Φ muzaffer 1905 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2006 26.07.2006 ÇARŞAMBA 'Namaz kılmıyor diye öldürüldü' iddiası yalan Milliyet gazetesinde yer alan Aşkın Şeran isimli kişinin, ‘namaz kılmıyor’ diye öldürüldüğü haberinin doğru olmadığı ortaya çıktı. Ölen şahsın, iki kişi arasında çıkan kavgayı ayırmaya çalışırken kazara öldürüldüğü belirtildi. İddiaya göre, Önder Yurdakul isimli şahıs, daha önceden karşılıklı husumeti bulunan seyyar satıcı Aslan Pehlivanlıoğlu ile atışmaya başladı. Bunun üzerine Yurdakul, cebinden çıkardığı bıçağı sallamaya başladı. Çaycılık yapan Aşkın Şeran, kavgayı ayırmaya kalkıştı. Yurdakul’un elindeki bıçakla yaralanan Şeran, Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi’ne kaldırıldı. İlk tedaviden sonra Ankara’ya sevk edilen Şeran iki gün sonra hayatını kaybetti. Olayın şahitlerinden Memduh Pekduru, “Şeran iyi bir insandı. Her zaman namazını kılar, ibadetini yapardı. Seyyarlar ile Yurdakul, dövüşürken ayırmak isterken bıçak yedi.” şeklinde konuştu. Çevre esnafından Uğur Erol da Yurdakul’un, elindeki bıçakla birkaç kişiyi yaraladığını, kavgayı ayırmak isteyen Şeran’ın da bu şekilde yaralandığını vurguladı. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- ‘Çuval’ haberine MİT’ten yalanlama Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarlığı, dün bir gazetede yayınlanan ‘Barzani çuvalı’ başlıklı haberde iddia edilen hususların, teşkilat personeli ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını açıkladı. Dün Takvim Gazetesi’nde yer alan manşet haberde, Kuzey Irak'ta Barzani peşmergelerince başlarına çuval geçirilen 5 MİT görevlisinin öldüresiye dövüldüğü iddia edilmişti. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 17.07.2006 PAZARTESİ Salih Kurter: Ben şeyh filan değilim Danıştay saldırısıyla ilgili hazırlanan iddianamede talimat verdiği gerekçesiyle hakkında müebbet talebiyle dava açılan Salih Kurter, kendisinin şeyh olmadığını söyledi. Danıştay olayında kendisinin günah keçisi ilan edildiğini de ileri süren Kurter, saldırıyı gerçekleştiren Alparslan Arslan'ı akli dengesi bozuk biri olarak tanımladı. Kendisi hakkında bir kısım medyanın şeyh olduğu yönünde yalan haberlerin çıktığına dikkat çeken Kurter, "Hiçbir cemaatle, hiçbir grupla ilişkim yok. Ben şeyh filan değilim" diye konuştu. Tedavi gördüğü hastanede Vakit gazetesine konuşan Kurter, Arslan'ın yanına bir kıza aşık olması dolayısıyla geldiğini söyledi. Gazetede çıkan haber göre Arslan'a Kurter, 'Git evlen' tavsiyesinde bulunduğunu dile getirdi. Arslan'ın kız olayından sonra bir ara Irak'a gitmek için kendisine geldiğini belirten Kurter, "Bende ona tepki gösterdim. Bana kızıp bir süre gelmedi" şeklinde konuştu. Arslan'ı en son Danıştay saldırısından iki gün önce gördüğünü ifade eden Kurter, o günü şöyle anlattı; "O gün gündüz 14:00 sularında geldi. Bana, 'Ankara'ya gideyim mi?' diye sordu. Bende, 'Ne bileyim, senin nereye gideceğini?' dedim. Çıktı ve iki saat sonra geri döndü. Bu sefer bana, 'Benim ismim ne?' diye sordu. Çok şaşırdım. Yanımdaki arkadaşlara, 'Buna sahip çıkın, bu aklını oynatmış' dedim. Sonra gitti ve son olarak bu haltı yediği haberleri geldi." -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 04.07.2006 SALI Kanaltürk yargı kararına uymamış ‘Nitelikli dolandırıcılık’la suçlanan gazeteci Tuncay Özkan ve Kanaltürk televizyonunun Türkiye İş Bankası’yla da mahkemelik olduğu ortaya çıktı. Tartışma, Kanaltürk’ün 12 Eylül 2005 ve 21 Eylül 2005 tarihleri arasında yaptığı yayınlarla başladı. TV, bu yayınlarda “Usülsüz krediler açan, değeri 1 trilyon lira olan bir şirkete 100 trilyon lira değer biçen, iştiraklerinde hayali işlemler yapan..” gibi ifadelerle İş Bankası’na ağır suçlamalar yöneltti. İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, bu yayınlar hakkında ihtiyati tedbir koydu. Ancak Kanaltürk bu kararı hiçe sayarak suçlamalarını sürdürdü. Bunun üzerine İş Bankası, aralarında Tuncay Özkan’ın da bulunduğu Kanaltürk yetkilisi 5 kişi hakkında Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’na ‘ihtiyati tedbir kararına muhalefet ve adli mercilere yalan beyan’dan suç duyurusunda bulundu. İş Bankası’nın avukatları aracılığıyla yaptığı suç duyurusunda, Kanaltürk’ün şirket aleyhine yaptığı yayınlar nedeniyle açılan dava sonucu verilen ihtiyati tedbir kararına uymadığı belirtilerek şöyle denildi: “Sanıklar tarafından, bankacılık itibarı, servet ve şöhretine zarar vermek amacıyla kasten, süreklilik arzeden tahkir niteliğinde yayınlar yapılarak, İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 20.09.2005 tarih 2005/47 sayılı ilamı ile düzenlenen ihtiyati tedbir kararına muhalefet edilmiştir.” Savcılıkça hazırlanan suç duyurusunda sanık olarak Tuncay Özkan, Genel Müdür Kerimcan Kamal, Mali İşler Müdürü Erdem Çelik, Haber Müdürü Adnan Bulut ile Yayın ve İçerik Müdürü Emre Eren’in isimleri yer alıyor. Soruşturmada ifade veren sanıklardan Tuncay Özkan’ın sözleri ise Kanaltürk televizyonu ile değişik alanlarda ticari ilişkiye giren kişi veya kurumların iddialarını destekliyor. Kanaltürk’le iş yapan şirketler, Özkan’ın görüşmelerde söz sahibi olmasına rağmen resmi belgelere farklı kişilerin imza atması nedeniyle herhangi bir olay nedeniyle hukuk karşısına çıkması durumunda, kanalın sahibi olmadığını belirterek yargıdan kurtulduğunu belirtiyor. --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 23.05.2006 SALI ‘Tekbir getirdi’ iddiası yalan çıktı Danıştay saldırısının hemen ardından saldırganın ‘tekbir getirdiği’ yönünde açıklama yapan Danıştay Başkan Vekili Tansel Çölaşan’ın bu iddiasının doğru olmadığı ortaya çıktı. Olaydan yaralı kurtulan üyeler, saldırgan Alparslan Arslan’ın odaya girerken ve ateş ederken hiçbir şey söylemediğini bildirdi. Gazeteci Emin Çölaşan’ın eşi Tansel Çölaşan, Arslan’ın 2. Daire Başkanı Mustafa Birden’in odasına girerken tekbir getirdiğini, ateş ederken de “Allah’ın elçisiyiz, askeriyiz, türban kararının cezasını çekeceksiniz.” dediğini söylemişti. Ancak olayı bizzat yaşayan üyeler, saldırganın odaya girerken ve ateş ederken hiçbir şey söylemeden sırayla herkese ateş ettiğini anlattı. Saldırıdan masanın altına girerek kurtulan üye Kamuran Erbuğa, Arslan’ın olay sırasında ‘Allahüekber’, ‘Allah’ın askeriyiz’ gibi şeyler söylemediğini, söylediyse de hatırlamadığını anlatmıştı. Saldırıda el bileğinden yaralanan ve önceki gün taburcu olan üye Ayfer Özdemir de saldırganın olay sırasında tekbir getirmediğini, sessiz bir şekilde sırayla herkese ateş ettiğini belirtti. Dün Sabah gazetesinin manşetinde de Özdemir’in olayı yakınlarına şöyle anlattığı aktarıldı: “09.30 sıralarında heyetimiz gündemdeki dosyaları değerlendirmek üzere toplanmıştı. Odacı arkadaşımız çay servisi yapıyordu. İlk çayı başkanın önüne koyduğu sırada, kapının açıldığını duyduk. Başkan, ‘Arkadaşlar hemen masanın altına girin.’ diye bağırdı. O sırada silah seslerini duydum. Katil kin ve nefretle kaşlarını çatmıştı. Bir şey demeden ateşe başladı. Öyle kin ve nefretle ateş ediyordu ki, gazetede temiz yüzlü birini görünce inanamadım. İlk Başkan’ın vurulduğunu gördüm. Katil sesini çıkarmıyor, sırayla herkese ateş ediyordu. Sıranın bana geleceğini anladığımda masanın altına saklanmaya çalıştım. Kamuran Bey de masanın altındaydı. Birden silah sesleri kesildi, arkadaşlarımın inlemelerini duyuyordum. Kapıya doğru baktığımda, katilin hâlâ orada olduğunu gördüm. Birimiz hareket etse yine ateş edecek gibiydi. Kıpırdayamadım. Sonra gitti.” Bu arada Danıştay 2. Dairesi’ne yönelik saldırıda yaralanan tetkik hakimi Ahmet Çobanoğlu taburcu edildi. Ayla Gönenç’in de bugün taburcu edilebileceği kaydedildi. Mustafa Birden’in tedavisinin ise birkaç gün daha süreceği açıklandı. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 15.05.2006 PAZARTESİ Casus Lawrence’ın tecavüze uğradığı iddiası yalan çıktı İngiliz subayı olarak şark cephesinde görev yaptığı sırada “Arabistanlı Lawrence” adıyla ünlenen Yarbay TE Lawrence’ın, Suriye’nin Deraa cephesinde Türk askerlerinin tecavüzüne uğradığı yolundaki iddiasının uydurma olduğu ortaya çıktı. Sunday Telegraph gazetesi, bu konuda yapılan araştırmalar ve deliller ışığında, 20 Kasım 1917 gecesi Deraa cephesinde yaşandığı iddia edilen olayın gerçekle ilgisinin bulunmadığını yazdı. Gazetedeki haberde, Türk askerlerinin Lawrence’a saldırmadığı, Arap ayaklanması sırasında İngiliz irtibat subayı olarak görev yapan Lawrence’ın bunu, düşman güçlerini zor durumda bırakmak için uydurduğu belirtildi. Gazete, Lawrence’ın 1922 yılında yayımlanan anılarında bu iddiadan bazı detaylarıyla birlikte söz edildiğini, ancak kendi şahsi günlüğünün aynı dönemi içeren sayfalarının koparılmış olduğunu bildirdi. Lawrence’ın 15-21 Kasım 1917 tarihlerinde Türk vali Haşim Bey’in adamları tarafından kaçırıldığını öne sürdüğünü hatırlatan Telegraph, bilim adamlarının bu ünlü tarihî kişiliğin sözü geçen tarihlerde aslında nerede olduğu sorusunun cevabını hâlâ bulamadıklarına dikkat çekti. Bazı tarihçilerin Lawrence’ın tecavüze uğradığını öne sürdüğü Deraa’ya hiç gitmediğini savunduklarını da hatırlatan Telegraph, tarihçi James Barr’ın Lawrence’ın günlüğü üzerinde değişik bir teknikle yaptığı araştırmanın kopuk sayfalardaki yazıların Azrak’ı hatırlatan A harfiyle dolu olduğunu gösterdiğini bildirdi. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- İstanbul Üniversitesi’ni ‘aşırı sol’ karıştırıyor Üniversitelerden gelen irtica haberlerinin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. Elinde bıçakla Ankara Üniversitesi’nde terör estiren kişinin bir lise öğrencisi ve sarhoş olduğu belirlenirken, İstanbul Üniversitesi kantininde kız öğrencilere zorla başörtüsü taktırıldığı iddiası, okul yönetimince “Kız öğrencilerin başlarının zorla örtüldüğüne dair hiçbir duyum alınamamıştır.” denilerek yalanlandı. Ancak bazı gazeteci ve siyasetçiler yalan haberler üzerine yorum yapmaya devam ediyor. Bu yorumlara en iyi cevabı, Emniyet’e yansıyan asayiş istatistiği veriyor. Buna göre içinde bulunduğumuz eğitim yılında İstanbul Üniversitesi, eğitimi aksatır nitelikteki olaylar için polisten 17 kez yardım istedi. Bu olayların 15’i aşırı sol görüşlü öğrenciler tarafından çıkarılmış. Üniversite, Türk Ceza Kanunu’nun 112. maddesi uyarınca ‘okulda eğitim ve öğretimi engellemek’ suçundan 118 sol, 15 sağ görüşlü öğrenci için okuldan uzaklaştırma cezası vermiş. Aynı zamanda üniversite hocası olan köşe yazarı Prof. Ali Atıf Bir’in köşesinde yayınladığı ihbar mektubuyla başlayan ‘İstanbul Üniversitesi’nde 31 Mart vakası’ konusundaki tartışma sürüyor. Geçmiş yıllarda adı öğrenci olaylarıyla duyulan İstanbul Üniversitesi’nde son eğitim döneminde 17 öğrenci olayı meydana geldi. Polis, 352 öğrencinin eyleme katıldığını tespit etti. 15 olayın sol görüşlü, 2 olayın ise ülkücü öğrenciler tarafından çıkarıldığı belirlendi. Olaylara 343 sol görüşlü, 9 da sağ görüşlü öğrencinin katıldığı görüldü. 31 Mart tarihinde yaşanan vaka da polise bildirildi. Üniversite çevresinden alınan bilgilere göre, 3 öğrenci, okulda Kur’an-ı Kerim okunduğunu dekanlığa bildirdi. Dekanlık bunun üzerine polise bilgi verdi. Hasan Âli Yücel Eğitim Fakültesi’nin kantinine giden polis, olayın sona ermiş olduğunu görünce geri çekildi. İstanbul Üniversitesi’nde Prof. Dr. Mesut Parlak’ın rektörlük görevine gelmesinden sonra 133 öğrenci çeşitli nedenlerle soruşturma geçirdi. 118’i sol 15’i ise sağ görüşlü olan öğrencilerin Türk Ceza Kanunu’nun 112. maddesi uyarınca ‘okulda eğitim ve öğretimi engellemek’ suçundan farklı sürelerle okuldan uzaklaştırma cezası aldıkları bildirildi. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Erdoğan Unakıtan'a sahip çıktı: Yazılanlar iftira Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve AK Parti ile ilgili eleştirilere sert çıktı. ● TGC, Erdoğan'ı eleştirdi Erdoğan, "Bir çok iftiranın yalan olduğu ortaya çıktı. Bunun bir şeyler karşılığında olduğunun farkındayız. Bunu da bu kadar ağır söylüyorum" dedi. Başbakan Erdoğan 10. Avrupa Kredi Konferansı'na katılmak için gittiği Monte Carlo'ya Esenboğa Havalimanı'ndan hareketi öncesi Maliye Bakanı Unakıtan hakkındaki iddialar ile ilgili bir soruya cevap verdi. Erdoğan konu ile ilgili olarak; "Bir çok iftiranın yalan olduğu ortaya çıktı. Bunun bir şeyler karşılığında olduğunun farkındayız. Bunu da bu kadar ağır söylüyorum" dedi. Başbakan Erdoğan, Maliye Bakanı Unakıtan hakkındaki iddialarla igili bütçe görüşmelerinin öncesinde ve sonrasında kendisine Unakıtan'ın ve arkadaşlarının gerekli cevapları verdiğini belirtti. Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: "Çok açık ve net bir şey söyleyeyim. Şunu çok iyi bilmeniz lazım. AK Parti kendi kararını kendisi verir. Biz ne zaman nasıl adım atacağımızı biliriz. Medya bu konuda kendisini fazla yormasın. Medyanın ileri gelenleri kendini yormasın, köşe yazarları da kendisini yormasın. Bir çok iftiranın yalan olduğu ortaya çıktı. Bunun bir şeyler karşılığında olduğunun farkındayız. Bunu da bu kadar ağır söylüyorum. Bugüne kadar gelmiş iktidarlardan değiliz. Bundan önce kendi arkadaşlarımız arasında kabinede gerekli zamanlarda gerekli değişiklikleri yaptık. Bundan sonra yapılması gerekirse bunu da biz yaparız. Onun kararını kimse veremez. Bize de bu konuda kimse dayatmanın içine giremez." Başbakan Erdoğan ile birlikte Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül de Monte Carlo'ya gitti. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Erkan Yıldırım'ın şirketinin teşvik aldığı iddiasına yalanlama Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, oğlu Erkan Yıldırım'ın ortağı olduğu şirketin 7.2 trilyon liralık teşvik aldığı haberlerini, ''cıngıllı, püsküllü, kuyruklu, yaldızlı yalan'' diyerek yalanladı. İsim benzerliği olduğunu ifade eden Yıldırım, haberle ilgili dava açacağını bildirdi. Binali Yıldırım, PTT Bank Şubeleri Aracılığıyla Aylık Ödeme ve Prim Tahsilat Projesi çerçevesinde Bağ-Kur ile PTT arasındaki protokol imza töreninde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yıldırım, ''Oğlunuzun yönetim kurulu üyesi olduğu bir şirketin 7.2 trilyonluk teşvik aldığına ilişkin bir haber var. Bu konudaki yorumunuz nedir'' sorusu üzerine şunları söyledi: ''Bir gazetede böyle bir haber çıktı. Ben de şaşırdım. Oğlum aradı, 'Baba böyle bir şirketimiz varmış, bizim haberimiz yok, siz mi kurdunuz' dedi. Ben de baktım kayıtlara: Şirketi kuran Erkan Yıldırım ve birkaç tane Yıldırım soyadında diğer isimler var. Baba adı Nedim, anne adı Rihan, doğum yeri Diyarbakır ve 01.01.1984 doğumlu. Yalanın da bir haysiyeti olur. Yalanda da artık ölçü kalmadı. Cıngıllı, püsküllü, kuyruklu, yaldızlı yalan. Ben bu yalanlara tazminat davası açmaktan, kazanmaktan usandım, ama bu yalanları yapmaktan usanmayan hala bazılarının olduğunu görüyorum. Ben bunu halkımızın sağduyusuna bırakıyorum.'' ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 08.12.2005 PERŞEMBE ‘Evrim sürgünü’ haberi de yalan çıktı Hasan Cemal’in yazdığı son kitap ile yöneticileri ve uygulamaları tartışılmaya başlanan Cumhuriyet Gazetesi, çarpıtma bir habere daha imza attı. Dün ‘Evrim sürgünü; Mersin’de 5 öğretmenin görev yeri, cami imamının şikayeti üzerine değiştirildi’ manşeti ile çıkan gazetenin haberinin tamamen çarpıtma olduğu belirlendi. Öğretmenlerin cami imamının şikayeti ile değil, velilerin şikayeti ve yapılan suiistimaller sebebiyle soruşturma geçirdikleri anlaşıldı. Ayrıca soruşturmanın yeni olmadığı, 2 Haziran 2005’te velilerin şikayetleri üzerine İlköğretim Müfettişi Ali Arsoy’un konuyu araştırmak için görevlendirildiği ortaya çıktı. Soruşturmanın 2 Haziran-20 Eylül 2005 tarihleri arasında devam ettiği kaydedildi. Müfettişlerce yapılan soruşturma sonucunda Mersin Yalınayak İlköğretim Okulu Müdürü Ali Galip Duran’ın, eşi Zeliha Duran’ın Bağ-Kur emeklisi olmasına rağmen ‘herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan aylık almadığı’ beyanı ile eş yardımı aldığı tespit edildi. Duran’ın ayrıca girmesi gereken derslere, yerine aynı okuldan emekli Şammas Kantaş’ı derslere soktuğu ve tüm ücretlerini kendisinin aldığı tespit edildi. Mersin Valisi Atilla Osmançelebioğlu, bazı gazetelerde 5 öğretmenin görev yerinin “evrim teorisi” anlattıkları gerekçesiyle değiştirildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını açıkladı. Öğretmenler hakkında velilerin şikayeti üzerine soruşturma yapıldığını ifade etti. Osmançelebioğlu, soruşturma sonucunda söz konusu öğretmenlerin “Usulsüz eş yardımı ve ek ders ücreti aldığı, görevde ayrımcılık, ödüllendirmelerde haksızlık yaptığı tespit edilmiştir. Öğretmenlere yürürlükteki mevzuat çerçevesinde yargı yolu açık olmak üzere disiplin cezası uygulanmıştır.” dedi. Yapılan soruşturma sonucunda maaş kesme cezası alan öğretmenler Sevilay Çiftçi Aktürk, Mehtap Pektaş ve Aydanur Altun’un dinî değerlere saygısızlık ettikleri, sürekli görevlerine geç geldikleri, İstiklal Marşı törenlerine katılmadıkları ve kılık kıyafet yönetmeliğine uymadıkları için ceza aldıkları müfettiş raporlarına yansıdı. Hasan Küçük, Ümit Pıtır, Mersin ZAMAN GAZATESİNDEN Gerçi cumhuriyet gazetresi hakkında özel bir başlık açıçaz ama neyse elimden kaçtı şimdilik Evet ezilen hakkı yenen insanların taraftarı olan , süper güçlerin attığı ciritlere karşı olanlar buyrun bunlarıda görün! Alıntı
Φ muzaffer 1905 Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2006 18.07.2006 SALI Şeyh değilim, cemaatlerle de ilgim yok Danıştay saldırısıyla ilgili hazırlanan iddianamede hakkında müebbet hapis talebiyle dava açılan Salih Kurter, şeyh olmadığını, bunu polisteki ifadesinde de dile getirdiğini söyledi. Danıştay olayında kendisinin günah keçisi ilan edildiğini ileri süren Kurter, saldırıyı gerçekleştiren Alparslan Arslan’ı akli dengesi bozuk biri olarak tanımladı. Vakit gazetesine konuşan Salih Kurter, şeyh olduğu yönünde gazetelerde yer alan haberlerin gerçeği yansıtmadığını dile getirdi. Kurter, “Hiçbir cemaatle, hiçbir grupla ilişkim yok. Ben şeyh filan değilim.” diye konuştu. Arslan’ın, yanına bir kıza âşık olması dolayısıyla geldiğini ifade eden Kurter, gazetede yer alan habere göre, Arslan’a ‘git evlen’ tavsiyesinde bulunmuş. Arslan’ı en son Danıştay saldırısından iki gün önce gördüğünü ifade eden Kurter, o günü şöyle anlattı: “O gün 14.00 sularında geldi. Bana, ‘Ankara’ya gideyim mi?’ diye sordu. Ben de, ‘Ne bileyim, senin nereye gideceğini?’ dedim. Çıktı ve iki saat sonra geri döndü. Bu sefer bana, ‘Benim ismim ne?’ diye sordu. Çok şaşırdım. Yanımdaki arkadaşlara, ‘Buna sahip çıkın, bu aklını oynatmış.’ dedim. Sonra gitti ve son olarak bu haltı yediği haberleri geldi.” İstanbul, Zaman --------------------------------------------------------------------------------- alın göründe anlayın bu saldırıyı yaptıranlarla bağlantılı olduklarını , zaten eğer salih kunter bir cemaatlen özelliklede nur cemaatiyle birleştirmeselerdi garip olurdu..Nur cemaatinde ayrıca şeyh falan olmaz , çok istedi bazı genel yayın yönetmenleri ama yok ne yazikki! Bu arada dua edin vakit gazetesinin internet sitesi kapalı yoksa buraya koyacağım yalan dinin öcü haberlerini okumaya gününüz yetmezdi Alıntı
Φ ANTİ ŞAHVELİ Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2006 Evet eline sağlık arkadaşım , buna ilave olarak Kadıköydeki Göztepe parkına yapılması planlanan camiiye dedikleri parkın % 22 si veya 23 veya 25 i değil % 2 sini kapladığıdır , yani yalanı 10 kat artırmışlardır bunuda bilin Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2006 Dünya yalan söylüyor!!! Alıntı
Φ ANTİ ŞAHVELİ Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 Yalan haber yazarak halkı tahrik ediyorlar Kanal Türk’te yayınlanan Ceviz Kabuğu programında Prof. Dr. Suat Yıldırım’ın yazdığı Kur’an Meali’yle ilgili tartışmanın Yeniçağ Gazetesi’ne yansıması sert tepkilere yol açtı. Gazetenin, haberi ‘Kur’an İncilleştiriliyor’ ve ‘İşte Küresel Gücün Dayattığı Yeni Din Kitabı’ başlıklarıyla vermesi programa katılan ilahiyatçıları üzdü. Suat Yıldırım, gazetedeki haber için, “Kimse Kur’an’ı değiştiremez. Bu başlık birilerini tahrik amaçlı.” derken, programa katılan Prof. Dr. Yümni Sezen de “Maksadını aşan bir tabir.” ifadesini kullandı. Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı ise başlığın, gazetenin tercihi olduğunu ileri sürdü. Önceki gün, Hulki Cevizoğlu’nun hazırladığı Ceviz Kabuğu isimli televizyon programında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Suat Yıldırım’ın kaleme aldığı Kur’an meali tartışıldı. Yümni Sezen ve Bayraktar Bayraklı’nın katıldığı programa Suat Yıldırım’ın Kur’an Meali’nde Tevrat ve İncil’e atıf yapması gündeme geldi. Suat Yıldırım’ın stüdyoda bulunmadığı tartışma programında, Kur’an Meali ve Yıldırım’a ağır eleştiriler yöneltildi. Programa telefonla canlı bağlanan Halkın Yükselişi Partisi Genel Başkanı Yaşar Nuri Öztürk, Suat Yıldırım’a ağır ithamlarda bulundu. Sesinin dozunu yükselten Öztürk, “Orada şeytanlık yapma, beni konuşturma. Biz enayi değiliz, 50 yılımızı verdik bu işe. Kur’an-ı Kerim’i İncilleştirmeyi bırakın. Bunun altından kalkamazsınız.” dedi. Gazetenin üslubu katılımcıları üzdü Gece geç saatlere kadar devam eden televizyon programı Yeniçağ Gazetesi tarafından ilginç ifadelerle yansıtıldı. ‘Kur’an İncilleştiriliyor’ ve ‘İşte Küresel Gücün Dayattığı Yeni Din Kitabı’ başlıklarını kullanan gazete, Suat Yıldırım’ın savunmasına yer vermedi. Gazetenin kullandığı başlıklar ve üslup, tartışmanın katılımcılarını da üzdü. Prof. Dr. Suat Yıldırım, mealinde Tevrat ve İncil’den alıntı yapmadığını; ancak konu Tevrat ve İncil’de de geçiyorsa zaman zaman atıfta bulunduğunu söyledi. Televizyon programına gece 01,30’dan sonra bir arkadaşının uyarısı üzerine telefonla bağlandığını belirten Yıldırım, “Yaşar Nuri Öztürk kitabı okumuş bile değil. Buna rağmen ‘Kur’an’ı İncil’e benzetiyorsunuz’ gibi alakasız şeyler söyledi.” diye konuştu. Yıldırım, programın yapımcısı Hulki Cevizoğlu’nun da objektif davranmadığını aktardı. Yıldırım, “Ben Cevizoğlu’nu entelektüel birikimi olan ve objektif bir kişi olarak tanıyordum. Cevizoğlu, diyaloğu karşı tarafın görüşünü kabul etmek gibi yansıttı. Sokaktaki adam bile böyle düşünmez.” dedi. Suat Yıldırım, Yeniçağ Gazetesi’nin başlığı için de şunları söyledi: “Bunu kabul etmek mümkün değil. Kur’an ortada iken nasıl İncilleştirilecek? Kimse Kur’an’ı İncilleştiremez. Bunu yapabilecek kimse var mı? Bu başlık birilerini tahrik amaçlı, kasıtlı.” Prof. Dr. Yümni Sezen de, “O gece ‘Kur’an İncilleştiriliyor’ tabirini ben kullanmadım. Ama kim ne maksatla söyledi onu da tam bilmiyorum. Ama bunu biraz maksadını aşan bir tabir olarak değerlendiriyorum.” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı ise “Kur’an İncilleştiriliyor’ sözünü Yaşar Nuri Öztürk kullandı. Başlık gazetenin tercihi.” değerlendirmesinde bulundu. ------------------------------------------------------------------------ Unakıtan: Hodri meydan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, hakkındaki gensoru önergesinin ''gerçeklerle ilgisi olmadığını, alelacele hazırlandığını'' ifade ederek, ''Ofer ile bir çıkar ilişkimin olduğunu ispat edemeyen ******, müfteridir'' dedi. Unakıtan, TBMM Genel Kurulu'nda, hakkındaki gensoru önergesinin görüşmelerinde kendisine yönelik iddialara yanıt verdi. AK Parti iktidarının, bugüne kadarki siyaset anlayışını değiştirdiğini, gerilim ortamını kaldırdığını söyleyen Unakıtan, ''Siyaset ezberini bozduk. Halkımız da bunu benimsedi. Muhalefet bu yaptıklarımıza maalesef ayak uyduramadı'' dedi. Unakıtan, muhalefetin, kendini yenilemeyince, kısır çekişmeleri körükleyen bir politika içine girdiğini savunarak, ''Politika üretemedikleri için değişim karşısında geride kaldılar. Gerçeklere dayanmayan, iftiraya dayanan kısır çekişmelerle gündemi doldurmaya başladılar. Gensorunun gerçeklerle ilgili yok'' diye konuştu. -''SİZE Mİ SORACAĞIM''- Gensoru önergesindeki konulardan birinin, bir gazetede yer alan ''mesnetsiz'' habere ilişkin olduğunu belirten Unakıtan, bu haberi, aynı gün yalanladığını, haberi tekzip ettiğini; gazete aleyhine tazminat davası açtığını anlattı. Bu açıklamayı sabah yapmadığı için eleştirildiğini ifade eden Unakıtan, ''Size mi soracağım ne zaman yapacağımı? O gün Bakanlar Kurulu toplantısındaydım. Toplantıdan çıkacağım, 'aman biri benim hakkında böyle yazmış, onlara, tekzip yapayım, beyefendiler darılabilir, küsebilirler.' Bunlar, boş şeyler...'' dedi. Unakıtan, şimdiye kadar hiç kimsenin hesabını açıklamadığını, bundan sonra da açıklamayacağını, kimsenin hesabının ve servetinin peşinde olmadığını vurguladı. Unakıtan, Maliye Bakanı'nın isterse, bir kişinin hesabını kuruşuna kadar açıklayabileceğini, isterse kendisinin de bunu yapabileceğini ancak yapmadığını ve yapmayı da düşünmediğini belirtti. Unakıtan'ın bu sözlerine CHP sıralarından, ''Önce sen kendi hesabını açıklayacaksın'' diye tepki geldi. -''BAYKAL'A SORDUM''- CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a, kendisine yönelik sözleri üzerine yazı yazarak bunu sorduğunu kaydeden Unakıtan, Baykal'ın, ''böyle konuşmadığını'' belirttiğini anlattı. Gazete dedikoduları üzerine siyaset anlayışının devam ettiğini öne süren Unakıtan, şöyle devam etti: ''Anamuhalefet partisinin meseleye bu şekilde yaklaşımı, onların planlı ve sistematik bir karalama kampanyası yürüttüklerinin açık göstergesidir. Bu siyaset anlayışı, yalan üzerine kurulu bir senaryoyu kendisi çalmakta ve kendisi oynamaktadır. Ben, 'yalandır bu haber' diyorum, 'hayır söyledin' diyorlar. Böyle siyasetle bir yere varılmaz. Siyaset kurumunun bir ciddiyeti vardır. 'Gazetede gördüm, yazdım. Ondan sonra servetimi açıkladım' Sonra işi boyuna servete dolandırdınız durdunuz. Her gün cevap vermek mecburiyetindesiniz. 'Bir şey yapmadım, rutin' diyorsunuz'' Unakıtan, böyle bir açıklama yapmadığını yineleyerek, ''Bankacılık veya vergi mevzuatına aykırı bir davranışta bulunmadım. Bu iddialar, tamamen asılsızdır'' diye konuştu. -''GİZLİ-KAPAKLI SATIŞ YOK''- Unakıtan, TÜPRAŞ'ın 14.76'lık hisse satışında danışman şirketin İş Yatırım Menkul Değerler A.Ş. olduğunu, Özelleştirme İdaresi adına aracılık yaptığını vurguladı. Borsada satışa ilişkin işlemin başladığı andan itibaren SPK ve İMKB'ye bildirildiğini, ''gizli-kapaklı satış'' olmadığını ifade eden Unakıtan, bunun, İMKB'nin 1 Mart 2005 tarihli 40 numaralı bülteninde ilan edildiğini söyledi. Unakıtan, CHP milletvekillerinin tepkilerine, ''İşiniz gücünüz karıştırmak'' diye karşılık verdi. Tekliflerin beklendiğini, ardından Borsa Başkanlığı'nın 3 Mart 2005 tarihli bülteninde satışa tekrar onay verildiğini ifade eden Unakıtan, ''Yok gece yarısı, yok kapı arkasında, kapı önünde satılmış... İyice işi mizaha döktüler'' dedi. Unakıtan, satış işleminin 4 Mart'ta gerçekleştiğini vurguladı. Unakıtan, ''Biz ne yaparsak açık seçik yaparız. Bu kadar şeffaflığı, böyle ihalelerde göremiyorlardı da ondan... Alışık değillerdi'' diye konuştu. -''BİRAZ GERÇEKLERE BAKIN''- Gensoru önergesinde, ''Galataport ihalesine fesat karıştırıldığının'' belirtildiğini anımsatan Unakıtan, ''Öyle alelacele hazırlanmış önerge ki şaşırıyorum. Biraz oturun çalışın, biraz gerçeklere bakın'' dedi. Galataport ihalesinin, Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararıyla durdurulduğunu, daha sonra İhale Komisyonu'nun bunu iptal ettiğini anımsatan Unakıtan, yürütmeyi durdurma gerekçesinde, planları, Özelleştirme İdaresi'nin onaylaması gerekirken, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın onayladığı, bunun değiştirilmesi gerektiğinin vurgulandığını belirtti. Unakıtan, bu planların eski Kültür ve Turizm Bakanı tarafından tasdik edildiğini kaydetti. İhalenin açık ve şeffaf şekilde yapıldığını, zarfları, bir zamanlar olduğu gibi evde değil, basının önünde açtıklarını ifade eden Unakıtan, Özelleştirme İdaresi'nce ihaleye çıkılması gerektiği için prosedürü bu nedenle bozduklarını söyledi. Unakıtan, yakında çalışmaların sona ereceğini ve yeniden ihaleye çıkacaklarını bildirerek, bu özelleştirmeleri tamamlamaları gerektiğini kaydetti. -''HODRİ MEYDAN''- Unakıtan, Ofer ailesinin 50 yıldır Türkiye'de bulunduğunu dile getirerek, Türkiye'nin yabancı yatırımcıya ihtiyacı olduğu bir dönemde, ülkeye yeni bir veçhe ve yüz kazandırdıklarını söyledi. ''Siz hayatınızda bu kadar özelleştirme gördünüz mü?'' diye soran Unakıtan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Özelleştirme nedir, farkında değiller. 20 yılda 8 milyar dolarlık özelleştirme yapılmış, bu hükümet 1 yılda 25 milyar dolarlık özelleştirme yaptı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilke imza attı. Ofer ile ilgili bir çıkar ilişkim olduğuna dair birtakım iddialarda bulunmak istiyorsanız, onu da erkek gibi çıkın burada söyleyin bakalım, ne varmış? Her müddei, iddiasını ispatla mükelleftir. Bu imaları bırakıp da benim hakkımda bir çıkar ilişkisi olduğunu ispat edemeyen de *****, müfteridir. Çıkıp, iddianız varsa söyleyin, hodri meydan.'' --------------------------------------------------------------------- Perinçek, başyazarı olduğu Aydınlık dergisini yalanladı İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, başyazarı olduğu Aydınlık dergisinde çıkan ‘Van’da Haç’lı Üniversite’ başlıklı haberin yalan olduğunu söyledi. Derginin sonraki sayılarında düzeltme yapıldığını belirten Perinçek, “Van Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın hakkında 5 Haziran 2005’te yazılan haber yalandır, esası yanlıştır.” dedi. Perinçek, “Başyazarı olduğunuz bir dergide nasıl yalan haber yer alabilir?” şeklindeki soruya ise şu karşılığı verdi: “Dergideki haberler benim önüme gelmez. Bundan Genel Yayın Yönetmeni Emcet Olcaytu sorumlu.” Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Emcet Olcaytu ise Perinçek'in yalanladığı haberin düzeltmesini derginin son sayısında yaptıklarını dile getirdi. Perinçek, İşçi Partisi’nin Bakırköy’deki yeni şubesinin açılışında Zaman’ın sorularını yanıtladı. Rektör Aşkın’ın kesinlikle misyoner olmadığını, cumhuriyetçi olduğunu ileri sürdü. Rektörlerin Aşkın’ı desteklemek amacıyla Van’a yaptığı çıkarmayı onayladığını belirten Perinçek, aynı desteğin İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’na da verilmesi gerektiğini kaydetti. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Emcet Olcaytu ise Perinçek’in yalanladığı haberin derginin son sayısında yaptıklarını dile getirdi. Beş ay önce Aydınlık dergisi, ‘Van’da Haç’lı Üniversite’ başlıklı haberiyle Rektör Yücel Aşkın’ı misyonerlikle suçlamıştı. Perinçek, Oyak’ın Fransız ortağı Axa’nın Ermeni soykırımı konusunda tazminat ödeme gibi bir plana alet olduğunu söyledi. Axa şirketinin Fransa’daki tutumuna Türkiye’nin hizmet vermemesi gerektiğini vurgulayan Perinçek, “Bizi sigortalı edecek, topladığı paralarla Ermeni soykırımı gibi Türkiye’ye karşı bir komploya mali destek yapacak! Oyak’ın açıklamasından ziyade eylem ve fiiliyat bekliyorum.” dedi. Perinçek, konunun takipçisi olacaklarını vurguladı. Osman Asiltürk, Halil Özcan; İstanbul --------------------------------------------------------------------------- Sami Ofer’le ilgili iddialar çirkin Başbakan Tayyip Erdoğan, Galataport ihalesi ve Tüpraş’ın yüzde 14,76’lık hissesinin satışında usulsüzlük yapıldığı yönündeki iddialara sert çıktı. Bu yöndeki iddiaları “çirkin ve yalan” diye nitelendiren Erdoğan, şöyle konuştu: “Bunların hepsi Türkiye’nin bu sıçrama sürecini geçmişte olduğu gibi engelleme gayreti içerisinde olanların yakıştırmalarından başka bir şey değildir. Tüpraş ve Galataport ihaleleri henüz önümüze gelmedi. Gelecek olursa göreceğiz; bakacağız. Burada herhangi bir şey var mı yok mu? Varsa zaten biz de bunlara karşı gereği neyse yaparız.” Ankara Sheraton Otel’de düzenlenen 2004 yılı Türkiye Vergi Şampiyonları Ödül Töreni’ne katılan Erdoğan, tören çıkışında gazetecilerin sorularını cevapladı. Başbakan, yıllarca “Özelleştirme niçin yapılamıyor ya da niye bu kadar ağır gidiyor?” diyenlerin şimdi “Burada usulsüzlük var.” şeklinde yakıştırmalar yaptığını kaydetti. Erdoğan, Tüpraş ve Galataport ihaleleriyle ilgili inceleme başlatılması yönünde bir talimatının olmadığını da açıkladı. Bu tür yalanlara alıştıklarını vurgulayan Başbakan, ancak bunlara Türkiye adına üzüldüğünü bildirdi. Erdoğan, “Tüpraş’ın 14,76’lık hissesinin satışının gizli yapıldığı”na ilişkin bir soruya ise şu karşılığı verdi: “Olur mu öyle şey? Bunların hepsi hamiline yapılmış satışlardır. İsteyen girer alır.” Başbakan Erdoğan akşam ise gazeteci Fatih Altaylı'nın atv'de canlı yayınlanan ''Teke Tek'' programına konuk oldu. Altaylı’nın sorularını cevaplandıran Erdoğan, Sami Ofer’le Başbakanlık’ta değil Davos’ta görüştüğünü vurguladı. Altaylı'nın “Bilkent'te de görüştüğünüz söyleniyor.” sözleri üzerine “Hatırlamıyorum. Kaldı ki görüşsem bile niye bunun üzerinde duruluyor? Özelleştirmeler gizli kapılar ardında yapılmıyor ki.. Güzel bir atasözümüz var: Abdestimden şüphem yok ki namazımdan şüphem olsun.” Gençliğinde tornacılık yapan kardeşinin Ofer'lere ait gemilerde çalıştığını belirten Erdoğan “Ancak onlar kardeşimin şirketlerinde çalıştığını bilmiyorlardı. Ben bir görüşmemizde söyledim. Onun üzerine selam söylediler.” ifadelerini kullandı. Başbakan, Telekom ihalesini kazanan Oger grubunun ortaklarından Hariri ailesini de suikast sonucu hayatını kaybeden Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri'den dolayı tanıdığına dikkat çekti. Erdoğan, “Rahmetli Hariri ile görüşen bir insandım. İlk olarak Cidde'deki forumda tanışmıştık. Ta o zaman Türkiye'ye yatırım yapması için konuşmuştuk.” dedi. ZAMAN gazetesinden bunlarda Alıntı
Φ bahar ülkesinden Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2006 ‘Asparagas haberler turizme darbe vuruyor’ İzmir Çeşme’de bazı otellere bayan muhabirinin ‘tesettürsüz giremediğini’ yazan bölgesel Yeni Asır Gazetesi’nin haberi yalan çıktı. Muhabirin başı açık giremediğini yazdığı otellerden Club Familia’nın sahibi Necmettin Şimşek, “Bayan müşterilerimin yüzde 60’ının başı açık.” dedi. Evrensel standartlara göre yerli ve yabancı turistlere tatil hizmeti verdiklerini söyleyen Şimşek, “Ne tarikat ne cemaat ne de yeşil tatil oteliyiz. Başı açık girilmiyor yazısı asparagas.” diye konuştu. Club Familia’nın 20 milyon dolarlık yatırımla turizme kazandırıldığına dikkat çeken Şimşek, asparagas haberle başı açık kimselerin oteline gelmekten caydırılarak ticari olarak zarara uğratıldığını ifade etti. Şimşek, uydurma ayrımcılık iddiasının turizme balta vurduğunu kaydetti. Oteller, başı açık olanların rezervasyon iptallerinin doğuracağı gelir kaybını dava açarak Yeni Asır Gazetesi’nden tazmin edecek. Müşterilerinin çoğunluğu açık bayanlardan oluşan Club Familia yönetimi, haberden sonra başı açık bayan müşteri çekmekte zorluk yaşadıklarını öne sürdü. Club Familia Otel, İonia Otel, Meltem Tatil Köyü ve Eda Garden adlı işletmeler ‘tesettürsüzler giremiyor’ şeklindeki yayının yalan olduğunu kaydetti. Necmettin Şimşek’e göre herhangi bir kıyafet kısıtlaması olmayan oteller, yerli turistten gelen talep doğrultusunda bayanlara özel bir havuz da yaptırdı. Ancak otel sahilleri, havuzları dahil diğer bölümler ortak kullanıma açık. Bayanlara özel havuza erkek alınmamasını eleştiren Yeni Asır’a Şimşek’in cevabı şöyle: “Bu mantıkla (bayan diye erkekler hamamına alınmadık) diye de yazmalılar. Ya da kadınlar hamamına da bir erkek muhabir göndererek müşteri gibi girmeye çalışmalılar.” Club Familia’dan yapılan açıklamada da, “Yeşil tatil tanımlaması buralarda konaklayan insanlar hakkında ayrımcı, bölücü ve aşağılayıcı bir yaklaşım. Club Familia Tatil Köyü’nde müşterilerin nasıl giyindikleri/giyineceklerine dair işletme yönetimince herhangi bir kısıtlama olmadığı halde, ‘kadınların başı açık giremediği’ tesisler şeklindeki yayın asparagastır. Otelin plajında çekilerek yayınlanan fotoğraf hem bikinili hem de tesettür mayolu bayan müşterilerin gönüllerince denize girebildiğini göstermektedir.” ifadeleri yer aldı. Tabiki Zaman gazetsinden , onlşardfan başka kim gerçekleri vermenin ızdırabında.. Ya şu cumhur gazetesinin yalanlarınıda koysak mı acaba Alıntı
Φ KMPaşalı Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 'PKK'yı dağdan indirme planı'na yalanlama Genelkurmay Başkanlığı, ''bölücü terör örgütüne silah bıraktırılmasına yönelik devletin üst düzeyinde anlaşmaya varılmış bir planın mevcut olduğu ve uygulamaya konulduğu'' yönündeki haberlerin doğru olmadığını ve gerçeği yansıtmadığını bildirdi. Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yer alan açıklamada, şöyle denildi: ''Bölücü terör örgütüne silah bıraktırılmasına yönelik olarak devletin üst düzeyinde görüşülmüş ve üstünde anlaşmaya varılmış bir planın mevcut olduğu ve uygulamaya konulduğu şeklinde dün bir günlük gazetede yayınlanan haberin bugün diğer bazı basın yayın organlarında da yer aldığı görülmüştür. Böyle bir planın mevcut olduğu ve buna Türk Silahlı Kuvvetlerinin de onay verdiği şeklinde algılanabilecek bu haberler doğru olmayıp gerçeği yansıtmamaktadır.'' Tabiki Zamandan , başka kim gerçekleri araştırır verir Alıntı
Φ bozan Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 Sizin gibi gençler sayesinde bu ülke bir daha baskıcı, darbeci, tehlikeci, yalancı, hırsız ve rüşvetçi jakobenlerin eline düşmeyecektir... Millet giydirilmek değil giyeceğini kendisi giymek istiyor, millet artık söyletilmek değil söyleyeceğini kendisi demek istiyor ve millet artık yalan değil doğruları duymak istiyor... Yineliyorum, milleti zorla kapatan molla zihniyeti ile milleti zorla açan jakoben zihniyet özünde aynıdır, yaşasın hürr düşünce... bozan Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 18.07.2006 SALI Şeyh değilim, cemaatlerle de ilgim yok Danıştay saldırısıyla ilgili hazırlanan iddianamede hakkında müebbet hapis talebiyle dava açılan Salih Kurter, şeyh olmadığını, bunu polisteki ifadesinde de dile getirdiğini söyledi. Danıştay olayında kendisinin günah keçisi ilan edildiğini ileri süren Kurter, saldırıyı gerçekleştiren Alparslan Arslan’ı akli dengesi bozuk biri olarak tanımladı. Vakit gazetesine konuşan Salih Kurter, şeyh olduğu yönünde gazetelerde yer alan haberlerin gerçeği yansıtmadığını dile getirdi. Kurter, “Hiçbir cemaatle, hiçbir grupla ilişkim yok. Ben şeyh filan değilim.” diye konuştu. Arslan’ın, yanına bir kıza âşık olması dolayısıyla geldiğini ifade eden Kurter, gazetede yer alan habere göre, Arslan’a ‘git evlen’ tavsiyesinde bulunmuş. Arslan’ı en son Danıştay saldırısından iki gün önce gördüğünü ifade eden Kurter, o günü şöyle anlattı: “O gün 14.00 sularında geldi. Bana, ‘Ankara’ya gideyim mi?’ diye sordu. Ben de, ‘Ne bileyim, senin nereye gideceğini?’ dedim. Çıktı ve iki saat sonra geri döndü. Bu sefer bana, ‘Benim ismim ne?’ diye sordu. Çok şaşırdım. Yanımdaki arkadaşlara, ‘Buna sahip çıkın, bu aklını oynatmış.’ dedim. Sonra gitti ve son olarak bu haltı yediği haberleri geldi.” İstanbul, Zaman --------------------------------------------------------------------------------- alın göründe anlayın bu saldırıyı yaptıranlarla bağlantılı olduklarını , zaten eğer salih kunter bir cemaatlen özelliklede nur cemaatiyle birleştirmeselerdi garip olurdu..Nur cemaatinde ayrıca şeyh falan olmaz , çok istedi bazı genel yayın yönetmenleri ama yok ne yazikki! Bu arada dua edin vakit gazetesinin internet sitesi kapalı yoksa buraya koyacağım yalan dinin öcü haberlerini okumaya gününüz yetmezdi Yalan diyenlerin aslinda kendilerinin yalan söyledigi gün gibi ortadadir,yarasi olan gocunur,günlerdir hep ayni teraneler söyleniyor,o yalanmis bu yalanmis diye.neyi nasil kurtaracaginizin telasina düsmüssünüz. herkes yalanci ama siz tarikatcilar fethullahcilar zamancilar samanyolcular saidi kürdiciler,naksiciler oferciler unakitancilar dogrucu.Erdogani himayenize alarak sözde onu herkese karsi savunmaktasiniz.Erdogan ve digerleri bu millete ergec hesap vereceklerdir.Takiyye ile ikdidara gelmenin elbette bir bedeli olacaktir.Unakitan önce oferin hesabini vermelidir ve neye karsilik TGRTnin Yahudilere satildiginida halka anlatmalidir,Vakit gazetesi dediginiz gazete bugün Türkiyedeki Laik rejimin en bas düsmanidir böyle bir gazetenin yazdigi tek bir satir bile gercekle bagdasmaz.Zaman denilen Fethulahci gazetenin,Vakit ve buna benzer gazetelerin kimlere hitap ettigini bugün Türkiyede bilmeyen kimse yoktur.aslinda Türkiyede okunmaya deger hicbir gazete mevcut degildir,hepsi belirli kutuplarin ellerinde borazancilik yapmaktadirlar. Öldürülen bunca Türk aydinin cinayetlerinin arkasinda siyasi Islam yatmaktadir siz istediginiz kadar inkar edin dogru degil deyin,gercekler asla degismez. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 'PKK'yı dağdan indirme planı'na yalanlama Genelkurmay Başkanlığı, ''bölücü terör örgütüne silah bıraktırılmasına yönelik devletin üst düzeyinde anlaşmaya varılmış bir planın mevcut olduğu ve uygulamaya konulduğu'' yönündeki haberlerin doğru olmadığını ve gerçeği yansıtmadığını bildirdi. Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yer alan açıklamada, şöyle denildi: ''Bölücü terör örgütüne silah bıraktırılmasına yönelik olarak devletin üst düzeyinde görüşülmüş ve üstünde anlaşmaya varılmış bir planın mevcut olduğu ve uygulamaya konulduğu şeklinde dün bir günlük gazetede yayınlanan haberin bugün diğer bazı basın yayın organlarında da yer aldığı görülmüştür. Böyle bir planın mevcut olduğu ve buna Türk Silahlı Kuvvetlerinin de onay verdiği şeklinde algılanabilecek bu haberler doğru olmayıp gerçeği yansıtmamaktadır.'' Tabiki Zamandan , başka kim gerçekleri araştırır verir Anladik Zamani bedava okuyorsun ama merak ettigim sey yüzdekac prim aliyorsun Zaman reklami icin. Alıntı
Φ berker18 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 26.07.2006 ÇARŞAMBA 'Namaz kılmıyor diye öldürüldü' iddiası yalan Milliyet gazetesinde yer alan Aşkın Şeran isimli kişinin, ‘namaz kılmıyor’ diye öldürüldüğü haberinin doğru olmadığı ortaya çıktı. . . . Gerçi cumhuriyet gazetresi hakkında özel bir başlık açıçaz ama neyse elimden kaçtı şimdilik Evet ezilen hakkı yenen insanların taraftarı olan , süper güçlerin attığı ciritlere karşı olanlar buyrun bunlarıda görün! 18.07.2006 SALI Şeyh değilim, cemaatlerle de ilgim yok Danıştay saldırısıyla ilgili hazırlanan iddianamede hakkında müebbet hapis talebiyle dava açılan Salih Kurter, şeyh olmadığını, bunu polisteki ifadesinde de dile getirdiğini söyledi. Danıştay olayında kendisinin günah keçisi ilan edildiğini ileri süren Kurter, saldırıyı gerçekleştiren Alparslan Arslan’ı akli dengesi bozuk biri olarak tanımladı. Vakit gazetesine konuşan Salih Kurter, şeyh olduğu yönünde gazetelerde yer alan haberlerin gerçeği yansıtmadığını dile getirdi. Kurter, “Hiçbir cemaatle, hiçbir grupla ilişkim yok. Ben şeyh filan değilim.” diye konuştu. Arslan’ın, yanına bir kıza âşık olması dolayısıyla geldiğini ifade eden Kurter, gazetede yer alan habere göre, Arslan’a ‘git evlen’ tavsiyesinde bulunmuş. Arslan’ı en son Danıştay saldırısından iki gün önce gördüğünü ifade eden Kurter, o günü şöyle anlattı: “O gün 14.00 sularında geldi. Bana, ‘Ankara’ya gideyim mi?’ diye sordu. Ben de, ‘Ne bileyim, senin nereye gideceğini?’ dedim. Çıktı ve iki saat sonra geri döndü. Bu sefer bana, ‘Benim ismim ne?’ diye sordu. Çok şaşırdım. Yanımdaki arkadaşlara, ‘Buna sahip çıkın, bu aklını oynatmış.’ dedim. Sonra gitti ve son olarak bu haltı yediği haberleri geldi.” İstanbul, Zaman --------------------------------------------------------------------------------- alın göründe anlayın bu saldırıyı yaptıranlarla bağlantılı olduklarını , zaten eğer salih kunter bir cemaatlen özelliklede nur cemaatiyle birleştirmeselerdi garip olurdu..Nur cemaatinde ayrıca şeyh falan olmaz , çok istedi bazı genel yayın yönetmenleri ama yok ne yazikki! Bu arada dua edin vakit gazetesinin internet sitesi kapalı yoksa buraya koyacağım yalan dinin öcü haberlerini okumaya gününüz yetmezdi Evet eline sağlık arkadaşım , buna ilave olarak Kadıköydeki Göztepe parkına yapılması planlanan camiiye dedikleri parkın % 22 si veya 23 veya 25 i değil % 2 sini kapladığıdır , yani yalanı 10 kat artırmışlardır bunuda bilin eywallah kardeş.... sivrisineklerin vızıltılarına kulak asmayalım.... dürüst olalım yeter bize.... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 eywallah kardeş.... sivrisineklerin vızıltılarına kulak asmayalım.... dürüst olalım yeter bize.... Iste sizler cevap veremediginiz veya gercekleri okudugunuz zaman size gercekleri hatirlatanlari hep sivrisinekolarak görmekten öte bir özelliginiz yok.sunu unutmayinki gerici ve dinci terör PKKkadar tehlikelidir ve görüldügü heryerde ezilecektir.Cumhuriyet düsmanlarinin kafalari Laiklikle ezilecektir. bunu ne Vakit ne Zaman gazeteniz,ne sabetayist seyhleriniz,nede hocaefendileriniz önleyemeyeceklerdir. **Laik hükümet tabirinden;dinsizlik manasini cikarmaya yeltenen fesatcilara firsat vermemek lazimdir** MUSTAFA KEMAL ATATÜRK SAYGILARLA Alıntı
Φ berker18 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 Iste sizler cevap veremediginiz veya gercekleri okudugunuz zaman size gercekleri hatirlatanlari hep sivrisinekolarak görmekten öte bir özelliginiz yok.sunu unutmayinki gerici ve dinci terör PKKkadar tehlikelidir ve görüldügü heryerde ezilecektir.Cumhuriyet düsmanlarinin kafalari Laiklikle ezilecektir. bunu ne Vakit ne Zaman gazeteniz,ne sabetayist seyhleriniz,nede hocaefendileriniz önleyemeyeceklerdir. **Laik hükümet tabirinden;dinsizlik manasini cikarmaya yeltenen fesatcilara firsat vermemek lazimdir** MUSTAFA KEMAL ATATÜRK SAYGILARLA iyi de ben sivrisinek derken,yalan haberleri uyduranları kastetmiştim yarası olan gocunur size göre yalan haberleri ortaya çıkarmak HOCA EFENDİCİLİK,ŞERİATÇILIK oluyor... Alıntı
Misafir Marcus Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 Sizin gibi gençler sayesinde bu ülke bir daha baskıcı, darbeci, tehlikeci, yalancı, hırsız ve rüşvetçi jakobenlerin eline düşmeyecektir... Millet giydirilmek değil giyeceğini kendisi giymek istiyor, millet artık söyletilmek değil söyleyeceğini kendisi demek istiyor ve millet artık yalan değil doğruları duymak istiyor... Yineliyorum, milleti zorla kapatan molla zihniyeti ile milleti zorla açan jakoben zihniyet özünde aynıdır, yaşasın hürr düşünce... bozan Kim tehlikeli,kim yalancı,kim hırsız,kim rüşvetçi,kim abd uşağı,kim yolsuzluk kurnazı,kim satıcı bunu türk halkı öğreniyor zaten.imdikiler jakoben değilde ne oluyor.Hergün bir adım ileri iki adım geri......... Alıntı
Φ jhonywalker Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2006 Yazılı ve görsel medyamız maalesef yabancılaşmiştir.. Ve Ülkede suni gündem yaratmakta birebir.. Bir medya düşün ki kendi insanına kin duyan ama onu magazin ile avutan yozlaştıran.. İnanın artık bırakın gazete okumayı TV de haber bile izlenmiyor.. Basın bagımsız değildir birilerinin maşaşi olmuştur.. SAygıLAr.. Alıntı
Φ berker18 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2006 Yazılı ve görsel medyamız maalesef yabancılaşmiştir.. Ve Ülkede suni gündem yaratmakta birebir.. Bir medya düşün ki kendi insanına kin duyan ama onu magazin ile avutan yozlaştıran.. İnanın artık bırakın gazete okumayı TV de haber bile izlenmiyor.. Basın bagımsız değildir birilerinin maşaşi olmuştur.. SAygıLAr.. Alıntı
Φ KMPaşalı Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2006 Yalan diyenlerin aslinda kendilerinin yalan söyledigi gün gibi ortadadir,yarasi olan gocunur,günlerdir hep ayni teraneler söyleniyor,o yalanmis bu yalanmis diye.neyi nasil kurtaracaginizin telasina düsmüssünüz. herkes yalanci ama siz tarikatcilar fethullahcilar zamancilar samanyolcular saidi kürdiciler,naksiciler oferciler unakitancilar dogrucu.Erdogani himayenize alarak sözde onu herkese karsi savunmaktasiniz.Erdogan ve digerleri bu millete ergec hesap vereceklerdir.Takiyye ile ikdidara gelmenin elbette bir bedeli olacaktir.Unakitan önce oferin hesabini vermelidir ve neye karsilik TGRTnin Yahudilere satildiginida halka anlatmalidir,Vatan gazetesi dediginiz gazete bugün Türkiyedeki Laik rejimin en bas düsmanidir böyle bir gazetenin yazdigi tek bir satir bile gercekle bagdasmaz.Zaman denilen Fethulahci gazetenin,Vakit ve buna benzer gazetelerin kimlere hitap ettigini bugün Türkiyede bilmeyen kimse yoktur.aslinda Türkiyede okunmaya deger hicbir gazete mevcut degildir,hepsi belirli kutuplarin ellerinde borazancilik yapmaktadirlar. Öldürülen bunca Türk aydinin cinayetlerinin arkasinda siyasi Islam yatmaktadir siz istediginiz kadar inkar edin dogru degil deyin,gercekler asla degismez. Arkadaşım senin ya iyi gözlerin görmüyor okumadan geçiyorsun ortaya çıkarılanları yada alıştığınız iftiralara kanmaya devam etmek mi istiyorsunuz nedir..ORDA OLAYIN İÇİNDEKİ 1.DERECEDEN KİŞİLERİN DEDİKLERİNİ , OLAYLARIN ARAŞTIRILMASI SONUCU ORTAYA ÇIKANLARI KOYMUŞLAR..Danıştaya saldırı yaptırtılar olayın hemen akabinde TV de basında çıkan , daha olayın aslı astarı belli olmayan anında hemen dindar insanları damgalamaya çalıltılar , bu medya patronları düşmanlarımızla işbirliği halindedirler ! Yazılan senaryoya uygun haber yaparlar! Sizelerede yıllarca vatan delisi insanları cumhuriyet karşıtı , rejim düşmanı diye tanıttılar..Halbuki hepsi yalandı onların..Yahudilerin ne melanet bir millet olduğunu nerden bileceksin , bunların emrtindeki basının nasıl asıl haberleri sakladığını , moral bozucu tahrik edecek türde haberleri hep yayınladıklarını iftiralarını , çarpıttıklarını bunlar sahipleri bizden değiller aslanım, boşuna yorma sen kafanı ne cujmhuriyet düşmanı o zannettiklerin nede Atatürk düşmanı..SİZ VE TUFEYLİ YIĞINLARI RAHATSIZ OLACAKLAR DİYE GERÇEKLERİ SAKLAYAMAYIZ , BUGÜN BU ÜLKEDE ZAMAN VAKİT YENİ ŞAFAK GİBİ GAZETELER OLMASA O BASIN SİZİ NE YALAN TARANELERE İNANDIRIRDI KİMBİLİR , Kİ GÖRÜYORUM İNANDIRMIŞTA , ECDADINIZI TERÖRİST DİYE BİLE İNANDIRIRDI SİZE , AMA MEYDANLARI BOŞ DEĞİL , ÇÜNKÜ SADECE GERÇEKLERİ YAZAN ARAŞTIRAN , HALKI KADIN MAGAZİN ÇARPITMA HABERLERLE BEYNİNİ KÖRELTİP UYUŞTURUP , BU MİLLETE SEvDALILARI HAİN DİYE GÖSTERMELERİNE İZİN VERMEYEN ONLARIN KORKUSUNDAN HAİN EMELLERİNİ GERÇEKLEŞTİREMEDİKLERİ ZAMAN VE VAKİT VAR ÇÜNKÜ.Sende gözünü açsan , hemen herşeye körü körüne kanmasan , karşı tarafıda dinlesen , tufeylilerin ak dediğine ak kara dediğine kara demesen ÇOK İSABETLİ BİR ADIM ATMIŞ OLURSUN..Güneş gibi gerçekleri böyle delilsiz ispatsız tekziplerle söndüremezsiniz..Hee ben illede kartel patronlarına sabetayistlere inanacağım dersende sen bilirsin , yanlız şunuda bil senin onlardan görüpte yazacağın savunacağın bir çok şey bu ülkeyi batırmaya yönelik olacaktır.. İnsanlara şucu bucu deme , böyle şeyler toplumu böler tiksiniyoruz o ithamlarınızdan , çünkü iftiraları yemişsinizde öyle cılı culu hareket yok çünkü..Kıyamete kadar sürecek kötülüğü örgütleyip organize edenlerle hakikatın mücadelesini verenlerin uğraşları bunlar..Kim doğru diyor kim yanlış anlamak çok zor değil , hemen yemeyin önünüze konulanları onlar size Fethullaçılar cumhuriyet düşmanı falan diye iftira eder AMA HEMEN ARKASINDA ONLARA BU TALİMATI VERENLER KOYUN MİLETİ NEDE OLSA YER UNUTMUŞLARDIR DERLER Hep onları dinlediğin okuduğunuz için böylesiniz.Erdoğanı himayesine alan falan yok takiyye iktidarı falanda yok , Erdoğan Abdullah Gül Bülent Arınç samimice bu vatana ve diğer müslümanlara hizmet etmeye batırdıkları yerden ülkeyi çıkarmaya uğraşıyor, Zaman yenişafak vakit gibi gazeteler sadece gerçekeleri verir yalan yazması en imkansız gazetelerdir , Nur cemaatinin SİYASETE GİRMEKLE İŞİ OLMAZ BUNU İYİ SOK KAFANA.Lafa bakın yaa TGRT yi yahudiye satmanın hesabını unakıtan vermeliymiş..Aslanım mal sahibi malında istediği gibi tasarruf eder DEVLETİN KANALIMIYDI O HE ? Çok yahudi medya patronlarından rahatsızsan (ki öyleyse haklısın)ATV VE SABAH TAKVİM grubunu , KARTEL i onlardan duyduğunu ne savunuyorsun burda ? Zamanın tirajı kaç aydır yıldır 500 binin üstünde..Buda epey bir aileye ve topluma sadece gerçekleri ulaştırıyordur..Bence sende onu okusan böyle şurdan burdan duyduğun ön yargılarla hem kendini hem insanları zehirlemesen çok isabetli bir adım atmış olursun.. Son olarak , bizim dinimizde haksız yere bir insanı öldürmekle tüm insanları öldürmek eşdeğerdir..Bizim dinimiz fakire güçsüze bakmayı gözetlemeyi haklıdan taraf olmayı tehlikeyi gözetlemede çok uyanık olmayı yardım etmeyi doğru sözlü olmayı iylik yapmayı vs FARZ KILAR..Senin aydın demekle kimi kasteddiğini tahmin ediyorum..ONLARIN ÇOĞUNU PROFOSYÖNELCE YETİŞTİRİLMİŞ GİZLİ SERVİS ELEMANLARI ÖLDÜRMÜŞLERDİR..Suçunuda 3 asırlık davaları olan , bu ülkeyi müslümanlıktan uzaklaştırma için MUHAFAZAKAR kesime atmışlardır..Eğer Uğur Mumcu nun derindevlet hakkındaki yazılarını okursan anlarsın..KONUMUZ BASINDA ÇIKAN YALAN HABERLER , BUNDAN RAHATSIZ OLAN VARSA LÜTFEN BAŞLIĞI KİRLETMESİN VEYA TUTARLI SAĞLAM KAYNAĞI VARSA ÖYLE TEKZİP ETSİN , BU İŞTEN NE PARA ALIYORUM NE BAŞKA BİŞEY SADECE GERÇEKLERİ ÖĞRENİN DİYE KOYUYORUM , BUNDAN ŞÜPHENİZ OLMASIN Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2006 Yazılı basın bu ülkjede çeşitli dolaplar çevirmek isteyenler tarafından zaten ele geçirilmiş.Halkın ne düşünmesini istiyorlarsa o gündemi oluşturuyorlar.Gerkli zemin hazırlanıyor ve bunun sonuçları bekleniyor.Yalnız bazı arkadaşların gözden kaçırdığı şeylerde var.Ya çevremizde bizzat tanık olduğumuz olaylar .Örneğin dün gece ismail ağa camiinde ki cinayeti tv gösterirken yaşadıkları yeri ve mekanları izlerken gördüğüm görüntüler karşısında acaba burası Türkiye Cumhuriyeti mi? diye sormaktan kendimi alamadım.Camideki cinayetin ve sanığın başına gelenler hakkında tanıkların ve polisin tuttuğu tutanak arasındaki çelişkide ayrı bir tartışma konusu.Bu sadece yeni bir örnek olduğu için yazdım .Bu örnekler çoğaltılabilir.Başı açık diye veya başı kapalı diye insanlara reva görülen muameleleri bazı başlıklar altında yazmıştım daha fazla anlatmaya gerek duymuyorum.Sözün kısası herşey okadar da yalan değil.Biraz olayları takip eden ,okuyan kendini geliştiren adamlar yalanla doğru arasındaki farkı görebiliyor ve gerekli değerlendirmeleri yapabiliyor. Alıntı
Φ KMPaşalı Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2006 Fenerbahçe'den Simic haberlerine yalanlama Fenerbahçe Kulübü, bugün Fotomaç ve Sabah Gazeteleri'nde yer alan "Son Gözde Simic" ve "Simic Harekatı" başlıklı haberlerin gerçeği yansıtmadığını bildirdi. Kulübün resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, şöyle denildi: "Haberde özellikle Başkanımız Aziz Yıldırım'ın bu oyuncunun transferi ile bizzat ilgilendiği yönündeki iddiası tamamen uydurmadır. Aynı yayın grubuna ait olan bu gazetelerde yer alan bu haberlerin futbolcu simsarları ya da menajerler tarafından çıkartılması olasıdır. Kulübümüz hiçbir şekilde Simic ile görüşmemiş ve bu oyuncu ile ilgilenmemiştir." --------------------------------------------------------------------------- Diyarbakır Valisi'nden kayıp çocuk iddiasına yalanlama Diyarbakır Valisi Efkan Ala, Diyarbakır'da 34 çocuğun kayıp olduğu iddiasıyla ilgili, ''Kaybolan çocuk yokki bulunan çocuk olsun'' dedi. Vali Ala, Diyarbakır'daki bir açılış töreninde gazetecilerin çocuk yuvası ve yetiştirme yurdundaki 34 çocuğun kaybolduğu ve bunlardan bulunan olup olmadığı yönündeki soruları üzerine, yapılan haberlerin doğru olmadığını söyledi. Diyarbakır'da böyle bir sorunun olmadığını, bunun hassas bir konu olduğunu ve sürekli buradan haber yapmak isteyenlerin olabileceğini belirten Vali Ala, ''Tamam bir diyeceğim yok, ama bu yanlış bir şey. Çocuklar üzerinden böyle acımasızca bir iletişim kurmak çok doğru değil'' diye konuştu. Olmayan bir şeyi ispat etmenin çok zor olduğunu kaydeden Vali Ala, çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarında bu tür sorunlar yaşanmaması için, hem kendilerinin, hem hükümetin ve hem de bakanlığın özel komiteler kurarak, çalışmaların en güzel şekilde hizmete dönüşmesi için çaba sarf ettiğini vurguladı. Vali Ala, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bunlar olamaz mı, olursa gereğini yaparsınız. Ama olmaması için önlem alıyoruz. Böyle bir şey olsa biz gereğini yapar hemen önlem alırız. 'Geçmişe yönelik hatalar varsa giderilsin' diye çalışma yapıyoruz. Kaç aydır böyle. Zaten ortaya çıkan spekülasyonların nedeni de daha çalışmalarımız sonuçlanmadan bunların medyaya yansıtılmasıdır. Bunların gündeme gelme aracı olarak kullanılmasıdır. Çok üzülüyorum. Biz işimizi yapmaya, çocuklarımıza daha güzel bir hizmet sunmaya çalışıyoruz. Sorunlar olmaz mı, elbette olur. Sorunları çocukları rencide etmeden, geleceklerine ait kalıcı sorun üretmeden çözmeye çalışıyoruz. Kaybolan çocuk yokki bulunan çocuk olsun. Kayıtta gözükmüyor. Detaylı bir çalışma yapılsa kaybolan çocuk olmadığı görülecek. Kaybolmamışki bulunsun. Şu anda da gitseniz ailesinin yanına verilen çocuk vardır. 3 gün sonra geri gelecektir.'' Vali Ala, çocuklardan birinin konsomatris olarak bir birahanede çalışırken bulunduğu yönündeki sorusu üzerine de ''Bu akla ziyan bir şey. 18 yaşından küçük çocukların böyle yerlerde çalıştırılması mümkün değil. Girmişse alınır götürülür. Eğer 18 yaşından büyükse de çocuk değildir. Olmayan bir şey üzerinde konuşuyoruz'' şeklinde yanıt verdi. Bu arada, Diyarbakır Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada da bazı basın ve yayın kuruluşlarının internet sayfalarında ''kayıp kız çocuğu konsomatrislik yaparken bulundu'' şeklinde haberlerin yer aldığı belirtilerek, ''Bu konudaki haberler tamamen gerçek dışıdır'' denildi. -------------------------------------------------------------------------- MİT’ten Aydınlık’a yalanlama Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), haftalık Aydınlık dergisinde “Danıştay Tertibindeki MİT Üçlüsü” başlığı altında konu edilen şahısların, teşkilatla ilgisinin bulunmadığını bildirdi. Aydınlık’ın 4 Haziran 2006 tarihli sayısında, “MİT ile bağlantılı olduğu öne sürülen şahısların, teşkilatımız ile hiçbir ilgi ve irtibatı bulunmamaktadır. Söz konusu haber, gerçeği yansıtmamaktadır.” denildi. Aydınlık, Muzaffer Tekin’i yaralı olarak hastaneye bırakan arkadaşı Zekeriya Öztürk ve avukatı Ertaç Giray ile İsmail Paker’in MİT elemanı olduğunu iddia etmişti. Açıklamada, ayrıca, Sosyal Hizmetler Yurdu'na kayıtlı K.Y. kısaltılmış adıyla bir çocuğun bulunmadığı da kaydedildi. An Gelir, Arşiv Kafayı Yer! Gülay Göktürk, ‘Basit Çete’ başlıklı yazısı ile ilgili olarak Ertuğrul Özkök’le aralarında uzun bir telefon görüşmesi geçtiğini okuyucularına duyurdu: “Özkök bana uzun uzun Şemdinli davası ile ilgili endişelerini anlattı. Ama onun da en fazla üzerinde durduğu, benim için de asıl önemli olan nokta şuydu ki, Özkök sadece açık darbelere değil, 28 ŞUBAT tipi vesayet rejimlerine de KESİNKES KARŞI olduğunu, uyduruk değil gerçek demokrasi istediğini, bu konuda aramızda bir görüş farkı olmadığını üstüne basa basa tekrarladı… Ben de kendisine böyle söylüyorsa bundan ancak memnuniyet duyacağımı anlattım. Sizin de haberiniz olsun istedim.” *** Önce bir hatırlatma yapmalıyım: Yukarıda okuduğunuz metin bir kamera şakası değildir! Hadise, aynıyla vakidir… 28 Şubat’ın yılmaz savunucusu Ertuğrul Özkök, Gülay Göktürk’e telefonda 28 Şubat’a kesinlikle karşı olduğunu söylemiş bulunuyor! Göktürk’ün yazdıklarına Özkök’ten yalanlama gelmediğini notlarımızın arasına kaydedelim… Özkök, bu sözlerini keşke köşesinde yazabilseydi! Gerçi artık fark etmiyor: Söz konusu ifadeler, Göktürk’ün yazısı ile kayda geçmiştir/zabıt tutulmuştur/arşivdeki yerini almıştır! Bütün bunlardan sonra hazırsanız, kameralarımızı Özkök’ün yakın geçmişteki yazılarına çevirebiliriz… Amiral Gemisi Kaptanı’nın 28 Şubat dönemindeki darbe yanlısı sayısız cümlesini buraya taşıyacak değilim. Bunun için bir köşe yazısının hacmi yetmez ne demek; kalınca bir kitap yayınlamak gerekir… Bendeniz tek bir yazı ile yetinmenin kafi olacağını düşünüyorum. Ertuğrul Özkök’ün 12 Eylül 2003 tarihli yazısından (yani malum süreçten altı yıl kadar sonra) bir bölümü birlikte okuyalım: “28 Şubat bal gibi bir sivil toplum hareketidir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde askerlerin de siviller gibi düşündüğü belki de en büyük toplumsal duygu beraberliklerinden biridir… Ben gazeteci olarak 28 Şubat’ı destekledim. Hâlâ da destekliyorum… Yarın bu ülke 1997 şartlarına düşse, yine desteklerim… 28 Şubat’ı destekledim. Hayatımın sonuna kadar da savunmaya devam ederim. Üç beş aydın kırıntısı aksini düşünüyor diye de uykularım kaçmaz.” *** Attila İlhan’ın “Hangi” serisi meşhurdur: Yaşasaydı, herhalde “Hangi Ertuğrul Özkök?”ü yazmak zorunda kalırdı... Gülay Göktürk’e konuşan “Demokrat Özkök” ile Yukarıdaki Satırların Apoletli Yazarı aynı adam mı diye kuşkulanmayın: Ta kendisi! Ama merak etmeyin, ilk fırsatta 28 Şubat’ı destekleyen satırlarla kendisine gelecektir! Özkök’ün en yaygın gelgitleri türban konusundaki yazılarında saklıdır… “Türban yasağını işte bu başını açan çocuklar çözecek” diye yazdıktan (1 Ağustos 2000) birkaç ay sonra “Liseler için olmaz ama üniversitelerde türban yasağı kalksa ne olur? Laiklik elden mi gider? Türkiye artık bu kompleksinden kurtulmalıdır” (19 Ocak 2001) diyen de oydu… Konserlerdeki türbanlı kızları tahlil ettiği yazısında (6 Ağustos 2005) “O zaman geriye gittikçe daha fazla sırıtan o siyasi sembolden başka ne kalıyor? Merak etmeyin, 70’lerin solcu parkası gibi o da yok olup gidecek” kehanetinde bulunan da ondan başkası değildi! 28.06.2006 ÇARŞAMBA TAMER KORKMAZ - Zaman Üçüncü halka iddiasına cemaatten yalanlama İsmailağa Vakfı, basında Bayram Ali Öztürk’ün öldürülmesiyle ilgili Cüppeli Ahmet Hoca’nın azmettirici gibi gösterilmesine tepki gösterdi. Bir gazetede ‘Katil üçüncü halka mürit’ başlıklı haberde açıklamalarına yer verilen İsmail Ağa Vakfı Genel Sekreteri Zekeriya Yücedal, kendisine atfedilen ifadeleri kullanmadığını, büyük bir kısmının düzmece olduğunu söyledi. Yücedal, “Muhabir, Ahmet Mahmut Ünlü hoca için ‘Cübbeli Ahmet’in Acerkent’teki evine ne diyorsunuz?’ diye bir soru sordu. Ben de bu sorunun konuyla alakası olmadığını belirterek soruyu reddettim. Hocamızın ismi başka hiçbir şekilde gündeme gelmedi.” diye konuştu. Yücedal, haberde geçen ‘Cüppeli, İsmailağa cemaatinde pek kabul görmüyor’ cümlesinin de kendi adına uydurulmuş bir yalan olduğunu belirtti. Mükremin Albayrak, İstanbul ----------------------------------------------------------------------- Eski vali Erol Çakır, Perinçek’i yalanladı İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’in Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek için kullandığı ‘sicili bozuk istihbaratçı’ iddialarına İstanbul eski Valisi Erol Çakır’dan yalanlama geldi. Anka Ajansı’nın haberine göre, Trabzon Emniyet Müdürlüğü görevinden Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’na getirilen Ramazan Akyürek, hakkında çıkan ‘sicili bozuk istihbaratçı’ iddiaları için yargı yoluna gitti. Emniyet Genel Müdürlüğü Hukuk İşleri Başkanlığı’na başvuran Akyürek, İstanbul Emniyet müdür yardımcılığı görevi sırasında sicil dosyasına, 2’nci amiri olarak dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır’ın ‘Emniyetteki hizipleşme içinde irticai akımlara yakın. Dikkat edilmelidir’ yazdığı yönündeki haberlere karşılık hukuki işlem yapılmasını istedi. Konuyla ilgili bir internet sitesi ve haftalık dergide haber yapılarak şahsının ve Emniyet teşkilatının yıpratılmak istendiğine dilekçesinde dikkat çeken Akyürek, ‘personel sicil dosyasında bu konuyla ilgili bir notun bulunup bulunmadığına’ ilişkin kendisine bilgi verilmesini de istedi. İP lideri Perinçek ve partinin yayın organı Aydınlık tarafından gündeme getirilen iddialar, dönemin valisi Erol Çakır tarafından yalanlandı. Kesinlikle bu tip bir kayıt düşmediğini ifade eden Vali Çakır, şunları söyledi: “Benim böyle bir notu sicil dosyasına düşmem söz konusu olamaz. Kaldı ki böyle bir şey yapmaz, doğrudan hakkında inceleme ya da soruşturma talebinde bulunurdum.” ------------------------------------------------------------------------ Beşiktaş'tan Fanatik'e yalanlama Beşiktaş'ta kulübün resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, bugün Fanatik gazetesinde yayımlanan "Al saatini, ver kupayı" başlıklı haberin asılsız olduğu belirtildi. Siyah - beyazlı ekibin sitesinden yayınlanan açıklamada şöyle denildi; "Haberde yer alan, Başkanımız Sayın Yıldırım Demirören'in eski futbolcumuz Tümer Metin'e, Türkiye Kupası final maçı sonrası hediye ettiği saati geri istediği şeklindeki iddia gerçek dışıdır. Ne Beşiktaş Kulübü Başkanlığı gibi yüce bir makam, ne de şahıs olarak Sayın Yıldırım Demirören, asla bir futbolcu ile böylesine küçük hesaplaşmalar içine girmez. Öte yandan, hayal ürünü olduğu her cümlesinden açıkça anlaşılan bu asparagas haberi ciddiye alıp, üzerinde yorum yapan Fenerbahçeli bazı yöneticileri ise acemice davranıp, asılsız haberlerle tuzağa düşmemeleri konusunda uyarmayı da görev biliyoruz." ------------------------------------------------------------------------- Genelkurmay’dan ‘şifahî muhtıra’ya yalanlama Genelkurmay Başkanlığı, önceki gün Akşam gazetesinde yayınlanan ‘Şifahî muhtıra’ başlıklı köşe yazısıyla ilgili bir açıklama yaparak iddiaları yalanladı. Genelkurmay’ın internet sitesinde yer alan açıklamada şöyle denildi: “22 Nisan 2006 tarihli Akşam gazetesinde, Şakir Süter’in ‘Bunun adı şifahi muhtıra’ başlıklı köşe yazısında, kendi ifadesiyle ‘doğrulanmamış’ bazı söylentilere dayalı olarak, Sayın Genelkurmay Başkanı’nın Sayın Başbakan’ı ziyaretine ilişkin yorumlara yer verilmiştir. Söz konusu yazıda yer alan Sayın Genelkurmay Başkanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır. Basın meslek ilkeleri kapsamında ‘Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olmaksızın yayınlanamaz’ ilkesi bulunmasına rağmen, TSK ile ilgili konular hakkında adı geçen yazar tarafından Genelkurmay Başkanlığı'ndan herhangi bir bilgi talebi de yapılmamıştır.” Şakir Süter, yazısında Org. Özkök’ün, Erdoğan’a ‘şifahi muhtıra’ sunduğunu savunarak, aralarında savcının yanı sıra bakanların da bulunduğu bazı isimlerin görevden alınmasını istediğini öne sürmüştü. Ankara, aa ---------------------------------------------------------------------- Arınç'a ''kıyak emeklilik'' yolu açıldığına yönelik iddialara yalanlama TBMM Başkanı Başdanışmanı Kemal Öztürk, Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası'nda yapılan bir düzenlemeyle TBMM Başkanı Bülent Arınç'a ''kıyak emeklilik'' yolu açıldığına yönelik iddiaları yalanladı. Öztürk, yaptığı yazılı açıklamada, bugün bir gazetede, ''Çok 'kıyak' iki küçük kelime'' ifadesiyle, TBMM Başkanı Arınç'a yönelik asılsız, haksız ve gerçekleri çarpıtan bir iddianın yer aldığını belirtti. Haberde, Arınç'ın, komisyon üyelerini arayarak kendi emekliliği için özel bir düzenleme yaptırdığının öne sürüldüğünü kaydeden Öztürk, ''Sayın Başkan, bugüne kadar hiçbir komisyon çalışmasına etki edecek bir müdahalede bulunmadığı gibi, kendisi için düzenleme yaptırması da Sayın Başkan'ın kişiliği, siyasi görüşü ve ahlaki değerleri açısından mümkün değildir'' dedi. Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası'ndaki söz konusu düzenlemenin, Nisan 2005 tarihinden beri çeşitli komisyonlarda tartışıldığını hatırlatan Öztürk, TBMM başkanının, cumhurbaşkanı ve başbakanla birlikte aynı türde bir emeklilik hakkına sahip olması için Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu'nda 20 Haziran 2005 tarihinde, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda oluşturulan alt komisyonda ise 26 Ocak 2006 tarihinde bir düzenleme yapıldığını anlattı. Öztürk, şöyle devam etti: ''Söz konusu tarihlerde komisyonlarda kabul edilen kanun tasarısı, haberde demeç verdiği belirtilen milletvekillerinin de imzasıyla Genel Kurul'a gönderilmiş ve kanunlaşmıştır. Tüm bu süreçlerde Sayın Başkan'ın, doğrudan ya da dolaylı olarak hiçbir dahli olmamıştır. Aradan geçen bu kadar zaman zarfında herhangi bir sorun çıkmamışken ve bir haber değeri taşımamışken, bugün, düzenlemeyi yeni yapılmış gibi gösteren haberin belirli bir maksatla gündeme taşındığı açıkça ortaya çıkmıştır. Sayın Başkan'ı yıpratmaya yönelik bu haberin tamamen asılsız, basın yayın meslek ilkelerine aykırı ve karalama gayretlerinin bir parçası olduğunu kamuoyuna duyurmak isteriz. Sayın Başkan, tüm görev süresi boyunca titiz, tarafsız ve TBMM'nin saygınlığını önceleyen tutumundan en küçük bir taviz vermemiş, bundan sonra da vermeyecektir.'' Zaman gazetesinden....Bazıları biraz eski 1-2 ay falan önce.. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2006 Başbakan’la arası açıldı haberi yalan M. Fethullah Gülen’in avukatı Orhan Erdemli, dün bir gazetede “Erdoğan’la Gülen’in arası açılıyor” başlıklı haberin gerçek dışı olduğunu söyledi. . . . İşte bakında görünüz ap açık yeni bir 28 şübat tezgahlanıyor bu hükümetin ve tertmiz insanlara doğruları anlatan insalar karalanmak önleri kesilmek isteniyor.Lütfen her duyduğunuza hemen inanmayınız..Hele aydın doğanın cinerin ilhan selçukun altemur kılıçın gazetelerine manşetlerine ASLA! Türkiyenin isbirlikci basinininyanisira Fethullahciliga soyunmus Tayyip Erdoganin takipcisi ve ekonomik cikarlarini yoluna sokan Zaman ve Türkiye gazetelerine söyle bir göz attiginizda bunlarin gazeteden cok AKPnin dolayisiyle Tayyip Erdoganin borazanciligini yapan gercekleri asla yansitmayan yanli ve amacli gazeteler oldugunu hemen anlarsiniz tabiki bu o gzeteleri kimlerin okuduguna dolayisiyle anlayis kabiliyetine bagli birsey.Bir zamanlar müslüman televizyon yalanlari ile kurulan ama müslümanliktan zerre kadar nasibini alamamis TGRT ve onun kurucusu olan Enver öREN denilen zat,AKPgelinceye kadar mali yönden sifira vurmus insanlari aldatip sömürmüsken AKP ile sansi yeniden yaver giderek öldürülen Üzeyir Garihinde aralarinda bulundugu bir yükselise ulasmislrdir,sanirim müslüman olduklari icin Allah onlara AKP yi kurtarici olarak gönderdi.Ihlas holding denilen devlet icindeki devlet bugün Armutlunun en güzel sahilini AKPli belediye baskanlarina rüsvet dagitarak isgal etmis ve sahip olmustur.Bu sahillerin yagmalanmasi sirasinda tek bir ihale ilani verilen gazete Zaman gazetesi olmustur. Alıntı
Φ kontrsağduyu Gönderi tarihi: 26 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 26 Eylül , 2006 'RAMAZAN'DA ALKOL DAYAĞI' HABERİ YALAN ÇIKTI 26.09.2006 SALI Bazı gazetelerde önceki gün ‘Ramazan'da alkol dayağı' ve ‘Ramazan'da içki dayağı' başlıklarıyla verilen haberlerin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. ‘Sahur vakti içki içtikleri için dayak yedikleri' belirtilen gençlerin, aslında bara birlikte geldikleri arkadaşları tarafından dövüldükleri, polis soruşturmasıyla anlaşıldı. Söz konusu gazete haberlerinde, ‘iki gencin Ramazan'ın ilk günü sahur vakti alkol aldıkları gerekçesiyle Ankara'nın göbeğinde tekme tokat dövüldükleri' iddiası yer almıştı. Ayrıca, yerde yatan biri bayan diğeri erkek iki arkadaşın fotoğraflarına yer verilmişti. Ancak olayın aslının böyle olmadığı ortaya çıktı. Buna göre, sadece kavga olayı doğruydu. Her şey, Çankaya Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin tahkikatı sonrası birkaç saat içinde gün ışığına çıktı. Emniyet bilgilerine göre, Ankara’da barların ve kulüplerin yoğun olarak yer aldığı Konur Sokak’ta bir bara gelen 6 kişilik grup gece geç saatlere kadar eğlendi. Aşırı alkol alan gençler bir süre sonra hem kulübü karıştırdı hem de hesap yüzünden birbirleriyle tartışmaya başladı. Kulüp sahipleri tarafından dışarı çıkarılan gençler sokak ortasında tartışmaya başladı. Tartışmanın alevlenmesiyle tekme tokat kavga etmeye başlayan grup ardından ikiye bölündü. 4 erkek, biri kız iki gence vurmaya başladı. Haberlerde fotoğrafları yer alan iki genç hesap yüzünden dayak yerken, arkadaşlarının elinden bir evin bahçesine girerek kurtuldu. Kavganın olduğu sokakta gece nöbetinde bulunan özel güvenlik görevlisi Şeref S. de ifadesinde bardan çıkanların kendi aralarında kavga ettiklerini anlattı. Kaynak Zaman Alıntı
Φ kontrsağduyu Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2006 ‘Ramazan'da içki içtiği için öldürüldü' haberi yalan çıktı Antalya'da, mekansız olarak tabir edilen ve sokaklarda yaşayan Ünal Topel'in (44) yolunu kestiği öğrencilerden para istemesi ve bunun üzerine başlayan kavgada hayatını kaybetmesi, bazı basın yayın organlarına "Ramazan'da içki içtiği için öldürüldü' şeklinde yer alması, hem emniyeti hem de diğer medya mensuplarını şaşırttı. Olaya karıştıkları gerekçesiyle göz altına alınan ve daha sonra da tutuklanarak cezaevine gönderilen 5 öğrenicinin polise verdiği ifadelerine göre olay şöyle gerçekleşti: Ünal Topel (44) dün Muratpaşa Mahallesi'nde ölü olarak bulundu. Görgü tanıklarının verdiği bilgilerden yola çıkan polis, şahsın dövülerek öldürüldüğünü belirledi. Delillerden iz süren polis, şahsın katil zanlısı olarak 5 lise öğrencisini gözaltına aldı. Topel'i döverek öldürdükleri iddiasıyla gözaltına alınan B.K., S.Ş., M.Ö., V.T. ile R.A. isimli 5 lise öğrencisi, çıkarıldığı nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Öğrencilerden B.K. ile S.S. polise verdikleri ifadelerinde Topel'in iki gün önce okuldan dönerken önlerini kesip kendilerinden para istediğini iddia ederek şunları söyledi: "Olay günü okuldan dönerken önümüze çıkan adını bile bilmediğimiz bu şahıs bizden para istedi. Biz paramız olmadığını söyleyince eliyle bizi taciz etti. Biz de kaçtık. Durumu arkadaşlarımıza anlatınca, Topel'in yanına gidip kendisiyle konuşmak istedik. Ancak o bize saldırdı. Biz de karşılık verdik. Öleceğini hiç tahmin etmiyorduk." Bu arada Ünal Topel'in kesin ölüm nedeni, yapılacak otopsinin ardından belirlenecek. Ancak olayın bazı medya organlarında Topel'in 'Ramazan'da içki içtiği' için öldürüldüğüne yönelik ifadeler yer alması, hem polis kaynaklarını, hem de diğer medya mensuplarını şaşırttı. Polis olayın bu şekilde çarpıtılarak verilmesine anlam veremezken medya mensupları ise bunun meslek etiğini yerle bir ettiğini söyledi. Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Türkiye Gazetecileri Federasyonu Genel Sekreteri Erdoğan Kahya, gazetecinin asıl görevinin haberi kaynağından olduğu gibi aktarmak olduğunu söyledi. Bir haberin kaynağı haberi doğrulamıyorsa o bilginin 'haber' olmaktan çıkacağına dikkat çeken Kahya şunları ifade etti: "Bu mesleğin kurallarına da aykırı. Bir bacağı havada kalmış olur. Günün konjönktörüne göre sırf 'haber girsin' diye çarpıtmaya gitmek, kesinlikle doğru değildir. Gazetelerin künyelerinde 'Bu gazete basın ahlak kurallarına uymayı taahüt eder.' diye yazar. Gazetelerin öncelik basın yasası ve TCK'ya uyma zorunluluğu vardır. Dolayısıyla bu şekilde resmi bir kaynağa dayanmayan bilgileri haber diye vermek etik değildir. Bumerang gibi döner kendini vurur. Yorumsuz kaynağa dayalı haber vermek gerekir." dedi. Öte yandan konuyu takip eden diğer muhabirler de işlenen cinayetle ilgili polis kaynaklarından alınan bilgilerin hiçbir yerine cinayetin oruçla ilgisi olduğuna yönelik bir veri olmadığını doğruladı. ---------------------------------------------------------------------- ‘Liselilerin oruç cinayeti’ haberi de yalan çıktı ‘Liseliler oruç cinayeti işledi’ haberi yalan çıktı. Cinayete karıştıkları gerekçesiyle tutuklanarak cezaevine gönderilen 5 öğrencinin polise verdiği ifadeye göre olay, sokakta yaşayan Ünal Topel’in (44) öğrencilerin yolunu keserek para istemesi nedeniyle gerçekleşmiş. Topel’in iki gün önce okuldan dönerken önlerini kesip kendilerinden para istediğini iddia eden öğrenciler, şunları söyledi: “Olay günü okuldan dönerken önümüze çıkan adını bile bilmediğimiz bu şahıs bizden para istedi. Paramız olmadığını söyleyince eliyle bizi taciz etti. Biz de kaçtık. Durumu arkadaşlarımıza anlatınca, Topel’in yanına gidip kendisiyle konuşmak istedik. Ancak o bize saldırdı. Biz de karşılık verdik. Öleceğini hiç tahmin etmiyorduk.” Polis, olayın çarpıtılarak verilmesine anlam veremezken medya mensupları da bu durumun meslek etiğini yerle bir ettiğini söyledi. Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Türkiye Gazetecileri Federasyonu Genel Sekreteri Erdoğan Kahya, herhangi bir kaynağa doğrulatmadan yapılan söz konusu haberin etik olmadığını belirtti. Lütfi Aykurt, Antalya --------------------------------------- Temcit pilavı Ramazan âdetlerinden hareketle türetilmiş bir terimdir temcit pilavı. Akşam iftarda bitirilemeyen pilavın, sahura kalması; dolayısıyla bayatlamış olmasından kinayedir. Sahurda da bitmezse pilavın bu kez de iftara kalma riski bile vardır. Medyadaki Ramazan haberlerinden bir kısmı için cuk oturuyor bu tabir. Oruçla uzaktan yakından hiç ilgisi olmayan bir gazete daha ilk günden şöyle bir başlık atıyor: “Ramazan ayı olaylı başladı”. Haberi okuyunca karşınıza şu bilgi çıkıyor: İzmir’de Ramazan ayını kutlamak için havaya ateş açan gruptan bir kişinin silahından çıkan bir kurşun bir vatandaşın hayatını kaybetmesine sebep olmuş. Çocukluğundan beri oruç tutan milyonlarca insan yaşıyor bu ülkede. Allah aşkına sorun; Ramazan kutlaması diye bir kavram daha önce hiç duymuşlar mı? Ramazan, teravih namazıyla karşılanır, sahurla idrak edilir; ancak herhangi bir tören ya da kutlama yapılmaz. Hele Ramazan’ı kutlamak amacıyla havaya ateş edilmesi duyulmuş, görülmüş bir şey değil. Üstelik Pravda özentisi gazeteye göre birileri böyle bir geleneğin yıllardır sürdüğünü ifade ediyormuş. İnanılır gibi değil. Şu ifade de tuhaf değil mi: “Öğle namazının ardından kılınan cuma namazı...” Fıkra gibi. İnanın, aynen böyle! “Bu sene de hac Kurban Bayramı’na denk geldi” diyebilen basın, Deniz Baykal’ın Kudüs’te kıldığı öğle namazını, o namazın sünnetini, o namaz için alınan abdesti bile karıştırmış; her cümlesiyle cehlini ortaya koymuştu. Zaman Gazetesi genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlının yazısınından alıntı , yazının devamıda çok süper http://www.zaman.com.tr/?bl=yazarlar&a...2&hn=355027 Bu arada o haberin senaristileri Cumhuriyet Gazetesi , ne kadar çok şaşırdınız değil mi Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2006 Emniyet kadrosunun Fetullah Gülenle olan yakinliginin,isik evlerinin esrarini,haince bir saldiri ile hayatini kaybeden Rahmetli Necip Hablemitoglunun Köstebek kitabindan belgeleri ile ögrenmek cok kolay birseydir.NIce vatanperver kisilerin bu Fetullahci kadrolar tarafindan komplolar ve sahte raporlarla görevlerinden uzaklastirildiginida o kitapta bulmak mümkündür.Her ne hikmetse sadece Vakit denilen dinci gazete tarikatcilarin ve sahte müslümanlarin saldirisina ugrayanlarla ilgili haberlerin gercek olmadigini ileri sürebiliyor ve bunlarida polisten alinan bilgilere dayandiriyor.bu demek oluyorki Fetullahci kadrolar hala isbasindadir.son zamanlarda polis kadrosunun arttirilacagi haberleride gösteriyorki Orduya karsi bazi gücler devreye sokulmaya calisilmaktadir.Türkiyede belirli birkac gazete bütün gücleriyle Laik sisteme saldirmaktadir ve bunlarin basinida Vakit gazetesi cekmektedir.Ülkemizin aydinlarini hedef gösteren tek gazete Vakit gazetesidir.ve bastan sona kadar yalan ve takiyyeci olan bu gazetenin görevi,halkimizin dini duygularini devlete devletin ve ordunun zirvesine karsi sömürmektir. Alıntı
Misafir katre_a Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2006 sayın politika bu topicte yazılan sadece yakalanmış yalan haberlerdir ve doğrulukları ortaya çıkarılmak istenmektedir.Sizde bi birey olarak toplumun gerçekleri bilmesini istemezmisiniz..tavırlarınıza bir anlam veremiyorum .. doğruları tek bir gazete kimsenin esiri olmadan tarafsız yazabiliyosa bundan niye hoşnut olmuyorsunuzki bakın hala bişeylere sahip çıkanlar var bence gazete sahiplerini ve başındakileri bi kenara bırakıp doğru haber verenleri okumalısınız bu hangi yayın organı olursa olsun.. olaylara bide başka bi gözle bakın lütfen ve kendinizi şartlandırmayın... saygılar Alıntı
Φ glikoz Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 9 Ekim , 2006 Vakit gazetesi doğruları yazdığı için belkide bu kadar tepki alıyo.Bu gazeteye neden bu kadar tepki gösterildiğine anlam veremiyorum. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.