Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Ne oldu yukarda yazdığım bilim adamaları size ne yönde etkiledi sayın evrensel..

Neden bu başlık aşağılara düşmüş gitmiş..?

  • Cevaplar 67
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

TANRI VE DİN:

 

Sevgili Arkadaşlar,

....

 

Sevgili evrensel kardeşim yazına ve uslubuna saygı duyor ancak içeriğini kesinlikle kabul etmiyorum ve benim fikrime göre sen bir boşluktasın...

Ben böyle düşünüyorum çünkü...

Allah var demişsin (tanrı demişsin ben Allah alayım zira Allah var ondan gayrı tanrı yok)

sonrada belki de yoktur demişsin...

kardeşim burda inancını sağlam olmadığı gayet açık yani nedenlerine niçinlerine cevap bulamadığın açık Allah yardımcın olsun...

devam edelim inşallah...

 

Demişsinki ben tanrıyı buldum...

"Ben Ateist değilim, içinde yaşadığımız evrenin tanrının kendisi olduğuna inanıyorum..."

Eğer cihanı varlıkları doğa, evren, tabiat yaratır olarak kast ediyosan zaten buna bir çok kez değindik bidaha değinelim....

 

Tabiat evren bunlar kanunlar ve sebepler yani varlıklardır haşa yaratıcı olamazlar akstımı değer verdiğim bir gönül insanı ile açıklayayım....

 

Kanunla, o kanunu vaz'eden aynı değildir. Tabiat kanunlarını yine tabiat kanunları koymuş olamaz. Diğer taraftan, tabiatın kendinde olmayanı başkasına vermesi de muhâldir. Sonra, insanda mevcut binlerce duygunun hiçbiri tabiatta yoktur. Öyleyse tabiat, kendinde olmayanı insana nasıl verebilmiştir? Bu muhâli hangi akıl kabul edebilir?

 

Kendinden daha mükemmeli yaratamayan taş, toprak, hava, ısı ve ışıktan mürekkeb olan tabiat, insanı nasıl yaratabilir?

 

 

Herneyse biz Allah zulcelali bulan birini düşenelim sen veya başkası...

Şimdi nasıl oluyorda yaratılan benliğini amaçsız düşüne bilir

çok afedersiniz Bir inekten hayvandan farkını nasıl gösterecek...

 

Bakın arı aşk ile bal yapar görevini ifa ederek Allahı tesbih eder vazifesini yerine getirir.

Peki insanın hiç Allahı bulmaya yetisi olmasına rağmen sadece bir hayvan gibi belkide daha aşağı..

yaşayarak yemesi içmesi gelişmek için çabalaması hadi en makbulu insnalığa hizmet etmesi.(Arı da bal yapar demiştik dikkat edelim)

 

Elebtede matamatiksel bilim gibi kesindirki(bence...) belirli sorumluluklarımızı bizden istenenler vardır...

 

Bunları neden söyledim Bizi din kavramına götürdüğü için...

 

Bakınız elbette bir elçi gönderecek şunları yapın şunları yapmayın diyecektir...

Elbette buda Allah resulü ve kurandır...

Bu konuda yine aynı gönül insanından bir çok kez verdiğim misali vereceğim inşallah...

 

Sen bir evde oturuyorsun bir odada bir an bir ses işittin sonra fark ettin ki bu kapının sesi o anda sana sorsa biri yada sen kendi içinde bu soruyu kendine yöneltsen desen ki şuan şu kapıyı kim çaldı bir cevap alırmısın tabi ki alamazsın bileceğin tek şey şudur dışarıda biri var onun da benim kapımı çalmaya gücü yeter onun dışında dediğin her şey ya tutar ya tutmaz sen bilemezsin kapıyı çalan sarışın mı esmer mi kısa mı uzun mu?

ama...

ertesi gün bir arkadaşın gelse dese ki senin kapını çalan şöyle biridir senden şunu şunu ister senin bir durumdan haber dar eder.

 

Bak kardeşim o gücünü sana gösteren Allah celle celalüdür o sana kendini anlatması içinde gönderdiği onun elçisidir kuranıdır yani seni senden haberdar için bir rahmet göndermiştir. Bu misal Hz. Muhammed (s.a.s.) içinde geçerlidir.

 

Yani kardeş şüphesiz allah var ve bizden istediklerini bildirmek için

elçilerini gönderir istreklerini bildirir yapmamız gerekenleri bildiri bunun bütünüde dindir.Yani bize uyacağımız sınırları gideceğimiz yolu gösterir zira malumunuz her hedefin bir yolu vardır ve biliyoruzki o yoldan sapılırsa hem hedefe varılamaz hemde yoldan çıkıldığı taktirde zarar görürüz.İşte aynen bunun gibi

Allah rızasına giden yolun adınada din (islam ) diyebiliriz ve aman ha dışına çıkmayalım şaranpöle yuvarlanırız :)

 

sevgiyle kal kardeşim :clover:

Gönderi tarihi:

Artık polemik yok, felsefe yok, laf dansı yok..

Sadece deliller ve belgeler konuşacak..

Aşağıda insanlık tarihine damgasını vurmuş bardak kırmayan bilim adamları alıntı olarak eklenmiştir..

Bu bilim adamları Allaha iman ettiler....!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Haydi bir tanesini yalanla evrensel..

ROGER BACON

 

1220 yılında Oxford'da doğan Roger Bacon, bilim alanında yaptığı araştırmalar, yazdığı kitaplar ve çalışmalarından dolayı "Muhteşem Doktor" olarak anılmış bir İngiliz din ve bilim adamıdır.

Bacon, gece gökyüzünde ışık olmamasının nedenini araştıran ve bu konu üzerinde incelemeler yapan ilk kişidir. Araştırmaları daha sonra Olber paradoksu olarak anılmıştır ve henüz 20. yüzyılda keşfedilen evrenin genişlemesi konusunun bir açıklamasıdır. Ayrıca Bacon, merceklerin büyütme özelliklerini ve kullanım yerlerini de açıklamış, yıldızlardan gelen ışığın Dünya'ya aynı anda ulaşmadığını ilk defa olarak fark etmiştir. Kristof Kolomb'un doğumundan 200 yıl önce Dünya'nın düz değil yuvarlak olduğunu keşfetmiştir. Matematiği; optik ve geometriyi de içine alan tüm bilimlerin temeli olarak görmüş ve bu bilim üzerine yoğunlaşmıştır.

 

Bacon, bilimi insanları inanca yaklaştıracak çok önemli bir araç olarak görmekte ve "gelecekte, şimdi ve geçmişte göreceğimiz bilim, inananlar için yararlıdır" demektedir. İnsanların, Allah'ın yarattığı varlıkları gördükçe evrendeki mükemmelliğin farkına varacaklarını düşünerek, bilimin insanların dini kabul etmelerini sağlamada büyük bir avantaja sahip olduğunu belirtmiştir.

JOHANNES KEPLER

 

Modern astronominin kurucusu olan Kepler 1571 yılında Almanya'da doğmuştur. Yaşamı boyunca çeşitli dallarda eğitim gördükten sonra astrolojinin, doğruluğu henüz kesinleşmemiş olan diğer bilimlerden çok daha önemli bir bilim olduğuna karar vermiştir. Daha sonraki tüm çabaları, astrolojinin değerini ve önemini yüceltmek amaçlı olmuştur.

Kepler

 

Astronomi biliminin gerçek anlamda kurucusu olan Kepler, gezegenlerin hareketlerini, güneş sisteminin uzaklığını hesaplamış ve yıldız hareketlerinin haritasını çıkarmıştır. Dolayısıyla ilk astronomik takvimi yayınlamıştır. Eseri Mysterium cosmographicum, Ptolema ve Kopernik'in iddialarının karşılaştırmasını yapan son derece önemli bir eserdir.

 

Kepler de, bilimin insanları Allah'a yaklaştıracak bir vesile olduğunu düşünmüştür. Astronomi ile ilgili araştırmaları sonucunda Allah'ın varlığının farkına varmış ve bu gerçeği şu şekilde dile getirmiştir: "Uzun zamandır rahatsızdım. Ama şimdi, astronomi konusundaki araştırmalarım yoluyla Allah'ın varlığının farkına vardım." (Dan Graves, Scientists of Faith, Kregel Publications, 1996, s.. 49)

 

Kepler, neden bilim ile uğraştığı kendisine sorulduğunda ise "Yaratıcının eserlerindeki lezzeti tatmak için" diyerek cevap vermiştir. İnsanları, "Yaratıcıyı anlamak için sahip oldukları bütün duyularını kullanmaya" çağırmış ve bilimsel eserlerinde bu önemli noktayı sürekli dile getirmiştir.

 

ROBERT BOYLE

 

Robert Boyle, 1627 yılında İngiltere'de doğmuş modern bilimin kurucusu sayılan ünlü bir bilim adamıdır. Kimya alanında son derece büyük ve önemli keşifleri bulunmaktadır.

 

Boyle gazlarla 43 tane deney yapmış ve bunu yaparken günümüzdeki bilim adamlarının kullandıkları yöntemleri kullanmıştır. Boyle, gazların havadaki basıncı ile havanın hacmi arasında bir ilişki olduğunu ortaya çıkarmış ve böylece bugün Boyle kanunu olarak bilinen prensipler meydana gelmiştir. Boyle, bilimin insanlar arasında anlaşılır olabilmesi için de çalışmış ve bunun için 42 kitap ve pek çok makale yazmıştır.

 

Keşifleri turnusol kağıdını ve basit yapıda bir buzdolabını içermektedir. Suyun donunca genleştiğini göstermiş, elementin ilk modern tanımını yapmış, "hava, basınçlı olduğuna göre atomun parçaları arasında boşluk olmalıdır" diyerek atom teorisine büyük bir katkıda bulunmuştur.

 

Boyle'a göre bilim, Allah'ın aklını göstererek Allah'ı övmenin yoludur. Eğer keşfedilen şeyler bu gerçeği gösteriyorsa, yeryüzünü büyük bir cesaret ve sabırla incelemek ve böylece Allah'ın varlığına ulaşmak gereklidir. Boyle, bilimin akıl olmadan ilerleme kaydedemeyeceğini ve Allah'ın aklının bilim yoluyla sürekli olarak gösterilmekte olduğunu belirtmiş inançlı bir bilim adamıdır.

 

BLAİSE PASCAL

 

1623 yılında doğmuş olan Pascal, dünyaca ünlü felsefeci ve matematikçilerdendir. Hidrostatik biliminin öncüsü ve hidrodinamiğin de kurucusu olarak kabul edilir. Matematik alanında, farklı hesaplamalar yapmış, olasılık hesapları konusuna modern bir anlayış getirmiştir.

 

Pascal, 1646 ve 1647 yılları arasında atmosferik ve sıvı mekanikleri ile ilgili pek çok çalışma yapmıştır. Atmosferin bir ağırlığı olduğuna göre, yükseliğe göre bir basınç uygulamasının da olması gerektiği sonucunu çıkarmış, hidrostatik üzerine yaptığı çalışmalarda sıvı ve gazların basınç prensiplerini belirlemiştir. Son olarak da şırıngayı ve hidrolik kaldıracı icad etmiş, barometrenin gelişmesini sağlamıştır.

 

Pascal, tüm çalışmalarında dine yönelmiş ve dinin güzelliklerini insanlara hatırlatımıştır. Ona göre, bir insan eğer Allah'ın varlığına ve dine inanırsa erdem, üstünlük ve mutluluk onun olacaktır. Eğer insan O'ndan uzaklaşırsa, ahlaksızlık, sefalet, mutsuzluk, karanlık ve umutsuzluk onunla birlikte olacaktır. Pascal, insanların inançlı oldukları sürece dünyada mutluluk elde edeceklerini ve ahirette de cenneti kazancaklarını, çevresindeki inançsız insanların ise, ellerindeki her şeylerini kaybetmiş olarak cehennemle karşılaşacaklarını belirtmiştir.

 

ANTONİE VON LEEUWENHOEK

 

Leeuwenhoek, bakteriyi ilk keşfeden ve kendi oluşturduğu mikroskobu ile mikroskobik canlıları ilk olarak inceleyen bilim adamıdır. Gözlükleri büyüteç gibi kullanarak kumaşları incelemeye başlamış, bu mikro canlıların varlıklarının farkına varınca da başka büyüteçler üretmiş ve nihayet bir mikroskop icat edip canlıları yakından görebilme imkanına sahip olmuştur. Yaşamı boyunca ürettiği mikroskop merceklerinin sayısı 550'dir. Her biri ile yeni bir inceleme yapmıştır.

 

Leeuwenhoek aynı zamanda kan hücreleri üzerinde de araştırmalar yapmıştır. Kılcal damarları inceleyerek kan hücrelerinin geçişini gözlemlemiştir. Leeuwenhoek'den önce hiç kimse kasların liflerden oluştuğunun farkında değildir. Mikroskobunun altında liflerin her birini gözlemlemiş ve incelemelerde bulunmuştur.

 

Hayvanlar ve bitkilerde beslenme sistemi, üreme ve bitkilerde besin transferi gibi konularda da pek çok çalışması olmuştur. Bitkilerin birbirinden farklı bölümleri araştırmasının en önemli parçalarındandır. Bitkinin kökü, gövdesi ve yapraklarının üç boyutlu çizimlerini yapmış ve yapılarının detaylarını ilk ortaya çıkaran kişi olmuştur.

 

Leeuwenhoek'in yaşamı boyunca amacı, bir Yaratıcı olmaksızın, kendi kendine varoluş fikrini bilimsel yollarla çürütebilmek olmuştur. Küçük büyük varlıkların tümünün Allah tarafından yaratıldığına iman etmiş ve tüm çalışmalarında bu önemli gerçeği göstermeye çalışmıştır.

 

İSAAC NEWTON

 

Tüm zamanların en büyük bilim adamı olarak kabul edilen Isaac Newton hem matematikçi hem de büyük bir fizikçi olarak bilim tarihine geçmiştir. Kuşkusuz en büyük keşfi yerçekimi kanunudur. Bunun dışında fizikte hareketin üç kanunu ve matematik alanında gelişmiş hesaplama yöntemleri ile birçok bilim dalında öncü kabul edilmektedir.

Newton

 

Newton, kuvvet ve ivme arasındaki mükemmel ilişkiyi kütle kavramı ile bağdaştırmış, etki ve tepki prensibini bulmuş, bileşke kuvvetlerinin sıfır olması durumunda hareketli cisimlerin hızının hiç değişmeyeceği tezini ortaya atmıştır. Bu hesaplamalar yüzyılımızda da kullanılmaktadır. Newton ayrıca parçacık teorisini geliştirmiş ve bir astronom olarak ilk yansıtıcı teleskobu yapmıştır.

 

Newton, bilimi araştırdıkça Allah'ın mutlak varlığının farkına varan inançlı bilim adamlarından biridir. Ateizme karşı çıkmış, bunun için pek çok makalesinde yazılar yayınlamış ve eserlerinde Yaratılış gerçeğini savunmuştur. Newton'un, dünyanın seyrini değiştiren buluşlarının temelinde Allah'a yakınlaşma isteği vardır. Principia Mathematica adlı eserinde bu gerçeği şu sözlerle dile getirmiştir. "Bizler Allah'a muhtaç kullar aciz olarak, kendi aklımıza göre Allah'ın aklını büyüklüğünü ve yüceliğini görmeli ve O'na teslim olmalıyız."

 

ADAM SEDGWİCK

 

Adam Sedgwick, 1785 yılında Yorkshire, İngiltere'de doğmuştur. Küçük yaşlardan itibaren fosillerle ilgilenmiş ve kireçtaşı yataklarından bulduğu fosilleri saklamaya başlamıştır. Cambridge Üniversitesi'nde aldığı eğitim ise, küçük yaşlarda jeolojiye olan ilgisini pekiştirmiş, bu konuda uzmanlaşmasını sağlamıştır.

 

Sedgwick, çeşitli fosil yataklarında araştırmalar yapmış ve topladığı örnekler üzerinde çalışmıştır. Zamanla volkanik bölgelerde eski lav yatakların altında kalmış kalıntıları incelemiş ve çıkan fosiller üzerinde bir sınıflandırma yaparak eski jeolojik dönemleri Kambriyen ve Devonyan olarak isimlendirmiştir. Çalışmalarını yazıya çevirme konusuna az önem vermiş, üzerinde yoğunlaştığı konular hakkında tam bir kitap çıkarmamıştır. Ancak çalışma alanı ile ilgili olarak pek çok makalesi vardır.

 

Sedgwick, Charles Darwin'in yakın bir arkadaşı olmasına rağmen onun fikirlerine karşı çıkmıştır. Hatta Darwin'i, materyalist görüşü savunan evrim teorisini ortaya atarak insan ırkını alt bir seviyeye getirmekle suçlamıştır.

 

Adam Sedgwick, aynı zamanda bir rahiptir. Doğada varolan her şeyin insan zihnini, Kutsal kitaptaki gerçeklere hazırlamakta olduğunu savunmuştur. Bu konuda Newton'la aynı fikri paylaşmakta ve şunları söylemektedir: "Doğa, her şeyde Allah'ın varolduğunu bizlere öğretmektedir."

 

MİCHAEL FARADAY

 

1791 yılında doğan Michael Faraday, özellikle elektrik ve manyetizmanın gelişmesinde rol almış dünyaca ünlü bir fizikçidir. Ünlü bilim adamı Humpry Davy'den çok etkilenmiş, onun laboratuvarında çalışmaya başlamış, ilk önemli başarılarını burada elde etmiştir.

 

Michael Faraday, gerek Davy gerekse daha sonraki müstakil çalışmalarında elektrik alanında daha önce benzeri olmayan ilklere imza atmıştır. Transformatörü icad etmiş ve dünyanın ilk basit dinamosunu yapmıştır. Diğer çalışmalarında ise sıvı bir solüsyon ile elektrik akımı vererek molekülleri elementlerine ayırmayı başarmış ve benzeni keşfetmiştir. Bu çalışma daha sonra James Joule ve James Clerke Maxwell tarafından keşfedilecek olan termodinamik ve elektromanyetizm konularına da öncülük etmiştir.

 

Faraday'ın bilimsel alandaki başarıları temelinde Allah'a olan inancından kaynaklanmaktadır. Faraday, doğadaki her şeyin bir Yaratıcının varlığını kanıtladığına inanmaktadır. Ona göre, "Dünyayı tek bir Yaratıcı yarattığına göre, bütün tabiat bir bütünün parçaları olmalıdır". Bu büyük Yaratıcı evrendeki her noktada Kendisini göstermektedir ve bilim bu gerçeği ortaya çıkarmakla görevlidir.

 

AMES PRESCOTT JOULE

 

James Prescott Joule, ısı ve enerjinin tek ve aynı şey olduğunu ve her ikisinin de birbirine dönüşebileceğini gösteren Termodinamik Kanunu'nu bulmuştur.

 

1818 yılında doğan Joule'un küçük yaşlardaki eğitmeni, modern atom teorisinin kurucusu olan John Dalton'dur. Henüz genç yaşlarında Joule kendi elektromanyetik motorunu icad etmiş ve 19 yaşında ısı ile deneyler yapmaya ve keşiflerini kayda geçmeye başlamıştır. İlerleyen yıllarda bu yöndeki keşiflerini artıran Joule, bir telde ilerleyen elektrik akımının ürettiği ısıyı hesaplamış ve ilk kez gaz molekülünün hızını bulmuştur. Joule'un en büyük keşfi mekanik ısı denklemidir. Bu önemli keşif en temel evrensel bilim kanunu olan "enerjinin korunumu" kanununu da rehberlik etmiştir. James Prescott Joule, bu keşifleri ile, kendi adıyla anılan Joule kanununun mimarıdır.

 

1864 yılında Darwin'e karşı bir manifesto imzalayan 717 bilim adamının en önemlilerinden biri olan Joule, evrende insanın karşısına çıkan keşiflerin kendisine Allah'ı tanıttığına inanan bilim adamlarından biridir. Joule bu konu ile ilgili olarak şunları söylemiştir: "Allah'ın isteklerini öğrendikten ve itaat ettikten sonra yapacağımız diğer şey, yaptığı işlerin kanıtından yola çıkarak O'nun aklı, gücü ve iyiliği hakkında birşeyler bilmektir. Tabiat kanunlarını bilmek, Allah'ı bilmektir."

 

GREGOR MENDEL

 

Asıl adı Johann olan Gregor Mendel, 1822 yılında doğdu. İlk olarak kendisine bitki aşılama ve çiftçilik gibi konuları öğreten usta bir bahçıvan olan babasından etkilenen Mendel, daha sonra bu konuda bilgilerini genişletmiş ve bu alanda çeşitli çalışmalar yapmıştır.

 

Çeşitli yerlerde öğrentmenlik yaptıktan sonra Mendel ünlü deneylerini gerçekleştirmiştir. Mendel, iki yıl boyunca bezelye çeşitleri yetiştirmiş, sekiz yıl boyunca bu bezelye çeşitlerini birbirleriyle ve kendi türleriyle döllemiştir. Ortaya çıkan sonuçlara göre Mendel, sonraki nesillerde bezelyelerde beliren özelliklerin her birinin hem yumurtadan hem de gametten geldiğini keşfetmiştir. Bezelyeler üzerine yaptığı bu ünlü deneyi sonucunda kalıtım kanunlarını ortaya koyan Mendel, yaşadığı dönemde ortaya çıkmış olan Darwin'in evrim teorisine de büyük bir darbe vurmuştur. Mendel'in genetik prensiplerine göre bir canlıda sadece anne ve babadan gelen genlerin özellikleri bulunabilir. Bu genlerin tamamen farklı özellikler edinip o canlıyı tamamen başka bir türe dönüştürmesi ise imkansızdır. Gregory Mendel bezelyeler üzerinde yaptığı çalışmalar sonucunda kalıtım kanunlarını keşfetti. Aynı zamanda bir din adamı olan Mendel'in bu keşfi Darwin'in evrim teorisinin önemli bir çıkmaza girmesine neden oldu.

LOUİS PASTEUR

 

1822 yılında doğan Pasteur, tıp tarihinde büyük önemi olan bir bilim adamıdır. Pasteur ayrıca fizik ve kimya alanlarında da gerek çalışmaları gerekse deneyleri ile önemli bir isimdir. Fermentasyonun organik temeli ve kontrolü ile ilgili ilk açıklamalar Pasteur'dan gelmiştir. Araştırmaları kendisini bakteriyoloji konusunun içine daha fazla dahil etmiş ve bu mikroskobik dünya hakkında yüzyılımıza kadar gelen bilgilerin temelini atmıştır.

 

Hastalıkların ortaya çıkışı ile ilgili buluşları, bakterileri detaylı incelemesi ile mümkün olmuştur. Hastalık yapan pek çok organizmayı ayırmış ve onlarla savaşmak için aşılar üretmiştir. Pastörize etme ve sterilize etme işlemlerinin yöntemlerini ortaya koymuştur.

 

Hayatın cansız maddelerden gelemeyeceğini, ancak hayattan gelebilleceğini ispatlayan Pasteur, yaşadığı dönemde özellikle Darwin'in teorisine karşı çıkması ile tanınmış ve bundan dolayı tepki alarak pek çok sözlü saldırının hedefi olmuştur. Evrenin ancak Allah tarafından yaratılmış olabileceğini hararetle savunmuş, bilim ve din arasında büyük bir uyum olduğunu açıklamış ve göstermiştir. "Doğayı ne kadar çok incelersem, Yaratıcı'nın eserleri karşısında inancım o kadar çok artıyor" diye belirten Pasteur, "Bilim insanı Allah'a götürür" inancı ile hareket etmiştir.

 

JAMES CLERK MAXWELL

Modern fiziğin öncülerinden kabul edilen James Clerk Maxwell, 1831 yılında İskoçya'da doğmuştur. Henüz küçük yaşlarda ışık ve elektrik alanına ilgi duymuş ve yetişkinliğe eriştiğinde de bunların bir bütünlük içinde olduklarını iddia etmiş, ışık, elektrik ve manyetizmayı tek bir denklem içinde göstermeyi başarmıştır.

 

King's College'de okurken, elektrik jenaratörü ve transformatörü prensiplerinin kaşifi olan Michael Faraday ile tanışmış ve onunla yakın arkadaş olmuştur. Bundan sonra yaptığı çalışmalarda Faraday'ın araştırmalarını matematik temellerine göre belirlemiştir. Işık üzerine deneyler yapabilmek için prizmalardan ve reflektörlerden oluşan uzun bir kutu inşa etmiştir.

 

Maxwell, bilim tarihinde rahatlıkla Newton veya Einstein ile aynı düzeyde düşünülebilir. Einstein, rölativite teorisini formüle ederken Maxwell'in eşitlikleri ve hesaplamalarından yararlanacaktır. Aynı zamanda Maxwell'in gazlar üzerine yaptığı çalışmaları da kuantum teorisi için bir yol açacaktır.

 

Tıpkı Newton ve Einstein gibi inançlı bir insan olan Maxwell, eşine yazdığı bir mektupta şu şekilde Allah'a dua etmiştir: "Yeryüzündeki herşeyi kullanımımız altına alabilmek için bizlere Senin eserlerinin üzerinde çalışmayı öğret ve Sana hizmet etmek için aklımızı güçlendir."

ALBERT EİNSTEİN

 

Geçtiğimiz yüzyılın ve aynı zamanda bilim tarihinin en önemli bilim adamı olarak kabul edilen Albert Einstein evrenin tesadüflerle oluşamayacak kadar harika bir düzeninin olduğu ve bu mükemmelliğin ancak bir Yaratıcı tarafından yaratılmış olabileceği sonucuna varmış büyük bir fizikçidir.

 

Einstein, rölativite teorisi ile ışık hızının, kütlesi olan her maddede sınırlayıcı bir hızının olduğunu ve kütle ve enerjinin eşit olduğunu ortaya atmıştır. 1916 yılında, yerçekiminin, zaman-mekan eğrisinin belirleyicisi olduğu yönündeki rölativite teorisinin matematik formülünü tamamlamıştır. Daha sonra da yerçekimi, elektromanyetizm ve atomaltı parçacıkları ile ilgili çeşitli kanunlar belirlemiştir. Rölativite teorisinin yanı sıra Einstein'in kuantum teorisine de büyük katkıları bulunmaktadır.

 

Yazılarında Allah'a olan inancından sıkça söz eden Einstein, "Dinsiz bir toplum topaldır" sözleriyle dinle bilimin ayrılmaz bir bütün olduklarını göstermektedir. Einstein, "tabiatı araştıran herkesin içinde bir çeşit dini saygı" olduğunu belirtmiş ve şunları söylemiştir: "Bilimle ciddi şekilde uğraşan herkes tabiat kanunlarında bir ruhun, insanlardan daha üstün bir ruhun olduğuna ikna olur. Bu yüzden bilimle uğraşmak, insanı dine götürür."

GEORGES LAMAİTRE

 

Lamaitre, adını ilk olarak ortaya attığı Yaratılış teorisi ile duyurmuştur. Aynı zamanda Big Bang teorisinin kurucularındandır. Lamaitre evrenin, materyalizmin öne sürdüğü gibi sonsuz olmadığını, bir başlangıcı ve sonu olduğunu, bunun da pek çok insanın iman etmesi için önemli bir faktör olacağını düşünmüştür.

 

Termodinamik ve Einstein'in statik evren problemleri onu kendi teorisini üretmeye iten faktörlerdendir. Ona göre, eğer evren entropi içinde gelişiyorsa, termodinamiğin ikinci kanununa göre, sonlu olmalıdır. Tüm bunlardan yola çıkarak evrenin statik bir durumdan başlayarak gitgide gelişmekte olduğu sonucuna varmıştır. Teorisinin test edilebilir olduğunu, bunun için kozmik ışınların incelenmesi gerektiğini iddia etmiştir. Nitekim geçtiğimiz yüzyılda Big Bang'in varlığını kanıtlayan kozmik ışınların varlığına rastlanmıştır.

 

Kendisi her konuda çok iyi eğitim almış bir din adamı olan Lamaitre, dinin ve bilimin insanları aynı gerçeklere ulaştıracağına inanmıştır. Yaptığı çalışmalar ve bu önemli buluşu, evrenin bir Yaratıcı tarafından yaratıldığı gerçeğini açıkça ortaya koyarken, Lamaitre'nin beklediği gibi pek çok astronom ve bilim adamının da Allah'a iman etmelerini sağlamıştır.

MAX PLANCK

 

1858 yılında doğmuş olan Alman fizikçi Max Planck, kendi ismi ile bilinen fiziksel sabitin kaşifidir. Planck, fizik alanında yaptığı keşiflerle yeni bir döneme damgasını vurmuş 20. yüzyılın önemli isimlerindendir.

 

Planck, ışığın bir akarsudaki suyun sürekli akışı gibi değil, bir yağmur damlasının pencerenin camında oluşturduğu görüntü gibi bir yapıya sahip olduğunu savunmuştur. O döneme kadar bilim adamları ışığın sadece bir dalga hareketinin olduğunu düşünüyorlar ve deneylerini bu kabul üzerine yapıyorlardı. Her bir ışık parçacığının bir enerji paketi olduğunu ortaya çıkaran Planck, her bir pakete foton adını vermiştir. Foton kavramı o dönemden itibaren fizikte sürekli kullanılan bir terim olmuş ve modern fiziğe büyük bir yenilik getirmiştir. Planck'a göre ışık, ses gibi havada dalgalar halinde yayılmakla kalmamakta, aynı zamanda parçacıklar halinde de hareket edebilmektedir.

 

Bu büyük buluşun mimarı olan Planck, evrenin büyük ve kutsal bir güç tarafından idare edildiğine inanmıştır. Bu büyük gücün Allah olduğunu belirten Planck, bilimle uğraşan insanların Allah'ın varlığını görmeleri gerektiğini şu sözlerle dile getirmiştir: "Hangi sahada olursa olsun, bilimle ciddi şekilde ilgilenen herkes, bilim mabedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır: İman et. İman, bilim adamlarının vazgeçemeyeceği bir vasıftır."

Evrim teorisinin ******** yada bizler tarafından bilim olarak görülmemesi Allah inancının yada dinlerin bilme engel olduğu anlamına gelmez..

Çünkü evrim teorisi bir ideolojinin devamıdır..

Bilimsel hiç bir yanı yoktur, safsata uydurma ve sahte fosil çalışmlarından başka birşey değildir..

Saygılar-sevgiler..

 

 

Ben de bir hatırlatayım dedim...

 

 

:zorro:

Gönderi tarihi:

Bende hatırlatayım dedim mesajıma cevap yazmadan Ali kardeşim sen yanlış anlama çünkü çocuksu bir mesajını görmedim...

 

Evrensel kardeşim hani bende pek büyük değilim istersen ve ya isteyen beni dikkate almaz ama gördüğüm yanlışa her zaman fikrimi belirteceğim biiznillah

sevgilerle

Allaha emanetsin...

Gönderi tarihi:

Değerli kardeşlerim.

Kralx dahil, bazı teist arkadaşlar, bu konudan kaçtığımı ve cevap verenediğimi düşünmüşler.

Oysaki hatırlatmalıyım. Ben bir işadamıyım. Ve mesleğimde, sayın Kralx gibi internet kafe işletmeciliği değildir.

Yani kısaca sürekli internette bulunabilme şansım yoktur.

Üstelik bildiğiniz gibi Ateist ve/veya dinsiz insanlar olarak, bu ülkedeki nadir bulunan insanlarız.

Yani size cevap yazmaya vakit bulacak çok fazla sayıda dinsiz veya ateist yoktur.

Dolayısıylada bir dinsize veya ateiste cevap yazması gereken enaz 20 teist düşmektedir.

Bu kadar insana cavap yetiştirmek için, işlerimiz arasında çok fazla vakit bulma şansına sahip değiliz.

Yoksa, sizin yazdığınız her türlü fikrinize yanıt verecek kadar yeterliyiz.

Gelelim şimdi konumuza.

Gönderilmiş olan yabancı bilim adamlarının listesi, bir şizofren tarafından çarpıtılarak internete yayılmış bir listedir.

Bir şizofreni hastası, yani ruh hastası her türlü bilgiyi çarpıtabilir ve kandırabileceği insanların hizmetine sunar.

Bu tehlikeli şizofrenin sitesinden kes, kopyala, yapıştır yapılan bilgilerede cevap verme yükümlülüğümde ancak bu kadar olabilir.

Akıllılar bitmiş gibi, birde ruh hastalarıyla beni uğraştırmaya hakkınız yoktur.

Bu adam tımarhanede yatmış ve devletimizin doktorları tarafından ayrı ayrı yıllarda, ayrı ayrı hastahanelerde ve ayrı ayrı doktorlar tarafından defalarca şizofren raporu almış bir ruh hastasıdır.

Bahsedilen ruh hastasının gerçek adı kamuoyunda cinci hoca Adnan Oktar, sahte adıylada HY'dır.

Kensisi hakkında detaylı bilgileri bu adreste görebilirsiniz :

http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=43126

 

Buraya gönderilen bilim adamları listesininde, bu ruh hastasının sitesinden yayıldığının ispatı şudur:

Dikkat ederseniz; gönderilen listede "Boyle'a göre bilim, Allah'ın aklını göstererek" şeklinde bir anlatım geçer.

Bu kelimeleri google arama motorunda çift tırnak ("kelimeler") arasında aradığınız zaman, size bu cümlenin tam bu şekilde nerelerde geçtiğini gösterir. Yani başka kaynaklarla karışmadan, kaynağın ana sitesine ulaşırsınız.

Aşağıdaki adresi tıkladığınız zaman, google size bu gönderilen listenin birinci kaynağını tek site olarak gösterecektir.

 

Aslında bulunan site sayısı 3 dür, ama google size sadece bu ruh hastasının sitesini gösterir ve diğer 2 siteyi filtreler.

Filtrelemesinin sebebi ise "üçüde aynı familyadan, diğerlerini göstermeye bile gerek yok" manasındadır.

 

http://www.google.com/search?sourceid=navc...3%B6stererek%22

 

------------

Sevgili kralx,

Gördüğünüz gibi ben kendi mantığımla ve vakit bulabildikçe size cevaplar yazıyorum.

Siz ise tarayıcınızın sık kullanılanlar listesinden bir iki tıklamada bana hazır cevaplar bulup Kes/Kopyala/Yapıştır cevaplar yolluyorsunuz.

Üstelikde bu cevapları akli dengesi yerinde olmayan bir adamın sitesinden alarak getiriyorsunuz.

Lütfen bana cevap yazmaya kalkarsanız, ya kendi fikirlerinizi gönderin yada resmi sitelerden kaynaklar gösteriniz.

Yani kaynak gösterdiğiniz sitelerin domain adlarında gov veya edu bulunsun, yada dini amaçlı olmayan büyük medya kuruluşlarından örnekler gösteriniz.

İnternet dünyasında her önüne gelen kişi her türlü şeyi yayınlayabilir. Bunların hepsinede kaynak gözüyle bakıp değerlendirmeye alamayız.

Heleki gönderdiğiniz kaynak bir ruh hastasının sitesindense hiç tartışmaya giremeyiz.

Saygılarımla.

Gönderi tarihi:

Thebeliever ve Evrensel tartışmanız ve paylaşımınız çok hoş, her ikinizden de bir çok bilgi elde ettim. Teşekkür ediyorum.

 

Allah; heryerde hazır ve nazır olan ve Ra'yı (Rab, Rahman, Rahim) 3 ayrı kıymetiyle zerrenin zerreliğinden önce potansiyel halde bulunduran, doğmamış, doğurulmamış, sonsuz, sınırsız, tek ezeli ve ebedi güç ve bilinç kaynağıdır.

 

Her bilinç; sonsuz-sınırsız uzaydaki muhtelif yaşam boyutlarında muhtelif "bedensel" kalıpları vasıta olarak kullanan ve sonsuz-sınırsız hayat okyanusu da denilebilen sonsuz-sınırsız yoklukta hareket eden "hayat atomları" gibidir.

 

Allah'ın evreni yaratmasından evveli ve sonrası sorgulanamaz, çünkü bu bilgi bizden eksiktir. Henüz varlığını tam ve doğru kavrayamadığımız Yaratıcı'nın öncesi ve sonrası bizim algımız ötesindedir. Allah'ın yaratması her-an dır. O bizleri tapınmamız için yaratmamıştır, varlığından haberdar edilmişlerin beynen ve bilincen kavrama kapasiteleri ölçüsünde, algılayabildikleridir Allah. Ancak her algının kendince anladığı kadar değildir Allah. Sadece nasibince kavrayabildiğine inanır ya da reddeder insan.

 

Yarattığı herşeye nüfus eden, zerreden-evrene kadar varlığını aksettiren, insana "şah damarından" daha yakın olan, esmai hüsnada kendini tanıtan sıfatlarla anlaşılmasını kolaylaştıran, "Rahman ve Rahim olan" yarattıklarına benzemeyen, her aklı kendi bilgisi ölçüsünde sorguya çekecek olan, yeryüzünde insanları bir tohum gibi eken ve birbirinden doğmalarını sağlayan, Üstün ve Kudret sahibi olandır ALLAH.

 

Kuran diliyle anlatılan ve insana misaller vererek anlamasına yardımcı olunan Ahiret aslında hiç tahmin edemediğimiz bir yer. Allah diyor ki; "iş sizin bildiğiniz gibi değil."

 

İman edenler bu yüce güç karşısında acz içine düşerler, ancak sadece ve sadece O güç karşısında acze düşerler, O'nun yarattıkları karşısında ise eğilmezler sadece O'nun emriyle mütevazi ve hoşgörülü bakarlar diğerlerine. İman etmenin huzuruyla "Allah'a" kavuştuklarında yaşayacakları memnuniyet ve kazanmış olmanın gücü... İşte Cennet mutluluğu budur.

 

İman etmeyenlere ise bu tuhaf gelir, namaz kılmak ağır gelir, Allah karşısında acze düştüğünü görmek ağır gelir. Oysa O'nun yaratmasından evvel bir hiçlikten geldiğini unutur. Dünyaya gelip beden kalıbına girenlerin pek çoğu Allah'ın huzurunda bir ahit imzaladıklarını unuturlar. Oysa kader dediğimiz şey olan kaçamadığımız son yani "Allah'a dönüş" gerçekleştiğinde bütün yaşamlarını sorgulayacaklar. İşte asıl cehennem odur.

 

Selamlar

Gönderi tarihi:

Olamaz...:)

Sevgili evrensel bunu yapamazsınız..

Gitti bizim teist bilim adamları çöpe..:)

Neyse siz devam edin sayın evrensel...

Kaynak ne olursa olsun Allaha inandıkları bilinen bu bilim adamlarının, sırf sizin istemediğiniz ve kabüllenemediğiniz sitelerden alıntı olması adamalarıda ipe götürdü..:)

Allahtan bu adamalar ateisttir demediniz, çok şükür....

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:

Ben de bir hatırlatayım dedim...

:zorro:

 

Değerli okuyucular, bilim adamları hakkındaki bilgileri ;

Şizofren ve cinsel hasta HY sitesi,

 

http://www.harunyahya.org/Makaleler/bilimadamlari2.html

 

adresinden değilde,

 

http://www.geocities.com/homer_847/

Adresinden edinebilirsiniz.

 

HY, kafayı yemiş, pozitif bilimlere karşı olan,

emperyalizmin borozanı yerli bir işbirlikçidir.

Tüm hayatı yalanlarla ve insanları aldatma ile geçen bu,

şizofren, cinsel hasta asla kimseyi aldatamaz.

Gönderi tarihi:

Sevgili Kralx,

Ben size kaynak göstermeyin demedim, ama aklı başında kaynaklar getirmenizi istedim.

Bir kaynağın aklı başında bir kaynak olduğuna nasıl %100 emin olabiliriz?

Kaynak getirilen sitenin adresi uzantısı com, org, net yerine, edu veya gov olarak bitiyorsa o kaynak güvenilir kaynaktır.

Aksi halde getirilen kaynak doğru bile olsa, %100 güvenilir olamaz.

Bu tür konularda ikinci dereceden güvenilir kaynak ise ancak din yanlısı olmayan, dini yayınlara ağırlık vermeyen, büyük medya kuruluşlarının web siteleri veya yayınları olabilir.

Çünkü zaman gazetesi, samanyolu tv gibisinden medya kuruluşları, zaten dini amaçlı oldukları için dini tartışmalarda taraf olurlar. Dolayısıylada bu konuda da din konusunda taraf olmayan medyanın kaynakları geçerlidir.

Ayrıca uzantısı gov veya edu olarak biten sitelerden gelen kaynaklar ise en güvenilir kaynaklardır.

Çünkü gov devletlerin sitesidir, edu ise üniversitelerin siteleridir.

Dolayısıyla bu sitelere her önüne gelen, yalan yanlış şeyler yazamaz.

Esasında getirdiğiniz listedeki bilim adamlarının dinler hakkında çarpıtılmış düşüncelerini kaynak olarak değerlendirip, karşı cevap yazmak bile yanlış ama bari bazı saf arkadaşlar inanıp kanmasın diye, en azından listenizdeki bilim adamlarından Eistein'ın bu konudaki gerçek fikirlerini yazmayı da kendime vazife edindim.

 

Listedeki diğer bilim adamlarının fikirlerininde çarpıtıldığına eminim ama hepsini tek tek ortaya çıkaracak vaktimde yok, ayrıcada bu şartlar altında gerekde yok. Çünkü bir tanesini çarpıtan, hepsini çarpıtır.

Ben Einstein'ın tanrı ve dinler hakkında ne düşündüğünü daha önce incelememiştim.

Sizin listenizde onun adını görünce, internetten ingilizce olarak araştırma yaptım.

Araştırmamı ingilizce olarak yapmamın sebebide Einstein hristiyan dünyasından geldiğine göre onu en iyi hristiyanlar tanır düşüncesidir.

 

Kaynak: University of Delaware ( ABD'de bulunan resmi Delaware üniversitesi) ABD'nin en önemli üniversitelerinden birisir.

 

Site adresi: http://www.udel.edu

Site adresinin edu uzantısına dikkat edin.

 

Kaynağın sayfası: http://www.udel.edu/physics/phys145/darwin.einstein.god.htm

 

Not: Site uzak bir DNS'de olduğu için sayfa bazen açılmayabilir. Bu durumda ayrı zamanlarda tekrar deneyiniz. Türkiyeden sık girilmeyen bazı sitelerde, bazen bu sorun yaşanabilir.

 

Kaynaktan alıntı:

Speaking personally, I believe in the Big Bang, Darwinian Evolution, and God -- all at the same time. Many of my scientific friends, even those who consider themselves fundamentalists, share this combined belief, though their religious beliefs differ considerably from mine.

 

Kaynağın tercümesi:

Kişisel konuşarak, ben aynı anda Big Bang'e, Darwin'in evrim oluşumuna, ve tanrıya (hepsine) inanırım.

Birçok bilimsel arkadaşlarım, hatta bunların arasında kendilerini aşırı tutucu olarak değerlendirenler bile, dinlerinin inanışı benimkinden farklı olduğu halde, benim bu kombineli inanışımı saygıyla paylaşırlar.

 

Bu neyi gösterir: Einstein'ın tanrıya inandığını ama dinlere inanmadığını gösterir.

Zaten evrim'e inanan birinin dinlere inanması mümkünde olamazdı.

Tanrı inancını ise sakın kendinizinkiyle karıştırmayın. Benim bugün okuduğum yabancı kaynaklarda tanrıyı sizinkinden farklı açıklıyor.

Üstelik tanrı inancınıda bilimsel olarak değil, bilim dışında kişisel bir tahmin olarak değerlendiriyor.

Yani bilim dışında bir tahmin olduğunuda üstüne basa basa belirtiyor.

 

Kaynaktan alıntının tercümesini ben yaptım. İngilizceyi az bilen arkadaşlar çeviriyi birebir tutturamıyabilirler.

Ancak iyi bilenler bilirki, ingilizceyi birebir çevirmek, cümle düşüklüğüne neden olur.

Ben kendi tarafsız tutumumla alıntıyı en uygun şekilde türkçeye çevirdim.

Güvenmeyen arkadaşlar olursa ingilizceyi iyi bilen birilerine kontrol ettirebilir.

İngilizce bilenler kaynak gösterdiğim sayfayı okudukça Eistein'ın bir teist olmadığına dair buraya yazdıklarımdan çok daha fazla şeyler görecekler.

 

Not: Arkadaşlar, bazı aşırı teistler, benim bu çevrimi yalanlamak için birşeyler yazabilirler ve bende yanıt yazmaya vakit bulamayabilirim. Şüpheye düşerseniz kararınızı burada yazabilicek yalanlamalara göre vermeyin, alıntımı güvendiğiniz ve ingilizce bilen birine okutun.

 

Arkadaşlar gördüğünüz gibi bende kaynak gösterdim, sevgili kralx'de kaynak göstermiş.

Benim kaynağıma göre Einstein bir dinsiz, kralx'in kaynağına göre bir teist.

Hangisine inanacağınıza siz kendiniz karar verin.

 

Benim kaynağım Delaware üniversitesinden, Kralx'inkide kamuoyunda cinci hoca Adnan Oktar olarak bilinen şimdiki sahte adıylada HY adıyla tanınan devlet tarafından defalarca şizofren raporu almış birindendir.

Bu kişi hakkında detaylı bilgiyi buradan bulabilirsiniz:

http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=43126

 

Bir başka konu:

Sevgili kralx,in getirdiği listedeki bilimadamlarından bazıları "belki" biraz teist olabilir. Oda belki.

Ama şunu bilmelisinizki, hiçbiri dindar değildir.

Ve hatta onların çok azda olsa teist olmaları veya Ateist olmaları, veya başka birşey olmaları müslümanlığı seçmediklerinin garantisidir.

Gönderilen listeye göre o bilim adamları teist bile olmuş olsalardı ve onları örnek alacak olsak bile seçilecek din islam değil, hristiyanlık olurdu.

Daha önce ilk yüze giren bilimadamları tartışması vardı ve bu konu buradan açıldı. Bunu unutmadan ve edu ve gov kaynaklarıyla tartışmaya devam edebiliriz.

 

Herkeze en derin sevgilerimle.

Gönderi tarihi:

Senin kaynağa göre dinsiz falan değil;orada biz zıtız da demiyor hatta doğrudan ben inanmıyorum da demiyor...

 

Ve Oktay Sinanoğlu'nun yalancısıyım kendisinin Yahudi Yasavvufu ile ilgili eseri olduğu söyleniyor...

Gönderi tarihi:
Bir başka konu:

Sevgili kralx,in getirdiği listedeki bilimadamlarından bazıları "belki" biraz teist olabilir. Oda belki.

Ama şunu bilmelisinizki, hiçbiri dindar değildir.

Ve hatta onların çok azda olsa teist olmaları veya Ateist olmaları, veya başka birşey olmaları müslümanlığı seçmediklerinin garantisidir.

Gönderilen listeye göre o bilim adamları teist bile olmuş olsalardı ve onları örnek alacak olsak bile seçilecek din islam değil, hristiyanlık olurdu.

Daha önce ilk yüze giren bilimadamları tartışması vardı ve bu konu buradan açıldı. Bunu unutmadan ve edu ve gov kaynaklarıyla tartışmaya devam edebiliriz.

 

Bir kimsenin ilk yüze girmesi onun aklının yüzde yüz doğru ve onun yolunun yüzde yüz doğru olduğu anlamına gelmez..

Yani o adam benim için ne bir paradigma nede refarans noktasıdır..

Ben o bilim adamlarını, senin ilk yüz bahsinden dolayı verdim..

Değilse bir Albert Einstein'in müslüman olup olmaması yada teist olup olmaması benim için baz değildir...Çünki bunu daha öncede tekrarladık ki, müslüman olmak için sadece akıl ve zeka yetmez...

Yani her dahi müslüman olacak diye bir sonuç yoktur..

İnançları etkileyen bir çok sebep vardır..

Psikolojik yapı, kültür, ekonomik yapı, çevre, kişisel karakterlik, toplum önündeki konum vs..vs..

Peygamber efendimizin amcası sırf mekkenin kadınları karşısında gururuna engel olamadığı için iman etmemiştir..

Oysa herşeyi biliyordu..

Şunuda belirteyimde kesin bir hak kalmasın üzerimde, Ebu Talip'in gerçekten iman edip etmemesi muallak bir konudur..

En doğrusunu Allah bilir...

 

 

Saygılar...

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

TANRI VE DİN:

 

Sevgili Arkadaşlar,

Bu yazımda aslında çoktan başlık konusu olması gereken bir konuyu ele alıyorum.

Daha anlaşılır olması için konunun özetini en başta yazmayı uygun gördüm: "Tanrıya inanmakla dinlere inanmak ayrı ayrı şeylerdir, birbirinden bağımsız olarak ele alınmalıdır."

Ayrıca şunuda belirtmek istiyorumki, ateist kardeşlere belki güveniniz yoktur ama ben ateist değilim, buna göre yazımı okurken önyargılarınızı bir kenara bırakmanızı rica ederim. Sizler benim can dostlarımsınız, niyetim sizi kandırmak değil birşeyler anlatabilmektir.

.

.

.

Ülkemin değerli insanları, Size güveniyorum.

Hepinizi çok seviyorum. :clover::clover::clover:

Biraz da alakasız not düşelim:

Bu gün sevgilinizi daha çok sevin.

Ona sımsıkı sarılıp, "seni çok seviyorum deyin".

Ona farklı gözlerle bakın, neler neler göreceksiniz.

Konuşmayın, sadece yüzüne bakın, şefkatle okşayıp sevin onu.

Sessiz olun, izleyin onu, o kadar tatlıdırki o, siz onu seyredin.

Sonra gidip, bebeğinizi koklayın, o kadar güzel kokarki o.

Annenize sarılın, öpün onu, o kadar güzel ağlarki o.

Babanıza uzaktan, babacığııııım deyin, öyle bir bakacakki, şefkati içinizi sızlatacak.

Köpeğinize gidip, poposuna şöööyle bir şaplatın, öyle güzel öperki sizi.

Tanrıyı buldunuz, tamam işte, hoş olan budur, gerisi boş.

 

Muhterem kardeşim yazdıklarının noktasından,virgülüne kadar katılıyorum. En içten dileklerimle sana hayatında mutluluklar diliyorum

Gönderi tarihi:

TANRI VE DİN:

 

Sevgili Arkadaşlar,

Bu yazımda aslında çoktan başlık konusu olması gereken bir konuyu ele alıyorum.

Daha anlaşılır olması için konunun özetini en başta yazmayı uygun gördüm: "Tanrıya inanmakla dinlere inanmak ayrı ayrı şeylerdir, birbirinden bağımsız olarak ele alınmalıdır."

Ayrıca şunuda belirtmek istiyorumki, ateist kardeşlere belki güveniniz yoktur ama ben ateist değilim, buna göre yazımı okurken önyargılarınızı bir kenara bırakmanızı rica ederim. Sizler benim can dostlarımsınız, niyetim sizi kandırmak değil birşeyler anlatabilmektir.

.

.

.

Ülkemin değerli insanları, Size güveniyorum.

Hepinizi çok seviyorum. :clover::clover::clover:

Biraz da alakasız not düşelim:

Bu gün sevgilinizi daha çok sevin.

Ona sımsıkı sarılıp, "seni çok seviyorum deyin".

Ona farklı gözlerle bakın, neler neler göreceksiniz.

Konuşmayın, sadece yüzüne bakın, şefkatle okşayıp sevin onu.

Sessiz olun, izleyin onu, o kadar tatlıdırki o, siz onu seyredin.

Sonra gidip, bebeğinizi koklayın, o kadar güzel kokarki o.

Annenize sarılın, öpün onu, o kadar güzel ağlarki o.

Babanıza uzaktan, babacığııııım deyin, öyle bir bakacakki, şefkati içinizi sızlatacak.

Köpeğinize gidip, poposuna şöööyle bir şaplatın, öyle güzel öperki sizi.

Tanrıyı buldunuz, tamam işte, hoş olan budur, gerisi boş.

 

 

yazin gercekten cok guzel ve anlamli....

benim anlatamadigim seyi sen iyi ele almissin

saol....

  • 4 ay sonra...
Gönderi tarihi:
TANRI VE DİN:

 

Sevgili Arkadaşlar,

Bu yazımda aslında çoktan başlık konusu olması gereken bir konuyu ele alıyorum.

Daha anlaşılır olması için konunun özetini en başta yazmayı uygun gördüm: "Tanrıya inanmakla dinlere inanmak ayrı ayrı şeylerdir, birbirinden bağımsız olarak ele alınmalıdır."

Ayrıca şunuda belirtmek istiyorumki, ateist kardeşlere belki güveniniz yoktur ama ben ateist değilim, buna göre yazımı okurken önyargılarınızı bir kenara bırakmanızı rica ederim. Sizler benim can dostlarımsınız, niyetim sizi kandırmak değil birşeyler anlatabilmektir.

 

Standart halk genelde tanrıyla dini birlikte ele alır ve ayrı ayrı düşünmeyi aklına getirmez.

Bunun sebebi ise şudur:

Tanrı inancı çocuk yaşlarda insanların beynine bir öğreti şeklinde, sadece bir bilgi olarak sokulur. Bu zorunlu gibidir, çünkü çocuk sorar.

Daha o yaşlarda bu bir düşünce, inanç veya anlama şeklinde değildir, sadece tanrı diye bir varlığın bulunduğundan haberdar olma şeklindedir.

Bunun denemesini 7 yaşındaki herhangi bir çocukta yapabilirsiniz; "o çocuğa seni kim yarattı?" dediğiniz zaman, "Allah baba" der ama "nerden biliyorsun?" diye sorarsanız "babam söyledi" gibisinden kendi analizinden uzak bir cevap verir.

Daha ilerki yaşlarında ise çocuklara tanrının varlığı konusunda daha detaylı bilgi verilince gerçek tanrı inancı pekişmeye başlar.

İşte tam bu noktaya dikkat etmek gerekir, çünkü burda gözden kaçan birşey vardır.

Tanrının varlığı hakkında daha detaylı bilgi verilir derken, bu bilginin nerden alınıp verildiğine çok dikkat etmek gerekir.

Çocuğa her konuda bilgi ve eğitim sağlanırken, bilimden ve gözle görülür kaynaklardan faydalanılırken, tanrının varlığı konusu bilimsel kaynaklardan değil, din kitaplarından öğretilir.

Aslında bunda şaşılacak birşey de yoktur, çünkü bir insana tanrının varlığı anlatılırken bilimden faydalanılamaz, çünkü bilim tanrıyla ilgilenmez.

Oysa çocuğun aklı kesmeye başlamıştır, kendi mantığıyla anlaması için, mutlaka detaylı bilgiye ihtiyacı vardır.

Tanrının varlığını anlatan dinden başka bir kaynak olmadığı için tek çare olan dine başvurulur.

Aksi halde çocuk büyüyünce kendine göre bir tanrı keşfedip onun tanrı olduğuna inanacaktır. Böyle olmasıda bildiğiniz gibi çeşitli toplumsal tehlikeler doğurur. Doğal olarak da bu tür kişiler yetiştirilmek istenmez.Çünkü, toplumsal ve ailesel düzen vede bir birlik olabilme sözkonusudur

Herkezin tanrısı başka olursa kimin ne zaman, nerde ve ne şekilde davranacağını kestiremezsiniz, buda uyumsuzluk ve tehlikeler doğurur.

Şimdi biraz başa : Tanrının varlığını açıklayan tek kaynak din olduğu için, tanrının varlığı din yoluyla öğretilir ve öğrenilir.

Tanrıyı din yoluyla anlama yolu, kişi tarafından da yadırganmaz. Çünkü en güvendiği ailesi ve yakınları da böyle yapmıştır. En güvenilen kişilerin kendisini yanlış yola sevkettiği düşünülemez, üstelik daha milyarlarca insan aynı yolla tanrının detaylarını öğrenmiştir, bu da kendisini rahatlatıcı ayrı bir referanstır.

 

Dinler de insanların tanrının varlığını anlama mecburiyetinden faydalanmaktan geri kalmaz.

Neden faydalanmak diyorum onu da açıklayayım.

Çünkü insanlar tanrının varlığını zaten biliyor olsalardı, dinler o zaman kendilerinin varlığını, yani gerçek olduklarını ispatlamak zorunda kalacaklardı.

Oysaki tanrının varlığını ispatlarken, bunu tek açıklayan kaynak olduklarından dolayı, kendilerine duyulan güven duygusu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Ayrıca arkalarına bir önceki inandırdıkları insanların da desteğini alarak, kendilerine duyulan güvenin daha da artmasına sebep olurlar.

Yani dinler otomatik yürüyen bir sisteme sahiptirler, kendilerini ispat etme çabalarına girmelerine gerek yoktur.

Müşteri problemleri yoktur, kendi dallarında tanrıyı tek açıklayan olarak, tekeldirler.

Zaten tekel olan bir şeyin de kendini ispatlamasına gerek kalmaz.

Dikkat ederseniz, dinler tanrıyı anlatırken doğayı örnek gösterirler. Oysaki anlattıkları şey tanrının varlığını bir ölçüde ispatlasa bile kendilerinin varlığını asla ispatlamaz.

 

Dinler kendi tarihleri içinde, kendilerini bilimsel yollarla da ispatlamaya çalışmamışlardır. Çünkü kendi zamanının bilimiyle uyumlu kalmaya mecburdular ve ona göre yazıldılar. Zira o zamanın bilim ve mantığına aykırı davransalardı kendilerini insanlara inandıramazlardı.

Ancak günümüzün din yanlısı kesimlerinin işleri dinlerin çıktığı dönemdeki kadar kolay değildir.

Çünkü 1400 yıl önceki bilimle açıklanmış ve sabitlenmiş oldukları için, şimdiki bilimle başları derttedir.

Bu yüzden de üstlerinde sadece insanlara tanrıyı ispatlama görevi değil, aynı zamanda şimdiki bilimi inkar etme görevi de düşmüştür.

Ancak bunu yaparken öylesine bocalarlarki, "o dine inanmayan" bilim adamlarının buluşlarını bile, dini yönlere çekmeye uğraşırlar.

Örneğin birçok dini yayında Einstein gibi birçok hristiyanlıktan gelme bilim adamlarının buluşlarını dini bulgu sayarak komik durumlara düşerler.

Oysaki o buluşun dini yönü olsa o dine inanması gereken ilk kişi o bilim adamının ta kendisi olmalıdır.

Dini tv kanalları açarlar ve ne kadar hristiyan kişilerin yaptığı doğa araştırması belgeseli varsa, hepsini islama maletmeye çalışırlar.

Oysaki o belgeseli yapan kişilerin o dine mensup olmamaları çok hazin ve trajik bir durumdur.

Yani dinler artık, bırakın kendilerini ispatlamayı, tanrının varlığını bile anlatırken, kendi rakiplerinin külüne dahi muhtaç durumlara düşmüşlerdir.

 

Bir başka mesele ise, 2006 yılının insanı artık yavaş yavaş, tanrıdan ziyade dinlerin ispatlanması gerektiğini de anlamaya başlamıştır.

Esas dini bocalama ise burada kendini gösterir.

Tüm dini kesimler, bilime tamamen aykırı metotlarla, mucize arayıp, bulmak ve sunmak zorunda kalmıştır.

Hristiyan toplumların verdiği nimet olan teknolojilerle, havada duran taşlar, namaz kılan ağaçlar üretmek zorunda kalmışladır.

Kaptan kusto ve Neil Amstrong gibi hiçbir zaman müslüman olmamış kişileri müslüman olmuş gibi sunarak, Muhammed ali gibi kafasına yüzbinlerce yumruk yemiş boksörlerin ve esrardan, eroinden beyni dönmüş müzisyenlerin müslüman olmasını referans sayarak, dindeki mantığı ispatlama mecburiyetlerinde kalmışlardır.

Bunları aslında kötü niyetle değil, kendilerinin samimi olarak inandıkları dinlerini koruma amaçlı yapıyorlar.

Çünkü onlar için, Allah yolunda yapılan kötü davranışlarda hak davranışlardır.

 

İnsanlara dinlerin tek tanrı açıklayıcısı olmasından dolayı, tanrı ve din inancı tek paket halinde yüklenir.

Bunun böyle olmasını hem din ister, hem ebeveynler ister, hem toplum ister ve en önemlisi kişinin kendisi de böyle ister.

Çünkü bu bir kolaylıktır. Hazır sistemdir.

 

Bu yüzden de insanlar dinlerinden şüpheye düştüğü anlarda, tanrıdan da şüpheye düşeceğini zannederek, dinlerini samimi olarak sorgulamazlar.

Tek bir paket halinde yüklenen bu ikilinin kaldırılmasının da yüklendiği şekilde, yani tek bir paket halinde kaldırılmasının gerektiğini sanarlar.

Buna göre de ya Ateist olunur veya eski şekilde dine devam edilir. Üçüncü bir alternatif akla gelmez.

Kişi tanrıda şüphe bulmamıştır, dinde bulmuştur ama kendisine tanrıyı kazandırmış olan dini sorgulamakla tanrıyı sorgulamış olacağını sanar.

Buda zaten dinlerin tam istediği şeydir. Tutunabilmelerinin de tek sebebi budur.

Yoksa zaten, kişiye mantıksal bir şekilde tanrı anlattıktan daha sonra (imkan olursa) "işte bak, tanrı bu kitabı gönderdi"

derseniz, iş işten geçmiştir. Tanrıyı yeniden anlamaya ihtiyacı olmayan bir kişiyi o kitaba inandıramazsınız.

Zira, bildiği şeyi anlatan bir kitaba niye inansınki? onu yapacağına o kitabı sorgular.

 

Sevgili Arkadaşlar,

Dinler ile tanrıyı ayrı, ayrı düşünün.

Biliyorumki, din olmadan tanrıyı bulmak pek kolay birşey değil.

Ama hiç olmazsa, dinlerde yanlış şeyler gördüğünüz zaman tanrı inancınız sarsılmaz.

Belki din olmadan tanrıyı bulamayacaksınız, çünkü tanrıyı bulmak çok kolay olsaydı; herkezden önce bilim onu bulurdu.

Bulamadığımız zaman ne yapalım ?

Bırakın öyle kalsın, tanrıyı bulmak mecburiyetinde değilsiniz.

Kafanızda dinden gelen bin tane soru işaretiyle yaşayacağınıza, bir tanesine razı olun.

Kimbilir, belki günün birinde bilim tanrıyı da bulacaktır.

Ama unutmayınki henüz tanrı bulunmamış olsa bile, bir gün bulunursa, onu ilk bulacak kişiler bilim adamlarından başkaları olmayacaktır.

Ben Ateist değilim, içinde yaşadığımız evrenin tanrının kendisi olduğuna inanıyorum.

Ancak bu benim için, kendime direttiğim bir fikir değildir.

Belkide tanrı o da değil, başka birşey, yada hiç yok.

Mademki benim bunu bilimsel yollardan çözecek kadar zekam yoksa, o zaman fazla zorlamanın gereği de yok.

Ben kendime göre, bana en mantıklı yolu buldum. Belkide siz benden daha doğru yolu bulursunuz.

Fakat yanlışın içinde doğruyu aramadığınızdan emin olmadan, değerli hayatınızı 1400 yıl öncesinin insanına teslim etmeyin.

İnsanlık onların sayesinde değil, onlara rağmen bilim sayesinde günümüze gelmiştir.

Ya Ateist olursam ?

Bırakın.. Olursanız olun, neticede tanrı varsa tanrının verdiği akıl seviyesiyle Ateist olmuş olursunuz.

Tanrı kendi kullarını, kendi verdiği akıl seviyesinin doğurduğu sonuca göre onu acımasızca cehennemde yakmaz.

Ateistler öcü değildir, doğanın ürünüdür. Doğa müsade etmeseydi ateist olunamazdı.

Ateistler insancıl ve aşık olunacak insanlardır. Dedelerimizin onlar için söyledikleri iftiradır, doğru değildir, din koruma amaçlıdır.

 

Liseler bitiriyor, üniversiteler okuyorsunuz.

Bilimsel olmalısınız, bilimde method, en ufak bir şüphenin üstüne "sonuna kadar" vede "kuşkuyla" gitmektir.

Bu iki terimi unutmayınız. Kuşkuyla ve sonuna kadar.

Çünkü bilimde amaç, doğruyu ararken ilk önce olası yanlışları ortadan kaldırmaktır.

Yanlışı kaldırmadıkça, kafanızda doğruya yer açılmaz.

Önce yanlışı temizleyip, sonra doğruyu arayınki, olası yanlışlar doğruyu bulmanıza engel olmasın.

Bilim sizin en iyi dostunuzdur.

Yaptığı ilaçlarla, aşılarla sizin en değerli varlıklarınızı, Annenizi, Babanızı, Bebeklerinizi, Sevgililerinizi ölümlerden kurtarır.

Hayallerinizi gerçekleştirir, sizi mutlu eder.

Sizi kötülüklerden korumak için gece gündüz demeden, "din adamlarınızın engellerine ve tehditlerine" göğüs gererek kahramanca çalışır.

Siz uyurken, bilim uyumaz, sizin için çalışır.

Bilimadamları sizin için ağlar, sizin için ölürler.

Onların geceleri, gündüzleri, bayramları ve tatilleri yoktur, sadece sizleri vardır.

Din adamları ise bardak yapmak değil, bardak kırma peşindedir. Bardağın kırılmasına yardım etmeyin.

"Ben bilim adamı değilim, dinden çıksam bile benim bilime ne faydam olacakki" de demeyin.

Dinden çıktığınız zaman tavrınız, kişiliğiniz, davranışlarınız o kadar değişecekki, farkında bile olmadan, en az bilim adamları kadar bilime katkıda bulunmuş olacaksınız.

Kendinize bile inanamayacak, "bu benmiyim ?" diyeceksiniz.

Doğanın aklınıza değer biçtiği koşu mesafesi uzundur, bu kadar uzun mesafe prangalarla koşmaya müsait değildir.

Düşünün arkadaşlar, düşünün. Düşüncelerinizden korkmayın. Bilim adamları düşünüyor, siz de düşünün.

Bilimde dünkü çocuk Avrupa, dinden sıyrılmış, düşünüyor, sizde düşünün.

Kendinize güvenin, bende size güveniyorum, herkes size güveniyor, insanlık güveniyor.

Doğa, doğruyu bulacak akılı size yüklemiştir, bu kudret sizde var, başka yerde aramayın, bulun o akılı.

Ben sizin bilgilerinizi değil, değerli akıllarınızı fikirlerinizi ve ürettiklerinizi görmek istiyorum.

Ben bilgiyi her yerden bulurum, ama fikirlerinizi her yerde bulamam, muhtacım onlara.

Size karşı çıkanlar bir süre sonra sinecektir, silinecektir, dayanma güçleri zayıftır, naçizdir. bunun sözünü namusum üzerine ben size veriyorum.

Düşünmek sizi yüceltecek, bunu eninde sonunda göreceksiniz.

 

Sorun olan, vede tartışmalar, huzursuzluklar yaratan tanrının varlığı veya yokluğu değildir.

Sorun olan dinlerdir, insanlar arasındaki kardeşliğe, sevgiye, hoşgörüye, barışa engel olan, dinlerdir.

Eğer tanrının varlığı veya yokluğu problem olsaydı. Buradaki Ateist arakadaşlarımla benim aramdaki tartışmalara da şahit olurdunuz.

Oysaki ben tanrıya inandığım halde değerli ateist kardeşlerimle hiçbir zaman bu tartışmaya girmeye gerek bile duymamışızdır.

Ben Ateist dostlarımızın tanrısızlığını severim, onlarda benim tanrımı severler.

Çünkü tanrının varlığı da tehlikesizdir, yokluğu da tehlikesizdir. Yani tanrı varsada ve yoksada kimseyi rahatsız etmez.

Ama dinler tehlikelidir. Çünkü Tanrı sadece kişinin kendine has fikridir.

Oysaki dinler kendini toplumsal yaşamın reisi olarak ilan ederek, devlet rejimlerini, bilim kurallarını ve insan özgürlüklerini kendi yaşam kurallarını direterek tehdit ederler.

İnsanların ideal mutluluğu ancak dinler bittiği zaman olacaktır. O zaman kardeşlik daha iyi anlaşılacak, ırklılık ve milletçilik bile gereksiz kalacaktır.

 

Bu topraklar, tarihteki en büyük medeniyetlere ulaşmış topraklardır. Bunun kalıntılarını tüm ülkemizde görürsünüz.

Bu topraklar zamanının en üst seviyedeki medeniyetini ve teknolojisini yakalamışken, Avrupa nereseyse cilalı taş devrini yaşıyordu.

Şimdi ise, geriden başladıkları halde bizi en az 1000 yıl geçmişlerdir. (neden 50 değil, bin yıl anlatırım)

Oysaki üzerine bindiğimiz, medeniyet treniyle, bizim onları bin yıl geçmemiz gerekirdi.

Bunun tek sebebi, onların dinlerini vatikanda dondurması, bizim ise alevlendirdikçe alevlendirmemizdir.

Onların bilim adamları, halkı arkasına almış, daha özgürce çalışıyor, bizimkiler ise halk yüzünden türbanı tartışmak mecburiyetinde kalıyor.

Siz din adamları arkasında yığılmazsanız, bizim bilimimiz onlarınkine fark atacaktır, buna emin olun.

Siz herbiriniz en az bir Avrupalı kadar zekisiniz. Kahramanlıklar yazmış, dahi Atatürk'ün evlatlarısınız.

Sizin enerji ve zekanız, Avrupalıda kesinlikle yok, o mercedes yapıyorsa, sizin yapabileceklerinizin yanında o mercedes kağnı arabası gibi kalır.

Yeterki Arap zincirlerinizi kırın, parçalayın, teknoloji sizin gibi bir millet için, en basit şey olacaktır.

Sizin tarihleriniz var, kanınızda medeniyet ve asalet var, papuç bırakmayın Avrupalıya, Amerikalıya.

Kırın zincirlerinizi, gösterin kendinizi tüm dünyaya.

Mercedesin yıldızı beni utandırmasın, şanlı bayrağımızın yıldızının yanında mercedesin yıldızı sönük kalsın.

Gösterin gerçek yüzünüzü, gücünüzü, sevginizi, barışınızı tüm dünyaya.

 

Damarlarınızdaki asil kanı hak edin. Onunla ülke çapında değil, tüm dünyada gurur duyun.

 

Not düşelim: Sevgili kürt ve diğer azınlık dostlarım; bayrak dediğime üzülmeyin, bayrağımız sizinde ortak olduğunuz topraklarımızın simgesidir, sizde bizim kadar asilsiniz. Sizde Atatürk'ün en değerli evlatlarısınız.

 

Ülkemin değerli insanları, Size güveniyorum.

Hepinizi çok seviyorum. :clover::clover::clover:

Biraz da alakasız not düşelim:

Bu gün sevgilinizi daha çok sevin.

Ona sımsıkı sarılıp, "seni çok seviyorum deyin".

Ona farklı gözlerle bakın, neler neler göreceksiniz.

Konuşmayın, sadece yüzüne bakın, şefkatle okşayıp sevin onu.

Sessiz olun, izleyin onu, o kadar tatlıdırki o, siz onu seyredin.

Sonra gidip, bebeğinizi koklayın, o kadar güzel kokarki o.

Annenize sarılın, öpün onu, o kadar güzel ağlarki o.

Babanıza uzaktan, babacığııııım deyin, öyle bir bakacakki, şefkati içinizi sızlatacak.

Köpeğinize gidip, poposuna şöööyle bir şaplatın, öyle güzel öperki sizi.

Tanrıyı buldunuz, tamam işte, hoş olan budur, gerisi boş.

Sevgili Evrensel, insanın tüylerini diken diken edecek bir makale bu. 4.üncü defadır okuyorum ama okumakla doyamıyorum.makalenize karşı çıkanlara ve içinde çelişki olduğunu sananlarada bir o kadar güzel cevaplar vermişsiniz bütün bu emekleriniz için size DOĞA adına teşekkür ederim. Yazınıza 5 yıldız vermemek elde değil . :clover: :clover: :clover: :clover: :clover: Yeni iletilerinizi görememek benim için bir hüzün kaynağı. Lütfen devam edin.Saygı ve sevgilerimle

Gönderi tarihi:
TANRI VE DİN:

 

Sevgili Arkadaşlar,

Ayrıca şunuda belirtmek istiyorumki, ateist kardeşlere belki güveniniz yoktur ama ben ateist değilim, buna göre yazımı okurken önyargılarınızı bir kenara bırakmanızı rica ederim. Sizler benim can dostlarımsınız, niyetim sizi kandırmak değil birşeyler anlatabilmektir.

 

.

 

 

hangi dünya görüşüne sıgınarak bunları yazdınız ben şahsen çıkaramadım

aslında baya çok dünya görüşü çıkarırdım ama sorayım dedim

eklektikmisiniz yani neye göre yazıyorsunuz

 

uzun bir yazı ama biraz hemde baya duygusal

 

konuya bir giriş yapalım istedim

Gönderi tarihi:
hangi dünya görüşüne sıgınarak bunları yazdınız ben şahsen çıkaramadım

aslında baya çok dünya görüşü çıkarırdım ama sorayım dedim

eklektikmisiniz yani neye göre yazıyorsunuz

 

uzun bir yazı ama biraz hemde baya duygusal

 

konuya bir giriş yapalım istedim

 

Sayin enes.34 cikaramadigin o kadar cok sey var ki aslinda, birak bunu da cikaramayiver.

Gönderi tarihi:
Ben o bilim adamlarını, senin ilk yüz bahsinden dolayı verdim..

Değilse bir Albert Einstein'in müslüman olup olmaması yada teist olup olmaması benim için baz değildir...

 

Einsteinin müslüman olmaması, bütün dünyayı ilgilendiren bir konudur ve bir çok insan tarafından baz alınacaktır. O kadar zeki ve akıllı bir insan neden müslümanlığı seçmemiş o koskoca hayatında !!!

 

müslümanlık için en büyük kriter akıl ve zekadır. Kur'an da sürekli "düşünmeyecek misiniz" "akletmeyecek misiniz" diye mevzular geçer.

 

"O seçmediğine göre bir bildiği vardır, yanlış bir şey görmüştürde o yüzden inanmamıştır. Koskoca Einstein inanmamışta ben mi inanacağım"

 

diye bir mantık ortalarda dolaşıyor, bunun bir çok kimseden duymuştum, yabancı forum sitelerindede gözüme takılmıştı bir zamanlar.

 

xlark tades

 

Demekki bazı şeyler size önemsiz gelsede, başkaları için çok önemli olabiliyor.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.