Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Hiç Bir Yıldızla Seviştiniz Mi?

 

 

 

Geceleri üşüdüğümü hiç hatırlamıyorum. Yıldız’ların şefkati, Ay’ın gülümsemesi bana o kadar tatlı geliyor ki… bütün işlerimi hep geceleri yapmak; gündüzün, güneşin o kahredici loşluğundan kurtulmak için gecelere sığınmak…isterdim.

Aklım bir türlü almıyor. Niçin bütün insanlar hep gündüz ayaktalar, dışarıdalar, gezmedeler, işteler niçin?...

Hiç geceleri bir Yıldız’la seviştiniz mi? O’nun busesiyle uyandınız mı? O kadar şehvetli oluyor ki? Dudaklarından salyalar akarken, geceye gizlenen, Ay’ın masum bakışı altında, O’nun bekçiliğinde insanlardan ve diğer Yıldızlardan uzak, günden uzak, kendinden uzak: sadece zevkle yıldızın olduğu karanlık bir gecede barınmak o kadar güzel ki… sadece bu zevki alabilmek için ömür boyu geçireceğim bütün günleri o gece için harcayabilirim.

Bir yıldız sevişmeye nasıl bu kadar istekli, bu kadar şehvetli olabilir ki? Doğrusu bazen şüphe ediyorum. Her gece benimle sevişmek için kendini parçalayan, beni kendine takıntı yapan Yıldızım acaba kimden intikam almak için uğraşıyor. Jüpiter’den mi? Mars’tan mı? Kimden?...

Diğer yandan onun yanında kendimi güvende hissediyorum. Sanki ben de hiç kimsenin bana aşık olmaması için, nefret ettiğim insanlardan beni “namussuz” diye nitelendirip daha da dışlamaları için onlardan intikam alıyorum.

Bir yandan da bu ne biçim intikam diye kendi kendime söyleniyorum. İçim içimi yiyor. Herkesin görmesini istediğimiz sevişmelerimizi niçin geceye gizliyor, Ay’ı bekçi diye kapıda bekletiyoruz ki? Ben insanlardan, Yıldız ise Mars’tan, Jüpiter’den gizleniyordu. Doğrusu bu işe bir anlam veremiyorum.

Anlayacağınız aynı anda yine “zıt”lığı yaşıyorum her gece.

Her zaman olduğu gibi.

Gönderi tarihi:

Hiç Bir Yıldızla Seviştiniz Mi?

Geceleri üşüdüğümü hiç hatırlamıyorum. Yıldız’ların şefkati, Ay’ın gülümsemesi bana o kadar tatlı geliyor ki… bütün işlerimi hep geceleri yapmak; gündüzün, güneşin o kahredici loşluğundan kurtulmak için gecelere sığınmak…isterdim.

Aklım bir türlü almıyor. Niçin bütün insanlar hep gündüz ayaktalar, dışarıdalar, gezmedeler, işteler niçin?...

Hiç geceleri bir Yıldız’la seviştiniz mi? O’nun busesiyle uyandınız mı? O kadar şehvetli oluyor ki? Dudaklarından salyalar akarken, geceye gizlenen, Ay’ın masum bakışı altında, O’nun bekçiliğinde insanlardan ve diğer Yıldızlardan uzak, günden uzak, kendinden uzak: sadece zevkle yıldızın olduğu karanlık bir gecede barınmak o kadar güzel ki… sadece bu zevki alabilmek için ömür boyu geçireceğim bütün günleri o gece için harcayabilirim.

Bir yıldız sevişmeye nasıl bu kadar istekli, bu kadar şehvetli olabilir ki? Doğrusu bazen şüphe ediyorum. Her gece benimle sevişmek için kendini parçalayan, beni kendine takıntı yapan Yıldızım acaba kimden intikam almak için uğraşıyor. Jüpiter’den mi? Mars’tan mı? Kimden?...

Diğer yandan onun yanında kendimi güvende hissediyorum. Sanki ben de hiç kimsenin bana aşık olmaması için, nefret ettiğim insanlardan beni “namussuz” diye nitelendirip daha da dışlamaları için onlardan intikam alıyorum.

Bir yandan da bu ne biçim intikam diye kendi kendime söyleniyorum. İçim içimi yiyor. Herkesin görmesini istediğimiz sevişmelerimizi niçin geceye gizliyor, Ay’ı bekçi diye kapıda bekletiyoruz ki? Ben insanlardan, Yıldız ise Mars’tan, Jüpiter’den gizleniyordu. Doğrusu bu işe bir anlam veremiyorum.

Anlayacağınız aynı anda yine “zıt”lığı yaşıyorum her gece.

Her zaman olduğu gibi.

 

 

 

 

 

 

hişşttt kız sapıttınmı ayıp oluyo hımmm ağzına acı biber sürerim bak :grin:

Gönderi tarihi:

albakal305mis5jt3.jpg

 

Seni Anlatmamı İsteselerdi

Benden, seni anlatmamı isteselerdi, bir yürek anlatırdım içimde koskocaman bir dünya, dünyada kocaman bir fener ve sevgi yolu aydınlatan.

 

Deselerdi yaz onu; yazadım en güzel şiirleri dilsiz istekleri dipsiz kuyu sarınçlarında yuvarlanan aşkları. Yazardım parmaklarım morarıncaya kadar yazardım, yüreğim yorulup duruluncaya kadar.

 

Deselerdi çiz onu; çizerdim dünyayı, dünya her tarafı yediveren gülleri yedi renk açan, en mevsimsiz çiçeklerin açtığı nakışlı oyalı özenli bir dünya ve korkardım kendi çizdiğim dünyaya dokunmaya, korkardım çiçeklerin yaprakların solmasından.

 

Deselerdi kim O?

O derdim o işte yüreğinde deryaları taşıyıpta tek bir dünyalıya konuşamayan, o sınırsız sevgi deryasında yelken açıp giderken sevgisini utangaç kişiliğine gömen biri idi.

 

Ve O derdim;

Beni sabahlara kadar kendisini düşünmek zorunda bırakan insafsızın biri. O konuşsa yüreğindeki allı tebessümlerde kaybolurdum, konuşsa yanmadan yıkılmadan söndürürdü beni derdim. O;ki benim başımı döndüren, görmediğim kadar özlediğim, özlediğim kadar dokunamadığım, dokunamadığım kadar ürkek...

 

Ve O derdim;

Yaşayıpta yitirdiğim değil yaşamayıpta bilmek istediğim, konuşmasını beklediğim,hasretlendiğim, hasreti ile eridiğim, yanımda iken bile özlediğim, gittiği yolu kıskandığım, aydınlık günlerimi aradığım.

 

O derdim...

 

 

HANİ KARDELEN GÖĞE AŞIK OLURDA BAŞINI TOPRAGIN ALTINDAN ÇIKARIRYA YÜREGİM DERKİ,YÜREGİNDE KARDELEN KADAR CESARETİN YOKSA SAKIN SAKIN SAKIN AŞIK OLMA ASLA...........

Gönderi tarihi:

ozlem024nt6ru8hy5.jpg

 

Gecenin sıcağı emip, serin serin üflediği bir saatte;gözlerimi dikmişim gökyüzüne yine seni düşünüyorum..Düşünüyorum o halde varsın..Hep olduğun yerde, içimin en sakınılanındasın..."

 

Kıpırtısız...

Dingin...

Yeşil gözlerinle gülümserken...

Kıpırdama sakın... ( Hafızama aldım bile)

.

.

 

"Saklıyorum seni bi yerlere, bekle biraz..Tam, acılarına merhem olduğumu söylerken çektiğim fotoğrafının yanına koyuyorum.. Gözlerinin yeşili… İki farklı tonu nasıl da güzel..Biri güneş vurmuş gibi parıltılı taze bir fidan ve diğeri puslanmış bir akşam üzerinde olgun bir koca çınar..."

 

Yaslandığım...

Dinlendiğim...

Kendime dillendiğim...

Yapraklarını dökme sakın... (Dilekler bağladım bile dallarına)

.

.

"Bize dair...Umut yüklü, henüz yitmemiş….Defter aralarında sakladığım kurumuş gül gibi saklıyorum seni içimin sayfalarında..Kimseler bilmesin demiştin, sakınıyorum..En büyük hazinem oluyorsun çocuk aklıma..Hırsızlardan sakınmak için kilitli tutuyorum dudaklarımı.. Sana susuyorum..

Lal olup bize “sus” uyorum..Bir gülüşünle su veriyorsun gönlüme..."

 

Bulut olup...

Çisil çisil elerine yağıyorum...

Sonra şımarık küçük sevgilin oluyorum...

Sımsıkı sarıl, bırakma sakın... ( Kokunu çektim bile içime)

.

.

"Narkoz almış gibi uykuya hazırım şimdi,sen kokulu rüyalara…Yarı baygın, yarı ölü halimdir sana en yakın olduğum zaman..Elimi uzatsam değecek kadar, gözlerimi yummam yeter..İşte buradasın..Kolların bana açılmış..Uçurtmamsın sevdaya doğru ayaklarımı yerden kesen..."

 

Savruluyorum...

Rüzgar kirpiklerimle sevişiyor...

İçim çekiliyor...

Takılıp gerçeklere, durma sakın... (Ben çoktan düştüm bile içine)

.

.

"Zamansız oldu, biliyorum..Hatta biraz da geç..Akıl edemedim, düşüşleri..Ben alışkınım uçurum kenarlarına, rüyalarımda çok atladım boşluğa, süzülüp parmak uçlarımda konuverdim sevdaya..."

 

Ben gerçeğe hiç böyle çakılmadım...

Bilemedim...

Uyandım...

Mahmurum ve hala aşık...( Acıtmadım ya seni……)!

...

 

yolcu...

Gönderi tarihi:

untitledhw8ae8my8.gifuntitledhw8ae8my8.gif

 

Bu sabah hüzünlüyüm, dokunsalar ağlarım..

Kalbim acılarla dolu, yokluğunun ilk sabahında..

Unutmuşum saatleri, zamanlar durmuş senin için..

Gidişine sabahlar bile isyan etti....

Sensiz güneşler bile doğmuyor, gözlerimde..

Zaman acımasız, zaman hain....

Bir sözünle güneşler batırmışsın, sabahlarımda..

Atmış gitmişsin beni bir köşeye..

Yokluğun bana doyar, ben yokluğuna susamışım..

Aklıma geldiğinde yudum yudum tükenirim..

Yokluğunun ilk sabahında...

Bir gün gelir bende çekip giderim sevginden..

Ama ozamana kadar bin kere ölürüm..

Bin kere dar ağacına asarım duygularımı..

Ama yinede fayda vermez, isyan ederim kaderime..

Dudaklarım boykot etmiş adını , zamansız..

Matemini dalga dalga yazarım gecelerime..

Gözlerim seni ağlar, ellerim seni yazar..

Ben çeker giderim hayatından, sen kalırsın o şehirde..

O şehirde insanlar çabuk unutulur, çabuk biter sevgiler..

İçeceğim yokluğuna , bu gece nöbet nöbet..

Lanet olsun bu karşılıksız sevdalarıma..

Lanet olsun beni hiç sevmemişliğine....

Benim olmayacağını bilerek yazacağım..

Ve benim hiç olmadığına içeceğim..

Vaad edeceğim bir şey yok sana benden başka..

Ama sen beni anlamadın istemedin asla...

Uzaklarda ışık var ama senin ışığına benzemez..

Öyle bir ateş yaktın ki bende yazmakla bitmez..

Sen beni aramazsın, özlemezsin biliyorum..

Ben seni esen yellerden bile soruyorum...

Öyle bir şarkı olsa ki seni anlatmasa..

Öyle bir şiir olsa ki seni yazmasa..

Öyle bir gün olsa ki senle doğmasa..

Çeylan gözlüm, yokluğunun ilk sabahında..

Sana hasretim sarılmasa..

Bu sabah hüzünlüyüm, dokunsalar ağlarım..

Kalbim acılarla dolu, yokluğunun ilk sabahında..

Unutmuşum saatleri, zamanlar durmuş senin için..

Gidişine sabahlar bile isyan etti....

Sensiz güneşler bile doğmuyor, gözlerimde..

Zaman acımasız, zaman hain....

Bir sözünle güneşler batırmışsın, sabahlarımda..

Atmış gitmişsin beni bir köşeye..

Yokluğun bana doyar, ben yokluğuna susamışım..

Aklıma geldiğinde yudum yudum tükenirim..

Yokluğunun ilk sabahında...

Bir gün gelir bende çekip giderim sevginden..

Ama ozamana kadar bin kere ölürüm..

Bin kere dar ağacına asarım duygularımı..

Ama yinede fayda vermez, isyan ederim kaderime..

Dudaklarım boykot etmiş adını , zamansız..

Matemini dalga dalga yazarım gecelerime..

Gözlerim seni ağlar, ellerim seni yazar..

Ben çeker giderim hayatından, sen kalırsın o şehirde..

O şehirde insanlar çabuk unutulur, çabuk biter sevgiler..

İçeceğim yokluğuna , bu gece nöbet nöbet..

Lanet olsun bu karşılıksız sevdalarıma..

Lanet olsun beni hiç sevmemişliğine....

Benim olmayacağını bilerek yazacağım..

Ve benim hiç olmadığına içeceğim..

Vaad edeceğim bir şey yok sana benden başka..

Ama sen beni anlamadın istemedin asla...

Uzaklarda ışık var ama senin ışığına benzemez..

Öyle bir ateş yaktın ki bende yazmakla bitmez..

Sen beni aramazsın, özlemezsin biliyorum..

Ben seni esen yellerden bile soruyorum...

Öyle bir şarkı olsa ki seni anlatmasa..

Öyle bir şiir olsa ki seni yazmasa..

Öyle bir gün olsa ki senle doğmasa..

Çeylan gözlüm, yokluğunun ilk sabahında..

Sana hasretim sarılmasa..

Gönderi tarihi:

post42171155849391thumbtl7rv9.jpg

 

İlkbahar mı?Sonbahar mı?

Hangi sonda saklanmıştı bilmiyorum…

Ama herhangi bir tende “bahardı” sona kilitlendiğim…

 

Vurulmuş sözler vardı. Dışarıda kan revan içinde, inliyorlardı “verilmiş sözlerdik” diye…Neyin sözüydü bunlar? Kimin? Soramadan öldüler… Son nefeslerinin buğusunda bile “verilmiş sözlerdik” dediler, içimi burktular. Ama yürümek, aralarından, hissettirmeden geçmek zorundaydım. Verilmiş bir sözüm vardı...

 

Kül yok, duman yok, hiç hiç… Bir şey yok.. Ama cayır cayır dı ortalık… İliklerime kadar ateştim içimdeydim. Kusursuz ölümlerdi bunlar… Ne bir cinayet aleti ne de zanlı(lar)…İzler ortadan bölünmüştü... Katliamdı bu… Bir kuşlar vardı bir de ben. Bir de verilmiş ama tutulamamış sözler. Onlar da ölüydü zaten…

 

Sıcaktı daha bedenleri, kiminin gözleri açık, kiminin saçları önüne düşmüş… Ama hepsinin sol elleri yumruk olmuş… Bir giz vardı elbet… Bir şey saklıyorlardı… Hiç bir ölüye dokunmamış ben, meraktı ruhumu çivileyen… Çıldıracaktım… Neydi ki bu sol elin kusursuz örtüsü… Sırra dönmüş öyküsü… Neydi ki bir avuç dolusu şey?

 

Aklımı bunlarla yorarken koşar adım aralarından geçiyordum. Kan yoktu, çıldıracaktım bu nasıl bir ölümdü. O elin, ayağıma dolandığını hatırlıyorum sadece ve “hayır” diye haykırışımı… Ne kadar zaman geçti hiç bilmiyorum ama kendime geldiğimde o el hala bacağımda benim uyanmamı bekliyordu. Vücudum titriyordu, bayılmak üzereydim ama bu kez izin vermedi… Sol elini bana doğru uzattı. Son bir gayretle avucunu açtı.

 

İşte merak ettiğim öykü buydu ve o, bunu gözlerimin önüne sermişti. Çok basitti, tutulması gereken söz yazıyordu avucunda. Ayağımdan ağır ağır kayıyordu eli. Ölüm başucundaydı, hissettim, korktum. Bakışlarını sabitledi buz gibi gözleriyle ve minnettar bir tavırla başını salladı. Sanırım bu ölüm son bir cümle kurmasına izin vermişti ilk kez… Bana bakıyordu hiç bitmiyordu an, ne yapacağımı şaşırmıştım. Acaba ne söyleyecekti? Korkulu bekleyişim bana asırlar verse de o sesle saniyeler içine düştüm yeniden…

 

—Sözlerimizi tut..

 

Ne dediğini tam anlayamadan son kez, gözlerini sol avucuna iliştirerek

 

—Sözlerimizi tut.. Dedi ve gözlerini ebedi bir boşluğa araladı…

 

[bir öykünün giriş kısmında son bulduğu an..

gerçek bir olaydır...]

Gönderi tarihi:

balmmke5aj1pj6.jpg

 

 

Bugün vazgeçtim... Seninle yaşayacağım o büyük aşktan ..

 

Ellerinden,gözlerinden,yalan sevginden..

Bana ait hiç bir şey olmadığını gördüğüm yüreğinden..

Tüm çaresizliklerimi toplayıp,yürüyorum batan güneşe doğru..

 

Sensiz gideceğim yönün,varacağım hiç bir durağın önemi yok..

Ve artık gördüm ki senin bunları bilmeninde gereği yok..

 

Acemi şiirlerimi,kırık umutlarımı ateşe verdiğin gibi

Sevdamı,yüreğimi de elinin tersiyle itersin çünkü..

 

Çünkü..

Hiç bir önemi yoktur gönlünde..

 

İkna ettiğin masum duyguların,yarattığın aşkın ne denli büyük...

Ne denli yürekli olduğunu farketmezsin bile.

 

"Biliyorumki artık, senin aşk dediğin,Üç beş gün oynanan bir oyundur sadece..."

 

Acımı attım artık içimden.Özlemeyi de bıraktım ..

Anlıyorum artık kimin kime bir numara büyük geldiğini.

Sana ait bir tek şarkılar kalacak kulağımda belkide..

 

Seçim yapmaya zorlanıyordum... "evet" ya da "hayır"ı seçmek, "iyi"yi ya da"kötü"yü seçmek,"gitmek" ya da "kalmak",ben "vazgeçmeyi" seçiyorum ..

 

Beklemek, zorlaştırır...

Beklemek, bıktırır....

Beklemek bitirir....

ve tabi beklemek, unutturur...

 

 

Ve işte,Kayıp giden bir gemi daha..Yitip gitti işte..Koyverdim avucumdan..

 

Oysa sadece..

 

‘Yüreğine sıkıştırsana beni’ demişti..

 

Sadece bu..Koyverdim..

 

“Uç’tu gitti..Düş’tü gitti..”

Gönderi tarihi:

Bu şiir biraz sınırları zorlayan bir şiir böyle şiirler insanı biraz daha fazla düşündürüyor .

sen istersen böyle uç şiirler koyma derim. hayat ve ömrümüz bizim elimizde değil .yaşamak olduğumuz bir yaşam var acı veya tatlı onu yaşamak zorundayız. nasıl sevinçlerimizde hep mutlu ve sevinçli isek üzüntülerimizde de aynı olmalı yani aynı sabrı gösterebilmeliyiz ....

Hayat herşeye rağmen devam ediyor .

 

Sev ama en çok kendini sev

Çünkü en çok sevdiklerin

Bir gün gelir

Seni terkederler

Gönderi tarihi:

Bu şiir biraz sınırları zorlayan bir şiir böyle şiirler insanı biraz daha fazla düşündürüyor .

sen istersen böyle uç şiirler koyma derim. hayat ve ömrümüz bizim elimizde değil .yaşamak olduğumuz bir yaşam var acı veya tatlı onu yaşamak zorundayız. nasıl sevinçlerimizde hep mutlu ve sevinçli isek üzüntülerimizde de aynı olmalı yani aynı sabrı gösterebilmeliyiz ....

Hayat herşeye rağmen devam ediyor .

 

Sev ama en çok kendini sev

Çünkü en çok sevdiklerin

Bir gün gelir

Seni terkederler

 

evetaynen katılıyorum :) Sev ama en çok kendini sev Çünkü en çok sevdiklerinBir gün gelir Seni terkederler

Gönderi tarihi:

Hayat o kadar kısaki şimdi arkana dön ve geçmişine bir bak .

arkanda bıraktığın pişmanlıklar , acılar , hüzün ve ızdırap bu yaşanılanlara değermiydi

şimdi pişmanlıkların geri gelmiyor değil mi?

Mutluluk bir kelebek gibidir . Kelebeğin hayatı kısa narin onu tutmaya kıyamazsın :clover:

Gönderi tarihi:

unutsa ne olur bu saatten sonra unutmasa ne olur .....

 

evet burda çok haklısın arkadaşım..

 

unutsa ne olur bu saatten sonra unutmasa ne olur .....

Gönderi tarihi:

Adımın önünde adın yazılı Resmimin yanında resmin basılı Sabrım sabıkalı, sevdam azılı Hasretin kanıma girdi girecek

Ağaç ağaca benziyor artık Deniz denize Çiçek çiçeğe Şiirler yazmıyorum artık bak Gözlerinin güzelliğine... İyi seni unutmuşum !

 

Aklımdan çıkmıyorsun Sensiz bomboş bu hayat Susma öyle ne olur Bana kendini anlat..

 

Akşam erken çöker yalnızlığıma Sokak sokak gezer ararım seni Hasretin gönlümün yangınlarında Alev alev yanar ararım seni

 

Al götür eskici kalbimi benim Neyim var neyim yok sorma bir daha Gözümde yaşlardır birtek servetim Acıyıp yüzüme bakma bir daha!

 

Aldanmaktan yoruldun mu Acılarla yoğruldun mu Hiç sırtından vuruldun mu Ne bilirsin yağmur olup Çağlamayı ne bilirsin Kahkahalar savururken Ağlamayı bilir misin?

 

Aldattılar Ümitlerimi, hayallerimi Özlemleri, düşlerimi Parça parça Kopardılar! .. Sonra unutulduğuma inandım Sevdiğimden ayırdılar.

 

Aldığım her nefes sana yazılı Korkarım ki sensiz ömrüm sayılı Yüreğim tutuklu gönlüm cezalı Hasretin kanıma girdi girecek.

 

Aldırma görürsen yaşlar gözümde Şarkımız olacak yine dilimde Mektubun cebimde, resmin elimde Yarın bu şehirden ayrılacağım..

 

Aldırma sen benim yalnızlığıma Aldırma sen benim gözyaşlarıma Boşver sende kalmış yarınlarıma Biz kadere çelme takmış adamız.

 

Alın sizin olsun bütün saltanatıyla dünya Bütün sahteliğiyle hayat Alın kucaklayın gönlünüzce O bitmeyen ihtiraslarınızı O dinmeyen bencil aşklarınızı!

 

Ama sen de bil ki Yağmurlarca sevdim seni Yağmurlarca sana yandım Hatırla derya gözlüm HATIRLA AŞKIM..

 

Anlatacak nelerim var bir bilsen İçimde ihtilaller kopmuş Kendimi sürgüne verdim Mutluluğum çoktan iflas etmiş İtiraza hakkım yok biliyorum Seni seviyorum..

 

Ansızın kayboldun köşe başında Zamansız bir deprem koptu bağrımda Kendimi kaybettim işte o anda İnan ki dünyayı yıkasım geldi! Ardına bakmadan gittin o gidiş Kalbimi koparıp atasım geldi Bu veda gerçek mi inanamadım Başımı taşlara vurasım geldi!

 

Aramızda dağlar var Aramızda uçurumlar Yaklaşma yanılırsın Ben öldüğümü bilirim Sen yaşadığını sanırsın Kendini bilmeden daha Beni tanıyamazsın...

 

Artık Adın ihaneti çağrıştırıyor bana Ve tadın bir yılanın en öldürücü zehrini Söyle Şimdi hangi yüreğe saplıyorsun O acımasız hançerini? .. Bil ki Bundan böyle Yasaklanmış kitaplarım gibisin bana Yaklaşmam yasak Dokunmam yasak Ve ömrümce Sarılmam yasak sana!..

 

Artık gidebilirsin gideceğin yere Sana kal diyemem son ümit senden olsun Senden olsun son pişmanlık Bil ki hayır diyemem..

 

Artık ne yapsam boş, teselliler faydasız Karanlık gitgide en derinlere çeker beni Çaresiz, bütün sokaklarında bu şehrin Böyle perişan beklerim dönmeni

 

Aşk mıydı o, aşkımsı bir şey miydi Neydi çekip kendine, beni bağlayan Kanatan dudağımı, tenimi dağlayan Elleri ta içimde o dev miydi

 

Aşk nedir bilmedin ki Sevildin sevmedin ki Mutluluk vermedin ki Mutluluğa hakkın yok!

 

Aşkımdan armağan her satır sana Maziyi yeniden yaşatsın sana Nasıl sevdiğimi anlatsın sana Sana bir sitem var her bir sözümde..

Gönderi tarihi:

Sen saklımsın, Sevgin yasaklım

 

 

Aşk yalan,sen gerçeksin.

 

Sen hayatsın, sensizlik ölüm.

 

Bu yüzden, sen hasretsin.

 

Özlemsin ,beklenensin..

 

En önemlisi,

 

sevilmeden sevmek,

 

karşılık beklemeden aşkı yaşamak.

 

 

 

Sensizlik haykırmaktır,özleminle ağlamak;

 

Sen saklımsın ,sevgin yasaklım.

 

Sevgi saklamaktır.

 

Adını gözlerini,

 

ve de sözlerini saklamak ...

 

 

 

Bir melodi bir şarkı,

 

bir şiiri seversin,

 

arkadaşını seversin.

 

Aşık olamazsın,

 

ama seversin.

 

çocuklarını sevgi ile büyütürsün,

 

aşkla değil ...

 

Uğrunda ölecek sevgili yoktur

 

Sevgi için ölünür,

 

 

 

Aşk ölümsüzdür.Sonsuzluktur

 

Aşk vermektir, almak değil...

 

Vazgeçmektir, sarılmak değil...

 

Aşk için şiirler yazarsın,

 

şarkılar yaparsın;

 

ağlarsın ve her şeyden vazgeçersin.

 

Yine de

 

Sevgiliye anlatamazsın aşkını...

 

Çünkü

 

Karşındaki alabildiği kadarını alır.

 

Kendince yaşar sevgiyi

 

Kalbini kilitleyemezsin aşka.

 

Su gibi sızar derinliklerine,

 

Sevgi ortada açıkca yaşanır

 

Aşk gizlidir gizemdir.

 

İki kişi ile özeldir.

 

 

 

Karşılık almayınca, vazgeçmek değildir.

 

Aşk alevdir,aşık ateş

 

Yanmaktır, kül olmak

 

Ama,

 

yine vazgeçmemektir.

 

Yaşamaktır, hiç kimsenin yaşamadığı gibi

 

yaşamaktır

 

Hapsinden öte

 

aşk bir oyun olursa,

 

Aşıkların hepsi kör ol.

Gönderi tarihi:

Ve Kaybetmek SeNİ...

 

 

 

Geceler dolusu seni düsünmek

Sarilmak karanliklara sen diye

Sen diye kucaklamak yorgani,oksamak,öpmek....

 

O seni beklemek yokmu?

Hergün sabahlara dek uykusuz beklemek

Ahh! Ayak sesleri, kapi gicirtilari bilemezsin

Bir defa yasamaktir o bin defa ölmek....

 

O seni özlemek yok mu?

Saclarini, ellerini,dudaklarini özlemek

Uzun uzun gözgöze gelmek seninle

Seninle bir olmak, beraber olmak, sevismek....

 

O seni gizlemek yok mu?

Kuslardan, ciceklerden bile kiskanip gizlemek

Seni saklamak icimde delice divanece

Öylece yasamak seni, öylece sevmek....

 

Ve seni kaybetmek yok mu?

Bulduktan sonra seni kaybetmek

Iste o beni yikan, solduran

Ses versem de duymazsin artik

Yüregimde kan, gözlerimde kan, dudaklarimda kan....

 

UNUT DEDİLER UNUTTUM AMA SENİ DEĞİL UNUT DİYENLERİ...

Gönderi tarihi:

En çok da yabancıyım kendime.Saklandıkça yaşadığım yalanlardan...

 

Gözümü her açtığımda hissettiğim korku; avuçlarıma damlayan bir

hayal kırıklığı, bir acı oldu...

 

Nasıl yürüdüm, ne zaman geldim ben bu yalnızlığa?...

Daha kapıyı bile çalmamıştım, ne çabuk açtın... Müsadenle yüreğimi aramaya geldim, kendi kimliğimde yitirdiğim yalnızlığımda...

 

Doğuştan mı yalnızım, yoksa yalnızlığım da mı doğdum? Ne zaman geldim unuttuğum bu zaman kavramından, bu bomboş kalabalıklardan sıyrılıp... Beni buraya getiren hayallerim, umutlarım, göz yaşlarım, hayal kırıklıklarım ve yıkımlarım....biliyorsun...

 

Eğer gelmeseydim kalacaktım enkazın altında. Kusura bakma rahatsız ettim seni yalnızlığım. Eğer yalnız değilsen ben gideyim...Ama ben ne zaman gelsem sen yalnızsın...Yok hayır biliyorum, uzun zamandır buradayım. Her gitmek istediğimde senden, aslında hiç gidemediğimi anladım sana dönüşlerimde... Sanki bir kördüğüm oldun boğazıma düğümlenen...

 

Madem geldim anlatayım izninle...

 

Bir hayal kapısında doğdum.Yalan insanların adına sevgi dedikleri ve iki dudak arasında tükettikleri yaşamda buldum kendimi...

Neye uğradığımı anlamamıştım daha. Taptım, inandım, güvendim sadece iki dudak arasında dökülen cümlelere, harcanan yüreğimin eridiğini göre göre. Göz göre göre... Aslında gözüm kör olmuştu, kulağım duyardı sadece.

Bense yüreğimde yanan ateşin kor olmasını seyrettim ve kendi küllerimden yeniden doğmaya çalıştıkça, bir tokat daha yedim yalan hayattan. Öleceğimi bile bile, göre göre, göz göre göre, kör olduğumu bile bile...

Şimdi anlıyorum, çok iyi anlıyorum, ama neye yarar; kör olmuş gözlerim, yüreğimi arar olmuşum yalnızlığımda...

 

Ve yine ve şimdi yüreğimde yanan ateşin adına hayal koydum.

Çünkü sevgi sadece dudaklardaki cümlelerde yaşanan yalan olmuş...

 

Ne umut, ne sevgi cümlelerde anlam bulamazdı yüreğimdeki kadar...

Ama su gibi akan zaman, bir nehir oldu şimdi gözlerimde, gittikçe

uçuruma akan. Her geçen gün yaşadığım yaşanmamışlıkları, yalanları

tokat gibi vursan da yinede yanındayım yalnızlığım,

 

 

Özgürlüğü Hapsettim Aşk''ın içine, Aşk''ı Hapsettim Gözyaşımın İçine ve Yasakladım Ağlamayı Kendime...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.