Φ YESHUA Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 28 Haziran , 2006 Merhaba, "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak" ülkemiz insanlarinin çogunlugunun tipik özelligidir! Mesela çok bildigimizi iddia ettigimiz "iZNiK Konsili" hakkinda temelsiz, saçma iddialarda bulunuruz! iZNiK Konsiliyle ilgili gerçegi ögrenmek isteyenlere: İZNİK KONSİLİ'nde NELER OLDU? Aryus adli bir kilise önderi M.S. 310 yillarinda: "Ogul (İsa Mesih) Baba'nin (Allah'in) bir yaratigidir. Önceden ezeli olarak mevcut değildi." diyordu. O zamanki Hiristiyanlar ise, Isa Mesih'in Allah'in Oglu oldugunu ve Allah'la e$it oldugunu kabul ediyorlardi. Aryus, görüşlerini inatla savunmaya devam ederken, Günden güne taraftar kazanmasi ise, "Aryusçuluk tehlikesinin" büyüyecegini gösteriyordu. ARYUS'A YANIT VERİLİYOR Aryus'la ba$layan İsa Mesih'in $ahsiyeti ile ilgili bu tarti$malar, ayni zamanda sözümona yeni bir ihtiyaci (!) da meydana getiriyordu: Bir Hiristiyan'in İsa Mesih'i nasil kabul etmesi gerektigi daha açik bir $ekilde anlatilmaliydi. Konsil, bunu da yapmaliydi. Yogun bir çali$ma ile Konsil, bir Hiristiyan'in gerek İsa ile ilgili ve gerekse diger temel inanç konularini daha açik bir $ekilde formüle eden, kisa ama önemli bir "İman İkrari" ya da "İnanç Bildirgesi" diyebilecegimiz "Credo"yu hazirladi. Bu "Credo" Aryus ve iki arkada$i di$inda herkes tarafindan onaylandi. Dünyanin hemen her tarafindan gelen 318 Episkopos sayesinde bu "İnanç Bildirgesi" hemen her kiliseye ula$tirilmi$ti. Belki bu $ekilde yanli$ fikirler, yanli$ iddialar azalir, gerçekler daha iyi anlaşilabilirdi(!). - İznik Konsilinde hazirlanan bu "İnanç Bildirgesi" $u $ekildedir: "Her $eye gücü yeten, görülen ve görülmeyen tüm varliklarin yaratani olan bir tek Baba Allah'a inaniyoruz.Bir tek Rab İsa Mesih'e de inaniyoruz; Allah'in Oglu, Baba'dan dogan, biricik ogul, yani Baba'nın öz varligindan olu$an, Allah'tan Allah, Nurdan Nur, gerçek Allah'tan gelen gerçek Allah, yaratilmiş degil, dogrulmuş, Baba'nin ayni öz varligina sahip olan, Kendi araciligiyla gökteki ve yerdeki her $ey yaratilmiş, biz insanlar için ve kurtulu$umuz için gökten inmi$, insan bedeni almi$ ve insanlar arasinda ya$ami$, SIKINTI çekmi$ ve üçüncü günde ölümden dirilmi$, göge yükselmi$ ,dirilerle ölüleri yargılamaya tekrar gelecek olan O'dur. Ve Kutsal Ruh'a da inaniyoruz.Buna kar$ilik, Rab İsa'nin mevcut olmadigi bir devre vardi, 'O dogrulmadan önce yoktu', hiç yoktan meydana geldi', Allah'tan ba$ka bir maddeden veya özden yaratildi', degi$ebilir' veya ba$ka bir hale gelebilir' diye ileri sürenlere gelince,kutsal, evrensel ve havarilerin yolunda olan Kilise, onlari lanetlemektedir." Bu "İnanç Bildirgesi" (dikkat edin Incil degil) daha sonra toplanan konsillerde geni$letilmi$ ve aralarinda bazi ufak tefek degi$iklikler olsa da, hala birçok Kiliselerde her gün okunmaktadir. Tabii İznik Konsili, bütün zamanını Aryus'a yanıt vermek ve "İnanç Bildirgesini" hazırlamakla geçirmedi: -Paskalya (İsa Mesih'in ölümden diriliş) bayramının her zaman pazar günü kutlanmasına karar vermiş -Din görevlileri ile ilgili bazı önemli (!) kararlar da almıştır. İznik Konsili'nden sonra Aryusçuluk önemli miktarda kan kaybetmişse de, sonra yeniden toparlanmaya başladı.Ancak Aryusçuluğun son temsilcileri, 6.ve 7. yüzyılda Katolik olunca, Aryusçuluk tarihe gömüldü. Gördügünüz gibi iNCiL'E EL SÜRÜLMEMi$TiR! iNCiL'iN içERiGiNE AYKIRI KARARLAR ALINMI$, O KADAR! KURAN'da, YAPILAN "YORUM" YANLI$LARINA DiKKAT çEKiLiYOR VE ELE$TiRiLiYOR, yoksa HiçBiR AYETTE iNCiL'iN "TAHRiF" EDiLDiGi YAZMAZ Ho$çakalin... Alıntı
Φ shankara Gönderi tarihi: 29 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 29 Haziran , 2006 İncil’in tahrif süreci İncil, esas itibarı ile Hz. İsa’ya Allah Teala tarafından vahyedilen ilahî bir kitaptır. Kur’an-ı Kerim, İncil’in Hz. İsa’ya vahyedilen ilahî bir kitap olduğunu defaatle haber verir. Yerli ve yabancı kaynakların ittifakla bildirdiğine göre Hz. İsa kendisine vahyedilen bu İncil’i ne kendisi yazmış ne de yazdırmaya fırsat bulabilmişti. Çünkü Hz. İsa’nın tebliğ hayatı hem oldukça kısa sürmüş (üç yıl), hem de bu dönemde çile ve meşguliyetler had safhaya ulaşmıştı. Bununla beraber, İsa’nın semaya yükseltilmesinden evvel kendisine iman eden havarîlerin sayısı on iki kadardı; ne var ki bunların çoğu okuma-yazma bilmiyordu. Dolayısıyla İncil’i yazma imkanı oluşmadı. Ayrıca ilk Hıristiyanlar, İsa’nın pek yakında geri döneceğini bekledikleri için İncil’i yazıya geçirme gereği duymamışlardı. Bu hususla ilgili diğer bir vakıayı daha zikretmek gerekir ki o da İncil’in yazılı bir kitap olarak gönderilmeyişidir. Tevrat Hz. Musa’ya yazılı olarak levhalar halinde indirilmişti, İncil ise tıpkı Kur’an-ı Kerim gibi yazılı metinler halinde nazil olmayıp, İsa’ya şifahen vahyedilmiştir. İsa’nın semaya yükseltilmesinden sonra hıristiyanlar sürekli onun geri döneceğini beklemişler, onun dönüşü gecikince hiç olmazsa akıllarında kalan İncil âyetlerini yazıya geçirme gayreti içine girmişlerdir. Ne var ki İsa’yı gören ve mesajını dinleyenlerin sayısı oldukça azalmıştı. Neticede ancak Hz. İsa’nın semaya yükseltilmesinden 30-40 sene sonra İnciller yazılmaya başlanabildi. Bu süre zarfında İsa’ya inananların sayısı kısmen artmış, hıristiyanlık az da olsa başka milletlere yayılmış bulunuyordu. Artık doğrudan İsa’yı dinleyenler veya İsa’nın tebliği kendisine ulaşanlar, hem kendi ihtiyaçlarını gidermek, hem de İsa’yı görmemiş ve İsa’nın tebliği kendisine ulaşmamış olanlara onun mesajını ulaştırmak istiyorlardı. Bu nedenle onlar, akıllarında kaldığı kadarıyla İnciller yazmaya koyulmuşlardır. İlk dönemlerde “Hatırat” da denen bu İncillerin sayısı çok fazlaydı. Muteber İncillerin (Matta, Markos, Luka, Yuhanna ve Mektuplar) sınırlandırılması, diğerlerinin apokrif/sahte sayılması ta dördüncü asrı buldu (325 İznik Konsili). Bu dört İncilden ilk üçü 60-80, Yuhanna ise 90-100’lerde yazıldı. Görüldüğü üzere hiçbiri Hz. İsa hayatta iken yazılamamıştır. Dikkat çekici bir durum da bu dönemde Grekçe dahi yazılan İncillerin günümüze ulaşmayışıdır. Zira elimizdeki en eski Grekçe İncil yazmalarının 4. asra ait olduğu bilinmektedir. Bu durumla ilgili olarak ayrıca ifade edilmesi gereken bir husus da şudur: İncillerin yazımı Hz. İsa’dan en az 30 yıl kadar gecikince Hıristiyanlık akidesi nerdeyse teşekkül etmiş; Hz. İsa’nın tanrılığı tartışılmaya başlanmış, Tevrat’ın kutsal metin olarak kabulü benimsenmiş, kurtuluşun İsa’ya bağlı olduğu iddia edilmiştir. İşin bir başka ilginç tarafı Hz. İsa Aramice konuştuğu halde dört İncil de Grekçe yazıldı. İlk İncil olan Matta’nın Aramice yazıldığı söylense de günümüze ulaşmamıştır. Bundan daha da ilginci, Hıristiyanlık tarihinde Matta ile Yuhanna incilinin yazarlarının Matta ve Yuhanna olmayıp onların yerine bu İncilleri başkalarının yazdığı iddiası ve tartışmasıdır. Hıristiyanlık alemi bizden farklı olarak Hz. İsa’ya İncil adında bir kitabın vahyedildiğini kabul etmez. Onlara göre ete-kemiğe bürünmüş yani insan suretinde bir tanrı olan İsa’nın bizzat kendisi vahiydir. Başka bir ifade ile İsa’nın her söylediği ve yaptığı vahiyden ibarettir. Dolayısıyla onların bu inançlarından şöyle bir netice çıkarılmıştır: Bu günkü İnciller, Allah tarafından vahyedilen âyetlerden ziyade İsa’nın söz ve davranışlarından ibarettir. Ne var ki bunda bile haddinden fazla eksiklik ve fazlalıklar vardır. Çünkü bu İnciller arasında ifade farkı, mana farkı ve hatta çelişkiler bulunmaktadır. Bunun da ötesinde aynı İncil’de bile birbiriyle çelişen ifadelere rastlanmaktadır. Bugün İncil adı verilen eldeki kitaplar, müslümanların anladığı manada vahiy eseri değildir. Onlar ilk devir havarilerinin ve onların öğrencilerinin sözlerinden ibarettir. Onlar nasıl inanmak istemişlerse öyle yazmışlardır. Hıristiyanlar ise, İncil yazarlarının Tanrı’nın ve Kutsal Ruh’un himayesi altında bu İncilleri yazdıklarına inanırlar. Böyle bir himaye olsaydı, İncillerde çelişki ve tutarsızlık görülmezdi. Batıda genelde Kitab-ı Mukaddes, özelde de Yeni Ahit içerisinde bulunan çelişkileri gidermek üzere Kitab-ı Mukaddes tetkik ve tenkitleri başlatılmıştır. Bu yeni bilimsel metoda göre Kitab-ı Mukaddes içerisinde Tanrı’ya ait olanla olmayan tespit edilecek, bu kitap tüm tutarsızlıklardan arındırılacaktı. Örnek vermek gerekirse bir araştırmaya göre Hz. İsa’ya ait olduğu söylenen 518 söz tespit edilmiş, yapılan tetkik neticesinde bu sözlerin tam 1544 farklı şeklinin olduğu görülmüş, tüm bu sözlerden ancak 18 tanesinin İsa’ya ait olabileceği belirtilmiştir. Yukarıda beyan edilenlere ek olarak dört İncil’de bulunan bazı tahrif belirtileri ve çelişkileri şöyle sıralayabiliriz: 1. Matta, Markos ve Luka İncillerine göre Hz. İsa’nın risaleti bir yıl, Yuhanna’ya göre ise iki yıldan fazla sürmüştür. 2. Davud’dan (a.s.) İsa’ya kadar geçen kuşakların sayısı Matta’ya göre 26 iken Lukaya göre 40’tır. 3. İncillerin bazı yerlerinde Hz. İsa’ya uluhiyet isnad edilirken bazı yerlerde de ona insanoğlu denmektedir. Bu ikisi arasında gözden kaçmayacak açık bir çelişki görülmektedir. 4. Hıristiyanlığa göre İsa çarmıha gerileceği sırada “Allah’ım! Allah’ım! Beni neden terk ettin!” diye Allah’a yalvarmıştır. Bu söz Tanrı İsa’nın ise, onun Tanrı olduğu halde kendini koruyamadığı anlaşılıyor. Peygamber İsa’nın sözü ise, onun Tanrı’yı hakkıyla tanımadığı anlaşılıyor. Çünkü bir peygamber “Allah’ım! Beni neden terk ettin?” demez. Bizim inancımıza göre ne İsa çarmıha gerilmiş, ne de böyle bir yakarışta bulunmuştur. 5. Matta, Hz. İsa’nın soy kütüğünü Hz. İbrahim’e kadar 40 kişi olarak verirken, Luka bunun 55 olduğunu söyler. 6. İncillerde Hz. İsa için sık sık “Allah’ın oğlu”, “Yusuf’un oğlu”, “Davudoğlu”, Ademoğlu” gibi ifadeler kullanılır. Bunların arasında açık bir çelişki vardır. 7. Markos incilinde İncil Allah’a, Romalılara Mektub kitabında ise İsa’ya nispet edilir. 8. Luka İncilinde bir yerde kurtarıcı Allah, diğer bir yerde de İsa olarak verilmektedir. 9. İncillerde Tanrının görülüp görülemeyeceği hususunda çelişkili bilgiler bulunmaktadır. 10. Bu İnciller, Allah Teala’ya nispet edilemeyeceği gibi İsa’ya da nispet edilemez. Allah’a nispet edilemeyeceğini, aslının korunamadığından, yazıya geçirilemediğinden, ortada üzerinde ittifak edilen ortak bir metin olmadığından vb. durumlardan anlamaktayız. Hz. İsa’ya nispet edilemeyişini ise bu İncilleri onun yazdırmayışından, onu dinleyen ve dinleyenleri dinleyenlerin yazdıkları İnciller içinde bulunan tutarsızlık, yanlışlık ve çelişkilerden anlamaktayız. Bu İncillerin Hz. İsa’ya ait olmayışının diğer bir sebebi de çarmıh olayının İncil metinlerinde geçmesidir. Çarmıhın İncillerde zikredilişi, bu İncillerin sonrakiler tarafından kaleme alındığını gösterir. Bu gibi çelişki ve tutarsızlıkların Allah’a nispet edilen bir kitapta bulunamayacağına, diğer taraftan bir peygamberin kendini tanrılaştırıp tanrıyı da insanlaştıramayacağına göre, Hıristiyan kutsal kitabının sonradan insan eliyle yazıldığı ve tahrif edildiği ortaya çıkmaktadır. Netice olarak; Bugün Hıristiyanların elinde bulunan farklı İncil metinleri yüce Allah tarafından gönderilen asıl vahiy ürünleri değildir. Çünkü Hz. İsa peygamberliği döneminde ne yazmış, ne de yazdırmıştır. O semaya yükseltildikten sonra, bazı öğrencileri İsa’dan dinlediklerini, İsa’nın öğrencilerinin öğrencileri ise hocalarından duyduklarını kendi metotlarına göre yazmaya başladılar. Böylece mübalağa etmeden söyleyecek olursak yüzlerce İncil metni ortaya çıktı. İşin içinden çıkmak maksadıyla oluşturulan komisyonda (325 İznik Konsili’nde) bu İncillerden 4 tanesi sahih, diğerleri sahte sayıldı. Ancak tartışmalar bununla bitmedi. Örneğin Barnaba ve Ebionitler incili sahte sayılan İnciller arasına dahil edildi. Halbuki bu İncillerde İsa’nın tanrı olmadığı, çarmıha gerilenin de o olmadığı, onun ancak Allah’ın kulu ve resûlü olduğu, ondan sonra bir peygamber geleceği ve Allah’ın bir olduğu bildirilmektedir. Bugün elde bulunan İnciller, Hıristiyan müntesiplerine yol göstermekten uzak bulunuyor. Geçmişte ve günümüzde en çok müslüman olanların hıristiyanlardan olması dikkat çeken bir husustur. Hıristiyanlar, özellikle teslis akidesini (tanrının Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’tan meydana geldiğini) kabul etmekte zorlanıyorlar. Bunu akıllarıyla izah edemiyorlar. Çünkü Allah’ın birliği akidesi Hz. Adem’den beri tüm peygamberlerde tartışma konusu bile yapılmamışken, Hıristiyanlıkta korkunç bir sapmayla üçlü tanrı anlayışının ortaya çıkması, insanları ikna edememektedir. Bugün dünya gündeminde insanlığın tüm dinî, akidevî ihtiyaçlarının yanında dünyevî, uhrevî ve ruhî gereksinimlerini tatmin edecek yegane kaynak Kur’an-ı Kerim’dir. Çünkü Yüce Allah İslam dinini tüm dinlere üstün kılmak ve nurunu cihana yaymak için göndermiştir. Bu dinin yeni tabirle yol haritasını Kur’an-ı Kerim belirlemektedir -http://www.ilkadimdergisi.com/190/kapak-muhammederdogan.htm- Alıntı
Φ Pantheaa Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2006 Bence öncelikle İznik Konsülünün falan savunmasını yapmadan önce; o Dört İncilin, birbirleri ile ayet ayet mukayeseli karşılaştırmasını bi yapın bakalım... Merak ediyorum ne göreceksiniz... Bence her Müslüman İncili ayrıntısı ile okuyup, hepsini birbiri ile ayet ayet karşılaştırmalı... Neye, niçin inanmaması gerektiğini bilmeli... Yoksa böyle bir çok Misyonere ve Ülkenin sonunda parçalanmasına engel olamıcaz... Önce yavaştan yavaştan inandırıyosunuz insanları çelişkilerinize, sonra o çelişkileri İmanlaştırıp inanılmaz bir körbağla saplantılı hale getiriyorsunuz... Niçhe'nin çok güzel bir lafı vardır "Hırisitiyanlığın güçlü olmasının tek nedeni, 2000 yıldır aynı şeyleri tekrarlamaktan usanmamış olmasıdır.". Hıristiyanlık hep çelişkilerini bile körbağla savunduğu için bu haldedir... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.