Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

İman hakikatlerinin aklen isbatı mümkün müdür?

 

Murat Türker

 

 

İNSANIN KAVRAYIŞ ALANININ dışında olan her olguyu karşılayan ‘gayb’ kavramının gerektiği gibi anlaşılması, bugün yüz yüze olduğumuz bazı fikrî problemlerin aşılmasında anahtar rol oynayacaktır.

 

Beşerin haddini aştığı, bilimsel gelişmelerin insanı küstahlaştıracak kerteye ulaştığı, ‘bireysellik’ adı altında egoların şahlandırıldığı bu enaniyet asrının mü’minlerinin imtihanları oldukça ağırdır.

 

Bu çağın müslümanı dirâyetli olmalıdır. Fen ve felsefeyi yedeğine alarak değerlerine savaş açan küfre karşı mücadelesinde, teyakkuzu elden bırakmamalıdır. Hâdisata seyirci kalma anlamında müfrit bir kadercilik de, esbâbı putlaştırma determinizmi de onun düşünce dünyasında kendisine yer bulamamalıdır.

 

Karşı karşıya kaldığı her durumu, bilimin seküler kriterleriyle açıklama gayretkeşliğine sahip ehl-i dünyanın karşısına, yine benzer argümanlarla çıkıp muhatabı alt etmeye çalışmak doğru bir yöntem midir? Daha ne zamana kadar metodumuzu karşı cepheden devşireceğiz?

 

Onlar bedenlerini putlaştırdılar. Hümanist söylemlerle insanı âdeta ilahlaştırdılar. Allah’a savaş açtılar. Bilim ve teknolojiyi sapkınlıklarına alet ettiler. Uzayın derinliklerine doğru yol aldılar ve dönüşlerinde, oralarda hâşâ Allah’a rastlamadıklarını söyleyecek kadar alçaldılar.

 

DNA’nın şifresini çözen de onlar oldu; gen haritamızı çıkaran da… Ay’a ayak bastılar; uzaya turist gönderdiler. Daha uzun yaşamanın yollarını araştırdılar; ölümü öldürecek iksiri elde etmek için didindiler. Tüm bunları yaparken zihinlerinde lâdinî bir anlayış hâkimdi. Özgürlüğe böyle bir anlam yüklüyorlardı çünkü. Yaratıcı’nın bile müdahale edemediği bir sonsuz yaşamdı hayâl ettikleri…

 

Bu gelişmelere tanık olan müslüman dünyada ise birbirinden farklı tepkiler zuhûr etti. Kimileri seçici davranmayı akıl ederek, ‘Batı’nın sadece ‘iyi’ yanlarını transfer etmekten söz etti; kimileri ise ‘Batı’nın her şeyini kötü olarak kabul edip, tutucu, radikal ve gelişmelere kapalı bir duruşu benimsedi.

 

Bir başka güruh ise bilimin zaten İslâm’ı teyid ettiğini, Batılılar ne kadar çalışırsa çalışsın dinimizin onlara galebe çalacağını söyleyerek müslümanları âtıl bir zihnî çerçeveye hapsediverdi. Bunlara göre, dinimizin mucizeleri, onların buluşlarının hakkından gelirdi; telâşa gerek yoktu.

 

Arıların bal yaptıkları peteklerde Lafz-ı Celâl yazılı olduğuna rastlanılmıştı. Dünyanın bilmem neresinde yeni doğan bir bebek konuşmuş ve kıyameti haber vermişti. Peygamberimiz (a.s.m), “Cüzzamlıdan aslandan kaçar gibi kaçın” demişti ya; birileri cüzzam mikrobunun şeklî olarak aslana benzediğini söyleyerek, güya Efendimiz’in beyanına değer katıyordu. Bir efsane müslümanlığıdır, almış başını gidiyordu.

 

Tüm bu zihnî pozisyonların kendine göre doğruları da, yanlışları da vardı elbette. Çoğu iyi niyetle ve hastalığa mualece olacağı ümidiyle ortaya atılmışlardı. Ama ne yazık ki hiçbiri tam anlamıyla çare olmadı.

 

Bir kere hepsi hareket tarzlarının ana temalarını itiraz ettikleri Batı’dan ödünç almıştı. Batı’nın bilimle dini devre dışı bırakma çabalarına, dini bilimin gölgesinde bırakan ve dine bilimden vize alan bir refleksle cevap vermeye çalışıyorlardı. Bu noktada, bilim dinle aynı kefeye konulmak suretiyle kritik bir hata yapılıyordu. Mezkûr hata üzerine binâ edilen usûller de çözümün değil, sorunun parçası oluyordu.

 

Tam da burada ‘gayb’ kavramının önemi açığa çıkıyordu. Bu kavram, İslâm’ın salık verdiği şekilde anlaşıldığında, ilk olarak din ve bilimin aynı düzlemde ele alınamaz olduğu fark ediliyordu. Din, müntesiplerinden ‘iman’ etmelerini bekliyordu ve iman, kişinin duyu organlarıyla algılayabildiği sahanın dışında bir yerlere tekabül etmekteydi.

 

Biz inandığımız her şeye, ikna olduğumuz için değil; Rabbimiz inanmamızı emrettiği için iman etmiş olmalıydık. İnanç alanına giren her olguyu aklına ve bilime onaylatma gayreti, aklı muhit addederek putlaştırma ve onda zımnen bazı ilâhî vasıflar olduğunu vehmetme anlamına geliyordu. Gözünün, kulağının ve diğer yetilerinin sınırlılığından haberdar olan insanın aklına sınırsızlık izâfe etmesi de bir garabet örneği değil miydi?

 

İbadetlerin taabbüdîliği de meselenin bir başka boyutuydu. Evet, kulluk taabbüdî olmalıydı; yani emredildiği için yapılmalıydı. Her helâl ve haramda bir hikmet arayan akıl, aradığını bulamadığında emre muhalefet mi edecekti? İçki zararlı olduğu için değil; Allah haram kıldığı için haramdı. Aksi doğru olsaydı, haşerâtın yaşama hakkına bile saygılı olmada titizlenen mü’minin kurban kesmesi nasıl izah edilirdi?

 

Evet, bize ‘gayb’ olan bir şeyler vardı. Üzerimize düşen iman etmekti. İnanmakla mükellef olduğumuz esasâtı, bilimsel verilerle yüzde yüz ispatlayamazdık. İspatlanabilseydi bu dünya dâr-ı imtihan olmaktan çıkardı. Mucizelerde bile, ‘akla kapı aralanıyor; ihtiyâr elden alınmıyordu.’

 

Bakara Suresi’nin üçüncü ayetinde Rabbimiz, müttakîlerin evsâfını nazara veriyor ve şöyle buyuruyor: “Onlar gayba inanırlar; namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.” Bu ayeti orijinal bir şekilde tefsir eden Muhammed Esed, gayb ile ilgili şunları dile getiriyor: “Gayb, Kur’an’da, insan kavrayış alanlarının ötesinde bulunan, onu aşan hakikatin tüm safhalarını ifade etmek için kullanılır. Bu nedenle, bilimsel gözlemlerle isbatı veya reddi söz konusu olamaz; hatta genel kabul görmüş spekülatif düşünce kategorileri içinde bile yeterli biçimde kapsanamaz. Ancak asıl hakikatin, gözlemlenebilen çevreden çok daha fazlasını kapsadığına ikna olan bir kişi, Allah’a imana ve böylece hayatın bir anlamı ve gayesi olduğu inancına ulaşabilir. Kendisinin ancak ‘insan idrakini aşan olguların varlığına inananlar için bir rehber’ olduğuna işaret etmek suretiyle Kur’an, aslında, zihinleri bu temel öncülü kabullenemeyenler için kapısının –zorunlu olarak- kapalı olacağını söylemektedir.”

 

Lokman Suresi’nin otuzdördüncü ayetinde ise Yüce Allah, ‘mugayyebat-ı hamse’ diye kategorize edilen hususları beyan buyurur: “Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.”

 

Yine Kur’an, gaybı mutlak anlamda yalnız Allah’ın bileceğini, ancak dilerse kullarına da gayba dair bilgiler ilham edeceğini ifade eder: “Gaybı bilen O'dur. Gizli bilgisini kimseye göstermez. Ancak razı olduğu elçiye gösterir. O elçinin önüne ve arkasına gözetleyiciler koyar.” (Cin Suresi 25-26. ayetler)

 

Nitekim Efendimiz (a.s.m), kendisine sorduğunda Hz. Abdullah’ın babasının Hüzafe (r.a) olduğunu, Bedir’de müşriklerin ileri gelenlerinin öldürülecekleri yerleri, Hz. Fâtımâ’nın (r.anha) kendisine ailesinden en erken kavuşacak kişi olduğunu ve daha bir çok benzeri hâdiseyi gaybbîn nazarıyla vukuundan evvel haber vermiştir.

 

Bunlar göstermektedir ki; Allah’ın izin verdiği ölçüde sâlih kullar sâir insanlara kapalı olan bazı kapıların ardına vâkıf olabilmekte ancak genel anlamda beşerin nüfuz ettiği bilgi çok kısıtlı kalmaktadır. Dolayısıyla hakikatin tüm evrelerini kuşatabilmek âdemoğlu için muhaldir. Mü’minler, ilmi dinin hizmetkârı olarak mütalâa etmeli; dinin, bilim gibi bir payandaya muhtaç olmadığını görmelidirler.

 

Ayrıca çoğu bilginin insan için gayb olmasının rahmet olduğu unutulmamalıdır. Bu hususu Bediüzzaman Sözler’de şu şekilde ifade ediyor: “ Cenâb-ı Hakîm-i Mutlak, şu dâr-ı tecrübe ve meydan-ı imtihanda çok mühim şeyleri, kesretli eşya içinde saklıyor. O saklamakla çok hikmetler, çok maslahatlar bağlıdır. Meselâ, Leyle-i Kadri umum Ramazan’da, saat-i icâbe-i duâyı Cumâ gününde, makbul velîsini insanlar içinde, eceli ömür içinde ve Kıyâmetin vaktini ömr-ü dünya içinde saklamış. Zîrâ, ecel-i insan muayyen olsa, yarı ömrüne kadar gaflet-i mutlaka, yarıdan sonra darağacına adım adım gitmek gibi bir dehşet verecek. Halbuki, âhiret ve dünya muvâzenesini muhâfaza etmek ve her vakit havf ve recâ ortasında bulunmak maslahatı, iktizâ eder ki, her dakika hem ölmek, hem yaşamak mümkün olsun. Şu halde mübhem tarzdaki yirmi sene mübhem bir ömür, bin sene muayyen bir ömre müreccahtır.

 

İşte Kıyâmet dahi şu insan-ı ekber olan dünyanın ecelidir. Eğer vakti taayyün etseydi, bütün kurûn-u ûlâ ve vustâ gaflet-i mutlakaya dalacak idiler ve kurûn-u uhrâ dehşette kalacaktı. İnsan, nasıl hayat-ı şahsiyesiyle hânesinin ve köyünün bekâsıyla alâkadardır; öyle de, hayat-ı içtimâiye ve nev’iyesiyle küre-i arzın ve dünyanın yaşamasıyla alâkadardır.”

 

Üstad’ın ifadesiyle ‘akılları gözlerine inenler’ bugün Kur’an tarafından gayb olarak bildirilmiş hususlardan bazılarının gayb olmaktan çıktığını söylemekte; yağmurun ne zaman yağacağının ve çocuğun cinsiyetinin önceden tesbit edilebileceğini iddia etmektedirler. Oysaki bu bilmeler, hâdise gayb âleminden şehadet âlemine intikal ettiğinde gerçekleşebilmektedir ve yine tam bilgi sahibi olma söz konusu değildir. Bediüzzaman Lem’alar’da; “Röntgen şuâıyla rahm-ı mâderdeki çocuğun erkek ve dişisini bilmekle âyetin meâl-i gaybîsine münâfi olamaz. Çünkü, âyet yalnız zükûret ve ünûset keyfiyetine değil, belki o çocuğun acip istidad-ı hususîsi ve istikbalde kesb edeceği vaziyetine medar olan mukadderât-ı hayatiyesinin mebâdileri, hattâ simasındaki gayet acip olan sikke-i samediyet muraddır ki, çocuğun o tarzda bilinmesi, ilm-i Allâmü’l-Guyûba mahsustur. Yüz bin röntgen-misal fikr-i beşerî birleşse, yine o çocuğun umum efrad-ı beşeriyeye karşı birer alâmet-i farikası bulunan yalnız hakikî sima-yı veçhiyesini keşfedemez. Nerede kaldı ki, sima-yı veçhîsinden yüz defa daha harika olan, istidadındaki sima-yı mânevîyi keşfedebilsin.” diyerek bu noktaya temas eder.

 

Bu türlü durumlarla günümüz müslümanı da yüz yüze gelecektir. Kur’anî kavramları aslına sâdık kalarak anlarsak, amelî ve nazarî tüm sorunlarımıza derman bulunacaktır. Yeter ki eziklik psikolojisine, atâlete ve komplekslere dûçar olmayalım.

 

İmanımıza dupduru bir keyfiyet kazandıralım. Tıpkı Ashab-ı Kirâm gibi... Onların önemli bir kısmı derinlemesine dinî bilgiye sahip değildi belki... Ama inanmaları gereken hakikate kalplerini alabildiğine açmışlardı. Gayb perdesi açılsa yakîni ziyadeleşmeyecek bir imanî seviyeyi kişiye hangi bilimsel isbatla kazandırabilirsiniz?

 

Veya Ebû Zerr’deki imanın sâfiyetini, hangi aklî delillerin gölgesinde elde edebilirsiniz?

 

Bir gün, güneşin batma hengâmında Kâbe’nin yanında oturan Ebu Zerr (r.a) ile Allah Resulü (a.s.m) arasında şöyle bir muhavere cereyan eder: Efendimiz sorar; “Ya Ebu Zerr, güneş nereye gitti?”. Ebu Zerr’in cevabı Sahabi edebine yaraşır cinstendir: “Allah ve Resulü daha iyi bilir.” Bunun üzerine Efendimiz; “Rabbine secde etmeye gitti.” buyurur.

 

Şimdi böyle bir samimiyetin bağrında yeşeren imanın duruluğunu çağımıza taşıma zamanıdır. İnsanlığın buna ihtiyacı vardır.

 

Unutmayalım; imanın mahalli kalbtir, akıl değil. Mü’mine düşen, aklının almadığını bile kalbinde misafir edebilmektir. Gayba hakkıyla iman buna vâbestedir.

Gönderi tarihi:

Gayb gözle bilinemez, onu ancak akılla idrak edebiliriz ve ruhla yaşayabiliriz..

Mataryalizm aklı göze indirmiştir, gözüyle görmediği şeylere inanmaz ve kayıtsız şartsız inkar eder..

Oysa bizi biz yapan sadece et ve kemik değildir..

İşin birde ruh yönü vardır..

Önce kendimizi keşfedelim sonra inanmıcaksak inanmayalım, inanacaksak inananlım..

 

 

Saygılar-sevgiler..

Misafir Zıplayan Dana
Gönderi tarihi:

Mataryalizm aklı göze indirmiştir, gözüyle görmediği şeylere inanmaz ve kayıtsız şartsız inkar eder..

Sadece bu cevabını bir daha gözden geçirmeni tavsiye ederim.

Gözün yanılgılığı da,diğer duyu organların yanılgılığı da Materyalizm'in gözden kaçırmadığı konulardır.Hatta aynı değerlendirmeyi Deistler de yapar...Hani o ünlü ve hepimizin bildiği "sudaki kaşık" hikayesini kastediyorum...

 

Sanırım senin sorunun Materyalizmin derinliğini bilememenden kaynaklanıyor...Bizde de sende olan "BEYİN" ve "AKIL" var,biz de yapı olarak seninle aynıyız...Sadece sen ve senin gibiler "GERÇEĞİ" görüyor gibi bir anlam çıkıyor her lafından ve tuhaf da sorular soruyorsun."Tuhaf"lık soru sormanda değil,daha ziyade "Biz böyleyiz tamam doğru ama siz neden böylesiniz ve yanlış yoldasınız?" tarzı belirlemelerinde.Ve her türlü cevabında gizli olarak bu öğe durmaktadır.

 

Bu konuyu tekrar göze alman dileğiyle...

Gönderi tarihi:

Matarlazim herşeyi göze indiriyor derken, yaşamın sadece maddeden ibaret olduğu inancınızı kastediyorum..

Merak etme mataryalizm hakkında bilgim beni tatmin edecek kadar var..

Evet ben ve benim gibiler gerçeği görüyoruz, görmesek görmediğimiz şeyi neden size anlatmaya çalışalımki.. :)

Bu işten en küçük bir menfaatimiz varmı...?

Gerçekleri görmen dileklerimle zıplayan...

 

 

Saygılar-sevgiler..

Misafir Zıplayan Dana
Gönderi tarihi:

Matarlazim herşeyi göze indiriyor derken, yaşamın sadece maddeden ibaret olduğu inancınızı kastediyorum..

Lafı böyle söyleyince güzel durmuyor.

Şöyle diyelim:Son tahlile indirgendiğinde herşey maddeden ibarettir.Tanrı,ruh,akıl,bilinç de dahil olmak üzere...

Merak etme mataryalizm hakkında bilgim beni tatmin edecek kadar var..

Biliyorum,senin her konuda,seni tatmin edecek kadar BİLGİ'n vardır.

Evet ben ve benim gibiler gerçeği görüyoruz, görmesek görmediğimiz şeyi neden size anlatmaya çalışalımki.. :)

Ortada bir tebliğ etme durumu var demek ki...

Peki aynı hakkı başkalarına da tanır mısın,biri gekip sana herhangi bir dini veya dinsizliği tebliğ ederse acaba ne dersin?Ya da Müslümanlığı yererse sana karşı cevabın ne olurdu?

Yani sadece bana,hep bana mı diyerlenden misin ?

Gönderi tarihi:

Zaten isteyen istediğini tebliğ ediyor arkadaşım..

Kendime yetecek kadar bilgimin olduğunu söylüyorum, sizlere yetecek kadar değil...

Ayrıyeten ruh, akıl ve bilinç madde değildir...

Maddenin hiç bir yasası bunlara işlemez...

Madde olmasının birinci şartı kütledir..

Ruhun aklın ve buna benzer şeylerin kütlesi yoktur..

Misafir Zıplayan Dana
Gönderi tarihi:

Yürü be KralX kim tutar seni...

En sevdiğim özelliğini yeniden görmek beni çok mutlu etti.Her zaman kavram türetme ve kavramlara anlam yüklemenin hastasıydım ve yine yeni şeyler üretmişsin.Marx'ın yeniden üretim dediği şey senin bu özelliği olmasın mı?

Zaten isteyen istediğini tebliğ ediyor arkadaşım..

Hayır,sadece senin gibiler istediklerini tebliğ ediyor.

YAMYAM her tebliğinde bir dövülmediği kalıyor ve eminin ki elinizde olsa döverdiniz de..."Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz" diyen bir zihniyetten beklenen de budur.

Ayrıyeten ruh, akıl ve bilinç madde değildir...

Maddenin hiç bir yasası bunlara işlemez...

Değil midir...?

Peki insan ölünce "akli melakeler"in nereye gidiyor?

Kavram denilen şeyler akıl ürünü değil midir?

Akıl'ın kendisi beyin'in bir fonksiyonundan ibaret değil midir?

Beyin ise bir çalışma düzeni olan etten ibaret değil midir?

Et denilen şey de bir madde değil midir?

Madde olmasının birinci şartı kütledir..

Peki kütle nedir?

Sakın kütle yer işgal eden şeydir deyip hafife alma...Çünkü "kavram" denilen şeyler aynı zamanda yer işgal eder.Beyinde yer işgal eder.Bir kavram ele alalım:misal TEKNE...

TEKNE'nin kendisi olmadan sadece TEKNE kelimesini düşünürsen işte bu sana kavramların nasıl beyinde yer işgal ettiğini söyler.Yani aslında o anda olmayan ama kafamızda varolan şeydir kavramlar.Ve senin sandığın kadar da yer işgal etmesi gerekmiyor?

Uzay ve Uzam ilişikisini çok kurcaladığından kafan karışmış olabilir.

Ruhun aklın ve buna benzer şeylerin kütlesi yoktur..

Ruh da aynen böyledir...Ki varsa...

Sadece kavram olarak varlığına inanır Materyalizm.Tıpkı Tanrı gibi...

Bütün bunlar TANRI ve RUH gibi şeyler bir insan yaratımıdır ve insanın kendisi bunları yaratır ve her zaman olduğu gibi kendi yaratımlarına inanır.Tıpkı bazılarının yine bir insan yaratımı olan BİLİM'e inanmaları gibi...

Ayrıntılı açıklamar için bir felsefe sözlüğü,o olmadı lise ders kitabı o da olmadı bir bilene danışman ümidiyle...

Gönderi tarihi:

Ayrıntı görmüyorum ki açıklanmasına ihtiyaç duyayım..

Sende bir fizik kitabı bul, olmadı kimya kitabı üstüne birde din kitabı..

Bunları oku oku karşılaştır..

Felsefeyide kendin yapmayı dene sakın kitabını okuma..:)

Yada şöle yap bak..

Bir laboratuvara git aklını, bilincini, görsel deneylere tabi tut..

Bak bakalım maddemi..?

Kavram diyosun gerçi ama..

Kavramlarda madde oldu iyimi..:)

Hemde yürütülen mantığa bakın..

Bulutlu havadan, ördeğin gagasını hesaplıyor..

 

Abdülhamitmi başka bir padişahmı neyse birinin döneminde askerler padişaha hoş görünmek için halka olmadık eziyetler ederlermiş..

Bir gün adamın biri havaya bakarak bu gün hava bulutlu demiş..

Orada hazır bulunan iki asker adamı apartopar yakaladıklarıyla padişahın huzura götürüler

Pdişahım bu adam size uzun burunlu dedi..

Şimdi hava bulutlu olunca yağmur yağmazmı..?

Yağar..

Yağmur yağınca yerde su birikintisi olmazmı..?

Olur...

O su birikintisinde ördek yüzebilirmi..?

Yüzer..

Peki ördeğin gagası uzunmu..?

Uzun..

O halde sen abdülhamide uzun burunlu demek istedin...

A zıpzıpzıp zıplayandana sana başka ne cavap vereyim ben..:)

Bana aklın ve ruhun madde olduğunu söyleyen birine hiç yazmasamda olur ama..

Genede yazdık bişiler..

 

 

Saygılar-sevgiler..

Gönderi tarihi:

Ortalığı biraz yumuşatır düşüncesiyle Gayb tan haber verenlerin iman üzerine etkisini anlatan bir hikaye yazayım size.Gerçekliği konusunda pek emin değilim ama örnek teşkil edebilir:

 

Peygamberimizin(S.A.V)yanına bir falcı getirirler ve çok iyi olduğu,herşeyi bildiği hakkında övgülerde bulunurlar.Oluş itibarı ile peygamberimiz (S.A.V)falcı ve diğerlerini kovmaz.Falcı da ''Bu gün kar yağacak''diye bir kehanette bulunur.Neyse,Öğle vakti girdiğinde Peygamberimiz namaza durur.O sıcakta birden kar başlar.Öyle yağarki namaz bitene kadar yerde bir miktar kar birikir.Peygamberimiz(S.A.V)namaızını bitirir,tespihini ifa eder,duaını bitirir.Eliyle yerde biriken kar'ı şöyle yana sürüdükten sonra şu sözü söyler.

 

FALA(Gaybtan haber) İNANANIN,İMANINDAN ŞÜPHE EDERİM..

 

Saygı ve sevgilerimle..

Misafir Zıplayan Dana
Gönderi tarihi:

Kralx'im hala okuduğunu anlamamakta ısrar ediyorsun.Acaba diyorum heceleyerek okusan ve her heceden sonra da not tutsan? Bir de böyle deneyelim...

Kavramlarda madde oldu iyimi..:)

Kavramlar insan üretimidir demeye çalışıyorum,insanın yarattığı her şey de doğal olarak MADDE'dir.Sadece MADDİ olan varlık MADDİ olan bir şey yaratabilir.

Yukarıdaki cümleyi değil hece hece,harf harf yaz,sonra sağlamasını yapmak için 45 defa daha yaz,sonra idrak et,idrak ettiğin anda bilki anladın.Anlamak da maddidir...

Bulutlu havadan, ördeğin gagasını hesaplıyor..

Yani sen bulutlu olmazsa hesaplayabilirim demeye mi çalışıyorsun?

 

Sen de "hava durumu" hakkında fıkra var da biz de yok mu?

Bir film çekiliyormuş sette.Oyunculardan biri de bir Kızılderili yaşlı amca imiş...Dışarıda çekim yapılacağı bir gün yönetmen hava durumunu sormuş ve Kızılderili yaşlı amca,"Hava bugün güzel olacak demiş" ve olmuş...Diğer gün yağmur yağacak demiş ve yağmış...üç-beş gün ne demişse olmuş,yönetmen de her sabah ilk iş olarak da amcaya soruyormuş hava durumunu.Bir gün yine sormuş hava nasıl olacak diye?

Amcamız şöyle cevap vermiş:"bu sabah televizyon izlemedim."...

 

Yani,Krallar Kralı Zeus'un yeğeni olan Kralx,zor görünen her şeyin aslında basit bir açıklaması vardır ve ben de basit bir insan olarak basir cevabı yeğlerim.

Sanırım bu konuda da "Ockhamlı William'ın usturası" diye de bir kavram vardı -bak yine kavrama geldik-, çok yönlü ve karmaşık durumlarda en basit olanının seçilmesi ile ilgili bir şeydi.

Gönderi tarihi:

İnşallah okuduğumu anlayamamışımdır..

Çünki sen kavramlara hala madde diyosun..

Gerçi sizleri bilirim kapkara karayı gözünüzün önüne koysak bu ne renk desek beyaz dersiniz..

tıpkı allahın varlığı gözünüze batacak kadar aşikarken yok dediğiniz gibi..

Heh.. kavram maddeymiş..

Kavram insan ürünü diye maddemi olması laım..

O zaman maddesel şartlara uyup uymadığını bir düşün.

Şimdi sen bu tip şeylere isim takmaya çalışıyorsun ama nitelik ve nicelik olarak tamamen birbirine zıt olan iki farklı şeyi birbiriyle özdeşleştiriyorsun..

 

 

Şimdi bir arama motoruna aranacak kelime kısmına "madde nedir " yazıyosun ve okuyosun, ama turnak işaretlerini kaldır... ok :)

 

 

Saygılar SUNARIM ZIPIRZIPIR ZIPLAYANDANA... :)

Misafir Zıplayan Dana
Gönderi tarihi:

Sanırım filmin kopma noktasına doğru gelmeye başladık.Aşağıda yazılanlar nükteyi aştı daha ziyade terbiyesizliğe giriyor.

tıpkı allahın varlığı gözünüze batacak kadar aşikarken yok dediğiniz gibi..

Gözüme batacak bir şey yok ortada..

Ben de sana sorabilirim benzer tarzda haddi aşan sorular?

Hangi yetine değinerek Allah'ın varlığını kanıtlıyorsun?

Kanıtlıyorsan herhangi bir yetinle bu şu anlama gelmez mi:Maddi olan sen maddi olmayan bir varlığı nasıl kanıtlaya bilirsin?

Maddi olan tarafından kanıtlanan varlık nasıl madde-ötesi olabilir?

Heh.. kavram maddeymiş

işte bu yüzden Allah da bir kavramdır desem...

Kavram insan ürünü diye maddemi olması laım..

Evet.

O zaman maddesel şartlara uyup uymadığını bir düşün.

Gayet uyuyor...

Maddi olan her şey maddi olan tarafından yaratılır.Kavram varsa maddidir,ve maddi olan insan tarafından,insan aklı tarafından yaratılmıştır.

Saygılar SUNARIM ZIPIRZIPIR ZIPLAYANDANA... :)

En azından evrende ne kadar değersiz olduğumu ve ne kadar basit olduğumu biliyorum.

Yani Krallık taslamıyorum,pembe neon ışıklarıyla...

Gönderi tarihi:

Arkadaşım kendi kendine teorielr üretiyorsun..

Kavramları insanların oluşturması kavramı madde yapmaz..

İşte içinizdeki bu madde- kavram-metafizik çıkmazı sizi inançsızlığa sürüklüyor..

Madde ağırlığı ve kütlesi olandır..

Bundan sonra bana birşey yazman hiçbirşey ifade etmez...

Artık kavramlarıda madde yaptınız pess....

Ne kavramdan madde olur nede maddeden kavram olur...

Allah'a maddede diyemezsin kavramda..

O haktor vardır ve senin benim idrak edemiyeceğimiz bir varlığı vardır..

Ona inanmak için yarattığı maddelere bakmak yeterlidir..

 

Ayrıca yukardaki iletimde en küçük bir hakaret içerikli kelime yada sözcük yoktur..

Göze batmak deyiminden hakaret algılıyorsan sölücek birşey yok...

Gönderi tarihi:

Pekiiiiii o halde bide şuna bakalım.matematik soyut mudur?matematikte 2 diyorsunuz 2 nin maddesi 2 tane elma ise,2 kavramının maddesi nerede 2 elma mı,2 armut mu :D

 

Evrendeki düzen mi matematiktir?

 

Matematik olduğu için mi düzenlidir?

 

 

 

Evren biz sandığımız için mi düzenli?

 

Zaten düzenli olduğu için mi biz öyle sanıyoruz?

 

 

 

En zor sorumuza gelelimmmm..:Eğer kavramı insan yaratıyor diye madde ise,Allah ın da madde si var olduğu için mi insan bu kavramı yaratmış.. :sweatingbullets::blink:

 

 

 

Gözünü sevdiğim felsefe :wub::)

Gönderi tarihi:

herşeyin madde olması konusu:

 

evet öncelikle şunu söylemek gerek rönesans felsefelerine değin ruh ve maddenin farkı ve maddeye hareket verenin sadece madde olduğu konularında hmfikirlik mevcuttu. maddeye sadece bir diğer madde hareket verebilirse bedene ruh veya düşünce nasıl hareket verebilir. o halde ya beden madde değil yada ruh(düşünce) maddedir. günümüz felsefecileri düşüncenin bir madde olduğunu kabul etmektedirler. nitekim kur an da ruhun insana üflenmesinden bahseder. bu da ruhu maddeleştiren kavramlaştıran bir delildir. ruhun düşüncenin madde olduğu tartışılamaz

 

bir de şu yönden bakılmış tanrıyı maddeleştiren insandır. sanırım bunu tartışmak tartışanların inançlarına görüşlerine göre değişecektir. ve bunu tartışmaya sanırım muktedir değiliz. muktedir olduğunu iddia eden varsa beri gelsin.

Misafir Zıplayan Dana
Gönderi tarihi:

Kavramları insanların oluşturması kavramı madde yapmaz..

Sayın Kralx,ben anlatmaya çalıştıkça anlamamaya dair çaban devam etmekte.Ama benim kayde değer tek özelliğim sabırlı olmamdır,sen anlayana kadar bekleyebilirim,ama dediğim gibi terbiyesizlik yapmaman kaydı ile...

Kavram konusunu anlamadığını anlıyorum,bünye hala kabul etmedi sanırım.Biraz daha farklı ve daha zor bir anlatım deneyeyim bakalım:

Tanrı,acaba neden "Kitap" yollamıştır?

Yani,neden maddi olan insan için maddi varlığı olan bir "şey" yollamıştır?Bunun nedeni,maddi olanın sadece maddi olan şeyleri anlayacağı olabiliri mi?bunun için mi acaba her peygember bir mucize ile gelir?

Ve,en büyük mucizesi "Kuran" olan bir dinin inananı olarak hiç bunu düşündün mü?Kuran,kelamdır,ve taktir edeceğin gibi kelam,kavramlardan oluşur.Demem şu ki,kavramlar maddidir...

Ya da Sedalina'nın örneğinden gidelim....

Pekiiiiii o halde bide şuna bakalım.matematik soyut mudur?matematikte 2 diyorsunuz 2 nin maddesi 2 tane elma ise,2 kavramının maddesi nerede 2 elma mı,2 armut mu :D

"2" sana neyi ifade eder? Sadece ve yalnızca "2" nedir?

Cevap hiçbir şey olmalıdır,çünkü "2" diye bir şey yoktur,sadece bir yaratımdır,insan yaratımı...Ama kavram olarak,"2"ye bir anlam yüklersek,sayı misali,o bize bir şey ifade eder,ve ,fade edilen her şey maddidir anlamı çıkar bundan."2 elma" ya da "2 armut" dersen bunu maddileştirirsin.

İşte içinizdeki bu madde- kavram-metafizik çıkmazı sizi inançsızlığa sürüklüyor..

Madde ağırlığı ve kütlesi olandır..

Maddde ağırlığı ve kütlesi olan değildir,madde VAROLAN'dır...SOMUT ya da SOYUT olarak varolandır.Ayrıca söz,kelam gibi şeyler uzayda yer kaplar.

Bu beni inançsızlığa sürüklüyor olabilir,ama bu sadece benim sorunun olur;nasıl bunu bilmemek seni inanca sürüklemiş ve bunun beni ilgilendirmediği gibi...

Bundan sonra bana birşey yazman hiçbirşey ifade etmez...

Deme...

Beni üzme...

Büyük aşık-ozan-şair ve aynı zamanda sanatçı ve münhasıran ulu kişilik,aynı zamanda mutalist insan DOĞUŞ'un o güzel sözlerini sana hediye etmek istiyorum:

Ben sensiz ne yaparım

Gece gündüz ağlarım

Eğer sen cehennemliksen

Senin için ben yanarım....

Umarım kabul buyurursun Kralx'miz...

evet öncelikle şunu söylemek gerek rönesans felsefelerine değin ruh ve maddenin farkı ve maddeye hareket verenin sadece madde olduğu konularında hmfikirlik mevcuttu. maddeye sadece bir diğer madde hareket verebilirse bedene ruh veya düşünce nasıl hareket verebilir. o halde ya beden madde değil yada ruh(düşünce) maddedir. günümüz felsefecileri düşüncenin bir madde olduğunu kabul etmektedirler. nitekim kur an da ruhun insana üflenmesinden bahseder. bu da ruhu maddeleştiren kavramlaştıran bir delildir. ruhun düşüncenin madde olduğu tartışılamaz

Sen nerden edindin bu bilgileri kardeş,felsefe kitapları yazılırken sen neredeydin?Hadi yoktun,insan bir yazarın yaşadığı tarihlere bakmaz mı?

Demek rönasanstan önce,her şey maddi'dir diyorlardı,ama rönasans oldu ve bu görüş bitti.

Çok haklısın eğer hristiyanlık rönasanstan sonra ise...

Çok haklısın eğer Aristotales,Ploton,Plotinus,Agustinus gibileri rönasanstan sonra yaşamış olsalardı...

Çok haklısın eğer "Nur"cular haklı olsalardı...

bir de şu yönden bakılmış tanrıyı maddeleştiren insandır. sanırım bunu tartışmak tartışanların inançlarına görüşlerine göre değişecektir. ve bunu tartışmaya sanırım muktedir değiliz. muktedir olduğunu iddia eden varsa beri gelsin.

Dediğin bir bakıma doğru,bakılan tarafa göre değişir bu yorum,ve inançlara göre de değişir.

Gönderi tarihi:

Ne hikmetse tartıştığım bir çok ataist senin bu taktiği kulandı..

Karşındaki insanı önce manevi olarak yık sonra fikri yıkmayı dene..

Üst üste iki yazında da beni anlamamakla ve terbiyesizlikle suçluyorsun..

Yani meseleye kişiselleştirerek başlıyorsun..

Bence güzel bir taktik, manevi olarak yıkmayı sinir etmeyi başarıyorsun..

Ama fikir olarak asla başaramıyorsun başaramazsında....!!

Benim sana karşı olan iletilerimde en küçük bir terbiyesizlik yoktur aksine senin terbiyesizliklerin vardır..

Senin alaycı üslubunu ,sana bırakıp konuya devam ediyorum...

 

Bana çeşitli mantık oyunlarıyla kavramların madde olduğunu söylemeye çalışıyorsun..

İstersen o mantığı biraz daha zorlaştır farkeden birşey yok kavram madde değildir...

Aynen isim gibi...

Senin bir ismin var ve birde sen varsın..

Şimdi senin mantığına göre isim yada kavram tek başına birşey ifade etmez..

Evet doğrudur o kavram işaret ettiği varlık için vardır..

O olmasa o da olmayacak..

Ama bu, kavramların madde olduğunu göstermez..

Bana sesten görüntüden örnek vermen çok komik..

Fizik bilginin hiç olmadığını gösteriyor..

Ses; dalgadır havadaki molokülleri itmesiyle kulağa etki yapar...

Işık; bazı bilim adamlarına göre madde bazılarına göre enerjidir...

Son deneylerde ışığı yavaşlatmayı başarmışlardır ve ışığın madde olduğu görüşü biraz daha öne çıkmıştır..

Ama...!!

Düşünce, ahlak, akıl, fikir, kavram, isim madde değildir...

Maddecisiniz diye herşeyi maddelendirmeye ve herşeyi maddelendirmek için de komik mantıklar kurmaya çalışmanız tutarlı değil...

 

Bir gün kavramların maddemi değilmi tartışmasınıda yapacağım hiç aklıma gelmezdi..

Yukarlarda dediğim gibi... Beyaza bile bir yolunu bulur kara dersiniz...

 

Son sataşmana da cevap vereyim..

Ben ne şair ne ozan nede sanatçıyım adım Sedat internetcafe işletmecisiyim...

 

 

 

Saygılar-sevgiler...

Gönderi tarihi:

zıplayan dana kardeş sen zıplamaya devam et ya okumuyorsun burada yazılanları yada anlamıyorsun. eleştirdiğim yazımı ve senin eleştirilerini bir daha oku istersen çıktısını al bi daha oku sesini kaydet okurken bi de dinle daha da anlamazsan zıplamadan bunları bir daha baştan tekrar et

 

 

ek: yazdığın felsefecilerin isimlerinin tümünü yanlış yazmışsın.

Gönderi tarihi:
Pekiiiiii o halde bide şuna bakalım.matematik soyut mudur?matematikte 2 diyorsunuz 2 nin maddesi 2 tane elma ise,2 kavramının maddesi nerede 2 elma mı,2 armut mu :D

 

Evrendeki düzen mi matematiktir?

 

Matematik olduğu için mi düzenlidir?

 

 

 

Evren biz sandığımız için mi düzenli?

 

Zaten düzenli olduğu için mi biz öyle sanıyoruz?

 

 

 

En zor sorumuza gelelimmmm..:Eğer kavramı insan yaratıyor diye madde ise,Allah ın da madde si var olduğu için mi insan bu kavramı yaratmış.. :sweatingbullets::blink:

 

 

 

Gözünü sevdiğim felsefe :wub::)

 

 

zıplayan dana bunların cevabını alayım..kavramlar maddıdır dıyen sızdınız

 

buyrun

 

saygılarrr

Gönderi tarihi:

Bütün Bilimler Allah'ın Evrene koymuş olduğu muhteşem düzenin bir neticesidir.

 

Bu düzen, nizam ve intizam olmasaydı hangi bilimden ve ilimden bahsedebilirdik ki??

 

Malesef bizlere "Bilim Felsefesini" layetezelzel ( sarsılmaz ) bilimsel gerçekler olarak dayatmaya çalışan büyük bir kitle var.

 

Ama bunların temeline bir inin bakın tamamen bilimsel doğmalar ve ön kabullerle üretilen bir "felsefe" ile karşılaşacaksınız.

 

Mesela bizler Allah yarattı diyoruz hayır diyorsunuz peki bunu neyle ispat ediyorsunuz ??

 

Evet karşımızda 2 seçenek var. Bununla artık herkes yüzleşmeli.

 

Hakikati açıklama çabasında....

 

Ya tek bir ilah olan Allah'ı kabul edeceksiniz. Ve buradan beslenerek hadisatı açıklayacaksınız.

 

Yada her şeyi kendi başına bir ilah kabul ederek sınırsız ilahlarınızla bunu yapmaya çalışacaksınız..Bizi bir tek ilaha inanmakla doğmacılıkla suçlarken sizler milyonlarca ilaha inanmış olacaksınız..

 

Evet başka bir tercih ve yol yoktur.

 

Hadisatı açıklarken mutlaka birşeylere zati özellikler yüklemek zorundasınız.. Bu da onu ilahlaştırmaktan başka birşey değildir.

 

Unutmayın Hakikat (Gerçek) 1 tanedir....

Misafir Zıplayan Dana
Gönderi tarihi:

Nedense yazdıklarımın pek okunmadığını düşünüyorum.Bence bütün insanlar aynı seviyede zekidir ya da akıllıdır,sadece okumalardan doğan ve yaşama kültüründen doğan farklılıklarımız var.Ama burada yavaş yavaş bu fikrimden kuşkulanmaya başladım.

Bu yazıları okurken aklınızdan şu geçmesin:"Ulan bunları yazan ateist,mendebur,zındık,kafir,yezid" biridir ve "bunun dediği herşey şeytanidir" diye okursanız tabiki bir şey anlamaz ve üstüne üstlük daha da tuhaf şeyler söyler ve çıkmaz bir tartışmaya girersiniz.Misal:

Ne hikmetse tartıştığım bir çok ataist senin bu taktiği kulandı..

Karşındaki insanı önce manevi olarak yık sonra fikri yıkmayı dene..

 

Ama fikir olarak asla başaramıyorsun başaramazsında....!!

Ben fikirlerimi anlatıyorum ama Kral'ların Kral'ı işi taktiksel oyunlara dökmüş.Manevi olarak yıkmak ne haddime bir insanı,hiç yapmayacağım şey,hele de Kral'a karşı böyle bir hareket aklımın ucundan bile geçmedi.Ki zaten kendisi de bunu başaramayacağımı söylemiş ve isabet olmuş...

Senin bir ismin var ve birde sen varsın..

Şimdi senin mantığına göre isim yada kavram tek başına birşey ifade etmez..

Evet doğrudur o kavram işaret ettiği varlık için vardır..

O olmasa o da olmayacak..

Ama bu, kavramların madde olduğunu göstermez..

Kavramlar maddidir diyorum hala...

İsimden bahsetmişsin,şöyle diyelim:ismin kendisi yalnız başına neyi ifade eder?İsmin bir karşılığı olmali ki,o bir şeyi ifade edebilsin değil mi?İsmin Sedat,bu isim seni tanımlayan ögelerden hatta seni belirten kelime,kavram.

Yalnız başına,yani SEN olmadan SEDAT kavramı neyi ifade eder?

Sedat,bir maddi varlığın kendisini ifade eder.Havada kalmaz,o artık bir "maddi" varlığın kendisi olur.Sen kendi,ne "Ben,Sedat'ım" dediğin zaman o "sedat" kavramı bir madde olur.

Daha nasıl anlatsam bilemiyorum? Biraz daha devam etsem nomilanist olacağım valla,velhasıl bilindiği üzere ben Marxist'im...

Düşünce, ahlak, akıl, fikir, kavram, isim madde değildir...

Maddecisiniz diye herşeyi maddelendirmeye ve herşeyi maddelendirmek için de komik mantıklar kurmaya çalışmanız tutarlı değil...

Hala aynı yeri eşeleyip duruyoruz,ve bu yazdıklarım okunmadığı için de eşelemeye devam edeceğiz hep beraber...Ahlak örneği verilmiş,yani böyle bir örnek çok komik olur."Zina yapmak" günahtır dendiğinde bunu metafizik bir günah olarak algılayan tek insan sensin Kralx? Ben karımı ya da kocamı metafizik olarak aldattım diyebilen insan var mıdır sence?

Hemen cevap vereyim,velhasıl nasıl bir cevap vereceğini biliyorum? Şöyle diyeceksindir,"Aldatmak için illaki,yapmak gerekmez,düşünmek de aldatmaktır";peki bu durumda ne olacaktır?Aldattığını düşünmek de maddidir.Kişi,başka birini hayal eder, gördüğü veya hayalinde tasarladığı biri ile ilişkiye girer,ve metafizik olarak değil,hayalinde aldatır.Yani yine maddi olan,kendi yarattığı kişi ile aldatma gerçekleşir.

Yani böyle bir örnekleme ile de anlayamıyorsan,daha başka nasıl aklı yürüteyim bilemiyorum...

Ben ne şair ne ozan nede sanatçıyım adım Sedat internetcafe işletmecisiyim...

Bu kadar alçakgönüllü olman çok şaşırtıcı,hele kendine KRAL diyen biri için daha bir şaşırtıcı...

Cafe işletmecilerinin kralı mı oluyorsun, yoksa krallık sende baki mi?

zıplayan dana kardeş sen zıplamaya devam et ya okumuyorsun burada yazılanları yada anlamıyorsun. eleştirdiğim yazımı ve senin eleştirilerini bir daha oku istersen çıktısını al bi daha oku sesini kaydet okurken bi de dinle daha da anlamazsan zıplamadan bunları bir daha baştan tekrar et

Aman da aman ne alınganlarımız varmış...

Okurum tabi,kapıya duvara asarım yazdıklarını,hatta otobüste işe gelip giderken de durmadan okurum canım,yeter ki senin ulvi bilgilerine mahzar olayım.Hele de bu lafa:"En zor sorumuza gelelimmmm..:Eğer kavramı insan yaratıyor diye madde ise,Allah ın da madde si var olduğu için mi insan bu kavramı yaratmış.. "

Allah'ın maddesi var dediğimi hatırlamıyorum...

Sen madde deyince ille de atomlardan oluşan birşey anlıyorsan vah halimize...Sana bunu anlatmak 48 senemi alır ve o kadar ömrüm olmadığını biliyorum.Torunuma anlatırım, o da sana...

Sanırım sorunda burada,maddeyi illede fizik dersinde gördüğünüz şekilde anlamayın.Ben maddenin,kelimelerle,kavramlarla varolduğunu söylemeye çalışıyorum.

ek: yazdığın felsefecilerin isimlerinin tümünü yanlış yazmışsın.

Klasik bir köylü uyanıklığı...

Söylediklerime ve sorduğum sorulara cevap vermek yerine,televole kültürü almış biri olarak sadece magazinsel yönden bakmışsın.Yazım hataları ise sadece bir "e"yi "a" yapmışım;bir de "u" harfini unutmuşum birinde,bunlar ise benim cahilliğimden kaynaklanmaktadır.Acaba "televole" kültürlü biri olarak -ki yanlış anlaşılmasın,bence televole kültürü yüksek şahsiyet gerektiren kültürlerdir- yorumlarını bekliyorum...

zıplayan dana bunların cevabını alayım..kavramlar maddıdır dıyen sızdınız

Kavramlar maddidir tabi...

Maddi olan "insan"ın yarattığı herşey maddidir.

Matemetik ise bir "doğru düşünme" yöntemidir ve insan üretimidir.Bana doğada,uzayda "2" yi ya da "üçgen"i göster sana inanayım...Bunlar yaratımdır,varsayılandır.Tıpkı "ekvator" çizgisi gibi...

Sen şimdi gider kontrol etmeye kalkarsın "ekvator" çizgisini...

Yoksa o da mı ruhtur?

Gönderi tarihi:
ALINTI(kralx @ Jul 4 2006, 09:54 PM)

 

Ben ne şair ne ozan nede sanatçıyım adım Sedat internetcafe işletmecisiyim...

 

Bu kadar alçakgönüllü olman çok şaşırtıcı,hele kendine KRAL diyen biri için daha bir şaşırtıcı...

Cafe işletmecilerinin kralı mı oluyorsun, yoksa krallık sende baki mi?

 

Neden kavramlara takılıp kalıyorsun sayın zıplayandana..

Ben sana soruyormuyum neden danalığı seçtin diye..:)

O öyle alınmış ve öyle kalmış..

Belki nefsani bir boşluğun ürünü..

 

Birde sende şunu sezdim karşındaki insanları sıksık anlamamakla suçluyorsun..

Hayır anlamıyorum evet ama yazdıklarını değil seni anlaşılmaz kılan ne..? onu anlamıyorum..

Yazdıkların çok akademik birşey değilki anlamasak..

Sende akademik br adam değilsin..

Ben ismin madde olmadığını söylüyorum sen madde olduğunu söylüyorsun..

Eğer isim atfedilen olmamış olsa isimde olmuş olmaz diyorsun bunun neresinde anlaşılmıcak nokta var..

İsim yada kavram özdeşleştiğiyle vardır demek istiyorsun..

İsmin yada kavramın varlığı izafe edilenden kaynaklanır demek istiyorsun...

Şimdi bir daha bak bakalım anlamamışmıyız bay prof..:)

Neyse..

Ben iddia ediyorum madde atomlardam ibarettir..

Atomsuz madde yoktur..

Sizin bu savaşınız madde dışı varlıkları kabul etmeme direncinizin ürünüdür..

Çünki bunları kabul ederseniz Allahı da kabul etmiş olacaksınız..

Şu halde siz bunları asla kabu etmiceksiniz..

Ama kargalar bile gülüyor isme ve kavramlara madde diyenlere...

 

 

Saygılar-sevgiler..

Misafir Zıplayan Dana
Gönderi tarihi:

Sana laf anlatamayacağım...

Seni de torunuma havale ediyorum,zira sen bende havele yaratıyorsun...

Neden kavramlara takılıp kalıyorsun sayın zıplayandana..

Ben sana soruyormuyum neden danalığı seçtin diye..:)

O öyle alınmış ve öyle kalmış..

Belki nefsani bir boşluğun ürünü..

İnek Şaban gibi benim dana'lığım doğuştan.

Birde sende şunu sezdim karşındaki insanları sıksık anlamamakla suçluyorsun..

Acaba sebep anlamadığınızı belirten sorular olabilir mi?

Hayır anlamıyorum evet ama yazdıklarını değil seni anlaşılmaz kılan ne..? onu anlamıyorum....

Bu cümleyi kuran bir insanın anlama ve anlatma becerisi hakkında yorumlarını alabilir miyim?

Kendi cümlen,oku ve ne demişim diye düşün...

Çünki bunları kabul ederseniz Allahı da kabul etmiş olacaksınız..

Daha önce dediğim gibi böyle şeyleri asla tartışmam.

Benim "kul olma" ya da "kulluk etme";ya da birinin "kul olması" ya da "kulluk etmesi" gibi bir sorumun yok.İnanan birine lafım yok,sadece kendi inanıp da inanmayan yada başka inançlara küçümseyi sorular sorarak kendini ve fikrini yüceltmeye çalışanlaradır lafım.

Yani sana...

Daha önce açtığın topiklerde hep aynı şeyi yaptın,öğrenmek ister gib sorular sordun ama soruların içinde hep yerme ve "bu ne biçim inanç?" gizli sorusu vardı...

Bakarsan görürsün...

Gönderi tarihi:

Senin kulluk diye bir derdinin olmadığını zaten biliyoruz belirtmene gerek yok...

Benim öğrenmek istediğim diye birşey yok arkadaşım..

Sen bana ne öğreteceksin..

Herşey ortada değilmi...

Fiziki özellikleri olmayan şeylere madde diyen bir akıl bana ne öğretecek..

Bilimide güme götürdünüz..

 

 

Hadi hayırlısı..

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.