Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2008 Ne zaman çocuklaşsam; İnsan oluyorum...” Ali KÜÇÜK Bak çocuk Madem geldin dünyaya Sakın ha bildiklerini unutma Öğrendikçe küçüleceksin Bu güne dönmek isteyeceksin Bebek gözünde Gökyüzünü izleyeceksin... Bak çocuk Çabuk büyü Tuttuğun eli Baktığın gözü Dediğin sözü bil, Sömürme insanı ... Bak çocuk Paylaş ekmeğini, Öfkeni ve sevgini Susma Bükme boynunu Yere bakma konuşurken Korkularımı sunma bana, Bulutlara çık Yıldızlarda sallan Güneşi tut ellerinde Denizde uyu Ama lütfen çabuk büyü Dağ oldu bilgi Eteğinde kaldık Koşmaya zaman yok Çığlığına kanat taktık... Bak çocuk Üretmelisin, yeşertmelisin çölü Sevdalanmalısın Ekmeğin ana sütü tadında olmalı Kul olmadan kula Onurla yaşamalısın, Durdurup savaşları Yeni bir dünya kurmalısın... Bak çocuk Yarınlar oluyor Ellerin elimde uyuyabilirim Tutunamıyorum biraz eğil, Sesinle bölünsün uykum Silahlarla değil.... Bak çocuk Emeğimde sen varsın Yüreğimde sen Bir sevda ürünüsün Bunu öğren Tertemiz gökyüzü Uçabilirsin artık Savaşlar olmayacak Silahları, güllere astık... alıntı Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2008 bu sayfayı acanın ellerine yüreğine sağlık Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2008 Hasan İzettin Dinamo (1909-1989) Yetmiş İkinci Sonnet Sen bir dişisin, doğa gibi güçlü bir dişi Ne güzel okşar insanı ekmek dağıtan ellerin. Pembe gül yaprağı tırnakların, apak fildişi Parmakların altında soluk alır sevinç derin derin. Ardında günlük yemek kokusunu, çay fincanlarının Yeni tanımış bir durumun var eski bir düşü. Yeşil çimenlerinde uzanmak için aşk anlarının İster bir kez daha şiirle gerçeğin dövüşü. Duyarım seni kovaladığım teke kokusunu Her gün Pan gibi hırsla meşe ormanında Aşk çağlar etlerinin gümüş dumanında... Bir gölgelik kır çiçeklerinin beneklediği Kalbimin küt küt atarak seni beklediği Bu yerlere kaçarak gel bir akşamüstü olsun. Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2008 Öndeyiş Bedenim üşür, yüreğim sızlar. Ah kavaklar, kavaklar... Beni hoyrat bir makasla Eski bir fotoğraftan oydular. Orda kaldı yanağımın yarısı, Kendini boşlukla tamamlar. Omuzumda bir kesik el, Ki durmadan kanar. Ah kavaklar, kavaklar... Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar. Sis.. Özenle boyadım ipliğini sevginin, Gidip de bulamamanın incinmiş rengine. Sisi gümüş bir rüzgarla tepelerden eğirdim, Dokudum yalnızlığın bu serin kumaşını, Sesime ayrılıklardan bir gömlek diktim. Ölümü tastamam ezberledim de geldim, Dilimde bu buruk türkü tadıyla Bilmem ki buradan nereye giderim. Sonunda kendime bir top yangın edindim, Soluğumla besledim dudağımın ucunda. Ömrümün külüydü savrulan hep ardımda, Örterek yavaş yavaş bıraktığım izleri Yanmış bir günün sürüklenen kanatlarıyla. Koştum, durmadan koştum o küçük yangınımla, Adımın çaresiz kıyılarında kendi göğümü bulmaya. Metin Altıok Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2008 Erdal Alova Gül GiçeĞinin Anlattıkları Burada Bu bahcede Gokyuzu. Gunes. Ve ben. Barislara katildim olulere takildim Tanklarla gectiler ustumden Uc kurusa satildim bir mektuba konuldum Asklarla gectiler ustumden Sevgilim guldur, dedi biri gul guldur, dedi oteki Sozlerle gectiler ustumden Bos yastiga islendim goz yasina es oldum Hasretle gectiler ustumden Sevmeyince bitmezdim yel beni doktu bin bicime el beni Atesle gectiler ustumden Bir cocuk bunlari dinledi bir elinde kagit, bir elinde kalemi Siirlerle gectiler ustumden Burada Bu bahcede Gokyuzu. gunes. Ve Menekse. Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2008 Erdal Alova (1952) Kaktüs Kadın Fırlatıyor iğnelerini kaktüs kadın Sarınca bir erkek kokusu tuz çölünü Baldıranlar akıyor memelerinden Kıl damarlarında yeşil zencar Bakışı bir ısırganlar gecesi Sesinin sabahında okunmamış kitaplar Bir erkekçik kuşu yiyor Bacağındaki kısırböceğini Fırlatıyor iğnelerini kaktüs kadın Günleri Yaşam süsü verilmiş bir intihar Yanılgı Yetişmez gülüşlerin sarılışı ne de anlayışın adımlardan bir çizgi olduğu yaşamın yetişmez anlatmaya sesinin kırılışını gözlerinin parçalanışını alışmadıkları bir soğuktan. Gün bir ağartıyla karşılar pencerenden seyreder gövdeni alaycı serinliğiyle der: "Her şey yeniden başlayacak, yeniden sen dokunuşlarını getir doğmamış aşkların ben yayayım çıplaklığımda Geçmiş Zaman'ı." Ve gürültüsü sarar çevreni seslerin, gölgelerin alırlar seni uzayan bir yorgunluğa bırakırlar büyüyen ayçasına gecelerin. Sanırsın kimse görmedi ayla başbaşa kalırken bilmediler ince bir camdan yapıldığını gülüşlerin çünkü kimseler geçemedi dişlerinden öteye dediler: "Bu gökyüzü bize yeter! Ama ben, kargınmış çocuğu düşlerin sanrıların geometri bozguncusu, büyücüsü kokuların dinlerim taşların altında yatan yüreğimle gövdenin kıvrımlarını, titreşen sokakları giyerim lacivert geceden gömleğimi derim: "Ey kent, gel dans edelim seninle!" paylaşırım seni akışan bir çığıltıda sanırsın kimse görmedi gözyaşın bıçaklanırken paylaşırım, en güzel sesleri vermek için sana. I Ben bir yaban atıyım Serseri rüzgârlardan doğma Ömrüm benim, şu rodeoda. Sarhoş bir denizanasıyım Geçiyorum Budanmış budunlar arasından Ömrüm benim Uyur gibi yapan çocuğun Bütün duydukları. Bir elim orgda Bir elimde orak Geçiyorum dünyadan Turnede bir oyuncuyum Uyandığı şehri tanımayan Yaşım yok Adım hiç Erdal olmadı benim Kötü tarif edilmiş Bir adres gibi Dolaşıyorum gövdemi Geçiyorum yıllardan Unutmaktan yorgun Beynim bir sonbahar sarayı Kızgın kelimelerden bir kovan Yunuslar gibi sıçrıyor Aklımda dizeler Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 21 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 21 Ağustos , 2008 bu ara artık yalnayak çırılçıplak çocukların ruhuyum basarken yüreğimi bu ateşten kumlara kusacak şehrin kuytusunda ihanet kusacak acısını karanlık kuyum koyarken alnımı uçurumlara ve ben şiirler kurban ederken seni seviyorumlara kedere batmışken öyküm kanatmışken içimde yeni bir yara çıkamam yağmurlara çıkamam öyle yapayalnız öyle boynubüküğüm bu ara ne bayram ne tatil ne izin uzak yollardan karışmak için mi geldim kumlarına akdenizin sığınmak için mi dalgalara ne şiir çare artık ne üst üste sigara ya gerçek değil benim gördüğüm ya ben çok kötüyüm bu ara şimdi dünyaya en çok yakışan ölüm ve bana yazgı olan aşk nasıl barışabilir öpüşür mü bir daha karanlıkla şafak paylaşır mı yeniden şiiri günüm ateşten bir dilim olmalıydı herşeyi söyleyecek ya da konuşan bir gülüm olmalıydı sana verecek ya da sen hiç susmamalıydın işte karanlığımdasın düşlerimde bağrımdasın yazgımsın sen son sınavım son aşkım bazen küçük kardeşim bazen ilk aşkım sen bütün aşklarım çocuk yanıma annem yüreğimdeki cennet kanımdaki cehennem susma artık bakıp bakıp uzaklara şimdi seninle gerçekten yaşamak vardı ve şiiri tam burada bırakmak ve çıkmak yağmurlara yağmurlara. Sıtkı Caney Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2008 Bazen bir şarkıya dalar hüzünleniriz. Bazen eski bir anıya.. Bazen tatlı bir gülümseme gelir aklımıza bazen tatlı bir buse... Hepsinde sevginin izleri vardır, geçmişte kalan ama hala yaşanan... Şimdi herşeyi bir kenara bırakın! Ve geçmişte kalan tatlı bir anınızı düşünün. Düşünün hadi.. Tamam.. Şimdi o anınıza geri dönün ve yine aynı şeyleri yaşamaya çalışın.. Mutlu oluyorsunuz, değil mi? İşte bunun sebebi, içinizdeki o sevgi pınarıdır. Bazen geçmişte yaşanan acı olaylar gelir aklımıza. Düşünürüz! Acı ile dolar yüreğimiz. Ama yine de mutlu olmaya çalışırız. Çünkü yüreğimizde hala sevgi kıpırtıları vardır. İşte, bu sevgi yener geçmişte yaşadığımız acı izleri. Çoğu zaman haksızlıklarla karşılaşırız, kötülüklerle, yalanlarla, acılarla.. Ve bir an içimizdeki o sevgi bile zaptedemez bizi. Karşılık vermek isteriz yapılan haksızlığa, kötülüğe. Bu dünyada,arkamızdan övgüyle söz edilecek bir olay varsa, o da sevgi adına yaptığımız bir olay olacaktır. Çünkü herşey bu dünyada kalır. Hiç kimse çok sevdiği bir şeyi beraberinde götüremez. Ancak, yaptığı ve yapacağı kalıcı şeyler, ona çok şey kazandırır. Sevgi adına yapılan kalıcı şeyler ne olabilir? Bu soruya aslında bir çok cevap verilebilir. İnsanları sevmek,onlarla iyi geçinmek, sevgiye inanarak yaşamak bile, sevgi adına yapılmış kalıcı şeylerdir. Tabi sevgiyi, sadece hissetmek yerine, bunu uygulamaya geçirmek daha kalıcı olur.Sevgiyi uygulamaya geçirmek, sevgiyi hissederek yaşamaktır. Sevgiyi yoğun olarak yaşayan biri, zaten sevgi adına iyi birşeyler yapıyor demektir. Elimizden geldiğince sevgiyi doya doya yaşayalım! Sevgiyi yaşadıkça, yaşam daha da renklenir. Kişinin mutlu olabileceği bir kozu olur elinde. Sevgi bir umuttur, sevgi mutluluktur... Sevgiyi ifade etmek çok basittir. Annemize sarılmak bile bir sevgidir... Sıcak bir gülümseme, bir sevgi ifadesidir. Bunları yapmak çok mu zor? Sevgiye inanan için hiç te zor değil. Sevgide ayıp olmaz. Bırakın çıksın içinizdeki duygular. Göstersin kendini insanlara. Onlar da mutlu olsun, sizin mutlu olduğunuz gibi. Unutmayın ki; Sevgi öğrenilmez.. Sevgi öğretilmez... O, zaten insanın içinde var olan bir duygudur. Ama o duyguların dışa vurulabilmesi için yardımcı olunur. O duyguların herkese aşılanması için... Bazen bir çocuk görürüz.. Yapayanlız, soğukta, aç ve çaresiz... Hüzünleniriz, gitmek isteriz yanına, kucaklamak, okşamak gelir içimizden çocuğu. Yardım etmek isteriz ona. Kimsesizdir, sevgiye muhtaçtır diye.. Ama çoğu zaman gidemeyiz yanına. Birşey engeller bizi. İçimizde ona karşı yoğun duygular hissederiz ama bunu harekete geçiremeyiz. Sanki "mutlaka başka biri yardım eder" düşüncesine kapılırız. Ama o an düşünemeyiz, o "başka biri" nin biz olmamız gerektiğini. Sevgiyi uygulamaya geçirmek , "başka biri" nin yapacağı şeyi, bizim yapmamızdır. Sevgi, bu şekilde aşılanır.. Sevgi ancak o "başka biri" nin yapacağı şeyi, kendimizin yapmasıyla gerçekleşir, "başka biri" ni beklemeyin... Çünkü "başka biri "de, "bir başka biri" ni bekleyecektir.. Ve o çocuk, hep "birilerinin" sevgisine hasret yaşamaya mahkum olacaktır.. Sevginizi göstermek için geç kalmayın... Unutmayın ! Sevgi öğrenilmez... Sevgi öğretilmez... Sevginizi paylaşın... Herkes ortak olsun sevginize... Sevgi paylaşılınca kutsallaşır...* Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2008 YaĞmUr tanesi...* *Sanki o koca bir ağaçtıda bizde dallarıydık.. Küçücük fidan olarak büyüdüm kollarında. Zaman nasılda akıp geçti.. Bahar geldi, yaz geldi, kış geldi.... Arada dökülen onca yaprak onca hayat geçti.. Ben ağacıma öyle bir sarıldımki hiç düşmem hiç kopmam sandım.. Artık koskocaman bir daldım benimde ağaca kazandırdığım yapraklarım baharda açtığım çiçeklerim vardı... Bilemedim bir rüzgara kapılıp gidebileceğimi.. Birgün ansızın bir fırtına koptu. Ben ağacıma sarıldıkça rüzgar beni kendi içinde savurdu... Kimbilir belkide mutluydum. Belkide o agacın dallarından biri değilde bağımsız olmak istiyordum.. Gün geldi o rüzgarla çekip gittim gün geldi kendime dur dedim... Ama en çok neye acıdı biliyormusun yüreğim? Rüzgar beni savurduğu yerde yalnız ve amansız bıraktı.. Oysa ben onunla yeni bir dünyada yer almayı istemiştim.. İşte o zaman dur dedim kendime bitmiş tükenmişsin, haketmedin bu yalnızlıkları.. Haketmedin beklemeleri... Bir rüzgara kapılıp gittin delicesine,, ne o rüzgar unuttumu seni... Geç oldu ama anladım hiçbir rüzgar için ağacını bırakıp gitme.. Şimdi küçük bir fidanım rüzgarın beni savurduğu yerde yeni bir umutla gelen yağmur taneleri yüreğime aktı... Hani son bahar ölüm demektir yaa.. İşte o ıslak yaprakların altında beni yeniden yaşattı... Asla ümitsizliğe kapılma mutlaka bir yerlerde seni hayata döndürecek bir yağmur tanesi vardır..........* alıntı Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2008 Zamansız gözlerini ufka dikişin var ya Beni benden edişin Hesap vermeden Sormadan Söylemeden sevişin Buğulu gözlerinde Bakışların beni bırakır gider ya Sadece Sadece sen yokken kendime gelişim Umulmadık bir yerinde hayatın Ciğerlerini söküp atarcasına Kalbindekileri haykıracakmış gibi Karşımda duruşun Ve bir kelime bile etmeden Çekip gidişin Ve susuşun var ya... Şakağıma dayanmış bir namlunun Tetiğini çekmeyişin Oluk oluk cana hayat veren kanı Şahdamarda kesişin Ve beni benden edişin En yaşanacak zamanında yaşanmamışlıkların Çekip gidişin Ve aşktan ölürken dahi Sevmiyorum deyişin Ve günahsız gidişin Beni günaha sokar ya... Uğur Arslan Alıntı
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2008 Her yeni doğan günde umutlarla dolu geleceğe düşler ülkesinde bir yolculuğa adım atarsınız ayaklarınız kesilir yerden farkında olmadan uzaklaşırsınız bu diyardan ve kendinizden belki de daha çok yaklaşırsınız kendinize ... Bir türlü çözemezsiniz üç bilinmeyenli denklemi ve saatin kadrana vurduğu her saniyede pek çok soruya da cevap verirsiniz o anda… Mutlusunuz ya da mutluluk oyunu oynarsınız ve irkilirsiniz derinden gelen bir sesle kulağınıza ilişen kelimeleri algılamakta zorluk çekersiniz bir anda gözleriniz dolar, başınız döner serin sularda yanar kulaç attıkça dibe doğru yol aldığınızı hissedersiniz… Bitap düşmüştür beden göğsünüzde filler oturmakta neden ararsınız sebepsiz yorgunluğunuza oysa siz yormuşsunuzdur kendinizi… Bitip tükenmek bilmeyen sorular rüyalarınızı da çalmıştır artık günler geceleri kovalar sorular soruları cevapladığınızı düşündüğünüz her sorunun ardından uzatırsınız elinizi bir yıldıza ve düşersiniz bir kat daha boşluğa… Girdabın göbeğine hoş geldiniz yutkunun, çözülür belki boğazınızdaki düğümler ve bilin ki kurtuluş yok bu kısır döngüden… Son kalan güçlü damar atağa geçtiğinde yıkın benliğinizin ardındaki duvarları titre ve kendine gel deyip koşun özgürlüğünüze hediyesi SİZ olacaksınız…. * alıntı Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2008 Seni günlere böldüm, seni aylara Daha yıllara, yüzyıllara bölecegim Ve her zaman söyleyecegim ki beni anla Böyle eskitilmis de olsa bu kalbi Minesi çatlamıs bir diş gibi durduracagım karsında. Siirler söylenir, siirler biter Biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da Kahverengi avuçlarına mı gözlerinin Tam oradan mı kahverengi yagan bir aydınlıga. Bütün günler yenilesir her bekleyiste Ve bütün dünler, bütün geçmisler Kapını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok Çaresiz, benim sana gelisim de hep böyle. Dün aksama dogru turuncu bir bulut geçti Sonra bütün bulutlar hep birden geçti Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime. E.Cansever.. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2008 Ne dogan güne hükmüm geçer, Ne halden anlayan bulunur; Ah aklımdan ölümüm geçer; Sonra bu kus, bu bahçe, bu nur. Ve gönül Tanrısına der ki: Pervam yok verdigin elemden; Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden! C.S.Tarancı Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2008 Nerden niçin mi geldim Bilmeden bir şey diyemem, ya siz Hem hiç önemli değil Geldim, yer açtılar, oturdum Girip çıkanlar vardı Zaten ben geldiğimde Başka şeyler de vardı, ekmek gibi, su gibi Gülüşler öpüşler ne bileyim hepsi Doğrusu anlamadım bir düğün dernek mi Sonra da kimileri düşünceli, durgundu Gidenler neye gitti doğrusu anlamadım Zaten ben geldiğimde Bir luna-park mı bir konser bir gösteri Bilmem pek anlamadım önüm kalabalıktı Sıkıştığım yerde vakit çabuk geçti Bak dediler baktım pek bir şey göremedim Hem her yer karanlıktı Zaten ben geldiğimde Benim tek düşüncem büzüldüğüm köşede Nasıl çekip gideceğim kalk git dediklerinde Çünkü çıkmak sıkışık sıralardan mesele Kalkacaklar yol vermeye bakacaklar ardımdan Az mı söylendilerdi şuracığa ilişirken Zaten ben geldiğimde B.Necatigil. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2008 yollar uzak ay bedir sırtımda gümüş hançer yürürüm de ölemem kan damlatır karanfil. usulca mavi bir kar kara geceye düşer tutuşur fundalıklar gelir kalbimi yakar. gün olur belki öper ay ışığı acıyı o yaralı cerenler yanık sulara iner. yollar uzak ay bedir sırtımda gümüş hançer yürürüm de ölemem kan damlatır karanfil B.Aysan.. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2008 incecikti gül dalıydı dokunsam kırılacaktı dokunmadım kurudu gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını neden akşam oluyorum tren kalkınca kırlangıçlar birdenbire çekip gidince mendiller sallanınca neden tıkanıyorum öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki az önceki çiçekler nasıl da diken diken gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç o sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik bitti o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz günler devlet alacağı, yıllar bir kadehcik buzlu rakı oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı nerde şimdi nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç H.H.Korkmazgil. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 sana diyeceklerim vardı ne çabuk bitti gece yeni bir ayrılığa açıldı pencere sana seveceklerim vardı esrikliğim. çıplaklığım. terim iki yanım uçurum böyle nasıl çekip gidersin gel.. atma beni sensizliğin koylarına boğulurum gölgen yüzüme düştü yüzümden gözüm düştü neyin nesi bu ayrılık kahır canıma düştü gel.. sürme beni ekinsizliğin toprağına kururum bir yanım gül kopması öbür yanım dalsız ağaç kurudu ırmaklarım bak yağamıyorum bulutuma gel.. ağlat beni mendilene sevdanın ve kazı tırnağınla çürüyen yanlarını hayatın serçe kanatlarında hırçın çığlıkları büyür sevdanın ayrılık ekmiş özlem biçmiş bu kadar yaşım darmadağın gel.. topla beni alfabesinden ömrün çoğalayım yıldızı süpürülmüş sabahlarda güneşli çocuğun gibi büyürüm koynunda sığınıp dudaklarına dilin olurum suskunluğunda gel.. sar beni rengine gözlerinin yanayım günortasında havalarımda sis var yüzümün tülü yanık kuşatılmış bir kentte direnen bir tutsağım çakıltaşı tuz ve kum gel.. yaz beni kanadına martıların savrulayım yakamozlardaki ışık sensin martılardaki hüzün ben yelkeni kırık bir sevda nasıl boğuşur dalgalarla gel.. yarınla beni geçmiş denilen yamalı bir bohça ılık nefesinle okşa yüzümü çokla sevdamın ayakizini kim umursar yoksa dalından düşen yaprağın öyküsünü gel.. çiçekle beni saksısında aşkın güzelleşeyim gittiğin yollar kadar uzarım söylediğin şarkılar kadar susarım bulutuna yağan yağmur olur kendi kendimi boğarım gel.. çaresizleme beni karşısında ölümün çürürüm senden sonrası ölüm ayrılık diye bir şey yok hem kimi inandırabilirsin terkederken beni öldürmediğine gel.. cinayetleme beni intihar aşka günahtır susamış bir çeşmeyim: paslı yağmursuz bir bulutum: puslu dalgasız bir denizim: sisli kıyılarım çalınmış martılar küskün kipriğimde mavi bir damladır hayat ağlasam sonum olacak gel.. hiçleme beni üzümdür şarabın tadı esrikliği hikayesi sabahları bozuluyor güzelliğim sen böyle giyinirken ayrılığı koşarken bensizliğe yaprağıma sonbahar düşüyor gel.. çirkinleme beni mutlu portreler çizelim güneşli yüzüne sabahın kelebek ıslığımla sararım tenini uzanıp körpe memelerinin arasına kovarım allahı romanımızdan bırak peygamberler oynasın eski oyunlarını biz tenimizin acıya direnişiyle kendi dünyamızı kendimiz kuralım gel.. dinsizle beni ezan sesleri çocukların oyun saati olsun umutla başlarız sabaha sevişen iki nehir gibi çoşkuyla karışırız güne ve çalıp her evin kapısını bir demet gül bırakırız önüne gel.. sokakla beni bakir bir dünya olmasın hayat sensiz sigara içerken kendimi içerim biraz da emdiğim nikotin savurduğum ömrüm olur vatkitsiz kavuşmalarla paylaşılmaz ki yalnızlık gel.. alevle beni eski bir mektup gibi yakalım saçını yalnızlığın (son söz) yüreğimin titrediği yer aşkın yarası yaşlı bir kuş çırpınır avucumda gökyüzü evimizin çatısı olacaktı yüzümüzde hayatla boğulurcasına bir kaynaşmışlık yüreğimizden aynı mezraya ırmaklar akacaktı ve rüzgarda ömrüme yağacaktı saçların gel.. kuşla beni uçalım birlikte yaşanmamış günlere.. Bayram Balcı.. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı Günlere geldim bunu bana öğretmediniz Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim Bunu bana söylemediniz İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler Bunu bana öğretmediniz Kardeşim İbrahim bana mermer putları Nasıl devireceğimi öğretmişti Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım Ama siz kağıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini nasıl sileceğimi öğretmediniz Bir kentten daha geçtim Buğdayları yakıyorlardı Yedikleri pirinçti Birbirlerine açılan borular gibi üfürüyorlardı Sonra birbirlerinden borular gibi çıkıyorlardı Pirinçler gibi çoğalıyorlardı Atlarını yalnız atlarını cana yakın buldum Öpüp çıkıp gittim yelelerini.. Sezai Karakoç.. Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 hayatı ihlal ediyorum bir bu kalmıştı yapmadığım itiraz mecbur hayata bizi temize çıkaracak bir tek sözcük bile yok yakılmış köyler kadar kül içindeyiz ihtimal ve ihtiras bir intihar biçimidir aşk illegaldir astarı devletin iğfal edilmiş katiller vakitsiz infaz eder adamı bütün kediler ağlar müntehir halime yenik düşer siyanüre damar ihtimal. ihlal. infial ve ihtilal bu dört sözcüğe gömdüm hayatı dalından kopan songülün kalbimi kanatan dikeni. ihtimal infial. ihtilal ve devlet kaybedilen hayatlar kuşatır kirletilmiş gökyüzünü ey aşk! iğdiş edilmiş suretin için kılıç çektim kalbimdeki nasıra ihlal ettim hayatı boğdum hayatı yalnızlığımla paramparça aklımdaki bomba.. B.Balcı. Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 25 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 25 Eylül , 2008 Anlatıyorum Bahçeme girdin İzinsizdin diyemem ama çok sessizdin Gece saat birdi benimle düşüncedeydin Kim bilir ben neredeydim Olsun diyemezdim, aldırmazlık edercesine Bilseydim beni düşündüğünü Aslında üzüldüğünü Elim kanlarda olsa uçardım hayallerin üzerinden Yeşil tarlaları aşıp kapına konardım Yeni başlıyor başlamasını ummadığın bir yolculuk Öncesi bir tanışmaydı, yol uzundu Karar vermek kolay değildi yürümek için Bazen susuzluk Bazen uykusuzluk girer hanenden içeri, olan gözlerine olur Basit hayatların aşkı daha coşkuludur bilmez misin Eldeki en kıymetli olandır aşk Gerisi boşluktur Tarifi ölümdür aşk üstüne aşkın Sen bitmemiş gibi yaşa Herkes sen yoksun sansın Aşkı kaç kelimeyle anlatırsın Ben aşığım demek yetmez mi Daha fazla neleri doldurmalıyım kağıtlara, kulaklara Bir satır mektup vereyim ulaklara, Yetmez mi Resmini gördüm, güneş çıkmış gibi ufuktan Saçların rüzgarı sürüklüyordu, gülüşün denizde fener gibi Örtme üzerini sana verilen güzelliklerin Yokluktan başka nedir ki varlığını kapılar ardına koymak Kadın olmak insan olmaya aykırı mı İkinci ruhunun eşkalini koy önüme Henüz yaraları kapanmamış aşkların üzerine tuz ekmenin zamanı Bırak onu bana Ruhunun öteki yanını İçmek ister gibi kanını boynuna yapıştırdığım dudaklarımı Kıpkırmızı tanyerlerinden çekmedi güneş Ufuk ağlamak üzere Batsın kaçıncı güneş batacaksa arkasından koşmayacağım Gecenin serinliğine bıraktım ateşimi Yüreğim kopsun ki yerinden Bir daha yakmayacağım, Çünkü ateşe koşuşan pervaneler ölüyorlar Erken açan çiçekler donuyorlar Ve sormuyorlar Hiç kimsenin öyküsünü yolcu ederken Yaşanmamış hayatların Alelacele toprağını örtüyorlar üzerine Ne gelen var, ne bir yaren zaman geçince Unutulmaya mahkum ne varsa ben anlatacağım Sevgi bile soluyor söylemesi gecikince… Oğuzkan Bölükbaşı Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2008 Ellerime Sığmayan Kırık bir testidir eşikte duran. Ovaya yayılan acı bir sudur. Oysa sığmaz gecenin gözleri yanan mumlara, ellerime sığmaz bir yara içinde büyüyorum akan suyun tadı kaplanın gözlerinde durur gitgide organlarıma karışıyor talan edildikçe kadim yerler. Mumlarda tükenen gecenin gözlerine bakıyorum sen büyüyen bir fısıltıyla çıkıyorsun geceden gündüze dağılan nar tanelerini örtüyorsun açılıyorsun karanlıktan aydınlığa. Çocuk giysiler içinde mavi bir gecede ağaç dibinde telaşlı bir karınca yuvasında koyu ve diri kokunu duyuyorum. Ellerimde suyun asi yüzü kınında terli bir bıçak. Metin Fındıkçı Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2008 Sahra ve Serap Çöle bütün iyiniyetimle girmiştim. Çöle bütün iyiniyetimle ve aptalca girmiştim. İhanetin sarı ve sonsuz olduğunu Çok sonra öğrendim. Beni çölden geri getirdiklerinde Uykumda pembe köpekler görüp Gülümsüyordum. Dışarıda aşklar ve anılar bıraktım içerde adımlarım kısa bakışlarım uzak kaldı. Oysa ben soğuk ve sisi sokakta kol kola bıraktım. Kırık havaları nasıl sevdimdi, sizinle tekrar karşılaşsam ölürüm gibiydi, oysa her şey paranoya ve şizofreniydi. olmayacak geri dönüşleri, ayinleri size bıraktım. Yüzümü ve anılarımı çıkaracak kadar güneşi yoktu yazların. Ben sizi nasıl da ağır, nazlı ve dur bakalım sevdiydim. Ben sizi sahrada yağmurları bekler gibi beklemedi miydim. Bir gülün soluklanma vaktiydi, sonsuzdu, pembeydi. Cam üstüne cam, oradaydım. Beceriksizliğin kumral ve geçici mevsimleriydi, ben size görkemli ne varsa hepsini bıraktım Ve kendi göğsünde büyüdüydü çocukluğum. Yüzümü yok edecek aynayı buldunuz sonunda Avutun beni, çoğaltın beni, sırrınız oldum Hep bir şiirin sonu gibi konuştum, her dize başka bir şiirden geldi, en son yanıtı buldum. Oysa çocuktum, gün gümüştü, sahra sarıydı, belgesel Bir aşktı, her şeyden benzim uçtuydu. Çocukluğum şaşkınlığımdan guatrımı yuttuydum, Olurdu böyle şeyler, avuttunuzdu beni nerenize yerleştim. Yüzümü ve anılarımı çıkaracak kadar güneş yoktu yazların. Ağır ve nazlı, ben sizi develer tellal değilken de sevdiydim. Var ettinizdi beni hem de yok ettinizdi, bense bir çocuğun rüyasındaki kartopu kadar gerçek olmak mı istedim. Şimdi durdurun beni, indirin beni tesellimden ey ruhum sen yola çık, ben aklımı eski bahçeye gömeceğim. Bu yaylım ateşlerinde yıkanıp sana döneceğim. Birhan Keskin Alıntı
Misafir direniş Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2008 güzel paylaşımlarınız için sonsuz teşekkürler.. Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2009 güzel paylaşımlarınız için sonsuz teşekkürler.. Dekor kendi gözlerini yaşartan bir dumanın, kime zararı dokunur... dağılıyorum tanrım kim bu beni bana boğduran çıkmaz sokaklara koşturan beni sonunda vurduğum duvarlar üzerime yıkıldı ne çok ölüm gördüm içime bakınca yorgunum anlamsız bir ruhu anlamsız bir dünyaya taşımaktan. uyku söndürseydi yanan kalbimi, sesimden geriye kalmazdı bir şey. sesimden geriye harf... dağılıyorum tanrım kimse bırakmadı bir ölüm sebebi gidenlerle gittim ve kaldım kalanlarla kendimi bile oynayamadım piyeslerde insan uzak bir liman, yetişmek mümkün değil sürülünce açık denizlere ve mümkün değil kendine yetişmek kalınca iç denizlerde. kıyı dindirseydi suyun acısını, dalgadan geriye kalmazdı bir şey. dalgadan geriye oyulmuş bir kaya... başkalarının mezarına özenen bir adamın kime yararı dokunur... Sezgin Öndersever Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2009 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2009 Yangınlar, ***** fakları, Korku çığları Ve irin selleri, aç yırtıcılar, Suyu zehir bıçaklar ortasındasın. Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay! Pusatsız, duldasız, üryan Bir cana bir de başa Seher vakti leylim -leylim Cellat nişangahlar aynasındasın. Oy sevmişim ben seni... Üsküdardan bu yan lo kimin yurdu! He canım... Çiçekdağı kıtlık, kıran, Gül açmaz, çağla dökmez. Vurur alnım şakına Vurur çakmaktaşı kayalarıyla Küfrünü, Medetsiz, Munzur. Şahmurat Suyu kan akar Ve ben şairim. Namus işçisiyim yani Yürek işçisi. Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş, Ne salkım bir bakış Resmin çekeyim, Ne kınsız bir rüzgar Mısra dökeyim. Oy sevmişem ben seni... Ve sen daha demincek, Yıllar da geçse demincek, Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm, Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim, Yaran derine gitmiş, Fitil tutmaz, bilirim. Ama hesap dağlarladır, Umut, dağlarla. Düşün, uzay çağında bir ayağımız, Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri Düşün, olasılık, atom fiziği Ve bizi biz eden amansız sevda, Atıp bir kıyıya iki zamın Yarının çocukları, gülleri için Herbirinin ayvatüyü, çilleri için, Koymuş postasını, Görmüş restini. He canım, Sen getir üstünü. Uy havar! Muhammed, İsa aşkına, Yattığın ranza aşkına, Deeey, dağları un eder Ferhadın gürzü! Benim de boş yanım hançer yalımı Ve zulamda kan-ter içinde, asi, He desem, koparacak dizginlerini Yediveren gül kardeşi bir arzu Oy sevmişem ben seni... Ahmed Arif... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.