Φ shankara Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2006 bu gün okul merdivenlerinden bir bayan iniyordu. bir elinde koltuk değneği öteki kolunda bir bayan arkadaşı vardı. ayaklarından birini kullanamıyordu. sonra aynı zamanda görme engelli olduğunu fark ettim. yanındaki arkadaşına söylediği kelimeleri işittiğimde ise kendimden utandım. şöyle dedi -bu gün hava güzel olmalı. baharın kokusu ne güzel. biz ise az önce sıcak havadan ve güneşin gözlerimizi nasıl rahatsız ettiğinden bahsediyorduk. aklıma gelen ilk şey şükretmek oldu. ama sonra düşündüm neden şükrediyorum kime şükrediyorum. insanları yaratan tanrının biz insanlar kadar acıması yokmu ki... garip bir huzursuzluk çöktü içime daha sonra. neydi, bir açıklaması olmalıydı. inandığımız şükrettiğimiz varlık acımasız olamazdı. merhamet anlayışımız farklımıydı tanrı ile. sizlerle bu şüphemi paylaşmak istedim... Alıntı
Φ ahirzaman Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2006 Bismillah güzel kardeşim başta sana şükürü tavsiyeedn meleklerdir daha sonra araya giren ise şeytan ve nefsindir niye mi? eğer bu konudaki amacın hakikati öğrenmekse ve cevap yazmış olmak için yamıyorsan nefsini bir kenara at ve dinle Bak kadeşim bu aciz bir gerçekle sana durumu açıklamya çalışacak ama sonuna kadar sabret ve oku bir alim gelip de bir alime şu soruyu sorar söyleder günahın mı gitsin malınmı bak kardeşim bu soruyu ancak bir alim böyle sorbilir altında çok derin bir mevzu aynı zamanda senin sualin yatar ben bu soruyu bir kaç kişiye sordum aldığım yanıt aynı oldun günahımızı veririz günahsız kalırız dediler bakın biralimin sorusu bu kadar basit olmaz olamaz bak insan elinde kaln parayla ne yapa bilir sence bi onun la maddi kaynaklarını ihtiyaçlarını giderir birde insanlara belki yardımı dokunur buda onu Allah katında belirli bir seviye ye taşır ama bak burayı nefsine iyi oku hastalık ve günah için aynı mevzu sözkonusudur hastalık ta başa gelen şerde çok güzel bir nimettir bak şimdi güzel kardeşim asrı sadette yaşanmış şu konuyu nefsine fısılda efendimiz (sas) bazen mecliste toplanmışken bir anda birine kalk v anlat dermiş adamda anlatmaya başlar biz islamda tanışmadan önce bir çok edepsizliğin yanında farkında olmadan nefsimize yenilimiştik e gurur ve kibir yüzünden kız evlatlarımızı gömüyorduk benim de kız evladımı daha küçücük yavrumu gömme durumum vardı oda ha çok küçüktü ama başıma gelceklerden korkuyordum küçük düşmek istemiyordum ve kızımı gömecektim ona dedimki kızım seni amcama götüreceğim hemen inanmıştı annesi de onu hazırlıyordu annesi durumu anlamıştı ancak onun da elinden birş şey gelmiyordu. kızımı daha önce hazırlamış olduğum mezarın başına getirdim ve onu tekmeleyerek içine attım üzereine kumö atıyordum o an kalbimi hissetmiyor gibiydim on kızım da ordan bana sesleniyordu baba baba üstün tozlanmış bak teerliyorsun baba dur da terini sileyim sonra ben ona bir daha vurdum sonra onu gömdüm. adam bunu anlatıyor ve aynı zamnda hıçkırıklara boğuluyordu sonra bian gözleri efendimize gidiyordu gördükü oda öyle bir ağlıyorki kimse onun gini ağlamıyor. aynı zamnda HZ. Ömer(ra) derki cahiliyetten iki şey hatırlarımki biirni hatırlayınca güler birini hatırlayınca ağlarım bunlardan biirincisi derki helvadan yaptığımız ve taptığımız putları acıkınca yememizdir ikincisi ise kız çocuklarımızı diri diri gömmemiiz der ve ağlar sonra vahşi HZ. Hamzayı öldürdü ama daha sonra öyle bir imana geldiki gözleeri kurumadı bak bu çok değer verdiğim değierli bir insanın sözüdür ne diyor biliyorusun diyorki biri zamanında çok büyük bir münker işlese öyle bir af dileyecek ki ömrü boyunca hep ağlayacak sürekli kademe kazanacak yani Alllah katında sbit kalmaycaktır yeterki yanmasını bilsin Allah aşkına bak senin dediğin durum bir imtihan parçasıdır eğer o kii her daim şükretse ve dilinde ve yüreğinde aşık paşanın şu dizeleri olsa İster ağlat ister güldür ister yaşat ister öldür Aşık paşa sana kuldur Kahrında hoş Lütfunda hpş Hoştur bana sendengelen ya hilaub yahut kefen Ya taze gül yahut diken kahrında hoş lütfunda hoş dese emin ol çok daha karlı olacaktır bak bir alim de hadislerden yola çıkarak belirtiyorki hastalıklar günahları yaprakların dökülmesi gibi döker ama önemli olan derdin başından demelidir baştan sabretmelidir baştan deelidir ya dert gönder ya hut deva kahrında hoş lütfunda hoş diye işte bu Aşk dır bu aşkdır başka şey aşk değildir. Güzel bakan güzel görür gözel gören güzel düşünür güzel düşünen hayatından lezzet ve zevk alır Varlığından şüphe etmediğim rahmanın aşkı için Hepinizin seviyorum Alıntı
Φ DreadHead Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2006 Kuran'da açıkça Allah'ın kimseye zulmetmiyeceği yazıyor.İnsanlar kendi özbenliklerine zulm etmektedirler.Yani başımıza gelen bu olumsuzluklar Allah'ın değil biz kulların hatalarından kaynaklanmaktadır.Eğer Allah'a iman ediyorsak bunu böyle kabul etmemiz gerekir.Allah kimseye zulm etmez. Dediler: "Rabbimiz! Bizi iki kez öldürdün, iki kez dirilttin. Artık günahlarımızı itiraf ettik. Buradan çıkmak için bir yol daha var mı?" (Mumin 11) Doğrusunu Allah bilir ama benim aklıma dünya'yı bir deneme ,test etme yeri olarak görürsek Allah bazı insanları bir kaç kez öldürüp yeniden hayata getirebilir.Bu sakatlıklar veya bütün olumsuzluklar bundan olabilir.Allah kimseye zulmetmez bu durumda bu sakat doğan insanlar önceki yaşamlarında yaptıkları yanlışlardan dolayı bu cezaları çekiyor olabililer.Son olarak yine dicem ki dogrusunu Allah bilir. Alıntı
Φ ahirzaman Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2006 Dredhead aman mubarek kardeşim dikkatli olalım şimdi biri çıkıp reakarnasyon falan filan der.Zira yeterince çarpıtılıyor. yaşamdan önceki halden yani Allaha söz vermemeiz hususudur ilk hayat sonraki ardaki doğmadan önceki zamanise birinci ölümdür.Dünyadaki ölüm ise ikinci ölümdür ve diriliş ise ikinci hayattır.İşte bu ayette bu bildiriliyor ve biz günahkarlara ve inancı olmayanlara mesaj var cehennem dehşetindekiler işte o zaman günahlarını itiraf edecekler günahkarlar belki günahını çekecek ama inkaredenlerin ebedi yeri olacaktır onlar için artık kapılar sürmelidir.Bizim içn şefaat kapısıda açıktır açıktır ama buna layık olmaya çalışmak lazım unutmayalım ki cehennem bize devardır ondan kaçış da vardır ama o kaçış burdandır ölümden sonra ne fayda.zira o gün herkes kendi derdiyle meşgul olacak Fahri Kainat dışında herkes Diğer peygamberler ile ama biz aynı zamanda şunuda unutmamalıyız Allahın gazabı çok çetindir amma affı daha çoktur.Efendimiz(sas) dediğini yapıcaz ve haddimiz olmadan firdevvsi isticez. Alıntı
Φ Terapi Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2006 Bu tip düşünceler ve açmazlar hepimizim aklına geliyor. Bütün insanlar aynı sorularla karşı karşıyalar. Çünki hepsi imtihan oluyorlar. Bu soruları kendine sormak olması gereken bir durum. Bu tip sorular bizzat Allah tarafından bizlere gönderilen birer Rabbani mektuptur. Bu tip sorular bizlerin Yaratacı'yı bütün sıfatlarıyla tanımamız içindir. Önemli olan bu tür sorulara karşı bizim gösterdiğimiz tepkidir. Acaba bu soru ile bana anlatılmak istenen nedir? Bu soruyu araştırarak ben ne gibi güzel hakikatlere ulaşacağım şeklinde bir yaklaşım olabileceği gibi, ( ki zor olan budur. Çünkü insan burada geçici bir sıkıntıya girer. Araştırır. Düşünür. Tefekkür eder. Bedel ödeyerek kendisini geliştirir. İlerletir.) direk kolay yolu seçip itiraz etmek, inkar etmek tarzı bir yaklaşımda mümkündür. Kolay olan : Direk şeytanın gemisine binerek inkar etmektir. Allah insana imtihan vesile olarak bilinçli benlik vermiştir. Benlik ise her şeyi sahiplenir. Kendisini güçlü ve iktidar sahibi görmek ister. Şişer şişer narsistleşir. Kendi kendisine yetebildiği vehmine kapılır. Halbuki bunları sahiplenmeden kendi gerçekliği ile yüzleşmesi gerekmektedir. Bu yüzleşme kendisinin Yaratıcısı karşısındaki konumunu belirler. Çünkü kim ki kendini bilir Sanatkarını bilir, kimde kendini bilmezse Sanatkarını bilmez. Bu konuya daha sonra derinlemesine gireriz inşAllah. İlk seçenek görünürde bir miktar zor gibidir. Ama meyveleri çok tatlıdır. İnsan bilinçli bir şekilde arayarak Yaratıcı'sına ulaştığı an artık her şeye ulaşmıştır. Kim Allah'ı bulursa her şeyi bulur. Hadsiz korkulardan sıkıntılardan kurtulur. Rahata erer. Her şeye güç yetiren ve bizi bizden daha çok seven bir Yaratıcı'ya alternatif olarak hiçbir şey getiremezsiniz. Küçük bir örnek. Rabbimiz bizi öyle çok seviyor ki vücudumuzdaki bazı sistemler bizim ufak irademizle çalışıyor, fakat hayati önem taşıyan sistemler bizim irademiz dışında çalışıyor. Mesela kalbimiz. İrademiz dışındadır. Eğer irademize verilse idi, bir anlık dalgınımızda, bir anlık uyumamızda hayatımız son bulurdu. Demek ki kendi kendimize değil yetmek, bir kalbimize dahi hüküm geçiremiyoruz. İşte insan yani bizler böyle muhtacız. Hakikat bu. Gelelim soruya. Allah her yaratmış olduğu varlığa bir kader programı uygular. Bu kader programında yaratılmışlar için büyük rahmetler ve lütuflar vardır. Bir örnek verelim. Mükemmel bir sağlığa sahip insan düşünelim. Çok zengin. Dünyanın bütün nimetlerine sahip. Fakat Allah’ı unutmuş. Keyfini sürüyor. Diğer insan ise sakat birçok şeyden mahrum. Şimdi eğer dünya devamlı olsaydı. Burada sonsuza kadar kalsaydık bende “jön” gibi düşünürdüm. Fakat madem burası geçici. Madem burası esas yurdumuz değil. Madem biz burada gurbetteyiz. O zaman ne gam ne keder. Allah c.c bazı kullarını bu şekilde eksik yaratarak o kullarına peşinen Cenneti verir. Yeter ki hallerine şükretsinler. Ve o kulların o halleriyle diğer büyük nimet sahibi olan insanlara seslenir. Allah. Üzerinizdeki nimetimi hatırlayın. Gaflete düşmeyin. Beni tanıyın. Nimetlerin bedelini ödeyin. İmanlı bir insan böyle baktığında hem sakat insan hem de sağlıklı insan bu mektupları doğru okursa sonuçta esas yurdunda cennete kavuşur. Şu geçici aleme takılıp kalmaz. Ötelere uzanır. Peki cennet kolay mıdır. Ucuz mudur.? Bugün patronlar bir maaş vererek çalışanlarını ne kadar çok çalıştırır lar değil mi? Önemli olan yolda başımıza gelenler değildir. Önemli olan varacağımız yerin güzel olmasıdır. Allah yolda sıkıntılar vererek yanlış yerlere gitmemiz için bizi Rahmetinin bir yansıması olarak işte böyle uyarır.. Bana tuhaf gelen inkar edenlerin tavrı. İçlerindeki onlara Allah tarafından verilmiş olan şefkat duygusuyla gene o şefkat duygusunu veren Yaratıcı’nın merhametini sorgulamaları çok ilginç… Kim daha merhametli bizim gibi dünyayı cehennemlere çeviren insan mı yoksa Allah mı…?? Saygılarımla Terapi Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.