Φ ERBAY Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2005 Ayrılık Vakti Elimde sukutun nabzını dinle. Dinle de gönlümü alıver gitsin. Saçlarımdan tutup kor gözlerinle, Yaşlı gözlerime dalıver gitsin. Yürü gölgen beni uğurlamakta. Küçülüp küçülüp kaybol ırakta. Köşeyi dönerken arkana bak da. Öylece bir lahza kalıver gitsin. Umudum yılların seline düştü. Saçının en titrek teline düştü. Kuru yaprak gibi eline düştü. İstersen rüzgara salıver gitsin. Necip Fazıl Kısakürek Alıntı
Φ mizyal Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2005 VUSLAT *** Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar, Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar, Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı, Görmezler ufuklarda şafak söktüğü anı. Gördükleri rü'ya,ezeli bahçedir aşka; Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgarı başka, Bülbülden o eğlencede feryad işitilmez, Gül solmayı,mehtab azalıp bitmeği bilmez; Gök kubbesi her lahza bütün gözlere mavi, Zenginler o cennette fakirlerle müsavi; Sevdaları hulyalı havuzlarda serinler, Sonsuz gibi bir fıskiye ahengini dinler. Bir ruh o derin bahçede bir def'a yaşarsa, Boynunda onun kolları,koynunda o varsa, Dalmışsa,onun saçlarının rayihasiyle. Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle; Yıldızları boydan boya doğmuş gibi, varlık, Bir mu'cize halinde,o gözlerdedir artık; Kanmaz en uzun buseye,öptükçe susuzdur. Zira susatan zevk o dudaklardaki tuzdur; İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan, Bir sır gibidir az çok ilah olduğumuzdan. Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler. Bir gün, nereden,hangi tesadüfle gelirler? Aşk onları sevk ettiği günlerde,kaderden, Rüzgar gibi bir şevk alır oldukları yerden; Geldikleri yol... Ömrün ışıktan yoludur o: Alemde bir akşam ne semavi koşudur o! Dört atlı o gerdune gelirken dolu dizgin, Sevmiş iki ruh,ufku görürler daha engin. Simaları gittikçe parıldar bu zaferle, Gök her tarafından donanır meş'alelerle. Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar, Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar, Dünyayı unutmuş bulunurken o sularda, -Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da- Bir an uyanırlarsa leziz uykularından, Baştan başa,her yer kesilir kapkara zindan. Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak, Günden güne hicranla bunalmış gibi yanmak. Ey talih! Ölümden de beterdir bu karanlık; Ey aşk! O gönüller sana mal oldular artık; Ey vuslat! O aşıkları efsununa ram et! Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et! Yahya Kemal BEYATLI.. Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 14 Aralık , 2005 BADE İÇİN GELSİN..... Od Yazdan kalma günler getirirsin kara kış içinde Bir serçe dala konar gibi güzel her söylediğin Don vurur kırağı çalar evrenimi Yüz güvercin pırr demiş gibi ürkerim her gidişinde Kulağımı çınlatan aşımı kotaran söküğümü diken Od düşer su serpersin içime Şaşırsam sesini duyarım Deniz kıyılarısın ağustos güneşinde Arif Damar Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2005 SİBEL İÇİN GELSİN..... SENDEMİ HEYY CAN Şu dağların yamacına Sende mi savruldun hey can Anaların acısına Sende mi kaydoldun hey can Fırtınaya bağır açtın Kuş musun sanki be hey can Yıldırma değip geçtin Taş mısın sanki be hey can Sende mi yandın Sende mi soldun Sende mi kayboldun hey can Nedir bu çığlık Nedir bu feryat Sende mi vuruldun hey can Şu dağları yanağına Sende mi gül oldun hey can Sevdaların yangınında Sende mi çöl oldun hey can Kar mı yağdı saçlarına Darda mı kaldın be hey can Çığ mı düştü yollarına Zorda mı kaldın be hey can Sende mi yandın Sende mi soldun Sende mi kayboldun hey can Nedir bu çığlık Nedir bu feryat Sende mi vuruldun hey can Yusuf Hayaloğlu Alıntı
Misafir MohiCaN Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2005 EmiLY yollamış bana benden de kardeşlerin en güzellerine Mara ve EmilY için olsun GİTTİĞİN GÜNDEN BERİ, ISLAK BİR ELBİSE GİBİ YAPIŞIP KALDI BEDENİME, ÇIKARIP ATAMADIĞIM! Yine Bir Gece ve Gecede Ben... Ay ışığı vuruyor pencereme, Gökyüzü kol-kanat germiş yıldızlara, Rüzgar bir bir kaldırmış önlerindeki engelleri, Gece en az hava kadar tertemiz. Sen yoksun ve ben, Hiç kimsesiz değilse de sensizim! Nedense, Böyle gecelerde yakıyor Yüreğimi özlemin, Böyle gecelerde yeniden başlıyorum Gündüzleri bıraktığım sigaraya... Bir bardak demli çay, kağıt, kalem Ve karşımda sensiz bir günü daha Savuşturan şehirle baş başa kalıyorum... Acı katlanılmaz, Saatler geçmez sansam da, Nihayetinde böyle geceler de, Varıyor sabaha... Rüzgar asi değil, Aksine tatlı tatlı esiyor, Ortalık sessiz, İnadına güzelken her şey, Deli oluyorum böyle gecelerde Yüreğime çöreklenen hüzne... Saatim sesini duyuruyor Her bir saniyenin... Henüz dinmiş yağmurun ferahlattığı Yemyeşil dağlar düşlüyorum; Suyu fazlalaşmış pınarlar, Ağaçlara tırmanan sincaplar... Sonra acının kaçarak değil, Çekerek biteceğini anlatıyorum kendime; Sevmenin bir bedeli olduğunu fark ediyorum yeniden, Severken ödeyeceğimi hiç düşünmediğim... Her gün eksilerek yaşadığımı sanırken, Meğer giderek büyütüyormuşum İçimdeki seni, Böyle gecelerde anlıyorum... Düşlerde rahatlayıp Dönüşlerde efkarlandığım böyle gecelerde Haykırıyorum şehre bakıp: "Ey sesini duyup elini tutamadığım, hala yüreğimdesin!" Zaman zaman şaşırıyorum kendime Geride kalanın sen olmadığına sevindiğimde... Yaşamaktan hoşlandığım için değil, Hayat güzel olsa da, Onu sensiz yaşamak istemiyorum aslında, Tadını alamıyorum hiçbir şeyin... Tesellisi bile kalmadı Ne şarkıların, ne sazların... Sensiz seyrettiğim yıldızlar bile parlak değil... Sensiz çıktığım yolculuklar uzun, Yaşadığım sevinçler kısa... İşte bu yüzden Memnunum geride kalmadığına, Böyle acı çekmeni istemezdim hiç! Belki de yanılıyorumdur, Belki sen, benden daha güçlü, Daha cesur çıkardın. Bilirdin benden sonra Hayata küsmeni istemediğimi... En çok gülümsemeni sevdiğimi hatırlardın... Sense benim en çok hüznümü severdin. GİTTİĞİN GÜNDEN BERİ, ISLAK BİR ELBİSE GİBİ YAPIŞIP KALDI BEDENİME, ÇIKARIP ATAMADIĞIM! Alıntı
Φ mizyal Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2005 ÇAY SİMİT VE PEYNİR Basit yaşayacaksın BASİT mesela susayınca su içecek kadar Basit Dört çıkacak,ikiyle ikiyi çarptığında. Tek düğmesi olacak elindeki cihazın Tek bir düğme,tek bir cümle gibi. Sevince lafı dolandırmadan söylediğin "SENİ SEVİYORUM" gibi Basit bir öpücük yetecek sana. Basit,sıcak bir öpücük ; ve o öpücükle dolacak tüm günlerin tüm düşlerin. O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,Öpücük için yiyeceksin Hayatının dayağını. Kabak çekirdeği verecek sana rakamların veremediği mutluluğu. El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak en değerli kağıdın-hep yanında taşıdığın,atmaya kıyamadığın. İki harekette giyiniverecek,iki harekette soyunuvereceksin. Kısacık olacak uyanman,ve yola çıkman arasında geçen süre; Kısacık olacak sıcacık kollara dolanman ve Kendin bile anlatabilecek kendini. Beklentilerin de basit olacak. Kaf Dağının önünde bekleyecek mutluluklar Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını; Ya da bir damla göz yaşı yaşatacak sana en ucuz romanını. Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini. Bir kaşarlı tost olacak aradığın nasıl oturacağını bilemediğin safrada, Parmakların en kıymetli çatalın,yine aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri. Temizlik kokacak en pahalı parfümün Saatin,sadece saati gösterecek,telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın. Küçük bir not defteri olacak "bilgini" en hızlı "sayan". basit yaşayacaksın basit. Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit... ÇAY SİMİT VE PEYNİRLE Doğukan YELKENCİ Alıntı
Φ CILGIN Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2005 Değişik baska türlü bir sey benim istedigim: ne agaca benzer, ne de buluta. burasi gibi degil gidecegim memleket denizi ayri deniz, havasi ayri hava.. bir baska yolculuk dalindan düsmek yere yasadigindan uzun bir tatli yolculuk dalindan inmek yere agacin yüksekligince dalin yüksekligince rüzgarda ve bir yeni ömür vardigin çimen yesilligince nerde gördüklerim? nerde o bekledigim rengi baska tadi baska.. Can Yücel sewal Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2005 Çözemediğim Bir Şeyler Var Hayatımda Çözemediğim bir şeyler var hayatımda Sualtı gibi derinlerde sessizce bekleyen Dirensem, daha ne kadar direnebilirim artık Nereye kadar gidebilirim, gitsem? Aradığım nedir, o kentten bu kente? Adressiz yaşamak da sıkar insanı gün gelir Gider heyecanlar, istekler, gülümseyişler Yüreğimdeki denizin suları birden çekilir. Özleyip de vardığım her yerden, hemen kaçsam diyorum Ne aradığımı biliyorum, ne bulduğumu Bilmem neresinde yanıldım ben bu hayatın? Yüreğimi kabartan o sevinç, şimdi sonsuz bir acı oldu. Taşlar yığılmış önüne en güzel, en anlamlı duyguların Uçsuz bucaksız bir tüneldeyim ve her yanım karanlık Koluma giriyor bazı adamlar, bir şeyler söylüyorlar Kalıplaşmış, sıkıntı verici, güdük. Oysa acı diye bir şey var bu dünyada Ölüm var -ki yüreğimde bu boşluğu yaratan biraz da odur Yanıbaşımda ölüp gitti dostlarım, ben bakakaldım Gözyaşlarının da bir yerlere gömüldüğü görülmüş müdür? Çözemediğim bir şeyler var hayatımda Sanki ilk benim duyduğum garip, anlatılmaz duygular Sürse daha ne kadar sürer bu, bilmiyorum Ölümü ve hayatı yanyana düşünmesini ne zaman öğrenir çocuklar? Ahmet Erhan Alıntı
Φ mara bulge Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2005 EmiLY yollamış bana benden de kardeşlerin en güzellerine Mara ve EmilY için olsun GİTTİĞİN GÜNDEN BERİ, ISLAK BİR ELBİSE GİBİ YAPIŞIP KALDI BEDENİME, ÇIKARIP ATAMADIĞIM! Yine Bir Gece ve Gecede Ben... Ay ışığı vuruyor pencereme, Gökyüzü kol-kanat germiş yıldızlara, Rüzgar bir bir kaldırmış önlerindeki engelleri, Gece en az hava kadar tertemiz. Sen yoksun ve ben, Hiç kimsesiz değilse de sensizim! Nedense, Böyle gecelerde yakıyor Yüreğimi özlemin, Böyle gecelerde yeniden başlıyorum Gündüzleri bıraktığım sigaraya... Bir bardak demli çay, kağıt, kalem Ve karşımda sensiz bir günü daha Savuşturan şehirle baş başa kalıyorum... Acı katlanılmaz, Saatler geçmez sansam da, Nihayetinde böyle geceler de, Varıyor sabaha... Rüzgar asi değil, Aksine tatlı tatlı esiyor, Ortalık sessiz, İnadına güzelken her şey, Deli oluyorum böyle gecelerde Yüreğime çöreklenen hüzne... Saatim sesini duyuruyor Her bir saniyenin... Henüz dinmiş yağmurun ferahlattığı Yemyeşil dağlar düşlüyorum; Suyu fazlalaşmış pınarlar, Ağaçlara tırmanan sincaplar... Sonra acının kaçarak değil, Çekerek biteceğini anlatıyorum kendime; Sevmenin bir bedeli olduğunu fark ediyorum yeniden, Severken ödeyeceğimi hiç düşünmediğim... Her gün eksilerek yaşadığımı sanırken, Meğer giderek büyütüyormuşum İçimdeki seni, Böyle gecelerde anlıyorum... Düşlerde rahatlayıp Dönüşlerde efkarlandığım böyle gecelerde Haykırıyorum şehre bakıp: "Ey sesini duyup elini tutamadığım, hala yüreğimdesin!" Zaman zaman şaşırıyorum kendime Geride kalanın sen olmadığına sevindiğimde... Yaşamaktan hoşlandığım için değil, Hayat güzel olsa da, Onu sensiz yaşamak istemiyorum aslında, Tadını alamıyorum hiçbir şeyin... Tesellisi bile kalmadı Ne şarkıların, ne sazların... Sensiz seyrettiğim yıldızlar bile parlak değil... Sensiz çıktığım yolculuklar uzun, Yaşadığım sevinçler kısa... İşte bu yüzden Memnunum geride kalmadığına, Böyle acı çekmeni istemezdim hiç! Belki de yanılıyorumdur, Belki sen, benden daha güçlü, Daha cesur çıkardın. Bilirdin benden sonra Hayata küsmeni istemediğimi... En çok gülümsemeni sevdiğimi hatırlardın... Sense benim en çok hüznümü severdin. GİTTİĞİN GÜNDEN BERİ, ISLAK BİR ELBİSE GİBİ YAPIŞIP KALDI BEDENİME, ÇIKARIP ATAMADIĞIM! Alıntı
Φ BlackWhite Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2005 bana her bakışın aşk bulaştırdı üzerime, senin için umutlar büyüttüm çocuksu düşlerimde, sana gelirken yüreğimde umut vardı. şimdi bir demet hüzün bıraktın bende... ilk yıkılışım değil bu,ilk hayal kırıklığı,ilk kaybediş değil. mavi bir göğü olmadı hayallerimin, sen yüreğimi çaldın hırsız gözlerinle. bana kaldı hayat denilen intihar, bir demet hüzün bıraktın yüreğimde... oysa ben avuç avuç sevgi topladım yürüdüğün yollardan. görmedin sana titreyen dalı, yollarına serdiğim gençliğimin üzerine basıp geçtin... sen mahrem düşlerimi çaldın benim. dar günlere saklanmış umutlarımı,el gün için biriktirilmiş tebessümlerimi, biliyorsun,herkesin saklanmış bir yarası vardır hayatta.. sen bütün yaralarımı sattın çarşı-pazar, zaten yaralıydı yüreğimde,bir de sen... bir demet hüzün bıraktın bende... söyle neden?neden beni katladın üçe dörde? yüze beşyüze neden böldün beni? bir han gibi kilit vurdun yüreğime, neden bir demet hüzün bıraktın bende...? belki de ucuz kahramanlar gerek sana, ben yüreğimi bir kartvizit gibi yakamda taşımam ki... cebimde bozuk para değildir ki aşk... bir yanım çocuk masumluğudur bu yüzden.... ben seni gerekçesiz ve neticesiz sevdim. ve nasıl sevmişsem seni,böyle dolu dizgin, ulu orta,öylece hüzne belenmişim işte! bir demet hüzün oldun bende... sen çocuksu düşlerimin katili, başı sonu belli bir cinayetin meçhul maktülü. üşüttün beni ateşlerde,yağmurlarda yaktın. hüzün oldun... bundan sonra ihlal ediyorum yürek yasalarını ve ilan ediyorum. gülüm!sen bir demet hüzünsün yüreğimde büyüttüğüm... bak senin için şiir doldu gözlerim,şairce ağlayacağım. madem ki;söndürdün lanbaları, o zaman yakma!karanlığına alışacağım... Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2005 ÖLMEMEKTEN ÖLMEK Gözkapaklarımın üzerinde ayakta duruyor Ve saçları saçlarımın içinde Biçimi ellerimin biçiminde Gözlerinin rengi gözlerimin renginde Gölgemde yitip gidiyor Tıpkı bir taş gibi gökyüzünde. Gözleri var her zaman açık Ve bir an olsun uyutmaz beni. Düşeri var apaydınlık Güneşler buharlaştıran Güldürür, ağlatır beni ve güldürür Konuşturur beni söyletmeksizin tek bir söz. PAUL ELUARD Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2005 KARANFİL demek geldin çoktandır hiçbir yerdeydin ne kadar değişmemişsin ellerin ne kadar kalabalık gözlerin ne kadar ansızın seni böyle değişmemiş görmedim hiç demek geldin bu kent burada her zamanki ilkesizliğini yaşıyor bir çarşı her gün ölüp ölüp diriliyor radyoda iyi ayarlanmamış bir istasyon gibi insanın sinirine dokunan sesiyle bu kent burada her zamanki ilkesizliğini demek geldin çoktandır hiçbiryerdeydin sen denize bakıyorsun ya ben sana aşkları anlatmak istiyorum unutulmuş masalları unutulmuş masallardaki aşkları anlatmak istiyorum sen denize yürüyorsun ya ben sana herkesten önce özgür olmak için mahkum ranzalarındaki çentiklerden çalıp kendi çentiklerime kattıklarımı anlatmak istiyorum çarpıp duran bir pencere kanadı gibi çarpan kalbimi sen denize gömülüyorsun ya bir karanfil kalıyor girdabında SALİH POLAT Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 Seni Benim Kadar Sevemeyenler Seni Benim Kadar Sevebilir mi? seni benim kadar sevecek olan başını taşlarda çürütmelidir yarasına dikenleri sarmalı kalbinde dağları yürütmelidir gözleri her sabah başka bir çeşme her akşam krater, her gece duman gökleri günboyu alevlenirken boynunda bir kement olmalı zaman yollar düğüm düğüm boğmalı onu ızdırap sızmalı baktığı yerden kaplan tutuşmalı, kurt inlemeli saçından bir teli yaktığı yerden sana benim kadar tutulmak demek vurulmak demektir kartallar gibi tâcını, tahtını kaybetse bile gülümseyebilmek krallar gibi seni benim kadar sevecek olan ruhunu kapından kovabilir mi seni benim kadar sevemeyenler seni benden fazla sevebilir mi Nurullah Genç Alıntı
Φ BlackWhite Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2005 Sen çok açık bense çok kapalı Karanlık çıkmaz bir sokak anlayacağın Tabela yok iz yok hiçbirşey yok Dönüşü unutmuşum Bir çadır kurmuşum gidip geliyorum O kadar kötü arasından iyiyi bulup içime çekiyorum Sonra boğulacak oluyorum vazgeçip bırakıyorum Bildiğim biryere belki döner alırım diye Bilmiyorum belki budur seni vazgeçilmez kılan Mantığıma sus diyip gururumu öfkelendiren Baksana şu halime gece 3-4 arası bende arabesk havası Gözlerim bir uzak bir yakın bakıyor Net olamıyor bulanıyor Çift oldu artık her şey Kalp atışları düet yapıyor,gölgeler birbiriyle yarışıyor Hayallerde seni oynatırken uykumda bilincim benle oynuyor Pulbiber olmuştun benim için genede korkup kaçmadım Şimdiyse limon kabuğu içim bi garip tekrar denemeye korkuyorum Nasıl birşey niye böyle anlamak mümkün değil İnci gözümün önünde parlıyor,etrafımda uzun gümüşten bir zincir Sense boncuklar takınmış geziyorsun Yol uzun teker teker dökülürler Geriye yalnızca ipi kalır boynuna bağlı alnına yakın yazısında baş harfim Ancak ölünce kaybolur belki bulunur cennette Gözüm açık mı gidicem bu dünyadan Yoksa o gün sen mi gelip kapatacaksın Boşver rahatını bozma gece uzun hayat kısa Zamanı gelir yeni hikayelere karışır Kalemimin ucu bitene kadar da yazarım Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2005 Yasamak yasadikca mutlu olmak degil Yasadikca insanlardan nefret etmekmis Megersem sevmek aci cekmekmis Olesiye sevmek Umutsuzca yasamak gibiymis Zamansiz gulmek denizdeki yosunlari bile yok edermis Istemezsiniz sevmezsiniz yosunlari ama Zamani gelince denizde yosunlari ozlermis Atilla iLHAN Alıntı
Φ BlackWhite Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 İçlenme, tabiattaki yekpâre kederden, Yas tutma, dağılmış diye kuşlarla çiçekler; Onlar dönecektir gine gittikleri yerden, Onlarla giden günlerimiz dönmeyecektir. Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 SEVDA BU BİRTANEM Sevda bu birtanem Benzemez ki oyuna Sevda bu birtanem Bakmaz ki huyuna Bende öyle kapılmışım Böyle sevmişim seni Dinmek bilmeyen fırtına Sönmek bilmeyen ateş gibi Ne akıl kaldı başımda Ne yaş gözlerimde Hep sen varsın sözlerimde Seni sayıklarım uykumda Sevda bu birtanem Kavuşmak şart değil Hayalin yeter bana Kırk yıl geçsede Yine yanarım sana Sevda bu birtanem Anlatması zor Yakar içini bir kor Ne rüzgar söndürür Ne su Sevda bu birtanem Sevda bu Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2006 ÇIĞLIKLAR BİLEKLERİMİ KESMEZDİ Yılları düşünmezdim önceleri dönüp duran mevsimleri. koşmak bilyeli kaydırağımın sırtında, simsiyah asfaltta kayan mağrur çocukluğumdu. yaprakların sarısı hüzündü belki, ayaklarımın altında incinen. sarının titrek sesine, sokulup sarılmazdım önceleri. çiçeklere üzülmezdim, solacaklarına. avuçlarımı yakmazdı kopardığım sümbüller. şubatta günün, saçaklarda kılıç gibi sarkan buzunu, gecelerime yakıştırmazdım, uykularıma. nar gibi köpüren sobanın kollarında, daha duymamıştım, bir insan yenilgisi olduğunu soğuğun. eskiden içim üşümezdi ağustosta misafirlige giderdi ölenler, beklerdim. herşey inandığım bir gülüş kadar sıcaktı. güneş kızgıın kızgın eşinirken önceleri, damarlarıma kutuplar yürümezdi. çığlıklar bileklerimi kesmezdi, kanımla yazmazdım duvarlara veda mektubumu eskiden sadece leylekler göçerdi, turnalar. içim katarların geçişini beklemezdi göklerde içim kuşlara karışıp gitmezdi. limanlar yaşlanmazdı gidenlerin ardından. yollar uçurumlardan düşmezdi. önceleri, unutmak ölmekten daha uzak değildi. önceleri, kararan bir kent akşamına sokak lambaları gibi serpilmezdim. yalnız kalmazdım sokak lambaları gibi. sesime tellerin feryadı göçmemişti daha, önceleri çocuktum. Aydın ÖZTÜRK Alıntı
Φ BlackWhite Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 ve BİTTİ............. Bitirmek istiyordum bir süredir... Acıtıyordu artık canımı.. Dayanamıyacağım kadar acıtıyordu. Beynimde, yüreğimde ve bilimum organlarımda kontrol dışı büyüyordu. Sesini en son duyalı da en azından 1 sene olmuştu. Belki de daha fazla.. Onu bana hatırlatacak herşeyin imhası büyük bir özveriyle gerçekleştirilmişti.. Bütün sorun kafamda yatıyordu!. Kafamda yatıyordun bütün benliğinle, ve bütün bensizliğinle. Ve onun yerinden sökülmesi lazımdı artık!.. - Uzat elini, sökelim seni!.. Özgürlüğe bir adım kaldı, başarabilirdim belki de. Biraz azim, biraz can sıkıntısı, bir parça bulut ve birazcık yağmur.. Can sıkıntısı ölümüm olabilir. Belki o bir parça yağmur bir fırtına olacak, kim bilir!. Bulutlar güneşi saklayacak yıllarca benden. Ve silineceksin sonunda bilincimden. Ya da ben öyle zannedeceğim. Ya da onun gibi birşey. Bütün mesele bende!. Seni sökmenin bir yolu olmalı... - Seni sökecek birşey ver bana!.. Bira sökemedi. Çok uğraştı ama olmadı. Yanlış reçeteymiş, sonradan anladım. İçtikçe daha bir yer ediyordun. İçtikçe arzularım sana dönüyor. İçtikçe büyütüyordum yokluğunu. İçtikçe ben olmaktan çıkıyordum. İçtikçe daha bir kayboluyor, daha bir siliniyordum. Yok oluyordum yokluğunda. Yokluğun bir girdap, kaçmak imkansız gibi birşey.. Dipte ne var bilinmez.. İçmek seni hatırlatmaktan başka birşeye yaramadı!. - Bana bira verme!.. Bana yokluğunu da verme. Karanlık korkutmuyor yokluğunun korkuttuğu kadar!.. Bana sensizliğin lazım en sessiz biçimde. Bana sönmüş küllerin lazım, bilmediğim denizlere atmak için.. Bana gitmelerin lazım, peşinden koşamayacağım. Bana bölünmüşlüğün lazım, bir daha tamamlayamıyacağım. Ve bana bir parça gözyaşın lazım, ağlayabileceğim.. - Arkanı dönermisin, öleceğim de! Alıntı
Φ mizyal Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 DARMADAĞINIM BEN YİNE Bağışlayın beni sevdalarım Kendimi parçalara ayıramadım Alın gidin korkularımı Saçlarımı ellerinizle okşayın Hiç bir ayrılık yeniden yaratmıyor artık beni Alın gidin korkularımı Saçlarımı ellerinizle okşayın Ve bütün ayrılıklar sabah olunca alıyor nefesimi Kan revan içindeyim Gönlümün derdindeyim Yerlerin dibindeyim Kurtar ne olur Kan revan içindeyim Yarimin peşindeyim Cennetin izindeyim Kurtar ne olur Aşk ağır yükler bindirdi Küçülen omuzlarıma Kalplerinizden kaçtım hep Varıp gittim en karanlıklara Yağmur ıslak mazeretler yükledi büyüyen yangınıma Cehennemden düştüm hep Beni hiç görmediler Yağmur ıslak mazeretler yükledi büyüyen yangınıma Seviştim ve yoruldum Varıp gittim en yalnızlıklara Kan revan içindeyim Gönlümün derdindeyim Yerlerin dibindeyim Kurtar ne olur Kan revan içindeyim Yarimin peşindeyim Cennetin izindeyim Kurtar ne olur Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 Memleket İsterim Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. Memleket isterim Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. Memleket isterim Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; Kış günü herkesin evi barkı olsun. Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikayet ölümden olsun. Cahit Sıtkı Tarancı Alıntı
Φ BlackWhite Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 AYRILIĞIN İLANI Gidiyor musun diye sorma bana. Gönderen sensin. Ne terk etmeyi istedim seni, Ne de daha yaşamadığımız bu aşkı toprağa gömmeyi. Senin kadar öfkeliyim ben de. Senin kadar endişeli... Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana Ama inandıramadım seni. Sen, sorgularken beni kafanda Ben, gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla. Bir tek sözün bağlardı beni sana, Oysa sen hep susmanın koynunda. Aşkın içine bir kez girdi mi kuşku, Teslim alır bedenleri de. Sütten çıkmış ak kaşık değildim Ama yalanı sokmadım iki kişilik dünyamıza. O dünya ki bazen minicik bir odada Bazen kentin ortasında şekillendi. Nasıl da güzeldi... Zaten varsın diye her şey güzeldi ama Sen buna inanmadın. Ah bu sorular... Yaşamak varken sevdayı delice, Niye boğarız sorularla? Nasıl ikna edebilirdim seni? Ben, aşk dedikçe sen, dur dedin. Ben, seninleyim dedikçe Sen, hayır dedin. Zaten az konuşan sen Olumsuz ne kadar sözcük varsa Bulup çıkardın ortaya. Bense hiç bir şey diyemedim. Ne kadar zarar vermişim sana meğer. Nasıl değiştirmişim seni. Oysa hiç böyle düşünmemiştim. Kimseye zarar vermek istemem ben. Kimseyi olduğundan farklı bir hale getirmek istemem. Ama öyle oldu işte. Demek ki; gitmelerin zamanı şimdi. Çocukluğuna sığınır atlatırsın bu acıyı. Ne sevişmelerimiz kalır aklında, ne sevda sözlerimiz. Rahat değilim diyordun ya, rahat ol artık. Gülüşlerini saklaman için bir neden kalmadı. Tedirginliğinin sebebi de kalktı ortadan. Biliyor musun bir tanem! Gidişim yürekten değil, zorunluluktan. Sanma ki, bu toy sevdayı başka kimliklere taşırım. Sanma ki, benden sakladığın gülüşleri yalancı yüzlerde ararım. Seni de götürürüm yüreğimde. Her zaman yokluğunu taşırım. Bulup, bulup kaybettim seni . Ne yazık ki, tozduman edemedim kuşkularını. Ne yazık ki, kalamadın bana. Öpücüğümün kokusu kalacak kapının eşiğinde. Kokladıkça; bizi bir yanlışa mahkum ettiğini anlayacaksın. Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2006 Geç Azizim Geç Biz de yasariz azizim, Yasamaya gelince, biz de yasariz ama, Olmuyor cebimizden kattigimizla eglenmek, Gönlümüzden katalim, Varlikli kisileriz neseden yana. Pazarimiz hos mu geçecek, Sart degil Büyükada, Heybeli; Çok bile gelir kayigi Hristo'nun: Sekiz arsin iki karis, Kiz gibi Cibali yapisi. Bir isaretimize bakar Çikmazsa baligi alesta, Aylardan temmuz, günlerden pazar; Yenikapi açiklarindayiz... Birakin Hasan geçsin kürege, Utandirmaz bu kollar sahibini. Kabarmaz bu avuçlar On ikisinden beri nasirlidir. Fazla külfet istemez, Bol sigaramiz olsun, Köfte, ekmek, domates yeter. Karimiz, sevgilimiz yanimizda Basaltinda sarap testisi... Dedik ya bugün pazar Belki genç arkadasi "Ilk defa günese çikardilar", Isteriz bütün dostlar aramizda olsun; Kiminin Hanya'dan gelir selami, Kiminin Konya'dan Sandalimiz genis degil, ne çare, Gönlümüz kadar. Ne yapalim bol sarabimiz var ya, Onlarin sagligina içecek; Gün ola harman ola!.. Anlariz biz de bu islerden, Elimiz degdi de oksamadik mi, Su "pür hayal" saçlari ? Kim istemez "yâr"i uyutmasini "sine" de Batan güne karsi, "Bâde" içmesini "Yâr eli"nden? Gözü kör olsun felegin, Gelecekten umudumuzu kesmedik, Içimiz öylesine ferah... Son kadehlere dogru sorsun, Sesi en güzelimiz bizden: "Gam, keder ne imis?" Yontulmamis sesimizle cevabi hazir: "Geç azizim, geç!" Rıfat Ilgaz Alıntı
Φ BlackWhite Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2006 İhanete uğradın mı hiç? şalteri indirilmiş motor gibi yaşamın durdu mu hiç? nefes alamadığını hissetmek içtiğin sudan bile tad almadan yaşadın mı hiç? . yandı mı ciğerin koparttılar mı yüreğini? bakıpta gördüğün tüm güzellikleri göremez oldun mu hiç? Bunca yıl sevgine verdiğin emeği harcadılar mı bozuk para gibi? Sofi´nin seçimi gibi zorlandın mı hiç? savaşmak ya da bırakmak gitmek ya da kalmak gibi nefret ettinmi tüm kadınlardan? Annen, kızın, kendin de kadın olduğun halde ihanete uğradın mı hiç? öldürdüler mi seni yaşanacak çok şey varken henüz... Alıntı
Φ BlackWhite Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2006 Odamda bir hayalet hasretin Duvarlara sinmiş gölgesi Lambalar ürkek, loş Pencereler uykulu, medhuş Vazodaki güller sonbahar, nisan ayında Anıları yaşamak isterken Ümidine kurban gitmiş Takvim yaprakları Titrek ellerimle tuttuğum kalem Sensizlikle sarhoş, Masama çizdiğim masum gözlerin. Duvardaki saat durmuş Bilmem gecenin kaçı Kaçıncı sigaram Sensizliğe içtiğim Göz yaşlarım Toroslarda Her damlasında bin pişmanlık Yüreğim buruk Yüreğim kısır Aynalar puslu, renklerin diline yabancı Odam karanlık Odam buz yatağı, bomboş Sensizlik kudurmuş Sensizlik kan kusturmuş Odamda bir sancı Dününü kaybeden, yarını meçhul Aynada bir yabancı Gözleri yaşlı Gözleri fersiz Gözleri kan çanağı Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.