Φ jhonywalker Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2005 Yüreğim sızladığı zaman Yüreğim sızladığı zaman Gece yarılarından sonra,şafaktan önce Bilmediğim bir istasyondan,bilmediğim bir müzik geliyor kulağıma: Uzak vahşi Karanlık... Gece denizleri gibi bir müzik, Batık gemilerli gece denizleri gibi bir müzik, Çağırıyor,çağırıyor beni durmadan Ve belki de işte o zaman başlıyor sızlamaya yüreğim. Yüreğim sızladığı zaman Duvarları banka afişli çok eski bir şehrin Cumhuriyet Caddesi'nde iki tüfek bir kelepçe, Tüfekler garip garip Kelepçe garip... Öyle beter Öyle çamur Bir yaprak döne yuvarlana, Bir akarsu bata çıka... Koşuyor koşuyor bir kadın kelepçenin ardından Ve belki de işte o zaman başlıyor sızlamaya yüreğim. Yüreğim sızladığı zaman Bir kara tank çıkıyor bir ağıttan,bir filmden,bir savaş romanından çıkıp yürüyor sevgilerin,özlemlerin üzerinden. Aşkların,umutların,oyuncakların,küçük emeklerin,büyük kaygıların üzerinden geçip gidiyor. Hasan Hüseyin Korkmazgil Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2005 BEN OLURSEM AKSAMUSTU OLURUM Ben olursem aksamustu olurum Sehre simsiyah bir kar yagar Yollar kalbimle ortulur Parmaklarimin arasindan Gecenin geldigini gorurum Ben olursem aksamustu olurum Cocuklar sinemaya gider Yuzumu bir cicege gomup Aglamak gibi isterim Derinden bir tren gecer Ben olursem aksamustu olurum Alip basimi gitmek isterim Bir aksam bir kente girerim Kayisi agaclari arasindan Gidip denize bakarim Bir tiyatro seyrederim Ben olursem aksamustu olurum Uzaktan bir bulut gecer Karanlik bir cocukluk bulutu Gercekustucu bir ressam Dunyayi degistirmeye baslar Kus sesleri, haykirislar Denizin ve kirlarin Rengi birbirine karisir Sana bir siir getiririm Sozler ruyamdan fiskirir Dunya bolumlere ayrilir Birinde bir pazar sabahi Birinde bir gokyuzu Birinde sararmis yapraklar Birinde bir adam Herseye yeniden baslar Ataol BEHRAMOĞLU Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 10 Aralık , 2005 Sustum... Tam sevdamı haykıracaktım ki O sana has an geldi...Sustum. Tam sevdamın üstüne yüreğimi Zaptetmeyip salacaktım ki Ne yüreğim ne sevdam Bende değil...Yine Sustum. Dostlar “haydi tam sırası haykır” dediler Düşündüm uzun süre.. Şimdi kendi rızamla...Sustum. İbrahim Ethem Bingül Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2005 Anladın mı? Hicran destanını kendinden oku, Mecnun'dan duyup da rivayet etme. Aşkın Leyla'sını gördünse söyle. Söz temsili bulup hikayet etme. Yüz bin Leyla doğar alemde her gün, Senin aradığın zevk, sefa düğün. Tutacağın işi önceden düşün; Daha ilk adımda nedamet etme. Sevdanın oduna pek güvenilmez, Tutuşurşan eğer kolay sönülmez. Bu yolun hükmüdür geri dönülmez, Canına kıymazsan seyahat etme. İyi bak kabına, olmasın delik, Boşuna taşırsın ,gider gündelik. Anında olmalı, ettiğin iyilik, Alem duysun diye, inayet etme. Kabe'den maksadın varmaktır yara, Kör gibi tapınma, kara duvara, Hızır'ı ararsan kendinde ara, Bulamadım gibi rezalet etme. Muhabbet herkesin aklını çelmez, Gönül viranesi kolay düzelmez. Alemden çekinme bir zarar gelmez, Sen kendi kendine hıyanet etme. Şen şatır gönlüne hicran dolmasın, Gençliğin gülşeni gamla solmasın. Neyzen gibi aklın yarda olmasın, Özründen çok büyük kabahat etme. Neyzen teyfik Alıntı
Φ SÜNGÜ Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 12 Aralık , 2005 BİTTİ O SEVDA.. Bitti o sevda kesildi çığlıkları martıların Su gibi bitti, suya karşıt gibi bitti İtti kıyıyı adına deniz dediğimiz birşey Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezliği Kaybetti kumarda gözlerim Kaybetti kumarda gözleri. Bir kuru rüzgarlandı göğüs boşluğumuzda sanki Uzaklaştı ağaçlar birbirlerinden Yakınlaştı ağaçlar birbirlerine Yani her soluk alıp verişimizde bizim Bir mekik gibi kalbin Bir mekiki gibi kalbim İşleyip durdu bu yitikliği yeniden. Ne kaldı Farkinda mısın bilmem Gündüzler.. Gündüzler biraz azaldı. EDİP CANSEVER Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2005 KAPTAN Kaptan, senin deniz dediğine burada yalnızlık deriz. Güverte dediğine aşk ihtimali, yelken dediğine gökyüzü. Biz küçüktük, sen demir alıyordun. Şehirle liman eskiydi, yeniden sevilirdi. Sen bekleyenler isterdin, beklemek, taktığın lakabımızdı bizim. Sonun kalmak olurdu, biliyorduk. Yürüsen deniz arkandan gelir. Analarımız yaşlandı birer dakika arayla, kız kardeşlerimizi hep sensiz evlendirdik. Deniz vardı aramızda, o aynı kaldıkça değişmezsin sanıyorduk, biz daha yaşlanmayız. Kaptan, senin deniz dediğine burada yalnızlık deriz. Güverte dediğine biz aşk ihtimali, yelken dediğine acı bekleyiş. Yazık, keşke sevecek kadar tanıyabilsek, tanıyacak kadar görebilseydik seni... Tuna Kiremitçi Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 SANA KALAN SAZ Sana Yaralarımdan çiçekler İlk yardım geceleri birazda Ve yangında kurtarılması imkansız acılar bırakıyorum Seni özümün gizinde saklıyorum Bütün aşklarımın izlerini sayıklayarak Ve aldatarak tüm sevdiklerimi Sana Cinayetimin ipuçlarını bırakıyorum Vasiyeti olmayan ölüler ülkesinden (Türkülerin sırtındaki muamma!) Yazık bir nakarat bırakıyorum sana "Ben sana gülüm demem gülün ömrü az olur" Öç biter Biter şarkı Yaz olur YILMAZ ERDOĞAN Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 ALKOL İKİNDİSİ Biz ne zaman içsek, Köfte geç gelir Ve oturur muhabbetin terkisine Çıplak bir efkar sözcüğü Biz ne zaman içsek, Sabah akar meycinin cebine Günde kaç kez öpüşür ki akrep ile yelkovan Biz ne zaman içsek, İç değilizdir aslında. Dışımızda bronz bir akşam sözcüğü, Çırıl bir efkar sözcüğü Delikanlı kıvamında sevda değilse de Tabansız sevişmelerdeki el değmemiş pişmanlık Biz ne zaman içsek, iç değilizdir aslında. Bu alkol ikindisi şiirle Şimdi burda açılsaydın Adımın baş harfi gibi Belki ağustos kokardı ağustos Sen, Fikrini ipotek etmiş kiralık sevdalara Senine boyuna sevilmiş sen Yalanı sevdasından büyük sen Bir bil-sen. Biz ne zaman içsek seni düşünüyoruz Genzimizde göl gözyaşları Biz ne zaman içsek, İç değilizdir aslında. Dışımızda bronz bir İzmir akşamı... YILMAZ ERDOĞAN Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 GÜLÜŞÜN Gülüşünde bir mana var, Saklayamazsın. Sarılışında ne düşler, Ne düşükler, Sakınamazsın. Aynı yolları, Kimsesiz mekanları, Birlikte özleme hasreti... Yalnızlığımın dert ortağı gastrit... Gülüşünde bir mana var, Saklayamazsın. Bütün iç savaşlarda, Rehin alındı bu yürek Kandıramazsın. Hangi çekilişin Büyük ikramiyesi bu, En uzak sevişmelerin Yeni yetme utancı. Lakin aşk, Biraz da utanmaktır yaşamaktan, Sakınamazsın... Yeni yetmelik işine gelince: O zaten hepimizin gizli öznesi Türkçede var. Bazı dillerde yok. Gülüşünde bir mana var, Saklayamazsın. Kime niyet kime felaket bu aşk, Anlayamazsın. Ödümüz patlıyor acı çekmekten Oysa; Biraz da acıdır, Aşkın mayası. Kaçınamazsın. Gülüşündeki manayı saklayamazsın. Tutunacak yerimiz yok, Resmi tutanaklarda. Gülüşünde bin yıllık hasret var, Saklayamazsın. .......................... Bu yazık karşılaşmanın Alnımıza çakılıyor anafikri: Aşka cesaretimiz yoksa Başka zaman görüşürüz! YILMAZ ERDOĞAN Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2005 BeNiMLe eVLeNiR MiSiN? Sen ki o, tanimadigim kadin sevgilim olur musun? Bak günes kendini belli etti, usulca tepeden bizi izliyor. Bulutlar etrafinda beyaz bir gelinlik aska çagiriyor. Sen ki o, tanimadigin kadin benimle evlenir misin? Kutsayalim semada bu aski, melekler sahidimiz olsun bulutlar gelinllik, yildizlar duvagin. Bu da sana hediyem olsun beyaz bir mendil uzerinde el yazim benimle evlenir misin? . Sen ki o, hic tatmadigim tatli mehtabim hayatin kuru dallarina tutundum zoraki nasirlasti ellerim, utanarak tutuyorum o nadide elleririi ve prangalarini koparttim yüregimin, tek bir söz ile yanina geldim. Bir hayal de olsa anlattiklarim, gel bu hayali bozmayalim ben bu hayalleri içimde yasattim. Bak aylardan subat, takvim yapraklari ondörtte bozma su hayalimi 'evet' de... Osman Yılmaz Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 31 Aralık , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 31 Aralık , 2005 Murathan Mungan'dan: "Bir yıl daha bitiyor Düşlerim, tasarılarım, yarım kalmış onca şey Her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden Bana mı öyle geliyor, Yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman İnsan yaşlanırken? Kırdım mı, incittim mi birilerini? Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler. Yeniden düşünmeliyim Dostluklarımı, ilişkilerimi Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı? Yitirdim mi yoksa masumiyetimi? Borçlarımı ödedim mi? Doğru seçtim mi soruların fiillerini? Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış, giysilerim ütülü, odam düzenli mi? Ödünç aldığım kitapları geri verdim mi? Geri verdim mi aldıklarımı? Ovmalı gümüşleri, bakırları; cila geçmeli ahşaplarıma Ovmalı umutları Saklı tutmalı gelecek inancını, eksik etmemeli ağzımızdan Hançer kıvamındaki o karamizah tadını (....) Zamanı düşünüyorum, koyuluyorum Anlamını yitiriyor "şimdiki zamanın" boş yüceliği, tarihin unutkan sayfalarındaki mürekkep lekeleri İşimin başına dönüyorum İçimde ıssız bir gönül erinci Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum "İçtenliğin" ya da " dünya görüşünün" kirletmediği Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum.... " Nice mutlu Yıllara.. nice mutlu yıllara içimdeki denizim Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 31 Aralık , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 31 Aralık , 2005 SİZ HİÇ KUŞLARLA KONUŞTUNUZ MU? Akreple yelkovan arasında süren yarış artık ilgilendirmiyor beni. >Çoktandır duvarlarımda takvim de eskitmedim... Zaman, en çok sahip >olduğum; ancak, bir >o kadar da sahiplenmekten nefret ettiğim tek sermayem. >Dünyam, herkesin dünyası kadar geniş de değil. >Ben bu küçük odayı bilirim, bu küçük oda da >beni. Bir de, benimle birlikte bu garip mahkumiyeti paylaşan >muhabbet kuşum... > >Siz hiç kuşlarla konuştunuz mu? Ben ürkütmekten korkarak, pencereme >konan, >küçük serçelerle konuşurum. Uzak yerlere, içimdeki hasreti >gönderirim >onlarla. Aslında, bilirim uzak yerlere gidecek dermanları >olmadığını... Ama; >ya giderse diye de, içimdeki hasreti onlara anlatmadan edemem. > >Artık serçelerde konmaz oldu pencereme. Şimdileri muhabbet kuşumla >dertleşir oldum. Vakitsiz kaybedince eşini, aynı kaderi paylaşır >olduk. >Öyle mahzun boyun büküşü, öyle içli seslenişi var ki, bilirim beni >anladığını. > >Bir saksı begonyam vardı. >Yeşil yaprakları arasında pembe çiçekler açardı. Kuşlara >anlatamadıklarımı ona anlatırdım. >Bazen, pembe pembe gülümsediği, bazen de, >sarı sarı hüzünlendiği olurdu. >O da vefasız çıktı. >Belki de dayanamadı anlattıklarıma. > >Bir sabah, küçük saksısında kurumuş buldum. Gerçekten vefasızlık >begonyada mıydı, yoksa begonyayı kurutan kaderimde mi? > >Sabahın ilk ışıklarından, gecenin koyu karanlığına kadar, karşı >evlerin ruhsuz duvarlarını seyrederim. Bir de benim kadar yalnızlık >çeken komşu >bahçedeki elma ağacını. >Bütün dünya aynı noktada donar kalır. >Rüzgarlar da esmese, sadece silik bir tablodur seyrettiğim. >Renklerin değişmesi için, >mevsimlerin merhametine sığınmış olmak ne acı. >Ve küçük bir pencereden küçük bir dünyayı yaşamak... >Kimi zaman uzak bir yerdeki kalabalıkların anlaşılmaz uğultuları >dolar odamın yalnızlığına. Duvarlarımda, eskiden yankılanan küçük >kahkahalar ve sevda dolu şarkılar, yerlerini >anlamını bilmediğim uğultulara bırakır. Koridorlardan çekilen ayak >sesleri, parkeler üzerindeki sıcaklığı bile yanında alıp götürmüştür >çoktan. >Eşyaların üzerlerine sinen mutlu dokunuşlar, duvarlar arasında >büyüyen çatlaklarda kaybolmuştur. > >Siz hiç kuşlarla konuştunuz mu? >Geceler ağır bir yük gibi omuzlarınıza >çöktüğünde, yalnızlığın girdabında boğulmamak için, bir kuşun >kanadına yazdınız mı en içli sevda şiirlerini? > >Kendi gözyaşlarnızı, bir kupaya doldurup, yalnızlığın can çekiştiren >acılarına inat, bir hayalin şerefine >kadeh kaldırdınız mı? >Yıldızların bile göz kırpmaktan çekindiği, ayaz bir >gecede, avuçlarınızda geçmiş yıllardan kalma dost bir sıcaklıkta >ısındınız mı? >Siz hiç yüreğinizde sevda taşıdınız mı? > >Yağmurlar ıslatır camlarını penceremin. >Bir eski şarkıda can bulur umutlarım. >Geçmişin tatlı hatıraları ıslanır geceler boyu. >Ben, yağmuru hep pencerenin gerisinden seyrederim. İçimde, >kaldırımların ıslaklığında yansıyan ay ışıltıları gülümser. >Bir sokak lambasının altında sarhoş narasını dinlemek isterim. > >Bir sokak kedisiyle dost olmak, bir garibin akşam >yemeğinden bir lokma tatmak isterim. >Yurtları ellerinden zorla alınmış mülteci çocukların muşamba >çadırlarında ay ışığı olmak isterim. > >Boşlukta kalan ellerim, manasız savaş meydanlarında atılan mermileri >yakalasın >isterim. Yakalasın da, çocuklar tatmasın >yalnızlığı isterim. >Siz hiç içinizde umut taşıdınız mı? > >Ben çoktan yitirdim zamanı. Geçmiş günlerde kaybettiklerime >ağlamıyorum, >gelecek günlere de ulaşacak hayallerim yok. Zamansız bir hayatın en >ortalık yerindeyim. >Gözlerimde şekillere mana verecek ışık, >dizlerimde beni taşıyacak güç kalmadı. >Bir pencere boyundaki dünyamda, bir muhabbet kuşum var, bir de; >içimde hiç eksilmeyen sevdam. > >Siz yalnızlığın vampir gibi ruhunuzdaki >güzellikleri emmeye başladığında >içinizdeki sevdaya sığındınız mı? > >Siz, hiç kuşlarla konuştunuz mu? >Mahzun boyun büküşlerinde, yarınlara uzanan >bir umut arayıp, sessiz çığlıklarında >yalnızlığınızı boğmaya çalıştınız mı? >Geceler ağır bir yorgan gibi sarar etrafınızı. >Sesler çekilir, şekiller silinir. > >Duvarlara sinmiş eski kahkahalar çınlar sofalarda. Defalarca >seyretmek zorunda bırakıldığınız siyah beyaz bir filmi yeniden >seyreder gibi >geçmişinizi yeniden yaşamaya başlarsınız. Gözyaşlarınız bilmem >kaçıncı kez ıslatır yastığınızı. > >Sıkıca sarıldığınız yorganınız, bir ısırgan otu >merhametsizliğinde yakar bedeninizi. >Hıçkırıklarınız, yalnızlığınızın koyu >karanlığında boğulur. >Bir dostun sıcacık elini arayan elleriniz, >çaresizlikle dökülür yanlarınıza. >Sadece dualarınız kalır dudağınızda. > >İçinizde, hep gelecek yarınlara ertelediğiniz umudunuz körelmeye >başladığında; varlığınızın, kendinize bile yük olmaya başladığını >düşünürsünüz. >En zorlu fırtınalarda sığınacak bir limanınız olsun >istersiniz. O zaman; içinizde hiç eksilmeyen >sevdanız sahiplenir sizi. > >Siz, hiç sevdanızı kuşlara anlattınız mı? > >Gün doğumu saatlerde yeni umutlara açarsınız gözlerinizi.Ya bir >postacının hiç alışık olmadığınız vuruşlarıdır beklediğiniz, ya da; >eski bir dostun, >sokaktan geçerken şöyle ayak üstü uğrama ihtimali. > >Saatin, zamanı her aşındırdığında, umudunuz, umutsuzca ertelenmeye >başlar. Kendi gönlünüzce, >sıralamaya başladığınız ihtimallerin arkasına sığınmaya >çalışırsınız. > >Unutulmuş olma ihtimali hiç geçmese de aklınızdan, içinizdeki garip >ürperti bedeninizi sarsar. >Sararmaya yüz tutmuş mektupların solgun satırlarında mutluluk >ararsınız. >İkram etme hevesiyle hep elinizin altında >bulundurduğunuz sigaranın dumanında huzur ararsınız. > >O en umutsuz anınızda kafesinde ötmeye başlayan muhabbet kuşu, >umudun hiç bitmemesi gerektiğini >fısıldar. >Onun tatlı şakımalarında yeniden umut >yüklenirsiniz. >Bütün beklentileriniz, bilinmeyen bir zamana ertelenir. > >Siz, hiç ertelenmiş umutlarda mutluluk aradınız mı? >Siz, hiç kuşlarla konuştunuz mu? Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 YASEMİN'E.... Yasemin Günaydın ey nazlı beyaz Kokusu bir şehire bedel çiçek. Bir bahçe kapısına sarılmışsın, Bazen bir korkuluğa. Yalnız değilsin hep. Seni,belkide bu yüzden Çok seviyorum. Sarılıyorsun,paylaşıyorsun, Küsmüyorsun. Nazlısın dedik ya; Bazen el değmeden Yere düşüyorsun. Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2006 Ezgili Yürek Hangi taşı kaldırsam Anamla babam Hangi dala uzansam Hısım akrabam Ne güzel bir dünya bu İyi ki geldim Süt dolu bir torbayla Şöylece çıkageldim Kime elimi verdimse Döndürüp yüzümü baktımsa Kısmet kapıyı ç aldı Kör pınara su geldi Ben şakıyıp durdukça öyle Gülün kokusu geldi Bebesi olmayana Bunalıp da kalmışa Acılarla yüklü Dargın yüreklere Yetiştim geldim İyi ki geldim. Ruhi Su Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2006 "Insanlarin birbirini tanimasi icin en iyi zaman, ayrilmalarina en yakin zamandir", der Dostoyevski... Veda acisi, kabugunu soyar insanin; yildizini kaziyip cirilciplak ortaya serer. Birlikteligin örttügü tüm kusurlari ayrilik sergiler. Bir ayrilik arifesinde helallesilir ve o an hakiki tabiatlariyla yüzlesilir. "Ölene kadar" diye söz verilmistir, ama "ölüm yolunda" baska tercihler belirmistir. Kararsiz prensesin vicdani azap cekerken 7 cücelerin somurtkani "aklini basina" al diye fisildar kulagina; haytasi ise "kalbinin sesini" dinle diye cekistirir eteginden. Hep hayran bakan gözlere, hatalar takilmaya baslar. "Ama"yla biter alelade iltifat cümleleri: "Sen iyi bir insansin, ama arkadaslarin kötü", "Seni seviyorum, ama bu iliskide mutlu degilim", "Ben baska türlü bir beraberlik düslemistim" vs..vs.. Sonra gelsin uykusuz geceler... bir türlü karar verememeler... ruhen gidip gelmeler... "Hele biraz daha zaman gecsin" diye nikah ertelemeler... Birlikteymis gibi yaparken,sevecek baska yüzler, yüzecek baska denizler kollamalar.. "Aslinda bütün bunlar bizim iyiligimiz icin"e kendini kandirmalar. Sonrasi hep ayni: Bekleyenin "Hani sonbaharda bulusacaktik. Hazan geldi gecti, sen gelmez oldun" sizlanmalari... Bekleyenin "Geliyorum az kaldi" oyalamalari... Bittigini bile bile isi uzatmalar; söyleyemedikce hepten bataga saplanmalar... Terke makul bir gerekce ararken hepten carsafa dolanmalar... Veda konusmasinda süslü iltifat cümlelerinin arasina, o cümleleri hiclestiren mayinlar serpistirmeler... Üzgün görünmeler... bagis dilenmeler... "...ama kacinilmazdi" demeler... "Sözünden caydin" yakinmalarini "Sen de eski sen degilsin. Degismissin" diye gögüslemeler... ....asıl kendinin degistigini bilmezden gelmeler... Ve son sahne: Terk edenin o mahcup "Yapamiyorum, dayanamiyorum..her seyi denedim.." itirafina karsilik terk edilenin kirik calimi: "ugurlar olsun! Ben yoluma devam ediyorum". Ihanetler hep böyledir: ilki, bir yenisine gebedir; ikincisi daha az aci verir. Ondan sonra dur durak yoktur: Güvenilmez asik, sevdikce kiran, gezdikce ardinda bir kirik kalpler mezarligi birakan bir dervise döner. Artik acilara hapsolmustur: Bulusmak istedikce ayrilacak, birlesmeye calistikca parcalanacak, sonunda terk ettiklerinin "ah"i tutup, terk edildiginde, mukadder yalnizligina kapanacaktir. CAN DÜNDAR herşeyi denemiştim. Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2006 SEVEMEDİ İSTANBUL İKİMİZİ Seninle hiç İstanbul'da olamadık Göremedi İstanbul ikimizi... Ne Emirgan'da bir semaver tüketebildik Ne Aşiyan'da hüzün... Bir tepeden seyretmek için bu güzelim kenti Ne Çamlıca kısmet oldu ne Piyer Loti... Hiçbir vapur taşımadı bizi Marmara'da Bir güvertede seni Liseli aşıklar gibi dakikalarca öpemedim.. Ellerini avuçlarımda tutup ta içimi dökemedim Şöyle bir elimi atıp ta omzuna Kolun belimde Yürüyemedim seninle Beyoğlu'nda Bir sinema yada tiyatro koltuğunda Parmak uclarıma değmedi dudakların Pasajda Arjintinleri çekip Nevizade'de bir iki tek atamadık Doyulmaz uykulara bir türlü yatamadık Seninle İstanbul'da olamadık Duyamadı İstanbul sesimizi Sahaflar'da yorulup ta kitaplara bakmaktan Çınaraltı'nda mola veremedik Karışıp çılgın kalabalığına Kapalı Çarşı'nın Tadına varamadık bir öğlen rakısının Yada Sultanahmet'te bir müzeyi gezip Dostlara uğrayamadık Gülhane'den uzanıp Sarayburnu'na İntiharı düşünemedik enine boyuna Ne Laleli'den geçebildik sevgilim Ne kendimizden Bir çalgılı Kumkapı meyhanesinde Aglayamadım doyasıya sımsıcak göğsünde Eski İstanbul'da gezdiremedim seni Yemiş'te Asmaaltında Ne kaldırımlarımı gördün ne çayhanelerimi Ne çocukluğumu bildin ne gençliğimi Seninle hiç İstanbul'da olamadık Saramadı İstanbul hiç bizi Çılgınlar gibi dolanamadık otobüslerle Trenlere binemedik Bırak bütününü bu koca kentin Sadece bir tek semtin İçinde bile olamadık İstanbul hiç doymadı bize bitanemmm Bizde O'na doyamadık... Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2006 sessiz bir gemiyim içinde yolcuları olmayan beklediği son yolcusu da olmayan bir gemi kendi ıssızlığında yaşayan rotası olmayan Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2006 ya ben seni çok seviyorum yaa valla kız içimdeki deniz nasıl da yalnızlıgına dönünce mutlu oluyorsun ben deliyim galiba ama artık umrum değil ben çok mutluyum içimin ta derinliklerindeki denizim hem de çok tekrar merhaba yalnızlığım gerçi ben hep yalnızmışım aşıkkende terkederkende terkedilirkende mazhar ın şarkısı bana itaf edilsin YALNIZLIK ÖMÜR BOYU Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat. Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef. Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, — demeğe de dilim varmıyor ama — kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! NAZIM HİKMET RAN 1947 Alıntı
Φ SÜNGÜ Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2007 Midye incisinden çıkmış Deniz yıldızı aydınlatıyor deniz yolunu, Gövdesi oldum düşüncemin İlk kez yıldızlar arasında yol, Dimdik duracağım zaman içinde Ve ilaç bulmak niyetiyle Beni ararsa eğer eğilenler işte o zaman dile gelecek Unutulmuş bir çağ Ve unutulmuş bir ulus Yola koyulacak Unutulmuş yollardan Ve kendi izlerini arayacak Bulamazsa eğer Kuş olacak Türkülerde yaşatacak varlığını Güneş yok olursa eğer Derinliklerinde inip yeryüzünün Toprraktan çıkaracak güneşi Yıldızı yıldızda bulacak Yalnız. radovan pavlovski Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.