Φ di-lara Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Bu şiiri sesli dinlemek için. Tuşlayın http://www.nuricann.com/sustum.mp3 Sustum! Sustum! Ne kadar susulacaksa o kadar sustum! kendimle konuşuyorum şimdi yalnız... yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime kimse duymuyor... sustum sustu dudağımdaki şarkı, gözlerimdeki şiir yaraları yalayan rüzgar sokaklarında kahrolduğum şehir gözlerim konuşuyor yalnız! sustum! bin ah sürüp dudaklarıma ne kadar susulacaksa o kadar sustum! sustu benimle deniz, sustu deli dalgalar, sustu martılar... umutlarımı sarıp rüzgarlara uzaklara savuruyorum her gece yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne kimse görmüyor... saçı ağarmış hayaller nemli kirpiklerle bulutlandığında gözlerim gökte şimşek olup çakıyorum kimse görmüyor... Sustum! tuz basıp yaralarıma! sustum içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi yaslanıp yalnızlığın duvarına gül döküp kalabalıklara kimsesiz geziyorum gönül ülkemi her gece kimse bilmiyor... sustum! sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak acılar konuşuyor şimdi yalnız yaralı gönlümün sızıları konuşuyor tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir atıyorum uçurumlardan kimse görmüyor sustum! saçlarını kokluyorum rüzgarların dudaklarından öpüyorum hayatı içimde incecik bir sevgi ürperiyor sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme gelmiyor beklediğim bahar yaralar merhem tutmuyor gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara mendil silmiyor yağmur dinmiyor sevdiğim bilmiyor sustum sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu zaman sustum yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata kimse duymuyor sustum! İçimdeki dalgalar kabardıkça volkanlar gibi sustum sustu dudaklarım, sustu gözyaşlarım sustu gözlerimdeki şiir gönlümdeki nehir bulutlar haykırdı isyanımı şimşekler haykırdı sadece ben duydum sadece ben ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi yaralar merhem tutmuyor geceler avutmuyor ben sustum acılarım konuşuyor yalnız ben sustum! susmuyor yüreğimi kavuran kasırga pencereme vuran yağmur damlaları susmuyor her gece dışarda inleyen rüzgar gelmiyor bahar kuşlar sevinmiyor yıldızlar küs ay üzgün güneş doğmuyor acılar dinmiyor içimde binlerce şiir kanıyor her gece kimse bilmiyor sustum! sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu hayat sustu zaman acılar konuşuyor yalnız yüreğim konuşuyor kimse duymuyor... duymuyor... duymu... duy... Nuri CAN www.nuricann.com Alıntı
Misafir DeLİ eMİn Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 neden kız nickiyle yazdın nuri burada kız olmasanda şiirlerini paylaşabileceğin bir şürü şiir dostu var şiir güzelmiş.. Alıntı
Φ di-lara Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Beyefendi siz neden sözediyorsunuz anlayamadım, ben Nuri bey'in çalışmalarını beğendiğim için ekliyorum. Yoksa bir mahsuru mu var? Benim Nuri Can olduğumu da nerden çıkarıyorsunuz? Birilerini karalamak için fırsat mı kolluyorsunuz? Ey Denizler Kraliçesi Myra Ey gönül mihrabımda sultan ey sabah yıldızının kızı ey eşsiz dolunay ışığı ey vefa göğünde hilal denizler kraliçesi Myra ben ki gam rüzgarlarında bir geda ay bakışının dilencisi bir avareyim sen benim en güzel hayalçiçeğimsin ben senin aşkınla deli-divaneyim ey yeryüzü kraliçesi ey gökyüzü kraliçesi ey denizler kraliçesi Myra gel sevgilim ol sevgisizlikler ülkesinde mutluluk ağacında hayal çiçeğim ol dost gelişinle gel, gül gülüşünle gel uyandır beni elem uykusundan güneşim ol, ayım ol doğ ufkuma sıcaklığın sarsın dünyamı muhtacım sana gelmiyorsan, gelemiyorsan açık bırak gönül kapını yükleyip yüreğimi bir martının kanadına dalga dalga aşıp denizleri rüzgarın kanadında ben geleyim damardaki kanın, dudakdaki tadın ölümsüzlüğün adıdır adın ey sonsuzluğun hikayesi Myra seni sevmeseydim ne gülün alı olurdu ne menekşenin moru, ne de ateşin koru olmazdı yeşilin tonu seni sevdiğim için gözlerin mavi, bakışların ay denizler dalgalı seni sevdiğim için saçların yağmur rengi gülüşün gül, dudakların kızıl milyon kere tutuşsada denizler yüreğimde sorma kıyılarım niye yanar, niye ağlar martılarım umutlarım Sende saklı... beni sende seni bende çoğalt, çoğalt ki, dağlara yaslanan hayalini seveyim denizlerde dalgalanan kalbini masumluğuna yıldız gülüşüne gül düşüreyim ve ben ve ben ve ben yüzyıllarca yalnız seni seveyim... yalnız seni seveyim, seni seveyim, seveyim, seve, sev, se, s... Nuri CAN Alıntı
Φ di-lara Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum Gidiyorum bütün acılarımı vurup sırtıma umutları bırakıp başucuna ıtırları, menekşeleri, kırgüllerini bırakıp şiirlerimi sarıp bohçama yüreğimin yangınına gidiyorum hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal gidiyorum gözyaşlarımı papatya diye saçlarına takıp yüreğimdeki yağmurlarla bir ırmağa akmaya gidiyorum içimde yeşerttiğim tüm çimenler sana kalsın sana kalsın baharçiğdemleri, kırgelincikleri, kırkkanatlılar gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum gidiyorum başımda gam gözlerimde nem toplayıp önüme düşen gölgelerimi bütün hatıraları bırakıp geride ardımdan çekip kapıyı usulca başımı alıp gidiyorum buralardan şafak sökmeden kimseler görmeden yağmurun yağmadığı çöllere gidiyorum sevgi dolu yüreğimi bir ıssızda yakmak için hoşça kal suyundan çimdiğim dere kana kana içtiğim pınar say ki, hiç yaşamadım bu yerlerde nazlı çiçeklerini okşamadım baharın bozguna uğramış bir bostanın hüznüyle bir yaprağın ürpertisine yazıp ömrümü çekip gidiyorum buralardan çekip gidiyorum bir bilinmeze doğru hem yol, hem yolcu olmaya acılarımla başbaşa kalmaya bütün yıldızları takıp kanatlarıma rüzgarların uğultusunda kaybolmaya gidiyorum Yüreğimin sızılarında damıttığım her şiiri bin kez öperek ve sökerek sevgiden yana ne varsa göğsümde gecelerin zifiri saçlarında çıkıp yola dağlı bir ırmak gibi çarpa çarpa kıyılara bir ceylanın gözlerinde ağlamaya gidiyorum bütün borçlarımı ödedim alacaklarımı erteledim artık ne diyecek bir sözüm kaldı sevdiklerime ne okuyacak bir şiirim gözlerimin içinde iki damla gözyaşı gibi bakmadan ardımdaki uçurumlara alıp götürüyorum yüreğimdekileri de hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal Nuri CAN Gitme Gitme figan düşer denizlere sular çekilir yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır boynunu büker kır çiçekleri kelebekler ölür gitme bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk şaşırır yönünü rüzgarlar bütün pınarların suyu çekilir solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm gitme öksüz kalır içimdeki imge dağları saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez çiçekler açmaz bahçemde ah gülüm gitme acılara mahkum olur yüreğim ardında fırtınalar kalır, ayrılıklar, anılar, yanlızlıklar boynu bükük aşklar, gözü yaşlı şarkılar alışamam yokluğuna, yokluğun ölüm gitme içimdeki bütün vagonlar devrilir bir kar yağar istasyonlara, üşürüm gitme kal sevdiğim terketme beni umutsuz çaresiz bekletme beni bütün ormanlar ateşe verilir kuşlarda gider bu kent de, ölürüm gitme kal menevşeler açsın dağlarda sevince dönüşsün gökyüzü iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm yokluğuna alışamam yokluğun ölüm gitme bütün ormanlar ateşe verilir kuşlarda gider bu kent de, ölürüm Nuri CAN Hoşçakal Gönlümün Nazlısı Gidiyorum buralardan yalınayak ve üzgün önümdeki uçurumlara aldırmadan varsın hayallerim kurduğum yerde kalsın o gerçekleşmeyen hayallerim. ardımda yaralı bir yürek kederli bir ömür ve yoksul anılar bırakarak çekip gidiyorum sevdiğim hoşçakal gönlümün nazlısı, bağrımın sızısı hoşçakal gidiyorum başım önümde, gözümde nem duramam artık ey aşk, ey sevdiğim hüzne ve kedere boğulduğum bu şehirde duramam hiç bir anı kabul etmiyor beni bedenim buz gibi soğuk yüreğim param parça keder kış kadar soğuk ellerim ardımda yoksul bir sevda ve bana ait ne varsa bırakıp gidiyorum sevdiğim hoşça kal anlımın yazısı, kaderimin küskünü hoşçakal bütün yaprakları dökülmüş dalları kırılmış bir ağaç gibi hıçkırarak ve bırakarak ardımdan sırtımı yasladığım çınar ağacını yaslı meçhule giden acılar yüklü bir gemide uğuldayan rüzgarlara sarıp sesimi şarkıların sustuğu, aşkların vurulduğu limanlara gidiyorum sevdiğim hoşça kal kırık sazım, sevdamın yaralı türküsü hoşçakal bir yıldız daha kaymadan gözlerimden yüreğimden bir arzu daha sönmeden gidiyorum ey aşk, ey sevdiğim bir daha yağmamalı bu ihanet yağmurları ağlamamalı bu yürek bir daha bir acıyı, başka bir acıyla sarıp alıp dağların ve yıldızların gölgesini yüzümde kış, bakışlarımda kar yorgun akan bir ırmak misali kimsesiz sokaklara bırakıp yanlızlığımı gidiyorum sevdiğim hoşça kal gecelerimin yıldızı, karlı dağların yalnız kızı hoşça kal bütün borçlarını ödedim bu sokakların, alacağımı aldım geri dönmez bir mevsimdeyim artık, duramam ey aşk bu şehre sığamam bu hüzünle yoksa acılar üşütür beni kar kavurur anılarımı donar bakışlarım üşürüm... üşürüm ey aşk sorma nereye, hangi dağın ardına? ne kadar uzağa varır yolum? kim yoldaş olur bana ? dönüp gelir miyim yine bahar geldiğinde ? çiçek açtığında mor dağlar sorma sazımdaki hüznü içimdeki sızıyı boynu bükük karanfilimi ve yüreğimin yangınını bırakıp rüzgarlara sırılsıklam yalnızlığımı alıp yanıma gidiyorum hoşça kal bağrımın ateşi, kalbimin ahı, mühür gözlü yar hoşçakal Nuri CAN Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 tebrik ederim harika bir sayfa hazırlamıssınız ayrıca bunlar ne kadar güzel sevda sözleri özelliklede hoscakal gönlümün nazlısı bu ne kadar güzel bir söz sizi burada görmek çok güzel şiir çok seven biri olarak devamını dilerim sevgiler Alıntı
Φ di-lara Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Yağmur Saçlı Kız Yağmur saçlı Kız unutma! bir tek seni sevdim ben, bir tek seni özledim ... Sen benim ilham kaynağımdın, sevinç tomurcuğum, sevgi çağlayanım, hayat pınarımdın bir zamanlar... Bir zamanlar saçların bahçemin nazlı çiçeğiydi her dokundukça yeşeren, okşadıkça kokulu güller açan; doyamazdım bakmaya, dokunmaya kıyamazdım... Ellerimi tuttuğunda tanımsız bir sevinç kaplardı içimin denizlerini; gökyüzü benim olurdu, yeryüzü benim... Yaşamak bir rüyaydı seninle Yağmur saçlı kız, en güzel rüya sendin. İlkbaharda gökkuşağım olurdun, yazmevsiminde yağmurum, sonbaharda rüzgarım, kışmevsiminde fırtınam olurdun, her halini severdim senin... Seni görmediğim gün bir şeyler eksik gelirdi bana, yabancı kalırdım hayata. Hüzünlü ırmak kuşları gibi bekler dururdum bir kıyıda, sen gelir geçersin diye... Ne güzeldi özlemin çiçeklerinde yağmur yağmur gülüşün, geçişin her sabah gülümseyerek kapımızın önünde; rüzgarın saçlarına vuruşu, fistanının savruluşu rüzgarda ne güzeldi... Yazyağmurum olur ıslatırdın beni, güzgüneşim olur ısıtırdın. Düştüğüm her kuyuda gözlerindeki sevdalı imgeye tutunup çıkardım yeniden yeryüzüne, kirpiklerinde dinlenirdi ruhum... Beyazlar içinde gelirdin her gelişinde, nazlı utangaç bir gülüş olurdu dudağında, yanağında dağ gülleri; nefesinde serin serin sevgi olurdu. Yasemin kokulu bir sevinçle süslenirdi gönlümüz, ay kokardı bakışların, oturup yıldızları seyrederdik saatlerce... Şimdi geride kalan zaman dilimlerinde kare kare mutluluklar geçiyor gözlerimin önünde, korkular, tehtitler geçiyor... Ne zaman seninle buluşsak çabuk geçerdi zaman, kırmak isterdim dünyadaki bütün saatleri, zincire vurmak isterdim zamanı... Korka korka buluşurduk kuytu yerlerde, sarılıp dururduk biribirimize, sadece gözlerimiz konuşurdu. Sonra ayrılırdık istemeye istemeye. Sorguya çekerlerdi seni, döverdi kardeşlerin, elimden bir şey gelmezdi. Gözyaşların gücüme giderdi, oturup ağlardım senin yerine... Unutma! Bir tek seni sevdim ben, bir tek seni özledim bahar gülüşlüm... Derlerki, insan hayatında bir kez sever,bir kez aşık olur ama ben seni milyon kere sevdim hayatımda, milyon kere aşık oldum... Şimdi buluştuğumuz yerden ne zaman geçsem içim burkulur, gözlerim durup durup dolar. Her esen yelde, yağan yağmurda, çağlayan ırmakta, uğuldayan ormanda senin kokunu duyarım çünkü... Anladım ki, bütün iççekişler sevgililerine kavuşmayan sevdalıların hüzünlü gözlerinden gelirmiş, yaşamın kıyısında kırılmış tomurcuklardan... Şimdi acılar simsiyah bir sarmaşık esrarıyla büyüyor bedenimde her gece, inciterek sarıyor yüreğimin yalnızlığını... Yokluğun bir rüzgardır şimdi eser gönlümün soğuk duvarlarına her gece. Gözyaşlarım yağmurlara karışır, yağmurlar gözyaşlarıma, düşer damla damla yitirilmiş sevda közlerine... Hani hatırlar mısın? Masal güzeli nineciğin o akşam aşkımız için anlattığı masalı! Bu masalı her hatırladığımda yüreğim yanıyor yağmur saçlı kız... Karlar Prensi İle Güneşin Kızı “Karlar prensi güneşin kızına aşık olmuş. lakin birleşmelerine olanak yokmuş. biri soğuğun prensi biride ateşin kaynağı. karlar prensi birgün dayanamamış koşmuş sevgilisine ve kucaklamış onu. o andada eriyivermiş sevgilisinin kollarında. işte dünyaya ilk yağmur o zaman yağmış. bundan sonrada ne zaman yağmur yağsa güneş matem tutup ortadan kaybolurmuş. yağmur bitiminde ise gökkuşağı dünyanın bu en büyük aşkı anısına gökyüzünü sararmış boydan boyaaa...” Özlem tek yönlü uzun bir yol işte Yağmur saçlı kız, gidipte dönüşü olmayan... Aklıma düştükçe bakışların, bir hüzün şarkısı kırılır kalbimde, ki, canıma batıyor kırıkları her defasında.. Hiç çiçeklenmiyor dallarım artık, meyve de vermiyor. Kalbimin batısında battı güneş, doğusunda ise güneş yok... Ah yıllar ah! Şarkılardaki gibi her şeyi yıpratır, yorar, yaşlandırır ve alıp götürür bilinmeyen bir meçhule doğru... Nuri CAN www.nuricann.com Yokluğun Buz Gibi soğuk Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... "Üşüme" diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... "Özledim" deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim. Kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna, ağlasaydım doya doya ... Geçerdi üşümesi yüreğimin, geçerdi üşümesi içimin, kirpiklerimde yağmurlar dumanlanmazdı biliyorum... Seninle suları yeşil bir ırmağın kıyısında buluşmak, saçlarının kokusundan öpmek, içime çekmek ve serin soluğundan içmek, sana sarılmak, kucaklamak, uçmak isterdim… Ama nafile, aramızdaki bütün yollar kapalı... Bütün dallar kesik... Yokluğun buz gibi soğuk... Üşüyorum... Yüreğim de donmuş sanki. Gözlerimde... Ateşler içinde bedenim... Öyle bir üşüme ki, hiç bir şey ısıtmıyor artık. Bütün uzuvlarım uyuşmuş. Ezip geçiyor ruhumu acılar... Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi. Kirpikleri kırılan bir zamanın teninde, ağrılı şiirler topluyorum gecelere şimdi... Bilirim, sevmek ve özlemek bir ateşe dokunmaktır; yakmaktır yüreğini yangınlarda. Ama ben üşüyorum. Yokluğun buz gibi soğuk. Yakacak bir şeyimde yok… Ağlıyorum, buza dönüşüyor gözyaşlarım… Ağlıyorum, akıp gidiyor gözyaşlarım çağlayanlara… Bakakalıyorum ardından çaresiz… Ah! bir el olsan dokunsan alnıma, okşasan saçlarımı bir anne şefkatiyle.. Geçerdi ağrısı başımın, geçerdi biliyorum... Bir gül olsaydın bahçemde, koklasaydım nefes nefes, çekseydim içime derin derin... Bir göz olup baksaydın gözlerime, çekip alsaydın içindeki hüznü... Ah! bir bilsen nasıl sevinirdi yüreğim, nasıl sevinirdi dudağımdaki gelincik, kapımdaki akasya... Susuyorum artık derin derin... Ve sessizce soluyorum bir hazan yaprağı gibi... Oysa ne kadar çok hasretim konuşmaya, anlatmaya anlaşılmaya... Oysa ne çok istiyorum, tüm bedenimden söküp almanı yalnızlığımı, hicranımı bir tılsımla... Yüreğim kanrevan, dikenler acımasız, ayaklarım kırık koşamıyorum artık doruklara, menzil uzak... Gel. Yüreğim ol seher gülüm, her ölümümde bana yeniden hayat ver. Elim ol, ayağım ol, canım ol... Gecem - gündüzüm ol... Ağlayan gözlerim ol her damlada yeniden doğur beni, yeniden doğur umudumu. Her öldüğümde yeniden yarat ki, seni ne kadar özlediğimi anlatayım yeryüzündeki bütün canlı cansız varlıklara, ne kadar çok sevdiğimi ... Önce sen gel sevgilim solmadan resimler, şiirler sislenmeden... İslenmeden geceler ... Sonra ölüm gelsin... Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi. Nuri CAN www.nuricann.com Boynumda Kendi Ellerim Gözlerim çocukları yoksul bir ülke şimdi içimin kızıllığınca gül ve yangın dalında unutulmuş bir üzüm tanesiyim belki belki bir söğüt dalının efil efil titreyen yaprağıyım uzak bir iklimde esip geçen rüzgarlara ağıt yakan bir gün çözüp bakışlarımı tel tel kirpiklerimden elif elif ağlayan gümüş saçlı bir anneye bağışlayacağım son kez ağlayacağım belki düşerken sevdanın eşiğine varsın bağışlamasın beni hayat ki, ay uzak tepelerin ardına çekilsin çarpa çarpa dövsün kıyılarımı acılar yarasına figan düşsün kırlangıçların eriyip gitsin hüzünlü bakışlarımda ne varsa yokluğuma kahırlanmayacaksa bu kent ah! çekmeyecekse ardımda kalan anılar Ah! ey yarasında nehirler fışkıran kalbim susuyorum işte acılara akan bir sesle hayat ki, ateşten bir ip boynumda koynumda buzdan bir top ne zaman doğrulsam dokuz yerimden vururlar beni biliyorum her susuşun ardında bir yalnızlık var bir özlem, bir kahır var bilinsin ki, bir yanı yangındır susuşlarımın, bir yanı ölüm aşkın kor ateşlerinde sınanmış bir semenderim ben her gece kalbimin ortasında bir çöl çiçeği açar adı Leyla bir yanı Yusuf’tur acılarımın bir yanı Züleyha yolları beklemekten yorgun, yıllara gözyaşı dökmekten hüzünlü yüzüm, aykırı sakalımla ondandır dünyanın orta yerinde kederli bir dağ gibi duruşum siyahlar giyinişim, saçlarımı taramayışım bir yaban gülü gibi ıssızda ağlayışım bir derviş gibi yakışım kalbimi, boynumu büküp bakışım ondandır bunca incinmişliğim ondan kemirirken içimi utangaç ulalar heyulasında geçmişim susuyorum ki, acıma kimseler merhamet etmesin çünkü hep sevgilerden aldım suların derin akışını ve nakışını yüreği elmas bir kızın dantelinden söktüm biliyorum yangınlar kentinde kıvılcımlar bir sevdadır gül yaprağına konmuş bütün yıldızlar sırtını dönmüş bana, ayda küs hayat bu işte ey kalbim bir varmış bir yokmuş varsın kirpiklerimden acı dökülsün yüreğimde büyüttüğüm kır menekşeleri için son bir damla su istiyorum senden ey kalbim allah aşkına bu çölleri sen yarattın iflah olmaz ömrüme senden aldım bu kadar sevmeyi, özlemeyi, kahrolmayı şimdi boynumda kendi ellerim bağışlama beni tükenmiş ümitlere yeni vahalar gerekmiyor çünkü her bahar kuşlar kanat çırpınca özgürlüklere sesler gelince karlı dağların ardından türkü ırmaklarında ve ben uzanıp durduğumda yatağıma ince bir su gibi ıssız sorun kalbime özlemek nedir, acı nedir, hüzün nedir yasaksa aşk titreyen yüreklerin deltasında varsın kurusun güller, sular kararsın, kumlar yansın bir çöl akşamıyım artık bıçak keskinliğinde yakınmadan esip geçiyor düşlerim savunmasızım, sus ey kalbim intizarın sende kalsın gizle, vuslatı arzulayan bir kor ol yan kalbim, kimse bilmesin bütün çığlıklarını kuşansın gelsin ölüm Nuri CAN Toplan Gidiyoruz Ey Kalbim Haydi toplan akşam oldu vakit doldu toplan gidiyoruz ey kalbim kırkikindi yağmurlarına kalamam kaldıramam bunca ağrıyı, ihaneti biliyorum kirlenmiş hiç bir bakışta, yer yok bana bu yüzdendir ceylanlara küsmüşlüğüm sevdalara küsmüşlüğüm bu yüzden bir gül yaprağı bulup sarmak için yaramı çekip gidiyorum buralardan içimdeki cesetleri çiğneyerek kalbimdeki mahşere bak akşam vakit tamam duruldu işte bulanık denizler dürüp ömrümün defterini toplan gidiyoruz ey kalbim yorgunum bir sonbahar ezgisi gibi bekleyemem son yaprakta sevgisi iğdiş edilmiş tarihlere koma beni ey kalbim bak güz yağmurları iniyor acılar ve ihanetler üstüne çırılçıplak ve sevgisiz kalmış bir şiirim kimsesiz bir kış ortasında ne gülen gözleri ısıtıyor artık çocukların ne de sevdalı bakışları yeniyetme aşıkların bütün dinlerden kovuldum bütün ülkelerden bütün yüreklerden kovuldum (*)”Aliye gülümsesem Muaviye öldürür beni” hangi tanrıya sığınsam yaramın merhemi yok biliyorum kirlenmiş hiç bir bakışta, yer yok bana bu yüzdendir ceylanlara küsmüşlüğüm sevdalara küsmüşlüğüm bu yüzden yeni bir gül yaprağı bulup sarmak için yaramı sevdalı bir kuş yükleyip kanatlarına acılarımı alıp gitsin beni buralardan hamuru çürümüş dostluğun, vefanın, aşkın vefasız mevsimlere bırakma beni ey kalbim ağlatma beni sevda kapılarında ***** kapılarında eğme boynumu kurşunlar sıkılsada canevime çiğnetme yoksulluğumu ayaklar altında bırak başım dik, içim ezik kalsın onurlulara mahsus bir makamda ağırla beni satılmışlığın, alçaklığın, ihanetin ortasında koma biliyorum bu düş sığmaz kirlenmiş sokaklara bu sevda sığmaz bakmayın gözlerime nasıl saklarım yüreğimdeki incinmişlikleri kınalı bir kelebek konunca saçlarıma ah! Benim de hayallerim vardı baharlarım vardı, yazlarım vardı kuşlar göçüp gitti yüreğimden gökyüzüm yaralı kaldı bir isyan giydirip gözlerime dipsiz uçurumlara yuvarladım umutlarımı aşk diyordum talan oldu, yalan oldu ömrüm tınısı kırık bir keman sızısıyım artık yok gideceğim başka bir liman bak duruldu işte bulanık denizler haydi toplan vakit tamam toplan gidiyoruz ey kalbim boşalsın ince duygularımın sırtındaki yük paranın sevgiye ihanetini gördüm insanın önünde diz çöküp ibadetini dünler harabe yarınlar umut değil hüznün neresinden dönsem, kırgınım öpmeye uzandığım bütün dudaklar frengili Nuri CAN Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 tek kelimeyle harika bir topic olmus tekrar tebrikler sonsuz sevgiler Alıntı
Φ CILGIN Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 tşk ler cok güzel şiirler Alıntı
Φ di-lara Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2005 Varsın Neyler Elem Üflesin Varsın neyler elem üflesin sazlar vedâ kemanlar cefâ alevden bir kor olsun yaksın sinemi ayrılık beklerim ben ey gönlümün nakışı kalbimin atışı beklerim ben Hadi git varsın hazan olsun dökülsün yapraklar devrilsin çam ağaçları bastırıp göğsüme acılarımı bağrımı verip ateşlere beklerim ben varsın bir ömre bedel olsun aşk ey gönlümün telaşı gözümün ışığı yar Git varsın uçsun hüzün kuşları mor kelebekler sığırcık kuşları beklerim ben ey içimin hasreti göğsümün ateşi yar Varsın yokuşa sürsün hayat gün karanlığa rüzgar esmesin bahar gelmesin küssün dünyaya yüreğim. gözlerimde ay ellerimde yıldızlar deli bir buluta yükleyip umudumu beklerim ben ey bağrımın taşı gözümün yaşı yar Git boynu bükük çiçekler gibi eğip başımı önüme hep ağlayayım Varsın kokmasın gül bahçeler gazel döksün çöle dönsün nevbahar ey yar varsın neyler elem üflesin sazlar vedâ kemanlar cefâ alevden bir kor olsun yaksın sinemi geda beklerim ben ey gönlümün nakışı kalbimin atışı beklerim ben Yeterki ecel gelmesin dağ devrilmesin beklerim ben unutulmuş istasyonların trenlerinde taşınan kimselerin el sallamadığı kimselerin karşılamadığı yalnızlarımla... Nuri CAN www.nuricann.com Alıntı
Φ di-lara Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2008 . Ne Giysek Yakışmıyor Hüzünden Başka Yüzümüzü sulara bıraktık hayallerimizi sıvası dökülmüş duvarlara sardıkça yangınlar içimizi yoksul bir yaşamın cenderesinde yaralarımız üşüdü... Önce miydi, sonra mıydı, kar mıydı? yağmur muydu? bilemedik? üşüdükçe içimize çöktü sis... Hep sancısını çektik kahreden hayatın ne giysek yakışmıyor hüzünden başka eğilip bakmaya korktuğumuz, sahipsiz mezarlara döndü içimiz. her akşam tanımadığımız bir hicran görmediğimiz bir ıstırap çaldı kapımızı... Kalbimizi bir vefasız, ömrümüzü bir hayırsız aldı hayatın çıkmazında hep teselli aradık buruk gülümsemeler dindirebilir mi hüznü ah! Can? kime ne verebiliriz ki, gönül mü? ömür mü? can mı? mal mı? yok, yok yüreğimizden başka servetimiz Her baktığımız göz yuttu gönlümüzü hançerini sapladı her tuttuğumuz el hangi adaya sığınsak ihanet kokuyor. nereye gidebiliriz ki ah! Can, yüreğimizden başka sokaklar çıkmaz sokak ömrümüzde, kahretsin... Çıktığımız her yolculukta düştüğümüz her kalabalıkta ıssız bir kıyıda üşüdü ömrümüz yetim ruhumuz, nemli gözlerimizle her gece sarılıp bir hayale, yalnızlığımızı alıp bastık bağrımıza... Yetimdik mevsimlerin koynunda, yaralıydık acılarla yattık, acılarla kalktık, bir ömür acılara acılar kattık. kurudu gözpınarlarımız, karanlığı siper edip gözlerimize yüreğimizle ağladık. Kimsesiz bir çocuğun yüreğine çizip resimlerimizi kayıp mezarlara gömdük, yüzümüze siper ettiğimiz gülüşleri ve yükleyip sevdalı bir kuşun kanadına kaygılarımızı ardında el açıp aşka ve acıya ağladık... Hep yüreğimizde saklı tuttuk sevgimizi, gözlerimizde, yüzümüzün hüznünde saklı tuttuk... gökyüzünü doldurup soluğumuza isyanımızı kilometrelere zincirleyip kayıp bir vadide idam ettik geçmişimizi... Gidenler dönmedi ah! Can solgun bir güz bahçesi renginde, boynu bükülü gelincikler gibi kaldık yaralı uçurumları birer birer koşarak boş yere yollara baktık, türküler yaktık kurudu gözpınarlarımız, yüreğimizle ağladık. Yaralı bir ülkeyiz şimdi, terkedilmiş bir şehir nehir nehir acılar damlıyor bedenimize önümüzde dağ dağ uçurumlar ardımızda ölümün ayak sesleri nasılda acıyor hayatımız ahh! Gurbet ki, kahreden yanımız acılara gömdüğümüz isyanımız derdimizi kime nasıl anlatırız, kimimiz var ki, ah! Can lime lime yüreğimiz, ilmik ilmik gözyaşlarımızdan başka… Hasret ki, göçmen kuşların kanadında taşıdığı gamdan bir dağ gibi oturmuş gözlerimize... buruk gülümsemeler dindire bilir mi hüznü ah! Can? kime ne anlatabiliriz ki, ağızdan çıkan her söz yaralıyor yüreğimizi.... . Nuri CAN . Alıntı
Φ di-lara Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2008 Sevdasına Yandığım Hayat sesli http://www.edebiyatdefteri.com/sesli_siirler/139801.mp3 Kalabalık kentler ürkütür yüreğimi uğultular doldurur beynimi yürüdükçe tüm gözlerden incinmiş bir bakış sızar istasyonlara kirli vagonlarda taşınan ince bir hüzün gibi ki, hep aynı yerimi burkan bu yüzü kirli şehirde kimse kimseyi sevmiyor bilmiyor avuçları kar çiçeği kokan bir çocuğun saçlarına dokunmayı şiirler okumayı bir alacaşafağa kaç kez ittiysem uçuruma yüreğimi bir çift göz gördüm deltalarda yalvaran bir ses kırıldı içimde yıllarca gizlediğim ayna kalbime batıyor şimdi kırıkları nehirler boyu kanıyorum ateşler boyu yanıyorum alın götürün beni buralardan allah aşkına dayanamıyorum nereye baksam denizi duman neye dokunsam ah hüznün acıyla öpüştüğü bir kıyıda kaldım yok, yok gidemem başka bir liman anla anla ve al bu acıları koy bir yana kör bir sevdanın imgeminde bir yanı Mecnun’dur çöllerimin bir yanı Leyla bir yanı Yusuf’tur zindanımın bir yanı Züleyha yorgunum her akşam yollara bakıp ağlamaktan yüregimde hasret ateşleri yakmaktan her kıyıda başka bir cehennem bekler beni nereye baksam güz bahçeleri nereye gitsem üstüme devrilir gök kime nasıl anlatırım sancıyan yanlarımı ah, kim anlar beni hasretin bin çeşidiyle delik deşik yüreğim kimsem de kalmadı halime ağlayacak yaralarımı saracak böyle boynu bükük duruşum ondan ondan bir yanım hep vurgun, hep yetim, hep kırgın ömrüm oy ömrüm oyy şiir cıvıltıları oysa gönül ormanımda yıldız ışıltıları uzanıpda tutamıyorum hüznün en kuyu gecelerde boğuldu sevinçlerim yıldızlar örtmüyor artık yaralarımı gözyaşlarımı saklamıyor en ucuz şarkılar yıkıyor ruhumu karanlık sularda unutulmuş bir sokak ortasında düş denizlerine bırakıyorum soluğumu ellerim üşüyor, yüreğim, gözlerim üşüyor dönüp bakmıyor kimse, bölüşmüyor sevinçlerini benimle uzak bir kıyıda tutsak kalıyor hayallerim bütün iskeleler yıkılıyor bütün iskeleler yıkılıyor hiç bir gemi almıyor beni bir damla gözyaşı olup akıyor yüreğim avuçlarıma yüreğim ki, deliboran, delipoyraz, kızılkan hasretim kızıl alev bir güldür yangınlara koparıp göğsümden ateşlere atıyorum hiç kimse çekip almıyor kalbimi ateşler içinde kanıyor en katı yerinde gece, yanıyor yüreğim yüreğim alev topu yüreğim kanrevan yüreğim nar yüreğim ateş yüreğim ah! tutunduğum dallar kırık sokulduğum kucak çiçek açmıyor aldırmıyor çığlıklarıma sevdasına yandığım hayat acının ve ateşin burgacında ince bir sızı gibi geçip gidiyor ömrüm nasıl katlanacaksa kalbim bunca ağrıya ömrüm oy ömrüm oy gülüm oy Nuri CAN Alıntı
Φ di-lara Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2008 En Haykırdığım Yerden Sustur Beni Ey AŞK yağmursuz bir çöl, susuz bir göl yolcusuz bir yolum ey aşk durmadan akrepler sızıyor içime ihanet yüklü kamyonlar geçiyor üzerimden. İçime acı yağıyor, dışıma kahır kan kusuyor duvarlar her öksürdüğümde dikiş tutmayan en ince yerinden yırtıldı kalbim solgun gelincikler sızıyor yaralarımdan şimdi durmadan kan kaybediyor ömrüm durmadan can kaybediyor ömrüm Ey! ömrümü verdiğim aşk, ey sebebi çilem bir bahar sevdasına koşarken kelebekler dallar bir rüzgar masalını anlatırken kuşlara duygulardan yapılmış bir darağacına asıyorum ömrümü dudaklarımı sonsuza mühürlüyorum aşkla öldür beni ey aşk öldür beni kırılgan düşlerime kar yağmadan düşmeden mahşer ateşi çocuk sevinçlere öldür beni ey aşk öldür beni ki, hüzün kokulu gidişler kalsın ardımda Yüreğim, gün be gün erirken hasretlere hayatın gri rengine ürperirken yapraklar kör bir bıçak mı zaman kırılmış aynalarda? söylenmemiş sözlerin ağrısı mı içimdeki fırtına? bu hüznümde taşıdığım, kırılgan duygular oteryosu nedir söyler misin? Kirlendi hayalimdeki uçuk mavi ey ömrüm vuruldu en güzel düş martısı denizlerin konuşmak artık bir şey anlatmıyor kimselere ey dünya varsın sessiz kalmış çığıklar örtsün bedenimi en haykırdığım yerden sustur beni ey aşk ey sebebi ezam, cennetim, cehennemim solgun bir gül gibi sustur beni varsın susuşum kendime küsüşüm dünyaya isyanım hayatın sancısına olsun anla Anla ve Öldür beni teneşirlere yatır son arzumu ölümsüz aşklara, adsız sevgilere kalsın sevdam... Nuri CAN Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.