Φ şilan Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2005 Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2005 ZİLAN Bu kara yazgıdır Zilan; Topraksız olmak, yetim kalmak yetmezmiş kimin Sensiz de olmak kara yazgıdır kurban... Bilisen Kaç gece kaç gündüz adını sayıklamışam İçimden atamamışam Köçelerde yolunu gözlemişem El etmişem, işmar etmişem Sen gülmüş geçmişsen Zilan... Ne zaman büyümüşsen farketmemişem Ne zaman ellerin büyümüş Ne zaman gözlerin büyümüş Ne zaman bürünmüşsen kara çarşafa Bir gözlerin görmüşem ceylan kimin vurulmuşam. Sen gülmüş geçmişsen Zilan... Daracık köçelere sığmamış sevdam Seni Halilrahman'da sormuşam Anzılha'da Urfa kalasında Nemrut köşküne adını kazımışam Sen gülmüş geçmişsen Zilan... Şimdi gelin olisen telli duvaklı Yine gülü misen biye? Kara Şar'dan gelen deli oğlan deyi misen? Sevdanı içime gömdüm bilesen Bu kentin hampara taşlarına sır sakladım. Üç kuruşluk başlık parasına değer miydi Zilan... Bilirem dahlin yoktur bu işde. Töreler böyle demiş, yazgılar böyle çizmiş. Kim karşı gelmiş ki sen de gelesen. Atalar boynumuz kıldan incedir demiş... Her şafak seninle sökerdi Zilan. Sıcak yaz geceleri seninle eserdi. Ben siye şiirler okurdum. Sen biye Urfa türkülerini... Yediveren gülleri kimin açılırdın baharla Karakoyun deresinden çiçekler getirirdin. Önceleri inanmamıştım sevdiğine. Fakat anladım zamanla. Seni yitirmek kor kimin yaktı yüreğimi; Acımı anla... Kar ender yağardı Urfa'ya Sevdamız yağan kar kimin aktı. Hatırlı misen bir de tutkumuz Yağmurda "çömçe gelin" oynamaktı... Şimdi sen mi gelin olisen Zilan? Sevgin bir yanda Töreler diğer yanda Duydum ki "KUMA" olmişsen Akar suda saman çöpü gibi çaresiz Ve de köle kimin itaatkar, sessiz gidisen Oldu mu ya?... Kaçıncı asrını yaşamakta Harran'da toprak? Bu kenti terkediyem Zilan. Anzılha'da kutsal balıklar şahidim olsun ki, Bu kenti terkediyem... Yasak mayın tarlalarını, Kaçakda kol verenleri, Can verenleri terkediyem... Efsunlu akrepleri, çıyanları Urfa kalasında kenetlenen efsane şahmaranı Kümbetlerde barınan sahipsiz insanları, terkediyem. Körpecik bedenine uzanan hoyrat elleri itmediğin için Yıllardır söylenen ninniyi yazgı bellidiğin için Bu kenti terkediyem... Bu sana son satırlarım Zilan... Biliyem unutacaksan beni. "Unutmam" deme biye Davullar uranda unutmalısan. Yoksa nasıl yaşayabilir insan... Hani ağaçları çiçek açardı ya Hani Urfa divanı çalınırdı sıra gecelerinde. İşte ben Her çiçek açanda nar ağaçları Ve söylenende Urfatürküleri Seni ve gülüşünü hatırlayacağam... Bundan böyle cigaramda dumansın Kaçak tütünden sarılmış... Her içime çekişde ağun yakacak beni. Kendini düşünmedin, beni düşünmedin Sevdanı düşünmedin, çocuklarını düşün. Seni tutsak, beni esrik eden töreler; Çocuklarını da yakacak bir gün... Bu kara yazgı değildir ZİLAN... Topraksız olmak, yetim kalmak yetmezmiş kimin Sensiz olmak da kara yazgı değildir kurban... Bu çağlar boyu insanları kul eden Bağnazlıktır ki, yıkılacak. Bilisen ZİLAN. Sen görmesen de Ben görmesem de Ceylan gözlü çocukların görecek ZİLAN... Celal Ülgen Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2005 Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2005 Zilan Doğudan yükselen bir sisin içine yerleştirdim gözlerini Aynalar astım evimin bütün duvarlarına Gökyüzünü koynuma alıp Çobanyıldızıyla uyudum geceleri Biraz yıldız kırıntısı biraz ay tozuyla Memleket resimleri çizdim Torosları aldım götürdüm Harran Ovası'na Balıklı göl'e atılan gümüş renkli dileklerden Yeni baharlar satın aldım Nemrut'a Dünyanın yedi harikası yerleşti İstanbul'un semasına Yüzünü batıdaki denizlerde gördüm Tepetaklak çevirerek dünyayı Kardan güneşler yarattım Ekvator'a Hayal bu, Var mı karşısında diz çökmeyecek Yağmur yüklü bir buluta dur diyecek Kalın bir çizgi çekecek zamanın tam ortasına Var mı hayalin çiçekli perdesini yırtacak biri. Atımı sürüyorum viran kasabalara Yalnızlar şehrinden yalnızlara Sevda taşıyan bir yüreğim var benim Umut yüklüyorum göçmen kuşların kanadına Doğudan yükselen zılgıtlarda arıyorum sesini Ey koca coğrafya, sevdamı akıtıyorum nehir sularına Yürüdükçe seni hep yeni baştan buluyorum sevdiğim Bildiğim ne varsa yaşama dair döküp saçıyorum Çobanyıldızı oluveriyor gözlerin Seni memleket gibi seviyorum. Davullar çalıyor davullar Biri sürü geçiyor uzaklardan Yeni kuruyor elinde kınası bir gelinin Telli duvaklı şahinler uçuyor yaylalardan. Bütün yolların başında bırakıp Sonunda seni buluyorum Mavi boncuklar takıyorum alnıma Yanağımın çukurunda yeşeriyor hanımeli Çiçekler bastığın yerden açıyor dünyaya. Şehirleri terkedip sana geldim ben Küçük bir kasaba lokantasında Gözgöze içiyoruz ışığımızı Masada duran lüküs lambasında Hayalediyoruz kendi kasabamıza giden yolları Sevdiğim, sözcükler yetmiyor seni anlatmaya Ne Balıklı Göl'deki dilekler, Ne Nemrut'ta doğan gün Hiçbiri yalın değil sevdamız kadar Hiç biri gerçek değil yürekliliğimiz kadar. ZiLaN... Roj SterK Zilan Zilan sana şiirler yazıyorum Şehrin karanlık bucaklarında İsyanım yıldızlara sana değil Seni tadıyorum yıldızlarla. Zilan sana öyküler yazıyorum Köyüme giderken çakıllı yollarda Toz toprak başımda Anlatırım seni onlara Zilan sana imgeler kuruyorum Denizin mavi sularında Dalıyorum da Balıklarla yaşıyorum Zilan seni efsanelerde dinliyorum Mezopotamyanın keşfedilmemiş surlarında Yedi başlı canavar peşimde Kılıncımı temizliyorum Zilan sana canımı veriyorum Tanrıların arasında Okyanuslar taşmış Kendimi yavaşça ona bırakıyorum Rıfat Ertekin Alıntı
Φ CILGIN Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2005 merhaba zilan gercekten güzel siirleri cok sevıyorsun tşk ler biizmle paylaştıgın ıcın Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 14 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 14 Ekim , 2005 Sevme Beni Zilan Geceye okşanan ruhumun gizemle vurduğu çanla ışıyor gün teninin beyaz yamacına sen yine de sevme beni 'ZilaN' sevildikçe çünkü daha da iniyorum yalnızlığın bazaltına... akrep zemheri bir uğultu gibi dönüyor kulağımda özsuyun dalgasını yutan şehveti hayatın buğusuyla soyunuyor beyaz imgene şehrin bütün gölgelerinde yaklaşan kuytuluğu ayaklanıyor eylülün ve zaman yenik zamanla yenildik diyor mağrur görüntüsüyle yıkılan duvar kuyuları bütün kıyıları tek tek dolaştım hayat şiirden kanayıp dinmemek aşktan ibaret anladım kuyularda çocuklar kıyılarda kumsallarla ayaklanmış aşklar siliniyordu bağışlanmamış bir sunaktım kayıp lâhit ya da gecenin sol göğsünde kimsesiz unutulan. bir serenat dillenirdi şiirin ince mühründe saçta unutulan kadim kış ve keskin soğuk vardiyanın tene sürtünen sesiyle ayın kızıllığı der ki kifayet şiirde değil gecededir her şair bir gecenin artığı usun ilahi doğurganlığında açan gül sonbaharın sararttığı yaprağıyla geçeğendir geceye okşanan ruhumun tutkuyla vurduğu çanla ışıyor gün teninin beyaz yamacına ve üstüne toprak dökülmüş bir nehir akıyor parmaklarımdan besbelli yeni bataklık arıyor birileri sen yine de sevme beni 'ZilaN' şiirin ince mühründe sevgilim yankılı çocuk sesleri çağıldıyor Sen beni, bensiz yaşayabiliyorsun Ben beni, sensiz düşleyemiyorum... Roj SterK Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2005 Yüzüne Bakıyorum Sevgili(ZiLaN'a) Kalıtsal yorgunlukların sırası değildi biliyordum... Ama nedense içimde taşımaya çalıştığım umutlarım hep ağır geliyordu, yük oluyordu, sırtıma dayanılmaz ağrılar biniyordu... Kekeme muziplikler yeterli değildi yaşamda... biliyordum... Yüzüne bakıyorum sevgili... alnındaki çizgileri yollarıma benzetiyorum kahve fallarında hep kapalı çıkan... ellerimdeki çizgilerle yüzleştiriyorum... üç vakte kadar acılarım var diyorum... hayat çizgin uzun ama bendekiler sana kısa kalıyor diyor ve üzüyorum kendimi... Beden kaygısı taşımayan yorgunlukların sırası değildi biliyorum... ve hep bu yüzden kendimi acıtıyorum... Yüzüne bakıyorum sevgili... dudaklarının pembeliğinin ne kadar da yaşamsal olduğuna inandırıyorum kendimi.. dudağındaki yer yer oluşmuş ufak çatlakların üzerinde yürürken burkuyorum bileğimi... yine sana düşüyorum... her ve hep parantezlerinin içinde... Sorgulandığımda beni suçlu bulan soruların yorgunluklarını taşımanın sırası değildi biliyordum... Kaderist aşamalar kaydedilmiyordu günlük felsefelerde... ve ben asla fillozofu olmak istemedim adlandıramadığım duyguların... perdelerim güne kapatırken kendini oyuncular makyajlarını temizliyorlar... kırılgan otlar bitiyor ve sivri uçları duvarlarımdan açıyor gözlerini... durmuş saatim yine doğruyu gösteriyor... umarsızca koşuyorum... umarsızca acıtıyorum... Yüzüne bakıyorum sevgili... gözlerin.... evet gözlerinde kalıyorum... sırası değildi ama... biliyorum... bu sefer biliyorum...ZiLaN bu sefer biliyorum... Roj SterK Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 AÇELYAMA pembe yeşil güzelim açelya yakışır o başka yarınlara çiçeklenir coşar ışık suyla kırılgandır koyu karanlıkta açelyalar hep hatırlatır seni bana kısacık ömrün işte bir soluk gibi geldi geçti açelyan gibi hoyrat bir iklimdeydin yeşertmedi bütün ömrün gün görmeden öyle gelip geçti bir solukta sabahleyin alaca karanlık uyan artık doğan güne karşı okşayınca yüzünü usulca gençlik resmin düşmüştü aklıma o sabah birden ölümü görmüştüm yüzünde kısacık ömrün işte bir soluk gibi geldi geçti açelyan gibi hoyrat bir iklimdeydin yeşertmedi bütün ömrün gün görmeden öyle gelip geçti bir solukta denizin dibinde karanlıklar gibisin ışığın içinde saklıdır bilmezsin hayat artık sensiz akıp gidiyor senden habersiz sessiz pembe yeşil güzelim açelya yakışır o başka yarınlara çiçeklenir coşar ışık suyla kırılgandır koyu karanlıkta açelyalar hep hatırlatır seni bana kısacık ömrün işte bir soluk gibi geldi geçti açelyan gibi hoyrat bir iklimdeydin yeşertmedi bütün ömrün gün görmeden öyle gelip geçti bir solukta meral özbek Alıntı
Φ CILGIN Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2005 zilan yoldaş senin çıplak bedeninde kurşunlar dönüşür çiçeğe onurun bir dağ gibi direnir düşmanın soysuzluğuna duyduk senin çıplak bedeninden yükselen çağlayan sesini diyodun ki anam babam halkım dünyanın tüm halkları ve siz türk kardeşlerim örtün beni barikatlarda sokaklarda okullarda ve sevdalarda direnen onurunuzla örtün beni dağ çiçekleriyle kanımla suladığım toprağımla ulusumuzun emeğimizin ve insanlığın onuruyla örtün beni kardeşlerim ben türküm arabım irlandalı yahudi kızılderili kürdüm ben yakın beni salın küllerimi ağrı doruklarından anadolu'ya soysuzluğun bir daha yeşermeyeceği geleceğe taşıyın beni örtün beni Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2006 Zilan bir papatya gülümseyişinde beliri verdin Kokun bahar, kokun sevda toprak kokusu biraz çiğ, az yaban nasır tutmuş ellerin, bakışın az korkak, utangaç gülümseyişinde mahsumiyetin adı beliri veriyor hırçın ama kendi içinde suskun ama kendi yüreğinde fistanlı zilan hayallerinde sınır sanki zaruri gözüm... toprak kokulum tırnakları ojesiz, bakımsız, tokasız, parfümsüz sen şehir yosması da olamadın değil mi zilan? yüzüme bak olmayı ver ne olur...! ! ! sen çiğ kal birazda yaban ama temiz haykırmayı ver, sen suskun kal gözlerin konuşur sen anlat ben dinlerim zilan seher yeli kız yıldızlar nedir? boş ver sen bilmeyi ver onlar nasılsa saçlarına takılı durur dans bilmez disko da nedir bilmesin değil mi sen şehir yosması da olamadın değil mi zilan? kaldır başını gözüm yüzüme bak olmayı ver ne olur.! ! ! sen çiğ kal birazda yaban gözlerin konuşur sen anlat ben dinlerim zilan kalem de tutmasını bilmezsin sevgiyi, dürüstlükle sadakati yaz desem de yazamasın değil mi zilan varsın yazmayı ver onlar yürekte gözlerin konuşur sen anlat ben dinlerim zilan ne diyeyim başka bir şehir yosması da olamadın biraz çiğ birazda yaban değişme sakın, sana utanmak yakışıyor! sen konuş ben dinlerim zilan. Yaşar Aslan Alıntı
Φ CILGIN Gönderi tarihi: 23 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 23 Mart , 2007 ZİLAN Bu kara yazgıdır Zilan; Topraksız olmak, yetim kalmak yetmezmiş kimin Sensiz de olmak kara yazgıdır kurban... Bilisen Kaç gece kaç gündüz adını sayıklamışam İçimden atamamışam Köçelerde yolunu gözlemişem El etmişem, işmar etmişem Sen gülmüş geçmişsen Zilan... Ne zaman büyümüşsen farketmemişem Ne zaman ellerin büyümüş Ne zaman gözlerin büyümüş Ne zaman bürünmüşsen kara çarşafa Bir gözlerin görmüşem ceylan kimin vurulmuşam. Sen gülmüş geçmişsen Zilan... Daracık köçelere sığmamış sevdam Seni Halilrahman'da sormuşam Anzılha'da Urfa kalasında Nemrut köşküne adını kazımışam Sen gülmüş geçmişsen Zilan... Şimdi gelin olisen telli duvaklı Yine gülü misen biye? Kara Şar'dan gelen deli oğlan deyi misen? Sevdanı içime gömdüm bilesen Bu kentin hampara taşlarına sır sakladım. Üç kuruşluk başlık parasına değer miydi Zilan... Bilirem dahlin yoktur bu işde. Töreler böyle demiş, yazgılar böyle çizmiş. Kim karşı gelmiş ki sen de gelesen. Atalar boynumuz kıldan incedir demiş... Her şafak seninle sökerdi Zilan. Sıcak yaz geceleri seninle eserdi. Ben siye şiirler okurdum. Sen biye Urfa türkülerini... Yediveren gülleri kimin açılırdın baharla Karakoyun deresinden çiçekler getirirdin. Önceleri inanmamıştım sevdiğine. Fakat anladım zamanla. Seni yitirmek kor kimin yaktı yüreğimi; Acımı anla... Kar ender yağardı Urfa'ya Sevdamız yağan kar kimin aktı. Hatırlı misen bir de tutkumuz Yağmurda "çömçe gelin" oynamaktı... Şimdi sen mi gelin olisen Zilan? Sevgin bir yanda Töreler diğer yanda Duydum ki "KUMA" olmişsen Akar suda saman çöpü gibi çaresiz Ve de köle kimin itaatkar, sessiz gidisen Oldu mu ya?... Kaçıncı asrını yaşamakta Harran'da toprak? Bu kenti terkediyem Zilan. Anzılha'da kutsal balıklar şahidim olsun ki, Bu kenti terkediyem... Yasak mayın tarlalarını, Kaçakda kol verenleri, Can verenleri terkediyem... Efsunlu akrepleri, çıyanları Urfa kalasında kenetlenen efsane şahmaranı Kümbetlerde barınan sahipsiz insanları, terkediyem. Körpecik bedenine uzanan hoyrat elleri itmediğin için Yıllardır söylenen ninniyi yazgı bellidiğin için Bu kenti terkediyem... Bu sana son satırlarım Zilan... Biliyem unutacaksan beni. "Unutmam" deme biye Davullar uranda unutmalısan. Yoksa nasıl yaşayabilir insan... Hani ağaçları çiçek açardı ya Hani Urfa divanı çalınırdı sıra gecelerinde. İşte ben Her çiçek açanda nar ağaçları Ve söylenende Urfatürküleri Seni ve gülüşünü hatırlayacağam... Bundan böyle cigaramda dumansın Kaçak tütünden sarılmış... Her içime çekişde ağun yakacak beni. Kendini düşünmedin, beni düşünmedin Sevdanı düşünmedin, çocuklarını düşün. Seni tutsak, beni esrik eden töreler; Çocuklarını da yakacak bir gün... Bu kara yazgı değildir ZİLAN... Topraksız olmak, yetim kalmak yetmezmiş kimin Sensiz olmak da kara yazgı değildir kurban... Bu çağlar boyu insanları kul eden Bağnazlıktır ki, yıkılacak. Bilisen ZİLAN. Sen görmesen de Ben görmesem de Ceylan gözlü çocukların görecek ZİLAN... Celal Ülgen (Not: sayfanın altında Celal Ülgenin Balca'ya yazmış olduğu e-mektubu bulabilirsiniz..) Zilan'ın Şairi Celal Ülgen'den Gelen e-mektup ----------------------------------------------------- Değerli Dost ! Zilan şiirimi Ahmet Ertem'in uyarısı ile sayfanızda gördüm. Sevindim. Zilan 1968 Li yıllarda yazıl 1992 yılında yayınladığım Zilan /Sevda Çiçekleri adlı şiir kitabımda yer alan bir şiir. Bu şiiri Doğuanadolu ve Güneydoğuanadoluda okuyanlar var. Ancak ismimi bilmiyorlar. Önemli olan bir şiirin içeriğinin paylaşılmasıdır. Bu beni üzmüyor. Ancak teknoloji sayesinde iletişim kurabilme olanağı bulduğum için size ulaşmayı doğru buldum. Varlık dergisinde, Türkdili Dergisi'nde ve Güzel yazılar dergilerinde yayınlanan şiirlerimden bir kaçını daha size gönderiyorum. Sayfanızda "Bilinmiyor" sözcüğü yerine ismimi koyarsanız sevinirim. Selamlar. 17.Haziran.2000 ----------------------------------------------------- kendisinden gelen bu e-mektup'tan sonra daha önceden "BİLİNMİYOR" şeklinde belirttiğim "ŞAİR" kısmını kendi ismiyle değiştirdim. Şiirin önemli olan işlevinin PAYLAŞIM olduğunu düşünmesi çok sevindirici, kendisine teşekkür eder ve yaşanılan gecikmeden dolayı özür dilerim... Alıntı
Φ Evlin Gönderi tarihi: 17 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 17 Mart , 2009 CILGIN'A Bağışla beni şiir, Bu yıl da yeni yılın umut veren ilk şiirini yazamadım... Bu ayazda, sokakta evsiz barksız insanları düşündüm... Daha dün güneşe aldanıp da sürgün veren filizi; Kursağı boş sığınağına varamayan kuşu, Bir şiirde okyanusu üç yılda geçen serçeyi düşündüm... Dünyanın dört bir yanında ölüm gibi büyüyen açlığı; Bitmek bilmeyen savaşları, Acılı anaların daha da artacağını, Ölüm oruçlarını, acıyı, zulmü ve kan emicileri; İşbirlikçileri, itirafçıları, Yağlı urganlarıyla iftiracıları düşündüm... Yeni Hiroşimalara gebe dünyayı; İşkenceyi, kayıpları, katliamları, Zevki sefa içinde tepinen Kapitalizmin insan kanlarıyla besili hayvanlarını düşündüm... Üzüldüm, ağladım, tiksindim... Ve sıktım yumruğumu dağ gibi bir öfkeyle Kavgayı güzel eyleyen emeğin önünde saygıyla eğildim... Bağışla beni şiir, Bu yıl da yeni yılın umut veren ilk şiirini yazamadım... 1 Ocak 2001, Enfield Island Village, Londra, İngiltere Bülent ÖZCAN Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.