Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

insanlar ülkü ocaklarına nasıl bakıyor?


ülküm

Önerilen İletiler

ülkü ocakları hakkında kafamda oluşan algının temelinde:

- saçları uzun küpeli gençlerin kıstırılıp dövülmesi

- sağ-sol çatışmalarında ön plana çıkmaları

- sokak ortasında gezen sevgililere müdahale edilmesi

yatmakta. o yüzden ülkü ocakları hakkında olumlu izlenimim pek yok. kişisel özgürlüğün kısıtlandığı her ortama, ideolojiye karşıyım. ülkü ocakları olsun veya olmasın, bu kafaya hepten karşıyım. küpe taktık diye dinsiz miyiz, türk değil miyiz?

önyargılısın bikaç kendini bilmez öyle yaptı diye bütün ülküyü harcama

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 85
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

ülkü ocakları hakkında kafamda oluşan algının temelinde:

- saçları uzun küpeli gençlerin kıstırılıp dövülmesi

- sağ-sol çatışmalarında ön plana çıkmaları

- sokak ortasında gezen sevgililere müdahale edilmesi

yatmakta. o yüzden ülkü ocakları hakkında olumlu izlenimim pek yok. kişisel özgürlüğün kısıtlandığı her ortama, ideolojiye karşıyım. ülkü ocakları olsun veya olmasın, bu kafaya hepten karşıyım. küpe taktık diye dinsiz miyiz, türk değil miyiz?

mantıklı ol biz ülkücüyüz diye piercing takmasak sevgilimiz olmasa yada dayak her önüne gelene atılsa bir yerden kopma olur sonuçta artık insanları kafa ilgilendiriyor bunlar çoktan aşıldı bizim tepki duyduğumuz tek konu bazı kendinibilmezlerin sadece bir görüş belirtmiş olmak için ülkü ocağını karalaması az öncede belirttiğim gibi bir tek bu noktada tepki veririz yoksa onun küpesi bunun sevgilisinden daha önemli işlerimiz var

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bilmeden konuşanları kınayan o solcu kardeşlerimiz yaptıkları ayıbın farkında değiller bence!!!

ülkücülük adam dövmek değildir,yada birilerine birşeyleri ispatlamak için ses yükseltmekte değildir,ama doğru siz kendi kitaplarınızı ne kadar okuyorsunuzki ülkücülük hakkında bilginiz olsun,bizi çağdışı insanlar gibi göstermekten sıkılmadınız ama yaptıklarınıza hiç bakmıyorsunuz!!!

bence yazık hemde çok yazık!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bilmeden konuşanları kınayan o solcu kardeşlerimiz yaptıkları ayıbın farkında değiller bence!!!

ülkücülük adam dövmek değildir,yada birilerine birşeyleri ispatlamak için ses yükseltmekte değildir,ama doğru siz kendi kitaplarınızı ne kadar okuyorsunuzki ülkücülük hakkında bilginiz olsun,bizi çağdışı insanlar gibi göstermekten sıkılmadınız ama yaptıklarınıza hiç bakmıyorsunuz!!!

bence yazık hemde çok yazık!!!

:clover::clover::clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ülkücülüğün ne olduğunu herkes kadar biliyorum. önyargılı değilim. ama bahsettiğim olaylar azımsanmayacak kadar çok yerde gerçekleşen şeyler. ülkücülüğün idealini de bilirim. kendi ideallerim var ama ülkücülükle pek uyuşmuyo. ama ben de herkes (hatta ülkücüler) gibi bu ülkenin çağdaşlığını, özgürlüğünü düşünüyorum. herkes bu ülkenin çıkarını düşünüyor ama farklı yollarla. ülkücülüğe karşı falan değilim, sadece bireysel özgürlüklere (siyasi anlamdan toplumsal alana kadar) neden bu kadar müdahale ediliyo onu merak ediyorum. sakın "edilmiyo" ya da "ülkücülerden eden yoktur" demeyin lütfen.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ülkücülüğün ne olduğunu herkes kadar biliyorum. önyargılı değilim. ama bahsettiğim olaylar azımsanmayacak kadar çok yerde gerçekleşen şeyler. ülkücülüğün idealini de bilirim. kendi ideallerim var ama ülkücülükle pek uyuşmuyo. ama ben de herkes (hatta ülkücüler) gibi bu ülkenin çağdaşlığını, özgürlüğünü düşünüyorum. herkes bu ülkenin çıkarını düşünüyor ama farklı yollarla. ülkücülüğe karşı falan değilim, sadece bireysel özgürlüklere (siyasi anlamdan toplumsal alana kadar) neden bu kadar müdahale ediliyo onu merak ediyorum. sakın "edilmiyo" ya da "ülkücülerden eden yoktur" demeyin lütfen.

öncelikle düşüncelerini saygı çerçevesinde dile getirdiğin için teşekkür ederim :clover: biz zaten her tarafı ülkücü yapmak niyetinde asla değiliz birey özgürlüklerine müdahele konusuna gelince ise bende kabul ediyorum bazı yerlerde ufak çaplı var ama biz bunları tasvip etmiyoruz ve bunların ülkü ocağını zedelediğini biliyoruz bu nedenle bu tip olayları en aza indirmek için çalışıyoruz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

konu,kavramlar,doktrin,dokuz ışık bunları bilmeden burda ülkücülükle ilgili,haksız ve nekadar söylemek istemesemde saçma sapan yorumlar yapan insanlar var.tamam savunduğun bir ideoloji olabilir,kendi siyasi görüşün senin yaşama biçimindir laf söyletmek istemezsin söyleyenlerede cevabını verirsin!!!

bizim burda yaptığımızda bu,bizde tartışılması imkansız şeyler vardır,burda ocakları tartışmanıza sunuyorsak bi derece kendimizdeki eksiklikleri görüyoruz demektir.

evet yanlış yapanlar,ocakları adam dövmek ve kendisine arka çıkılmasını sağlamak için kullananlar var,bunları engellemeye çalışıyoruz.ama hakkında hiç konuşturmayıp bizim yılların geleneği olan ülkü ocaklarımıza ata yadigarlarımıza dil uzatanlarda karşılarında koskoca bir ülkücü gençlik bulur!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

MİLLİ ŞUUR VE MİLLİYETÇİLİK

Dünya üzerinde insan toplulukları milletler halin­de yaşamaktadırlar. Her millet kendi özelliklerini ko­rumaya, geliştirmeye gayret etmekte ve kendi toplu­luğunu diğer milletlerden daha ileri, daha yüksek, da­ha refahlı yapmaya çalışmaktadır. Milletler arasında­ki bu rekabet ve karşılıklı yarışma, milleti meydana getiren insanların müşterek duygular halinde birleş­meleri ve müşterek bir milli şuur etrafında toplana­rak kendi toplum varlıklarını belirli hedeflere yöneltme şuuruna sahip olmalarıyla mümkündür. Milletle­rin faaliyetlerinde, yükselmelerinde ve kendi toplum­larını refaha kavuşturmak, geliştirmek çabalarında Milliyetçilik şuuru ve Milliyetçilik duygusu başlıca te­sir yapan faktör olmaktadır. Milliyetçilik duygusun­dan yoksun olan bir toplumun millet manzarası gös­termesi mümkün değildir. Milliyetçilik duygusuna sa­hip olmayan, milli şuura sahip olmayan bir toplulu­ğun bir arada yaşaması mümkün değildir. Böyle bir duygudan ve şuurdan mahrum toplulukların dış olay­ların en ufak bir tesirine karşı kendilerini koruyama­dıklarını, hatta dış tesirler olmasa dahi kendi kendile­rine dağıldıklarını ve belirli vasıfları olan, belirli hedefleri olan bir topluluk hüviyetinden çıktıklarını gör­mekteyiz.

 

Türk Milletinin yükselmesi ve tehlikelerden korunması, Türk Milletini meydana getiren kişilerin teken teker milli şuur sahibi olmasına ve kalplerinin millet sevgisi, vatan sevgisi ile çarpmasına bağlıdır. Bunun için milli doktrin Dokuz Işık'ın birinci ilkesi ola­rak Milliyetçiliği koymuş bulunmaktayız. Şüphesiz bu­rada bahis konusu edilen Milliyetçilik Türk Milliyetçiliğidir. Türk Milliyetçiliği ne demektir? Türk Milli­yetçiliği, Türk Milletine karşı beslenen derin sevgi, bağlılık duygusunun, müşterek bir tarih ve müşterek hedeflere yönelme şuurunun ifadesidir. Türk Milliyet­çiliği insani duygularla beslenen bir anlayıştır. Türk Milliyetçiliği kin ve garazı esas almayan, sevgiyi esas alan bir düşünce tarzıdır. Milliyetçilik; milletini sev­mek, .vatanını sevmek ve milletinin tehlikelere karşı korunması için her fedakârlığı göze almak duygusu ve düşüncesidir. Türk Milliyetçiliği bütün Türkleri kardeş sayan bir düşüncedir. Türkiye Cumhuriyeti sı­nırları içinde yaşayan ve kendisini Türk Milletinin bir mensubu kabul eden herkesi kardeş sayan bir düşün­ce ve görüştür.

 

Türk Milliyetçiliği Türk Milletinin gözüyle olay­ları görmek ve değerlendirmek zihniyetini ifade et­mektedir. İster Türkiye içinde olsun, ister Türkiye dı­şında olsun, cereyan eden her olayın Türk Milletine zarar getirmemesini istemek, düşünmek ve bunun için çalışmak duygusu ve şuuru, Türk Milliyetçiliği'nin bir başka ifadesidir denilebilir. Bunun yanı sıra Türk milletinin gerek Türkiye'de meydana gelen gerek Türkiye dışında meydana gelen olaylardan azami ölçüde yararlanmasını istemek, meydana gelen her olayın Türkiye'ye azami ölçüde yarar sağlamasını dü­şünmek ve bunun için çaba harcamak da Türk Milli­yetçiliğinin bir gereği olarak görülmelidir. Millet ta­rifini ele almakta Türk Milliyetçiliğini belirlemek için yarar vardır.

 

Türk Milleti dediğimiz gerçek nedir? Bugün Türk Milleti dediğimiz gerçeği şu şekilde tarif etmek mümkün. Müşterek bir tarihten gelen ve müşterek bir tarih şuuruna sahip bulunan, aynı dine mensup, aynı kültürle yoğrulmuş, aynı devleti kurmuş, yaşatmış Ve bugün de aynı devletin sahibi ve aynı devletin bayrağı altında ve sınırları içinde yaşayan insan topluluğu Türk Milletini teşkil etmektedir. Yani Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve Türklüğü benim­seyen, aynı kültürle yoğrulmuş, aynı dine mensup insan topluluğu bugünkü milletinizi meydana getirmektedir.

 

Türk Milletinin tarifi bu çizilen çizgilerin dışına da taşmaktadır. Türk Milleti büyük bir millet olduğu için bugün dünya üzerinde geniş sahalara yayılmış ve dağılmıştır. Bugün dünya üzerinde yaşayan aynı dine mensup, aynı tarihe mensup ve aynı dili konuşan Türk topluluklarının sayısı yüz yirmi milyon civarında tahmin edilmektedir. Bunların ancak üçte biri Türkiye sınırları içinde bulunmaktadır. Bugünkü Türkiye sınırları dışında kalan Türkleri Türk Milletinden saymayacak mıyız? Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınıfları dışında kalan Türkler de Türk Milletindendir. On­lar da Türk Milleti deyiminin içindedirler. Ancak Tür­kiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalan Türkler başka topraklarda, başka milletlerin idaresi altında bulunmaktadırlar. Bugün dünya üzerinde biricik bağım­sız Türk Devleti olarak Türkiye Cumhuriyeti bulun' maktadır. Türkiye Cumhuriyeti bütün Türklük meselelerinin sahibi ve temel varlığıdır. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti'nin birinci planda ele alınması ve korunması, yüceltilmesi başlıca konuyu teşkil etmeli­dir. Türk Milletinden olmak; Türk Milletini sevmek ve Türk Devletine sadakatle hizmet aşkı taşımak, vatana bağlılık duygusu içinde bulunmak ve Türk Milletinin yükselmesi için elinden gelen her fedakârlığı yapmak ve çalışmak duygusu ve şuurudur. Bu duygu ve bu şuuru taşıyan, herkes Türk'tür. Kalbinde yabancı başka bir milletin özlemini, özentisini taşımayan, kendi­sini Türk hisseden, Türklüğü benimseyen ve Türk Mil­letine, Türk Devletine hizmet aşkı taşıyan herkes Türk'tür.

 

İşte Türk Milliyetçiliğinin temel görüşü budur. Bu görüş ışığında olayları değerlendirmek zorunluluğu vardır. Türk Milliyetçileri sadece Türkiye Cumhuriye­ti sınırları içinde bulunan Türklerle m i ilgilenecektir? Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalan Türklerle münasebetlerimiz ve bunlara karşı tutumumuz ne ol­malıdır? Bu sorulara verilecek cevap şudur: Türk Milliyetçiliği, dünya üzerinde nerede Türk varsa onlarla ilgilidir. Onlara karşı derin bir sevgi ve ilgiyle dolu­dur. Dünyanın neresinde Türk varsa bu Türklerin iyi durumda olmaları, bu Türklerin yükselmeleri, korun­maları, kendilerine mümkün olan her çeşit yardım ve desteğin sağlanması Türk Milliyetçiğinin şaşmaz düsturudur. Ancak Türk Milliyetçiliği Türkiye Cumhuri­yeti sınırları dışında bulunan Türklerle ilgisinde ve münasebetlerinde, bu ilgi ve münasebetlerin Türkiye Cumhuriyeti'ni tehlikeye sokmayacak, Türkiye Cum­huriyeti'ne zarar vermeyecek şekilde yürütülmesi prensibini esas alır. Türkiye Cumhuriyeti'ni tehlikeye so­kacak, Türkiye Cumhuriyeti'ne zarar verecek durum­larda her şeyden önce dünyada biricik bağımsız Türk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni tehlikelerden ko­llamak ve her çeşit zarara karşı onun gözetilmesi Türk Milliyetçiliğinin esas görüşünü teşkil etmektedir.

 

Bugün yirminci yüzyılın son çeyreğinde dünya üzerinde insanlık büyük merhaleler kat etmiş bulun­maktadır. İnsan Hakları Beyannamesi hemen bütün devletlerce kabul edilmiş ve imzalanmıştır. Birleşmiş Milletler Anayasası bu teşkilata üye olan bütün dev­letler tarafından kabul edilmiş ve imzalanmıştır. Bu iki önemli vesikanın kabul ettiği bir insanlık ilkesi vardır. Bu insanlık ilkesi her milletin kendi kendisini idare etme hakkına sahip olduğu görüşüdür. Sel! Determinasyon denilen, her toplumun, her milletin kendi mukadderatına kendisinin hâkim olması görüşü İnsan Hakları Beyannamesinde ve Birleşmiş Milletler Anayasası'nda yer almış olan mukaddes bir hak teş­kil etmektedir. Bu hakka dayanarak bugün Afrika'da ve Asya'da birçok insan toplulukları yeni devletler. Yeni milletler halinde sahneye çıkmakta, bağımsızlıklarını ilan etmektedirler. Bugüne kadar tarihte hiç bir zaman devlet olmamış, devlet kurmamış olan birçok Asyalı ve Afrikalı insan toplulukları yeni milletler. Yeni devletler halinde sömürgeci devletlerden bağımsızlıklarını almışlar ve Birleşmiş Milletlere üye olmuş bulunmaktadırlar.

 

Tarihte belirli bir medeniyetleri dahi kaydedilmemiş olan birçok insan toplulukları Self Determinasyon prensibine dayanarak bağımsızlıklarını alıp yeni devletler halinde hürriyetlerine kavuşurlarken Türkiye sınırları dışında yaşayan Türklerin bu haklarının teslim edilmemesi nsanlık bakımından yüz kızartıcı bir durumdur. Her milletin kendi mukadderatına hâkim olmak mukaddes hakkı olduğu gibi, başka milletlerin boyunduruğu altında sömürgesi olarak yaşayan Türk topluluklarının da, İnsan Hakları Beyannamesi'nin, ön gördüğü kendi mukadderatlarına hâkim olmak “Self Determinasyon” haklarını kullanmak kutsal hakla­rdır.

 

Türklerin de bu haklarını ortaya koymak her şeyden evvel yüksek insanlık vazifesinin bir gereğidir. Bu bakımdan biz Türk Milliyetçiliğinin bir diğer görevi olarak başka milletlerin sömürgesi durumunda ya­şatılan Türk topluluklarına Birleşmiş Milletler Anaya­sa'sında, yer almış olan İnsan Hakları beyannamesin­de yer almış olan, Self Determinasyon hakkının tanın­masını bir insanlık vazifesi olarak ileri sürmekteyiz. Ve bunu söylemeyi bir vazife saymaktayız. Bunu söy­lememiz başka milletlere düşmanlık ifadesi değildir. Kendi milletimizin insanca yaşama haklarını istemek­tir. 1nsanca yaşama hakkı istemek bir insanlık va­zifesidir. Şimdiye kadar birçok Türk Aydınları bunu ifadeden dahi çekinmişlerdir. Burada ilan ediyorum! Kendini bilen her Türk bu gerçeği her yerde ifade et­melidir. Herkese bunu anlatmalıdır. Bahse konu olan bu Türk topluluklarını kendi sömürgeci tutumlarıyla esir olarak tutan milletlere de bunu açıkça söylemeli ve insanlık duygusuna insanlık haysiyetine aykırı olan bu davranıştan 'onların vazgeçmesinin, her şeyden ön­ce kendilerini yükselteceğini onlara anlatmalıdır. Yur­dumuzda iç politika mücadeleleri, politika menfaat­leri dolayısıyla Türk Milletinin yüksek davaları çiğ­nenmiştir; zarara sokulmuştur. Türkiye' do Turancılık görüşü hakkında yalan yanlış iddialar ortaya atıl­mış ve Turancılık düşüncesi, Turancılık fikri kötü, za­rarlı bir düşünce olarak Türk Milletine tanıtılma yolu­na gidilmiştir. Yunanlılar için Enosis neyse, Ruslar için Panislavizm neyse, Almanlar için Alman Birliği neyse, Araplar için Arap Birliği neyse, İranlar için Panaryanizm neyse, Türkler için de Turancılık odur. Ruslar için suç ve kusur olmayan, Almanlar için suç ve kusur olmayan, Yunanlılar için suç ve kusur kabul edilmeyen, Araplar için suç ve kusur kabul edilmeyen daha birçok milletler için suç ve kusur kabul edilmeyen kendi milletinden olan İnsanların kölelikten kurtulması ve yakın kültür birliği İçinde, yakın işbirliği içinde bir varlık haline gelmeleri düşüncesi, Ülküsü Türkler için neden kötü gösteriliyor? Neden bir suçmuş gibi Türk kamuoyuna takdim ediliyor? Hiç şüphesiz bunu yapanların bir kısmı kendi haris siyasi menfaatleri için Türk Milletinin bu büyük Ülküsünü istismar etmişler, kötülemişlerdir. Diğerleri ele Türk düşmanlarıdır, Yabancı kölelik rejimlerinin içimize sokulmuş kölelik tellallarıdır ki, bunların başında komünistler gelmektedir. Bunlar Turancılık düşüncesinin baş düşmanıdır. Her yerde bu fikri gülünç göstermeye, bu fikrin Türkiye için tehlikeli olduğunu göstermeye çalışarak Türk Milletinin gücünü meydana getiren milli düşünceyi tahrip etmek çabasını göstermişlerdir,

 

Milliyetçilik, Türk Milletine karşı beslenen derin sevginin ifadesidir. Kal binde başka bir ırkın gururunu taşımayan ve kendisini samimi olarak Türk hisseden ve Türklüğe adayan herkes Türk'tür. Biz; Türk Milletine mensup olduğumuza göre, bu milletin içinden çıkmış insanlar olduğumuza göre, elbette ki kendi milletimize karşı derin bir bağla bağlı olacağız ve bu milletin yükselmesi için, bu milletin haklarının daima her çeşit tesirlerden uzak, her şeyin üstünde bulundurulması için çalışmayı görev tanıyacağız, İşte bu sebeplerden dolayı bizim milliyetçiliğimiz, Türk Milletine karşı duyulan derin, köklü bir sevgi ve Türk Milletinin içinde bulunduğu müşkül durumdan bir an önce, en modern, en ilmi metotlarla çıkarılarak en kısa yoldan modern uygarlığın en ön safına geçirilmesini sağlamak duygusundan kuvvet alır. Milliyetçi­liğimiz başkalarına karşı kin, garez duygularıyla bes­lenmez. Demek ki, Türk Milliyetçiliği, Türk Milletine karşı duyulan derin sevgi, bağlılık ve onu güç durum­dan kurtarıp, kuvvetli, her çeşit korkudan, baskıdan uzak, şerefiyle yaşayan, müreffeh, mutlu ve modern ugarlıkta en ön safa geçmiş bir hale getirmek isteği bu isteğin yarattığı duygudur. Birinci prensibimiz olan Milliyetçiliğimizin özet olarak tarifi budur.

 

Bunun yanında Türkçülük kelimesini de ilave edi­yoruz: Milliyetçiyiz, Türkçüyüz. Neden Türkçüyüz? Çünkü milletimiz Türk Milletidir. Türkçülük ne de­mektir? Türkçülük, Türk Milletinin hayatının her saf­hasında yapacağı her şeyin Türk ruhuna, Türk gelene­ğine uygun olması ve Türk'e yararlı olması amacının, fikrinin ön planda tutulmasıdır. Türkçe konuşacağız, Türkçeyi daima her şeyin üstünde tutacağız. Yapıla­cak her işte Türklük ruhuna, Türk'ün özelliğine uygun ve Türk Milletine yararlı olması şartını göz önünden kaçırmayacağız. Türkçülüğün de kısaca tarifi budur. Birinci prensibimiz olarak aldığımız Milliyetçilik ve Türkçülük, kısaca yaptığımız bu izah ve tarifle işte bu şekilde ortaya konmuş oluyor.

başbuğdan

 

DOKUZ IŞIK DOKTRİNİ

 

Gaye olarak düşündüğümüz şeyi evvela belirtmek ve ondan sonra bu gayenin gerçekleşmesini sağ/ayacak yollan görüşmek isabetli olacaktır. Gaye Türk milletini, insanca usullerle, en kısa yoldan, kendi gücüyle ayakta durabilecek, kuvvetli, müreffeh, mutlu, hak ve şereflerine sahip bir millet hâline getirmek ve modern uygarlığın en ön safına geçirmektir.

 

İnsanlar nasıl her şeyden önce kendi kendilerine hürmetkar olmak, kendi benliklerini hürmet duygusu ile hissetmek mecburiyetinde iseler, mîlletlerin de kendi kendilerine hürmetkar olmaları, kendi varlıklarına güvenmeleri ve kendi varlıklarına duyulan saygı ve güvenle çalışmaları sayesinde mutluluğa ermeleri mümkündür.

Bir insanın, kendine saygısı yoksa, kendini aşağı görürse, kabiliyetsiz hissederse, o insanın büyük iş yapması, içinde bulunduğu çevreye yararlı olması mümkün olamaz. Bir insan bir hendeğe doğru "Ben bu hendeği atlayamam, gücüm yetmez, kabiliyetim yoktur endişesiyle ümitsiz ve tereddütlü gelirse, o hendeği aşamaz, atlayamaz. Bir insan kendine güvenerek "Ben kuvvetliyim, ben bu hendeği hiç yûksünmeden atlayabilirim" diye korkusuzca gelirse atlar. Zafer, hiçbir zaman mahvolduklarını zannedenler tarafından kazanılamaz. Milletlerin hayatı da böyledir. Milletler kendi varlıklarının değerini hissederler, kendi kudretlerine inanç duyarlar, kendi izzetinefislerini her şeyin üstünde tutabilirler ve kendi varlıklarına saygı duyarlarsa, uygarlık âlemine büyük varlık gösterirler, büyük eserler meydana getirirler ve aynı zamanda kendi toplumları içinde yaşayan bütün insanları mutluluğa, refaha erdirirler. Bundan dolayıdır ki, biz prensiplerimizin başına milliyetçiliği koyuyoruz

 

ÜLKÜCÜLÜK

Ülkücülük batı dillerinden dilimize giren idealistlik kelimesiyle aynı olan bir anlam belirtmektedir. Ülkücülük veya idealizm insan kafasının içinde elde edilmesi, varılması en mükemmel, en güzel, kendisini mutlu edecek hedeflerin tasarlanması ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için arzu gösterilmesi ve çalışılması anlamını taşır. İnsanlar arasında idealistler yetişmeseydi insanlık bugün dünyayı aydınlatan birçok gelişmelerini, birçok alanlardaki yükselişlerini sağlayamazdı. Her gerçek, her fikir önce insanların kafasında bir hayal olarak doğar. İnsanlar hayal ederler. Hayal kurarlar. Bu hayalleri kendileri için iyi olan, kendilerinin özledikleri, elde etmekle mutluluk duyacakları birtakım istekleri, birtakım özleyişleri belirtir. İnsanlar hayalleriyle büyük ölçüde insan olurlar. İnsanlar hayalleriyle diğer canlılardan bir ayrıcalık gösterirler ve gerçekten insanlık vasfını kazanmış olurlar. İşte ülkücülük de yani idealizm de insanların ve insan toplulukların kendileri için varılması mutluluk sağlayacak, varılmasıyla en gelişmiş, en yükselmiş bir durum sağlayacak, bir hayalin düşünülmesi ve insan beyninde tasarlanarak şekillendirilmesidir.

 

Her toplumda idealistler vardır, ülkücüler vardır ve ülkücülerin, idealistlerin bulunuşu toplumlar için bir saadettir; büyük bir talihtir! Türk milleti için bizim düşündüğümüz ülkü nedir? Türk milleti için tasarladığımız ideal nedir? Her şeyden önce Türk milletinin ahlâkta, maneviyatta, insanlık duygularında en yüksek seviyede bulunması, yaşaması ve ilimde, teknikte dünyanın en ileri gitmiş varlığı hâline gelmesi ve ekonomik açıdan kalkınmış, tarımını modern tekniğe göre geliştirmiş ve modern sanayii kurulmuş, refahlı bir toplum hâline gelmesi, Türk toplumu için bir Türk milliyetçisinin düşüneceği ülkünün esaslarından mühim bir kısmını teşkil etmektedir. Türk milliyetçiliğini, ülkücülüğünün sınırları içinde sade bunlar mı vardır? Sade bunlar değil başka düşünceler, başka hedefler de vardır. Bu hedefler Türk milletinin hiç kimseden merhamet dilenmeyecek bir duruma gelmesi, kendi gücüyle ayakta duran, kendi gücüyle varlığını koruyabilen ve sözünü dünyanın her yerinde saydırabilen bir varlık hâline gelmesi düşüncesidir.

 

Bunun yanı sıra Türk milletinin haklarını her zaman dünyaya tanıtabilmesi, dünyaya duyurabilmesi düşüncesidir ve bunun yanı sıra bütün Türklerin kölelikten, yabancıların buyruğu altında yaşamaktan kurtulmaları ve Self Determination, yani kendi mukadderatına kendilerinin hâkim olması kutsal prensibine göre, hepsinin bağımsız hâle gelmeleri, bağımsız olmaları Türk ülkücülüğünün bir diğer görüşü, düşüncesidir. Bunun için millî doktrinin önemli bir ilkesi olarak ülkücülüğü almış bulunmaktayız.

 

Türk milliyetçilerinin ülkücülük tarifinin sınırları içinde bulunacak görüşleri, fikirleri ancak genel olarak işaret etmiş bulunmaktayız. Türk ülkücülüğünün hedef aldığı düşünceler genel olarak belirtilmiş olan bu fikirlerden ibaret değildir. Ülkücülüğümüzün içerisinde her mesleğe mensup Türk milliyetçilerinin kendi mesleklerinde en ileri, en yüksek ve gerek kendi milletimiz için. gerek insanlık için en çok yararlı neticeleri elde etmek görüşü de yer alacaktır. Bir Türk Milliyetçisi kendi toplumu için, kendi milleti için idealizmi daima göz önünde bulunduracak, bu genel idealizm prensipleri ile birlikte kendi sahası, kendi branşı ile ilgili çalışmalarında da bu temel ve genel mahiyetteki ülkücülüğün esaslarına uygun, onunla bütünleşmiş bir hâlde kendi branşı ile ilgili ülkücülüğünü de tespit edip güdecektir. Ülküler uzak hedeflidir, uzun vadelidir. Bir ülkünün hemen yarın gerçekleşmesi mümkün olmayabilir. Ülküler önümüzdeki yılları, önümüzdeki yüzyılları kapsayabilir. Ama ülkü insanının kalbini aydınlatan bir ışıktır. Ülkü insanlara yönünü tayin etmesini sağlayan bir kılavuzdur. Milletler için de millî ülkü, milletin kılavuzu, milletin yolunu aydınlatan güneşidir. Ülküsüz insan çamurdan bir varlık gibidir. Ülküsüz insan dümensiz, pusulasız bir gemi gibidir. Bunun için her Türk milliyetçisi, her Dokuz Işıkçı mutlaka ülkücü olacaktır, mutlaka ülkü sahibi bulunacaktır. Hem milli ülkü sahibi olacaktır, hem insanî ülkü sahibi olacaktır, hem de kendi mesleğiyle ilgili ülkücü bir kişiliğe sahip olacaktır ki, hem de kendi mesleğinde başarılı, yararlı bir kişi olarak gelişsin hem de mensup olduğu topluma, milletine yararlı hizmetler yapsın,insanlığa yararlı faaliyetler gösterebilsin. Bunun için Dokuz Işık doktrininin çok önemli ilkelerinden olan ülkücülüğe büyük değer vermekteyiz.

 

Ülkücüyüz! İnsanlık ailesi, yeryüzünde yaşayan bütün insanlar, milletler denen aynı aynı üyelerin bir araya gelmesinden meydana gelir. Bir insan, insan olmak isterse, insanlığa hizmet etmek isterse, evvelâ kendi milletine hizmet etmeli, kendi milletini yükseltmeye, kendi milletini mutlu kılmaya çalışmalıdır. Bunu yaptığı takdirde aynı zamanda insanlığa da hizmet etmiş olur. Çünkü bir insan kendi ailesini düşünür ve ona karşı vefalı kalırsa, insanlık duygulan en olgun seviyeye erişeceği için, kendi ailesi dışındaki insanlara karşı da yaranı ve vefalı olur. Bir insan kendi milletine faydalı olamaz, kendi milletine karşı bağlılık duymazsa, onun insanlığı düşünmekten bahsetmesi nihayet bir fantazi olur. İnsan, yetiştiği toprağın, yetiştiği milletin refahını, iyiliğini, saadetini ve şerefini temin etmelidir. Bunu yaptığı takdirde, o millet insanlığın bir parçası olduğu için, dolayısıyla insanlığa da hizmet etmiş olur.

 

Ülkücülüğümüz nedir? Ülkücülüğümüz; Türk milletini en kısa yoldan en kısa zamanda modern uygarlığın en üst seviyesine çıkarmak; mutlu, müreffeh hale getirmek; bağımsız, özgür, kendi haklarına sahip bir hayata kavuşturmaktır.

 

Kişilere hürriyet, milletlere istiklâl başta gelen prensiplerimizdendir. İnsanlar hür ve eşit haklara sahip olarak doğarlar. Kabiliyet ve görevlerinin dışında insanlar haklarına tam olarak sahip kılınmalıdırlar.

 

Toplum içerisinde insanlar kişisel liyakat ve kabiliyetlerine göre görevlendirilmeli ve bir sıraya konulmalıdır. Bütün bunlarla beraber ayrımsız olarak herkese bir imkân eşitliği sağlanmalıdır. İmkân eşitliği derken mücerret anlamda bir eşitlik anlaşılmamalıdır.

 

Bu ülkücülüğümüzün içine bu günkü sınırlarımızın dışında bulunan Türklere ait herhangi bir şey girer mi?

 

Türk adı taşıyan herkes bizim sevgi ve ilgimizin çevresi içindedir. Bundan vazgeçemeyiz. Bu her milletin tabiî hakkı olduğu gibi Türk milletinin de tabii hakkıdır. Bu günün Birleşmiş Milletler Anayasası, yeryüzünde yaşayan her millete "kendi mukadderatına hâkim olma" (şelf determination) dedikleri prensibi kutsal bir prensip olarak ilân etmiştir. Bugün Afrika'da yaşayan ve bugüne kadar hiçbir bağımsız devlet kuramamış olan Zencilere dahi, kendi mukadderatına hâkim olma (şelf determination) hakkı kutsal bir hak olarak tanınır ve bunların her biri yabancı boyunduruğundan, sömürgecilerin elinden kurtulup bağımsızlığını alırken, başkalarının boyunduruğu altında tutsak bulunan Türklerin tutsaklıktan kurtulmasını istemek, dilemek, bunun için iyi niyetler taşımak, Türk olan herkes için en tabiî ve kutsal bir haktır.

 

Fakat biz ülkücülüğümüzde daima gerçekçi olmayı ve girişilecek faaliyetlerde Türkiye'yi hiçbir zaman tehlikelere, risklere, , maceralara sürüklemeyecek bir yol üzerinde bulunmayı esas kabul ederiz. Ülkücülüğümüz bir macera fikri değildir. Ülkücülüğümüz, Türk milletinin en kısa, yoldan, en kısa zamanda modern uygarlığın en üst kademesine yükseltilmesi, müreffeh, mutlu bir hayata erdirilmesi, kendi gücüyle ayakta durabilecek bir hâle getirilmesi ve her çeşit korkudan, baskıdan uzak olarak, hür, müstakil yaşaması ülküsüdür. Bu ülkü aynı zamanda Türk olan herkese karşı ilgi ve sevgi göstermeyi, onların mutluluğunu dilemeyi ve onların mutluluğunu, Türkiye'yi risklere, tehlikelere maruz bırakmadan, bırakmaksızın, bırakmamak şartıyla sağlamaya çalışmayı içine alan bir ülkücülüktür

 

ÜLKÜCÜLÜĞÜN TEMEL ESASLARI

 

Gayemiz iyi bir Türk olmaktır. İyi bir Türk olmak, Türk'ün törelerini, dilini, dinini, ülküsünü iyi bilmek, iyi yaşamakla olur. Türk'ün gücü imanıdır. İmanının özü ise kendi öz kültürüdür. Türk kültüründe, milletin aynı kültür doğrultusunda yaşamasının sağlanması için, üç unsura kayıtsız şartsız bağlanılması gerekmektedir. Lider, doktrin, Teşkilat. Bu üç unsuru iyi bilmek, anlamak, yaşamak zorundayız. Bu üç unsur milletin birlik, dirlik ve güçlülüğünü sağlayan temel prensiplerdir. Türk kültüründe güçlü devlet kurabilme, Turan'ı gerçekleştirebilmek ve Kutlu Düzeni sağlamak için gerekli olan bu üç unsuru tek tek tetkit etmek gerekiyor.

 

işte ilk önce bunları bilmelisiniz ülkücülük ve ülkü hakkında önce bir okuyun daha sonra iyi mi kötümü olduğumuza karar verin ülkücülük hakkında an ufak bir sorunuzu en iyi şekilde yanıtlarız yaterki bilin öğrenin öyle karar verin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

2- Millet ve Milliyetçilik:

 

 

Ernest Renan'ın 1890'larda yaptığı tarife göre, millet; "ortak geçmişi olan ve birlikte yaşama arzusu gösteren insan topluluğudur." Renan'ın bu tarifi, dünyadaki bilim adamlarınca en kısa ve özlü tanım olarak kabul görmüştür.

Milliyetçilik ise. kısa, basit ve öz olarak, "ferdin mensubiyet duyduğu kendi milletine ve onun değerler manzumesine, aşkla, imanla bağlanması ve bu değerleri yüceltmek için çaba göstermesi" şeklinde özetlenebilir. Burada milliyetçiliğin özelliklerini de kısaca belirtmekte fayda umuyoruz.

 

 

a- Milliyetçilik, akılcıdır. Mantığa, adalete ve sosyal dayanışmaya özel bir önem veren fikir sistemidir.

 

 

b- İdealizmi ve insanlığın mutluluğunu esas alan bir iyimserliğe sahiptir.

 

 

c- Sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanır. Dolayısıyla insanlarda kan aranmaz, ruh ve imana önem verilir.

 

 

d-Halkın hür iradesinin hakim olmasını arzu eder. Kendi milletinin yanı sıra, diğer milletlerin de hür olarak yaşamasını benimser. Köleliği reddeder, sömürü ve emperyalizme şiddetle karşıdır ve en önemli özelliklerinden birisi de demokrat oluşudur.

 

 

e- Bütün milletlerin yaratılış ve istidatlar yönünden eşit olduğuna inanır. Üstün millet-aşağı millet faraziyelerini kesinlikle reddeder.

 

 

f- Milliyetçilik, şuura, bilgiye, ilme dayanır. Başta kendi milleti tarafından vücuda getirilen medeniyet olmak üzere bütün medeniyetlere saygı duyar.

 

 

g- Milliyetçilik, sahip bulunduğu bu özelliklerin ancak demokratik düzende gelişip serpileceğine inanır.

 

 

3- Milli Hakimiyet

 

 

20. yüzyıl başlarında Türk Amme Hukuku'na giren önemli yeniliklerden birisi de milli hakimiyet kavramıdır. Bu kavram, millet tarafından devlete verilen iktidar gücü olarak da tanımlanabilir. Hakimiyetin kişi, hanedan veya bir zümre yerine, bütün millete ait olmasıdır. Millet ise kendini oluşturan kişilerin üstünde, onlardan ayrı ve bağımsız bir varlıktır. Dolayısıyla siyasi iktidarı elinde bulunduranlar, söz konusu iktidarın sahibi değildirler. Bu güçlerini hakimiyetin asıl sahibi olan millet adına kullanırlar. Bu kavram Milli Mücadele liderleri tarafından 1789 Fransız İnsan ve Vatandaş Haklan Beyannamesi'nden alınarak Türk devlet hayatına kazandırılmıştır.

 

 

Milletin hakimiyeti kullanabilmesi için bir "meclis"e ihtiyaç bulunuyordu. Bu da Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Mustafa Kemal milli hakimiyet kavramını devlet hayatına geçirirken, Türk milletine istinad ediyordu. Bu anlayıştan hareketle Atatürk ilkeleri denilen sisteme milliyetçilik kavramını almıştır. Mustafa Kemal, milliyetçilik mefkuresini siyasi anlamdan da ayırmıştır.

 

 

Son dönemlerde yetişen bilim adamları milliyetçiliği "modern bilime ve marksizme göre milliyetçilik" olarak iki ayrı grupta değerlendirmişlerdir. Modern bilime göre milliyetçiliği sosyolojik, kültürel, ideolojik ve doktriner milliyetçilik şubelerine ayırmak mümkündür.

 

 

4- Milliyetçiliğin Tasnifi

 

a- Sosyolojik Milliyetçilik:

 

 

Duyguya, hisse, aşka dayanır. Bir millete mensup fertlerin kendi milletine karşı beslediği bağlılık duygusu ve şuurudur. Sosyologlar, fertlerin mensup oldukları topluluğa bağlılık duygusuna "zümre şuuru, zümre hissi, zümre hissiyati" gibi adlar vermektedirler. Bu şekilde birbirine bağlı fert ve ailelerin, toplulukların duydukları mensubiyet şuuru sonucunda kavimler ve milletler meydana gelmiştir, medeniyetin gelişmesinin ;emelini de bu duygu ve düşünceler meydana getirmiştir.

 

 

Atatürk bu konuda şunları söylüyor;

"Biz doğrudan doğruya miliyetperveriz. Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetin dayanağı Türk kültüm ile ne kadar dolu olursa, o topluluğu dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur."

"Milletimiz sahip olduğu vasıfları ve liyakatim, hükümetinin yeni ismiyle, medeniyet dünyasına çok daha kolaylıkla göstermeyi başaracaktır. Türkiye Cumhuriyeti, cihanda tuttuğu mevkie layık olduğunu, eserleriyle isbat edecektir."

 

 

b- Kültür Milliyetçiliği

 

 

Bir milletin siyasi, askeri ve medeniyet tarihini, yani hukukundan devlet anlayışına, sanatından ekonomisine kadar bütün alanların, ilmi ölçülere göre incelenmesi ve bu gerçeklerin milletin fertleri tarafından özümsenerek zihinlere nakşedilmesidir.

 

 

Mustafa Kemal'in bu konudaki sözleri de bize ışık tutmaktadır;

"Milliyet davası, şuursuz ve ölçüsüz bir dava tarzında düşünülmemelidir. Milliyet davası, siyasi bir mücadele konusu olmadan önce şuurlu bir mefkure meselesidir."

 

 

Kültür milliyetçiliğinin ön şartı, sosyolojik milliyetçiliktir.Çünkü ruhen ve aşk ile milletini sevmeyen bir insanın, ilmi gerçekleri şuurlu bir şekilde kabul etmesi, benimsemesi düşünelemez. Milliyetçiliğe göre, maddi ve manevi gelişme için milletlerarası kültür alış veriş son derece tabiidir. İnsanların, serbest düşüncenin tabii bir sonucu olan modern bilim ile yeni hakikatlere ulaşacaklarını kabul eder.

 

 

c- İdeolojik Milliyetçilik:

 

 

Siyasi ve sosyal bir doktrini olan bir hükümetin, parti, dernek veya sendikanın hareketlerin; yön veren düşünce ve görüşler sistemidir. Buna : siyaset veya politika da denilebilir.

 

 

Atatürk'ün şu sözleri ideolojik milliyetçiliği çok güzel ifade ediyor; "Bizim milletimiz derin bir geçmişe maliktir. Bu düşünce, bizi elbette altı-yedi yüz yıllık Osmanlı Türklüğünden, Selçuklu Türklerine ve ondan evvelki dönemlerin her birine eşit olan büyük Türk devletlerine kavuşturur. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

 

d- Doktriner Milliyetçilik:

 

 

Milletlerin, meşru bir yönetim şekli ve belli bir program dahilinde kendi kendilerim yönetme esasına dayanır.

 

 

Buna göre, hükümranlık hakkı millete aittir. Hiçbir fert ve grubun millete dayanmayan bir otoriteye sahip bulunamayacağı ve milletlerin kendi kaderini tayın etme hakkına sahip olacağı ilkesidir. Milliyetçilik, sağcı ve solculuğun tamamen dışındadır ve bunlarla hiçbir ilgisi yoktur.

 

 

Atatürk şöyle der; "Hakimiyet milletin tamamına aittir. Demokrasi prensibi, milli hakimiyet prensibine dönüşmüştür." "Mecliste yoğunlaşan milli iradenin fiilen vatanın mukadderatını ele almış olduğunu kabul etmek temci prensiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üstünde bir kuvvet yoktur ."

 

 

"Milli iradeye dayanarak Türkiye'nin mukadderatını elinde tutan meşru w müstakil tek hakim kuvvet Büyük Millet Meclisi'dir."

 

 

5- Milliyetçiliğe Düşman Unsurlar:

 

 

Milliyetçiliğe düşman olan fikirlerin başında marksizm gelir. 'Marksizm, modern bilimin ortaya koyduğu şekilde yani, "ortak geçmişi olan ve birlikte yaşama arzusu gösteren insan topluluğu" şeklinde tanımı ve millet kavramını reddeder. Dünya tarihini "sömüren ve sömürülen" sınıfların mücadelesi olarak ele alır. Dolayısıyla milliyetçilik duygu ve kavramını reddeder.

 

 

Bunun yanı sıra marksizmin, milliyetçiliği; ırkçılık, şovenizm (kendi milletinin kusurlarını ve başka milletlerin olumlu taraflarını görmeme), irredantizm (Rus, Sırp ve Yahudilerin günümüzde uyguladığı saldırgan milliyetçilik), sağcılık, aşırı sağcılık, Turancılık (dünyadaki Türklerin ortak bir medeniyete mensup olduklarına inanma ve bunlara sempati gösterme) gibi modern bilimin kesin hatlarla birbirinden ayırdığı kavramları kaşıdı olarak tahrif eder ve bunların tamamım milliyetçilik içinde mütalaa eder.

 

 

Marksizmin kurucuları Marks ve Engels, Komünist Beyannamesinde millet ve milliyet kavramlarını birer burjuva uydurması olarak gördüklerini ve işçilerin vatansız olduğunu, dünyanın işçiler ve burjuvalar olmak üzere iki sınıfa ayrıldığını öne sürüyorlardı. Marks. 4 Kasım 1864 tarihinde Engels'e yazdığı bir mektupta, Enernasyonal Toplantısında yapacağı konuşmada, "milliyetler" tabiri yerine "memleketler" kelimesini kullanmayı tercih ettiğini belirtiyordu.

 

 

Lenin ise, "burjuva milliyetçiliği" adım verdiği milliyetçiliğin, bir milletin işçileri, proleterleri ile burjuvalarını bir araya getirişinden ve çeşitli milletlerin proleterlerini birbirinden ayırışından yakınır. Lenin, "liberal burjuva milliyetçiliği"nin sınıf mücadelesine karşı silahının "milli kültür" olduğunu ve bunu bir burjuva hilesi olarak kabul ettiğini belirtir. Lenin'e göre milli ve manevi değerlerin kaybedildiği bir kültür meydana getirilmesi esastır. Bu da ancak proleter kültür olmalıdır.

 

 

Diğer taraftan marksist liderler uygulamada, mensup oldukları milletin refah ve mutluluğu için, marksizmi bir araç, bir paravan veya örtü olarak kullanmışlardır. Uygulamada ise Lenin, Rus milletinin, Mao, Çîn milletinin mutluluğunu her şeyin üstünde tutmuşlardır.

 

 

Atatürk, komünizm konusunda o önemde milleti bakınız nasıl uyarıyor!

 

 

"Biz ne Bolşevik, ne de komünistiz. Ne biri ne diğeri olamayız. Çünkü, biz milliyetçi ve dinimize hürmetkarız."

"Memleketimizin hali, sosyal sanılan, din ile milli ananelerinin kuvveti, Rusya'daki komünizmin bize uygulanmasına imkan olmadığı kanaati doğurmuştur.!'

 

 

6- Yüzyılımızın Yükselen Değeri Milliyetçilik ve Türkiye:

 

 

a- Milli Hakimiyet:

 

 

Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmış ve başkenti ile topraklarının tamamına yakını galip devletler tarafından işgal edilmeye başlamıştı, imzalanan Sevr Anlaşmasıyla Türkler'e Orta Anadolu'da küçük bir toprak parçası layık görülmüştü. İşte bu şartlar altında ordu mensuplarının liderliğinde ve sivil kadroların da iştirakiyle Anadolu'da Milli Mücadele başlatıldı. Asker ve sivil kadroların birleştiği ana nokta. Türk vatanının düşman işgalinden bir an önce kurtarılması gerçeğiydi. Türk vatanı ise, temelleri Erzurum Kongresi'nde atılan ve Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda ilan edilen "Misak-ı Milli" idi. Misak-ı Milli sınırlan içerisinde yaşayan Türk milletinin kayıtsız ve şartsız milli hakimiyetini sağlama düşüncesi, milliyetçi liderlerin başlıca gayesi durumuna gelmişti. Bu hareketin çekirdek kadrosunun başına Mustafa Kemal getirildi ve kendilerine de "Kuvay-ı Milliyeciler" denildi. Mustafa Kemal Paşa, arkadaşlarının görüş ve düşüncelerini her fırsatta açıklıyordu. Biz de Mustafa Kemal'in görüşlerini esas alarak konunun tespitine çalışacağız.

 

 

Mustafa Kemal'e göre Milli Mücadele'nin asıl gayesi işgal altında vatan topraklarını düşmanlardan kurtarmak ve bu topraklarda milletin hakimiyetini sağlamaktı. Sürdürülen çetin mücadeleler sonucunda kurulan devlet teşkilatına ve onun düzenine ait bir Anayasa vazedildi. Çünkü, "Türk"ün haysiyet, izzet-i nefs ve kabiliyeti çok yüksek ve çok büyüktü. Böyle bir milletin esir yaşamaktansa ölmeyi tercih edeceği, dolayısıyla temel parolası da ya istiklal ya ölüm olmuştu. Mustafa Kemal, Mülkiye Mektebi öğrencilerine hitaben yaptığı bir konuşmada, Türk milletinin hedefini şu şekilde açılıyordu. "Her Türk ferdinin son nefesi, Türk milletinin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedi olduğunu göstermelidir. Yüksek Türk! Senin için yükseklik hududu yoktur. İşte parola budur."

 

 

Milli Mücadele liderleri Osmanlı Devleti'nin yıkılmaya yüz tuttuğu bir dönemde ortaya çıkarak, Türk milletine düşman unsurların devleti ortadan kaldırma ve bu devletin asli unsuru olan Türkleri imha etmekten başka bir düşünceleri olmadığını her yerde anlattılar. Bu gerçek karşısında Türk milleti yeni bir iman ve azimle devleti kurmaya muvaffak olmuştur, kurulan bu devletin dayandığı asıl temel de "istiklal-i tam" ve "bilakayd-ü şart hakimiyeti milliye"den ibarettir. Türk milleti son derece zor şartlarda elde ettiği bu hakimiyetin bir zerresini dahi feda etmemekte kararlıdır.

 

 

b-Millet Anlayışı:

 

 

Milli Mücadele liderlerine göre, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranların tamamına "Türk milleti" deniyordu. Mustafa Kemal milleti hakkında düşüncelerini şu şekilde özetliyordu: "Türk milletinin cedd-i ilası Türk namındaki insan, Nuh Aleyhisselam'm oğlu Yafes'in oğlu olan zattır. Türkler 15 asır evvel Asya'nın göbeğinde muazzam devletler teşkil etmiş ve insanlığın her türlü kabiliyetine tecelligah olmuş birer unsurdur. Sefirlerini Çin'e gönderen ve Bizans'ın sefirlerini kabul eden bir Türk devleti, ecdadımız olan Türk milletinin teşkil eylediği bir devlet idi."

 

 

Mustafa Kemal'in burada sözünü ettiği "Türk" hakkındaki bilgiler, destanlara dayanıyor. Bu yönde tarihi bir belge mevcut değildir. Ancak, Hunlar Çin elçilerini, Göktürkler de Bizans elçilerini kabul etmişlerdir, bu tür bilgiler tarihi kaynaklarda mevcuttur.

 

 

Mustafa Kemal ve arkadaşları Milli Mücadeleyi başlattıklarında maddi güçten yoksun bulunuyorlardı. Ancak son derece büyük bir zenginlikleri vardı. Bu da "Büyük Türk milletinin asaletinden doğan yüksek ve manevi bir kuvvetti ve bu kuvvete, yani Türk milletine güvenerek" işe başlamışlardı. Bu kuvvetse, milli sınırlar içerisinde kurulacak yönetimin Erzurum Kongresi'nde temelleri atılan hakimiyet-i milliye esaslarının uygulanmasını ve bu yönde teşkilatlanmasını istiyordu. Türk milliyetçileri sor ve çetin mücadeleler sırasında ortaya çıkan milli mevcudiyetin temelini, milli şuur ve milli birlikte görüyorlardı.

 

 

Uyanan bu milli birlik ve milli şuurun bir itici güce ihtiyacı vardı. İşte bu güç Türk birliğinin kudret ve kabiliyeti ile Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesi olarak Türk ordusunu ortaya çıkarmıştı. Mustafa Kemal'in söyleşiyle, Türk ordusu "Türk topraklarını ve Türk idealini tahakkuk ettirmek için sarf etmekte olunan sistemli çalışmalım yenilmesi imkansız teminatı" olarak görülüyordu.

 

 

c- Cumhuriyetin Hedefi: Demokrasi

 

 

Milli Mücadele liderleri, içinde bulundukları ağır şartların tahlilini iyi yapmışlardı. Bu yüzden şartların gereğini yerine getirmek için yoğun bir tempoda göre yapıyorlardı. Mustafa Kemal'e göre "yeni Türkiye'nin eski Türkiye" ile bir alakası yoktu. Ancak milletin değişmediği ve yeni devlerin, eski devleti meydana getiren ana unsur olan Türk milleti tarafından kurulduğunun da şuurundaydı. Yeni kurulan devletin yönetim şekli bu dönende çeşitli tartışmalara yol açmıştı. Mustafa Kemal Paşa, bir Fransız dergisine erdiği demeçte yeni devletin rejimini şu şekilde özetliyordu:

 

 

"Şurası unutulmamalıdır ki, bu tarz-ı idare, bir Bolşevik sistemi değildir. Çünkü biz ne Bolşevikiz, ne de komünist, ne biri ne diğeri olamayız. Çünkü biz milliyetperveriz ve dinimize hürmetkarız. Hülasa bizim şekl-i hükümetimiz tam bir demokrat hükümettir."

 

 

Mustafa Kemal, yeni rejimin ana ruhunu bu şekilde özetliyordu. Nitekim Türkiye'de yaşayan insanlar ırken ve dinen, kültür yönünden bir ve beraberlerdi. Bu itibarla birbirlerine karşı son derece saygılı, gelecekteki ortak çıkarların bir arıda ve birlikte olduğunun farkındaydılar.

 

Mustafa Kemal, yukarıda da izah edilmeye çalışıldığı gibi, "Türk milleti" fikrinde ısrarla durmuştur. İthal malı gibi gözüken görüşlere de "Ne mutlu Türk'üm diyene" vecizesi ile anlamlı cevap vermiş ve Türk damgasını vurmuştur. Dil, tarih, medeniyet, sanat, ekonomi ve siyaset gibi alanlarda her türden değerin millileşmesi için çaba harcamıştır.

 

 

Alparslan Türkeş, bu değerler manzumesi ortamında yetişmiş, dünya görüşüne, hareket tarzına, duygu ve düşüncelerine işte bu milli değerler yön vermiştir.

 

 

7- Türkeş'in Milliyetçilik Anlayışı:

 

 

Türkeş, Türk milletinin yeni bir yolun yolcusu ve yeni bir kaderin sahibi olması gerektiğini düşünüyordu. Bu yeni yol, Türkiye'yi bilimde, ahlakta, teknikte ve sanayide yeryüzünün en ileri ülkesi yapmak isteyenlerin yolu olacaktı.

 

 

Türkeş, tıpkı Orhun Kitabelerindeki gibi, geceyi gündüze katıp emek harcayarak, ter dökerek kendi düşünce eserlerini meydana getirecek ve Türk milletini kökünden koparmadan, bilimde, sanatta kanatlandırıp çağlar üzerinden uçuracak gerçek aydınlara ihtiyaç duyulduğuna işaret ediyordu.

 

 

Türkeş, bunun için sadist Slav marksizmine veya soğuk Anglo-Sakson kapitalizmine sarılmaya gerek olmadığını, üçüncü bir yola ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Ülkede sosyal adaleti ve Türk milletinin toplum olarak büyük bir hızla kalkınmasını sağlayacak yüzde yüz yerli ve milli bir doktrin olması gerektiğini vurguladı. Bu doktrinin ruhunu "Her şey Türk milleti için, Türk'e doğru ve Türk'e göre" prensipleri teşkil etti. İşte Türkeş'in o ünlü "9 Işık Doktrini" bu düşüncelerin ürünüdür.

 

 

Türkeş Türkiye'de yaşayan ve Türklüğü benimseyen, aynı kültürle yoğrulmuş, aynı dine mensup insan topluluğunun Türk milletini teşkil ettiğine inanır. Bu sınırlar dışında yaşayanlarla birlikte çok büyük ve geniş bir aile olan Türkler'in, temel varlığı ve meselelerin çözüm yeri ve sahibi olarak Türkiye'yi gördüklerine inanır. Bu bakımdan Türkiye'nin birinci planda ele alınması, korunması ve yüceltilmesinin başlıca konuyu teşkil ettiği görüşündedir.

 

 

Alparslan Türkeş'e göre Türk milliyetçiliğinin temel görüşünü şu şekilde özetlemek mümkündür.

 

 

"Türk milletinden olmak, Türk milletini sevmek ve Türk devletine sadakatle hizmet aşkı taşımak, vatan bağlılık duygusu içinde bulunmak ve Türk milletinin yükselmesi için elinden gelen her fedakarlığı yapmak ve çalışmak duygusu ve şuurudur. Bu duygu ve şuuru taşıyan herkes Türk'tür. Kalbinde yabancı başka bir milletin özlemini, özentisini taşımayan, kendisini Türk hisseden, Türklüğü benimseyen ve Türk milletine, Türk devletine hizmet aşkı taşıyan herkes Türk'tür."

 

 

Türkeş'in milliyetçilik anlayışının temelinde, Türk milletine karşı beslenen derin sevgi yatmaktadır. Türkeş;

 

 

"... Bizim milliyetçiliğimiz, Türk milletine karşı duyulan derin ve köklü bir sevgi ve Türk milletinin içinde bulunduğu müşkül durumdan bir an önce en modern, en ilmi metotlarla çıkarılarak en kısa yoldan modern uygarlığın en ön safına geçirilmesini sağlama duygusundan kuvvet alır" der.

 

 

Türkeş'in ortaya koyduğu Türk milliyetçiliği anlayışında, başka milletlere karşı kin ve nefrete, gareze, öfkeye yer yoktur. .Türk milletine duyulan derin sevgi esastır.

 

 

Türkeş'in Türk siyasi hayatına kazandırdığı ve kitleleri derinden etkilediği milliyetçilik anlayışının yanına "Türkçülük" kavramını da oturtmak gerekir.

 

 

"Milliyetçiyiz, Türkçüyüz. Neden Türkçüyüz? Çünkü milletimiz Türk milletidir. Türkçülük Türk milletinim hayatının her safhasında yapacağı her şeyin Türk ruhuna, Türk geleneğine uygun olması ve Türk'e yararlı olması amacının, fikrinin ön planda tutulmasıdır."

 

 

Alparslan Türkeş'teki bu yüksek manevi anlayış, Ülkücülüğü doğurmuştur. Türk muhitini en kısa yoldan, en kısa zamanda modern uygarlığın en üst seviyesine çıkarma, mutlu, müreffeh, bağımsız, hür ve kendi haklarına sahip bir hayata kavuşturma ideali Türkeş'in ülküsünü oluşturur.

 

 

"Bizim ülkücülüğümüz, daima gerçekçi olmayı ve girişilecek faaliyetlerde Türkiye'yi "hiçbir zaman tehlikelere, risklere, maceralara sürüklemeyecek bir yol üzerinde bulunmayı esas kabul eder."

 

 

Alparslan Türkeş'e göre Türk milletinin "kutlu güç kaynaklarının" başında İslamiyet, milliyetçilik ve Türkçülük gelmektedir. Ayrıca birlik, beraberlik, iç barış ülküsü, cihan devleti kurabilme özellik ve kabiliyeti de Türk milletinin temel özellikleri arasında yer alır.

 

 

Türkeş, ülküsünü, idealini, sevdasını, aşkını bilim adamları, aydınlar ve gençlerle paylaşmıştır. Özellikle de gençlere hitab ederken Bilge Kağan gibi; "Ey Türk! Titre ve kendine dön" diye kükremiş ve bu dönüş iki bine iki kala en yüksek temposuna ulaşmıştır. Gençleri, aydınlan sevdasına ortak olmaya, yeni ufuklara çağıran Türkeş, Ülküsünü Bilge Kağan'dan, Kür-Şad'ın izinde Anadolu'ya kazımıştır:

 

 

"Ben Türk milletini:

Sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye,

Rüşvet, hile ile çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine,

Ahlaktan mahrum bir hürriyete,

Tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir ekonomiye çağırmıyorum.

Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısaca hak yolu, hakikat yolu, Allah yoluna çağırıyorum. Modern medeniyetin en ön safına geçmek üzere çağlar üzerinden sıçramaya çağırıyorum. Hareketin adını isteyenlere açıkça ilan ediyorum:

Yeniden maneviyata dönüş...

Türk aydınları, Türk gençliği, buluşma yerimiz Büyük Türkiye'dir."

Türkeş, ömrünü Türk milletine adamıştı. O'nun milliyetçilik anlayışı, yüksek ahlâkı, maneviyatı, elbette bu satırlara sığdırılamaz. O bir "Bozkurt" idi. O'nun heyecanını, ülküsünü duyabilmek, yaşayabilmek, O'nu öğrenip anlayabilmek önemlidir.

"Dün Ergenekon şeddinden geçerken önümüzde bir Bozkurt vardı. Bugün Türklük için en iyiyi, en güzeli her ne pahasına olursa olsun elde etme mücadelesine binlerce Bozkurt olarak yürümekteyiz, yarın ise hür ve mesut ufuklara doğru milyonlarca Bozkurt olarak koşacağız

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BİR NESİL YETİŞTİREN BAYRAK ADAM

 

O, başkalarının vazgeçtiği yerde başlamış, Türk Milliyetçiliği'ni aksiyon hale getirmişti. Bugün yetiştirdiği Ülkü Ocaklı gençler devleti yönetiyor, fikirleri Türk Dünyası'nda bayrak oldu.

 

 

Türk Milliyetçileri'nin büyük ve efsanevi lideri Alparslan Türkeş'i ebediyete uğurlayalı yılar oldu. Ancak onun büyük efsanevi kişiliği sağlığında olduğu gibi bugün de yaşamaktadır. Bir insanın ömre yeterli gelmiyor. Molla Cami, Mevlana için derki;'Biz ömrümüzün sonuna geldik, hala vasfının başındayız...' Bu tespit Türkeş içinde sözkonusudur.

 

O öylesine büyük bir liderdi ki, iktidar olmadığı halde iktidar da bulunan bir büyük devlet adamı idi. Bütün hayatı boyunca mistik bir Türk Milliyetçisi olarak yaşadı ve öylece ebediyete intikal etti. Öldüğü gün bütün Türk gençliği ayağa kalkmıştı. Cenazesi Ankara'nın gördüğü en büyük cenaze töreni idi. Karda-kışta yüzbinlerce ülkücü Türk genci sokaklarda, karlar altında, parklarda sabahı beklediler. Dualarla , tekbirlerle uğurlanmasından beridir, gençlerimizin yollarını aydınlatan bir ışık gibi aramızda bütün gerçekliği ile yaşamaktadır. Eserleri birbiri peşine basılmakta ve gençlerimize hala yol göstermektedir.

 

ATATÜRK VE TÜRKEŞ

 

Bugüne kadar Türkiyemiz' de Tüek gençliğine sahip çıkan ve onların vatana, millete faydalı büyük bir vatan evladı, birer Türk Milliyetçisi olarak yetişmelerine en büyük önem veren iki büyük lider olmuştur. Atatürk ve Türkeş. Bunlar hemen hemen hayatlarının en büyük bölümünü Türk gençlerinin yetişmesine ve onların birer büyük idealist olmasına hasretmişlerdir. Türkeş ise yeni nesillerin Türkiye'nin en karanlık ve karmaşık bir döneminde onların büyük bir milli tarih şuuru içinde yetişmeleri için nefes tüketti, zaman harcadı ve Türkiye'nin geleceğini hazırlamış oldu. Bugün Türk Ülkücüleri onun yolundadır. O'nun sağlığında Ülkü Ocakları üyeleri durumundaki Türk gençliği bugün Türkiye'nin yöneticileri durumundadırlar. Milletvekilliği, Bakanlık seviyesinde, müsteşar, genel müdürlük gibi bürokrasi mevkilerinde ülkenin yükselmesini omuzlamış durumdadırlar. Binlerce,onbinlerce Türk genci bu büyük liderin çizdiği yolda yürüyorlar. Onların çocukları ve torunları da babalarının, dedelerinin, kısaca Türkeş'in yürümektedirler. Türkiye'ye böylesine büyük bir milli hamle ve yeni bir hayat yolu çizen büyük adamlae ne kadar yazık ki kolay yetişmiyor. Büyük Türk şairi Ziya Paşa'nın bu durumdaki büyük adamlar için söyldeği bir beyit vardır. Der ki;

 

Beni adem haşrederek tazim dururlar adına,

Kim fedayı nefs ederse cinsinin imadına.....

 

Bu güzel tarif hiç şüphesiz Başbuğ Türkeş'in şahsında en güzel tarifini bulmaktadır. Öyle ki, bütün Türkiye'nin bir kaos yaşadığı bir devirde Türk gençliği -halk tabiri ile- kapanın elinde kalırken, her türlü yabancı entrikaların, ideolojilerin, eroinden beyaz kadın ticaretine kadar her şeyin okullara dahi sızdığı bir dönemde O bir havari gibi Türk gençliğine kol kanat germiştir. Türk gençlerinin bu tuzaklardan uzak durmasını sağlamıştır. Bununla da kalmayıp onlara yol göstermiş, vatanlarına, milletlerine hangi yoldan faydalı olacaklarını da işaret etmiştir. Üniversitelerimizin birer militan ocağına dönüştüğü devirlerde adeta düşmeyen bir kale gibi tek direnen bu okullarda ki Ülkücü gençlerdi. Arkalarında ise bir tek liderin gölgesi vardı; Başbuğ Alparslan Türkeş ...

 

O büyük gençlik hareketinde vuruldular, şehide oldular, yılmadılar,boğuştular, bir elleri yumruk halinde dövüşürken öbür ellerinde kitap tuttular. Gece yarılarına kadar okudular, çalıştılar ve bugünleri hazırladılar. Üniversitelerimizde kızıl koministler öylesine yuvalanmışlardı ki eğer o Ülkücü gençlik hareketi olmasaydı, daha sonraki devirlerde gelen büyük müdahale hareketleri de ! geç kalmış olacaktı. Nitekim Türkiyemizin her kurtuluş hareketinin kan bedelini de Türk milliyetçileri ödediği gibi, bu son kurtuluş hareketinin çilesini ve kan bedelini Türkeş'in yetiştirdiği Ülkücü Türk gençliği ödemiştir. Bu son büyük çilenin en büyük bedelini ödeyenlerden birisi de Türkeş olmuştur. BU onun son büyük çilesi olmuştur. On yıl sonra yeniden tarih sahnesinde görüldüğünde eski ülkücülerin yanında onların takipçisi bir genç Ülkücü nesli de hazır durumda bulmuştur. Yeniden bıraktığı yerden başlıyordu.

 

27 MAYIS'IN HALKIN ÖNÜNE ÇIKAN TEK LİDERİ

 

Türk tarihinin gördüğü en büyük yıkımlardan birisini teşkil eden ve Türkiyemizde de bir ihtilaller darbeler devrini açan 27 mayısın mensubu olanlardan yalnızca bir tek kişi, Alparslan Türkeş alnı açık olarak milletin karşına çıkmak yiğitliğini gösterebilmiştir. Diğerlerinden böyle bir babayiğitliği görmedik. Mertçe erkekçe partisini teşkilatlandırarak demokrasinin ve Türkiye'nin yaşaması için iktidara talip olmuştur. Öylesine büyük bir efsane misyonu kazanmıştır ki, ölümü fikirlerini iktidara taşımıştır. Bugün Türkiyemizin yöneticilerinin büyük bir bölümü onun zamanında yetişmiş Ülkü Ocaklılardır.

 

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ AKSİYON HALİNE GETİRDİ

 

 

Partisinin teşkilatlanıp hareketlendiği dönemde Türkiye de en çok horlanan inançlar arasında Türk Milliyetçiliği fikri geliyordu. Hiçbir yerde Türk'ten ve Türk milliyetçiliğinden söz edilmiyordu . İşte tam ozaman da bir lider ortaya çıkıyor ve Türk Milliyetçiliğine eğilimleriyle sahip çıkıyordu. Plevne savunmasına katılan bir İngiliz subayı olan ve hatıraları Türkiye de de yayınlanan Herbert , plevne savunmasının ne kadar zor şartlar altında başarıldığını vurgularken Türk karakterini şu satırla çizer:' Türkler müdafaya başkalarının vazgeçtiği terde başlar..' Türkeş'in de yaptığı bu idi. Seksen yıllık hayatı boyunca Türk milletinin hayrına ve Türkiye'nin geleceğine karşı yapılması gereken ne lazımsa onu seçmiş, o yolda fani hayatını tamamlamıştır. İçinde yaşadığımız günler onu ölümünde yıldönümüdür. Türk milletinden, Türk gençliğinden ve bütün Türk ülkücülerinden ona minnet ve şükranlar yağmaktadır. Yattığı yer cennet....

 

 

MUHİTTİN NALBANTOĞLU

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn Ilgın Ülküm

Aynen katılıyorum diline yüreğine sağlık

 

Ülkü ocakları ile ilgili yazılmış tüm yazıları okudum

Ancak bazı arkadaşlar piyasada dolaşan kötüleme ve karalama dedikodularıyla yola çıkarak yalan yanlış birşeyler söylüyorlar.

 

Atatürk ve Kuvvayı Milliye nasıl geçmişte tarihi bir görevi yerine getirerek Bağımsız Milli Türk Devletini kurmuşlarsa

Ülkücülerde 70 li yıllarda vatanlarını Savyet yayılmacılığına karşı içimizdeki uşaklarına karşı mücadele etmiş ve sovyetlerin sıcak denizlere inmesini engellemiştir. Sıcak denizlere inemeyen Sovyetler dağılmıştır.

 

Türkmilliyetçiliği davasının erleri Ülkücüler yok edilmek istenen değerlere sahip çıkmış ve onları korumuştur.

Ancak o kadar düşmanı varki bunlar geçmişte bir destan yazan Ülkücüleri karalamak için en çirkin iftira ve yalanlarla Ülkücülere saldırmışlar ve halende bu salrırılara devam etmektedirler.

 

Ülkü ocakları bu ülkede çok önemli bir görevi yerine getirmiştir.

Ülkü ocakları geçmişte Emperyalizmin yayılmasına ve ülkemizi işgaline ve onun yerli tetikçilerinekarşı çıkmış ve göğsünü siper etmiştir.

Ülkü Ocakları Pkk terörüne kaşı çıkmışlardır.

Ülkü Ocakları Kıbrıs davasına ve onun Efsane lideri Sn Rauf DENKTAŞ'a sahip çıkmıştır.

Ülkü Ocakları Hertürlü bölücü, kominist, işbirlikçi ve hainlere karşı mücadele etmiştir.

Ülkü Ocakları yayılmacı Emperyalist Amerikaya ve onun yerli iş birlikçilerine karşı mücadele etmektedir.

Ülkü Ocaklarının vatan,bayrak ve Türkiye konusunda ne kadar hassas olduğunu zannederim bilmeyen yoktur.

Ülkü Ocakları Yok edilmek istenen Türklüğe sahip çıkmıştır.

Ülkü Ocakları AB ye karşı Türk Milletinin menfaatlerini, birlik ve bütünlüğünü savunmuştur.

Ülkü Ocakları Türk Milletinin Kültürüne ve değerlerine sahip çıkmıştır.

Ülkü Ocakları Ermeni iddalarını savunanları lanetlemiştir.

Ülkü Ocakları vatan topraklarının peşkeş çekilmesine satılmasına karşıdır.

Ülkü Ocakları Şehitlerine sahip çıkmıştır. (Bu bile yanlış bulunmuştur)

Ülkü Ocakları Milli şuurun ve direncin adıdır.

Ülkü Ocaklarının Hedefi Milliyetçi güçlü büyük Türkiyedir

Ülkü Ocakları hertürlü sömürüye,haksızla ve zulme karşıdır.

Ülkücüler vatanını, bayrağını satmayan bağımsızlığından ve milli kimliğinden ödün vermeyen vatan evlatlarıdır.

 

Fakat Çok yönlü çirkin saldırılarada maruz kalmıştır.

Pkk ile iş birliği yapanlar, ermenilerle iş birliği yapanlar v.s kabul görürken her ne hikmetse Ülkücüler hep iftiraya ve saldırıya maruz kalmıştır.

ÜLKÜ OCAKLARI bu ülke için çok büyük hizmetler yapmış ve beş bin şehit vermiştir. Kimse bunları görmüyor

El İnsaf.

 

Bu gün yollanıyorken bir gurbete yeniden

Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize

Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden

*****bile gülecek kimsesizliğimize

N.ATSIZ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu ülkede bazılarının beynine ve yüreğine emperyalis uşaklığı ve Türk düşmanlığı öylesine işlenmişki kalplerindeki kiri okyanuslarla yıkasan çıkmayacak

 

Bazıları Türk milliyetçilerine ve Türk Dünyasının Ulu Başbuğuna duydukları kin ve haseti acaba çocuk katili apo ya duyuyormu?

 

Türk milliyetçileri Ülkücüler başı dik ve alnı açık vatan evlatlarıdır.

 

Sicilimizde uşaklık, hainlik ve utanılacak hiç bir şey yoktur.

 

İtin sahibi varsa, Kurt'un Tanrısı vardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ülkü Ocaklarının Üyeleri nasıl tanıtıyorlarsa öyle bakılıyor...Detaylı bir aramada ocaklardan kasatura,mıncıka,çakı,kelebek,sopalar vs vs herşeyi bulabilirsiniz...? :excl:

 

 

marti, acaba hangi detaylı aramada kasatura vs.yi bulabilirsiniz benim ocağımda. yok böyle şey. düz bakmayın olaylara. sizlere gösterilmeye çalışılanlar yanlış şeylerdir. ben eski ocak başkanıyım. ocaklar eğitim yuvalarıdır. ocaklarda gençlerin yetişmesi taraftarıyım. yaşım 28 ve 3 yıl önce kendi isteğimle ocak başkanlığını bıraktım. düşüncem yaş haddimin dolduğu yönündeydi. ama ne yazık ki benim bırakma sebebimin aksine yerime gelen başkan 45 yaşında. çok üzüldüm. bunları tartışmak isterim artık, kasaturaları değil.

 

Arkadaşlar, olaylara dar bakmayın artık. burada tartışılması gereken kasaturayla gezen BİR ülkücü veya küpe takanı döven BİR ülkücü değil. genelleme yapmayın. ülkü ocakları legal bir kurumdur. Eğitim amaçlı kurulmuştur. Bu eğitim sizin anladığınız türden gerilla eğitimi değildir. Ülkücülük ideolojisine bakış açınız olumlu-olumsuz olabilir. ideolojiye karşı bir teziniz varsa sununuz, saygı duyalım. ülkü ocağı denilince bir insanın aklına nasıl "küpeliyi döven kişiler topluluğu" gelebilir?! ülkü ocakları sadece eğitim yuvalarıdır. eğitim alınan konu, Türklük gurur ve şuurunu, İslamın iman, ahlak ve faziletleri hakkındadır. öğretiler örf-adet-anane ve genel ahlak konuları ve malum ideoloji üzerinedir. ülkü hedeftir, ülkücü hedef sahibi insandır. genellemeyin.

 

sizin, ülkü ocaklarını "kasaturayla gezenler, küpe takanı dövenlerin mekanı" diye görmeniz, "Robert Kolej öğrencilerinin tümü ecnebidir" veya "Galatasaray lisesi mezunu her insan büyük insandır" veya "her kürt bölücüdür" gibi saçma terimlerle aynı eşdeğerde saçma bi söylemdir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Anadolu'da pek çok küçük ilçede polislerin, sayıca azınlıkta kaldığı durumlarda destek istediği, tırnak çakısı bulunmayan,"haydar" nedir bilmeyen, beyaz çorapla girilmeyen, sarımsak soğan yemeyen, hayatında çek senet nedir görmemiş, güzide insanların bulunduğu ilim irfan yuvası ülkü ocaklarımız...

 

Arada bir kulaklarınıza getirirler o hoş tınılarını...Mahallede bir mehter marşı çalarlar ki,kulaklarımızın pası silinsin,'üstün' ırkımıza sunulan kültür hizmetinden,bu olağanüstü senfoniden yararlanalım...

 

Bir de ölmeyen baş reisleri abdullah çatlı vardır ki;uyuşturucu kaçakçılığından yargılanarak hüküm giymiş olması,mutlaka kayda değer şeylerle açıklanılasıdır...

 

Çeşitli ülkelerin bankalarında oynadıkları 'dolandırma' oyunları ise,her yaş tarifesinde zevk alınacak değerler taşımaktadır...

 

 

Haraç almak,korku salmak,silah teşhiri,meskûn mahalde silah kullanmak, kaçırdıkları kişilere işkence yapmak, 'mutlaka hak eden' kişileri dövüp,ölümle tehdit etmek,işyerlerin terke zorlamak gibi haklarında 'çıkarıl(may)an' vukuatlara sakın ola eleştirel bir gözle bakmayın ha....

 

Sonuçta onlar herşeyi;'yurdum insanı' için yapıyor...

 

E hala bu güzide insanları anlayamamış bir takım kendini bilmez var ise aranızda;''YA SEVİN,YA DA TERKEDİN ULEE''... :D

 

(alıntı kaynaşımıdır...)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"70'lerin ikinci yarısında sokaklarda, okullarda, fabrikalarda estirilen terörün adıydı MHP. Bu ülkenin tanık olduğu en büyük katliamlarda, Kahramanmaraş'da, Çorum'da, Sivas'ta yine onun adı vardı. Yoksul halk çocukları, CIA desteğiyle kurulan, polis şeflerinin, subayların 'eğitim' verdiği kamplarda birer katile dönüştürülmüş, kendi halkına düşmanlaştırılmış ve ortalığa salıverilmişti."

 

uzun uzadıya yazmaya gerek yok devamını merak eden araştırıp okuyabilir

KAHRAMAN MARAŞ:Bundan tam 20 yıl önce 1978 Aralığının son günlerine gelinirken Maraş'da MHP'li milislerin gerçekleştirdiği katliamda 111 kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmış ve yüzlerce ev, işyeri yakılmış, yıkılmıştır. Olaylar, ne bir rastlantı, ne de "halkın galeyana gelmesi" sonucu olmuştur. Olaylar aylar öncesinden planlanmış ve alanlar belirlenmiştir.

ÇORUM:Çorum olayları iki aşamada gerçekleşti diyebiliriz. Ancak olaylar başlatılmadan önce CIA ajanı Robert Alexander Peck Çorum’a gelerek araştırmalar ve incelemeler yapar. Burada AP, MHP il başkanları ve CHP Belediye başkanı ile görüşür hatta bazı köylere de gider, alevi-sünni halkla ilgili bilgiler alır. Emperyalistler boş durmuyor, işbirlikçileri ve ajanları ile katliam planları yapıyorlardı. İşte Maraş’taki katliamdan sonra Peck Çorum’da da bulunmuş ve Maraş’taki rolünü devam ettirmiştir. Olayların başlatılması için önce Çorum’un Alaca ilçesi pilot seçilir.

Çünkü Belediye başkanı MHP’lidir. Senaryo uygulamaya konur. Alaca Adliyesi emanet deposu soyulur ve 21 adet silah çalınır. (Bu silahlardan biri daha sonra MHP’li birinin üzerinde yakalanır) Belediye başkanı Ramazan ayının başlamasına denk gelen (!) bu süreçte bildiri yayınlayarak halkı cihada çağırır. Ve Çorum’da adım adım başlar olaylar. Bir hafta içinde birçok işyeri bombalanır.

Sivas'ta boy gösteren yakın tarihin o utanç manzaraları hepinizin hafızasındadır.

CIA bütün 3. dünya ülkelerinde antikominizm için bu tür yapılandırmaları oluşturmuştur.

Ülkü ocakları denince benim aklıma yitik bir ülkenin kahraman olmayı yalnış yerde seçmiş insanları geliyor ve birilerine saldırmam için arkamda güç olsun mantığıyla kaybeden bir coğrafyada zaten herşeyini kaybetmiş halkına kurşun sıkmak geliyor!Şiddet şiddet şiddet getiriyor aklıma...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sovyetlerin dünyada komünizm ihraç ederek yayıldığı yıllarda

Türkiyede de bir çokları hemen kendilerini komünist gerilla ve savaşçı ilan etmiş memleketi yakıp yıkmaya başlamışlardı.

Gönderden bayrağı indirip yerine sovyet bayrağını çeken bu kansızlar

Kıbrısta Türkle işgalci diyen bu soysuzlar

Atatürkü unutup Marksı, maocu, leninci olanlar bu yüzsüzler

Türklüğüme, dinime hakaret edip küfreden de bunlar

Memlekette kurtarılmış bölgeler ilan edip ortalığı kana bulayan lar bu emperyalist uşakları

Türkler ermeni soykırımı yapmış diyenlerde bunlar

Ermeni asala v.s Türk düşmanı terör örgütleriyle işbirliği yapanda bunlar

Türkiye de Pkk. Devsolun içinden doğmuştur

Çocuk Katili Apo eski bir Dev-sol cudur.

Bu memelekette Türk- Kürt, Alevi-Sunni ayırımı yapan da bunlar

Türkiye Halkları deyip bölücülere alkış tutan da bunlar

Barışa kadar savaş diyen de bunlar

Devrim kanla olur deyip kan döken de bunlar

Enver Hocayı lider gördüler.Arnavutluğu cennet diye anlattılar

(Tabi Arnavutluğa sonra makarna falan yardımında bulunduk)

İşte gittikleri yol da bu kadar sağlıklı

İnsanların mutlu dedikleri Rusyadan, Sovyetler yıkılır yıkılmaz. Dünya nataşadan geçilmez oldu

Beyler daha devam ediyimmi?

 

ÜLKÜCÜLER Meşru müdafa yapmışlardır.

İnsanlığa kan ve göz yaşından başka bir şey getirmeyen, İftira ve yalan ile beslenen Komünizm Türkiyeye Ülükücülerin Mücadelesi sonucunda girememiştir.

Gönderden şanlı Türk Bayrağını indirtmeyen ÜLKÜCÜLERDİR

 

Yahu İnsan Utanır be

Sovyet Emperyalizmine uşaklık, Türklüğe düşmanlık edenlerin değil konuşmaya

Ben olsam şahsen bunların yerinde insan yüzüne bakamam bu ihanetlerimden

UTANIRIM

 

Ülkücüler ne yaptı

Bayrağı indirmeye kalkar bana hayat hakkı tanımazsan kusura bakma müsade etde

Bende bu yüzbinlerce şehidin kanıyla elde edilmiş vatanımı sana peşkeş çektirmeyeyim

 

Soruyorum

Bayrak olarak hangi bayrağı görüyordunuz?

Eski komünist lerin çoğu şimdilerde sermayenin ve Amerikanın kalemşörlüğünü ve tellallığını yapıyor

Bazılarıda düşündüler taşındılar Atatürkçü olmaya kalktılar

Bakıyorum da Atatürkçülük adı altında eski hastalıklarını ortaya koymaya çalışıyorlar

 

ATATÜRK EN BÜYÜK TÜRK MİLLİYETÇİSİDİR

ATATÜRK DİYORKİ:

 

"BİZ MİLLİYET PERVER VE DOĞRUDAN DOĞRUYA TÜRK MİLLİYETÇİSİYİZ."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ülkücülüğü ve ocakları çağdışı olarak göstermesinler diye yazdık 9 ışığı başbuğu şimdi anladımki bu boş bir çabaymış yine aynı bazıları için yine aynı benim bunlara söyleyebileceğim tek şey kendi fikirlerine kör ve sağırca bağlanarak başka doğruları görmedikleridir uyanın! zamanındayurdu sovyet çizmeleri ezmediyse biz gururlr Türküz diyebiliyorsak bu ülkü ocakları sayesindedir

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ülkücülüğü ve ocakları çağdışı olarak göstermesinler diye yazdık 9 ışığı başbuğu şimdi anladımki bu boş bir çabaymış yine aynı bazıları için yine aynı benim bunlara söyleyebileceğim tek şey kendi fikirlerine kör ve sağırca bağlanarak başka doğruları görmedikleridir uyanın! zamanındayurdu sovyet çizmeleri ezmediyse biz gururlr Türküz diyebiliyorsak bu ülkü ocakları sayesindedir

 

Türküz diyebiliyorsak ülkü ocakları sayesinde hı?

Ne alaka ya ben anlayamadım da?

 

Türklük , milliyetçilik demek kurukafacı zihniyeti demek değildir...

 

Ben ülkücü değilim ve olmamda asla , ama emin olun binlerce ülkücüden daha çok seviyorum vatanımı ve vatanımdaki rengi ,ırkı dini farklı olan tüm insanları...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türküz diyebiliyorsak ülkü ocakları sayesinde hı?

Ne alaka ya ben anlayamadım da?

 

Türklük , milliyetçilik demek kurukafacı zihniyeti demek değildir...

 

Ben ülkücü değilim ve olmamda asla , ama emin olun binlerce ülkücüden daha çok seviyorum vatanımı ve vatanımdaki rengi ,ırkı dini farklı olan tüm insanları...

Saayın Berceste

 

Senin anlmadığın ve anlamayacağın belli

Yok efendim Türklüğü Ülkü Ocaklarındanmı öğrenmişin falan

senin vatanını ne kadar sevdiğini sorgulamıyorum

Atatürk Türk Milliyetçisi idi , bu söylemlerinde çok açık net var.

Peki sen necisin

Hoş neci olduğun çok önemli değil

Ama iftira ve yalanı çok güzel söylüyorsun

zannederim yaşın genç olsa gerek

70 li yıllardan pek haberin yok gibi

Bayrağı indirip orak çekişli bayrak asarlarken nerdeyden

Sovyet kızıl ordusunu bu ülkeye davet ederlerken nerdeydin. nerde idi senin vatan severliğin türklüğün

Eğer içlerinde değilsen nerdeydin

Eğer Ülkücüler olmasaydı ortada yerli işbirlikçerinin ve kızıl ordunun işgal edip Afganistana dönderdiği meleket olacaktı.

Alkücülerin alnı açık Emperyalist uşaklarına karşı çok şanlı bir mücadele verdiler

MMEMLEKETİ SATMADILAR, SATTIRMADILAR

BUN DAN DOLAYIMI SENİN KİNİN, NEFRETİN

DAHA AÇIK VE NET OL

haaa yoksa sen suya sabuna dokunmayan, seyirci kalmayı marifet sayan Atatürk ****** yeşillerdenmi idin?

ÜLKÜ OCAKLARINA MESNETSİZ BİR ŞEKİLDE ******** KİMSE HAKARET EDİP SALDIRAMAZ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Saayın Berceste

 

Senin anlmadığın ve anlamayacağın belli

Yok efendim Türklüğü Ülkü Ocaklarındanmı öğrenmişin falan

senin vatanını ne kadar sevdiğini sorgulamıyorum

Atatürk Türk Milliyetçisi idi , bu söylemlerinde çok açık net var.

Peki sen necisin

Hoş neci olduğun çok önemli değil

Ama iftira ve yalanı çok güzel söylüyorsun

zannederim yaşın genç olsa gerek

70 li yıllardan pek haberin yok gibi

Bayrağı indirip orak çekişli bayrak asarlarken nerdeyden

Sovyet kızıl ordusunu bu ülkeye davet ederlerken nerdeydin. nerde idi senin vatan severliğin türklüğün

Eğer içlerinde değilsen nerdeydin

Eğer Ülkücüler olmasaydı ortada yerli işbirlikçerinin ve kızıl ordunun işgal edip Afganistana dönderdiği meleket olacaktı.

Alkücülerin alnı açık Emperyalist uşaklarına karşı çok şanlı bir mücadele verdiler

MMEMLEKETİ SATMADILAR, SATTIRMADILAR

BUN DAN DOLAYIMI SENİN KİNİN, NEFRETİN

DAHA AÇIK VE NET OL

haaa yoksa sen suya sabuna dokunmayan, seyirci kalmayı marifet sayan Atatürk ****** yeşillerdenmi idin?

ÜLKÜ OCAKLARINA MESNETSİZ BİR ŞEKİLDE ******** KİMSE HAKARET EDİP SALDIRAMAZ

 

 

Sizin bu yaklaşımınız bile , bazı şeyleri ortaya koyuyor...

Direk ithamlar , sözler...

Kendi kendime haklı oldugumu bir kez daha hissettim...

Tşk..

 

Benim vatanımı ne kadar sevdiğimi zaten sorgulayamazsınız ve bilemezsiniz siz...

70li yıllardan haberim var efendim ama her ne olursa olsun o yıllarda ki mhp ile bu yıllarda ki arasında dağlar kadar fark var...

Bunu da siz kabul edin lütfen...

Her ne kadar içerisinde gerçekten samimane kişiler bulunsada genel anlamda baktıgımız zaman daha milliyetçiliğin ne olduğunu bilmeden ''vatan millet sakarya '' edebiyatına geçiyorlar...

Benim etrafımda fazlasıyla ülkücü , ülkü ocak başkanları var ve görüyorum...

Genellme yapmak istemem fakat genel anlamda baktıgımz zaman ben milliyetçiyim diye geçinen arkadaşların çoğunun daha bunun anlamını bilmedigini sadece boş bir edebiyat içinde oldugunu görürüz...

 

Bu vatan bu günlere vurma , asma , kesme ile gelmedi...

Gün geldi Çanakkale de askerlerimiz düşmanlarına bile dostluk gösterisi yaptılar ve kendi canları pahasına onlara yardım ettiler...Cephede savaştayken bile...

 

Fakat ortada birşey yokken ona buna sataşan kimler acaba? (sadece ülkü ocakları için değil belli sol kesim örgütleri içinde geçerli)

 

Hiç kimse vatan , millet sevgisini yada Atatürkü karsımıza cıkarıp edebiyat yapmasın!!!

 

Milliyetçilik demek ırkçılık demek değildir...

Ve suan ülkücüyüm diye geçinenler hep bu zihniyettedir..

Ve bende bu zihniyetin tamamen karsısındayım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim sorularıma cevap verme, açıklama yapma

Durmadan ülkücülere iftira et, çamur at

Vallahi sen işin kolayını bulmuşun

Ve hatta bütün Ülkücüleri hiç ayırt etmeksizin kötüle çamur at

Allah aşkına bir kere böyle bir mantık ve anlayış olabilirmi

70 li yıllar için maaşallah çok güzel açıklama yapmışın aferin

yahu ben ne diye seninle bu kısır tartışmaya giriyorum ki

Ben yapılan edilenler hakkında özet te olsa birşeyler yazdım

Sen çamur atmaktan kin ve nefretini göstermekten başka bir şey yapmadın

Dedim ya oh ne güzel

İnanın sana iftiralarından dolayı kızıyordum ama şimdi hiç kızgılık duymuyorum

İnşallah sende zamanla bir şeyleri öğrenirsin

Ama şu kadarını söylüyorum birilerinin kulağına doldurduğu şeylerle ezbere konuşma,

Ayrıca şunu bilki iftira ve yalan çok günahtır

Böyle ciddiyetsiz biriyle tatışmaya girdiğim için üzgünüm

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Saayın Berceste

 

Senin anlmadığın ve anlamayacağın belli

Yok efendim Türklüğü Ülkü Ocaklarındanmı öğrenmişin falan

senin vatanını ne kadar sevdiğini sorgulamıyorum

Atatürk Türk Milliyetçisi idi , bu söylemlerinde çok açık net var.

Peki sen necisin

Hoş neci olduğun çok önemli değil

Ama iftira ve yalanı çok güzel söylüyorsun

zannederim yaşın genç olsa gerek

70 li yıllardan pek haberin yok gibi

Bayrağı indirip orak çekişli bayrak asarlarken nerdeyden

Sovyet kızıl ordusunu bu ülkeye davet ederlerken nerdeydin. nerde idi senin vatan severliğin türklüğün

Eğer içlerinde değilsen nerdeydin

Eğer Ülkücüler olmasaydı ortada yerli işbirlikçerinin ve kızıl ordunun işgal edip Afganistana dönderdiği meleket olacaktı.

Alkücülerin alnı açık Emperyalist uşaklarına karşı çok şanlı bir mücadele verdiler

MMEMLEKETİ SATMADILAR, SATTIRMADILAR

BUN DAN DOLAYIMI SENİN KİNİN, NEFRETİN

DAHA AÇIK VE NET OL

haaa yoksa sen suya sabuna dokunmayan, seyirci kalmayı marifet sayan Atatürk ****** yeşillerdenmi idin?

ÜLKÜ OCAKLARINA MESNETSİZ BİR ŞEKİLDE ******** KİMSE HAKARET EDİP SALDIRAMAZ

 

 

Sizin bu yaklaşımınız bile , bazı şeyleri ortaya koyuyor...

Direk ithamlar , sözler...

Kendi kendime haklı oldugumu bir kez daha hissettim...

Tşk..

 

Benim vatanımı ne kadar sevdiğimi zaten sorgulayamazsınız ve bilemezsiniz siz...

70li yıllardan haberim var efendim ama her ne olursa olsun o yıllarda ki mhp ile bu yıllarda ki arasında dağlar kadar fark var...

Bunu da siz kabul edin lütfen...

Her ne kadar içerisinde gerçekten samimane kişiler bulunsada genel anlamda baktıgımız zaman daha milliyetçiliğin ne olduğunu bilmeden ''vatan millet sakarya '' edebiyatına geçiyorlar...

Benim etrafımda fazlasıyla ülkücü , ülkü ocak başkanları var ve görüyorum...

Genellme yapmak istemem fakat genel anlamda baktıgımz zaman ben milliyetçiyim diye geçinen arkadaşların çoğunun daha bunun anlamını bilmedigini sadece boş bir edebiyat içinde oldugunu görürüz...

 

Bu vatan bu günlere vurma , asma , kesme ile gelmedi...

Gün geldi Çanakkale de askerlerimiz düşmanlarına bile dostluk gösterisi yaptılar ve kendi canları pahasına onlara yardım ettiler...Cephede savaştayken bile...

 

Fakat ortada birşey yokken ona buna sataşan kimler acaba? (sadece ülkü ocakları için değil belli sol kesim örgütleri içinde geçerli)

 

Hiç kimse vatan , millet sevgisini yada Atatürkü karsımıza cıkarıp edebiyat yapmasın!!!

 

Milliyetçilik demek ırkçılık demek değildir...

Ve suan ülkücüyüm diye geçinenler hep bu zihniyettedir..

Ve bende bu zihniyetin tamamen karsısındayım...

 

 

Benim sorularıma cevap verme, açıklama yapma

Durmadan ülkücülere iftira et, çamur at

Vallahi sen işin kolayını bulmuşun

Ve hatta bütün Ülkücüleri hiç ayırt etmeksizin kötüle çamur at

Allah aşkına bir kere böyle bir mantık ve anlayış olabilirmi

70 li yıllar için maaşallah çok güzel açıklama yapmışın aferin

yahu ben ne diye seninle bu kısır tartışmaya giriyorum ki

Ben yapılan edilenler hakkında özet te olsa birşeyler yazdım

Sen çamur atmaktan kin ve nefretini göstermekten başka bir şey yapmadın

Dedim ya oh ne güzel

İnanın sana iftiralarından dolayı kızıyordum ama şimdi hiç kızgılık duymuyorum

İnşallah sende zamanla bir şeyleri öğrenirsin

Ama şu kadarını söylüyorum birilerinin kulağına doldurduğu şeylerle ezbere konuşma,

Ayrıca şunu bilki iftira ve yalan çok günahtır

Böyle ciddiyetsiz biriyle tatışmaya girdiğim için üzgünüm

 

Benim yazımda bir karalama yok!

Dikkatli ve düşünerek okusaydınız anlardınız...

Ama nerede...

Sadece itham ve saldırı bilirsiniz siz!

Ben özellikle genelleme yapmak istemem , samimane insanlar var içerisinde , fakat ....diyerek devam ettim szölerime...

Gerçekten ya ne söylesem az!

Yazınızı okuyunca gerçekten çok şaşırdım...

Daha iki satırlık yazıdan sonra hucuma geçtiniz hemen hakaretlere başladınız..

Ama benden aynı karşılığı beklemeyin..

Bir ülkücü ile asla ve asla sağlıklı ve seviyeli bir iletişime girilmeyeceğini unutmamalıydım!

Sizden özür diliyorum sizleri ciddiye alarak cevap verdiğim ve sizden de sağlıklı seviyeli bir yaklaşım beklediğim için!!!

Gerçekten üzgünüm!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Osmanlının son yılları ve 1 Dünya savaşında yenik sayılmış, Ülke sonderece yoksul ve bitap durumda. Ülkede sanayi yok, tarım yok, ulaşım ilkel usullerle v.s

Ve o zaman yadınlar ve bir grup insanlar yazıyor ve çiziyor. Kimileride kurban olsunlar Yüce Dinimiz İslam adına fetvalar veriyor. Efendim kimin himayesine girelim diye. Tabi bunu söyleyenlerde yürek ve şuur yokki

satılmışlık kanına işlemiş.

O günkü hükümet ise işga altında ve çaresiz. Damat ferit paşa denen vatan haini(İsterseniz uyarın) gitmiş teslim olmuş ve basmış imzayı. En çaresiz ve en zor günlerin yaşandığı bu günlerde

Samsundan Anadoluya Bir Bozkur çıkıyor ve kısacası memleketi istilaya kalkışan çakal sürülerini kovup sevri parçalayıp onlara yediriyor.

Yediriyor yedirmesinede velakin adamların kin ve husumeti çok daha fazla artıyor. V e yep yeni Bir Türk Devleti doğuyor.

Yüce Başbuğumuz İstiklal mücadelesine giriştiğin de teslimiyetçi ruhsuzlar ve vatan hainleri Başbuğumuz Atatürk hakkında ağıza alınmayacak iftiralar ediyorlar(Hoş günümüzdede böyle iftira eden kansız ve imansızlar varya) Burada örneklerle anlatırım ama ikiye bir uyarıyorlar. Kuvvayı Milliyeyi maceracı v.s diye suçladılar.

Çanakkalede, sakaryada dize gelen düşman bu sefer içimize el atıp, olmadık senaryolarla bizi yok etmeye bu göz bebeğimiz devletimizi yıkmaya bölmeye çalıştılar. Yine aynı satılıklar piyasaya çıktılar ve rollerini oynamaya ve hem de başarı ile oynamaya başladılar.

Bu seferde Başbuğ TÜRKEŞ çıktı karşılarına ve bütün planlarını alt üst etti. Koca sovyetler sırf bu yüzden sıcak denizlere inemedi ve dağıldı.

Bu ülkede her çeşit fitne ve fesat kol gezmeye vatan hainleri alkış almaya başladı. Ülkücü Hareket Türk Devletinin ve Milletinin aleyhine olan durumda milli refleksini gösterip gerekli mücadelesini vermiştir.

Satılmış insanlara dışarıdan paralar geliyor maaşlar bağlanıyor ve kollanıyor.

Vatan toprakları satılığa çıkarılmış, Pkk terörü şımartılmış, ermeni iddiları desteklenmiş, uzun lafın kısası

ülke çok garip günlere ve ihanetle karşı karşıya kalmıştır.

Pkk ülkücülere düşman

Koministler Ülkücülere düşman

İş birlikciler Ülkücülere düşman

Mandacı cemaatcılar Ülkücülere düşman

İşbirlikçi taşeron sermaye Ülkücülere düşman

ve Her türlü kanaldan ve yoldan yıllarca süren iftira kampanyaları

Acaba bunların ortak bir hedefimi var

Bence var.

Bu Ülkede Türk olmak ve Türk olarak yaşamak gerçekten zor

 

BAŞBUĞ ATATÜRK DİYORKİ;

"Türkiye Cumhuriyetinin Devlet İşlerinin Başında Mutlaka Türkler Bulunmalıdır. Türkten Başkasına İnanmayın"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.