Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

?

 

 

 

?

 

 

 

?

 

Hiçbirşey anlamadım. Mefrcedes'in Hindistan'daki işçisiyle Almanya'daki işçisi aynı işi yapmaktadır. Misal Almanya'daki işçi aldığı maaşla kendi ülkesinde atıyorum 150 kilo et alabilirken, Hindistan'daki işçi aldığım maaşla kendi ülkesinde 50 kilo et alabilmektedir. Sen hiç "ucuz emek cenneti" diye bir kavram duymadın mı ?

Ya arkadasim nasil mantik yürütüyorsun anlamis degilim?

 

Tamam diyelim 50.kilo et aliyor acaba kendi ülkesinde ki yerli bir firmada calissa kac kilo et alir? muhakak yatirim gücü fazla olan mersedes firmasinda calisan bir isciden daha azini alir.. tabii bunuda anlamak isterseniz.

 

Birde gelelim o firma oralara gidip yatirim yapiyor, bütün sosyal haklarinda bir kesinti yapmadan iscilerle paylasiyor ülkesinde aynen oldugu gibi?..

 

O firma oraya yatirim yaparken herhalde dört duvar tasimiyor bir yatirim var bir kapital var onun götürüsü ona görede geliri olmali öyle mi..

 

Üretim güclerini kim gelistiriyorsa, sol, onun yaninda olmalidir. Piyasaya dayali dişa acik ekonomi ise üretim güclerini gelistirir. diye bir kavramda var öyle mi..

Gönderi tarihi:

Almanya yi ve bütün kadinlarini kizlarini teslim eden benmiyim!

 

Ben böyle birşey söylediysem gösterki, yazdıklarını ciddiye alalım. Ben hep alıntı yaparak tek tek cevap veririm. Ama sanırım birisinin yazdıkları çarpıtılacağı zaman alıntı yapılamıyor.

 

Ben diyorum ki teslim alinan bir ülkede müsade et bir iki sehrin de biraz yikim olsun.. bu iki sehrin, iki semtini göstererek kendimizi papazlar gibi günah cikarmaya davet etmeyelim.

 

Bir şehirdeki binaların %90'ının bombalarla yok edilmesi bir iki şehrin iki semtinde biraz yıkım olması mıdır ? Gerçek bir yıkım olması için ne gerekiyor ?

 

 

Heinrich Böll'ün savaş sonrası Almanya'nın durumunu anlattığı romanlarına okumaya devam edin. Biz gercegin icinde yasamaya devam ediyoruz yikilan o dönem Almanya´nin baskenti Berlindir..

 

Almanya yi evet cok iyi taniyorum bugün Almanyanin berlin haric hangi sehrine hangi kasabasina giderseniz gidin savas yillarinda kalan binalar savas öncesinden ve savas sonrasinda da ayni binalar yerli yerinde durmakdadir bu dresden icinde gecerlidir.. bugün dresden e giden gercegi kendi gözlerinle görür..

 

Yok öyle birsey Almanya´yi savas yutmus..

 

Bakıyoruz :

 

Hamburg

Kutsal Roma-Germen İmparatoru Şarlman'ın Alster Irmağı kıyısında kurduğu kale çevre­sinde gelişti. Oldukça eski bir kent olmasına karşın 1842'deki yangında ve II. Dünya Sava­şı sırasında büyük bir bölümü yıkıma uğradı. 13. yüzyılda Avrupalı tüccarların kurduğu Hansa Birliği kentin zenginleşmesini sağladı .

(1986).

TemelBritannica

 

Dresen

13 Şubat'ta başlayan saldırı, 15 Şubat'a kadar devam etti. Saldırı sona erdiğinde, Dresden tamamen yerle bir olmamıştı. Ancak, müttefiklerin kullandığı bombalar arasında Fosfor bombası da bulunmaktaydı. Bu yüzden, Dresden şehri bombalanma sona erdikten sonra günlerce yandı ve tahrip edildi. 28,410 binadan 24,866'sı yok oldu. Ayrıca, insan zayiatı da inanılmazdı. Düşük tahminlere göre 35,000, yüksek tahminlere göre ise zayiatlar 135,000'i aşıyordu.

 

 

 

Köln

Braunschweig bombardımanı (15 Ekim 1944), II. Dünya Savaşının en acımasız yüzlerinden biridir. Kent Kraliyet Hava Kuvvetleri'nin 5. Bombardıman Uçakları Grubu tarafından ağır bir şekilde bombalandı. 15 Ekimin akşamı bombalanmadan sonra Braunschweig kenti bir alev fırtınasına girdi ve şehir iki gün boyunca aralıksız yandı. Bu saldırı sonucu en çok ortaçağ karakteri taşıyan şehir merkezi hasar gördü. Şehir merkezi bu saldırı sonucu nerdeyse 90% oranında hasar gördü . Bu saldırı şehirin karekterini bu zamana kadar kötü yönde etkilemiştir.

 

Wikipedia.

 

Tekrar soruyorum nasıl bir "gerçeğin" içinde yaşıyorsun ?

Gönderi tarihi:

Ben böyle birşey söylediysem gösterki, yazdıklarını ciddiye alalım. Ben hep alıntı yaparak tek tek cevap veririm. Ama sanırım birisinin yazdıkları çarpıtılacağı zaman alıntı yapılamıyor.

 

 

 

Bir şehirdeki binaların %90'ının bombalarla yok edilmesi bir iki şehrin iki semtinde biraz yıkım olması mıdır ? Gerçek bir yıkım olması için ne gerekiyor ?

 

 

 

 

 

Bakıyoruz :

 

Hamburg

Kutsal Roma-Germen İmparatoru Şarlman'ın Alster Irmağı kıyısında kurduğu kale çevre­sinde gelişti. Oldukça eski bir kent olmasına karşın 1842'deki yangında ve II. Dünya Sava­şı sırasında büyük bir bölümü yıkıma uğradı. 13. yüzyılda Avrupalı tüccarların kurduğu Hansa Birliği kentin zenginleşmesini sağladı .

(1986).

TemelBritannica

 

Dresen

13 Şubat'ta başlayan saldırı, 15 Şubat'a kadar devam etti. Saldırı sona erdiğinde, Dresden tamamen yerle bir olmamıştı. Ancak, müttefiklerin kullandığı bombalar arasında Fosfor bombası da bulunmaktaydı. Bu yüzden, Dresden şehri bombalanma sona erdikten sonra günlerce yandı ve tahrip edildi. 28,410 binadan 24,866'sı yok oldu. Ayrıca, insan zayiatı da inanılmazdı. Düşük tahminlere göre 35,000, yüksek tahminlere göre ise zayiatlar 135,000'i aşıyordu.

 

 

 

Köln

Braunschweig bombardımanı (15 Ekim 1944), II. Dünya Savaşının en acımasız yüzlerinden biridir. Kent Kraliyet Hava Kuvvetleri'nin 5. Bombardıman Uçakları Grubu tarafından ağır bir şekilde bombalandı. 15 Ekimin akşamı bombalanmadan sonra Braunschweig kenti bir alev fırtınasına girdi ve şehir iki gün boyunca aralıksız yandı. Bu saldırı sonucu en çok ortaçağ karakteri taşıyan şehir merkezi hasar gördü. Şehir merkezi bu saldırı sonucu nerdeyse 90% oranında hasar gördü . Bu saldırı şehirin karekterini bu zamana kadar kötü yönde etkilemiştir.

 

Wikipedia.

 

Tekrar soruyorum nasıl bir "gerçeğin" içinde yaşıyorsun ?

Wikipedia.

 

Tekrar soruyorum nasıl bir "gerçeğin" içinde yaşıyorsun ?

 

kOPY A Gercegin icinde yaşıyorum :) COPY..Wikipedia.

Gönderi tarihi:

Ya arkadasim nasil mantik yürütüyorsun anlamis degilim?

 

Tamam diyelim 50.kilo et aliyor acaba kendi ülkesinde ki yerli bir firmada calissa kac kilo et alir? muhakak yatirim gücü fazla olan mersedes firmasinda calisan bir isciden daha azini alir.. tabii bunuda anlamak isterseniz.

 

"Ucuz Emek Cenneti"nin ne olduğunu bilseydin zaten buna dayandığını bilirdin. Büyük firmaların çok daha ucuza işçi bulabileceği ülkelere denir ucuz emek cenneti diye.

 

 

Birde gelelim o firma oralara gidip yatirim yapiyor, bütün sosyal haklarinda bir kesinti yapmadan iscilerle paylasiyor ülkesinde aynen oldugu gibi?..

 

Bunu kim söyledi sana ? Bırakalım Hindistan'ı Türkiye'deki fabrikalarında çalışan işçilerin bütün sosyal haklarında bir kesinti olmadan çalıştığını mı sanıyorsun ?

 

O firma oraya yatirim yaparken herhalde dört duvar tasimiyor bir yatirim var bir kapital var onun götürüsü ona görede geliri olmali öyle mi..

 

Mercedes Hindistan'da ürettiği arabaları, Almanya'da ürettiklerinden daha ucuza mı satıyor? Hayır. Demek ki gelir aynı. Gider ? Ama Hindistan'da çok daha ucuza işçi çalıştırabildiği için gideri azalıyor.

 

Üretim güclerini kim gelistiriyorsa, sol, onun yaninda olmalidir. Piyasaya dayali dişa acik ekonomi ise üretim güclerini gelistirir. diye bir kavramda var öyle mi..

 

"ucuz emek sömürüsü" diye bir kavramda var.

Gönderi tarihi:

kOPY A Gercegin icinde yaşıyorum :) COPY..Wikipedia.

 

İddia ettiğinin ne kadar yanlış olduğunu göstermek için önüne ansiklopedik bilgi koymanın neresi gülünç geldi sana ?

Gönderi tarihi:
Mercedes Hindistan'da ürettiği arabaları, Almanya'da ürettiklerinden daha ucuza mı satıyor? Hayır. Demek ki gelir aynı. Gider ? Ama Hindistan'da çok daha ucuza işçi çalıştırabildiği için gideri azalıyor.

 

Bakin ülkesinde Mercedes birikimlerin üzerine hareket eder, dista acilim toptan yatirima gerek duyar.. yani düsünebiliyormusun bir araba misir tarlasinda üretilmiyor? binlerce parcadan bir araya geliyor o binlerce parca nasil üretiliyor yani ufak bir sanayi degil ufak bir teknoloji harikasida degil..

 

Biraz degerini bilmekde yarar var.

 

Dostum dogrulari yüzde yüz parmak bastigina sanma yüzde doksan dogru clover.gif 10.da bize birak smile.gif

 

Saygilar Sevgiler

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:
Şöyleki; "kölecilik kötü, insan onuruna aykırı, korkunç birşey, islam neden yasaklamadı?" Mesele şu ki kölecilik bir sistem olarak varolduğu zamanda "kötü, korkunç, insan onuruna aykırı" değildi. Normal, sıradan, olağandı. Bu gün ise kabul edilemez, insan onuruna aykırı, korkunç birşey evet.

 

"İslam köleliği neden kaldırmadı?" sorusuna verilecek yanıt buysa o zaman aynı mantıkla şöyle şeyler söylenebilir: İslamın kaldırdıklarının hepsi kötü, korkunç, insan onuruna aykırı şeyler miydi?

Kızları toprağa gömmek normaldi Arap toplumunda ama islam kaldırdı. Faiz normaldi Arap toplumunda ama islam kaldırdı. İçki içmek, kumar oynamak normaldi Arap toplumunda ama islam kaldırdı. Kadınların başı açık gezmesi normaldi o dönem Arap toplumunda ama islam kaldırdı. Evlatlığının karısıyla evlenmemek normaldi Arap toplumunda ama islam kaldırdı. Daha sıralayalım mı? Demek ki bir uygulamanın kaldırılması için o dönem toplumunda normal karşılanması sıradan ve olağan olması gerekmiyor. Kaldı ki bu yaklaşımlarda baz aldığımız şey tarihsel gerçeklik içindeki "insan", tanrı değil dikkat edersen.

 

Ulusal ve bölgesel çelişkileri sınıf çelişkisinin önünde gören, anti-emperyalist mücadeleyi, anti-kapitalist mücadeleden önceleyen bir görüştür.

 

İster anti-emperyalist mücadeleden önce isterse sonra olsun anti-kapitalist mücadelenin amacı üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti kaldırmaktır. Sen Galiyevci olduğuna göre ülkelerin emperyalizmle savaşım sonunda sosyalizme geçeceğini ve özel mülkiyetin kaldırılacağını savunuyorsun. Ama islam özel mülkiyeti kutsar. Sen de bir müslüman olarak özel mülkiyeti kutsarsın. Ama bu şekilde bir çelişkiye düşersin bir yerde ak dediğine diğer yerde kara demiş olursun. Bir önceki iletim bu çelişkiyi ortaya koymak içindi. Belki bu şekilde bir açıklama yaparsam kendini daha iyi ifade edebilirsin diye düşündüm.

 

Mesela Marks'ın sosyalist devrimin başlayacağını öngördüğü ülkeden faşizm çıkmıştır.

 

Marks'ın öngörülerine gelince daha detaylı tartışmak isterdim ama şunları söylemekle yetineyim:

Marks sosyalist devrimin en gelişmiş kapitalist ülkelerde ortaya çıkacağını öngördü. Doğal olarak da Avrupa'yı ve Almanya'yı gösterdi doğru. Marks'ın her söylediği ayet değildir. Tutmayadabilir. Ama o tarihsel gidişata göre mantıklı bir çıkarımda bulunmuştur. Sanki tarih bitmiş, kapitalizm nihai zaferini ilan etmiş, sanki Marks'ın söylediklerinin hepsi bundan öncesini kapsıyormuş bundan sonra ne olup biteceğini biliyormuşuz gibi öngörü yanlışlaması yapmak kolay.

Faşizm bir rejimdir bir yönetme metodudur üretim tarzı olarak altında yatan kapitalizmdir. Kapitalist diktatörlük rejimidir yani. Sosyalizm ise bir üretim tarzıdır. O yüzden sosyalizm yerine faşizm çıktı bak Marks yanıldı söylemi felsefi yetersizliktir. Çünkü birisi saptır diğeri samandır.

Polemik için keşke daha fazla zamanım olabilseydi. :)

Gönderi tarihi:

"İslam köleliği neden kaldırmadı?" sorusuna verilecek yanıt buysa o zaman aynı mantıkla şöyle şeyler söylenebilir: İslamın kaldırdıklarının hepsi kötü, korkunç, insan onuruna aykırı şeyler miydi?

Kızları toprağa gömmek normaldi Arap toplumunda ama islam kaldırdı. Faiz normaldi Arap toplumunda ama islam kaldırdı. İçki içmek, kumar oynamak normaldi Arap toplumunda ama islam kaldırdı. Kadınların başı açık gezmesi normaldi o dönem Arap toplumunda ama islam kaldırdı. Evlatlığının karısıyla evlenmemek normaldi Arap toplumunda ama islam kaldırdı. Daha sıralayalım mı? Demek ki bir uygulamanın kaldırılması için o dönem toplumunda normal karşılanması sıradan ve olağan olması gerekmiyor. Kaldı ki bu yaklaşımlarda baz aldığımız şey tarihsel gerçeklik içindeki "insan", tanrı değil dikkat edersen.

 

Dostum bana sorup, sonra benim yerime cevap vermen için bana ihtiyacım yok.

 

 

İster anti-emperyalist mücadeleden önce isterse sonra olsun anti-kapitalist mücadelenin amacı üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti kaldırmaktır. Sen Galiyevci olduğuna göre ülkelerin emperyalizmle savaşım sonunda sosyalizme geçeceğini ve özel mülkiyetin kaldırılacağını savunuyorsun. Ama islam özel mülkiyeti kutsar. Sen de bir müslüman olarak özel mülkiyeti kutsarsın. Ama bu şekilde bir çelişkiye düşersin bir yerde ak dediğine diğer yerde kara demiş olursun. Bir önceki iletim bu çelişkiyi ortaya koymak içindi. Belki bu şekilde bir açıklama yaparsam kendini daha iyi ifade edebilirsin diye düşündüm.

 

Yine bana soru sorup benim yerime cevap vermişsin.

 

Sen şucu olduğuna göre şunu söylersin, sen şucu olduğuna göre buna inanırsın.

 

 

Marks'ın öngörülerine gelince daha detaylı tartışmak isterdim ama şunları söylemekle yetineyim:

Marks sosyalist devrimin en gelişmiş kapitalist ülkelerde ortaya çıkacağını öngördü. Doğal olarak da Avrupa'yı ve Almanya'yı gösterdi doğru. Marks'ın her söylediği ayet değildir. Tutmayadabilir. Ama o tarihsel gidişata göre mantıklı bir çıkarımda bulunmuştur. Sanki tarih bitmiş, kapitalizm nihai zaferini ilan etmiş, sanki Marks'ın söylediklerinin hepsi bundan öncesini kapsıyormuş bundan sonra ne olup biteceğini biliyormuşuz gibi öngörü yanlışlaması yapmak kolay.

 

Marks'ın siyasi öngörülerinin hiçbiri doğru çıkmamıştırdedim değil mi? Yani geçmiş bir süreçten bahsettim. Ayrıca niye çıkmamıştır, çıkması gerekirdi falan dediğimide hatırlamıyorum. Bana çıkmamasına mazeret sunmanada gerek yok.

 

Faşizm bir rejimdir bir yönetme metodudur üretim tarzı olarak altında yatan kapitalizmdir. Kapitalist diktatörlük rejimidir yani. Sosyalizm ise bir üretim tarzıdır. O yüzden sosyalizm yerine faşizm çıktı bak Marks yanıldı söylemi felsefi yetersizliktir. Çünkü birisi saptır diğeri samandır.

 

Kelime oyunundan medet ummak olmuş bu. "Sosyalizmin çıkması" bir anda devrim yapılıp sosyalizme geçilmesi demek değildir. Sosyalistlerin iktidara gelip, yıllar süren bir dönüşümle sosyalist rejimi kurdukları sürecin adıdır sosyalist devrim. Rus bolşevik ihtilalinin lideri Lenin, sosyalizmi göremeden ölmüştür. Yani önce sosyalistlerin iktidara gelmeleri gereken süreç.

 

Marks'ın sosyalizm beklediği ülkelerden faşizm çıkmasında anlatılan, Marks'ın sosyalizme en yakın gördüğü, ve sosyalist ihtilali gerçekleştirmesini beklediği ülkelerin proleteryalarının faşist hareketleri iktidara taşımış olduğu gerçeğidir. Marks'ın sosyalist ihtilal beklediği, Alman proleteryasının içinden Nazi partisi yükselmiştir. Ve, Marks'ın kapitalizm karşıtların birliği ilkesi gereği düşmanı proleteryayı yaratmayacağı için sosyalizme uzak gördüğü tarım ülkelerinden çıkmıştır sosyalist devrimler.

 

Marks siyasal öngörülerini, batı proleteryasının o günkü hali ve içinde bulunduğu konjonktürü gözönüne alarak yapmıştır. Ve o öngörülerinin tümü yanlış çıkmıştır. Siyasal öngörüler kısa vadeli öngörülerdir. O yüzden tarih bitti mi tarzı gerekçeler anlamsızdır.

 

 

Polemik için keşke daha fazla zamanım olabilseydi. :)

 

Dostum, bana soru sorduğun için nezaketen cevap verdim. Polemik için vakit konusunda endişenmene gerek yok. Çünkü bu konuda seninle polemiğe girmeyeceğim. Polemik için belli bir yöntem gerekir. Karşındakinin yerine akıl yürütüp, o akıl yürütme sonucu ürettiklerini karşındakine mal edip cevap vermek şeklinde olmaz bu.

 

Benim ne düşündüğümü, neye inandığımı, neye inanmadığımı merak ediyorsan bana sorarsın. Benim yeriem akıl yürütmek yerine.

 

Böylece birleşmiş milletler güvenlik konseyi toplantılarından arta kalan değerli boş zamanını boşa harcamış olmazsın :)

Gönderi tarihi:

Demek ki bir uygulamanın kaldırılması için o dönem toplumunda normal karşılanması sıradan ve olağan olması gerekmiyor.

 

İslam’ın herhangi bir toplumsal uygulamayı ''Normal ve sıradan'' olduğu için kaldırdığı da nerden çıktı ?

 

Söylenen sadece, İslam’ın var olan uygulamalara bir düzenleme getirdiğidir. Bu düzenlemelere '' tamamen kaldırma '' da dahildir. Ya da, düzenleme yapmak sadece ''tamamen kaldırma''dan ibaret değildir.

Gönderi tarihi:

Almanya'nın büyük şehirlerinde kalanlar sadece kadınlar, çocuklar, hastalar ve yaşlılardır. Almanların günlük ekmek ihtiyaçları dahi, ancak müttefik ordularının dağıtımıyla karşılanmaktadır. Milyonlarca kimsesiz kadın ve çocuk açlıkla yüzyüze, bunun yanında yıllardır savaşan milyonlarca müttefik askeri. Bu kadınların açlıktan ölmemek için tek çareleri yiyecek karşılığı müttefik ordularına mensup askerlerle birlikte olmak olmuştur.

 

Trümmerfrau -Trümmer=yıkıntı/enkaz, Frau=kadın- denilen bu kadınlar Almanya'yı ayağa kaldıranlardır. Almanya'nın bir çok kentinde heykelleri vardır.

Bu kadınların hayatı yaz kış demeden haftanın 6 günü senelerce enkaz kaldırmaktı. Enkazlarda buldukları ufak tefek değerli eşyaları da trenlerle köylere gidip, bunları patates, soğan gibi yiyecek maddeleriyle değiş tokuş etmekti ve ayrıca bu kadınlar enkaz kaldırmada çalıştıkları için kendilerine diğerlerine nazaran daha ayrıcalıklı olarak yiyecek fişi veriliyordu.

 

Katoliklerin sosyal yardım kurumları, en başta Caritas, hastaları ve savaşta sakatlananları kendi hastahanelerinde, nekahet evlerinde, yaşlılara da yaşlılar evlerinde bakıyorlardı.

 

Evet, demek ki, savaş sonrası Alman kadınlarının tek çaresi fuhuş değilmiş ve ayrıca,

 

Almanya da o dönem tabiii ki savasin getirdigi büyük yikintisi icinde hayat kadinlari cok etkilenmistir, issiz kalanlarda malesef müsterinin ayagina gitmistir

 

bunun da gerçeklik payı var.

Gönderi tarihi:

Kölelik niye yasaklanmadı sorusuna "Mesele şu ki kölecilik bir sistem olarak varolduğu zamanda "kötü, korkunç, insan onuruna aykırı" değildi. Normal, sıradan, olağandı." gibi bir açıklama getirirsen doğal olarak islamın yasakladıklarının kendi toplumu içinde anormal, sıradışı şeyler mi olduğunu sorarım. Buna bir cevabın varsa yazarsın yoksa benim yerime cevap vermişsin deyip durmazsın. Madem nezaketen cevap veriyorsun cevap ver o zaman "benim yerime cevap vermişsin" demek cevap vermiş olmak demek değildir.

Evet dostum islam 7. yy Arap toplumunun normal kabul ettiği bir uygulamayı hiç kaldırmamış mıdır? İçki, kumar,fal vs

 

Yine bana soru sorup benim yerime cevap vermişsin.

Sen şucu olduğuna göre şunu söylersin, sen şucu olduğuna göre buna inanırsın.

 

O zaman iletinin içeriğine cevap verirsin. İslam özel mülkiyeti kutsamaz dersin ya da Galiyevciliğin amacı sosyalizm ya da özel mülkiyeti kaldırmak değildir ve benim felsefi dünyamda bir çelişki yoktur dersin tartışırız. Bu forumda hem müslüman olduğunu hem de Galiyevci olduğunu ilan etmiyor musun? Bu iki ideolojinin aynı konuda birbirine tamamen zıt görüşleri yok mu? Var. Ben de merak ediyorum bu çelişkiyi nasıl çözmektesin diye.

 

Kusura bakmayın BM'den bekliyorlar.

Gönderi tarihi:

ben hala bana yönelik soru görmüyorum. Şunu şöyle yaparsın, bunu böyle dersin, şöyle demezsin ?

 

Arkadaşımız benim yerime inanıp, benim yerime düşünüp sonra benim yerime kendisine cevap vermekte. Benim ne cevaplar vermem gerektiğini listelemekte.

 

Nezaketende olsa "Leo Huberman'ın Sosyalizmin Alfabesi'ni okudum sosyalizmi çözdüm hadi polemik hadi polemik" seviyesiyle tartışmaya girmem.

 

İslamla sosyalizm uyar mı uymaz mı gibi geyiklere hiç girmemde. Ergenlikle sosyalizm birleşince nasıl bir tablo çıkıyor ortaya, bak o konuda çok fazla gözlemim var :)

Gönderi tarihi:

"O zaman ve şartlarda kölelik normaldi" demek, ağır yükler taşıtmak üzere, bir fili eziyetlerle eğitip, insana itaat etmekten başka yol olmadığını beynine zorla kazıyan bir fil eğitmeninin "fillerin doğal yapısı budur, insana hizmet ederler" demesine inanmaktan farkı yoktur. Acımasız fil eğiticisi bile bunu iddia etmez, pekala file eziyet ettiğini, filin ormanında kalsa daha mutlu olacağını bilir. Bunu itiraf belki etmez, ama filin doğal halinin itaat olduğunu bari iddia etmez...

 

Kölelik hiç bir çağda normal olmamıştır. Köle edinen herkes, bunun bir zulüm ve haksızlık olduğunu bile bile yapmıştır. Hiç kimsenin hürriyetinden mahrum olarak alınıp satılması hiç bir şart altında normal olmamıştır. Bunu düşmanlarını bir cezalandırma yöntemi yaparken kendi işlerinin de görülmesini esas almışlardır. İnsan aklının en temel işlevi, empati köleliği reddetmek için yeter. Kimse köleleşmek istemez.

 

Muhammed, kocasını, babasını öldürdüğü Safiyye'yi koynuna alırken onu buna zorlamasa, yapmak istemeyeceğini bilmiyor muydu? Bunu dünyada isteyerek yapacak kim vardır? Kim babasının, kocasının katilinin koynuna girmeye koşar? Böyle bir şey düşünülebilir mi? Zorlamış ve dayatmayla kabul ettirmiştir.

 

Zorbalar tarih boyunca bu yöntemi izlemişlerdir. Zorlama ve dayatma...

Gönderi tarihi:

Leo Huberman'ın kafamıza ne zaman vurulacağını merakla bekliyorduk. Dostumuz her gördüğü sosyaliste Leo Huberman okuyup gelmiş diyerek karşılamaktan başka birşey bilmiyor herhalde. Neyse.

 

Kölelik hiç bir çağda normal olmamıştır.

İşin garibi malumatfuruş dostumuz bugünden de örnek vererek hapis cezası ileride kalkarsa gelecekteki insanların bugünü hapis cezası vermişler diye ilkel ve acımasız bulmasının garipliğinden dem vurmuş. Hapis cezası bugün normaldir ama gelecekte acımasız bulunabilir diyerek savunusunda bağ kuruyor. Şimdiki toplumu tanrı düzenliyor gibi bir iddia mı var bugün. 21. asır "asr-ı saadettir" diyerek bütün çağlara dayatan mı var bugünün kurallarını. Bugünü okuyan vahiy mi inmiş sünnet mi şöyleymiş demeden okuyacak bugünü ve yargılayacak. Doğru tarih okuması da budur zaten tamamen maddi delillere dayanarak.

Gönderi tarihi:

Cyrano'nun bu forumda şeriat yani yasaların ve toplumsal düzenin dini emirlere göre oluşturulmasını en çok eleştiren bu konuda en çok yazıya sahip kullanıcılardan birisi olduğunu bilmeyen birisi, "islam özel mülkiyete izin veriyor, galiyevcilik özel mülkiyeti kaldırmayı savunuyor ne iş?" tarzı sorular sorması normaldir. Ama normal olmayan, karşısındaki insanların yerine düşünüp, onların yerine inanıp, ondan sonra kendi yarattığı hayali kişilikle gölge boksu yapan kimselerdir.

 

Dediğim gibi bu benim hayatımda çokça rastladığım ergenlik ve sosyalistliğin birleşiminden oluşan bir görüntüdür. 16 yaşında "devrimci" 19 yaşında "eski solcu" olma arasındaki zaman diliminde bulunulan durumdur.

 

Ben bir Galiyevciyim. Galiyev'in "milli sosyalizm" diye adlandırılan doktrinine inanıyorum. Nedir bu ? Siyasal bir doktrin.

 

İslam nedir ? Bir din. Eğer ben siyasal doktrinlerin, toplum düzeninin, yasaların bir dinin emirlerine uygun olması gerektiğini düşünseydim, o zaman şeriatı savunuyor olurdum. Oysa ben laik dünya görüşüne sahip bir insanım ve dini emirlerin yasalar ve toplum düzeni üzerinde devlet eliyle söz sahibi olamayacağını savunuyorum.

 

Dolayısıyla siyasal görüşüm, savunduğum ekonomi politikaları ve modellerinin, dini emirlere uygun olup olmamasına dikkat bile etmiyorum. Bunları savunurken veya eleştirirken "iyidir çünkü din izin vermiştir, kötüdür çünkü din yasaklamıştır" şeklinde mantık yürütmüyorum. Bu forumda yüzlerce siyasi tartışmaya girmiş, bu tartışmalarda binlerce ileti yazmış bir insanım. Bir tanesinde bile, güncel siyasal konularda veya genel politikalarda Cyrano'nun "şöyle olmalı çünkü din öyle emrediyor" dediğine şahit olan varsa örneğini gösterebilir. Ya da Cyrano'nun Türkiye veya dünyanın başka bir yerinde, dini emirler baz alınarak uygulanan politikaları savunduğu yahut karşı çıkmadığını söyleyebilecek olan varsa buyursun.

 

Diğer yandan ironik olan, foruma dün giren birisini anlarımda. Bir yandan benim şeriat karşıtı yazılarıma çiçekler gülücükler dağıtanların, öbür yandan beni şeriatçılıkla itham etmesinin analizinin beni aşacağını biliyorum.

 

Dolayısıyla sanki karşısında, yasaların, toplumsal düzenin dinin emirlerine uygun olmasını savunan varmış gibi tartışmaya çalışanlar; sadece böyle kimselerle tartışabilecek seviyede kişilerdir. Hani vardır ya adam faşistlere söyleyecek üç laf öğrenmiştir. Kimle tartışsa onu faşist sayar. Ona benzer bir durum işte.

 

Bana soruların ve ne düşündüğümü ortaya koymamı isteyen her soruya elimden geldiğince cevap veririm. Fakat benim yerime düşünüp, benim yerime cevap verip ardından gölge boksu yapanlara ayıracak vaktim yoktur. Çok değerli zamanı olan özel bir insan olduğum için de değil. World Of Warcraft'a ayıracağım zamandan çalmama değmeyeceği için.

Gönderi tarihi:

Irksal ya da dinsel bağlam içeren tüm ideolojiler kabul edilemez. Turancı olmamış da Turancı sosyalist olmuş. İslamcı olmamış da İslamcı sosyalist olmuş. Irkçı olmamış da nasyonal sosyalist olmuş. Farkı, muhabbeti oluyor mu? Yine ırkçılık, yine dincilik… Sosyalizmle karıştırılınca aklanmış olmaz. Deniz suyuna şeker atmak tuzunu gideremez, sadece tuz tadını maskeler ve bu daha kötü olur.

 

Yapılması gereken, deniz suyunu tuzdan arındırmaktır. Ki laikliği de böyle tanımlıyoruz. Devleti dinden arındırmak. Irkçılıktan arındırmak için özel bir tanım yok ama, genelde “pan….” Adı altındaki tüm ideolojiler aynı bağlamda ele alınır. Yani din ya da ırk bağlamında bütünleşmeler sağlamak. Panislamizm, Pantürkizm, Panislavizm… gibi. Bunların hepsi, adlandırıldıkları kavram altında bütünleşme öngördükleri için, diğer unsurları dışlama veya egemenlik altına alma özelliğini otomatik olarak kazanırlar. Dolayısıyla “öteki” algısı yaratmaya dönük olduklarından kabul edilemezler.

 

Biri çıkar İslam sosyalizmi kuracağız derse karşı çıkarız. Turan sosyalizmi kuracağız derse de aynı... Birileri sosyalizmi Slav birliği için kullanmışsa, diğer ırklar üzerinde Slav egemenliği kurmak için araç yapmışsa ona da karşı çıkmak gerekir elbette. Ama bunun yolu Slav birliğine karşı Türk birliğini öne sürmek olmamalı.

 

Ben Atatürk varken başka liderden söz etmem…

Gönderi tarihi:

Bir düşünce, bir hareket, bir ideoloji kendi doğruları, kendi fikirleri, kendi hedefleri ile sorgulanır ve yargılanır. Kişinin eleştirmek istediği ideolojiye önce kendi ürettiği isimleri koyup ardından bu koyduğu isimler üzerinden eleştiri yapması abesle iştigaldir.

 

Görünen odur ki Galiyev'in fikirleri ve ideolojisi bilinmemekte tümden gelim yöntemiyle ona hedefler ve doğrular atanmakta. Sonra bunlar eleştirilmekte.

 

Milliyetçilik = şovenizm, ırkçılık deyip ardından Atatürk milliyetçiliğini bu şekilde ele almaktan farkı yoktur.

 

"Pan.. la başlayan ideolojiler şöyledir" şeklindeki yaklaşımın ne kadar yetersiz bir tümden gelim olduğunu görebilmek te zor değil. Arap uluslarının birleşik bir arap devlet altında toplanıp, bağımsız modern bir yapıya kavuşmasını öngören panarabizm (Suriye ve Mısır'ın ideolojisi). Afrika halklarının birleşerek sömürgecilik, işgalciliğe karşı bir güç oluşturmak, afrikalarının kendi toprakları ve kendi zenginlikleri üzerinde söz sahibi oluşturmak amacında olan panafrikacılık (Nelson Mandela ve arkadaşlarının hareketi) . Latin Amerika'yı, ABD'nin arka bahçesi olmaktan çıkarıp, Latin Amerika uluslarının ABD müdahelesi olmadan (askeri darbeler, askeri müdaheleler, paramiliter örgütler, ambargo) kendi özgür iradeleriyle seçim yapabilmesini öngören panamerikancılık. Bunları pancermenizm ile isimleri üzerinden aynı gören ve aynı şekilde ele alan varsa mesela Bismarck ile Mandela'nın arasındaki farka dikkate etmelidir. özgürlüğünü kazanmak ile birleşmekle, başka milletler tahakküm altına alabilmek için birleşmek arasındaki fark ince bir fark değildir. O farkı gösterecek olanda ideolojinin, fikrin içeriğidir.

 

Türklerin birleşip tekrar üç kıtada hüküm sürmelerini, Osmanlı'ya karşı bağımsızlığını kazanan ulusları tekrar hegomonya altına almayı savunan görüş ile, yüzyıllardır Rusya'nın hegomonyası altında yaşayan kafkas ve orta asya halklarının birleşik bir yapı altında bağımsızlığını savunan görüşü aynı bağlamda görmekte aynı derecede anlamsızdır.

 

Lütfen burada tartışacağız diye, Rusya'nın en güçlü dört adamından birisi iken "sömürü devam ettiği sürece sömürenlerin kapitalist veya sosyalist olmasının bir önemi yoktur" diyerek, temsil ettiği Ekim Devrimi'nin müslüman, türk kafkas, orta asya halklarının haklarını savunmaya devam eden ve bu yüzden katledilen bir insanı, ırkçılık gibi ithamlarla damgalamak yakışıksızdır. Ki bu yapılırkende kaba bir tümdengelim yerine en azından neden bu yakıştırma yapıldığının altı doldurulmalıdır.

 

Galiyev nasıl yaşadığı, ne düşündüğü, neleri savunduğu tam bilinmeyen, bir tarihsel kişilik ya da efsane kahramanı değildir. Düşünceleri, karşı oldukları, savundukları, hedefi direk kendi ağzından bilinen bir kimsedir.

 

Sırf kara derili oldukları için ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören afro-amerikanları yani zencileri birleşmeye çağıran liderleri ırkçılıkla suçlamak gibi. Onlar hadi birleşelim bu sefer biz beyazları ikinci sınıf vatandaş yapalım demedikleri için.

 

Atatürk'ün 1921'de yazdığı mektupla Ankara Hükümeti adına borç istediği Nerimanov'dan (Galiyev'in kurmaylarından) 23 Mart tarihinde şu cevap gelmiştir ilk elden 500 kilo altınla beraber;

 

Paşam kardeş kardeşe borç vermez; kardeş, her durumda kardeşinin elinden tutar. Biz kardeş halklarız, her zaman ve her şartta birbirimizin elinden tutacağız, bugün yaptığımız bir kardeşin yaptığından başka bir şey değildir

 

Bu ortak zemin ve dayanışma ırkçılık mıdır ? Taa Pakistan'dan kollarındaki altın bilezikler, ayaklarındaki altın halhalları eritip Ankara Hükümeti'ne yardım olarak gönderen kadınların bu davranışının altında yatan ruh ırkçılık mıdır ?

 

Lütfen...

Gönderi tarihi:

Son yazdığımda kısımda altını çizmeyi unutmuşum; Pakistan'lılar başında islam halifesi'nin bulunduğu İstanbul Hükümeti'ne değil. Galiyev ve arkadaşları da islam halifesi'nin hükümeti ya da Enver Paşa'ya değil Ankara Hükümeti'ne göndermişlerdir yardımları.

 

Bu ince noktanın anlamı önemlidir.

Gönderi tarihi:

Lütfen...

deyince akan sular durur. Nezakete misliyle karşılık vermek boynumun borcudur. Galiyev hakkında özel bir şey söylemedim. Ben genel bakış açımı belirttim.

 

"Milli" dediğimiz zaman ırksal veya dinsel bir bağlam anlaşılır. Milleti İbrahim, küfür milleti gibi tabirler, dinde bu kavramın inanç bağlamında anlaşıldığını gösteriyor ki, dini bakış açısı neredeyse genlerimize girmiştir. Bunun başka anlaşılmasını sağlamak biraz zor. Esasen bu bir sentez gibi bir şey olmuş, hem ırksal, hem dini çağrışımlar içeriyor. Sadece birini içerdiği ve ifade ettiğini söyleyemem.

 

Ha, ola da bilir. Olmaz demiyorum. "Milliyetçiyim, ulusalcıyım, din bağlamını reddetmem, tersine desteklerim" gibi söylemleri mahkum ediyor, kökten reddediyor ve kınıyor değilim. Kökten yok sayma politikası hiç bir yere varmaz ve sağlıklı sonuç vermez zaten. Ben bu bağlamların bir ideolojinin ekseni olmasına karşı çıkarım. Yani mili eksenlemişsin, bir ucunu sosyalizm, bir ucunu millicilik tarafından sabitlemiş, yataklamışsın, ideolojin bu eksen etrafında dönüyor. Ya da bir ucunu İslamcılık, bir ucunu Türkçülük ile eksenlemişsin, ideolojin bu sentez çevresinde dönüyor. Benim karşı çıktığım bu. Yani ideolojinin omurgasını bu görüşlerin oluşturması. Yoksa ideolojin ulusalcılık içerir, bir ulus tanımı yaparsın ve o tanım altında bir ulus oluşturursun, tabii ki o ulusu sevecek, yani ulusalcı olacaksın, çünkü o ulus bireyleri ile sözleşmiş, bir bayrak ile sembolize edilen bir ülkü altında toplanmışsın, o ayrı... Bu ulusalcılığı da ırkçılığa çevirmemek için azami dikkatin gösterilmesi şart.

 

İdeolojiler evrensel ilkelere uygunluk göstermeli, kimseleri dışarda bırakmamalı, laik, insancıl, bilimsel (evrensel hukuk ilkelerine, uluslararası sözleşmelere uygun) olmalı. Sakın ola laisizmin dini dışarda bıraktığı ve bu noktada çeliştiğim umarım kimse tarafından söylenmez...

Gönderi tarihi:

foruma dün giren birisini...

Nickimin altındaki ileti saysına bakarak benim forumda yeni olduğumu düşünenler olabilir. Fakat şu veya bu biçimde epeydir forumu takip etmekteyim.

 

"Ergenlik sosyalistliği" gibi yakıştırmalarla karşıdakini güya hafife alma tarzı da polemikte fikirsel acziyetin ifadesidir diye düşünüyorum.

 

"Galiyevcilik siyasal bir doktrindir islam bir dindir ben ikisini de ayrı kaba koyar ikisine de devam derim" tarzı bir yaklaşım islamın ne derece doğru bir şekilde etüt edildiğinin göstergesidir sanırım.

Kafamızda oluşturduğumuz subjektif cici islam modeli belki bizim onun dışında bir siyasal doktrin oluşturmamıza, laikliği benimseyebilmemize, evrim gibi bilimsel teorilere destek vermemize izin verebilir. Ama kafamızda oluşturduğumuz bu cici islam modelinin insanların irtidat etmelerine sebep olan gerçek islamla bir alakası yoktur. Çünkü o islam, senin siyasi doktrinine karşı kendi doktrinini, senin felsefene karşı kendi felsefesini, senin bilim anlayışın yerine kendi bilim anlayışını karşı konulmaz bir biçimde dayatır. Ama dostumuz bunu gözardı ederek kendi kafasındaki subjektif cici islam anlayışıyla hem farklı siyasi doktrinleri, hem dinsel anlayışın karşısında duran evrim gibi teorileri destekleyebilmektedir. İslam senin bir bardak suyu nasıl içmen gerektiğine kadar hayatın her alanı hakkında fikri/önerisi/tezi/kanunu olan bir dindir. (özel mülkiyet örneğini yukarıda vermiştim.) O yüzden bu dindir şu siyasi doktrindir hepsi ayrı yerde durur birbirlerinin alanlarına girmez diyemezsin.

 

Bir insan dini bireysel bazda yaşayabilir ve şeriatçılık gibi akımlara karşı durabilir. Bu tamamen ayrı bir konudur.(Ve kimsenin de buna itirazı yok) Fakat bu gibi topiclerde ateistlerin iddialarına cevap vererek, tarih okuyuculuğunu bilmemekle suçlayarak dolaylı islam savunuculuğu yapıyorsan inancını bireysel dünyanın dışına taşırmışsındır, eleştirilere muhatap olursun.

Gönderi tarihi:

deyince akan sular durur. Nezakete misliyle karşılık vermek boynumun borcudur. Galiyev hakkında özel bir şey söylemedim. Ben genel bakış açımı belirttim.

 

Kavramlar üzerinden tümden gelim yöntemiyle özel bir ideolojiye yaklaşmanın hatalı bir mantık yürütme olduğundan bahsetmiştim. Dünyada kavramlar ve onların kullanımı homojenlik arz etmez. Kavramların kullanımı mekana zamana göre değişkenlik gösteren ve kavramların kendisi de zamana mekana göre anlam içeren olgulardır. İstiklal Marşı'nın yazıldığı dönemde "kahraman ırkım" ifadesinin anlatacağı ile 1950'de anlatacağı aynı olmaz. Irkçılığın zemini olmayan bir toplum ve bırakalım ırkçılığı milliyetçiliğe dahi bakışı iyi olmayan bir şairin ağzından duyulduğunda içereceği anlam ile, aynı tarihte Texas'lı bir beyaz gazeteciden duyduğunuzda içereceği anlam aynı olmaz. Dolayısıyla kavramlar üzerineden bir tümden varım yerine içerikle ilgilenmeliyiz.

 

"Milli" dediğimiz zaman ırksal veya dinsel bir bağlam anlaşılır. Milleti İbrahim, küfür milleti gibi tabirler, dinde bu kavramın inanç bağlamında anlaşıldığını gösteriyor ki, dini bakış açısı neredeyse genlerimize girmiştir. Bunun başka anlaşılmasını sağlamak biraz zor. Esasen bu bir sentez gibi bir şey olmuş, hem ırksal, hem dini çağrışımlar içeriyor. Sadece birini içerdiği ve ifade ettiğini söyleyemem.

 

Şimdi anlayamadım. Milli dediğimiz zaman ırksal veya dinsel bir bağlam anlaşılıyorsa vay halimize. O zaman dünyanın en çok ırksal vurgu yapan toplumlarından birisi oluruz. Ve tarihimizde böyle olur. Zira Cumhuriyet tarihimiz "milli" diye adlandırılan uygulamalar, kurumlar, düşüncelerle doludur.

 

Mill Hakimiyet, Milli Güçler, Misak-ı Milli, Milli Politika, Milli Şuur, Milli irade.

 

Şimdi burada ırksal veya dinsel bir bağlam mı kastedilmektedir ? Bu tabirler ırksal veya dinsel bir vurgu mu yapmaktadır ?

 

Bu adlara sahip düşünceler ve politikalar ırksal dinsel politikalar ve düşünceler midir ? Hayır değildir. Çünkü içerikleri ırksal veya dinsel bir bağlam içermediği gibi bunu reddeden bir anlayışın ürünleridir. O halde kavramlar üzerinden tümden varım yönteminin ne kadar hatalı olduğunu görebiliyoruz.

 

 

 

Ha, ola da bilir. Olmaz demiyorum. "Milliyetçiyim, ulusalcıyım, din bağlamını reddetmem, tersine desteklerim" gibi söylemleri mahkum ediyor, kökten reddediyor ve kınıyor değilim. Kökten yok sayma politikası hiç bir yere varmaz ve sağlıklı sonuç vermez zaten. Ben bu bağlamların bir ideolojinin ekseni olmasına karşı çıkarım. Yani mili eksenlemişsin, bir ucunu sosyalizm, bir ucunu millicilik tarafından sabitlemiş, yataklamışsın, ideolojin bu eksen etrafında dönüyor. Ya da bir ucunu İslamcılık, bir ucunu Türkçülük ile eksenlemişsin, ideolojin bu sentez çevresinde dönüyor. Benim karşı çıktığım bu. Yani ideolojinin omurgasını bu görüşlerin oluşturması. Yoksa ideolojin ulusalcılık içerir, bir ulus tanımı yaparsın ve o tanım altında bir ulus oluşturursun, tabii ki o ulusu sevecek, yani ulusalcı olacaksın, çünkü o ulus bireyleri ile sözleşmiş, bir bayrak ile sembolize edilen bir ülkü altında toplanmışsın, o ayrı... Bu ulusalcılığı da ırkçılığa çevirmemek için azami dikkatin gösterilmesi şart.

 

İdeolojiler evrensel ilkelere uygunluk göstermeli, kimseleri dışarda bırakmamalı, laik, insancıl, bilimsel (evrensel hukuk ilkelerine, uluslararası sözleşmelere uygun) olmalı. Sakın ola laisizmin dini dışarda bıraktığı ve bu noktada çeliştiğim umarım kimse tarafından söylenmez...

 

Şimdi Galiyevciliğin evrensel bir ideoloji olma iddiası yoktur. O zaten evrensel bir ideolojinin belli bir bölge, belli toplumlar için uyarlanmış versiyonudur. İdeolojilerinde evrensel olma zorunluluğu yoktur. Envrensel ideolojilerin olmadığını söylemiyorum.

 

Bahsettiklerinin galiyevciliğin içeriğiyle örtüşmediğini söyleyebilirim. Galiyevciliğin dini ve milli vurgusu kafkas ve ortaasya halklarının asimilasyona tabi tutulan kimliklerinin korunması düzlemindedir.

 

Galiyevcilik okuluna bağlı siyasi hareketlerin arasında ırkçı yada dinci bir siyasi hareket görülmemiştir.

 

Her halükarda ona verilen isimler üzerinden değil, ortaya koydukları üzerinden değrlendirme yapmak sağlıklı olandır.

Gönderi tarihi:

Taşlar yerine oturmuş görünüyor, sorun yok. Elbette ki "Milli Eğitim" dendiğinde bunun dini eğitim ya da ırksal eğitim, ya da bu ikisinin sentezi olduğunun kastedildiğini iddia edememem gerekiyor. Kavramlar ve sözcükler arasındaki çakışma ve kaymaların netleştirilmesi karmaşık bir sorun. "Ulus" "ulusalcılık" kullanımlarının öne çıkarılması çabasının tümüyle gereksiz olduğunu iddia edemeyiz. Fakat cumhuriyetin kuruluşunda "millet" dendiğinde "misakı milli" sınırları içindeki vatandaşların kastedildiğine kuşku yok. Ama "milli görüş" denirken dini ağırlıklı bir anlamın kastedildiğine de kuşku yok. Geçmişte milleti islam, milleti küfür deyimleri çok yaygın kullanılmıştır. Günümüzde de "küfür tek millettir" gibi sloganik söylemlerle bu kültürün canlı tutulma gayreti vardır. Ancak "ulus"un tamamen "millet"in kullanımına alternatif olacağını iddia edemem. "Ulusal eğitim..." Bilemiyorum, belki zamanla olur. Örnek vereyim: "Olanak" "imkan"ı asla ortadan kaldıramamıştır. "Olasılık" "ihtimal" için çok güzel bir alternatif ama, tümüyle yerleşmemiştir. Ama "açı" "zaviye"yi neredeyse tümden bitirmiştir. Bu tamamen kültürel gelişimle, benimsemeyle ilgili...

 

Kuşku götürmeyen bir konu varsa, Türk ile İslam'ın çok özdeş olduğunun ve buna dayalı bir Türk-İslam sentezi görüşünün çok yaygın biçimde öne sürüldüğü ve kabul gördüğüdür. Türk olmak için müslüman olmanın şart olduğu, müslüman olmauyanın Türk sayılamayacağı gibi görüşler halen yaygındır. Bu görüşler evrensel anlayışla ise bağdaşmıyor. Yani şimdi İslam dininden çıktığı gerekçesiyle bir vatandaşı vatandaşlıktan çıkarabilir ve sürgün edebilir miyiz?

 

Ne dersek diyelim, bir Türk-İslam sentezi oluşturulmuş ve yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Ha, bu resmi değildir, anayasada yoktur. Ama realitede, hayatın içinde, söylemlerde vardır. Sanırım anlatabilmişimdir...

Gönderi tarihi:

Kafamızda oluşturduğumuz subjektif cici islam modeli belki bizim onun dışında bir siyasal doktrin oluşturmamıza, laikliği benimseyebilmemize, evrim gibi bilimsel teorilere destek vermemize izin verebilir. Ama kafamızda oluşturduğumuz bu cici islam modelinin insanların irtidat etmelerine sebep olan gerçek islamla bir alakası yoktur. Çünkü o islam, senin siyasi doktrinine karşı kendi doktrinini, senin felsefene karşı kendi felsefesini, senin bilim anlayışın yerine kendi bilim anlayışını karşı konulmaz bir biçimde dayatır.

Çok değerli hike kardeşim, ben bunu o kadar anlatmaya çalıştım ki, bu dini forum kısmında en çok anlatmaya çalıştığım budur diyebilirim. Bazen de insan artık yoruluyor. Yok, aslında yorulmayacağız da, bir de şu var ki insanların görüşleri bugünden yarına değişen bir olgu değil. Biz yorulmayalım, doğru bildiğimizi söyleyelim yine...

 

Fakat gerçek şu ki "cici İslam" modeli çok ama çok kullanışlı bir şey... O kadar çok kesimin o kadar çok işine yarıyor ki, aspirin gibi bir şey... Bir yerin mi ağrıyor? "At gitsin bir tane, midemi delmez ya!" deniyor. Aslına bakarsan mideni bal gibi de, buz gibi de deler mi deler aspirin... Ben bir başlıkta dinsel ayrımcılığın değme ırkçının bile başaramayacağı kadar şiddetli bir ayrıma yol açabileceğini anlatmaya çalışmıştım. Bir başka başlıkta cinin şişede dururken çok uysal, ama şişeden çıkınca hiç şişedeki gibi durmayacağı metaforu üzerinden anlatmaya çalışmıştım. Şişede dursun, herkesin şişesindeki cinin hiç bir zararı olmaz. Alsın kucağına şişesini, cici cinim, canım benim sevsin okşasın... Ama cinler şişeden salındı mı...

 

Netameli işler biraz bu işler... Kültürel yapı da dogmatizme çok yatkın... Zor anlayacağın biraz, zor...

Gönderi tarihi:

selamlar hekese umarım güzel vakitler ve bilgi ve görgü dağarcığımız güzelleşerek devam edilir...bende kendi fikrimi söylemek isterim..cariyelik ve bunun dindeki yada kim ne demiş fikri nedirden daha çok gördüğüm şeyler üzerinde yürümeyi yağlarim dini katmadan insanlıkta kadınlığın yerine şöyle bir göz atmakla başlasak daha hoş olacak sanırım ...hemen çevremize göz atmakla başlayalım kadın ezik yaratıktır ve güçsüzdür güçsüz olduğundan her devir ve her çağda alınır satıklır hediye edilir.kimi zaman aradaki kırgınlıkları gidermek için ****** ve meta olarak kullanılan erkeğin altındaki yada alt yaratılış formatıdır ...şöyle bakının rusyadan yada gelişmemiş ülkelerden alınıp satılan ve emin olun organı için parçalanırken.ırakta tecavüze uğranıp dışlanıp intahar edilen yada bosnada yada çinde yada dünyanın herhanghibir yerindeki dini dili ırkı ne olursa olsun eziyet çekip zulüm gören kadınlar varken ..şahsi kanaatim kadını kadın çerçevesinde görüp onu gözeten kollayan ve sevip koruyan bir islam anlayışına dil uzatmak bence çok yalnış bir bakış açısı olmaktadır...bide ben bakıyorumda çevreye medyaya ve diğer düzenlere kadınlar bir meta alınıp satılan bir maddeden başka birşey değilken adı bazen manken olup vizitelendirilen ve eskiyince birçoğu izbe ve ücra köşelerde ölüp giden yada ne bilim bilincsizlikten aile den aileye berdel yada bir başka isimle satılan kadınlara bakalım ve bunlar için öncelikle şahıs olarak nasıl bakış açımızın olması gerektiğini görmemiz gerekmekte ve bunu herkese öğretmeye yada daha sevecen bakmaya çalışmkta gerek olduğunu düşünmekteyim diğeribence balık kurban olumu ya döner..yahu niyetin kötüyse bin deve kessen boş niyetin iyi ise paranda tavuğa yetiyorsa al bi tavuk kes bence daha makbuldür..onun için önce yüreğine sorda sonra konuş bence ..tabi herkes düşüncesini istediği gibi söyler ki hayatın özüde budur tabiiki....

  • 6 yıl sonra...
Misafir Müsbet Bilimci
Gönderi tarihi:

bakınız arkadaşım size yazılanı ve sizin yazdığınızı okudum.bilmiyorsanız öğrenin tarihi olaylar böyle kıt bilgiyle yargılanamaz.vakayı kaynak olarak doğru gösteriyorsunuz buna bir itirazım yok buraya kadar tamam.ancak vakayı anlatırken okuyucuyu kendiniz gibi düşündürecek şekilde anlatıyorsunuz.oysa bakılıp incelendiğinde öyle olmadığı ve bir çarpıtmanın hakim olduğu anlaşılıyor.

 

bakın hakarete varan ifadelerinize hiç girmiyorum terbiyenizi sergilemişsiniz.ancak savaşta bir taktiktir ve düşman saldırmazdan evvel böyle bir baskını haber alıp ilkönce saldırmaktada bir sakınca göremiyorum.ayrıca şeref vermek için yapılan bir saldırı yokki sadece yapılacağı haber alınan saldıraya taarruzla cevap verdikten sonra o kabilenin reisinin kızını nikahlama durumu varki yukarda tafsilatı var diye ayrıntıya girmiyorum. dul olan ve kabile reisinin kızı olan cuveyriye alındığı zaman o kabileyle doğal bir yakınlık kurulmuş ve MUHAMMED peygamber sıfatıylada karşı tarafa bir şeref kazandırma söz konusu olmuştur.şahsen ben peygambere hısım olmayı kendimce şeref bilirdim tüm müslümanlarda böyle düşünür.o zaman arkadaşım siz hangi sıfatla rahatsızlık çekiyorsunuz.alan razı veren razı,nikah yoluyla ve gönüller alınarak yapılan bir evlilik olmuştur.cüveyriye itiraz etmemiş ve hatta hz aişe validemiz onun çok ibadet ehli olduğunu nakletmiştir.tamamen kişilerin rızalarıyla olan bir evlilik sizi neden bu kadar geriyor,anlamıyorum.okuyan arkadaşlarımdan ricam konuyu az araştırsınlar mesele gayet net anşılacaktır.

 

Alan memnun satan memnun diye hukuksuzluklara adaletsizliklere gözlerimizi ve kulaklarımızı kapatmalımıyız.Peygamberimiz HZ.Aişe ile o kaç yaşındayken evlenmiş araştır kendi ağzından hadisi oku ve tekrar düşün.Kuran mükemmel değildir ve kendi içinde birbiriyle çelişen ayetlerle doludur.Bir ayette İsrail oğullarını överken başka ayette yerindibine sokmaktadır.Kısaca şunu artıkkabul edelimki hiçbir din bir yaratıcı tarafından gönderilmemiştir.İnsanlık tarihi 5 milyar kadar eskidir.Modern tarih ise 10.000 yıl kadar eskidir.Yani yaratıcının aklına binlerce yıl önce gelmemişmi kutsal kitapları göndermek.Biz ne dersek diyelim sizin mantığınız kapalı oldukça biz ne anlatsakta siz anlamak istediğinizi anlayabileceksiniz.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.