkündür. Kedilerinin çalışırken, kendisini rahatsız etmeden bahçeye girip çıkması için, marangoza mutfak kapısına hayvanların ittiklerinde iki yöne doğru açılabilen kapaklar yapmasını ister. Marangoz büyük kedinin boyunu ölçer ve rahatça girip çıkabileceği bir kapak yapar. Gauss bakar bakar ve - İyi olmuş da, der, küçük kedi için kapak nerede?... Umarım mesaj hedefine ulaşmıştır.. Dost sevgilerimle... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ekim , 2006 Sevgili Gecekuşu Önce biraz sitem edeyim size sonra yazmaya başlayım. Bu kadar uzun yazmayın lütfen cevaplarken sıkılıyorum. Şimdi az çok bir fikir birliğine varmış gibiyiz. Sizin gibi bende erkek egemen toplumların çok eşli yaşamasına karşıyım. Ama ister objektiflik deyin, ister beni taraf olarak görün ben peygamberin evliliklerinin haklı gerekçelerinin olduğunu düşünüyorum. Birincisi Hz. Hatice ile evliliğinde başka bir kadınla evlenmemiştir, ki istese evlenebilirdi o toplumun yapısı buna çok müsaitti. Üstelik yaşıda çok gençti ama evlendiği hanımı kendisinden yaşça çok büyüktü. İkincisi Hz. Ayşe'nin yaşı konusunun çarpıtıldığını düşünenlerdenim ki belgeler ve bilgiler de bunu doğruluyor. Peygamberlik geldikten sonra yaptığı evliliklerinin hepsinin farklı sebebleri var kimi kabileler arasında bağ kurulması için, kimisi savaş sonrası dul kalan mümin kadınların sayısı çok fazlaydı ve Arab toplumunda özellikle putperst arablarda dul kadınların tek başlarına yaşamaları mümkün değildi ki kadınlar alınıp satılabiliyordu. Bu mümin kadınların zorda kalmamaları için ve putperestlerin eline düşmemeleri için onların bir kısmını nikahına almıştır. Ve bunların arasında yaşı Resulden oldukça büyük kadınlar da vardı. Nezaketli kişiliği sizde gösterebilirsiniz buna ben ne diyebilirim ki, ancak zamanın şartları ve eşiniz buna müsade etmeyecektir. Sizde hoşgörürsünüz ki kabul etmesenizde 1400 yıl önceki şartlarda kadınlar bizler kadar özgür ve haklara sahip değillerdi. Anadoluda ve yoksul ülkelerde hala kadınlar belli haklara sahip değiller ve günümüz modern insanları bu konuda ne yapmaktadırlar? Değerli arkadaşım Hangi gerekçeyle olursa olsun bunu hoşgörmem mümkün değil demişsiniz ama size soruyorum, günümüz şartlarında bize hoş görünmeyen pek çok konu ve gelenek var bunları aşmanın gerçekçiliğine inanıyormusunuz? Erkekler tarafından kadınlara yapılan dayatmaların sizin gibi kültürel düzeyi yüksek insanlar dışında buna karşı çıkan erkeklerinde var olduğunu söyleyebilirmisiniz? Günümüz şartlarında kızına fikrini sormadan isteği dışı evlendiren babalar mevcut değil mi? Bunları 21, yy da bile yaşıyorken nasıl 1400 yıl öncesini sorgulayabiliriz? Son olarak Kuran'ın değişik seslenişlerinden yorum yapmışsınız ve çok haklısınız, cemaatler ve kişiler kendilerine göre yorumlamaktalar ama bir gerçekte var ki o farklı yorumları yapanların bir çoğunun gerçek manasını anlamadığı gayet açıktır. Aynı zamanda bu farklı yorumları yapanların niyetleri ve sergiledikleri tutumun da bir vebalinin var olduğu gerçeğini de bilmek gerekir. İnsan yaşamış olduğu çağa aykırı yaşayamaz, yaşamaya çalışan toplum dışı kalacaktır. Hangi inanca sahip olursa olsun insanlar günahsız yaşayamazlar. Müslüman olmaları insanları mükemmel yapmaz, insanı mükemmel yapacak bir hal yoktur. İnsan hata yapmak üzere programlanmıştır. Allah insandan hatasız olmasını beklemez. Ama benim en çok üzerinde durduğum hal "ameller (işler) niyetlere göre karşılık bulacaktır" gerçeğidir. İslam felsefesinde bunun manası çok derindir. Herhangi bir şeyi kendi kişisel menfaatiniz için kullanmanız dinen ve ahlaken yasaklanmıştır. Selamlar (size söyledim ama bende uzun yazdım) Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 Birincisi Hz. Hatice ile evliliğinde başka bir kadınla evlenmemiştir, ki istese evlenebilirdi o toplumun yapısı buna çok müsaitti. Üstelik yaşıda çok gençti ama evlendiği hanımı kendisinden yaşça çok büyüktü. Hatice, aristokrat bir aileden geliyordu. Yani eşini başka kadınlarla paylaşabilecek bir kadın değildi. Hatice sağken çok evlilik yapamayan Muhammed, Hatice öldükten sonra resmen bir harem kurmuştur. İkincisi Hz. Ayşe'nin yaşı konusunun çarpıtıldığını düşünenlerdenim ki belgeler ve bilgiler de bunu doğruluyor. O sizin hüsnükuruntunuz. Aişenin 9 yaşında olduğuna ilişkin hadislerin ravisi, bizzat Aişe'nin kendisidir ve Müslim, Buhari gibi saygın hadisçiler tarafından sahih hadisler olarak aktarılmıştır. Aişe'nin yaşını büyük gösterme çabaları zorlamadan öte değildir. Peygamberlik geldikten sonra yaptığı evliliklerinin hepsinin farklı sebebleri var kimi kabileler arasında bağ kurulması için, kimisi savaş sonrası dul kalan mümin kadınların sayısı çok fazlaydı ve Arab toplumunda özellikle putperst arablarda dul kadınların tek başlarına yaşamaları mümkün değildi ki kadınlar alınıp satılabiliyordu. Bu mümin kadınların zorda kalmamaları için ve putperestlerin eline düşmemeleri için onların bir kısmını nikahına almıştır. Ve bunların arasında yaşı Resulden oldukça büyük kadınlar da vardı. Muhammed'den başka dul kadınlara bakabilecek adam kalmamış mı memlekette? Üstelik Muhammed yalnızca dul kadınlar ile mi evlenmiştir? Bu evlilikleri mazur gösterme çabalarınızı yalanlayan en büyük delil, Muhammed'in gönül ilişkileri için yazılan ayetlerdir. Aşağıdaki ayetin de bana geçerli sebeplerini söyleyebilir misin? "Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. " Alıntı
Φ tan_vakti Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 Hz. Peygamber, henüz gençlik yıllarında yirmi beş yaşında iken Mekke'de Hz. Hatice ile evlenerek bir aile yuvası kurmuştu. O sıralarda birden çok kadınla evlenmek, Araplar arasında son derece yaygın bir âdet olmakla beraber Peygamber Efendimiz, Hz. Hatice vefat edinceye kadar başka bir kadınla evlenmemişti. Hz. Hatice vefat ettiği zaman Peygamber Efendimiz elli yaşında idi. Daha sonraki yıllarda özel bir takım sebep ve hikmetlerle Hz. Peygamber birden çok kadınla evlendi. Bu evliliğin sebeplerini, İslâm düşmanlarının yaptığı gibi nefsânî ve şehevânî arzulara bağlamak aslâ doğru değildir. Çünkü Hz. Peygamber'in çok evliliği iddiâ edildiği gibi böyle bir sebebe bağlı olsaydı, bu evliliklerin Hz. Peygamber'in söz konusu arzuyu daha ziyâde duyacağı gençlik yıllarında ve ilk evliliğini hemen takip eden seneler içerisinde cereyan etmesi gerekirdi. Halbuki Hz. Peygamber, tam yirmi beş yıl sâdece Hz. Hatice ile evli kalmış, onun vefatından sonra kendisi elli yaşını geçmiş olduğu halde şartlar gerekli kıldığı için yeni evlilikler yapmıştı. Bazan evlilik dolayısıyla temas kurulan ve yakınlık sağlanan yeni kitlelere İslâm'ın iletilebilmesi düşüncesi, bazan evleneceği zeki, kâbiliyetli ve bilgili eşi vasitasıyla kadınları İslâmi esaslara göre daha rahat eğitebilme arzusu, bazan savaş dolayısıyla ortaya çıkan şiddetli düşmanlık ve kini onlar arasından evlilik yaparak bertaraf edip muhâtap kitlelerini celbetme lüzumu, bâzan İslâm hukûkunun getirdiği yeni bir hükmü bizzat Hz. Peygamber'in tatbik ederek topluma örnek olma zorunluluğu gibi dinî, siyâsî, hukûkî, sosyal bir çok sebep ve hikmet Hz. Peygamber'in çok evlenmesini gerekli kılmıştı. Peygamber Efendimizin zevcelerinin toplam sayısı on bir olup şunlardı: Hatice bint Huveylid, Sevde bint Zem'a, Âişe bint Ebûbekir, Hafsa bint Ömer, Zeyneb bint Huzeyme, Ümmü Seleme bint Ebû Ümeyye, Zeyneb bint Cahş, Cüveyriye bint eIHâris, Ümmü Habîbe bint Ebû Süfyân, Safiyye bint Huyey ve Meynûne bint el-Hâris. Reyhâne ve Mâriye ise câriyeleri idi. Hz. Peygamber'in zevcelerinden Hz. Hatice, Mekke'de peygamberliğin onuncu yılında, Zeyneb bint Huzeyme ise Medine'de Hicretin dördüncü yılında vefat etmişti. Bu sebeple Peygamber Efendimizin bir arada dokuz eşi bulunmuş ve bu sayıya da vefatına yakın bir zamana varıncaya kadar uzun bir sürede evlilik zarûreti çıktıkça aralıklarla ulaşılmıştır. Hz. Peygamber'in bu zevcelerinden Hz. Ayşe dışındakilerin tamamı Rasûlullâh ile evlendikleri sırada dul idiler ve pek çoğunun eski eşlerinden çocukları vardı; üstelik çoğu yaşlı da idi. Bu durum da, Hz. Peygamber'in evliliğini gerekli kılan özel bir takım sebep ve hikmetlerin mevcut olduğunun delilidir. Hz. Peygamber'in hanımlarının Mescid'e bitişik olarak inşa edilmiş birer odaları vardı. Peygamber Efendimiz her gün sıra ile bir eşinin yanında kalırdı. Hepsine karşı güler yüzlü davranır, ilgi gösterir, ev işlerinde onlara yardım eder, söküklerini kendisi dikiverir, aralarında adâletle muâmelede bulunur, hiç birine diğerinden ayrı davranmazdı. Zaman zaman onlarla şakalaşır, gönüllerini alırdı. Hayatı boyunca Hz. Peygamber'den hanımlarına karşı kötü bir söz veya davranış sadır olmamıştır. Peygamber Efendimiz, hizmetinde bulunan görevlilere, karşı da asla sert ve haşin davranmaz; kendi yediklerinden onlara da yedirir, giydiklerinden onlara da giydirirdi. Küçük birer odadan ibâret olan hâne-i saâdetleri son derece sâde, ama temiz idi. Bazan bir hasır, bazan yünden dokunmuş bir ihram, bazan da içi hurma lifleri ile doldurulmuş deri kaplı bir yatak Hz. Peygamber'in oda döşemesini ve yatağını oluşturuyordu. Her konuda olduğu gibi bu hususta da lüks ve israftan kaçınarak sadeliği tercih eden Hz. Peygamber, bazı zevcelerinde görülen daha iyi imkânlarla daha müreffeh bir yaşayış arzu ve isteği üzerine Kur'an'da da temas edildiği üzere "Şayet dünya hayatını ve süslerini istiyorlarsa bağışta bulunarak kendilerini güzellikle salıvereceğini, ama şayet Allah'ı, peygamberini ve âhiret yurdunu istiyorlarsa Allah'ın iyi davrananlar için büyük bir mükâfaat hazırladığını (el-Ahzâb, 33/28-29) belirterek tavrını açıkça ortaya koymuştu. Tabiî ki Hz. Peygamber'in zevceleri bu ikâz üzerine beşer olma sıfatıyla bir an için içlerinden geçen daha rahat yaşama arzu ve isteğini terkedip Hz. Peygamber'in yanında kalmayı ve O'nun sade yaşayışına ortak olmayı dünya lüksüne tercih ettiler. Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 Sayın tan vakti, Size, Muhammed'in neden Hatice zamanında çok evlilik yap/a/madığını izah etmiştim. Siz her ne kadar Muhammed'in evliliklerinde şehvet unsuru yok deseniz de, Kur'an'da Muhammed'in gönül ilişkileri için gelmiş ayetler vardır. Siz tüm bunları göz ardı ederek, işinize gelen yorumları kabulleniyorsunuz. Sırf evlatlığının karısı ile evlenmesi bile sizin iddialarınızı boşa çıkarmak için yeter de artar bile... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 Sayın yam_yam Sanırım bu konu uzayıp gidecek ve bir sonuç alınmayacak, Hz. Ayşe'nin yaşı konusu bir muamma ve o yüzden bu konuya devam etmemiz için ispat gerekli oda mümkün değil. Siz de emin değilsiniz kaç yaşında olduğundan. Çünkü hepsi rivayet. Çok evlilik yapmasının gerekçelerinide belirttim bunlar sizin için yeterli değil onuda anladım. Ancak son olarak belirtmek isterim ki Hz. Hatice'nin sosyal konumu ne olursa olsun isteseydi ikinci evliliği yapabilirdi, ki toplum buna çok müsaitti. Vermiş olduğunuz ayetin sure adı ve ayet numarasını verirseniz sevinirim. Selamlar Alıntı
Φ GıLgaMeŞ Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 Sayın tan vakti, Size, Muhammed'in neden Hatice zamanında çok evlilik yap/a/madığını izah etmiştim. Siz her ne kadar Muhammed'in evliliklerinde şehvet unsuru yok deseniz de, Kur'an'da Muhammed'in gönül ilişkileri için gelmiş ayetler vardır. Siz tüm bunları göz ardı ederek, işinize gelen yorumları kabulleniyorsunuz. Sırf evlatlığının karısı ile evlenmesi bile sizin iddialarınızı boşa çıkarmak için yeter de artar bile... ohooooo yahu defalarca izah edildi bu konu. siz hala dönemin münafıklarının kurduğu o basit yörüngedesiniz. gerçi bu konuda bir yörüngenizin olduğuda meçhul ya hadi neyse Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 17 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 17 Ekim , 2006 Çok Sevgili Tan ; Alıntılayarak bizlere aktardığın bilgileri yararlanarak okudum... Senin bir erkek olarak geçmiş dönemlerde kalmış çok eşli evlilikleri bu gün desteklemediğini bilsemde, inanan biri olarak savunmaya çalışmanı anlamaya ve sana hak vermeye çalışıyorum... Ama anlayamadığım ve mantıklı bir açıklaması gelirse elbetteki kabul edeceğim bir nokta var kafama takılan... İletinde ; ..... özel bir takım sebep ve hikmetlerle Hz. Peygamber birden çok kadınla evlendi... Diye bize bilgi aktarıyorsun ve ben O dönemde gelişen olay ve eylemlerin savunması olarak bu yorumu yapanın düşünce tarzını ve bu bakış açısının kendi içindeki haklılığını algılayabiliyorum... Fakat hangi " özel sebep ve hikmetin " evlatlığının eşiyle evlenmesine gerekçe olabileceğini anlayabilmiş değilim... Yine iletinin bir bölümünde belirttiğin; Çünkü Hz. Peygamber'in .... İslâm hukûkunun getirdiği yeni bir hükmü bizzat Hz. Peygamber'in tatbik ederek topluma örnek olma zorunluluğu gibi dinî, siyâsî, hukûkî, sosyal bir çok sebep ve hikmet Hz. Peygamber'in çok evlenmesini gerekli kılmıştı. ifadesinde Hz. Peygamber'in çok evlenmesine bu gerekçeler gösterilirken... Hayatta olan bir erkeğin, hele ki oğul evlatlığının dul ve bakıma muhtaç olmayan eşiyle evlilik yapmanın, yukarıda ifade edilen gerekçelerden hangisiyle bağdaştığını, İslamiyetin hangi ahlaki değeriyle örtüştüğünü ( Hangi dinî, siyâsî, hukûkî, sosyal sebebin bu evliliğe gerekçe olduğunu )... Bu evliliğin ardında ( bir hikmet mi?) ... ( Yoksa topluma örnek olma zorunluluğu mu?) haklı bir gerekçe olarak duruyor algılayamıyorum... Kafamdaki bu soru işaretlerinin açıklığa kavuşması için bana aydınlatıcı bilgileri aktarmanı rica ediyorum senden... Ama lütfen sorunun çeçevesi içinde dışına taşmadan... Birde belirtmek istediğim.... Karşısındakilere "Münafık" yaftası yapıştırma kolaycılığına kaçmayan, doğru bildiklerini, inançlarını seviyeli yaklaşımlarıyla çevresine aktarmaya çalışan sizler gibi forumdaşlarımın olması hepimiz için büyük bir kazanç diye düşünüyorum... İnanışları ve dünya görüşleri ne olursa olsun...Bunun farkında olamayanların farketmeleri dileğiyle... Tan'a ve Sardunya'ya Sevgiler... Selamlar... *tna Alıntı
Φ GıLgaMeŞ Gönderi tarihi: 17 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 17 Ekim , 2006 sevgili gece kuşu Fakat hangi " özel sebep ve hikmetin " evlatlığının eşiyle evlenmesine gerekçe olabileceğini anlayabilmiş değilim... Yine iletinin bir bölümünde belirttiğin; ifadesinde Hz. Peygamber'in çok evlenmesine bu gerekçeler gösterilirken... Hayatta olan bir erkeğin, hele ki oğul evlatlığının dul ve bakıma muhtaç olmayan eşiyle evlilik yapmanın, yukarıda ifade edilen gerekçelerden hangisiyle bağdaştığını, İslamiyetin hangi ahlaki değeriyle örtüştüğünü ( Hangi dinî, siyâsî, hukûkî, sosyal sebebin bu evliliğe gerekçe olduğunu )... Bu evliliğin ardında ( bir hikmet mi?) ... ( Yoksa topluma örnek olma zorunluluğu mu?) haklı bir gerekçe olarak duruyor algılayamıyorum... Kafamdaki bu soru işaretlerinin açıklığa kavuşması için bana aydınlatıcı bilgileri aktarmanı rica ediyorum senden... değerli arkadaşım diyecem, çünkü soruyu soruş tarzınız çok hoşuma gitti.samimi olduğunuza inanıyorum.aslında muhatabınız ben değildim ama hoş görünüze sığınarak bu konuda bildiklerimi sizinle paylaşmak istedim. bakınız sevgili arkadaşım,bahsi geçen hanım sahabinin asıl adı berredir .babasıda beni esad kabilesinden bürredir ve anasıda resulu zişanın halası ümeyye binti abdulmuttalibdir. meşhur şehitlerden abd. bin cahşın kız kardeşidir.ilk hicret edenlerle birlikte hicret etti ve resulu zişan onu evlatlığı zeyd ile evlendirmek istedi ki , cahiliyeden kalma bir anlayış olan kölelerin alt tabakadan olduğu fikrini yıkmak adına zeyd için dünür gitti.dolayısıyla zeynep ve kardeşleri bu işi uygun görmediler ,o günün şartlarında hür bir kadın için bir köleyle evlenmek uygun değildi ve itirazlar edildi.içlerine sinmedi yani.hatta ben senin halanın kızıyım kuryşliyim diyerek bizzat bu işe hz. zeynep itiraz etti.ve resulu zişan bu işi ısrarla talep edince peygamber emri olduğundan kabul ettiler .hatta şöyle bir konuşma geçti aralarında; zeynep ; ya resulullah sen istiyor musun dedi, resulu zişan evet buyurunca , ben resule asi olamam diyip kabul etti.yani nikahı ısrarla kıyan zaten peygamberdi.sonraları zeyd ile aralarında çıkan temelden işin bidayetinden kalma huzursuzluk hat safhaya ulaştı , zeyd ben onu boşamak istiyorum dedi,peygamber bunu yapmamasını Allahtan korkmasını nesihat etti ...bakın nesihat diyorum bazı aklı evveller derlerki peygamber emredecek zeyd yapmayacak varmı böyle bir şey.oysa nasihat başkadır, hüküm başkadır , bunu karıştırmamak lazım.sonuç olarak zeynebin zeydi bir türlü içine sindirememesi zeydinde gururunu artık zeynebe tercih etmesi bu işi bitirdi. burada önemli olan nokta şudur derlerki peygamber neden kendisi evlendi? sevgili gecekuşu bakınız, böyle bir nikah akdini taleb eden peygamberdi,kızın ailesi bunu istemiyor,peygamber hatırına veriyorlardı kızlarını zeyde...doğaldırki böyle bir ailevi yaranın ,yani kızlarının evveleden köle olan bir kimseyle evlenip sonra bunun tarafından terk edilmesi onlar için utanç meselesi olacağından ,peygamber o aileyi bizzat kendi onure ederek,ortada kalan kızlarını kendisi aldı.zira kızlarını tamamen peygamberin hatırı için zeyde vermişlerdi anlatabiliyor muyum.ve müslümanlar arasında en yüksek yere sahip kişide tartışmasız resul aleyhisselamdı,ve onun kızlarını alması elbetteki bir başkasının almasından çok daha onure edici bir davranış olacakı.o peygamberdi ve nikah işinede onun hatıryla girişilmişti. buranın iyi kavranması gerekiyor.o günün şartları kültürü , göz önüne alınmalı değer yargıları o güne mahsus incelenmelidir yani.işi kısaca özetlemeye çalıştım. umarım açıklayıcı olmuşumdur sevgili gecekuşu arkadaşım. Ama lütfen sorunun çeçevesi içinde dışına taşmadan... Birde belirtmek istediğim.... Karşısındakilere "Münafık" yaftası yapıştırma kolaycılığına kaçmayan, doğru bildiklerini, inançlarını seviyeli yaklaşımlarıyla çevresine aktarmaya çalışan sizler gibi forumdaşlarımın olması hepimiz için büyük bir kazanç diye düşünüyorum... İnanışları ve dünya görüşleri ne olursa olsun...Bunun farkında olamayanların farketmeleri dileğiyle... Tan'a ve Sardunya'ya Sevgiler... Selamlar ... sizinle bu konuda aynı fikirdeyim arkadaşım.tabiki meseleyi öğrenmek için soran var birde karşıdakinin gururunu ayaklar altına almak için soran var!. böyle olunca karşıt tepkilerde gündeme geliyor.hatırlarsanız benim flew ile ilgili bir başlığı açmama sevk eden saiklerden biride bazı kimselerin yaralayıcı ifadelerine misillme olmasıydı.gerçi sizinlede biraz atışmak durumunda kaldık , ama şimdi burda bu soruyu soruş tarzınızdan sizi o zaman için yanlış değerlendirdiğimi anladım.eğer kırdıysam bu vesileylede sizden özür dilerim en içten saygılarımla Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.