Φ kralx Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Bir kelimenin sözlük anlamı ile bilimsel anlamı farklı olamaz.Bunu sen uyduruyorsun. Pess..... Bunuda duydum tam oldu.. Anlaşılsın diye hadis örneği deverdim.. Ayrodinamiği örnek verdim.. Ben ayrodinamik kanunundan bahsediyorum sen ayrodinamiğin sözlük anmalımdan bahsediyorsun dedim.. Neyse bilimselci.. Bu tr tartışmalarda ben yokum.. Şahsına herhangi bir sözüm yok.. Ama bu tartışma bana göre sağlıklı değil.. Saygılar.. Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Bir kelimenin sözlük anlamı ile bilimsel anlamı farklı olamaz. Bunu sen uyduruyorsun. Üstelikte tartışma konusu ile ilgili değil. İlgili olduğunu iddia ediyorsan, açıkla bakalım da görelim, ilgisi ne imiş... Açıklayamazsan eğer, söylediğin gibi bırak git tartışmayı. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Açıklanacak birşey yokki.. Neyi açıklıyım.. Birşey yoki ortada.. Sadece kelimelerin sözlük anlamlarıyla bilimsel anlamları farklıdır diyen bir mantık var karşımda.. Bu apaçık bir yanılgıdır.. Yani beyazın beyaz olduğunu sana nasıl kanıtlıyım grüyorsan o beyazdır bitti... Peki sana bir soru.. Hücre nedir.. Hem sözlük anlamını hemde bilimsel anlamını bekliyorum... Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Açıklanacak birşey yokki.. Neyi açıklıyım.. Birşey yoki ortada.. Sadece kelimelerin sözlük anlamlarıyla bilimsel anlamları farklıdır diyen bir mantık var karşımda.. Bu apaçık bir yanılgıdır.. Yani beyazın beyaz olduğunu sana nasıl kanıtlıyım grüyorsan o beyazdır bitti... Peki sana bir soru.. Hücre nedir.. Hem sözlük anlamını hemde bilimsel anlamını bekliyorum... Benim söylediğim. Bir kelimenin sözlük anlamı ile bilimsel anlamı farklı olamaz. Bunu sen uyduruyorsun. Senin cevabın Sadece kelimelerin sözlük anlamlarıyla bilimsel anlamları farklıdır diyen bir mantık var karşımda.. Senin üslubun bu. Yine çarpıtmaya yine demagojiye başladın. Söylenene cevap ver. Aeorodinamic (Ayrodinamik)in sözlük ve bilimsel anlamlarının farklı olduğunu izah et. Ve de tartışma başlığıyla ilgisini kur. Sonra senin soruna gelelelim. (ben ispat edeceğim) Yoksa dediğin gibi tartışmayı bırak. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Ayrodinamik değil termodiamik olacak. Dinamikler karışmışş.. Herneyse.. Sanırım anlaşmazlık buradan çıkmış.. Ben Termodinamik yasasından söz ediyorum.. Bende diyorum bilimselci bu kadar çelişemez diye.. Suç bende yanılmana sebep olmuşum özr.. İnsanız arkadaş olacak.. Gerçekten kafam allak bulak oldu neredeyse senle tartışmayı bırakacaktım.. Bahsi geçen bilimsel bulgu termodinamiğin ikinci yasası.. Saygılar.. Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Sevgili dostum siz bizim yazdığımız diğer yazıları okumamışsınız sanırım , okuduğunuzu düşünürsek durum daha da vahim zira anlamamışsınız... Laf ebeliği yapmadık tut ki yaptık, solun oturup 40 yıldır darbe ebeliği yapmasından çok daha onurludur. Orduyu halkın üstüne kışkırtan, sözde halktan yana sol bu ülkede özgürlüklerle, adletle, sivillikle uğraşacağına oturup kitap okuyup dünyayı anlamaya çalışsa çok daha isabetli bir iş yapmış olurdu... Ey darbeciler, ey milleti tehlike var diye zıplatıp elinden parasını, hürriyetini ve herşeyini zaptetmeye çalışan, jakoben sol, darbeni al da git.. Güneşe mi gidersin aya mı gidersin, yoksa karanlık geçmişine mi gidersin orasını sen bilirisn, Çünküüüü Bu ülke Darbe, Kan, Kışkırtıcılık, Halkını aşağılama, Geleneklerini aşağılama, Dinin aşağılama, Baskıcı rejim, Bomba, Tikko, Mlkp, Dhkpc yani kısaca sol istemiyor.... Bu yüzden Kancı sol yüzde 3'te , darbeci sol yüzde 15'te kitlenip kalıyor, bu kadar medya desteği, bu kadar yazar desteği bu kadar bürokrasi desteği Serdar ortaça verilse o bile yüzde 50'den aşağı almazdı... Ve yine bu yüzden, darbeni al da git... bozan bozan Yakın zamana kadar bu bilgilerime dayanarak, ''Türkiye asla bir İran olamaz'' diye düşünüyordum, ama yavaş yavaş bu düşünceden uzaklaşmaya başladım. Şimdilerde diyorum ki, ''Elbette Türkiye asla bir İran olamaz, ama İran'dan beter bir şey olur.'' Yakında bu ülke de Irak gibi ''Tanrı'nın olmadığı bir ülke'' olursa hiç şaşmayalım. Güzel bir sözdür, ''Hiçbirimiz masum değiliz.'' _Eeeey Kurulan bu genç Cumhuriyetin önüne taş koyanlar, çomak sokanlar, karanlık çağartkanları, orta çağ özlemcileri, toplumu geri özlemlerine sürüklemeye çalışanlar... _Be eeeey Bu ülkenin dini, imanını sömürenler, Kabesi ABD, seccadesi dolar olanlar.... Çekin artık bu kirli ve karanlık emellerinizi bu toplumun üzerinden, Al külah ver takke diyen takiyeciler, minarelerini süngü, camilerini kışla ilan eden savaş bezirganları... Birler artık o kaplumba denen o canavarı artık çok iyi tanıyoruz... Ve herzamankindan daha uyanık, daha dikkatli ve büyük bir sabırla takip ediyoruz... Dost sevgilerle... Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Ayrodinamik değil termodiamik olacak. Dinamikler karışmışş.. Herneyse.. Sanırım anlaşmazlık buradan çıkmış.. Ben Termodinamik yasasından söz ediyorum.. Bende diyorum bilimselci bu kadar çelişemez diye.. Suç bende yanılmana sebep olmuşum özr.. İnsanız arkadaş olacak.. Gerçekten kafam allak bulak oldu neredeyse senle tartışmayı bırakacaktım.. Bahsi geçen bilimsel bulgu termodinamiğin ikinci yasası.. Saygılar.. Kralx arkadaş, Bak sana bir şey söyleyeyim, Tartışmacımın sağduyulu olduğunu farkettiğmde, Her seviyede insanla tartışırım, hemde zevkle. Tartışmada samimiyetin çok gerekli olduğuna inanıyorum. Çok fazla bilgili bir insan da değilim. İlk iletilerimde yazmıştım. "Naçizane bilimi öğrenmeye çalışan biriyim." Ama tartıştığım insanda da aynı duyguları görmek isterim. Çok açık, Çok net, Çok samimi olmak.(Bilgiden önce gelen mefhumlar) Çelişkin sadece bir tane de değil onlarca. Maddeler halinde sıralayabilirim. Hepsini belirtmediğime bakma. Bu sert tavrımı başından beri koyabilirdim. Ama yine sağduyu izin vermiyor, olmuyor. Yapın için fazlaca ayrıntıya girmek istemiyorum. Ama artık özeleştiri vaktin geldi de geçiyor bile... İstersen özeleştirinin sözlük anlamını vede bilimsel anlamını açıklayayım. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2006 Sayın bilimselci bak hakkı haklısınına teslim ettim dimi.. Şimdi bir yanılmayı dalgınlığı koz bilip böyle davranma lütfen.. Hadi o söylediklerinin hepsini yaz.. Aslında bu tür konularda çok dikkatliyimdir ama ayrodinamikle termo dinamik karışmış.. Olabilir insanız... Önemli olan o hatayı kavradıktan sonra hakkı haklısına iade edebilmektir.. Farkettiğime şükrediyorum değilse saçmalıcaktım.. Ama bundan pay çıkarma lütfen.. Bundan pay çıkarmaya kalktığın an senin hakkındaki düşüncelerim değişecek seni bilimsel tartışmaları yeğleyen biri değilde karşısındakinin bileğini bükmeyi yeğleyen biri olarak göreceğim.. Tamam madem sıralarım diyorsun.. Sırala hepsini.. Hepsinede tektek cevap vereceğim.. İnsanı töhmet altında bırakma lütfen.. Bekliyorum ben hatamdan utanmam.. Hata varsa düzeltiriz hem daha da sevinirim.. Keşke meydana çıkar.. Bekliyorum.. Bu idianın arkasında dur lütfen.. Saygılar.. Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Kralx, Bu başlıktaki ilk iletilerimde başlığa uygun siyasi görüşlerimi yazmıştım. Ama sen çarpıtmacı tavrınla, konuyu çarpıtıp bilim din tartışmasına çektin. Bundan böyle bu konuyla ilgisi olmayan sorularının cevabını, din başlıkları altınada, iletilerimin içerisinde çok net bir şekilde bulabilirsin. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Peki bilimselci... Ama beni bir töhmet altında bıraktın.. Artık nereye yazarsın bilmem ama bu iddialarını ıspatlaman lazım.. Saygılar... Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 ... Deniz Gezmiş bir militandır..Diğer idam edilen Hüseyin İnan ve diğeride yurt dışındaki gerilla kamplarından dönüşte sınırda yakalanmışlardır.Deniz Gezmiş doğudaki bir liderle belkide ihtilalın planını yapmak için giderken DAĞDA yakalanmıştır.Cami bombalama , okul ve evleri ateşe verme , yağmalama , komunist ihtilal yapma , bu yönde dış miraklarında desteğini alarak ordu! kurma , bu orduyla milliyetçileri muhafazakarları katletme (5000 tane olduğunu söylüyorlar) , ayrıca bir ülkeyi yıkılacak yutulacak hale getirmenin en kestirme yolu olan ahlaksızlığı ve fuhşiyatı yayma gibi VATANSEVERLİK suçları vardır. Kontrsağduyu, yukarda verdiğin "5000 tane olduğunu söylüyorlar" cümlesindeki 5000 rakamı neye dayanarak verdiğini merak ettim. Ne demek 5000 tane olduğunu söylüyorlar, kim söylüyor, bu bir varsayım mı yoksa gerçek mi? Ayrıca sen boyle farazi bir rakamı nasıl alıp da ustelik de bu konuda başka bir söylem varken ortaya koyabilirsin ki... Sen bu rakamı verirken kaç kaynaktan yaralandın? Kaç tür yayın okudun? Sadece Fethullah Gülen ve tarzı yazanların kaynaklarından mı yararlandın? Okudugun kaynak bile taraflı, bana boyle kanıtlayamazsın onların sana gore bu topluma yapmış olduğu kötülükleri (!!!!!!!!) Şimdi ayrıntılı bilgi için istersen aşağıda bir web sitesi vereceğim, bir ara oraya da bakarsın ama yazının şu kısmını okumanı tavsiye ederim. En azından belki sadece olaylara senin gözünle bakmayanların da düşüncelerini öğrenmiş olursun... Bu altta okuyacağın yazı T.B.M.M. Tutanak Dergisi 76. Birleşim 7.05.2003 Çarşamba I. Oturum-Başkanlığın Genek Kurula Sunuşları' ndan alıntıdır. Her cümlesini dikkatle okumanı tavsiye ederim. Bakalım Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının 5000 TANE OLDUĞU SÖYLENEN KATLETME mevzuları ile ilgili birşey var mı? AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan tam otuzbir yıl önce, 12 Mart askerî müdahale sürecinin yaşandığı günlerde, siyasî bir kararla ölüm cezasına mahkûm edilen, cezaları asılmak suretiyle yerine getirilen üç genç insan, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'la ilgili olarak tarihî bir tespit yapmak üzere söz aldım; Yüce Meclisi en içten saygılarımla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, kararı veren mahkeme bağımlı bir mahkemeydi. Karar, doğal hâkim ilkesine aykırı bir şekilde, ulusal ve uluslararası hukuk kuralları hiçe sayılarak yapılan yargılama sonucunda verilmiştir. Haksız ve hukuka aykırı karar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşanan yoğun tartışmalardan sonra, 2.5.1972 tarih ve 1586 sayılı kararla onaylanmış, Resmî Gazetede yayımlanmasından bir gün sonra da, alelacele, 6.5.1972 tarihinde, asılmak suretiyle infaz edilmiştir. Değerli milletvekilleri, kararı veren Ankara 1 no'lu Sıkıyönetim Askerî Mahkemesi, gerçekten, bağımlı bir mahkemeydi. Hem o gün yürürlükteki Anayasamıza göre hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmış yasa hükmündeki İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 10 uncu maddesine göre, herkesin bağımsız ve yansız bir mahkeme tarafından hakça ve açık yargılanma hakkına sahip olmasına rağmen, bağımlı bir mahkemede yargılanmışlar ve ölüm cezasına mahkûm edilmişlerdir. Değerli milletvekilleri, bağımsız ve yansız bir mahkemede yargılanma hakkı, bütün dünyada, kaldırılamaz, yok farz edilemez, vazgeçilemez temel bir insan hakkıdır. Oysa, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını yargılayan mahkeme böyle bir mahkeme değildi. 353 sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Yasasına göre, mahkemenin hâkim ve savcıları o dönemdeki askerî hiyerarşi içinde atanıyor, görevden alınabiliyor, başka bir yere sürgün edilebiliyor, kadrolar kaldırılabiliyor, gerektiğinde ise mahkeme lağvedilebiliyordu. 12 Mart uygulamaları içinde İstanbul'da bir sıkıyönetim askeri mahkemesi -o günkü Genelkurmayın emir ve talimatına aykırı bir şekilde- Türk Ceza Kanununun 146/1 maddesinden idam cezası vermeyince, mahkeme lağvedilmiş, kimi hâkim ve savcılar sürülmüş, kimileri ise emekli edilmişlerdir. Hatta, yürürlükteki Anayasa ve yasalarımıza göre "mahkemelere emir ve talimat verilemez" hükmüne rağmen, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının eylemlerine benzer eylemi yapanlar, adam öldürmemiş olsalar bile, haklarında 146/1 maddesinden dava açılabileceği ve gerektiğinde idam kararı verilebileceği yolunda yorum içeren bir genelge askerî hâkimlere ve savcılara gönderilebilmişti; o nedenle mahkeme bağımlı bir mahkemeydi. İdama mahkûm edilen bu üç genç ne istiyorlardı: Ülkenin tam bağımsız olmasını istiyorlardı. Vatan topraklarının üs olarak kullanılmasına neden olan, ABD ile yapılan ikili anlaşmaların iptal edilmesini istiyorlardı. Sömürünün, soygunun bitmesini, adaletli bir paylaşımın hayata geçmesini, çağdaş ve demokratik ülkelerde var olan özgürlüklerin ülkemizde bulunmasını istiyorlardı. Demokratik, laik cumhuriyetin tüm kurum ve kurallarıyla hayata geçmesini istiyorlardı. Halkın parasını ve birikimlerini açık ve hileli yollardan çalan çetelere karşı çıkıyorlardı. "Bu Anayasayla memleket yönetilmez" diyen hükümet başkanına karşı, Anayasaya sahip çıkmak için, Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal yürüyüşü düzenliyorlardı. Hiç kimseyi öldürmemişlerdi, hiç kimsenin burnunu kanatmamışlardı; kaçırdıkları Amerikalıları, sakladıkları evde bırakarak gitmişlerdi. Sonuç olarak, onlar için şunları söyleyebilirim: Onlar, güzel bir dünya kurmak için mücadele ettiler. Taşıdıkları devrimci bayrağı hiç yere düşürmediler; onu hep yukarıda tutmaya çalıştılar. Her türlü bedeli göze alarak, ölüme, güle oynaya, yaşama sevincini bir nebze bile yitirmeden gittiler. İdam edilirken bile, hiç tereddüt etmeden çıktılar idam sehpasına "şerefimizle bir kez ölürüz" dediler. Ölürken son sözlerini "şimdi bu bayrağı Türk Halkına emanet ediyoruz; yaşasın işçiler, köylüler, yaşasın devrimciler, kahrolsun faşizm" diye bitirdiler. Bir devrimci "kırılgandır tarih; iyilikler ve umutlar alınırsa elinden, aklı kötülüğe ve zulme çalışır" derdi. Nitekim öyle oldu 1972'nin 6 Mayısında... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, tamamlayın... AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Bakın, bir yazar, nasıl anlatıyor 1972'nin 6 Mayısını: "Mayıs devlet midir? Mayıs öfke, direniş midir? Mayıs zulüm müdür? Mayıs hüzün müdür? Mayıs, bu ülkenin son masum ve lekesiz üç gencinin adı mıdır; kırılan tarih mi, yoksa hayatın kendisi midir? Nedir mayıs?" Sayın milletvekilleri, 2 Mayıs 1997'de yapılan bir televizyon programında, program yapımcısı Hulki Cevizoğlu, idam kararını veren mahkemenin sayın savcısına soruyordu: "Hiç adam öldürmemiş bir insan, Deniz Gezmiş, idam edildi. 'Bu bir hukukî karar değildir; bu bir siyasî karardır, emirle gelen, verilen idam kararıdır, idam isteğidir' deniliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?" Sayın savcı "olayı, sadece, bir Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının olayı olarak ele alırsanız, söylenenler doğrudur; ancak, olayı Türkiye genelinde gelişen hareket şeklinde ele aldığınız zaman, Türkiye genelinde topyekûn anarşik olaylar olarak mütalaa ettiğiniz takdirde, Türk Ceza Kanununun 146 ncı maddesi karşınıza çıkıyor" şeklinde cevap verir. İşte, bu noktada Sayın Cevizoğlu en can alıcı soruyu sorar: "İdam şart mıydı?" Cevap olarak "elbette idam şart değildi; ancak, biliyorsunuz, Türk Ceza Kanununun 59 uncu maddesi, sanıkların duruşmadaki tavırlarıyla ilgilidir. Duruşmada sanıklar birazcık mahkemeye saygılı olmuş olsalardı, zannediyorum Türk Ceza Kanununun 59 uncu maddesi uygulanır ve bu gençler idam edilmezlerdi. Ancak, bu çocuklar mahkemeye çok sert ve haşin davrandılar; mahkeme heyetine karşı olumlu davranış içinde olmadılar" şeklinde beyanda bulundu. Damarlarımızdaki kanı donduracak kadar etkili bu acı itiraf; Allah'ın verdiği... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Biraz daha eksüre istiyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN - Efendim, 2 dakika eksüre verdim arkadaşlara da; son cümleniz için açıyorum, lütfen... AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - ...bu üç canı, mahkemeye biraz saygı göstermedikleri için alabilenler, idam kararı verenler, tarih önünde, utançlarından hep yere bakacaklar; bir kez değil, bin kez öleceklerdir. Sevgili arkadaşlarım, lütfen hafızanızı zorlayınız, sizi biraz gerilere taşımak istiyorum. BAŞKAN - Efendim, o kadar vaktimiz yok Sayın Ketenci. AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım, yarım dakika istiyorum; yani, bu konu beş dakikaya sığmayacak kadar önemli bir konudur; onun için, yarım dakika istiyorum sizden. BAŞKAN - Özetlenebilir. HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, her gün, Tarım Bakanını yarım saat dinliyoruz, Sayın Ketenci bir iki dakika daha konuşsun. AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (Devamla) - Bu ülkenin gençleri, geçmişte sevginin, sevdanın değil, kavgaların, çatışmaların, savaşların şiirleriyle, destanlarıyla büyütüldü; bu ülkenin aydınları, yazarları işkencehanelerden geçti; bu ülkede adaletsizlik idam sehpalarında resimleşti. Kin ve nefret tohumlarının ekildiği bir toplumda sevgiden, kardeşlikten, barıştan, demokrasiden, huzurdan, hatta istikrardan söz edilebilir mi?! 27 Mayıs Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu'yu astı; 12 Mart Deniz Geçmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'la öcünü aldı. Rahmetli Menderes ve arkadaşlarının itibarlarını bu Meclis iade etti. Şimdi, anıtlarında, dilerim, huzur içinde yatıyorlar. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildi, kararı verenler ve infazı onaylayanlar şimdi pişmanlık duyuyorlar ve kararlarını savunmuyorlar. Bitiriyorum Sayın Başkanım. Değerli arkadaşlarım, bununla ilgili bir yasa teklifi hazırladık. Bu yasa teklifine, diliyorum ki bütün Meclis sahip çıkacaktır. Bunun iki temel amacı var: Birincisi, Türkiye'de çağdaşlaşma ve uygarlaşma yolunda demokrasi çıtasının biraz daha yükseğe çıktığının mesajını verebilmektir, Türkiye'de özgürlük alanlarının daha genişlemiş olduğunun mesajını verebilmektir. İkincisi, tarihî bir hatayı ortadan kaldırmaktır, bir yanlışı düzeltmektir; yoksa, af dilemek, af talebinde bulunmak değildir, itibar talebinde bulunmak değildir. Dileğimiz budur. Bütün arkadaşların bu yasa teklifine sahip çıkacağına inanıyor, hepinizi en yüce duygularımla selamlıyorum, Sayın Başkana da şükranlarımı sunuyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ketenci. Bu bilgi http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil1/bas/b076m.htm 'den alınmıştır. Ayrıntılı okumak isteyenler olabilir belki (!)... Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Sevgili Bilimselci, Düşüncelerini önemsiyor ve bu başlığa uygun düşecek yazılar yazmanı bekliyorum. Tartışma uzayınca yılan hikayesine dönüyor ve çekilmez oluyor artık. Kralx'in bu konudaki başarısını bilemeyen yok malumunuz... Sevgiler Alıntı
Φ commandante Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 sevgili gloria dost eminim ki arkadaşlar buna da bir kulp takacak tıpkkı Atatürk'ün sözüne taktıkları gibi... Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 sevgili gloria dost eminim ki arkadaşlar buna da bir kulp takacak tıpkkı Atatürk'ün sözüne taktıkları gibi... Buyursunlar bakalım... BU TBMM'nde konuşulmuş, tutanaklara geçmiş bir yazıdır. İtiraz var mı yazılanlar da YOK... Hayır onlar 5000 kişiyi katletti diyor mu yazıda. HAYIR DEMİYOR... Buyursunlar bu yazıya taksınlar kulpu... Benim amacım onlarla tartışmak değil. Tartışmıyorum da zaten... Sadece emin olmadıkları yazıları buraya parantez içinde şöyle derler, böyler derler, öyle olduğunu söylüyorlar diye yazmasınlar. Araştırın diyorum... (5000 kişi olduğunu söylüyorlar) demekle olmaz.. Açın bakın, elinizin altında internet var, ansiklopedi bulamıyorsanız.. Tartışırken farazi konuşulmaz... Karşındakini etkileyemezsin... Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Sevgili Bilimselci, Düşüncelerini önemsiyor ve bu başlığa uygun düşecek yazılar yazmanı bekliyorum. Tartışma uzayınca yılan hikayesine dönüyor ve çekilmez oluyor artık. Kralx'in bu konudaki başarısını bilemeyen yok malumunuz... Sevgiler +1 Tam istediğim bir sonuçtu bu... Teşekkürler.. Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 "Hareketimiz tamamen anayasal bir harekettir. Anayasanın başlangıç ilkesinde belirtilen ulusun zulme karşı direnme hakkını kullandık. Bu sebeple anayasal bir davranışta bulunduk. Yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum. Halen de bu inancı taşıyorum. Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı ölümden korkmuyoruz. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. Ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum." Deniz GEZMİŞ Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 +1 Tam istediğim bir sonuçtu bu... Teşekkürler.. Rica ederim Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Kontrsağduyu, Bay Pipo'nun yazarı olan Soner Yalçın'ın yeni kitabıyla ilgili (Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı) 30 Haziran-6 Temmuz 2006 Haftalık Dergisi'nden bir alıntı yapıyor ve bunu da okumanı tavsiye ediyorum. Madem Bay Pipo'yu okudun beğendin sanırım bunu da beğenirsin.. Bu arada ben bu kitabı okumadım, Bay Pipo'yu da okumamıştım. Ama kitap ben de mevcut... BU KİTAP NE ANLATIYOR: 1-Yahudi dönmelerinin yani Sabetayistlerin hangi tarikatlara/dergahlara girdiği 2-Muhafazakar kesim içinde kimlerin Sabetayist olduğu 3-Tarikatlara ve dergahlara giren sabetayistlerin bu tarikatları ve dergahları nasıl etkilediği 4-Muhafazakar kesim içinde yani bu tarikatlarda ve dergahlarda yer alan Sabetayistlerin Türkiye'yi nasıl etkilediği 5-Sabetayistlerin neden Melametilik, Mevlevilik, Sufilik gibi tarikatlara girdiğini ve tasavvufu ve mistik inançları redden islami tarikatları neden tercih etmedikleri 6-Yahudi okullarında okuyan hatta Aaron Kandiyoti gibi sonradan müslüman olup,Harun Hoca adını alan şeyhleri... Ve bunların toplamında "Beyaz Müslümanların Büyyük Sırrı" adlı kitap, tam 100 yıllık bir tartışmanın Sabetayizm tartışmasında ilk kez muhafazakar kesimi mercek altına alıyor. örneğin soğuk savaş yıllarında muhafazakar, tarikatlara bağlı heps de etkili mevkiilerde bulunan sabetayistlerin Türkiye'deki islamcıları ve siyasal hayatı nasıl etkilediğini anlatıyor. Kitabın özellikle enteresan bulabileceğin kısmı ise Fethullah Gülen ile ilgili kısımları olacaktır sanırım...En üst dereceden, 33 dereceden mason olan Üzeyir Garih ile Fethullah Gülen arasındaki yakın dostluktan da bahseden kitapta aynı zamanda bu ilişkinin nasıl ve nerelerde kurulduğu da sorgulanıyor. Ayrıca haberde kitaptan yapılan bir alıntı da gülümsememe yol açtı. Paylaşmak isterim: Ömer Fevzi Mardini 'yi bir gün aile dostu, ünlü sabetayist gazeteci Ahmet Emin Yalman ilginç bir isimle tanıştırıyor. Evangelist rahip Dr. Buckman'la (bu arada o yıllarda Ahmet Emin Yalman Rahip Dr. Buckman ve Fener Rum Patriği Atenagoras komünizmin yıkılması için birlikte Eyüp Sultan Camii'ne dua etmeye gidiyorlar) Bu tanışıklığın ardından Ömer Fevzi Mardini, 1949 yılında Evangelistlerin İşviçre'deki şatosunda iki ay kalıyor. Ve oradaki toplantıda yaptığı konuşmasında Amerika'yı şöyle anlatıyor. "Babil'den dünyaya değılmak için yayılan ırklar sanki Allah'a hizmet için Amerika'da buluşuyor ve en özgür demokrat koşullar içinde birleşiyor." Babil'den dünyaya dağılmak için yayılan ırk kim? Yahudiler Şimdi de senin daha önceki yazından bir alıntı yapıyorum izninle..."siz farkında olmadan düşmanlarımıza (bunlar sizinde düşmanınızdır) çalışıyorsunuz.Belki size mantıklı gelen tarafları vardır , heralde olacaktır , yani bir bombayı insana direk sunsanız onu yerler mi?? Üstünü biraz bişeylerle kapatacaksın onun" Ve soruyorum acaba size de mi üstü biraz bişeylerle kapatılmış bomba mı sunuyorlar ne? Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Yakın zamana kadar bu bilgilerime dayanarak, ''Türkiye asla bir İran olamaz'' diye düşünüyordum, ama yavaş yavaş bu düşünceden uzaklaşmaya başladım. Şimdilerde diyorum ki, ''Elbette Türkiye asla bir İran olamaz, ama İran'dan beter bir şey olur.'' Yakında bu ülke de Irak gibi ''Tanrı'nın olmadığı bir ülke'' olursa hiç şaşmayalım. Güzel bir sözdür, ''Hiçbirimiz masum değiliz.'' _Eeeey Kurulan bu genç Cumhuriyetin önüne taş koyanlar, çomak sokanlar, karanlık çağartkanları, orta çağ özlemcileri, toplumu geri özlemlerine sürüklemeye çalışanlar... _Be eeeey Bu ülkenin dini, imanını sömürenler, Kabesi ABD, seccadesi dolar olanlar.... Çekin artık bu kirli ve karanlık emellerinizi bu toplumun üzerinden, Al külah ver takke diyen takiyeciler, minarelerini süngü, camilerini kışla ilan eden savaş bezirganları... Birler artık o kaplumba denen o canavarı artık çok iyi tanıyoruz... Ve herzamankindan daha uyanık, daha dikkatli ve büyük bir sabırla takip ediyoruz... Dost sevgilerle... Sevgili Bilimselci, Düşüncelerini önemsiyor ve bu başlığa uygun düşecek yazılar yazmanı bekliyorum. Tartışma uzayınca yılan hikayesine dönüyor ve çekilmez oluyor artık. Kralx'in bu konudaki başarısını bilemeyen yok malumunuz... Sevgiler sevgili gloria dost eminim ki arkadaşlar buna da bir kulp takacak tıpkkı Atatürk'ün sözüne taktıkları gibi... "Hareketimiz tamamen anayasal bir harekettir. Anayasanın başlangıç ilkesinde belirtilen ulusun zulme karşı direnme hakkını kullandık. Bu sebeple anayasal bir davranışta bulunduk. Yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum. Halen de bu inancı taşıyorum. Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı ölümden korkmuyoruz. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. Ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum." Deniz GEZMİŞ İşte... Güç bu... Sevda bu... Aşk bu... İnanç bu... Yürek bu... Kararlılık bu... Doğmadan, yobazlıktan, karanlıktan, karabasandan, korkudan, ulemedan ve molladan uzak olan... Bunlardan uzak olan bize yakın olandır ve onurlu olandır... Gerisimi?... Üstü kalsın... Alıntı
Φ commandante Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2006 Kondulardan gelmişik lo Açlık yoksulluk çekmişik Her sabahın seherinde Güven Parkta dirilmişik Açlığın dini olmaz Yoksulluğun Vatanı Körolasın ***** devran Güven Parkta bir anıt var Yamru yumru kara taştan Yazıyor ki o anıtta ÖVÜN ÇALIŞ GÜVEN EY TÜRK! . . . . Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2006 Sevgili Dipnot, Siz bu forumun-tüm başlıklarında sadece bu başlıkta değil-en doğru, en mantıklı İNSANLARINDAN birisiniz benim gözümde... Başka birşey soylemeye gerek duymuyorum... Düşüncelerimi rahatlıkla paylaşacağım birilerinin varlığı beni mutlu etti... Teşekkürler Dipnot, Bilimselci, Commandante Alıntı
Φ commandante Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2006 Sevgili Dipnot, Siz bu forumun-tüm başlıklarında sadece bu başlıkta değil-en doğru, en mantıklı İNSANLARINDAN birisiniz benim gözümde... Başka birşey soylemeye gerek duymuyorum... Düşüncelerimi rahatlıkla paylaşacağım birilerinin varlığı beni mutlu etti... Teşekkürler Dipnot, Bilimselci, Commandante ben teşekkür ederim gloria dost. solcakalalım. Alıntı
Φ grejuva Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2006 solcakalalım.. güzelmiş. Alıntı
Φ cecile Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2006 Gerçekten herkes kendi görüsünden olanı savunuyor at gözlükleriyle... Ben asla belirli bir görüşteki yazıları okumam her görüşe yer veririm arkadaşlar ama sizin yaptığınız da bir bölücülük! Eğer insanların farklı görüşlerine saygı duymuyorsanız siz de bölücüsünüz demektir! Bu arada Atatürk'ü de sizin saçma sapan görüşlerinize alet etmeyin ve Deniz Gezmiş vb kişilerle aynı kefeye koymayın Sevgili Dipnot senin de bunları desteklemeni hiç beklemezdim Demek sen de Atatürk'ü kullananlardansın Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2006 Gerçekten herkes kendi görüsünden olanı savunuyor at gözlükleriyle... Ben asla belirli bir görüşteki yazıları okumam her görüşe yer veririm arkadaşlar ama sizin yaptığınız da bir bölücülük! Eğer insanların farklı görüşlerine saygı duymuyorsanız siz de bölücüsünüz demektir! Bu arada Atatürk'ü de sizin saçma sapan görüşlerinize alet etmeyin ve Deniz Gezmiş vb kişilerle aynı kefeye koymayın Sevgili Dipnot senin de bunları desteklemeni hiç beklemezdim Demek sen de Atatürk'ü kullananlardansın Sayın cecile, O kadar da değil. Tekrar gözden geçirelim fikirlerinizi cümle cümle. "Gerçekten herkes kendi görüsünden olanı savunuyor at gözlükleriyle..." Eh, tabiiki herkes kendi fikrini savunacak. Doğru bildiğini. Bunun ismine gelin "at gözlüğü demeyelim" inandığı dersek daha şık olur. Ayrıca sol düşünceli insanlar, dediğin gibi de değil, ilkeli insanlar. İlkelerinin başta geleni ise objektiflik. Diğerlerini de sen araştır. Olumsuz olanı da yok emin ol. "Ben asla belirli bir görüşteki yazıları okumam her görüşe yer veririm arkadaşlar ama sizin yaptığınız da bir bölücülük!" Her görüşteki yazı okuyuşunuz mükemmel, bu objektiflik. Ama objektif olmanın bilimsel yaptırımı ise, sonuçta, çeşitlerin içinden en doğruyu seçmek değilmidir? Hem doğruyu hem yanlışı temsil edebilirmiyiz ? Asla bölücü değiliz aksine birleştiriciyiz. Bu birleştirici siyasetimiz, yurtseverlik, halkçılık, demokratlık, emeğe saygı, değerleri çerçevesinde. "Eğer insanların farklı görüşlerine saygı duymuyorsanız siz de bölücüsünüz demektir!" İnsanlara, yukardaki saydığım amaçla görüşlerine sahip çıkıyorlarsa saygı duyarım. Fikirleri doğru değilse ben nasıl saygı duyayım. Saygı değer vermek anlamında, yanlışa nasıl değer vereyim. "Bu arada Atatürk'ü de sizin saçma sapan görüşlerinize alet etmeyin ve Deniz Gezmiş vb kişilerle aynı kefeye koymayın" Atatürk bir yurtsever idi, Deniz ve arkadaşları da öyle. Atatürk bir halkçı idi, Deniz de öyle. Atatürk demokrattı, Deniz de öyle. Atatürkün emeğe saygısı vardı, Denizin de öyle. Atatürk bir dehaydı, Deniz de iyi bir teorisyen. Aynı kefeye koyamayız elbet ama ilkelerde birleşebiliyorlar. "Sevgili Dipnot senin de bunları desteklemeni hiç beklemezdim Demek sen de Atatürk'ü kullananlardansın" Dipnot arkadaşım buna elbet cevap verecektir ama yanlış biliyorsun. Bizler Atatürkçüyüz. Onun ilkeleri bizim de ilkemiz. Sevgi ve dostlukla... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.