Φ ilbey__26 Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2005 Aşıktı delikanlı. Sevgilisinin isminden başka bir şey bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez, arkadaşı anlatıyordu onun halini: - Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim, diyordu, yemiyor, içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu sanki. Ne desem kâr etmiyor, son bir çare diye geldik size. Halbuki "sen bir garip çobansın, o padişahın kızı, davul bile dengi dengine" dedim ya, dinlemiyor efendim, ama herhalde aşkın gözü kördür diye de buna diyorlar, değil mi efendim... İhtiyar adam bu esnada gözlerini dikmiş, iskeletinin üstüne deriden bir zırh giydirilmişcesine zayıf, çelimsiz, saçı sakalına karışmış, uzaklara dalıp dalıp giden, gözlerinde aşktan gayrısı kalmayan diğer çobanı süzüyordu. Sonra bir ah çekti, yüzünü nefes almadan konuşmasını sürdüren delikanlıya çevirip tebessüm etti. - Kolay evlat kolay, dedi, çaresizseniz çare sizsiniz. Ve tane tane anlatmaya başladı. İki genç çobanın, çökmek üzere olan bu kulübesinde dertlerine derman aradıkları ihtiyar adam, aslında padişahın bütün dertlerini paylaştığı, her meselesini danıştığı bir bilge idi. Yıllar önce padişah kendisini tanıyıp sevdiğinde bir tek şey istemişti ondan; burada yaşamaya devam edecekti ve kimsecikler bilmeyecekti kim olduğunu. O günden beri de bu kulübede yaşıyar, gelen geçene ikram edip, gül alıp gül satıyordu. Padişahın kızının aşkıyla eriyip muma dönen genç çoban ve yanındaki kadim dostu nereden bilsindi bu garip ihtiyarın padişahın gönlüne sultan olduğunu. Aşık genç, ihtiyar adamın anlattıklarını dinledikten sonra, her şeyin bittiği anda başlayan son ümide sımsıkı sarılanların o saf ve tertemiz teslimiyetiyle: - Sahiden bu kadar kolay mı efendim, dedi, yani o mağarada elimde tesbih, kırk gün Allah dersem sevdiğime kavuşabilir miyim, onunla evlenebilir miyim? - Evet, dedi bilge, kırk gün o mağarada gece gündüz Allah diyeceksin, kırk gün sonra padişahın kızı senindir. İki dost hemen yola çıktılar, aşık çobanın yüzüne kan, dizlerine derman, yüreğine yeniden can gelmişti. Arkadaşına sarılıp, elinde tesbih, gönlünde aşk, yüzünde ümit çiçeklerinden örülme bir tebessüm, mağaranın yolunu tuttu. Gelir gelmez hiç vakit kaybetmeden diz çöktü, dualar etti, gözlerini kapattı, kalbini padişahın kızına bağladı, eline tesbihi aldı ve dudakları kıpırdamaya başladı: Allah, Allah, Allah... Günler günleri padişahın kızının hayaliyle tespih taneleri gibi kovalayadursun, mağaranın yakınındaki köyleri bir söylenti çoktan sarmıştı. Herkes birbirine karşı dağdaki mağarada gece gündüz Allah diyen gençten bahsediyordu. Cami çıkışında ihtiyarlar, çeşme başında kadınlar, tarlada işçiler, top oynarken çocuklar, herkes onu konuşuyordu: - Şu karşı mağarada bir genç varmış, kendini Allah'a adamış, gece gündüz durmadan Allah diyormuş, Allah Allah..." Aşık dostunun ne halde olduğunu merak eden genç çoban, mağaraya geldiğinde üç hafta geride kalmıştı bile. Bizimkinin gözleri kapalıydı, dudaklarının da kıpırdamadığını görünce, uyuyakaldı herhalde diye düşündü. Tespih tanelerinin parmaklarının arasında dolaşmaya devam ettiğini görünce de, bu nasıl uyku diye sordu kendine. Bu sırada gözlerini açan genç adam, karşısında arkadaşını görünce, günlerdir yalnızlığıyla paylaştıklarını birbiri ardına anlatmaya başladı: Kırk günün yarıdan fazlası geçmişti, o durmadan Allah diyordu, ama ne padişahın kızı vardı, ne bir haber, ne bir ümit kırıntısı... Acaba, diyecek oluyor, yutkunuyor, hayır diyor, tespihine bakıyor, bir kalp gibi atan sağ el işaret parmağını sabitlemeye çalışıyor, avuçlarını sıkıyor, gözleri doluyordu. Vedalaştılar. Ay ışığında dostunun gözlerine yayılan başkalık dikkatini çekmişti genç çobanın. Aşık çoban yeniden eline tesbihini aldı, gözlerini kapattı, boynunu neye bağlayacağını bilemediği kalbine doğru büktü, dudakları kıpırdamıyordu artık, sustu gece, mağaranın duvarları sustu, tükendi her şey, hiç tükendi, an bitti, sadece bir söz kaldı: Allah... Kırk günün dolmasına üç-beş gün kala, mağaradaki dervişin namı bütün ülkeyi sarmış, nihayet sarayın koridorlarında konuşulur olmuştu. Meselenin aslını merak eden padişaha, bu insanların bir yerde sürekli kalmadıklarından, bulundukları mekâna bereket getirdiklerinden, ne yapıp edip bu dervişi ülkelerinde yaşamaya ikna etmeleri gerektiğinden uzun uzun bahsetti başveziri. Ne yapması gerektiğini artık bilen padişah, nasıl yapması gerektiğini bilemediği bütün zamanlarda yaptığı gibi, dağ kulübesinin yolunu tuttu. Hürmetle diz çöktü bilge ihtiyarın önünde. Derdini anlattı, derman diledi. Sarayının yanına bir saray yaptırmaktan, o dervişi veziri yapmaya, sancak-tuğ vermeye kadar saydığı her şey, bilgenin: - Hünkârım, gönül erleri mala-mülke, makama-mansıba itibar etmezler, demesiyle son buldu. Kaderdi bu, padişahlarla köleleri aynı eteğin önünde diz çöktürür, birinin derdini diğerine derman eyler, ikisini de aynı tebessümle bahtiyar ederdi. Güldü ihtiyar: - Neden kerimenizin nikâhını teklif etmiyorsunuz sultanım, dedi. Şaşırma sırası padişaha gelmişti. - Nasıl yani, diyebildi, bu şerefi bize lütfederler mi, kabul ederler mi? Kırkıncı günün güneşi batmak üzereydi genç aşığın mağarasının üstünden... Padişah ve ihtiyar bilge en önde, arkalarında vezirler, onların arkasında halktan meraklı bir kalabalık ve en arkada da olup bitenlere bir mana vermeye çalışan aşık çobanın arkadaşı, mağaraya doğru yürümeye başladılar. Bu arada bizim aşık kendinden öylesine geçmiş, tesbihiyle öylesine bir olmuştu ki, gelenler içeri girseler ve bir tesbihten başka bir şey bulamasalar şaşırmazlardı. Padişah edepte kusur etmemeye çalışarak içeri girdi, ellerini birbirine bağladı, duyulması güç bir sesle; - Efendim, dedi, sizi ziyarete geldik. Yavaşça başını çevirdi aşık, sonra bütün vücuduyla döndü, gözlerinde en ufak bir şaşkınlık emaresi yoktu, sapsarı bir heykel gibiydi. Herkes heyecan içinde. Vezirler, halk, genç çoban, mağara, tespih, sessizlik, duvar... Hatta güneş bile batmaktan vazgeçmiş, kafasını mağaranın içine doğru uzatarak olan biteni görme telaşındaydı. Padişah meramını anlattı, türlü tekliflerde bulundu. Ne saray, ne vezirlik, ne tuğ ne de sancak, hiç birinde gözü yoktu dervişin. - Efendim, diyebildi en son, sessizce, benim bir kızım var efendim, zat-ı âlinize layık değil belki, ama lütfeder nikâhınıza alırsanız bizi bahtiyar edersiniz... Kırk günlük çile nihayet bitmiş, olmaz denilen olmuştu. İşte aşık maşukuna kavuşacak, murad hasıl olacaktı. Bizimkinin arkadaşı sevinçten ağlıyordu. Soru ve cevap sanki bu soru sorulsun, cevabı verilsin diye yaratılmıştı. Sessizlik ilk defa bağırmak, haykırmak istiyordu ve bütün gözler genç adamdaydı. Usulca doğruldu oturduğu yerden, etrafını şöyle bir süzdükten sonra, gözlerini padişahın gözlerine dikti, sarhoş gibiydi. Kendinden emin bir ifadeyle: - Hayır, dedi, kızınızı istemiyorum. Birden ortalığı bir sessizlik kaplayıverdi. Padişah mahzundu, halk hayret içindeydi, vezirler şaşkınlıkla birbirine bakıyor, bilge tebessüm ediyordu. Aşık çobanın genç arkadaşı yaşlı gözlerini silip, birden ileri atılarak bozdu sessizliği. Dostunun yanına geldi, kulağına eğilip: - Sen ne yapıyorsun, dedi, kırk gündür bu çileyi ne diye çektin sen, neyi reddettiğinin farkında mısın? Güldü aşık çoban gözleriyle ihtiyar bilgeyi arayarak: - A dostum, dedi, ben kırk gün padişahın kızı için Allah dedim, Allah padişahla vezirlerini ayağıma getirdi. Ya bir de Allah için Allah deseydim... Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2005 Güzel hikaye eline aklına sağlık kardeş.. İbretlik.. Mal mülk Allahındır.. O çok zengin.. O ne kadar cömerttir.. Yeterki istemesini bil.. Saygılar... Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2005 - Hünkârım, gönül erleri mala-mülke, makama-mansıba itibar etmezler, demesiyle son buldu. Kaderdi bu, padişahlarla köleleri aynı eteğin önünde diz çöktürür, birinin derdini diğerine derman eyler, ikisini de aynı tebessümle bahtiyar ederdi. cok güzelmis gercekten, birde Allah icin Allah deseydik .... yüregine saglik! Alıntı
Φ ceviz Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2005 Allah ı anlayan bir insan için herşey ne kadar basit ve güzel. Alıntı
Φ ....DAVET.... Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2006 s.a yeterki ALLAH ı bilelim yeterki ALLAH tan istemesini bilelim O herşeyi bilendir, duyandır, görendir O herşeye KADİR dir elinize dilinize yüreğinize sağlık ALLAH a emanet olun. Alıntı
Φ fatih111 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2006 Muhterem kardeşlerim, arkadaşalarım dikkat ettiyseniz Muhtelifül cins olan zevat tan kimse pek bakmamış, baksa da görmezden gelmiş burayı. Tabi onlara hak vermiyor değilim. Hani fi zamanındaki birine sormuşlar ya neden namaz kılmıyorsun diye. Hani cevaben demiş ki kuranda "namaza yaklaşmayın" yazıyor diye. Galiba istediğimiz bölümden istediğimiz yeri ayıklayıp istediğimiz şekilde yorumlamayı meslek edinmişiz(!) Maksadımız tahrip ya... Alıntı
Φ tayfa Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 ya hakikaten güzel olmuş...daha ne diye bilirim ki ellerine kollarına sağlık Alıntı
Φ MINEU Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Şu okuduklarımın üstüne söylenecek söz yok... Allah(C.C) bütün inananlara ''Allah için Allah diyebilmeyi'' nasip etsin inşallah... Alıntı
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Eline sağlık güzel bir yazı Mal mülk Allahındır.. O çok zengin.. O ne kadar cömerttir.. Yeterki istemesini bil.. Alıntı
Φ birikinti Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2006 Güzel hikaye.. Ellerine sağlık.. Alıntı
Φ a.y.h.a.n Gönderi tarihi: 13 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 13 Şubat , 2006 çooookkk güzel paylaştığın için saol ilbey Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 13 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 13 Şubat , 2006 Millet olarak çok duygusalız maşallah tüylerimizin diken diken olması. Tutmasak hatta yanımızda ağlayan biriside olsa makaraları koyvereceğiz. Yazar duyguya hitap etmesini çok güzel becermiş. Ama millet olarak bizleri yine uyutmak için bir masal, bir hikaye örneği daha. Edison da ampulu bulmak için 40 gün inzivaya çekilmişti. ama ondaki amaç ondaki azim tüm insanlığı kurtarmaktı. Sadece kendisini değil bunun gibi yüzlerce örnek verilebilir. Bizimkisi gibi ya kızı yada ahreti garantilemek değil. çok eminimki Edison bu hizmeti ile bütün insanlığın gönlünü feth etti. bundan daha büyük insanca davranış olabilirmi. bizimkisinin çıkarı, sadece kendisi için. Allah, insanlık, doğa hangisini takdir eder ? Buyurun vijdan ve mantıklar ! Uyumayalım ! Uyutulmayalım ! Alıntı
Φ focal Gönderi tarihi: 13 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 13 Şubat , 2006 saol dostum rabbim gönlünce allah için allah diyebilerden olmayı nasip etsin Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Aşık genç, ihtiyar adamın anlattıklarını dinledikten sonra, her şeyin bittiği anda başlayan son ümide sımsıkı sarılanların o saf ve tertemiz teslimiyetiyle: - Sahiden bu kadar kolay mı efendim, dedi, yani o mağarada elimde tesbih, kırk gün Allah dersem sevdiğime kavuşabilir miyim, onunla evlenebilir miyim? - Evet, dedi bilge, kırk gün o mağarada gece gündüz Allah diyeceksin, kırk gün sonra padişahın kızı senindir. gerçek mi bu ? Alıntı
Φ NESLİ Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Paylaşımın için teşekkürler İlbey güzel bir hikâye Malesef dünyalık işlere o kadar dalıyoruz ki ancak başımıza bir durum geldiğinde Allah a yöneliyoruz Rabbim herkesi yüreğinin taa derinliklerinden gelen o derin duyguyla, aşkla, Allah için Allah diyen kullarından eylesin...(amin) Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Malesef dünyalık işlere o kadar dalıyoruz ki ancak başımıza bir durum geldiğinde Allah a yöneliyoruz Masallara dalmaktan iyidir bence Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Bu müslümanların işleri güçleri ka dın, kız, cinsellik. İnançlarını bunun üzerine kurmuşlar sanki, insanları böyle kandırıyorlar. İşe bak şimdi; 1. Aldatmaca.. Kırk gün padişahın kızı için Allah dendiğinde; Padişahın kızı kıyak... Ve arkasından da soruyor; ya birde Allah için zikretseymiş-miş, bereketine bak sen... Ne olacak belli: 2. Aldatmaca.. 77 adet göğsü yeni tomurcuklanmış kız. Hemen, şimdi Allah zikrine başlayın. Bu kıyağı bir daha zor bulursunuz. Benden söylemesi, kaçırmayın.. Sizde bayanlar, sizde başlayın zikire. Arap fantezisi sizi de düşünmüştür zahir. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Herkes kendi payını çıkarır sonuçta;kendinden gelen tam anlamıyla kaplamışsa zihnini yapılacak fazla bir şey yok bizim açımızdan... Alıntı
Φ bozan Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Bu müslümanların işleri güçleri ka dın, kız, cinsellik.İnançlarını bunun üzerine kurmuşlar sanki, insanları böyle kandırıyorlar. İşe bak şimdi; 1. Aldatmaca.. Kırk gün padişahın kızı için Allah dendiğinde; Padişahın kızı kıyak... Ve arkasından da soruyor; ya birde Allah için zikretseymiş-miş, bereketine bak sen... Ne olacak belli: 2. Aldatmaca.. 77 adet göğsü yeni tomurcuklanmış kız. Hemen, şimdi Allah zikrine başlayın. Bu kıyağı bir daha zor bulursunuz. Benden söylemesi, kaçırmayın.. Sizde bayanlar, sizde başlayın zikire. Arap fantezisi sizi de düşünmüştür zahir. sizin işlerinize karışmak istemem ama aklınız fikriniz hep cinsellikte....neden böyle acaba? bozan Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Bu müslümanların işleri güçleri ka dın, kız, cinsellik.İnançlarını bunun üzerine kurmuşlar sanki, insanları böyle kandırıyorlar. Valla hiç bir müslümanın "ben cennette bana kız verecelermiş diye müslümanım" ifadesine rastlamadım.. Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 sizin işlerinize karışmak istemem ama aklınız fikriniz hep cinsellikte....neden böyle acaba?bozan Yine yavuz dekçi'lik yapıyorsun ev sahibini bastırmak için. Kız, kadın için Allah diyen sizlersiniz. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 (düzenlenmiş) Cuz:4 Sure:3(Al-i İmran) Ayet:120-139 Size bir iyilik gelse, onların fenasına gider;başınıza bir kötülük gelse buna sevinirler.Sabreder ve sakınırsanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez.Allah işlediklerinin hepsini ilmiyle kuşatmıştır. Gevşemeyin,üzülmeyin,inanmışsanız, mutlaka siz en üstünsünüzdür. Tarih: 12 Haziran , 2007 Düzenleyen: ali0_1 Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2007 Valla hiç bir müslümanın "ben cennette bana kız verecelermiş diye müslümanım" ifadesine rastlamadım.. Cennette bundan başka vaatmi var sanki. Sen de biliyorsun. Niyet belli... Ha birde şarap, pardon unuttumdu... Tam Arap fantezileri. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.