Φ suheda Gönderi tarihi: 10 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 10 Haziran , 2006 Fethullah Gülen için ilginç karar Mahkeme, beraatına karar verdiği Fethullah Gülen'in, iddianamenin aksine devlet yanlısı tutumu nedeniyle radikal terör örgütlerinden tehdit aldığına hükmetti ANKARA Milliyet Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, "Anayasal düzeni değiştirmek üzere silahsız örgüt kurmak" suçlamasıyla yargılandığı davadan beraat eden Nur cemaatinin önde gelen isimlerinden Fethullah Gülen'in "devlet yanlısı tutumu nedeniyle dini motifli radikal terör örgütlerince tehdit edildiği"ne hükmetti. Gülen hakkında eski DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından açılan dava, iddianamenin aksi bir yorumla sonuçlandı. 'Hoşgörü için çalıştı' 2003'te Şartla Salıverme Yasası kapsamına alınarak ertelenen davanın karara bağlanması yönündeki talebi reddedilen avukatlar, geçen mayısta Terörle Mücadele Yasası'nın (TMY) değiştiğini gerekçe göstererek yeni bir başvuru yaptı. Avukatlar başvuruya, Emniyet Genel Müdürlüğü'nden Bilgi Edinme Yasası yoluyla aldıkları bir yazıyı da ekledi. Yazıda, Gülen'in herhangi bir terör örgütünün kurucusu ve lideri olduğuna yönelik kanıt bulunmadığı, teröre karşı en sert tepkiyi verdiği, dinler arası hoşgörü için çalıştığı, Gülen ve kurduğu iddia edilen kuruluşların TMY kapsamında olmadığı kaydedildi. Avukatları Gülen'in İBDA-C, El Kaide gibi örgütlerce tehdit edildiğini öne sürmüştü. 'Açık bir beyanı yok' Yeniden yargılamada, savcı Salim Demirci'nin davanın erteleme kapsamından çıkarılmasına ve beraatla sonuçlandırılmasına yer olmadığı görüşüne rağmen, mahkeme Gülen'in beraatına karar verdi. Mahkemenin gerekçeli kararında, Gülen ile ilişkilendirildiği kuruluşların anayasal düzeni değiştirme amacının sabit olmadığı, Gülen'in bu hususa yönelik açık beyanının bulunmadığı ifade edildi. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 çabalarını takdir ettiğim bir insan,sonuçta eğitime katkıları büyük.. önceden de belirtmiştim.devlet kurma yada şeriat yanlısı bır nıyetleri olsa bunu kolay yaparlardı sanırım.. saygılar Alıntı
Φ DEĞİŞİM Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 May 28 2006, 09:34 AM Linkle: #1 sıkılıyorum bakış açımdaki darlıktan! ah bi bakabilseydim erdoğanın gözüyle dünyaya yada bush ' unkilerle, bill gates olmak vardı bir dakikalığına olsa bile, david backham acaba dünyayı meşindeki yuvarlak gibi mi görüyordu?... onlar ben olmak isterlermiydi ? benimde içine girdiğim genellemelerden sıyrılmak istiyorum;bu günü dünden farksız olmayan, parayı kadını arayan, edep sınırı tanımıyan, övülmeyi seven ama övülecek hiç birşeyi olmayan , herşeyi isteyen ama hiçbirşeyi hak etmeyen, ev ile iş arasında mekik dokuyan, ekmeği arslanın ağzında gören, arslan olan pısırıklıktan, tembellikten, sarhoşluktan kurtulamayan, kocaman hayalleri olan ama burnunun ucunu dahi göremeyen yada burnunun ucundaki siyah noktaya takılıp kalan ötesine geçemeyen, cismaniyete haps olmuş iskelet ve onun üzerine giydirilmiş etten pörsümüş ruhları olan her zaman sarı çizmeli mehmet ağa olarak kalacak bu insanları elimin tersi ile itiyorum! ufukları alabildiğine engin insanlardan bahsediyorum ben. hayatını dengeler üzerine otutturmuş yay ile ok arasındaki münasebeti çok iyi bilen, ikisinede hakim, hedefi 12 den vuran insanar kasttım. olmak yada olmamak gerçektende bütün mesele bu! hududun öteki tarafına geçebilme cesareti ve kararlılığını göstermek gerekiyor! Fethullah Gülen için ilginç karar Mahkeme, beraatına karar verdiği Fethullah Gülen'in, iddianamenin aksine devlet yanlısı tutumu nedeniyle radikal terör örgütlerinden tehdit aldığına hükmetti ANKARA Milliyet Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, "Anayasal düzeni değiştirmek üzere silahsız örgüt kurmak" suçlamasıyla yargılandığı davadan beraat eden Nur cemaatinin önde gelen isimlerinden Fethullah Gülen'in "devlet yanlısı tutumu nedeniyle dini motifli radikal terör örgütlerince tehdit edildiği"ne hükmetti. Gülen hakkında eski DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından açılan dava, iddianamenin aksi bir yorumla sonuçlandı. 'Hoşgörü için çalıştı' 2003'te Şartla Salıverme Yasası kapsamına alınarak ertelenen davanın karara bağlanması yönündeki talebi reddedilen avukatlar, geçen mayısta Terörle Mücadele Yasası'nın (TMY) değiştiğini gerekçe göstererek yeni bir başvuru yaptı. Avukatlar başvuruya, Emniyet Genel Müdürlüğü'nden Bilgi Edinme Yasası yoluyla aldıkları bir yazıyı da ekledi. Yazıda, Gülen'in herhangi bir terör örgütünün kurucusu ve lideri olduğuna yönelik kanıt bulunmadığı, teröre karşı en sert tepkiyi verdiği, dinler arası hoşgörü için çalıştığı, Gülen ve kurduğu iddia edilen kuruluşların TMY kapsamında olmadığı kaydedildi. Avukatları Gülen'in İBDA-C, El Kaide gibi örgütlerce tehdit edildiğini öne sürmüştü. 'Açık bir beyanı yok' Yeniden yargılamada, savcı Salim Demirci'nin davanın erteleme kapsamından çıkarılmasına ve beraatla sonuçlandırılmasına yer olmadığı görüşüne rağmen, mahkeme Gülen'in beraatına karar verdi. Mahkemenin gerekçeli kararında, Gülen ile ilişkilendirildiği kuruluşların anayasal düzeni değiştirme amacının sabit olmadığı, Gülen'in bu hususa yönelik açık beyanının bulunmadığı ifade edildi. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 f.gülen devletten büyük mü,güçlü mü,yapmayınız nerede evleri,arabaları zevk sefa içinde yaşayan birini elbet medya yakalardı çunku epey peşinde gezıyorlar sıbel canı yatak odasında görüntüleyen medya bunu mu açığa çıkaramıyor.. ben fettulahçı yada cu felan değilim,ama yapılan katkılarıda görmemezliğe gelemem saygılar Alıntı
Φ ademek Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Türkiyede popüler onca insan türkiyeyi sömürüyor yok ediyor onlar yargılanmıyor eğitime, türkiyeye yarar sağlayan türkiyeyi dünyaya tanıtan bu kişiye neden bu kadar saldırı yapılıyor benim aklım almıyor bu kişi türkiye için gerekli bir insan adamın hiçbir zararı yokki anlamıyorum. Bu arada bu zamanda sömüreceksin yok edeceksin dünyaya kötü örnek olacaksın bu zamanda senden iyisi yok Alıntı
Φ yeniceri Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 çok basit biri efendimize demişki ben seni çok seviyorum fakirliğe hazırlan biriside ben Allah ı çok seviyorum demiş ona da sıkıntıya hazırlan denmiştir hiçbir zararı yokki siz öyle sanın hocaefendinin çok büyük zararları zaten o yüzden bu kadar sıkıntı içinde ya mesela masonlara sebataylara çok zararı var onlar 2.Mahmut zamanından beri yani nerdeyse 250 yıldır sadece 50 60 okul açtılarlar biz ise en fazla 30 yılda türkiyede 300 okul açtık eğer yurt dersaneleride katsak bu sayı yaklaşık 2000 ni bulur ayrıca 180 ülkedede türk kolejleri var yani birde kıskanıyorlar neden bu kadar hızlı büyüyoruz çünkü biz herşeye gücü yetenin isteklerini yapıyoruz o da bize yardımcı oluyor benim annem yurddışına giden öğretmenleri sahabelere benzetiyor çünkü diyor sahabeler islamı yaymak için vatanlarını terk etti bu insanlarda aynı şey için islamı yaymak için aynı şeyi yapıyorlar vatanlarını terk ediyorlar Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 *** FETTULLAH DOSYASI - 1 "Ilımlı, alçakgönüllü uzlaşmacı.. Cumhuriyetin kurucusuna ve temel değerlerine karşı dikkatli.. Müslümanlığın çağa açık güzel yüzü.. Fethullah Hoca bu mu? Demirel’in elinden ödül almakta mutlu olduğu.. Kardeşi Şevket Demirel’in bir çırpıda 400 burs sağladığı.. Öpüşmeyi sevmeyen Ecevit’in öpüştüğü.. Sevgili Toktamış’ın elele tutuştuğu.. Basının saygın kalemlerinin övgüler düzdüğü Fethullah Hoca, gerçekten de bu mu? Onlar mı yanılıyorlar?.. Yoksa devletin üç ayrı güvenlik biriminin hazırladığı üç ayrı "gizli" rapor mu yanlış bilgilerle dolu? İlk rapor, Emniyet Genel Müdürlüğüne ait.. 10 Mart 1992 tarihli. Şu satırlar var: "Fethullah Hoca’nın Talebeleri adlı örgüt.. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti niteliklerini değiştirerek, yerin Şeriat düzenini getirmeyi amaçlamaktadır.. (Bütün bilgiler) Tam anlamıyla ideolojik literatürde illegal bir örgütlenmenin varlığını ortaya koymaktadır." Rapor, yasadışı gizli örgütün -devletin başka birimlerine olduğu gibi- polise de sızdığını anlatıyor. Sadece Ankara Polis Koleji’nde, öğrencilerden %50’sine ulaşmayı başardığını vurguluyor. İkinci rapor, MIT’e ait.. 22 Aralık 1996 tarihli "Liderler Zirvesi"ne sunulmuş. Abdullah Çatlı ile Fethullah Hoca’nın ilişkisi.. Haluk Kırcı’nın, Hoca’nın örgütü tarafından korunup kollanması.. Mehmet Ağar ile İbrahim Şahin’in, Hoca ile Özer Çiller arasında aracılık yapması.. Hoca’nın, Büyük Birlik Partisi’ne büyük oranda parasal destek sağlaması.. Asya Finans’ın gerçek kuruluş amacı.. Hoca’nın ABD ve bazı Amerikan örgütleriyle ilişkisi.. vb. Doğru mu, değil mi? üçüncü ve son rapor ise, Genelkurmay’a ait.. Ve, bu rapora göre: Seksen ilin valisinden yaklaşık otuzu Fethullah’cı.. Fethullahcı’ların 257 okulunda, 4 bin öğretmen, 40 bin öğrenci var.. Öğrenci başına yaklaşık 650 dolar harcama yapılıyor.. Bu büyük parasal kaynak legal (yasal) değil.. Hoca’nın, okulları Milli Eğitim Bakanlığı’na devredebileceği yolundaki sözleri sadece "takiyye".. Fethullah’cı grubun amacı, uzun vadede bir İslam devleti kurmak.. Ve, devletin üç ayrı güvenlik biriminin hazırladığı üç ayrı "gizli" raporu, şu hükme varıyor: Fethullahcı örgüt, "Türkiye’deki siyasal Islamacılar içindeki en tehlikelisi!.." Kaynak: Ahmet Taner Kışlalı, 15 Mart 1998: *tna *** Alıntı
Φ yeniceri Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 peki neden silahlı bir eylem yok bizim gazetemiz hep ödül alıyor sızıntı en çok okunan dergi efendim siz daha fazla ödül alan bir gazete yapın yani şuan zaman tasarımda dünya birincisi ve türk gazetesi siz daha iyisini yapın bende susarım o zaman Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 *** FETTULLAH DOSYASI - 1 Devamı... "Hocanın Okulluları". Tam 206 sivil toplum örgütünün desteğiyle geçenlerde yayımlanmış bir kitap var: Okuyun ve eğer dehşet içinde kalmazsanız, madalyayı hak edin! Kitap, korkularından ismini veremeyen iki gencin iki ayrı öyküsü.. Yoksul aileler.. Devşirilmiş zeki çocuklar.. uzanan "insan" eli.. Yavaş yavaş yıkanan beyinler.. Cumhuriyeti yıkmak için koşullandırılan bir gizli ordu.. Başkaları, işçiyi, esnafI, memuru elde etmeye çalışırken, tüm gücünü "başarılı öğrencilerin beyinlerini kendi felsefesi ile doldurmaya" yöneltmiş bir cemaat.. Anlattıklarının her satırı, noter kanalıyla belgelenmiş.. İmzalanmış.. Ve, "onlar yalandı, biz kandırıldık!" demeleri için kendilerine önerilen milyonlarca dolar iddiaları.. Olayın içyüzünü en yakınlardan bilen birisi olan Prof.Dr. Turkan Saylan’ı deyimiyle: "Adeta bir bilimkurgu yaşıyor gibiyiz.. Altımız oyuluyor!" O kitabı, bu ülkenin üzerindeki kara bulutlardan endişe eden herkes okumalı.. Ve, Fethullahcılık hakkında öne sürülenlerin ne ölçüde inandırıcı olup olmadığına, herkes kendi vicdanında karar vermeli! Refah seçmeni üzerinde araştırma yapmış olan birisi anlattı geçenlerde. Deneklerle yüz yüze yapılan görüşmelerde, en çok bir söz kendisini etkilemiş. ürkütmüş.. Kanını dondurmuş. "-Tavşanı karşısından yaklaşarak yakalayamazsınız.. Arkasından sessizce dolanmak, acele etmemek gerekir!" Refah’ın "acilciler “i karşıdan yaklaştılar. Takunyalarının tüm gurultusu ile.. Ve uyuyan tavşanI uyandırdılar. Sabırlı, yalınayak avcılar ise yollarına devam ediyorlar.. Köprüyü gecene kadar "ayıya dayı" demeyi sürdürerek.. Ve de, "Biz onları ehlileştiriyoruz!" diyenleri yavaş yavaş ehlileştirerek.. Anadolulular bilirler. Fare, insan kulağını çok sever. Uykuda iken yaklaşır. Kemirirken büyük özen gösterir. Acıtmaz, sadece tatlı tatlı uyuşturur.. uyanıp da yokladığınızda, elinize artık kulağınız gelmez, kan gelir.. Demirel, Ecevit.. Fethullahcı subayları kurtarmak için geçmişte çaba sarf etmiş olan Çiller.. Yılmaz.. Cindoruk.. Fethullahcıların yakın ilişki içinde olduğu öne sürülen Moon TarikatI’nIn, ABD’deki toplantısına koşan Baykal.. Basında, Fethullah olayını "Ilımlı ve olumlu İslam" olarak göstermek için çırpınan saygın kalemler, TV programcıları.. Olasılıklar zaten belli.. Ya kandırıldılar, ya yanıltıldılar.. Ya -parasal veya siyasal- cıklar ilişkisi içine girdiler.. Ya da Nurculuk ve Fethullahcılık ile -Pof. Şerif Mardin gibi- bir gönül bağı oluşturdular.. şimdi çok merak ediyorum.. Acaba bu somut gerçekler karşısında ne yapacaklar, ne diyecekler? Herkes kendi başına bir açıklama yapmak zorunda! Kaynak: Ahmet Taner Kışlalı, 15 Mart 1998: *tna *** Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 *** peki neden silahlı bir eylem yok bizim gazetemiz hep ödül alıyor sızıntı en çok okunan dergi efendim siz daha fazla ödül alan bir gazete yapın yani şuan zaman tasarımda dünya birincisi ve türk gazetesi siz daha iyisini yapın bende susarım o zaman Sayın yeniçeri; Neden silahlı eylem yok demişsiniz... Dosya ilerledikce bunların örneklerini bir bir göreceksiniz.! Şimdilik en azından iki örnek vermek istiyorum ardından Fettulah Gülen sizin sorunuzu yanıtlasın... Satır aralarından neden silahlı eylem yok sorusuna nasıl taşeron kullanıldığını herkes görüp anlayacak... Ahmet taner Kışlalı "Fettulahcılar dosyası"nı açtıktan kısa bir süre sonra,"Necip Hablemit oğlu'nun da "Fettulahcılar ve Hizbullahcılar" dosyalarını açıp bazı delillere ulaştıktan sonra öldürüldüklerini sağır sultan bile duydu ve biliyor... ve diğer öne sürdüğünüz soruların yanıtlarını da, bu dosya ilerledikce herkes gerçekleri görüp öğrenecek... Biraz sabredin ve Sorduğunuz ilk soruya Fettullah Gülenin "Pendik Camii'nde 1992 yılında yaptığı konuşmada" neler söyleyerek sizi yanıtladığını bir okuyalım isterseniz... ''Sürekli ittikaya (Allah'tan korkma) kendini salmış, kaptırmış, arayışına girmiş, yakalamış,(Allah korkusu nun) takvanın dahasını arayan derinliklerden daha derin kutsiler, Hz Muhammed Mustafa'nın askerleri, Hizbullah-Allah ordusu- Hizbullah-Allah cemaati- tabiri caizse Allah partisi, siyasi boğuşmalar, siyasi partiler karşısında Allah partisi. Bize Allah gerek Allah! Yunus diliyle bana seni gerek seni. Bu noktadan hareketle Kuran-ı Kerim'in tevhide nasıl parmak bastığını, nasıl hassasiyetle Allah'ı birleme, Allah'ın birliği noktasında kapıları birleştirme odağında olduğunu görürüz. Allah'ı birleyenler ve Allah'ı birlemede birleşenler: Ruhlar tıpkı bir kışlada bir araya gelmiş askerler gibidir. Bunlar aynı duygu ve düşünceyi paylaşıyorlarsa birleşirler. Aynı çizgi üzerinde omuz omuza verirler. Aynı duygu ve düşünceyi paylaşmıyorlarsa ihtilafa düşerler. Öyle omuz omuza verirler ki biraz adımını ileriye atsan, kendini Sahabi Cemaati (Muhammed'i görmüş ve sohbetinde bulunmuş mümin) indinde bulursun. Çünkü aynı frekansta çalışıyorlar. Frekans olunca; aynen siz Sahabi ile frekans içinde olursanız, aynı duyguyu paylaşırsanız, aynı onların heyecanını yaşarsanız, kalbiniz onların heyecanı ile atarsa, Bedir'in yamaçlarında dolaşırsanız, Uhud duygusunu beraber paylaşırsanız, Hudeybiye'de ellerinizi onlarla kaldırsanız ve kaldırırken elinizi üzerine koyacağınız elin Hz. Muhammed'in eli olacağını düşünürseniz, frekans tamam demektir. Rüyalarınıza girerler, hayal alemine girdiğiniz zaman sizi yakalarlar, misali levhalarla (yeşil bayraklarla) her yerde sizi kovalarlar, her köşe başında karşınıza çıkarlar. Bazen kendinizi onların tam ortasında görürsünüz. Bedir'i görürsünüz, onlarla beraber kılıç çalıyor ve dersiniz 'Ben 14 asır sonra geldim. Nasıl bunların içinde oluyorum?' Frekans birliği olursa, olursunuz. Duygu ve düşünce birliğine vardığınız zaman siz aynı ordunun erleri haline gelirsiniz ve ben bunu size anlatmaya çalışıyorum. Allah'ın askeri olduktan sonra, kutsiler ordusu olduktan sonra, Allah'ın kulu olduktan sonra, Hz. Muhammed'in erleri olduktan sonra zaman ve mekân onları ayıramaz. Cihat, bugün hemen herkesin anladığı şekliyle ilahi kelimetullah yolunda mücadele etmenin adıdır. Cihat sözcüğü, içinde bulunulan asır ve şartlara göre değişkenlik arz eden geniş kapsamlı bir kelimedir. Gün olur, mal-mülk her şey feda edilerek bu vazife yerine getirilir. Zaman gelir, yollar gider; bir can pazarına ulaşılır ve can alınır-can verilir.'' Gülen'in, Pendik Camii'nde yaptığı konuşma kaseti ortaya çıktıktan sonra dönemin yayın organlarında hangi yazılar çıkmış bir de ona örnek verelim...Daha devamı da var ama şimdilik bu kadar yeterli...Yavaş yavaş sindire sindire ilerliyelim...Hatta daha da kısa alıntılarla ilerlemekte yarar var uzun yazıları okumaktan sıkılanlar bile sıkılmadan okuyabilsinler... EBRU TOKTAR ANKARA - Başbakan Bülent Ecevit 'in Türk dili ve kültürünü yaydığı için övdüğü Gülen 'in Hizbullah'ı öven kasedi ortaya çıktı. Araştırmacı-yazar Ergün Poyraz tarafından bulunan kasette, Gülen'in ''Allah'ın askeri olduktan sonra, kutsiler ordusu olduktan sonra, Allah'ın kulu olduktan sonra, Hz Muhammed'in erleri olduktan sonra zaman ve mekân onları ayıramaz'' dediği saptandı Fethullah Gülen, 1992'de yaptığı konuşmada Hizbullah'ı 'Allah partisi' olarak tanımlıyor a övgü * Fethullah Gülen'in, her gün yeni mezar evleri çıkan ve vahşi öldürme yöntemleri belgelenen Hizbullah'ı, Pendik Camii'nde 1992 yılında yaptığı konuşmada; ''ruhları aynı kışlada bir araya gelmiş askerler''e benzeterek ''Allah cemaati, tabiri caizse, Allah partisi, siyasi boğuşmalar, siyasi partiler karşısında Allah partisi'' diye övdüğü belirlendi. Cihat da isteyen Gülen'in, ''Cihat için gün olunur, mal-mülk feda ediler, gün olur can alınır-can verilir'' dediği ortaya çıktı. İçinizden bazılarının bu konuşmanın çok yerinde ve doğru olduğunu söyleceğiniz malesef bir gerçek... Sadece hatırlatmam gereken şu.! O dönemin Şeriat kasaplarını övemekle,aynı ruhu taşındığını söylemekle, Fettullah Gülen'nin kendisi, Onun lideri olduğu Nur cemaati ve onları şu yada bu şekilde destekleyenler, hoş görenler, hoş göstermeye çalışanlar ile Şeriatçı kasaplar, taşeron katiller arasında ne fark vardır.? *tna *** Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Bu soru sadece sana Sedelina: Amerika neden bu kadar rahat bu çocukları öldürüyor sence... Hiç kimseden korkmadan neden öldürüyor bu çocukları???? şu anda süper güç konumunda,silah kapasıtesı çok yüksek,işte korkmamasının nedeni buuu kendi halkı olsun Avrupa halkı olsun herkes savaş karşıtı gösterıler yaptı ama kımseye kulak asmadı.. ne yani,fetullah g. desteği mi var diyeceksiniz.. Alıntı
Misafir seyrekler Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Ahmet Taner Kışlalı neden öldürüldü? Konuyu açan arkadaştan,bu sorunun cevabını vermesini bekliyorum.Gerçi arkadaşlar anlatmış birde sizin açınızdan dinleyelim. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 *** FETTULLAH DOSYASI - 1 Devamı... "Hocanın Okulluları". Tam 206 sivil toplum örgütünün desteğiyle geçenlerde yayımlanmış bir kitap var: Okuyun ve eğer dehşet içinde kalmazsanız, madalyayı hak edin! Kitap, korkularından ismini veremeyen iki gencin iki ayrı öyküsü.. Yoksul aileler.. Devşirilmiş zeki çocuklar.. uzanan "insan" eli.. Yavaş yavaş yıkanan beyinler.. Cumhuriyeti yıkmak için koşullandırılan bir gizli ordu.. Başkaları, işçiyi, esnafI, memuru elde etmeye çalışırken, tüm gücünü "başarılı öğrencilerin beyinlerini kendi felsefesi ile doldurmaya" yöneltmiş bir cemaat.. FETTULLAH DOSYASI - 1 "Hocanın Okulluları". ''Hoca'nin Gorunmeyen Yuzu: Okullari'' isimli kitaptan alıntılar: ''Bugun ortaya cikarak, yillarca birlikte yasadigim bu cemaatin aldatmacalarini ortaya koymanin altinda iki onemli neden var: 1. Onlarla birlikte oldugum sure boyunca yapilan baski ve zorlamalar sonucu, iki bucuk yil depresyon tanisiyla tedavi gormus olmam... Benzer bir durumu halen yasamakta olan bir diger ogrencinin babasini tanimam. 2. Din adina korkunc bir somuru duzeni kurarak, insanlari aldatan ve toplumu ortacag karanligina goturmek isteyen bu salgina, vatanini ve degerlerini seven bir kisi olarak dur diyebilmek... Okulun en basarili ogrencisi olarak 2. ve 3. siniflarda Imam-Hatip Ortaokullari bilgi yarismasinda yer aliyordum. Son sinifta okulun yakininda bir evde yasayan bazi agabeyler, bizimle ilgilenmeye basladilar. Bizi evlerine davet ederek, 'derslerimize yardim edeceklerini' soyluyor, ayrica bize cok hos ikramlarda bulunuyorlardi. 1989-90 ogretim yili boyunca evlerinde bize ders veren bu agabeyleri, siniftaki bir arkadasim araciligi ile tanidim. Saatlerce bize ders anlatir, bilmediklerimizi ogretir, bu arada sohbet ederlerdi. Bu agabeylerin, bizi calistirmalari karsiliginda maddi hicbir sey istememeleri bizim icin bulunmaz firsatti. Verdikleri derslere devam eden 6-7 ogrenciydik. Birgun geldi, 'neden boyle bize iyi davrandiklarini' sordugumuzda; 'Bizler okullarimizi bitirdigimizde ogretmen olmak istiyoruz. Sizlere ders anlatarak deneyim elde ediyoruz' dediler. Sozunu ettigim agabeyler, bana ilimli olmayi ogrettiler: Bizlere verilen egitimin amaci Imam-Hatip okullarinda da, Fethullah cemaatinde de ayniydi. Yani, Islami bir toplumu yaratmak... Islam devleti kurmak. Bu amaca ulasmada yol ve yontem farkliydi. RP ve onun gibi tanimlayabilecegimiz radikal gruplar , kendilerini soylem ve faaliyetleriyle ortaya koyarken; F. Gulen cemaati, cok daha yumusak ve ilimli bir goruntu cizmeye calisiyordu. Toplumsal tepki ve engellemeyle karsilasmamak icin, bize ogretilen yontem 'nabza gore serbet verme' anlayisi idi. Diger insanlar, 'Islamda kadinla tokalasmak haramdir' deyip kadinlarla tokalasmazlarken ve bir bakima zihniyetlerini acikca ortaya koyarken, bizim cemaatin elemanlari-insanlari tarafindan kabul gormek icin -kadinlarla birarada olmaktan kacinmazlar... Bu durumu baska bir ornekle daha aciklamak istiyorum: Mesela, Isik Evleri'nde kalan biz Nur talebeleri icin, coca-cola icmek kesinlikle haramdir. Fakat cemaate yeni girecek veya yeni girmis insanlarin evine gittigimizde, bize ikram edilen cola'lari, 'haram ' diyen agabeyler, bizden once davranir icerlerdi. Daima uyumlu ve ilimli bir goruntu vermek tedbir olarak vasiflandirilir. Agabeylerle oldugumuz 9-10 ay suresinde, bizden hicbir sey istemediler. Oylesine siki bir tedbir uyguluyorlardi ki, o insanlari onca sure taniyor olmamiza ragmen, namaz kildiklarini, Zaman gazetesi ve Sizinti dergisi okuduklarini, Fethullahci olduklarini anlamamistik. Bunlari, geriye donusumuzun artik olmayacagi bir zamanda ogrendik. Bu uzun zaman diliminde gazetelerini, kitaplarini, namazlarini, ibadetlerini bizden siki bicimde sakladilar. Daha sonra bu yontemi biz de ogrencek ve yeni gelenlere, bize ve dostlugumuza alisincaya kadar, hicbir sey belli etmeyecektik. Bu gizlilige, 'hizmette temel egitim' yani 'tedbir' deniyor. Cemaat mensuplarina herhangi bir onyargi ile bakilmamasi, onlarin tehlike olarak gorulmemesi icin, bu yonteme basvuruyorlar. Bu yontem 'Isik Evleri' icin cok gerekli. Ayrica, kamuoyu icinde cok olumlu bir goruntu veriyorlar. Gercek yuzlerini gostermezler. Bizi Izmir'e getiren ve o cok guvendigimiz agabeylerin gercek yuzunu gormeye basladik. Bize, kalacagimiz yurt icin cok guzel seyler anlatmislardi. Oysa, kalacagimiz yurt daha insaat halindeydi. Ve yurdun bitirilmesi icin, bizim de isciler gibi gunlerce calismamiz gerekiyordu. Bize, 'Ataturk Lisesi'nde okuyacaksiniz' demislerdi, oysa beni Buca Lisesi'ne, N'yi ise Sirinyer Lisesi'ne kayit yaptirdilar. Yeni yasam, yeni bir dunya...'' Donmemek uzere butun gemileri yakmis; butun belgeleri onlara vermistik. Okullara kaydimiz yapilmisti... Agabeyler de zaten bunu cok iyi biliyorlardi. Boylece ailelerinden cesitli vaatlerle kopartilmis, dunyayi tanimayan, hicbir sey bilmeyen bir suru zavalli cocuk... Artik, bu tarihten sonra bizim icin yeni bir yasam basliyordu: Fethullahcilik. Gercek boyle... Sonra da kati bir disiplin ve Said-i Nursi'nin ogretileri ile dis dunyadan tamamen kopuk, Fethullah Hoca'nin gorusleri dogrultusunda bir sisteme dahil ediyorlar, hizmete sokuyorlar... Bu cemaatin kendisiyle misyon edindigi 'Ilay-i Kelimetullah' yani Islami dunyanin her yanina ve her insanina goturmeye, Allah'in dini olan Islami ve anayasa hukmunde olan Kur'an-i Kerim hukumlerini hem fen hem de toplumsal yasamda etkin kilmaktir. Diger adiyla 'Kur'an hizmeti'.. Tedbir ise, Kur'an hizmetini yaparken bu hizmete hic kimse tarafindan zarar verilmesin, bu is yarim kalmasin diye alinan birtakim onlemlerdir. Bu onlemlere, diger adiyla takiyle ya da tev'il yoluna gitme de denir. Orneklemek gerekirse, cok ilimli ve yumusak gozukmek, kod isimleri kullanmak, yeni ogrencilerden uzun bir sure asil kimliklerini saklamak gibi... Kendine, 'Hakki tutup kaldirma' ya da 'Islami yeniden herseyi ile hem bireyin hem de toplumun tum yasamina etkin ve egemen kilma' diye tanimlayabilecegimiz bir misyon yukleyen bu cemaat, kod isim kullanmayi 'tedbir' acisindan zorunlu gormektedir. Nihai hedefe ulasana kadar, her yontem ve yol mubahtir. Bunun icine yalan soylemek de, insanlari aldatmak da girer. Yeter ki, 'hizmet' kesintiye ugramasin. Hizmet denilen calismanin en buyuk ozelligi, sessiz ve derinden olmasidir. Bu gizlilik de guclu oluncaya kadar devam edecektir. Gulen'in deyisiyle, bunun olcusu, 'Gelinen hicbir noktadan, hicbir guc tarafindan geri adim attirilmayacak kadar guclu olmaktir'. Cemaatin temel felsefesi budur... Agabeyler, kapmak icin ogrencinin evine tanisma yemegine gitiklerinde, sayet evin reisi icki iciyorsa, Agabey de ona eslik ediyordu. Bir defasinda arkadasimin evine gitmistik. Yemekte icki vardi; agabey, arkadasimin babasina katilmak icin orada icki de icti. Gozlerime inanamadim. Daha sonra, sordugumda, 'hizmet icin' dedigini hatirliyorum. Disarida entelektuel gorunmeye calisilir, pantolon giyilir, kravat takilirdi. Evlerde ise salvar giyer, sarik takarlardi. Yani disarida tedbir uygulanirdi... (*) (*) Gorustugumuz eski bir cemaat mensubu boyle bir olaya rastlanmadigini, disarda modern icerde salvar giyinmenin cok lokal bir davranis olmasi gerektigini belirtti. *tna *** Alıntı
Φ 2023 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2006 sevgili yeniçeri önçelikle şu okullar konusunu çok kısa geçeyim.sanırım yeterli olacaktır.ugandanın bilmem neresine okullar yapılıyor,tamam çok güzel de türk ve amerikan bayraklarının yanyana dalgalanmasını nasıl hazmediyorsunuz.ha yoksa muhterem hoca efendinize kucak açtığı için bir minnet borcu mu? neden bu kadar çabuk büyüdüğünüzden bahsediyorsun.çok basit.çünkü halkın en yumuşak karnı olan dini kullanıyorlar,sömürüyorlar.bu yolla ellerinde büyük bir potansiyel oluştu.nedir o? gençlik........ daha ortaokul sıralarından abiler denen muhterem zatlar geleceği parlak,zeki çocuklara musallat oluyorlar.anne baba hiçbirşey yapmıyorsa en azından dinini öğrenir diye çocuklarının abilere gitmesine göz yumuyor.işte sömürü burda başlıyor. daha sonra ne oluyor?çocuklar abilere o kadar bağlanıyorlarki (hani muhteremler ya)artık gözleri hiçbirşey görmüyor.abiler ne derse o.üniversite tercihlerini bile abilrin ağzıyla yapıyorlar.eğer hangi ilde zayıflık varsa çocuğu oraya yönlendiriyorlar.çok iyi puanla ankaraya istanbula gidebilecek kişileri antepe denizliye gönderiyorlar.o çocuk da gittiği yerin abisi oluyor.yani işleyiş mükemmel. çocukların çevresini etkiliyorlar.kutuplaşma yaratıyorlar.mesela bir tanesi bana abilerin yanına gitmediğim için ruhumu şeytanın esir aldığını söylemişti.yani kendinden olmayanlara bakış açıları bu. bir de anlattıkları dine gelelim.bu konuda hoca efendinin engin bilgileri var.papayı ziyaret sırasında ona"papalık misyonuna yardımcı olacağımdan kuşkunuz olmasın"diyebiliyor.papalığın misyonunun da dünyayı hristıyanlaştırmak olduğunu söylememe gerek yok sanırım. bir de övündüğünüz dergilerinize gelelim.aksiyon da sizin di mi?kapak konusu"insanlık onu bekliyor"olan dergi."o"ise hz.isa.başka bir sayıda da bir prof un açıklamalrı yine aynı dergide: insanlık hz.isanın etrafında birleşmelidir. işte bunların din anlayışı bu.diyalog faaliyetlerinden zaten hiç bahsetmiyorum...... sonuçta bütün bu insanların hizmet ettiği kişi muhterem hoca efendi.yani AJAN........ Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2006 *** FETTULLAH DOSYASI - 1 "Hocanın Okulluları". ''Hoca'nın Görünmeyen Yüzü: Okulları'' isimli kitaptan alıntılar: 2 Medya ile calisan Strateji Grubu Özellikle medya, Gülen cemaatine çok olumlu yaklaşıyor. Doğrusu cemaat, medyayı çok iyi kullanıyor. Başlangıçta, televizyonlarda ya da başındaki söyleşiler, özel olarak seçilmiş kişiler tarafından yaptırıldı. Bunlar anlaşmalı röportaj ve yazılardı. Bunlar nasıl yapılıyor? Bilinen şeyler bunlar... Çeşitli yöntemler var... Basında maddi ya da manevi çıkar temin etme geliyor. Cemaat, Fethullah Gülen’in temas edeceği, söyleşi veya TV programı yapacağı kişilerle ilgili olarak çok ayrıntılı bilgi toplar. Onları değerlendirerek, uygulanacak stratejiyi saptar. Zaten, kendilerine uygun önerileri kabul ederler. Medya ilişkileri ile çalışan, çok geniş bir strateji grubu vardır. Bunlar, yazılı ve görsel basınla iletişim kurmanın yani sıra, içlerinden bazılarını sürekli beslerler. F. Gülen cemaatinin çok uzun yıllar kapalı ve sessiz kalıp, sonra birdenbire kamuoyunun gündemine girmesi, kuskusuz, çok ince bir politikanın sonucudur. F. Gülen, 30 yıla yakin bir zamandır bu cemaati oluşturmuş. Hiçbir gazeteci, ciddi bicimde, bu cemaatin yetiştirdiği gençlerin dünyasına girmeyi düşünmemiş. Çok sağlıklı bir araştırma, bazı şeylerin Türkiye’de ne kadar ters gittiğini ortaya çıkarabilirdi. ''Nabza Gore şerbet vermek...'' Son günlerde cemaatle ve hoca ile ilgili haber söyleşiler çok arttı. Bizlere, zaten, 1998 yılı başı itibarıyla cemaatin çok önemli hale geleceği söylenmişti. Öyle de oluyor. Hele cemaatin ödüllerini alan Ünlü kişiler... Bugün yükselen radikal Islama karsı Gülen’i umut ışığı görenler, kısa zaman sonra ne denli yanıldıklarını anlayacaklardır... İstanbul Gazi Mahallesi'nde meydana gelen olaylar sırasında incinmiş olan Alevilerin, bir anlamda desteğini almak için, 'Ben de Aleviyim' diyor F. Gülen. Bunu ağabeylere sorduğumuzda, 'Hoca efendi, bu sözleriyle ne demek istedi?' dediğimizde, bize söylenen suydu: 'O Kızılbaşlara ulaşabilmenin, hareketimize engel olmalarını önlemenin yolu, biraz gururlarını okşamaktan geçer. Nabza Gore şerbet vermek gerekir. Hoca efendi, bunu yapmıştır.' Cemaat, Sünnilik dışında bütün mezhepleri kesinlikle reddeder ve dışlar. Doğu’dan gelmiş Safii mezhebindeki bazı arkadaşlar, zorla Hanefi yapıldılar... Takiyye, cemaatin temel felsefesidir. Kullanılan kod isimler, uzatılmış saclar, uzun favoriler, modern görünüşler, gerektiğinde kızların baslarını açmaya zorlanmaları, hep hedefe varmak için kullanılan göstermelik hareket ve aldatmacalardır... Oysa hizmette, sürekli olarak, yıllarca beyinlerimize 'cemaat dışında dost olmayacağı, cemaat dışındaki bütün insanların çok kötü insanlar oldukları' aşılandı. Burç FM, STV, Sızıntı, Aksiyon vs'den oluşan bu cemaatin medyası, propagandalarını yapmak ve kendilerini tanıtmak acısından çok önemlidir. Yayınlarda tarihi ve güncel olaylar çok değişik açıdan yorumlanarak verilmek istenen mesajlar topluma ulaştırılır. Ama bilir misiniz ki, bu yayınlar biz cemaat öğrencilerine yasaktır. Bizler STV, Burç FM'i izleyemeyiz. O yayınlardaki çağdaş bir konuşma, konuklarla sohbetler ya da müzik programları bizim kafamızı karıştırabilir diye... Çünkü yayınlar, cemaatin kamuoyuna yansıyan yüzü için özel olarak seçilmiş programlardan oluşur.(*) Cemaatte 'kadın sesi kesinlikle haramdır' fikri, ilk öğretilenlerin basında gelir. Oysa STV’ de Eser - Engin Noyan cifti birlikte program yapmaktalar. Hizmet evlerinde aynen STV gibi Burç FM'i de dinleyemeyiz. Ağabeylere sorduğumuzda, 'bu yayınların ehli dünya için olduğunu, topluma hoş görünmek, taraftar bulmak, kabul görmek için özel olarak hazırlandığını, bizler için hayırlı olmayacağını' söylerler. Öte yandan, zar zor geçinirken, bizleri mecburen Zaman ve Sızıntı gibi cemaatin yayınlarına abone yaparlardı. Yurt ve evlerde kalan herkesin bir görevi vardı; Zaman gazetesi, Sızıntı dergisi sorumluları gibi. Onlara kazandırdıkları her abone için, 'ahirette sana su kadar Huri verilecek ve sevap yazılacak' diyerek çalışmaları, gazete ve dergilerin tirajlarının arttırılması sağlanırdı. *tna *** Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 13 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 13 Haziran , 2006 *** FETTULLAH DOSYASI - 1 "Hocanın Okulluları". ''Hoca'nın Görünmeyen Yüzü: Okulları'' isimli kitaptan alıntılar: 3 IŞIK EVLERİ Fethullah Gülen 'in deyimiyle, (öğrencilerin/ağabey adı verilenlerin kaldığı-( F.B. ) yani 'Işık Evleri' cemaatin inanmış ya da ticari imkânlar sağlanmış esnaf ve işadamları tarafından finanse edilir. Cemaat için ağı genişletmenin yolu, yeni mali kaynak ve insan gücü bulmaktadır. Cemaatin birlik bütünlük içinde bir arada bulunup, amaçlarını gerçekleştirmesi için, yeni gelenlere manevi ve mukaddes değerlerin önemi benimsetilir. Ahiret hayatlarında elde edecekleri kazanımlar, sevaplar anlatılır. Önceleri Anadolu'daki esnaflarla başlayan, sonra büyük kentlere ve is dünyasına ulasan bu maddi yardımların birer Allah ve Peygamber hizmeti olduğu kabul edildiği için, cemaat bu konuda pek zorluk çekmez. (Bu yardımsever kişilerin) cemaatin, öğrencileri Ümmet rüyaları ile eğittiklerini bilmedikleri muhakkak. 'Hayırlı bir is' diyerek buna sarılıyorlar. Böylece, Türkiye’nin dört bir tarafında, ilçelere kadar uzanmış bu evlerde, okullardaki başarılı, zeki çocuklarla bağlantı kurulur. Genellikle okul birincileri seçilir. Bu nedenle, 'Isik Evleri', cemaate adam kazandırmanın en etkili yöntemidir. O evlerde görülen yakinlik, karşılık beklemeden yapılan yardımlar çocuk dünyamızda bizlere, o güne değin hiç sahip olmadığımız duyguları, heyecanları yaşatır. Ancak cemaate girdikten ve cemaatin bir küçük üyesi olduktan sonra müthiş bir değişim baslar. Bir askeri disiplinle, öylesine katı kurallarla yasamaya başlanır ki, dayanmak çok güçtür. ... Yurt belletmeni, beni, sabah namazına kaldırdı. Ustum acık olduğu için çok üşürdüm. Bir de sabahları buz gibi suyla abdest alırdık. Bir keresinde abdest almak istemedim. Belletmen, zorla beni suyun altına soktu. Ondan sonra hasta, sinüzit oldum... ... Yatsı namazı ve tesbihattan sonra, ev imamının sohbeti vardır. Sonra Nur Risaleleri ve F. Gülen’in kitapları okunur, kasetleri izlenir. Haftada en az (biz öğrenciler için özel olarak hazırlanmış) 3 kaset video izlenir. İslam’ın nasıl yeniden yönetime hakim olacağı, özlenen Ser-i düzenin topluma faydaları ve benzeri hedefler tekrarlanır. Ya da Hoca’nın yeni çıkan bir kitabi sayfa sayfa okunur. Ev imamı tarafından yorumlanır. Hepsinden sınav yapılır. Mecburi yarışmalar düzenlenir ve kazananlara, yine Hoca’nın başka bir kitabi verilir. Evler çok güzel döşenmiş, her türlü imkanı olan evlerdir. Ev imamı, öğrencilerle sürekli toplantı halindedir. Dikkati çekmek için, toplantılar herkesin uykuda olduğu zamanlarda yapılır. Sıkı istişare içindedirler. Eve gelen öğrenciler kıvama gelmişse, onların planlaması yapılır. Zaman gazetesinin promosyonu için çalışılır. Her evin imamı, abone bulmak konusunda yarış içindedir. *tna *** Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 13 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 13 Haziran , 2006 *** FETTULLAH DOSYASI - 1 "Hocanın Okulluları". ''Hoca'nın Görünmeyen Yüzü: Okulları'' isimli kitaptan alıntılar: 3 IŞIK EVLERİ Fethullah Gülen 'in deyimiyle, (öğrencilerin/ağabey adı verilenlerin kaldığı-( F.B. ) yani 'Işık Evleri' cemaatin inanmış ya da ticari imkânlar sağlanmış esnaf ve işadamları tarafından finanse edilir. Cemaat için ağı genişletmenin yolu, yeni mali kaynak ve insan gücü bulmaktadır. Cemaatin birlik bütünlük içinde bir arada bulunup, amaçlarını gerçekleştirmesi için, yeni gelenlere manevi ve mukaddes değerlerin önemi benimsetilir. Ahiret hayatlarında elde edecekleri kazanımlar, sevaplar anlatılır. Önceleri Anadolu'daki esnaflarla başlayan, sonra büyük kentlere ve is dünyasına ulasan bu maddi yardımların birer Allah ve Peygamber hizmeti olduğu kabul edildiği için, cemaat bu konuda pek zorluk çekmez. (Bu yardımsever kişilerin) cemaatin, öğrencileri Ümmet rüyaları ile eğittiklerini bilmedikleri muhakkak. 'Hayırlı bir is' diyerek buna sarılıyorlar. Böylece, Türkiye’nin dört bir tarafında, ilçelere kadar uzanmış bu evlerde, okullardaki başarılı, zeki çocuklarla bağlantı kurulur. Genellikle okul birincileri seçilir. Bu nedenle, 'Isik Evleri', cemaate adam kazandırmanın en etkili yöntemidir. O evlerde görülen yakinlik, karşılık beklemeden yapılan yardımlar çocuk dünyamızda bizlere, o güne değin hiç sahip olmadığımız duyguları, heyecanları yaşatır. Ancak cemaate girdikten ve cemaatin bir küçük üyesi olduktan sonra müthiş bir değişim baslar. Bir askeri disiplinle, öylesine katı kurallarla yasamaya başlanır ki, dayanmak çok güçtür. ... Yurt belletmeni, beni, sabah namazına kaldırdı. Ustum acık olduğu için çok üşürdüm. Bir de sabahları buz gibi suyla abdest alırdık. Bir keresinde abdest almak istemedim. Belletmen, zorla beni suyun altına soktu. Ondan sonra hasta, sinüzit oldum... ... Yatsı namazı ve tesbihattan sonra, ev imamının sohbeti vardır. Sonra Nur Risaleleri ve F. Gülen’in kitapları okunur, kasetleri izlenir. Haftada en az (biz öğrenciler için özel olarak hazırlanmış) 3 kaset video izlenir. İslam’ın nasıl yeniden yönetime hakim olacağı, özlenen Ser-i düzenin topluma faydaları ve benzeri hedefler tekrarlanır. Ya da Hoca’nın yeni çıkan bir kitabi sayfa sayfa okunur. Ev imamı tarafından yorumlanır. Hepsinden sınav yapılır. Mecburi yarışmalar düzenlenir ve kazananlara, yine Hoca’nın başka bir kitabi verilir. Evler çok güzel döşenmiş, her türlü imkanı olan evlerdir. Ev imamı, öğrencilerle sürekli toplantı halindedir. Dikkati çekmek için, toplantılar herkesin uykuda olduğu zamanlarda yapılır. Sıkı istişare içindedirler. Eve gelen öğrenciler kıvama gelmişse, onların planlaması yapılır. Zaman gazetesinin promosyonu için çalışılır. Her evin imamı, abone bulmak konusunda yarış içindedir. *tna *** Emperyalizme, sömürü düzenine gözü kapatılmış asker yetiştiriyorlar. En kararlısı da milli ve dini duygu taşıyan askerler oluyor. Alıntı
Φ gugukcuk Gönderi tarihi: 13 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 13 Haziran , 2006 Fetullah Gülen'i mevlüt yayınında seyrettiğimde hakikaten küçük dilimi yutacaktım.Mimiklerini bu kadar iyi kullanan kişilerin sayısı toplumda çok azdır. Manevi bir güç sağlamıştır.o veya bu şekilde olmasının hiç önemi yoktur.Bu tip örnekler gelecekte de olacaktır. İnsan kendisine güvenmedikçe ve yaşamın ortasında olduğunu görmedikçe bu tip kişilerin tuzaklarına düşecektir. Duygusallıklarla beslenen her idol,zamanını doldurduğunda yokolacak ve yerine daha yenileri gelecektir. Ne zaman matematiğine güvenen ve doğruları benimsemiş insanların oluşturduğu toplumlar oluşacak işte o zaman herşey yerine oturacaktır. Bugun dini konular olacak,yarın ufo ile ilgili tarikatlar doğacak,daha sonra siber tanrı kavramları oluşacak vs.vs.vs İnsan Dogar büyür yaşar ve ölür.Bu çizgide bircok olumlu ve olumsuz koşullardan geçer.Ne öncesi ne de sonrası vardır.Bu doganın olağanüstü şifresini hiçbir şey kıramaz.zaten kırıldığında canlı diye bir kavram yoktur.İdeolojilerde yoktur dinlerde yoktur.Asıl üzücü olan bu kadar basit bir çizgiyi ideolojileştirerek bunlardan çıkar sağlamaktır. Bu fikri sindirebilmiş bir toplumda,cana kast,doğaya kast zaten olmaz.Neşe paylaşım ve sevgi oluşur.Tıpkı bir düğün gecesinin yıllarca uzunluğu gibi. "Sokrat ın öğrencisi atina'yı yöneten otuzlar meclisinin kararını -hocam otuzlar meclisi sizi ölüme mahkum etti değince sokrat"ın cevabi fevkadale didaktikti. -hayatta onları Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 14 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 14 Haziran , 2006 *** FETTULLAH DOSYASI - 1 "Hocanın Okulluları". ''Hoca'nın Görünmeyen Yüzü: Okulları'' isimli kitaptan alıntılar: 4 IŞIK EVLERİ ''Kutsal cemaatten olmak...'' Bir kere, beyinlerimize su ana fikir sanki kazınmıştır: 'Bu cemaatten olmak çok büyük bir nasiptir. Yani öyle bir kısmettir ki, herkese nasip olmaz. Allah’ın ancak çok şanslı ve seçilmiş kulları, bu cemaatin bireyleri olabilir. Bu kutsal cemaatin manevi bir misyonu var'... Ayrıca, sürekli olarak cemaatin çok büyüdüğü ve hayatta ne olmak istersek -kaymakam, vali, polis, öğretmen- olabileceğimizi ya da nerede ve nasıl bir is kurmak istiyorsak, cemaatin hemen yardim edeceğini soyluyorlardı. Cemaatin sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada yayıldığını ve çok güçlü olduğunu söylüyorlardı. Eğer cemaate karsı olumsuz bir davranışınız olursa, hizmeti sekteye uğratacak bir şey yaparsanız, en basta 'şefkat tokadı' yersiniz. Allah’ın kapısına sırtını dönmeniz ve Allah’ın da size sırtını dönmesi... Peygambere karsı gelmeniz... Bunun sonuçları ne olabilir? Bu tür öyle korkutucu şeyler anlatılır ki, inancı olan bir insan için bunlara tahammül edilemez... Eğer cemaate karsı çok büyük bir şey yaparsanız, hizmette küçücük bir hata yapmış olursanız, Allah başınıza öyle husumetler getirir ki, ne dünyada ne de ahirette belinizi bir daha doğrultamazsınız. Şefkat tokadını muhakkak yersiniz... Cemaat, çok net söylemek gerekirse, ana hatlarıyla: 1) Işık Evleri ve yurtlarda yetiştirilen, Fethullah Gülen 'in deyisiyle, 'Işık Süvarileri' yle yeni bir toplum yaratmak... Altın Nesil denen, bu yetiştirilen gençlik, cemaatin ana hedefleri çerçevesinde yeni bir toplum yaratacaktır. 2) Yaratılan yeni toplumda İslami düzen hakim olacaktır. Bu da laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ni sona erdirip, yerine Şeriat kanunlarının geçerli olacağı, İslami devleti kurmakla gerçekleşecektir. ... Yetiştirilip, kendilerini Altın Nesil denilen yeni nesil, Atatürk’e, devrimlerine ve onun eseri olan Cumhuriyet'e düşmandır. Onunla hesaplaşmak üzere yurt, kolej ve Işık Evleri'nde eğitilmişlerdir. Şeriat düzeni arzulayan tek tip insanlardan oluşan yığınları oluşturur... Yani bir kul oluyoruz. Artik hangi yöne sürüklenirsek, nereye götürülürsek oraya gidiyoruz. Sormayan, sorgulamayan, kendine söylenen her şeye rıza gösteren, itaat eden kişi oluyoruz. Ağabeyler ne derse, itirazsız kabul edeceksin... *tna *** Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2006 *** FETTULLAH DOSYASI - 1 "Hocanın Okulluları". ''Hoca'nın Görünmeyen Yüzü: Okulları'' isimli kitaptan alıntılar: 5 IŞIK EVLERİ Orduya yönelik siyaset Fethullah Gulen ve cemaati; planlı sürdürdükleri çalışmalarının önünde engel olarak hep orduyu görmüşlerdir. (Orduyu) ele geçirme hep başarısızlıkla sonuçlanınca, Fethullah Gulen, su anda orduya yönelik su politikayı izlemektedir: 1) Orduya hoş görünme (bu arada hizmet çalışmalarını yine sessiz ve derinden devam ettirme) 2) Askeriyeye karsı bazı politikacılardan alınmış tavizlerle polisi güçlendirme (Asker-polis denkliğini oluşturmaya çalışma).. Ordunun istediği zaman ihtilal yapabilme ihtimalini önlemenin yolu ya da orduyu ele geçirmek ya da böyle bir güç dengesi oluşturmakla sağlanabilir (polis kolejlerine girmek, öğretim üyelerini özel olarak seçtirmek ve cemaate bağlı polisleri daha öğrencilik yıllarında etkilemek, hizmete sokmak).. Nitekim basına yansıyan pek çok olay, cemaatin polis camiasında oldukça etkin olduğunu göstermiştir. Kati hizmet anlayışı içinde yetiştirilen bu polisiye kuvvet, gerektiğinde silahlı bir güç olarak ordunun karsısında yer alabilir diye düşünülmüştür. Fethullah Gulen, ordu konusunda o kadar hassastır ki, askerin almış olduğu her olumsuz karar, onu hasta eder, yataklara düşürür... İdari ve siyasi kadrolardaki müritleri, ona tehlikeli durumları (darbe vs-FB) ihtimalleri çok kısa zamanda ulaştırıyorlar kuskusuz... ... Hizmet, askeriyeye çok büyük önem vermektedir. Su anda Hizmet'in hedefi askeriyedir. Bu kurumu da ele geçirirlerse, Türkiye çok büyük bir kaosun içine sürüklenecektir. Hizmet devamlı olarak, uygun kişiliğe, asker kişiliğine sahip sır vermeyen elemanları seçer ve eliyle askeriyenin içine koyar. Bunlardan biri de bendim. Ancak birkaç arkadaşımız, daha sonra askeri okullarda fark edilerek okuldan uzaklaştırıldılar. Bizleri, askeri okullarda kendimizi belli etmememiz için özel olarak eğitirlerdi. Mesela, gözlerimizle namaz kılardık.... *tna *** Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2006 242*** FETTULLAH DOSYASI - 1 FETHULLAH GÜLEN DAVASI İddianamesinden Alıntılar: 1 BİR NUR TALEBESİNİN ANLATIMLARIYLA FETHULLAHÇILIK: 1-Fethullah GÜLEN: Romantik bir insandır. Cemaatin yayın organlarındaki yazılarından ve hatta Sızıntı Dergisi’nin orta sayfasındaki şiirlerinden bunu anlamak mümkündür. Cemiyet bireylerinin büyük çoğunluğunun gözünde “Mehdi” yani son kurtarıcıdır. Yanlış yapacağını tahmin etmezler. Çünkü duyumları öte taraftan almaktadır. İnsan ötesi bir yaratık olarak tanıtılır. Biz zamanında buna inanmıştık. İnsan ötesi bir yaratığında her dediğine inanılır çünkü siz kirlisiniz, günaha batmışsınız. Ama o, yani lider, sizin çok üstünüzde, sizin ulaşamayacağınız bir noktada, size ötelerden haber getiren bir insandır. Cemaatin ana liderinin Peygamber, fikir liderinin Said-i Nursi, günümüzdeki liderinin ise Fethullah GÜLEN olduğu empoze edilir. 2-Cemaat üyelerini birbirine bağlayan temel öğeler: Teşkilatı ayakta tutan üste itaat, üstün dediklerini sorgulamadan yapmaktır. Ayrıca cemaat üyelerini bir arada tutan diğer büyük bir olgu histir. Duygusal birlik cemaat üyelerini birbirine yapıştırıcı yapışkan gibidir. Lidere rabıta, yani tam bağlılık çok önemlidir ve ana unsurlardan birini teşkil eder. Batı toplumlarında Rönesans’tan sonra sistemler ve düşünceler, doğu toplumlarında ise eski zamanlardan beri kişiler, bireyler tarihi şekillendirmiştir. Onun için lider kavramı o cemaatin birlikteliği ve devamı için çok önemlidir. 3-Cemaatin görevleri, nihai hedefi, geleceğe bakışı: Unutulmamalıdır ki Fethullah GÜLEN’in nihai hedefi ve rüyası, Fethullahçılar’ın son gayesi Türkiye liderliğinde İslam Birliği ve tanrının sözünün içtimai hayata egemen olmasıdır. Şifre kendisinin ifadesi ile üç kelimelidir. İman-hayat-iktidar. Said-i Nursi onlara göre imani dirilişi sağlamıştır. Bu safha, imamı hayata geçirme ve yaşama safhasıdır. Altın nesil de iktidarı sağlayacaktır. Cemaatin tüm çabası Türkiye’de ki siyasal ve ekonomik güç dengelerinde söz sahibi olmak ve rant ortaklıktır. İnsanlara yaklaşırken "Liberal İslam" anlayışı ile hareket etmekte, İslam’ın siyasal yüzünü göstermekten çok, tüm insanları kucaklayan bir hoşgörü felsefesi olduğu lanse edilmektedir. Üniversitede hedef olan çalışmanın bir kolu, gençlere cemaatin herhangi bir şekilde Türkiye’de laik demokratik düzeni bozacak bir hareket olmadığını, Türk insanını bir eğitme hamlesi olduğu imajı verilmektedir. Bu propaganda için özel olarak hazırlanmış kasetler de mevcuttur. Mesela Türk Cumhuriyetlerinde açtıkları okulların ve orada yetişen çocukların Türk kültürünü nasıl öğrendikleri konusunda hazırlanmış video kasetleri vardır. Ama bu gençlere rehberlik faaliyetleri adı altında cemaat öğretisinin götürüldüğünden bahsolunmaz. 4-Örgütlenme usul ve esasları: Cemaat tek tip insan yetiştirme gayreti içindedir. Gerçi 1990’lı yıllarda tahminlerin üstünde büyüdüğü için bu amaç biraz sekteye uğramıştır. Hedef kitle, ortaokulun son sınıfındaki ve liselerdeki gençlerdir. Çünkü gençlerin en cahil olmakla birlikte, en idealist oldukları devir odur. Çocuğun aile durumu ve kişisel durumuna göre aylarca dinle ilgili bir şey söylemeyebilirler. Yapılan şey bu gençlere bir ağabey gibi davranmak, ona derslerinde yardımcı olmak ve geleceğe ait planlarda yol göstermektir. Yeterli konuma gelindiğinde cemaatin öğretisi verilmeye başlanır. Genç, evinde ne kadar sorumlu ise başarı oranı o kadar yüksektir. Fethullah GÜLEN’in gösterdiği doğrultuda ana hedef büyümedir. Bunun da yolu okulların etrafında örgütlenmeden geçer. Büyümenin iki kolu vardır: Okuyan gençler ve esnaftır. Gençler, cemaatin insan kaynağı, esnaf ise lojistik ve para kaynağıdır. Fethullah GÜLEN’e göre cemaatin lokomotifi Anadolu insanı ve himmetidir. Hiçbir dış katkı yoktur. Belli bir zamana kadar cemaatin ana hedefi eğitim olduğu için, hep öğretmen yetiştirmeye çalıştılar. Cemaat büyüdükçe bu ihtiyaç yerini diğerlerine bıraktı. Bu gün saatçisinden, mühendisine kadar herkesi yetiştirme gayreti içindeler. Ama ağırlık halen eğitim ve öğretmenler üzerinedir. Çünkü gençler ile oluşan tek meslek grubu öğretmenliktir. Harp okullarına ve Askeri Liselere sokulacak çocuklar bir gizlilik derecesinde eğitilir. Bu çocuklar özel evlere giderler. Cemaat sorumluları dışındaki insanlar bu evlerin ne yaptığını bilmezler. Çünkü cemaatin örgütü yerleştiremediği tek kurum askeriyedir. Fethullah GÜLEN’e göre askeriye hukuk, eğitim ve mülkiye teşkilatlanılması gereken kurumlardır. Üniversiteye hazırlanan gençlerin kendi dershanelerine gitmelerini sağlamaya çalışırlar. Üniversiteye hazırlık dershaneleri en aktif ve verimli çalıştığı organlardır. Buralara büyük insan kaynağı ve parasal destek ayrılmıştır. İstanbul’daki FEM dershaneleri, İzmir’deki Akyazılı gibi. Ev-hazırlık dershanesi ilişkisi üst düzeydedir. Cemaatin 1990’lı yıllarda güç kazanmış diğer önemli bir organı orta seviyede ve şimdi de yüksek seviyede kurulan öğretim kurumlarıdır. Okullar yatılı olduğundan öğrenci ile çok daha yakın ilişkiye girilmekte ve insan kazanmada daha etkili olunmaktadır. Bu okul ve dershanelerdeki eğitim, diğer okul ve dershanelerden daha yüksektir. Çünkü kadrolarında işi para için değil kendileri inandıkları için yapan pek çok insan vardır. Çocukların lise çağında hafta sonlarında gördükleri ilgi ve belki sıcak ev yemekleri bu çocukları cemaat elemanı yapmak için çok bile. Biraz analiz edilirse aslında cemaatin adam kazanma yönteminin çok sofistik de olmadığı görülür. Fethullah GÜLEN’i ve cemaati tanıtan kasetlerdeki ana tanımlar kısaca şunlardır. Türk insanı son iki üç yüzyılda İslam’ın özünden uzaklaşmasından dolayı materyal ve ruhsal bağlamda geri kalmıştır. Nurculuk hareketinin bir kolu olan Fethullahçılık görüşü 20 nci yüzyılda insanın tanrı inancından uzaklaştığını, bu uzaklaşmasının da bu dünyada mutsuzluk ve tatminsizlik getirdiğini, öteki dünyada ise insanları cehenneme götüreceğini savunur. Dolayısıyla bunun insan hayatında en önemli unsur olduğunu ve Türk insanını bu hatadan kurtarmak gerektiğini, bu görevin de yeryüzünde bu cemaatin omuzlarına tanrı tarafından verildiğini defaatle kasetlerde ve vaazlarda yineler. Fethullah GÜLEN’e göre harcadığımız her nefeste İslam Dini’ne uygun olmalıyız. Fen ilimlerini ve teknolojiyi öğrenmek gerekir. Ama bunun da amacı çağdaş terakki değil, tanrıya daha çok yaklaşmak için bir araç olmalıdır. Yaşamın amacı dolaylı veya dolaysız da olsa tanrıya hizmettir. Cemaatin bireylerine, cemaatin dışında bir hayatın cehennem olduğu sürekli empoze edilir ve cemaatten çıkanın da bir daha iflah olmayacağı ve cehenneme sürüleceği lafını ben bizzatihi bir kasette dinledim. Temelde bir Nur şakirdinin asıl olması gerektiği empoze edilir. 5-Cemaatte hiyerarşik yapı: Cemaatin muazzam bir hiyerarşik yapısı vardır ve Türkiye’de askerden sonra en iyi teşkilatlanmış örgüttür. Şu kavramı iyi anlamak lazım. Said-i Nursi Nur talebelerini üçe ayırır Talebe-arkadaş-sempatizan. Talebe, işin gerçekte içinde olandır. Sempatizan da aktif olarak örgüt faaliyetlerinde olmasa bile, örgütün faaliyetlerine iyi gözle bakandır. Cemaatten ayrılan insanların hile üçüncü grupta olması örgüt için yeterlidir. Çünkü herhangi bir halk reaksiyonunda bu üçüncü grup önemli bir rol oynayacaktır. 1990’lara kadar ana cemaat birimi onların “dershane veya Işık evleri” dediği öğrencilerin ve onların ağabeylerinin kaldığı evlerdir. Cemaatin iyi elemanları hep buralarda yetişmektedir. Her dershane veya ev bir bölgeye bağlıdır. Her ev hacmine göre 5-6 kişiden oluşur ve evlere kimlerin dağıtılacağı bölge imamları tarafından belirlenir. Ayrıca her evin bölge imamları tarafından tayin edilmiş bir imamı vardır. Ev imamları genellikle yaşça daha kıdemli insanlardır. Evde hayat özetle şöyledir. a-) Evin birincil amacı adam kazanmak ve yeni kazanılan insanlara cemaat öğretisini empoze etmektir. Bu fonksiyonunu yitiren evlerin kadrosu da dağıtılır. b-) İkinci amacı, evde kalanların kendilerini cemaat öğretisi üzerine devamlı yetiştirmesidir. c-) Üçüncü amaç barınacak bir yer temin etmektir. Her evin sorumlu olduğu özel bir misyonu vardır. Ev sakinlerinin hizmet dışı sokakta dolaşmaları tasvip edilemez. Çünkü sokak günah ile doludur. *tna *** Alıntı
Φ kurtoğlu Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2006 değerli arkadaşlar aramızda Fethullah hoca efendiyi sevmeyen arkadaşlar var galiba çok normaldir.herkes sevmek zorunda değil ancak lütfen çamur atmayınız hoca efendiye.bu şahıs sayesinde türkiyede öss önem kazandı onun açtırdığı dersanelerle.dünya türk adını onun okulları sayesinde öğreniyor.dünyanın her bir yerinde okullarımız var kimin sayesinde.fethullah hocayı eleştirirken lütfen bu kıstasları da göz önünde bulundurun lütfen Alıntı
Φ marti_name Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2006 arkadaşlar herşeyde bi hata bulmaya çalışan bi insan diilim ama bana göre Gülen'in bi Hristiyanların yolundan gitmesini beğenmiyorum.yani misyonerlerin en fakir yerlere yardımlar bi hastane bi kilise kurup alın takın şu hacları demesi gibi okullar açmasını beğenmiyorum.ayrıca ülkemizde okul bolluğu yok ki bizim.güzel birşey kültürümüzü heryere yayması ama ilk önce kendi ülkemiz gelmez mi arkadaşlar.Buna bencillik diyebilirisiniz ama dayanamıyorum benim doğudaki öğrenci kardeşlerim 2-3 metre karda 10 Km yürüyüp derelerden geçip hergün ölüm tehlikesi altında eğitim görmeye çalışırken haksızlık etmiyormuyuz onlara ? Alıntı
Φ kurtoğlu Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2006 değerli marti name sen fethullah hocanın türkiyede okullar açmadığını düşünüyosan eğer bu konuda fazla bilgin olmadığını çok rahat söyleyebilirim.türkiyede fethullah hocanın isteği üzerine açılan yüzlerce okul,dersane,yurt ve halk eğitim merkezleri var ve bununla beraber diğer ülkelerde de türk okulu açılıyor hem türk insanına modern eğitim veriliyor bu okullarda hem de yabancılar türk adını bayrağımızı marşımızı öğreniyolar.eğitim kadar hayırlı bir iş var mıdır acaba.h.z. ali bana bi harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum demiş.fethullah hoca sayesinde hem bizim evlatlarımız hemde diğer ülkelerdeki kardeşlerimiz eğitim alıyolar.. Alıntı
Φ marti_name Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2006 inkar edemem yaptıklarını ama nasıl diim şimdi yetersiz demekde haksızlık olur adını sen koy.ya şu olur Tunceli gibi okur yazar oranı 81 ilde % 98 olur ayakta alkışlarım Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.