Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Bir gece Muhammed'e

 

Bir gece Muhammed'e

Çalab'dan geldi burak

Seni okur Zülcelal

Ne durursun kıl hazırlık.

Sallallahu alâ Muhammed

Sallallahu aleyhi ve sellem

 

Hep melekler geldiler

Burakdan idirdiler

Yüzünü döndürdüler

Ol dem yürüdü yayan

Sallallahu alâ Muhammed

Sallallahu aleyhi ve sellem

 

Nice bin yıllık yola

Bir anda vara gele

Yunus eydür kim ola

Ol Muhammed'dir mutlak

Sallallahu alâ Muhammed

Sallallahu aleyhi ve sellem

 

Yunus Emre

Gönderi tarihi:

DERT SÖYLETİR

 

Seni sevmek dü alemde saadet ya Rasulallah

Ona vuslat da sendendir bu adet ya Rasulallah

 

Seni sevmekle eşyayı yarattı. Kadir-u Hallak

Bu sırra ermeye senden şefaat ya Rasulallah

 

Dedi Allah "Habibim, rahmeten li'l-aleminsin sen"

Bu rahmetten kime olmaz meserret ya Rasulallah

 

Harim-i "kabe kavseyne" eren yoktur cüda senden

Ulüvv-i kadrine eyler şehadet ya Rasulallah

 

 

Hayreddin Karaman

Gönderi tarihi:
Ey İbrahim koca ibrahim atamız İbrahim

Daha vahiy gelmeden putları kıran İbrahim

 

Taştan bir yapı diktiler adına kabe dediler

sana iftira ederek İbrahim yaptı dediler

 

Bununlada yetinmediler makamı İbrahim dediler

******** sürülen bir maket diktiler

 

Her sene ölüyor onca insan taşlar uğruna

telef edilen milyonlarca hayvan kimin umurunda

 

safa merve,arafat,müzdelife, dağ, taş güya hac mış

Bunları ziyaret edipte dolanan günahsız olacakmış

 

Hele şeytan taşlama akılara ziyan

Masum taşları bile yaptılar şeytan

 

Haksöz cok büyük vebal altindasin senin adina cok üzülüyorum. Su yazdigin siiri görünce midem bulandi allahtan kork biraz!

Gönderi tarihi:

Ya Resul

 

Senin ile başlarım,rüyalara Ya Resul

Öyle bir AŞK'ki,yetiyor dünyalara Ya Resul

Varlığınla teselli, şefaatınla umutsun

Bir bakışın salıyor, hülyalara Ya Resul

 

Gözümde gün doğuyor,her zikirde Ya Resul

Yanan yürek soğuyor,her bakışta Ya Resul

Nabzımın her atışı, yaklaşan her dakika

Gönlüm seni arıyor, her yatışta Ya Resul

Gönderi tarihi:

Allah razı olsun sevgili kardeşlerim, Efendimizin aşkı kalbimizin kudretidir. onu daha çok sevebilmek dileğiyle...

 

YAĞMUR–1

 

Var edenin adıyla insanlığa inen NUR

Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından

Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur

Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından

Rahmet vadilerinden boşanır ab-i hayat

En müstesna doğuşa hamiledir kainat.

 

Yıllardır boz bulanık sular yudumladım

ya o zaman bul bir çare sen işini bilirsin

Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

 

Hasretin alev alev içime bir an düştü

Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü

Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde

Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

 

İhtiyar kubbesinden kan süzülür Nebi'nin

Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla

Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin

Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla

Evlerin arasına dikilir yeşil bayrak

Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak

 

Zaman ayaklarımda tükendi adım adım

Heyûla, bir ağ gibi ordu rüyalarımı

Çölde seni özleyen bir kus da ben olsaydım

 

Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü

Düşmanlık içimizde; dostluk yaban düştü

Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe

Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü

 

Bir güzide mektuptur, cağların ötesinden

Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına

Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden

Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına

Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin

Sukutu yar, sevinci dualar kadar derin

 

Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım

Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış, mazide

Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım

İlkin karardı yollar; sonra heyelân düştü

 

******

Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer

Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü

 

Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini

Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir

Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini

Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir

Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından

Alsam ölümsüzlüğü dudaklarından

 

 

YAĞMUR-2 ............................

Medeni arzuların ardında seyre daldım

Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini

Senin için görülen bir düş de ben olsaydım

 

Şehirler kâbus dolu; köylere duman düştü

Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü

Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali

Hazindir ki dertleri aşmaya umman düştü

 

Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır

Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur

Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır

Sesini duymayan, girdabında boğulur

Ana rahminde olur sensizlikten cenin

Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

 

Saatlerin ardında hep kendimi aradım

Bir melal zincirine takıldı parmaklarım

Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü

Sensiz, kıtalar boyu uzanan vatan düştü

Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül

Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

 

Ay gibisin güneşler parlıyor gözlerinde

Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay

Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde

Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray

Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin

Mekânın fırçasında solmayan fırça senin

 

Yağmur, bir gün elimi elinde bulsaydım

Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme

Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

 

 

Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü

Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü

Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin

En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

 

Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan

Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar

Mutluluk nağmeleri işitirler Hira'dan

Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar

Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri

Paramparça, ateş sahibinin hayalleri

 

Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım

O mücella çehreni izleseydim ebedi

Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

 

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu, fidan düştü

Baykuşa cifte yalı; bülbüle zindan düştü

Katil sinekler deldi hicabın perdesini

İstiklâl boşluğunda arılar nadan düştü

Nurullah GENÇ

Gönderi tarihi:

KAN TUTAR

 

Leblerimle emrine âmâdedir cânım benim

Alda bir bûseyle öldür haydi cânânım benim

 

Lâl olur birden dilim bilmem neden görsem seni

Görmesem kalmaz karârım dinmez efgânım benim

 

Hasta gönlüm çok zamandır iftirâkından harâb

Olmadım bir lahza rahat geçti devrânım benim

 

Mübtelâyım bir ümitsiz gizli derdin zehrine

Bu sebepten her geçen gün düştü dermânım benim

 

Yok teselliden nasîbim vermeyin zahmet bana

Etmeyin bunca eziyet az mı hicrânım benim

 

Kantutar sen her bakışta kastedersen cânıma

Yâremi sar melhem ol da akmasın kânım benim

 

Arif Emre her ne etse râzıdır fermânına

Sahibimsin hem efendim hemde sultânım benim

Gönderi tarihi:

SEN YOKTUN

 

Sen yoktun

Hz. Adem deydi nurun

Önce cenneti

Sonra yeryüzünü şereflendirdin

Adem nuruna affedildi

Arafat bu affa şahitti

 

Sen yoktun

Nuhun gemisindeydi nurun

Dalgalar yer yüzünü boğarken

toprağın bağrındaki su

Gök yüzüyle buluşurken

Ve bir ilahi azap derken

Allah nurunu taşıdı binbir sebeple

Tufan nurunu selamladı edeple...

 

Sen yoktun

Hz.İbrahimin alnındaydı nurun

İbrahimi bir dua yükseldi çöllerden

"Rabbimiz" dedi

"Onlara kendi içlerinden

senin ayetlerini okuyacak

Kitap ve hikmeti öğretecek onlara

onları temizleyecek nir elçi gönder"

Amin dedi on sekiz bin alem

Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak

Amin dedi İsmail

Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı

Medineden adı uhut olan bir amin yankılandı sevr dağlarında

Gönderi tarihi:

Medineye Varamadım

 

Medineye varamadım

Gül kokusun alamadım

Muhammede doyamadım

Yaralıyam yaralıyam

 

Kabenin örtüsü kara

Açtı yüreğimde yara

Bulunmadı derdime çare

Yaralıyam yaralıyam

 

Hacerül esvedin taşı

Akıttı gözümden yaşı

Bulunmaz resülün eşi

Yaralıyam yaralıyam

Gönderi tarihi:

acizliğim sendendir

ulaşamamanın verdiği acı

dökülür gözümden bir bir

 

içimdeki hayaline sorar oldu yüreğim

"gelmez misin artık?"

özlerim seni...

 

baba şefkatinden mahrum başımı

al yoluna fedadır

firakında iflah olmuyor...

biçare hicranıma

vuslatınla çare kılmaz mısın...

 

t.e.

Gönderi tarihi:

Yetim kizin basini oksayan mübarek el

 

Bende yetim bir kizim ne olur bana da gel

 

 

 

Yetim kizi kendine evlad sayan MUHAMMED

 

Ben de yetim bir kizim beni yavrun kabul et

 

Gül sevgin yeter bana ey sevgili rasulüm

 

Öyle muhtacim sana ne verirsen kabulüm

 

 

 

Yetim kizin basini oksayan mubarek el

 

Ben de yetim bir kizim ne olur bana da gel

 

 

 

Ya Rasülallah

 

Kimsesizlerin sahibi Senmissin demisti dedem.Bugün sokakta cocuklar seksek oynarken yine aralarina almadilar beni gitiler cok üzüldüm agladim dedemle babannem teselli etti

 

 

 

Ya Rasülallah

 

Uyurken oyuncagima sarilip yatiyorum, bazen teselli ediyor ama cogu zaman agliyorum, benim de annem olsa bana masal ,okur ninni söyler, uyuturdu Benim annem de babam da Sen ol Ya Rasülallah

 

Benim basimi da Sen oksa, beni de Sen sev ,biliyorum geliyorsun basimi oksuyorsun, üstümü örtüyorsun ,cünkü bazi geceler kalktigimda ,biri gelip üstümü örtüyor, benim annem de babam da sensin Ya Rasülallah Sensin Ya Rasülallah Sensin Ya rasülallah

Gönderi tarihi:

Benim basimi da Sen oksa, beni de Sen sev ,biliyorum geliyorsun basimi oksuyorsun, üstümü örtüyorsun ,cünkü bazi geceler kalktigimda ,biri gelip üstümü örtüyor, benim annem de babam da sensin Ya Rasülallah Sensin Ya Rasülallah Sensin Ya rasülallah

 

:clover::clover::clover:

Gönderi tarihi:

bitmez tükenmez hicran ile

özlenensin efendim

 

seni gören gülü neylesin?

senden ayrı, gören gözü neylesin?

 

yokluğuna doğar nesiller

kimi dünyayı, kimi rahatı diler

kiminin yüreği hasretin ile inler

sensiz rahat dünyayı aciz gönül neylesin?

 

benden yana yıkık ümidim

her an daha mahrum ellerim

bitmeyecek, ne hasretim, ne kederim

bu nadim yürekte her daim

hicran ile...

özlenensin efendim...

t.e.

Gönderi tarihi:

Efendim

 

Hasret Sana bu gözler, gönlüm yolunu gözler,

Huzûra ersem bir kez, bahara döner güzler...

Erse pâyine başım, hep çağlasa gözyaşım,

"Sen Sen" deyip ağlasam, kalkar bütün pürüzler...

Köyünün pembe rengi, bulunmaz asla dengi;

Temizlenip giderler, günâhla gelen yüzler.

Gelenler erer nûra, her biri bir sürûra,

Rahmet yağar heryana, kalır mahrûm gözsüzler...

Toprağından tozundan, o mübârek izinden

Zulmetli dünyâlara akar gelir gündüzler...

Ölgün ne desem Sana, medhin düşmezdi bana;

Birşey diyeyim dedim, vefâ etmedi sözler.

O derin şefkatinden, çok engin himmetinden,

Dönüp bir teveccüh kıl; rûhum lütfunu özler!

 

 

M.Fetullah Gülen

Gönderi tarihi:

Gül Efendim,

 

Sonsuz selam, sonsuz salat, sonsuz muhabbet ve ihtiram sana.

 

 

 

Elimin müjdesi, dilimin muştusu,

 

Gönlümün hakikat ruhu, ufkumun kahramanı, dünyamın zimamdarı,

 

Hilkaten fatiham, Nübüvveten hatimem, ezelen ve ebeden Efendim.

 

Varoluş varlığım, gül çağında gül ıtırım,

 

Gül Efendim.

 

 

 

Canların cananı, güllerin gülistanı,

 

Sonsuzluk aşkımın nur-u ummanı, gönül dünyamın mihveri,

 

Hayat eksenimin odağı, en mühim nokta-i nazarım,

 

Her halükarda başvuru kaynağım, rehberi furkanım,

 

Yegane sığınağım, barınağım ve limanım,

 

Gül Efendim.

 

 

 

Tesellim, bahar iklimim,

 

Hayatıma hayat sunan biricik modelim,

 

İnsanlığın iftihar tablosu Hazreti Peygamberim,

 

Âlemlere rahmet olarak gönderilen,

 

İnsanlığa armağan olarak vazifelendirilen,

 

İlâhi ikramım, canım, cananım,

 

İnsanlığa, insanlığı ve imanı soluklayan muhbir-i sadıkım

 

Gül Efendim.

 

 

 

Teri gül kokan, gönlü gül kokan, ömrü gül kokan,

 

Gül Efendim.

 

 

 

Tebliğden önce temsil gücüm,

 

Korkutmayan, ürkütmeyen, nefret ettirmeyen, sevdirenim,

 

Zorlaştırmayan, kolaylaştıran, iyilikle, güzellikle davrananım,

 

İnsanlık âlemine nümune-i imtisalim,

 

Muhabbetiyle, hoşgörüsüyle, yaklaşımıyla,

 

Eşsiz özellik ve güzelliğiyle yaşayan Kur’ân’ım,

 

Gül Efendim.

 

 

 

Başlara baş, kalplere ilaç, ruhlara ışık ve ufuk,

 

Rengime renk, çizgime çizgi, ölçüme ölçü,

 

Renk, renk, huy, huy, çizgi, çizgi, yol, yol izdüşümler halinde,

 

İçimde, metafizik yönümde yaşayanım,

 

Gül Efendim.

 

 

 

Ahengim, rengim, özümde biçimlenen irfanım,

 

Hayat seyrimin fethi, damarlarında dolaşan imanım.

 

Kafa, kalp ve ruh bütünlüğümde şekillenen Sultanım,

 

Beni nice ümitlerle hülyalandıran hayalim, gerçeğim,

 

Düşüm, gülüşüm.

 

Gül Efendim.

 

 

 

Gecelerimin ışığı dolunayım, gül baharım,

 

Nazenin fidanlarımın üstünde çiçek çiçek açıverenim,

 

Şafak serinliğimi, bakış derinliğimi dupduru sularıyla yıkayanım,

 

Kutlu zaman dilimim, ölümsüz bahar atmosferim,

 

Sevgi oymağımda sevincim, sevgilim,

 

Hiç başımı yastığımdan kaldırmadan, gözümü kırpmadan,

 

Asırlarca sürüp gitmesini istediğim tatlı rüyam,

 

Misk-i anberim, solmayan boyam,

 

Dimağımda elvan elvan lezzetim, izzetim, şerefim,

 

Gül Efendim.

 

 

 

Ahmedim, Mahmudum, Muhammedim,

 

Halık-ı Yezdanımdan, Sultan-ı Müeyyedim.

 

Gül Efendim.

 

 

 

Hayatımın siyeri, vasfımın şemaili,

 

Yakınlığına yakınlığımın ifadesi hilyem,

 

Şanına layık mi’racım, namına layık mesnevim,

 

Terennümlerim üzerine bestelenmiş ilahim,

 

Kağıt kağıt, kalem kalem, kitap kitap, söze layık, kelama layık,

 

Aşkım, vecdim, muhabbetim,

 

Gül Efendim.

 

 

 

Gönlümün gülü, sinemin sünbülü,

 

Yüreğimin bülbülü, derdimin dermanı, ruhumun fermanı,

 

Nazlı ve nazenin gözbebeğim, nur-u dilaram,

 

Andelib-i Zişanım, sevda iklimim, güzel kokan mevsimim,

 

Rahman ve Rahimin kudretiyle, İbrahimce, Ahmedi nefesli yarim,

 

Gül Efendim.

 

 

 

Güneşim, yıldızım, ışığım,

 

Medine’deki nurum, ak kalbime Banu Cihanım,

 

Güçsüzlüğümün gücü, çaresizliğimin çaresi, şanım,

 

Gül Efendim.

 

 

 

Sonsuz selam, sonsuz salat, sonsuz muhabbet ve ihtiram sana

 

Gül Efendim.

 

 

 

Senin olmadığın yıllarda,

 

Çölün ortasında alevler almış başını gidiyordu.

 

Küfürler kavurarak, har vurup harman savuruyordu.

 

Gündüzler anlamını yitirmişti.

 

Geceler büsbütün yalanları solukluyordu.

 

Dalga dalgaydı nefesler, kısılmıştı, titrek titrekti sesler

 

Gündüzler de, geceler de hiç yaşanma imkanına erişemediler,

 

Yetimdi sözcükler ve sevgiler, acılar besteliyordu yürekler

 

Cahilce işleniyordu cinayetler, kızlarını diri diri toprağa gömüyorlardı babalar.

 

Cinnet karargahına dönmüştü kalpler, hırpalanmıştı bünyeler,

 

Hor hakir görülüyordu, insandan bile sayılmıyordu kadınlar,

 

Çarmıha geriliyordu masum ve narin kelebekler,

 

Hayat hakkını bulamıyordu bebekler, körpeler

 

Güçsüzlerin gücünü emerek güçleniyordu güçlüler,

 

Dünyaya dünya olduğunu hissettirmediler,

 

Özleminle dolup taşıyordu özlem yüklüler,

 

Senin olmadığın yıllarda, zamanlarda,

 

Gül Efendim.

 

 

 

Ah keşke ne olur hep aşkınla oturup aşkınla kalkabilsem,

 

Ruhların yükselişleri gibi ufuklarında dolaşabilsem,

 

Ne yapıp edip de taa iç dünyalarına derinlemesine akabilsem,

 

Mecnun gibi arkandan yorulmadan koşabilsem,

 

İçime bir kor gibi düşerek, ocaklar gibi yanabilsem,

 

Sensiz geçen her türlü acılardan ah bir kurtulabilsem

 

Gül Efendim.

 

 

 

Yine karanlıklar bastı, ışıklar kesildi, ipler gerildi,

 

Bulutlar üstümüze karargah kurdu, çıkmaz sokaklar çoğaldı,

 

Yollar çatallandı, insanlar yoruldu, daraldı, bunaldı,

 

Varlık içinde yokluk çektiriliyor can taşıyanlara,

 

İmdat çığlıkları dağlar boyunca dalgalandı,

 

Kara çizgiler belirdi kara bahtımızda,

 

Yitirdik kendimizi, senin aşkını yitirdik.

 

Tuzakların esaretinde inlemekte kulaklarımız.

 

Feri kesildi gözlerimizin, tesiri kalmadı sözlerimizin,

 

Divanelere döndüğümüz muhakkak, yaya kaldığımız muhakkak.

 

Kendimizi unuttuğumuz muhakkak, Seni bilmez olduğumuz muhakkak.

 

Gül Efendim.

 

 

 

Sana her zamankinden daha muhtacız Efendim,

 

Uyandır gaflet uykularından bizleri Efendim,

 

Yeniden içime, gönlüme, metafiziğime doğ Sen

 

Ey Sevgili.

 

Gül Efendim.

 

 

 

Öyle bir doğuşla doğ ki, öyle bir gelişle gel ki,

 

Öyle bir sarışla sar ki; dünyam başkalaşsın, gönlüm yenilensin,

 

Ufkumda ısı ve ışık yüklü güneşler doğsun.

 

Gecelere renk veren aylar semalarımı kaplasın,

 

Yıldızlar saf saf etrafımda dizilsin, hakikatler sezilsin.

 

Bilinmesi gerekenler bilinsin, derilmesi gereken güller derilsin.

 

Gül Efendim.

 

 

 

Gel ey aşk ikliminin Sultanı,

 

Gel ey güzellik şahikalarımın dolunayı,

 

Gel ey vefa ve safa göklerinin hilali, cemali,

 

Gel ey güzellikler ordusunun hakanı, varlık aleminin özü, kemali.

 

Gel, gel de dağıt şu zulmeti. İkram et, yitirdiğimiz cenneti.

 

Deriver içimize layık gülleri, sünbülleri,

 

İtiverme ne olur elinin tersiyle bizleri.

 

Aklımıza sun akılları, basiretleri,

 

Gül Efendim.

 

 

 

Gel, kine kilitlenenlerin kilidini kırmak için,

 

Nefrete odaklananların nefretini ortadan kaldırmak için,

 

Düşmanlığa sadık kalanların, zavallı ruhların,

 

Boyunlarındaki zincirleri çözüp açmak için,

 

Gül Efendim.

 

 

 

Gel, Senin sevginle sevgilerimizi, Senin merhametinle merhametimizi,

 

Senin şefkatinle şefkatimizi, Senin sinenle sinelerimizi,

 

Senin muhabbetinle muhabbetimizi,

 

Senin hoşgörünle hoşgörümüzü

 

Coştur Efendim, bizleri koştur Efendim

 

Gül Efendim.

 

 

 

İçimize bir gül, gönlüzüme bir gül, özümüze bir gül,

 

Gül Efendim.

 

 

 

Sonsuz selam, sonsuz salat, sonsuz muhabbet ve ihtiram sana

 

Gül Efendim.

 

 

Alıntı

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:
Ey İbrahim koca ibrahim atamız İbrahim

Daha vahiy gelmeden putları kıran İbrahim

 

Taştan bir yapı diktiler adına kabe dediler

sana iftira ederek İbrahim yaptı dediler

 

Bununlada yetinmediler makamı İbrahim dediler

***** sürülen bir maket diktiler

 

Her sene ölüyor onca insan taşlar uğruna

telef edilen milyonlarca hayvan kimin umurunda

 

safa merve,arafat,müzdelife, dağ, taş güya hac mış

Bunları ziyaret edipte dolanan günahsız olacakmış

 

Hele şeytan taşlama akılara ziyan

Masum taşları bile yaptılar şeytan

selamunaleyküm allaha inanan ve rasulüne itaat eden arkadaşlar.

 

sayın haksöz sana sadece şunu söyleyebilirim.allah yardımcın olsun.

 

sayın berceste ve ahir zaman hatırlarsanız ben haksözün bir yazısını desteklemiştim de sen benim kafadansın demiştim.ya ben böyle olduğunu bilseydim hiç öyle dermiydim.

 

neyse sayın haksöz allah seni kurtuluşa erdirsin.amin.

 

 

allahın selamı üzerinize olsun.

Gönderi tarihi:

selamunaleyküm allaha inanan ve rasulüne itaat eden arkadaşlar.

 

sayın haksöz sana sadece şunu söyleyebilirim.allah yardımcın olsun.

 

sayın berceste ve ahir zaman hatırlarsanız ben haksözün bir yazısını desteklemiştim de sen benim kafadansın demiştim.ya ben böyle olduğunu bilseydim hiç öyle dermiydim.

 

neyse sayın haksöz allah seni kurtuluşa erdirsin.amin.

allahın selamı üzerinize olsun.

 

 

Evet selef kardeşim hatırlıyorum...

 

Ama zaten ben ilk anda senin tam manasıyla yazısına dikkat etmeyip desteklediğini anlamıştım...

 

Sen takma kafanı ;)

 

haksöz kardeşimizin de Allah yardımcısı olsun...

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

CANIM EFENDİM

 

Sadullah Celik

 

Yıllarca ufkuna bakan gözlerim,

Cemalini ister , canım efendim.

Seni anlatmaktan aciz sözlerim,

Her an erimekte , canım efendim.

 

Hayat eksenimin sonsuz odaĝı,

Ŏksüz ve yetimlerin sıĝınaĝı,

Sen sabah yıldızlarının ışıĝı,

Sen şefkat elçisi , canım efendim.

 

Lahuti bir sefer olsa da gitsem...

Kumlara batsam , ayaĝına düşsem,

Gül Ravzan'a varıp kendimden geçsem,

Sen sevda iksiri , canım efendim.

 

Ay yüzlü , güzel sözlü hem sultanım,

Fedadır can , canan ve bütün varım,

Seninle olmaktır en güzel kararım,

Sen güllerin şahı , canım efendim.

 

Buzlar erir içimde bitmez savaş,

Gönlümde bir hüzün , gözümde yaş,

Sensizlik içimde kordan bir telaş,

Kalbimin barışı , canım efendim.

 

Alemlere rahmet rüzgarısın sen,

Kur'an kiliminde en güzel desen,

Benim de rüyama bir defa gelsen,

Can dayanmaz oldu , canım efendim.

Şairin sitedeki diğer şiirleri

 

Ya Rasullallah

 

Hicret

Gönderi tarihi:

Ümmetlerin

 

Resulallah resulallah

Seni gören nice olur

Ateşlerde kor misali

Yanıp yanıta kül olur

 

Ümmetlerin ümmetlerin

Biz günahkar ümmetlerin

Yarın yevmi kıyamette

Nolur unutma bizleri

 

Sana layık olamadık

Yoluna can koyamadık

Seni candan sevemedik

Nolur unutma bizleri

 

Ha habibim dedi sana

Seni gönderdi cihana

Cümle alem hayran sana

Nolur unutma bizleri

Gönderi tarihi:

Naat

 

 

Seccaden kumlardı...

Devirlerden, diyarlardan

Gelip göklerde buluşan

Ezanların vardı!

 

Mescit mü’min, minber mü’min...

Taşardı kubbelerden Tekbîr,

Dolardı kubbelere “âmin!”

 

Ve mübarek geceler, dualarımız,

Geri gelmeyen dualardı...

Geceler, ki pırıl pırıl,

Kandillerin yanardı.

 

Kapına gelenler, yâ Muhammed,

-Uzaktan, yakından-

Mü’min döndüler kapından!

 

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi,

İki dünyada aziz ümmet;

Muhammed ümmetiydi.

 

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,

“Hû hû”lara karışsın âminler...

Mübarek akşamdır;

Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

 

Şimdi seni ananlar,

Anıyor ağlar gibi...

Ey yetimler yetimi,

Ey garipler garibi;

Düşkünlerin kanadıydın,

Yoksulların sahibi...

Nerde kaldın ey Resûl,

Nerde kaldın ey Nebi?

 

Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed,

Çağlar ne çağlardı:

Daha dünyaya gelmeden

Mü’minlerin vardı...

Ve bir gün, ki gaflet

Çöller kadardı,

Halîme’nin kucağında

Abdullah’ın yetimi

Âmine’nin emaneti ağlardı.

Hatice’nin goncası,

Aişe’nin gülüydün.

Ümmetinin gözbebeği

Göklerin resûlüydün...

 

Elçi geldin, elçiler gönderdin...

Ruhunu Allah’a,

Elini ümmetine verdin.

Beşiğin, yurdun, yuvan

Mekke’de bunalırsan

Medine’ye göçerdin.

Biz bu dünyadan nereye

Göçelim, yâ Muhammed?

 

Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet

Altın devrini yaşıyor...

Diller, sayfalar, satırlar

“Ebu Leheb öldü” diyorlar.

Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed

Ebû Cehil kıt’alar dolaşıyor!

 

Neler duydu şu dünyada

Mevlidine hayran kulaklarımız;

Ne adlar ezberledi, ey Nebî,

Adına alışkın dudaklarımız!

Artık, yolunu bilmiyor;

Artık, yolunu unuttu

Ayaklarımız!

Kâbe’ne siyahlar

Yakışmamıştır, yâ Muhammed

Bugünkü kadar!

 

Hased gururla savaşta;

Gurur, Kafdağı’nda derebeyi...

Onu da yaralarlar kanadından,

Gelse bir şefkat meleği...

İyiliğin türbesine

Türbedâr oldu iyi.

 

Vicdanlar sakat

Çıkmadan yarına,

İyilikler getir, güzellikler getir

Âdem oğullarına!

 

Şu gördüğün duvarlar ki

Kimi Tâif’tir, kimi Hayber’dir...

Fethedemedik, yâ Muhammed,

Senelerdir.

 

Ne doğruluk, ne doğru;

Ne iyilik, ne iyi...

Bahçende en güzel dal,

Unuttu yemiş vermeyi...

Günahın kursağında

Haramların peteği!

 

Bayram yaptı yapanlar;

Semâve’yi boşaltıp

Sâve’yi dolduranlar...

Atını hendeklerden -bir atlayışta-

Aşırdı aşıranlar...

Ağlasın Yesrib,

Ağlasın Selman’lar!

 

Gözleri perdeleyen toprak,

Yüzlere serptiğin topraktı...

Yere dökülmeyecekti, ey Nebî,

Yabanların gözünde kalacaktı!

 

Konsun -yine- pervazlara güvercinler,

“Hû hû”lara karışsın âminler...

Mübarek akşamdır;

Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

 

Ne oldu, ey bulut,

Gölgelediğin başlar?

Hatırında mı, ey yol,

Bir aziz yolcuyla

Aşarak dağlar, taşlar,

Kafile kafile, kervan kervan

Şimale giden yoldaşlar!

 

Uçsuz bucaksız çöllerde,

Yine, izler gelenlerin,

Yollar gideceklerindir.

 

Şu tekbir getiren mağara,

Örümceklerin değil;

Peygamberlerindir, meleklerindir...

Örümcek ne havada,

Ne suda, ne yerdeydi;

Hakkı göremeyen

Gözlerdeydi!

 

Şu kuytu cinlerin mi;

Perilerin yurdu mu?

Şu yuva -ki, bilinmez-

Kuşları Hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?

Kuşlarını, bir sabah,

Medine’ye uçurdu mu?

 

Ey Abvâ’da yatan ölü,

Bahçende açtı dünyanın

En güzel gülü;

Hâtıran, uyusun çöllerin

Ilık kumlarıyla örtülü!

 

Dinleyene, hâlâ,

Çöller ses verir;

“Yaleyl!” susar,

Uğultular gelir.

Mersiye okur Uhud,

Kaside söyler Bedir.

Sen de bir hac günü,

Başta Muhammed, yanında Ebû Bekir;

Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü

Destan yap, ey şehir!

 

Ebû Bekir’de nûr, Osman’da nûrlar...

Kureyş uluları, karşılarında

Meydan okuyan bir Ömer bulurlar;

Ali’nin önünde kapılar açılır,

Ali’nin önünde eğilir surlar,

Bedir’de, Uhud’da, Hayber’de

Hakk’ın yiğitleri, şehîd olurlar...

Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı,

Yerde kalmazdı ruh... kanatlıydı.

 

Konsun –yine- pervazlara güvercinler

“Hû hû”lara karışsın âminler.

Mübarek akşamdır;

Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

 

Vicdanlar, sakat çıkmadan,

Yâ Muhammed, yarına;

İyiliklerle gel, güzelliklerle gel

Âdem oğullarına!

 

Yüreklerden taşsın

Yine, imanlar!

Itrî, bestelesin Tekbîr’ini;

Evliyâ, okusun Kur’ân’lar!

Ve Kur’ân-ı göz nûruyla çoğaltsın

Kayışzâde Osman’lar

Na’tını Galip yazsın,

Mevlid’ini Süleyman’lar!

Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle

Geri gelsin Sinan’lar!

Çarpılsın, hakikat niyetine

Cenaze namazı kıldıranlar!

 

Gel, ey Muhammed, bahardır...

Dudaklar ardında saklı

Âminlerimiz vardır...

Hacdan döner gibi gel;

Mi’râc’dan iner gibi gel;

Bekliyoruz yıllardır!

 

Bulutlar kanat, rüzgâr kanat;

Hızır kanad, Cibril kanad;

Nisan kanad, bahar kanad;

Âyetlerini ezber bilen

Yapraklar kanad...

Açılsın göklerin kapıları,

Açılsın perdeler, kat kat!

Çöllere dökülsün yıldızlar;

Dizilsin yollarına

Yetimler, günahsızlar!

Çöl gecelerinden, yanık

Türküler yapan kızlar

Sancağını saçlarıyla dokusun;

Bilâl-i Habeşî sustuysa

Ezânlarını Dâvûd okusun!

 

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,

“Hû hû”lara karışsın âminler...

Mübarek akşamdır;

Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

 

Arif Nihat Asya

  • 3 hafta sonra...
  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Allah razi olsun hepsi birbirinden güzel siirlerin ...Allah c.c. ve Resulünü s.a.v. anlatan yazi hep güzeldir zaten....heleki su kirkyasindasin eseri yokumu dursun ali erzincanin aynen kardesim her okudugumda dinledigimde ayni sekilde etkileniyorum ...o icimizdeki güzel duygular hic bitmesin aksine hep artirsin insAllah dua ile vesselam

Gönderi tarihi:

Ondort asir evvel,yine boyle bir geceydi,

Kumdan,ayin ondordu,bir oksuz cikiverdi!

Lakin,o ne husrandi ki:hissetmedi gozler,

Kac bin senedir halbuki,beklesmedelerdi!

Nereden gorecekler?Goremezlerdi tabii;

Bir kere zhur ettigi col en sapa yerdi;

Bir kerre de mamure_i dunya,o zamanlar,

Buhranlar icindeydi,bugunden de beterdi.

Sirtlanlari gecmisti beser yirticilikta;

Dissiz mi bir insan,onu kardesleri yerdi!

Fevza butun afakini sarmisti zeminin,

Salgindi,bugun sarki yikan tefrika derdi.

 

Derken,buyumus,kirkina gelmisti ki Oksuz,

Baslarda gezen kanli ayaklar suya erdi!

Bir nefhada insanligi kurtardi o Masum,

Bir hamlede Kayserleri,Kisralari serdi!

Aczin ki,ezilmekti butun hakki,dirildi;

Zulmun ki,zeval aklina gelmezdi,geberdi!

Alemlere rahmetti,evet,ser_i mubini,

Sehbalini adl isteyenin yurduna gerdi.

Dunya neye sahipse,O nun vergisidir hep;

Medyun O na cemiyyeti,medyun O na ferdi.

Medyundur O Masuma butun bir beseriyyet;

Ya Rab,bizi mahserde de bu ikrar ile hasret! (s.a.v.)

 

Mehmet Akif Ersoy

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.