Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2005 AYRILIŞ Bakakalırım giden geminin ardından, Atamam kendimi denize, Dünya güzel. Serde erkeklik var, Ağlayamam.. Orhan Veli ********************** Niceleri geldi , neler istediler, Sonunda dunyayı bırakıp gittiler: Sen hiç gitmeyecek gibisin , değil mi? O gidenler de hep senin gibiydiler. ÖMER HAYYAM Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2005 Basit yasayacaksin. Basit.Mesela susayınca su içecek kadar basit... Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında. Tek düğmesi olacak elindeki cihazin; tek bir düğme, tek bir cümle gibi... Sevince lafı dolandırmadan soylediğin"seni seviyorum" gibi. Basit bir öpücük yetecek sana... Basit, sıcak bir öpücük; ve o opücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin. O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını, öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.Kabak çekirdeği verecek sana rakamların veremediği mutluluğu. El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak en değerli kağıdın -hep yanında taşıdığın, atmaya kıyamadığın. İki harekette giyiniverecek,iki harekette soyunuvereceksin. Kısacık olacak uyanman ve yola çıkman arasında geçen süre; Kısacık olacak sıcacık kollara dolanman ve yolculuklara çıkman arasında geçen süre. Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;bakışların bile anlatabilecek kendini. Beklentilerin de basit olacak:Kaf Dağı'nın önünde bekleyecek mutluluklar. Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını; ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana en ucuz aşk romanını. Pankreasının sağlığına dua edeceksinkapatırken gözlerini. Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken. Bir kaşarlı tost olacak aradığın nasıl oturacağını bilemediğin sofrada, parmakların en kıymetli çatalın. Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşıkdenklemleri. İskender'in kılıcı duracak avukat rehberininyanında. Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana kontrplak bir gitarda doğru basılmış bir "fadiyez"in mutluluğunu. Makyajı ilk "a" sına kadar bilmen yetecek.Temizlik kokacak en pahalı parfümün. "Bilmiyorum" diyebileceksin bilmediğinde ve Çok normal olacak "onu da" bilemeyişin. Tek dereden su getirmen yetecek, bir "istemiyorum" diyebilmeye, Ne durduğu farketmeyecek abanın altında.Saatin, sadece saati gosterecek, Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın, Küçük bir not defteri olacak "bilgini" en hızlı "sayan". Basit yaşayacaksın, basit.Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit... NAZIM HİKMET" Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2005 'Yildizlar atesböcegi sanilmaktan korkmazlar'. Ne güzel bir laf Tanrim.! Düsünüyorum da, sanirim en büyük korkumuz oldugumuz gibi görünmek. Yumusacik kalbimizin fark edilmesi, naif yönlerimizin kesfedilmesi, cesaretsizligimizin anlasilmasi, korkularimizin paylasilmasi sanki zarar görecegimizin en büyük isareti. Kabuklarimizin altinda kendimizi saklamakta ne kadar da ustayiz. Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarimizin ardinda. Hissedilmeden, el degmeden, sevgimizi göstermeden. Istiridyeler, deniz minareleri, midyeler. Kirpiler ve kaplumbagalar gibi. Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamis sert kabuk? Kimse incitemiyor mu duygularimizi, inançlarimizi, benligimizi? Yoksa zarar mi veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.? Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansitmiyor mu gerçek kimligimizi? Duygularimizi bastiriyor, el ele tutusmamizi engelliyor mu? Eger bir yildiz gibi isil isilsam ve bir yildiz kadar parlak. Ne çikar atesböcegi sansalar beni.? Belki en hoyrat yürek bile atesböceginin o uçucu, masum, sevimli çocuksuluguna el kaldirmaya kiyamaz? Güçlü kapilarin arkasina kilitlemesem kendimi, korkakligimi, sevgi istegimi en insani yönlerimi kayitsizca sunabilsem bu sert kabugun agirligindan kurtulup bir kus gibi uçacagim özgürce. Anlasilacagim ve bir ayna gibi yansiyacagim karsimdakine. O da çözülecek belki. Samimi ve güvenliksiz, silahsiz biriyle göz göze gelince. Oysa bir görebilsek bunu. Kalmadi böyle insanlar demesek. Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak. Kirilmaktan korkmasak. Incinsek, yaralansak. Ne olur bir darbe daha alsak. Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabugu. Denesek. Risk alsak. Yanilsak. Fark etmez. Tekrar, tekrar bikmadan denesek. Ve kucaklassak yeniden. Tipki eskisi gibi. Ne oldugunu anlayamadigimiz o onbes yildan öncesi gibi. O zaman fark edecegiz. Ne kadar özledigimizi birbirimizi. Neler biriktirdigimizi, kaybolan degerlerimizi ne kadar özledigimizi. Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa. Vakit az, paylasmak, sarilmak için. Yasadigimiz cografya zor, sartlari agir. Yüregi daha fazla küstürmemek lazim. Sirtimizda agir küfeler, her gün katlanan. Ve kosullar bir türlü düzelmeyen. Sevgiye çok ihtiyacimiz var. Ufukta kara bir kis görünüyor. Ancak birbirimize sokulursak atlatiriz o günleri. Kirin o sert, o agir kabuklarinizi. Kurtulun bu yükten. Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize. Yalnizliga mahkum ediyor bizleri. Hem hepimiz bir yildiziz. Ne çikar atesböcegi sansalar bizi. Rabindranath Tagore Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 13 Kasım , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 13 Kasım , 2005 Biliyorum, çoğunuz iyi insanlarsınız. Bu yüzden hep kötüler kazanıyor zaten. Birçok kötü, hatta alçak tanıdım. Çoğu neşeli insanlardı. Hiçbirinde çekingen bir ruh haline rastlamadım. Kötüler atak, iyiler pısırıktır. Etrafınıza bakın, en heyecan verici, en eğlenceli insanlar hep sahtekârlardır. Hepsi paldır küldür konuşan, ağız dolusu gülen insanlardır. Çünkü sahtekâr, sempatik olmak zorundadır. İyinin böyle bir mecburiyeti yoktur. İyi, sıkıcıdır. Kadınlar "iyiler"e değil, güvenilmez erkeklere aşık olur bu yüzden. Zaten aşk denen altüst oluşla ancak bir üçkâğıtçı başa çıkabilir. Aşkın tadını çıkaramaz iyiler. Onlar sarılıp sessiz bir uzanmayı aşk zanneder. Tekdüzedirler. Yavaştırlar. Kadınlar da dertlerini onlarla paylaşır ama gidip bir güvenilmezle beraber olurlar. Tutku kötülerin işidir. "Sessiz ve efendi bir insan" cümlesiyle tanımlanan bir iyilik kolaydır. Sahtekârlık daha zordur, maharet ister. Zeki, hızlı ve atak olmalıdır. Enerjiktir. (Tabii "kötü" kötüler konumuz dışındadır. Yani hem salak hem kötü olmaya çalışanlar için düşünmeye, yazmaya değmez.)Üçkâğıtçı... Sahtekârın en sempatik, en başarılı şekli. İyi bir hatiptir o. İnandırıcıdır. Konuştuğu zaman etrafındaki tüm "iyi ve dürüst" insanlar ağzının içinde kaybolur. Hem çok iyi fıkra anlatır hem hüznün tüm renklerinden haberdardır. Kahkahasında pirzola tadı, hüznünde bazen ölümün sesi vardır. Adam başarılıdır. Yeteneklidir. İyilik kolaydır. Kötülük maharet ister. İyi olmak için kimseye kötülük yapmamak yeterlidir. Ama kötü olmak için daha çok çalışmalısınız! İyi, kötü karşısında güvensiz, enerjisiz, çaresizdir. Filmlerde bile iyi, kötüleşmeden kötünün hakkından gelemez. "Yeminini bozar" ve kavgaya girer. Oysa kavga kötünün mesleğidir asıl. Biz "iyi" seyirciler perdedeki iyi adamımız kan döktükçe rahatlarız. Ve iyi kötüyü yendi diye seviniriz. Oysa artık hepimiz kötüyüzdür filmin sonunda. Hatta biz "kötü"den daha çok insan öldürmüşüzdür. Bir iyi için en zor olan, kötüye "Sen kötüsün" demektir. Çünkü iyi, utangaçtır. Hırsıza "hırsız" diyemez. Kötünün yerine utanır, sahtekârın yerine yüzü kızarır, hırsızın yerine yerin dibine geçer... Bu sırada kötüler, sahtekârlar, hırsızlar deli gibi eğlenmektedir Çünkü onların yerine utanan, sıkılan, yerin dibine geçen birçok "iyi" insan vardır. Şeytan bile bazen yorulur kötülük yapmaktan. Ama hayatlarını salt kötülük yapmaya adayanlar asla durmazlar, bunu çok iyi biliyorum. Güzel kıyafetleri, briyantinli saçları, resmi arabaları, siyah gözlükleri ve korumaları vardır. Ama ruhları şeytandır. Kötünün en büyük avantajı iyideki kahrolası utanma duygusudur. Bu duygu iyiyi öylesine zayıf düşürür ki ağzını açıp bir kelime söyleyemez. Halbuki öylesine kararlı çıkmıştır ki kötünün karşısına. Her şeyi açık açık söyleyecektir. Başına gelecekleri göze almıştır!.. Ama olmaz. Yapamaz. Çünkü iyiler korkaktır. Çünkü iyiler herkese acır, en çok da kendilerine. Susmak, acımak, utanmak, korkmak... Farkında mısınız, ey iyi insanlar, ne kadar sıkıcı şeylerle uğraşıyorsunuz! Kötüler kazanınca da şaşırıyorsunuz! Tarih boyunca iyiler kazanmasalar da, bir şekilde ayakta kalmayı başardılar. İyinin yazgısıydı bu. Şeytan her zaman saldıracak, yere yıkmaya çalışacak, akılları karıştıracak ve iktidarına devam etmeye cabalayacaktı. Babalarımız iyi insanlardı ve bize de iyi olmamızı öğütlediler. Biz de iyi insanlarız. Ve çocuklarımıza aynı şeyi öğütlüyoruz. Hepimiz kötülerin yanında çalışıyoruz. Haydi iyi insanlar! Haydi sessiz, efendi, sıkıcı, korkak, utangaç ve iyi insanlar! Çalışın! Kötülerin size ihtiyacı var! Yılmaz Erdoğan Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2005 > Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyormusun? > > Elin elime degmeden avuclarımı terleten > sıcaklıgını taa icimde > > hissetmek. > > > > Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun? > > ''Seni seviyorum'' sözcügü dilimin ucunu ısırırken > her konusmamızda > > bos yere saatlerce havadan sudan söz etmek. > > > > Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor > musun? Aynı seyleri seninle > > aynı anda > > düsünmek birlikte aglamak gülmek. > > Ve buradayken bile seni cılgınca özlemek. > > > > Seninle olmanin en acı yanı ne biliyor musun? > > Seni hic tanmadıgım bir sürü insanlarla > paylasmak.Senin yanında olan > seninle > > konusan herkesi cocukca kıskanmak. > > > > Seninle olmanın en mutlu yani ne biliyor musun? > > Tanıdık birileriyle karsılasma tedirginligi ile > yollarda yürümek > > yanyana...Elimdeki semsiyeye inat yagmurda > ıslanmak birlikte.Elimde > > kırcicegiyle seni beklemek...Ayni mekanlarda aynı > yiyecekleri yemek. > > > > Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun? > > Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerim i > yıldızlara aya > > anlatmak...Okudugum kitabın sayfalarında > dinledigim sarkıların türkülerin > > siirlerin her mısrasında seni bulmak. > > > > Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun? > > Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattıgım > o tarifsiz > > duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir > sandala hapsetmek... > > Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı > basarmak.Yalın ayak yürümek bıcagın > en > > keskin yerinde. Kanadıkca tuz yerine gözyaslarımı > basmak yüregime. > > > > Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun? > Nereden bileceksin? > > Sen benimle hic olmadınki. > > > > Olsaydın avuclarım terlemezdi... > > Isırmazdım dilimin ucunu... > > Özlemezdim seni yanımdayken... > > Kıskanmazdım. > > > > Korkmazdım yollarda yürümekten. > > Islanmazdim yagmurlarda... > > Yıldızlara aya dert yanmaz > > böyle her sarkıda sarhos olmazdım. > > > > Korkmazdım seni kaybetmekten > > ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... > > Ve her kulacta > > haykırırdım seni Ama sen hic benimle olmadin ki... > > > > > > YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN... > > > > > > CAN YUCEL > > Alıntı
Φ SÜNGÜ Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2005 TEMMUZ’DA BİR AKŞAMÜSTÜ Senin gelişin baharın gelmesiydi, O uzun kış gecelerinde beklediğim… Gözlerine bakmak gökyüzünde yüzlerce yıldızı seyretmekti. Bir yaz gecesi tekneyle mehtap gezisine çıkmak, Evlerin denize vuran ışıklarına bakarken Uzaklardan gelen sevdiğim bir şarkıyı dinlemekti. Temmuz’da bir akşamüstü aşkı ilk defa hissetmekti. Seda Turan Alıntı
Φ SÜNGÜ Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2005 AYRILIĞIN İLANI Gidiyor musun diye sorma bana. Gönderen sensin. Ne terk etmeyi istedim seni, Ne de daha yaşamadığımız bu aşkı toprağa gömmeyi. Senin kadar öfkeliyim ben de. Senin kadar endişeli... Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana Ama inandıramadım seni. Sen, sorgularken beni kafanda Ben, gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla. Bir tek sözün bağlardı beni sana, Oysa sen hep susmanın koynunda. Aşkın içine bir kez girdi mi kuşku, Teslim alır bedenleri de. Sütten çıkmış ak kaşık değildim Ama yalanı sokmadım iki kişilik dünyamıza. O dünya ki bazen minicik bir odada Bazen kentin ortasında şekillendi. Nasıl da güzeldi... Zaten varsın diye her şey güzeldi ama Sen buna inanmadın. Ah bu sorular... Yaşamak varken sevdayı delice, Niye boğarız sorularla? Nasıl ikna edebilirdim seni? Ben, aşk dedikçe sen, dur dedin. Ben, seninleyim dedikçe Sen, hayır dedin. Zaten az konuşan sen Olumsuz ne kadar sözcük varsa Bulup çıkardın ortaya. Bense hiç bir şey diyemedim. Ne kadar zarar vermişim sana meğer. Nasıl değiştirmişim seni. Oysa hiç böyle düşünmemiştim. Kimseye zarar vermek istemem ben. Kimseyi olduğundan farklı bir hale getirmek istemem. Ama öyle oldu işte. Demek ki; gitmelerin zamanı şimdi. Çocukluğuna sığınır atlatırsın bu acıyı. Ne sevişmelerimiz kalır aklında, ne sevda sözlerimiz. Rahat değilim diyordun ya, rahat ol artık. Gülüşlerini saklaman için bir neden kalmadı. Tedirginliğinin sebebi de kalktı ortadan. Biliyor musun bir tanem! Gidişim yürekten değil, zorunluluktan. Sanma ki, bu toy sevdayı başka kimliklere taşırım. Sanma ki, benden sakladığın gülüşleri yalancı yüzlerde ararım. Seni de götürürüm yüreğimde. Her zaman yokluğunu taşırım. Bulup, bulup kaybettim seni bebeğim. Ne yazık ki, tozduman edemedim kuşkularını. Ne yazık ki, kalamadın bana. Öpücüğümün kokusu kalacak kapının eşiğinde. Kokladıkça; bizi bir yanlışa mahkum ettiğini anlayacaksın Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2005 çok güzel mehmet coşkundeniz Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2005 Aşk İki Kişiliktir Değişir rüzgarın yönü Solar ansızın yapraklar; Şaşırır yolunu denizde gemi Boşuna bir liman arar; Gülüşü bir yabancının Çalmıştır senden sevdiğini; İçinde biriken zehir Sadece kendini öldürecektir; Ölümdür yaşanan tek başına Aşk iki kişiliktir. Bir anı bile kalmamıştır Geceler boyu sevişmelerden; Binlerce yıl uzaklardadır Binlerce kez dokunduğun ten; Yazabileceğin şiirler Çoktan yazılıp bitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir. Avutamaz olur artık Seni bildiğin şarkılar; Boşanır keder zincirlerinden Sular tersin tersin akar; Bir hançer gibi çeksende sevgini Onu ancak öldürmeye yarar: Uçarı kuşu sevdanın Alıp başını gitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir. Yitik bir ezgisin sadece, Tüketilmiş ve düşmüş, gözden. Düşlerinde bir çocuk hıçkırır Gece camlara sürtünürken; Çünkü hiç bir kelebek Tek başına yaşayamaz sevdasını, Severken hiçbir böcek Hiç bir kuş yanlız değildir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir. . Ataol Behramoğlu Tarihden Bana Uzanan Sevgili Sen şimdi mi varolduğunu sanıyorsun ey sevgili? Tarihi adım, adım gez de gör asırlık kendini. Keşfetmediğin gömülmüş uygarlıklarda, adın gizli. Sen; Antik Dünya´da zaman maceraya dönüşürken. Zeytin gözlünün gümüş kupada sundugu şarap. Aşk güneşiyle ermiş, elinde bir salkım üzümdün. Firavun´un Nil diyarıyla bütünleşen gizemli piramitleri. Cleopatra´nın süt banyosunda kadifeleşmiş teniydin. Dere gibi uzanan, Çin Seddi´nin üstünde duran. Çekik gözlünün, ipek siyah saçındaki kiraz çiçeğiydin. Mozart´ın piyanosunda, fırtınalar yaratan akordu, Müzikle aşkın kucaklaşan, ölümsüz senfonisiydin. Mevlana´nın ruhundaki karanlıkları aydınlatan ışık, Yunus Emre´nin şiirle özleşmiş yürek dergahıydın. Köroğlu´nun gönül sazı, Karacaoğlan´ın ozan diliydin. Yaşlı çınarın gölgesinde, çobanın çaldığı yanık kaval, Al yanaklı yarinin, kalbiyle işlediği oyalı mendiliydin. Bir tas ayran uzatırken, kaçamak bakışın kirpiğiydin. Ey asırlık sevgili, sen ezelden beri hep vardın. Nice gönüllerde yaşadın ve tarihden bana uzandın. Seni sadece bir ömürlük sevmeyecegimi bilmeliydin. Benim sevgim tarih olur, tarih sonrasını da görmeliydin.. Samanyolu (Nigar Yıldız) Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2005 İstanbul Yoktu Sen Olmasaydın Ben nice İstanbul’lular gördüm sana gelinceye kadar Kirli paçavralara benzerdi insanları Dostluktan, vefadan yoksun. Bölünmüş, dağılmış, parçalanmış Ve herbiri kendi ağırlığıyla ezilmiş, yorgun. Yüzümde dolaşan birer ********* böcekti gözleri Bir tutsam Yapışır kalırdı ellerime en çirkin yerleri Evlerinde bulduğum yalnızlık Sokaklarında bulduğum upuzun bir kahırdı. Günler boyunca Bir başka karanlık gelirdi Karanlığın biri kaybolunca Güneşler doğardı görmezdim. Bir ses durmadan ölüme çağırırdı beni Bilmezdim bu şehirde senin yaşadığını. Bilmezdim... Zindandı bütün meyhaneler Duvarlar karaydı Köhne bir bizans eskisiydi İstanbul sensiz. Semt semt bir ağır yorgunluktu Sürekli bir aldanıştı sokak sokak Benden en uzak sevgilerde yaşadım yıllarca O büyük yalanlarda yaşadım. Senden habersiz bir ölü gibi Senden uzak zamanlarda yaşadım. Mabetler yıkıldı içimde Umutlar hayaller yıkıldı Bir gün bütün İstanbul yıkıldı. Sokaklar kaydı ayaklarımın altında Gün oldu kalabalık meydanlarında inançlarım yıkıldı Gün oldu Gözlerime çiviler çakıldı merhametsiz. Toz toz oldum, duman duman oldum Aldığını geri vermedi yıllar Yitirdim kendimi bu rezil şehirde Seni buluncaya kadar. Eskiden bir lale hatırlardım Yada mavi mavi bir deniz İstanbul denince Serin rüzgarlar okşardı saçlarımı Rıhtımlar balık balık kokardı. Ne zaman Yumsam gözlerimi bir gemi kalkardı. Vapur düdükleri durmadan öterdi. Eskiden bir İstanbul vardı bilmediğim Bana yeterdi. Sonra kaç yıl yaralı bir hayvan gibi Gezdim sokaklarında Sonra kaç yıl bir sevgi aradım İstanbul’u aradım. Belki de seni aradım bilmeden Ayaklarımın dibinde denizler can çekişti Şehirler parçalandı Bir çağ öldü gözlerimin önünde Benim en güzel çağım öldü. Bizi topraktan yarattılar Gel gör ki... Bu şehirde Benim toprağım öldü. Seni aradım bu şehirde yıllarca Yana yakıla seni.. Sen kimdin, sen neredeydin kimbilir. Hep böyle sensizmiydi bu şehir. Bu şehir İstanbul’muydu ? Öyleyse sensiz yaşanmazdı bu şehirde Gemiler demir almazdı Trenler işlemezdi Sen olmasaydın Bir ömür bitip Yepyeni bir ömür başlamazdı içimde Bahar gelmezdi Ağaçlar çiçek açmazdı Seni bulmasaydım Ve ben yoktum İstanbul yoktu Sen olmasaydın. . Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2005 çok güzel. Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2005 Kum Sen kum nedir bilmezsin Deniz görmedin ki. Yum gözlerini zamanı düşün, Deniz bir gözünde Kum bir gözündedir. Sen taş nedir bilmezsin Dağa çıkmadın ki. Yürü ufuklara doğru, Dağ bir ayağında Taş bir ayağındadır. Sen kül nedir bilmezsin Ateş yakmadın ki, Uzat ellerini gökyüzüne, Ateş bir elinde Kül bir elindedir. Sen kan nedir bilmezsin Ölmedin, öldürmedin ki. Yat toprağa boylu boyunca, ölum bir yanında Kan bir yanındadır. Sen aşk nedir bilmezsin Beni sevmedin ki. Ağla, ağlayabildiğin kadar, Bütün güzellikler sende Aşk bendedir. . Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2005 Bazen Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan, Güneş kucağındadır, bilemezsin. Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür, Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın. Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın. Uçar gider, koşsan da tutamazsın... ******************** NEREYE GiDERSEN GiT Yürüdügün o bildik yolda yeni baslangiçlar olacaktir. Korkular, kuskularla dolu zorluklar yasanacaktir. Mutlu saskinliklar da olacaktir. Bir dönemeçte dünya ayaklarinin altinda uzanacak, bir digerinde derin vadiler karsilayacaktir seni. Yürüdükçe yeni tatlar, yeni kokular, yeni dokunuslar kesecek yolunu. Bu seçtigin yol senin mutlulugun, senin yasamin. Mutluluk diliyorum. Ancak kendi kabuguna çekilerek yasanan mutlulugu degil... Rahatlik ugruna hayallerinden vazgeçerek elde edilen türden olani da degil.... Gerçekten yapmak istediklerini yaparken yasanacak mutlulugu. Ya da çaba gösterme riskini, verme riskini, sevme riskini göze aldiginda duyulan mutluluklari... Hangimiz risk alıyoruz? Hep kaybetme korkusu yok mu içimizde? Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2005 Kurşun sesi kadar hızlı geçer yaşamak ; Öyle zordur ki, kurşunu havada, sevgiyi de yürekte tutmak! Bazen duygularımız bizden erken yaşlanır ve bizden hayatın geri kalanını alır. Hayatın, kendini anlayanları cezalandırmasıdır bu. Durup, durup ardına bakan kadınlar vardır. Geçmişi düşünmekten şimdiyi yaşayamazlar. Herşeyi didikleyip duran, mazisinin gölgesinden, anılarının yükünden bir türlü kurtulamayan, gözleri ufuk yorgunu kadınlar. Güçlü, köklü bir biçimde yeni arkadaş edinecek yaşları geride bıraktıysan eğer, hasar görmüş eski arkadaşlıkları onaracak çağı da geride bırakmış oluyorsun. Zaman ilerledikçe birçok sey, daha zor olmaya başlar. Beklentisi yüksek olan kadınların yalnızlığı daha koyu oluyor. Büyük lafların gölgesinde geçen hayatlar, bir daha iflah olmuyor,geçip gittiğiyle kalıyor. Zaman, aşk... herşey! Ayrılıkları ayrıntılar acıtır. Kadınları mahveden erkekler değil, ayrıntılardır. Erkekler, erkekliklerinin tadını alabildiğine çıkartırken, kadınlar bu konuda da umutsuzdurlar. Çünkü kadınlık bekler. Ummak ve beklemek kadınlığa verilmiş iki cezadır. Murathan MUNGAN Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2005 yaw gelde şiir sevme mümkün mü hiç böyle şiirler varken... Birisi Bir şey var aramızda Senin bakışından belli Benim yanan yüzümden Dalıveriyoruz arada bir İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki Gülüşerek başlıyoruz söze Bir şey var aramızda Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek Fakat ne kadar saklasak nafile Bir şey var aramızda Senin gözlerinde ışıldıyor Benim dilimin ucunda Nahit Ulvi Akgün Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2005 Zulmü Alkışlayamam Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdadıma saldırdımı,hatta boğarım!... -Boğamazsın ki! -Hiçolmazsa yanımdan kovarım. Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam; Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale; Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale! Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum! Kanayan bir yara gördümmü yanar ta ciğerim, Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım! Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu... İrticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu? Mehmet Akif Ersoy Alıntı
Φ jhonywalker Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2005 .........AL BAYRAĞİM....... BAyrağin AL'ına aL katan ULubatLı Hasan... öLeceğiz Onun Uğrunda Onun Gibi eY Watan... Korkunun Büyüsünü Bozan ŞanLı Asker.... Watan İçin Herşeye Ğöğsünü Gerer.... Watanın canına Can Katan Şuheda Asker... YoLunda Maniye MAnidir... wakitsiz YoK Eder... Watanına GönüL Wermiş Askeri Kim döndürebiLir... KaLbinden Fışkıran O İmanı Hangi Güç DurdurabiLir... Canına Susamiş ÇıLgın!!!! üLkemdeyse Gözün... Yüzünde Göz KaLmaz... YoK oLur Gündüzün.... Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2005 Destan Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak! Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak: Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden, Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden, Çekiyor tebeşirle yekun hattını afet; Alevler içinde ev, üst katında ziyafet! Durum diye bir laf var, buyrunuz size durum; Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum! Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey, Benim adım bay Necip, babamınki Fazıl Bey; Utanırdı burnunu göstermekten sütninem, Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem. Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina; Evde cinayet, tramvay arabasında zina! Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil; Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil! Ve ferman, kumardaki dört kıralın buyruğu; Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu! Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama, Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma! Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan! Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan! Allahın on pulunu bakleye dursun on kul; Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa! Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz; Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz. Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilaç; Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilaç. Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan; Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan! Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde; Tartılan vatana bak, dalkavuk kafesinde! Mezarda kan terliyor babamın iskeleti? Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti? Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap; Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap. Necip Fazıl Kısakürek Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 20 Kasım , 2005 BEN BİR EYLÜL SEN HAZİRAN Bir eylüldü başlayan içimde Ağaçlar dökmüştü yapraklarını Çimenler sararmıştı Rengi solmuştu tüm çiçeklerin Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı Katar gidiyordu kuşlar uzaklara Deli deli esiyordu rüzgar Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar Neydi o bir zamanlar Sevmişliğim, sevilmişliğim O heyheyler, o delişmenlikler neydi Ne bu kadere boyun eğmişliğim Ne bu acıdan korlaşan yürek Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım Beni kötü yakaladın haziran Gamlı, yıkık eylül sonuma Bir ilk yaz tazeliği getirdin Masmavi göğünle Cana can katan güneşinle Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime Çiçekler açtı dokunduğun Çimler büyüdü yürüdüğün Ve güller katmer oldu güldüğün yerde Basımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi Oldurduğun yemişlerin ağırlığından Dallarım yere değiyor Güneşi batmadan saçlarının Bir dolunay doğuyor bakışlarından Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık Başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan Ölebilirim artık Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma Baksana; parmak uçlarım ateş Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan Benimle meydan oku her çaresizliğe Benimle uyu, benimle uyan Birlikte varalım on üçüncü aylara . Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı
Φ jhonywalker Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2005 Ahhhh!! Ah Ne war SAnki.. Sen Burada oLsan.. YanLızLığım olmasa... Sahilin Kokusu Yerine.. SaçLArını KokLasam.. Mis Gibi tertemiz.. Çeksem 1 Nefes daha... DoYumSuZ... 1 daha,Bin kere Daha... Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2005 Aynalardan Uzakta Şimdi en açık renginde gözlerin Şimdi benimlesin tüm kaygılardan uzak Anlatılmaz bir şey var aramızda hazin Şiir gibi bir şey seninle yaşamak Bulutsuz bir gökyüzüdür güzelliğin Yıldızların en parlak olduğu zamansın Denizlerim senin kıyılarında sakin Bırak ellerini avuçlarımda kalsın Çirkin olan,fena olan ne varsa unut Gözlerimin söylediği şarkıyı dinle Ellerimizde sevgi içimizde umut Bütün iyilikleri paylaşalım seninle Aşkın büyülü sesini duyuyor musun Şimdi onun gülleri açan güz bahçelerinde Gitme ki günlerimiz gecelerimiz olsun Çoban kulübelerinde balıkçı kahvelerinde Varlığın dudaklarımda bir bal tadı Yokluğun en korkuncu ölümlerin Senden başka dindiren olmadı Acısını içimde kanayan yerin Benimle kal zaman bitinceye kadar Benim ol yüzyıllar ve çağlar boyunca Bir ömürdür seninle geçen dakikalar Ölümden güçlüyüm sen yanımda olunca Şimdi öyle büyük ki beraberliğimiz Nabzın benim bileklerimde vurmakta Artık bütün kaygıların ötesindeyiz Benimle en güzelsin aynalardan uzakta . Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 28 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 28 Kasım , 2005 Tanıklardan Girdiler kapılardan Girdiler pencerelerden Mektuplardan kitaplardan telefonlardan Girdiler kirlettiler ve gecemizi Girdiler ağrıttılar ve gündüzümüzü İşimize saygımızı Ölümüze acımızı, sayrı yatağımızı Özlemlere sevgilere sular gibi akışımızı Kıyımlara kıranlara türkü türkü bakışımızı Gözgözelik, dizdizelik Şu hancı dünyamızı Girdiler, kirlettiler, insan onurumuzu İnsan yüzü güzeldir Çirkindi bunlarınki İnsan yüzü sıcaktır Soğuktu bunlarınki Elleri el değildi Eli andırıyordu Gözleri göz gibiydi Bakışsızdılar Göğse benzer bir kafeste taşıdıkları İçinde yürek yoktu Kapıların arkasında emeklememiş Beşiklere belenmemişlerdi karda tipide Ev dediğin duvar kapı pencere Saygıya gerek yoktu Girdiler akşam sofralarında evlerimize Yoksul sabah çaylarında girdiler Girdiler öpüşürken kuytuda Okşarken saçlarını çocuğumuzun Avutmaya çalışırken acılımızı Duyumsarken sevincini insan oluşumuzun Girdiler bağlarken mektubumuzu Dertleşirken kapısında kırkıncı odamızın Girdiler evlerimize En ağrıtan yerinde bir özlem türküsünün Bunalmış bir kahkahanın orta yerinde Taş gibi yorgunluğunda bir güzelim düşün Ölümcül sayrılıkta umarsız yalnızlıkta Kağıttan kayıklar yüzdürürken geçmiş sularımızda Uçurtmalar salarken umut göklerimize kucaklarken dostlarımızı telefonlarda Girdiler evlerimize Çirkindiler Korkaktılar Yarınsızdılar Geldiler itilerek Girdiler irkilerek Kararttılar gecemizi Isırdılar karanlıkta Kanattılar türkümüzü Kırdılar çiçekli dallarımızı Tükürdüler içine ekmeğimizin Ağrıttılar ağrımızı Ağrıttılar dünya dünya Ağrıttılar vatan vatan Ve çekip gittiler Kanlı izler bırakarak Göğümüzün merdivenlerinde Yoktu yarınları onların Çünkü onlar Suç taşıyan sandık gibi Karanlıktılar Hasan Hüseyin Korkmazgil Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2005 DOST BİLDİKLERİM Sanırdım gündüzdü onlarla gecem İçimde ümitti dost bildiklerim Ne zaman yıkılıp yere düştüysem Bırakıp da gitti dost bildiklerim Hepsi varken baharımda, yazımda: Kışın bir burukluk kaldı ağzımda Seneler senesi oysa gözümde Cihana eşitti dost bildiklerim Nerde o sözlere kandığım günler? Her gülen yüzü dost sandığım günler Acıdan kahrolup yandığım günler Ta canıma yetti dost bildiklerim Meydana çıkalı asil cehreler Aydınlanmaz oldu artık geceler Yalanlar tükendi, indi maskeler Birer bitti dost bildiklerim Koklar oldum bana *dostum* diyenden Yoksa yok olandan, varsa yiyenden Ne onlardan eser kaldı ne benden Beni benden etti dost bildiklerim . Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı
Φ gezgin Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2005 Elimden Gelen Bu Elimden gelen bu ben iki kişiyim Çoğalmak neyse ne azalmak zor Birisi seni her an bırakıp gittiğim Öbürü kan gibi tutulmuş seviyor Ağzındaki acı alnındaki çizgiyim Gözlerine kirli bir bulut getirdim Hiçbir sevinç aydınlığı onu silemiyor Elimden gelen bu ben iki kişiyim Birisi kapadığın kapılardan gitmiyor Yağmur yağmaksa o güneş açmaksa o Bir yerin üşüse onun sıcaklığı Öbürü en içten çağrını işitmiyor Alıp tutmaksa o basıp gitmekse o Bakışları kıyısız deniz uzaklığı Elimden gelen bu ben iki kişiyim İkisi birden çıkmaya uğraşıyor Bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim Birisi yeni baştan serüvene başlamış Öbürü silahında son mermiyi sıkıyor Çoğalmak neyse ne azalmak zor Attila İlhan Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2005 ADIMLA NASIL BERABERSEM hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların bir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan koşar gibi yürüyüşün karanlıkta bir ışık gibi aydınlık gülüşün hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların uzak uzak yıldızlarla çevrilmiş kainatın karanlık boşluklarında akıp giderken zaman adımla nasıl berabersem öylece beraberiz seninle her saat seninle her dakika seninle her saniye gönlümüz mutluluğa inanmış olmanın gururuyla rahat koltuğumuzun altında birer dinamit gibi kellemiz ve sonra her zaman her ölümlüye aynı şartlar altında kısmet olmıyan gerçekleri görmenin aydınlığı alınlarımızda hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın Atilla iLHAN Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.