Φ figgaro Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2007 çivi çiviyi söker mi..acı patlıcanım işlemez kırağı falan..ölemii..uykusuzum..uyuyamıyom..niyeki..kafamda filler şey ediyor gibi.. ne işim var benim şu satte klavye başındamı..haa yarın pazar..tatiill. amaaannn..neyden bahsedelim..dur bi cinlerime soriim..akupyan neyden bahsedelim..akhupyan(cinimin adı) ...korkma gusum..korkma zararsız..aksine faydalı..evde tavla atıyoz bazen..can sıkısı işte.. aha..akhupyan diyoki..ütopyalardan bahset bu gün..ütopyaa ; ulaşılması zor olan güzel şey..hani imkansız gibi bişey.. buldum agarta..agarta medeniyeti.. -------------------------------------------------------------------------------- Agarta, teozofik ve ezoterik kaynaklara göre önceki "devre" nin sonlarına doğru Mu ve Atlantis' ten göç eden bilim-rahipleri tarafından kurulmuş bir organizasyondur. Önceleri beşeriyetle açık temas halinde olan bu organisazyon, bu "devre" nin koşullarından ötürü gizlenme gereği görmüş ve ikamet yeri olarak birbirine tünellerle bağlanan, dağlar içindeki yeraltı kentelerini tercih etmiştir. Agarta, dünya insanlığının tekâmülüne sorumluluk sahibidir. İlahi Hiyerarşi' ye hizmet eder. Dünyanın Efendisi ve "Kutup" olarak ifade edilen ve "Brahatma" veya "Brahitma" adıyla belirtilen Agarta' nın lideri, Dünya' ya sevk ve idare eden İlahi Hiyerarşi' nin fizik âlemdeki temsilcisidir. Rene Guenon' a göre tradisyonlarda "Kutsal Dağ", "Dünyanın Merkezi" olarak ifade edilen yer, dünyanın tüm geçmiş, yitik kıtalara indirilmiş dinler ve kozmik öğretiler, Agarta arşivinde kayıtlıdır ve birçok peygamber (Musa, İsa), dinlerini kurmadan önce, bu arşivleri incelemişlerdir ki, bazıları burada "inisiyasyon" dan da geçmiştir. Agarta' nın yeryüzüne açılan 7 (kimi kaynaklara göre 4) ana çıkış noktası bulunmakla birlikte, mağaralarda inzivaya çekilen bilgelerin ve inisiyatik toplulukların Agartalılar ile ilişki içinde oldukları ileri sürülür. Rene Guenon' a göre, bu durum en çok, Türkler' in yaşadığı Orta Asya' da görülmektedir. Kimi yazarlara göre, Göktürk, Uygur ve Hun masallarındaki, "ataların kutsal mağaraları" ve bir mağaradan geçilerek ulaşılan "gizli ülke" inanışında Agarta' nın sembolizmi bulunmaktadır. Tibet tradisyonlarına göre, Agartalılar şimdiki devrenin sonunda dışarı çıkacak ve Agarta' nın lideri yeryüzündeki menfiliği yenecektir. bu ülkede herşey düzenli imiş..herkez mutlu..nizam intizam..ütopya gibi dimii..hıı nolduu..akhupyan bu medeniyetten geldiğini idda ediyoo..anlaşılan bu gün uyku yook.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 ....olay Atina da GEÇMEKTEDİR... Sokrates günlerce evine gelmemiştir yine..orda burda davetlerde gezmektedir...aç karnınıda o davetlerde doyurmaktadır..üstünde eski bir fistan..ayağında epirmiş bir ayakkabı...tembelcenek bir adam..bir hafta sonrası aklına gelmiştir karısı ve çocukları olduğu...düşmüşken evinin yoluna ..yolda atina kadınlarının su doldurduğu bir çeşmede, karısını görmüştür su doldururken..ve gelerekten yanına ..hanım verde testiyi bi su içem...karısı.. çekil git başımdan.....nerdesin sen bir haftadır..çoluk çocuk naparız etmezmisin merak..herkezin erkeği çalışıp bakarken evine...sen edersin sağda solda lak..lak.. Sokrates serin serin..napayım hanım.kıramadım davet edenleri...hadi ya verde bi su içem..kızaraktan hanım..dökmüştür suyu sokrat ın kafasından aşağı. ..ve vuraraktan kafasına kovalamıştırda...açaraktan pergelleri kaçmıştır sokrat ordan...dileyerekten aman... .... ****gün gelmiş gün geçmiş...sokrat toplamış atina gençlerini meydana vermektedir öğütler..düşündürtmektedir gençleri tatlı tatlı...sorarsan gençlere , sokrat en tatlı ...ve konu aşktan ..sevgiden ..evlilikten açılmıştır..anlatırken sokrat... gençler..! geldiğinde yaşınız evlenin..güzel şeydir..sevgi..aşk..evlilik..falan..falan diye..evliliğn güzelliğini öğütlemektedir...ve..sokratın karısıyla olan tantanasını bilen kurnaz bir genç ..sokrata... ya hocam..sen böyle diyosun ama...senin hanım, seni günlerdir eve almaz...dırdırı hiç durmaz..hep tartışma münakaşa...bütün ahalide bilir bu halinizi... sokrat; bitirdiğinde genç lafını...gülümseyerekten derki..sizi anlayan..sizi seven..titreten kalbinizi..tamamlayan.. bir kadın bulduğunuzda evlenin.. mutlu olursunuz..amma benimkisi gibi bir kadınla evlenirseniz filozof olursunuz... .. ..hehuheheuheheuuu.... (2006..vah..vah..tan alıntı)...bay bayın.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 29 Haziran , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 29 Haziran , 2007 Zamanın ninnisiyle,uykuda geçiriyorsun hayatı figgaro............! biliyormusun çok doğru bir söz ettin..bir kurbağayı öperek prense çevirdin..sana minnettarım..gidiyorum tüketmeye ama yaşayarak...zamanı.. ---ilahi bir söz...figgaro için.. ---tekrardan sana minnettarım son şovalye... ---belki yer yer yine gelirim geçmiş günlerin hatırına..burada tanımış olduğum güzel insanların hatırına..şimdilik hoşçakalın... --- Alıntı
Φ Antonio_McCarty Gönderi tarihi: 29 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 29 Haziran , 2007 gelir geri nereye gidecek ki? Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 5 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 5 Temmuz , 2007 Selam.. Bence şansını fazla zorlama..sonrasında bende seni öpmek zorunda kalmayım.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 5 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 5 Temmuz , 2007 efendim üç beş gün istirahat etmişimdir..ve yine edeceğimdir..bu sefer tatile gideceğim..doğa deniz sabah yürüyüşleri yapılacak bi yere..saygılar.. Alıntı
Φ delifırtına Gönderi tarihi: 5 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 5 Temmuz , 2007 efendim üç beş gün istirahat etmişimdir..ve yine edeceğimdir..bu sefer tatile gideceğim..doğa deniz sabah yürüyüşleri yapılacak bi yere..saygılar.. Kötüsün işteee bide bana kötü dersin be Tatile gidecekmiş de ,yüreyecekmiş de miş miş miş Hadi neysseee iyi eğlen Alıntı
Φ yesilsu Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2007 AY ŞUNLARA BAK NE GÜZEL ATIŞMIŞLARR SİZLERİ ÇOK SEVDİMM.... Alıntı
Φ yesilsu Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2007 Ühühühühhhüü yeşilsuyum bari dalga geçme.??O sözlerin varya... Seviyorsan canım feda sevmiyorsan elvada..!! Bende sevdim seni delikanlıca.. Demek ki,yazdıkların ( ) için bir sabah uykusuna doyamadım birde sana..! Allah müsteakını vermesin kızz.... ben o lafı bir yerden hatırlıyorum yoksa senn.... ayyy dalga geçmedim sadece bukadar birbirinize sataşmanız çok hoşuma gitti napıyım..kırılmaa Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2007 tadı damağımda kaldı...bitti yaaa..inanamıyom..tatil bitti...ne güneşe doydum..ne denize..ne deee..neseeee.. --kürkçü dükkanı abiii...geldiik..ama artık topicçiğime lap toptan yazıciimm..işyerinin hediyesiii...heral patron bu çocuk gelir tatilin üstünde yarattığı etkiden de kurtulamaz..burada hem beynimizi acıtır..hemde kaçmaya, hatta buradakileride örgütleyerekten topluca tatile kaçırtır korkusundan almştır..şirinlik iştee.. --görüşmek üzree.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 çok seviyom yaaa..işte bu bayanı..ana gabriel..sizde severmisiniz..sesi çok hoşuma gider.. http://www.e-seyret.com/Video-izle/6UeP8ZR...iel---Luna.html Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2007 ayyy..yine sıcaktır..her yer vıcıktır..gıcıklanmışımdır..alışamamışımdır alışkanlıklarıma..komplike yapma...paradox durma..hele kulis liğe hiç yaklaşmaa...heheytttt in ağacın tepesinden..demedimmi olmadan koparma kirazı..şimdi gelir muhtar ile ayvazıı..KARDEŞLERİİİİİMMM.!! pardon kürsü neredee..hıı tamam ..ölee..sağol..alın elinize traktörün arka tekerinin iç lastiğiniii..atlayın..hadi sende atlaaa..suyaaa...bıcı bıcı zamanıı... niye beklemek zorundayızdır..yemek pişeli 1 saat oluştur..ama beklemekteyizdir..eksik kişiyi..sinirliyimdir...kardeşim dedim..ayırın onun karavanasını..dimi ama..ya aramızda mide ülseri olanlar varsa...yada gastrit lisi..yassık dimiii..aç açç bekletilmektedirler..sonna açlıktan salgılanan fazlaca mide asiti..yicektir mide duvarını..zaten yenmiştir onların ki...ayyy asileşmişimdir..odun kütüğüynen vurmak ister gibim kafama..isteriklenmişimdir..kansız bitlerimde umarsız bi telaşta..hepinizi ıssıttırıcam ateşli kongolu keneye... figgaro beyyy... evet noldu.. yemeğiniz geldi efendim..ölemi..hepinizi seviyomm.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2007 yazık tabi yaa bana son şovalyee...ve ben üzülüyom meleklere..çünkü bana hep onlar acır... son şovalyecim...nasıldır haliniz..iyisnizdir umarım..celp meselesine takıldım..yoksam yakında gidecekmiyimdir.. köyün en tahtalısınaa.. ---rüyanda üryan bedenimi mi gördün...eller üstünde bir salda...nasıldır yaniii...şovalyecim..yapmadım ki daha hayatla son duellomu..her ne kadarda hazır olsamda on dakka sonrasında tahta sal a... ************** ----efendim..yine beşeriyete dalalım..dallardan çağla toplayalım...ruhani güzelliğin dünyevi parıltılar arasında vermeyelim izin kaybolmasınaa..ve gülümsüyorum şimdi okyanustaki damla halimeee...okyanusun içimdeki damla halineee... Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2007 tımam piki... ..ölee olsun..cebin hep altın dolsun.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2007 kalabalıklığımın en ırak halinde yazıyorum..alınmasın kimsecikler... ***** DÜTTÜRÜÜÜÜ DÜNYAAAA...!! geçmiş bir zaman haliydi..safiyane bakışlarında kaybedilen bir benlik..gönüllü sunulmak ister gibi..adanmak..bir gülüşünee..çatma kaşlarını nolur..bu taslanan bilgiçliğim..belkide yığınlar içi hiçliğim.. alnına dökülen saçlarının yüzü hürmetine..siyahınaa..endamına..beyazına teninin..bir dip dalgası vurgunu gibi...şimdi oturmuş tahta kerevette seni düşlerim..teneke zeytin kutularında ekilmiş güller içree..seni görürüm..seni duyarım..sana ağlarım.. ay gibi yüzün..dalmaa , bakma baygın..elin elimdeyken hissetmişliğim..çacukça bir yalnızlık hüznü iç çekişin..ben yanındayım..gülemezler artık sana..en alaycının celladıyım..nasır tutmuş kalplerin törpüsüü..biz hep düşelimm..düşeliimmm..düşelimmm..birbirimizin gözlerine..orda çıkacağız inan..bizimde hedonist uğultularımız olucak..bir leğende yüzen şaşkın istarvitlere karşı.. bana çay getirirkenki süzülüşün..şekerle eritti beni..kaşık döndükçe..sen döndün..ben döndüm..dünyam döndü..bekle nolur..bekle..yenilme..geçenlerde şeytanın yeryüzündeki insan silüetini gördüm..o esmer dişiyii..yenilmişi..beni külümden yaratanı..evlenip evlenmediğimi sordu..altı ay sonraki boşanışını..onsuz nasıl yaşadığımı..vayy bee..vay da vayy..dibi kavanoz..düttürü dünya..sevgi sömürücülüğü üzre kurulu kanlı saltanat..maleseff kraliçee çıplak.. biliyormusun..bilmediğin çok şey var..belkide bu yüzden seni seviyorum..sokratı sana ilk söylediğimde..o kimki demiştin..sana taçmahali anlatmıştım..sevmiştin..dünyanın nasıl oluştuğunu..excalibur u..artemis i..kibeleyi..hepsi birer saçmalıktı tatlım.. akşamında öterken cırcır böcekleri..ayışığı vururken gözlerimize..o çiçekli kamelyada..dalga sesleri kulaklarımda..aklım hala o narin parmaklarında kaldı tatlım.. şimdi yaşanmamış tarihler içree..yürüyorum şehrimde..her yan boş..yalnız..ve kahır.. nolur sen gülümse ben aklına geldikçe..ki ben ağlayayım..ikimize.. yoksa ağlıyormusun... Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2007 seçim sonrası şokuuu...ve yine bir görüneni göremeyene anlatamama acısıı...... Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2007 ......... Halkın iradesinin doğru olduğunu gösteren bir yaklaşımın ürünüdür seçimi kazanmak.!! Sadece görüneni kabul etmek, hem kolaydır hem de eksiktir. Bazen görünenin varlığını anlamak için, görünmeyenide bilmek ve anlamak gerekir.deyilmi be figgaro.. yakılan ormanlara mı yanam şu anlattığına mı..? her borçlu doğana mı yanam ..şu anlattığına mı..? satılan limanlaramı yanam şu anlattığına mı..? geçimsizlik sebebi olan asgari ücrete mi yanam şu anlattığına mı..? yabancılara komik paralara satılan topraklarımıza mı yanam..şu anlattığına mı..? yığınlarca gezen işsizlere mi yanam şu anlattığına mı..? dışarıdaki üç kuruşluk malların bize gelişinde onbeş kuruş oluşuna mı yanam ..şu anlattıklarına mı..? üretimi çıkmaza sokup kalifiye elemanları dışarı kaçırtan zihniyetlere mi yanam..şu anlattıklarına mı..? satılmış medyaların uyuttuğu insanıma mı yanam şu anlattıklarına mı..? yatırımsız doğunun batıda yarattığı kargaşayamı yanam şu anlattığına mı..? gün be gün azalan suyumuza mı yanam şu anlattıklarına mı..? sistemin hala önüne geçemediği töre cinayetlerine mi yanam şu anlattığına mı..? zenginin daha zengin, fakirin daha fakir oluşuna mı yanam şu anlattığına mı..? fırsatların fırsatsızlık oluşuna..ve tutulmuş kartellere mi yanam şu anlattığına mı..? günbe gün manasızca öldürülen şehidime mi yanam şu anlattığına mı..? sistem tedbirsizliğince erozyona uğrayıp gün be gün çölleşen ülkeme mi yanam şu anlattığına mı..? ülkemde sistemin, sistemsizlik oluşuna mı yanam..şu anlattığına mı..? ülkemde, çarpık kentleşmelere..kirletilen denize..yok edilen tarihi güzelliklere mi yanam..şu anlattığına mı..? ülkemin, soyguncusuna..hırsızına..işbirlikçisine..kılıfına uydurulmuş hainliklere mi yanam..şu anlattığına mı..? ülkem gençlerince anlaşılamamış "Ey Türk Gençliği Hitabesi" ne mi yanam..şu anlattığına mı..? halkımca, kurtarıcı (yabancı güçler) beklemenin sonrasında o kurtarıcıdan nasıl kurtulanacağı gerçeğinin de beraberinde geleceği kesinliğinin anlaşılamamasına mı yanam..şu anlattıklarına mı..? laik liğin bir dinsizlik olmadığının anlaşılamamasına mı yanam..şu anlattıklarına mı..? birşeylerin zararlarından kurtulmak isteniyosa önce faydalarından krtulunması gerektiğinin halkımca algılanamamasına mı yanam..şu anlattıklarına mı..? Mustafa Kemal in..ülkeyi ve halkı müdafaa için..yaptığı ilk kongrede yalnızca 28 kişinin katılmışlığına onlar haksızdımı diyip yanmalıyım..çoğunluk zihnince azlık hep yanlış olanmıdır diyip yanmalıyım..yoksa şu anlattıklarına mı..? cehaletimize mi yanmalıyım..fıska geçirilmiş yıllarımıza mı..yoksa şu anlattıklarına mı..? insanımızda amacın; anlamak değil de değiştirmek olduğunu anlayamayışına mı yanam..şu anlattığına mı..? sağ gösteripte sol vuran insanımızın..yakındıklarına tapınmasına mı yanam..şu anlattığına mı..? her denene hee hee deyip...her itildiği yöne gidişine mi yanam insanımın..şu anlattığına mı..? altta kalanın canı çıksın zihniyetinemi yanam..şu anlattığına mı..? kendine söz geçiremeyen her değerin sonrasında bir başka değere itaat edeceğine ayıkamayışına mı yanam..şu anlattığına mı..? kısacası son şovalye..düzenin ninnisiyle hayatı uykuda geçiren ülkem insanına mı yanam..yoksa şu anlattığına mı..? Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2007 DIANA Bahçelerde koşardık kiraz toplamaya Paros mermeri gibi güzel ak kollarıyla Ağaçlara tırmanır, dalları eğerdi. Yapraklar ince ince ürperirdi rüzgarda. Ak gerdanı güneşle, gölgeyle dalga dalga Al meyvaya uzanırdı incecik parmakları. Kirazların her biri bir ateş damlasıydı. Ardısıra çıkardım; bacağını açarken Tutuşan gözlerime usulca "susun!" derdi Sonra şarkı söylerdi. Bazen ak dişlerinde türkü yerine meyva Tıpkı o güzel erden, o yabanıl Diana O güzelim ağzıyla kiraz sunardı bana. Dudağımda, konarken, bir sevda gülücüğü Düşürürdüm kirazı, alırdım öpücüğü... ----Victor Hugo Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2007 ay..ay..ayyy...dillere slogan olalım mı.. ...taktım bu şarkıyaa..hadi çıkart içindeki saklı cennetiii...ayy bide namus kurtarıyoo..bu ......... şarkıdaa.. ... ---efendim..bir gün daha geçmiştir..öyledir..böyledir..geçmiştir..bu gün yine yaşadığım bir iş deneyiminde şunu görmüşümdür..insanda masumiyet iki halde vardır..birincisi; doğumundan yedi yaşına kadar olan zaman..ikincisi; ölü olduğu zaman....neysee baydı artık..dimii gökte uçmaktadır yine teyyaree..pilot, akşamdan kalma pilot..yine döner dervan..değirmenden çıkmaz un..taşıma suyuda bitmek üzere..ve kara çalma zamanı geldi üstümee..ben gidiyom..dikenli telin öteki tarafına.. bir sığırcık kuşu cıyaklar.. masa altında kalmış kedi miyavlar.. saçıldı yine kesesinden liralar.. dilovv dilovv yaylalar.. güzellik yarışmasında bir buzağı.. sahibi görmez ardındaki tuzağı.. köy güzeli emine getir sıvayı malayı.. kapatalım arayı.. kızılçamda cırcır böcüğü cırlar.. kepekli ekmeği tükenen hıyar, hırrlar.. tatil yerinde çadırı uçan zırlar.. dilovv dilovv yaylalar... -- ne diyoduuu...namusunu kurtaralım mıı..hee.. ne dersiin emree..kabul et..kandırıkçı bi özendiricisinn.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2007 yürüdü..ağır ağır..düşündü yasemen kokulu bahçeden geçerken duyduğu kokunun hazzını..gülümsedi..saçları ıslaktı..gözlerini boşluğa dikti..bıçak gibi keskindi gözleri..kaşları yay..duruşu duello öncesi bir şovalyeyi andırıyordu..an gelmiştii.. karanlıkta üstüne gelen bir ok gibiydi gecenin sinsiliği..o yinede gülümsüyordu..gülmekti onu yaşatan..yaralarını kapatan..saçını sıvazlayan..sevmekti..sevebilmekti..karanlık bir ormanda gündüz gibi dolaştıran.. --unutmuyordu..bir gün soluklanmak için oturduğunda bir ağacın gölgesinee..uyuyakalmıştı..bir engerek çıkagelmişti üzerine sessizce..ve bırakmıştı ağılı tükrüğünü kolundan ısırdığı yere..o acıyla uyanmıştı..engereğe demişti ki..sen daha zehrini bana verecek kadar zengin değilsin..cömertte..al dedi geri ağılı tükrüğünü..ısırdığı yeri geri somuran yılan..alarak gitmişti zehrini..bükük boynunu dahada bükerek.. yasemen kokulu bahçeden geçerken..gülümsüyordu..cenneti gülüşündeydi..mavi derin sularaydı hasreti..dipte bir vurgun gibi..vurulmuştu..hiç bir süngeri daha koymadan sepetine...zaten sepeti de yoktu.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 9 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 9 Ağustos , 2007 Sakla eskiyen yaralarını kalbim Sakla yaralarını kalbim Şimdi eskiyen bir hayalden geldim Yine bir teselli istiyorum Nedir dünyada insan olmanın tesellisi? Çocukken oyunlar, büyürken hayaller Şimdi ne olabilir? Şimdi, çöl yerine bir kıyıda olmak vardı Güneşin aydınlığı güne düşmemiş,buğulu bir grilikte Kendimin bile fark edemediği göz yaşlarım. Sonra bir el,omzumda sıcacık, Gözlerimi kapadım,içimde cennet kokusu bir daha hiç açmasam Karların en yükseğindeki dağ evinde,altı basamaklı merdivensiz kapının önünde olmak... Arkamda bir hayali yakamoz,dolunay gibi yüz dönmek kente Güneşi batırmak en doğan haliyle Etraftaki manzara tüm cazibesiyle her yanımda, Bense denize hasret altı zamanda Yine ağlasam Bu kez en farkında olan halimle Yine bir el, bu kez soğuk, omzumda İçimi titreten... Bir sabah üşüyerek uyanmak,ama o sabah uyanan BEN olmak... Bence'ler anlamsızlaşınca beklemekten başka çare kalmıyor Tam da kiraz mevsimi geçip,elma mevsimi gelmişken Son bir baharın sarı yaprağı düşmeden yerde kaldı Geç kaldım,altıncı basamaktan mazgala düşeni tutmak için Sonbaharın ezgisi kaldı çıplak bir dudakta Açarım pencereleri altıncı derste,konu intihar Cevaplar biriktiririm içi boş ceplerime Dönüşüm olur, ne yazılacak bilinmez bir vakitte Yüreğimin yanık yaralarında kalan izlerde,uçsuz hayallerdeyim Sakla eskiyen yaralarını kalbim Sıfırlamaktayım hayatın tüm sayaçlarını Kendimi; altı duvarlı odalarında nefes savaşı veren herhangi bir boynu bükük sefil ilan ediyorum Ellerime iletkenlik komutunu veremedim henüz Zihnim kilitlendi Ah şu bedenim atış alanlığından çıksın gayri Elimde iken kokladığım gülleri Altıncı basamakta düşürdüm parlak yıldızdan denize Sahiller de kirlendi şimdi, dolunay dönüş seferinde Hayallerim çarpıp geri gelen bir damla denizin suyundadır Gökyüzündeki parlak yıldızlar her yere altı karış uzaklıktadır Erkekler ağlar mı bilmem ama,hayal ipinin bir ucu da elde olur çoğu zaman... Aşkı gülen resimlerle yaşardım eskiden Hayatın koyu şatı hayallerinden gelip geçiyorum Halbuki benim hiç gülen resmim olmamıştı Altıncı karesinde bıraktım işte elimdeki kamerayı Hayata hep erken atıldım O bana geç kaldı Hayallerim ise aşka kestirmeden kaçtı Bütün resimlerim altı delik bir sepette şimdi Çocukluk masallarımı dinliyorum,gece uyumak için penceresiz odamda Satın alıyorum hayalimi köşedeki esnaftan İlerisinden altı gümüş kurşun, altı paraya Rus ruleti oynuyorum tek başıma, altı patlar bir tabancayla Eskiyen yaralarını kalbim sakla Bir akasya okşuyor gözlerimi,geciken sabahlara koşarken kuşlar Koşuyor ve ıslanmadan geçiyorum sulardan Hayali aşklardan arta kalan, şehvetsiz bir hece aslında Islandı gözlerim yine gecenin al yalazında Hani hepsi hayaldi... Islak gözlerimle geçiyorum bu sefer Altı basamaklı bir kulenin kenarından İçi boş ceplerimde kül var artık Hayali bir aşktan arta kalan... Ey hayalim! Bilirim, dirilmek içindir ölümüm.. Kağıttan intihar kuleleri yapıyorum sonra,yine altı basamaklı İhanet ediyorum tekrardan en canlı hayalime Kendimi ele veriyorum en kestirme yola giderken Pus ve dumandan önce bu şehirde Geceleri göz kırpan ve isimler takılan hayali aşkları vardı duvarlarında.. Hani hepsi hayaldi Hani hepsini ben uydurmuştum Hadi saklanalım o zaman yara almadan ey kalbim... Korkakça yaklaşımlara konu oldu hayallerim Ama neden şimdi, neden bu kadar çok? Tek bildiğim Sen varken hayalimde Korkaklığa fırsat yok... Halbuki korkulacak bir şey yoktu ortada Her şey naylondandı, aksi seda yankısı gibi Ben ne kadar düzgün davrandımsa,hayallerim o kadar yamuldu Odam odalar içinde yoğruldu, pencereler kayboldu Altı duvarımı istiyorum sadece Altılıdan bir gümüş kurşun,bedenime saplandı saplanalı Garip bir seyyah oldum işte. Giydiğim birkaç beden büyük ceketimle Ve o ceketle şu caddede yürümenin verdiği zorluktan kaynaklandığı Elimde bir valiz Hangi hamala yüklesem altı delik heybemi Taşır mı tüm yükümü, altıdan bir eksilmiş gümüş kurşuna? Yeter mi bu kadarı? İçimdeki sıkıntıyı hiçbir hayal dağıtmıyor bugün Bıkmışım, acıkmışım, doymuşum, yeni bir hayale Sakla eskiyen yaralarını kalbim.. Şimdi yeni bir hayalden geldim.. Kendi bataklığından kaçan bir hayale tutunuyorum yine, en aydınlık yanlarından Çıkınca dolunay karanlık seferine, güneşten çıkan ışık da solduğunda Sonra belki yollara acı bir yağmurla birlikte yağarken kaldırımda Kalırım ben yine buralarda.. Dönmem Dönemem Sakla beni Sayıkla beni Benim hayalimde güzeldi... --- (alıntı) Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 ZİHNİN SAF HALİ VE BİLİNÇ..... İlk insanı düşün..medeniyet denilen bir şey yok.bir insan geziyor dünyada..ağaçlar..kuşlar..dağ ..deniz..hayvanlar..geziyor, yürüyor ..daha tanımıyor kendini bile..zihin daha saf..herşeye yabancı..herşeyde ona yabancı..bakıyor , dokunuyor, kokluyor..anlamaya çalışıyor..ve yürürken bir çiçeğe denk geliyor..biz çiçek diyoruz(şimdiki bilincimizle)..ama o daha onun çiçek olduğunu bilmiyor..eğiliyor yere dokunuyor ona..algılamaya anlamaya çalışıyor..ama yapmıyor yorum onun hakkında..zihin saf..bilinç taze..ve yürümeye devam ediyor.. ***biraz daha ileride bir çiçeğe daha denk geliyor..onada bakıyor..dokunuyor..anlamaya çalışıyor..şimdiki bilincimizle söylüyorum..ilk gördüğü bir sümbül..ikinci gördüğü bir kaktüs olabilir...sümbül iyi , kaktüs kötü bir bitki olarak bilinir.ama ikiside bitkidir...işte bunu yapan zihnimizin kirliliği ve bilincin gittiği yanlış.insanoğlu muhakeme ve iyi kötü ayrımını yapmaya başladığından beri mutsuz...etrafımıza bakalım..zihni sürekli birşeyler kuran..olmamış şeyleri zihnindeki kirliliğinden dolayı sürekli biryerlere götüren..yargılara varan..tiplerle doludur...muhakeme ..kıyas..iyi kötü muhabbeti olmaya başladığından beri.. mutsuzluk küpleridir insanoğlu...altına değer veririz..demirse değersiz..oysaki ikiside madendir...ama yaptığımız kıyas..anlamlandırma biçimimiz yanlış...ve insanlar bu tür düşünsel eğilimlerin peşinden gittiği sürece..tu kaka... ---(vah vah tan alıntıı...) Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 tokatladım neş-eyi..sevinci ötelere attım..mutluluksa zaten hep küs..gülüyorum şimdilik aynadaki hale.. --AYNADAKİ YANSIMALAR.... demiştim öncesinde de..insanların dünyasında her şey, zamanla düzenden düzensizliğe doğru gider..yunanistanın yarısı yanmış..sularda azalmaktaymış..amerikada kasırgaların yıllık artışı 8-10 civarındaymış..dünyanın bi çokyerinde seller can alıyomuş..yine bikaç hayvan nesli tükenmiş..o olmuş..bu olmuş..varmı aranızda karma felsefesine inanan..ne enerji yayarsan onu alırmışsın..doğayada ne veriyorsan onu alıyorsun.. ----------- S.Ahmet ATAK'ın aşağıdaki çalışmasına kısaca değinmek istiyorum..çalışmasından alıntılar yaptım J.J. Rousseau(toplumbilimci-filozof vs.) insan yaşamını doğal yaşam biçimiyle başlatır. Bu yaşam biçimi ilk yaşam şekli olmasının yanı sıra, ideal ve istenilen bir süreci de kapsar. Fakat, doğal yaşam biçimi toplumsal kaygılar ve modern süreçle birlikte yerini toplumsal sözleşmeye bırakmıştır. Toplumsal sözleşmeyle birlikte, insanın ve devletin konumu yeniden yapılanmaya girmiştir. --- Doğal yaşam (vahşi yaşam), insanın tutkuları ve istekleri fiziki ihtiyaçlarının ötesine geçmez, basit ihtiyaçlarını karşılar, gelecek kaygısını kendine dert edinmez, kendi başına yaşamını sürdürebilen, iyilik ve kötülük gibi sorunları olmayan, manevi anlamda belirleyici duygu olarak merhamet ve şefkat duygusuna göre hareket eder.1 ----- Bilginin çoğu zaman insanları erdemli kılmak için kullanılmadığı söylenebilir. İnsanın varlığının niyeti, maksadı veya yönelimi, özellikle de saflığı ve içtenliği içinde, onun davranışına bakmak doğru olur. Bu bağlamda, bir eylemin iyi bir eylem olma koşulunun failin gerçek maksadını, özellikle de iyi olma yönelimini açığa vurmalıdır. Bilgi insanlara eylemlerine, gerçek amaçlarını gizleyecek veya mevcut yönelimlerini saklayacak tarzda nasıl şekil vereceklerini öğretmiştir. Dolayısıyla, bilgi hakikati gözler önüne sermek yerine, onu gizlemeye yarar. İşte bundan dolayı, doğal insanın hakikaten iyi olduğu halde, uygar insanın hilekar olduğu iddia edilebilir.4 Bilimlerin ve sanatların ilerlemesi insanlığın gelişimine istenilen-arzu edilen bir katkı sağlamamıştır. Tam tersine gelişme, bilgisel birikim, modernleşme, toplumsallaşma beraberinde daha büyük sorunları getirmiştir.5 Rousseau’ya göre, insanın siyasal ve toplumsal açıdan geçmişiyle yaşadığı ilk önemli sorun özel mülkiyetin meydana getirdiği ahlaki çöküntüdür. Ona göre, özel mülkiyete sahip olmayı istemek ve bunun başkaları tarafından bir hak olarak görülmesini arzu etmek kamusal prestijin eşit olmayan dağılımından kaynaklanır.6 --- Doğal yaşama döneminde hiçbir şekilde görülmeyen eşitsizliğin, ortaya çıkışı insan aklının ve becerisinin gelişmesine dayanır. İnsanlar arasındaki eşitsizlik, bir delinin akıllıları yönetmesi, bir çocuğun bir yaşlıya hükmetmesi, çoğunluğun açlık ve sefalet içinde bulunmasına rağmen, azınlığın bolluk içinde yaşaması gibi uygulamalar şeklinde görüldüğünden istenmeyen bir durumun yaşanması demektir. --- Rousseau, özgün düşüncesini oluştururken, “doğal yaşama” varsayımından yola çıkmıştır. Doğal yaşama döneminde, o zamanın insanı bütün gereksinmelerini kendi başına karşılayabilme gücüne sahip olduğundan dolayı diğer insanlara muhtaç değildi. Doğal insan herhangi bir kişiye veya nesneye bağlı olmadığı gibi, düşünme ve akıl yürütme sürecinin yerine duygularıyla hareket ederek aradığı mutluluğu bulmuştu. Bu yönüyle doğa herkese yettiğinden özel mülkiyet kaygısı söz konusu değil, insanlar arasında gelişmiş ilişkiler olmadığından eşitsizlik ve adaletsizlik problemlerini yaşamalarına da gerek duyulmamıştır. Fakat, yeni yaşam kaygısıyla birlikte köklü değişmeler birbirini takip etmiştir. İnsanlık kültürünün gerçek doğasından soyutlandığını, duygunun raftan kaldırılarak bütün değerlerin akla göre şekillenmesiyle birlikte insanın mutsuzluğa itildiğini görebiliriz. Modern yaşam, teknolojik ilerleme, bilimsel çalışmalar, yeni kentler, kültürel etkinlikler insan yaşamına darbe vurmuş, eşitsizlik ve adaletsizlik için bir zemin hazırlamıştır. J.J. Rousseau özgürlük sorununu başlı başına ela almış, özgürlüğü insan olma ile özdeş tutmuştur . Ona göre, insan ve insanlığın yapacağı ilk iş , eşitlik, özgürlük, ortak hareketi teşvik eden toplumsal bir sözleşmeye ihtiyaç vardır. Bu sözleşmeyle birlikte, herkes herkesle birleşecek, yasaya itaat eden her insan, aslında kendine itaat etmiş olacak ve böylece eski doğal durumundaki gibi özgür ve eşit olacaktır. Toplumsal sözleşmeyle doğal özgürlüğün ortadan kaldırıldığı düşünebilir , ama , onun yerini geneli kuşatan bir özgürlük almaya başlamıştır denilebilir.----- --- kısacası bu konu çok uzun ve ilgi çekici..J.J. Rousseau adlı toplumbilici-filozof(kendisine filozof denilmesini istemezmiş), tesadüfen gözüme bir kaç yazısı denk geldi..ve araştırınca çok şey buldum..aslında ilk yerleşik hayata geçilmesiyle (ilk özel mülkiyet-bir uyanığın kalkıp herkezin olan biryeri çevreleyip burası benim demesi ve haklı çıkarması için kendini diğer insanlarla yaptığı saçma sapan antlaşmaları-sözleşmeleri..ki kandırmaca..sonrasında gelen modernleşme ve endüstrileşme adı altında gelen uygar kölelik..ve geri dönülmesi artık çok geç olan mutsuzluk..eşitsizlik..ve insanın kendi doğasından uzaklaşması-uzaklaştırılması..) --fransız devrimi ve amerikanın kurulmasında temelde J.J. Rousseau nun fikir ve düşünceleri yer almaktadır..ama özgürlük kısmen uygulanabilmiştir..uygarlık gerilik demiştir..insanın gerçek anlamda doğaya sırtını döndüğü an..kendine sırtını döndüğü andır.. --ve yıllar yılı beşeri faaliyetler günümüz insanının bir "ayna" olma halini ortaya koyuyorsa..yansımalarıysa ortada... Alıntı
Misafir Sands Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2007 Maykıl Ceksın Ünlü bir isim şahsı adına konuşmak bana düşmez ama hakkında çıkan asılsız iddialara burdan cevap vermek belkide en sağlamı olacak,gördüğüm kadarıyla büyük bir hayran kitlesi var (nereden gördün uleynnn derseniz kalp gözüm açık) evet Maykıl yapmaz öyle şey delil mi istiyorsunuz delile ne hacet bakıp yaptıysa ölümü öpün eger böyle bişey varsa su tuşlardan sizlere hayata dair şeyler yazmak nasip olmasın dibim düşsün gerekirse...Bunca delili yetmez mi? Biz niye büyüdük yaw ben niye büyüdüm... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.