Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

İzmir'in Kurtuluşu Kutlanıyor

 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İzmir'in kurtuluş yıl dönümünü kutladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşu dolayısıyla yayınladığı mesajda, "9 Eylül tarihi sadece güzel İzmir'in kurtuluşa erdiği bir gün değil, aynı zamanda tüm vatanın esenliğe kavuştuğu son derece anlamlı ve önemli bir gündür" dedi.

 

AA

 

Ankara- Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Gül'ün İzmir'in kurtuluş yıl dönümü dolayısıyla Vali Cahit Kıraç ile Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'na birer tebrik telgrafı gönderdiği bildirildi.

 

 

"9 Eylül tüm vatanın esenliğe kavuştuğu gündür"

 

-Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümü dolayısıyla bir mesaj yayınladı. "Aziz milletimizin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde bütün vatan sathında başlattığı kurtuluş mücadelesi yolculuğu, 9 Eylül 1922'de İzmir'in işgalden kurtarılmasıyla sona ermiştir" diyen Başbakan Erdoğan mesajına şöyle devam etti:

"Güzel İzmir"

 

" 'Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!' komutu ile harekete geçen kahraman ordularımız, İzmir'e girerek bağımsızlık yolundaki büyük bir engeli daha aşmışlar ve vatanımızı işgalden arındırmışlardır.

 

 

Bu nedenle, 9 Eylül tarihi sadece güzel İzmir'in kurtuluşa erdiği bir gün değil, aynı zamanda tüm vatanın esenliğe kavuştuğu son derece anlamlı ve önemli bir gündür.

Zira, İzmir'in kurtuluşu, tarihten silinmek istenen aziz milletimizin bütün dünyaya ebediyen var olacağı mesajını vermiş, bağımsız Türkiye Cumhuriyet'inin kuruluşuna giden yolun da habercisi olmuştur.

 

 

Bu vesileyle, İzmir'i işgalden kurtararak vatanımızın kurtuluşu için yüreğini, canını, kanını ortaya koyan İstiklal Savaşı kahramanlarımızın her birini rahmet ve şükranla anıyorum.

Ne mutlu ki, geçen yüzyılın başında istiklal mücadelesini zaferle sonuçlandıran aziz milletimiz, bugün de el ele, birlik ve beraberlik içinde istikbal mücadelesini başarıyla sürdürüyor ve Cumhuriyetimizin yıldızını her geçen gün daha da parlatıyor.

İnanıyorum ki, istiklal kahramanlarımızın miras bıraktığı yüksek ruh ve şuura sahip çıktıkça, Türkiye çok daha aydınlık yarınlara kavuşacaktır.

 

 

Bu düşüncelerle, güzel İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşunun 89'uncu yıldönümünü kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere İstiklal mücadelemizin bütün kahramanlarını rahmet ve minnetle anıyor, tüm İzmirlileri sevgiyle selamlıyorum."

 

9 Eylül 2011

11.gif

9 EYLÜL 1922

 

izmir.jpg

 

''Bu tarih insanların silahlardan uzaklaştığı bir zamanın adıdır."

 

"Bu tarih toplumu yönetim gücünün kaynağı olarak "millet iradesi" gösterilmiş,

İstiklal Savaşının ve Türkiye Cumhuriyeti'nin itici gücü olmuş,

"tam bağımsız ve demokrat bir Türkiye" yaratma süreci başlatma tarihidir."

 

"Bu tarih Osmanlı cemaat düzeninin "tebeası-kulları",

"vatandaş-yurttaş" kimliğini kazanıp,

"özgür birey-insan" olabilme tarihidir."

 

 

 

30 Ağustos 1922'de Dumlupınar (Başkomutan) Meydan Muharebesi'nin kazanılması ile Yunan ordusu imha edilmiştir.

 

 

1 Eylül 1922'de "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir" emrini verir. 9 Eylül 1922'de ordumuz İzmir'i alır. Atatürk İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Rauf (Orbay) Bey'e telgrafta: "Birliklerimiz İzmir doğu sırtlarında düşmanın son direnişini kırdıktan sonra bugün mağlup düşmanla beraber İzmir'imize zaferle girdik. Ben yarın öğleden itibaren İzmir'de bulunacağım"der.

 

 

Aynı gün Yunan' ın ateşe verdiği Kasaba'ya (Turgutlu) varıp burayı ve yanan köyleri geçer. Armutlu'ya gelinir. Burada mola verilir Mustafa Kemal koyu bir güneş gözlüğü taktığı için tanınmaz. Orada bulunan bir ihtiyar, koynundan bir resim çıkarır, bir kaç kere önce resme, sonra Mustafa Kemal'e bakar. Mustafa Kemal gözlüğünü alnına doğru kaldırınca ihtiyar daha yakına yanaşır ve daha dikkatli bakar. Birdenbire yüzünün rengi değişir, her yanı titreyerek, "Bu sensin, bu!"diye bağırır. Sonra orada bulunanlara dönerek, haykıra haykıra "Ey ahali koşun, koşun! Bu odur, Kemalimiz geldi!"der demez bütün halk otomobile koşar. Kadın, erkek, çocuk, yaşlı kimi toprağı, kimi tekerlekleri öpüyor, kimi Mustafa Kemal'in boynuna, eline sarılıyor kimi otomobili omuzlarında taşımaya çalışıyordu.

 

Mustafa Kemal 9 Eylül 1922 Cumartesi günü karargahı ile Belkahve'ye varır. Bir incir ağacının altında Kadifekale'de şanlı bayrağımızın dalgalandığı İzmir'i uzun uzun seyreder. Düşman devletlerin karma donanması körfezdedir. Hava kararıncaya kadar burada kalır. Geceyi geçirmek için Nif (Kemalpaşa)'ya gelinir. Rüşen Eşref Ünaydın anlatır:

 

"Seni, bir iki basamak merdivenle ilk katına çıkılan, zaten sanırım o ev sadece bir katlı idi, o evin kapısından içeri girişte, başları beyaz örtülerle sımsıkı sarılı köy kadınları karşıladılar. ....Yedi sekiz kadın... Gölgeler gibi çekingendirler. Seni o dar girişte görünce, yerlere doğru eğildiler; sarılıp dizlerinden öptüler; baş örtülerinin ucu ile ayaklarından tozlar aldılar, bir ikisi o tozları gözlerine sürdüler! Ve onların gözlerinden senin ayakkabılarına yaşlar damladı. Sen onları ağır başla selamladın. Onlar senin önünde el bağladılar, yaşlı gözlerle sana uzun uzun baktılar. Bu el bağlayışlar, bu susuşlar sana bir sonsuz minneti ve hayranlığı bin sözden ne kadar daha iyi anlatıyordu."

 

Atatürk yanında Mareşal Fevzi (Çakmak) Garp Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım (Gündüz) Paşa ve karargahı ile 10 Eylül 1922 günü İzmir'e girmiş burada Fahrettin (Altay) Paşa İle buluşarak doğruca Hükümet Konağına gitmiştir. İzmirliler kurtarıcılarını büyük bir törenle, sevinç ve coşkunlukla karşılamışlardır. İzmir Hükümet Konağı balkonundan, Konak alanını hınca hınç dolduran İzmirlileri, selamlayarak kısa bir konuşma yapar.

 

"Bu başarı milletindir" der.

 

Daha sonraları da yapılan her türlü hamleyi ve başarıyı hiç bir zaman kendine değil, canından çok sevdiği milletine mal etti.

 

Konak Meydanı' na İzmirli Türklerin büyük kurtarıcılarına armağanı olan bir açık otomobil getirirler. Otomobilin her yanı kırmızı beyaz kurdelelerle küçük beyaz güllerle süslenmiştir. Gül bahçesi gibi arabayı beğenerek seyreder. İzmirlilerin inceliğinden duygulanır. Fakat; çiçeklerin arasındaki kuzuyu fark edince, Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey'e dönerek:

 

"Aman! Çabuk gidin söyleyin; şu kuzuyu kesmesinler..."

 

 

Ruşen Eşref Bey anlatır:

 

"Aşağıya çok hızla koştum. Fakat; kapını önüne varınca gördüm ki beyaz mermere al kanlar yayılmış, vaktinde yetişemediğimi arz için başımı ve ellerimi kaldırıp yukarı sana doğru baktım. Gördüm ki balkondan çekilmişsin şimdi o anı bir daha hatırladıkça, saldırgan ordusunu yok etmiş bir Muzaffer Başkomutanın bir kuzu kanı dökülmesine bakamayacak derecede bir insan yüreği taşır olduğunu hasretle bir daha anıyorum."

 

 

İzmir' de Düşman Bayrağına Saygı

 

Aynı gün öğleden sonra bir atın kuyruğuna bağlanmış yerde sürüyen Yunan bayrağını görünce "Bayrağı ters taşıyabilirler fakat; yerde süründürmesinler, bu bizim adetlerimize yakışmaz" diye haber gönderir ve bayrak atın kuyruğundan kaldırılır.

 

Daha sonra Mustafa Kemal, yanına yazar Ruşen Eşref' i ve yaverlerini alarak otomobiline biner, biri otomobilinin önünde diğeri arkasında yer alan iki kısraklı süvari bölüğünün arasında, Konak Meydanı'ndan Karşıyaka'da onu konuk etmek için hazırlanmış eve gitmek üzere ayrılır.

 

Karşıyaka'daki kalacağı eve geldiğinde evin mermer taraçasına çıktıktan sonra kapının önüne ipek bir Yunan bayrağı serilmiştir. Üzerine basılacak bir yol halısı gibi yayılmıştır. Kadın ve erkek orada bulunan İzmirliler:

 

"Buyurunuz geçiniz.... Bizim öcümüzü yerine getiriniz. Yabancı kral bu evden içeri, bizim bayrağımıza basarak girmişti. Siz lütfedin, bu karşılıkla o lekeyi silin! Burası sizin şehrinizdir. Bu ev sizin evinizdir. Bu hak sizindir" diye yalvarıyorlardı. Mustafa Kemal yerde serili bayrağın önünde durur, ağlayarak yalvaran kadın ve erkeklere tatlılıkla bakarak;

 

" O insan, geçmişte kötü etmiş. Bir milletin istiklalini temsil eden bayrak çiğnenmez. Ben onun hatasını tekrar edemem" der. Bayrağı kaldırtır ve bembeyaz mermerlere basarak içeri girer.

 

Ruşen Eşref Ünaydın:

 

" İşte, sen İzmir'e ilk gün zaferinle böyle girdin " der.

 

 

İzmir Hemşehriliği

 

İzmirliler Atatürk'e 14 Eylül 1922 tarihinde hemşehrilik teklif ederler ve Atatürk tarafından kabul edilir. Atatürk, 24 Eylül 1922 tarihinde İzmir Muhterem Hamiyetli Ahalisine hitabı ile yazdığı mektupta:

 

" İzmir Belediye ve Yönetim Meclisleri aracılığı ile bana İzmir Hemşehriliği sanı verildiğini öğrendim. Ülkemizin Akdeniz'e karşı ışığı olan, düşman işgalinden kurtulması için bütün ülkeyi seve seve yıllarca sıkıntılara sürüklemiş bulunan İzmir'imizin hemşehrileri arasında sayılmak bana sonsuz bir sevinç ve övünç olmuştur.

 

Bundan yaklaşık üç yıl önce İzmir felaketi ile yüreği en büyük üzüntü ve aynı zamanda en güçlü bir inanç kararlılığı ile çarpmış; başladığımız bağımsızlık savaşında bana en güçlü umutları vermiş olan yiğit Erzurum halkı da beni hemşehrileri arasına almakla ödüllendirmiş oluyordu.

 

Bana ulusal savaşımızın, önemli bir girişiminin başlangıcını anımsatmakta bulunan Erzurum hemşehriliğine, savaşımızın zaferini müjdeleyen İzmir hemşehriliğini ekleyerek, değerli bir ödül vermiş oluyorsunuz.

 

İzmirli hemşehrilerime sevgi ve bağlılıkla teşekkürlerimi sunarım. İzmir'in acılarını gidermek için genel görevlerimizin verdiği zorunluluktan başka özel ve içten bir ilgi ile çalışmak, benim için bir ülkü olacaktır.

 

Hepinize selam ve sevgi hemşehrilerim" der...

 

 

 

15 Mayıs 1919' da İzmir' in İşgalinden 9 Eylül 1922'ye kadar geçen sürede yaşananlar ve 9 Eylül günü kahraman ordumuzun ve en öndeki süvarilerin şehre girişi kronolojik sıra ile anlatılıyor.

 

Mustafa Kemal Atatürk'ün Ordulara Mesajı

 

Başkomutan İzmir’in alınışı dolayısıyla ordulara şu tarihi mesajını yayınladı:

 

“İlk verdiğim Akdeniz hedefine varmakta orduların gösterdiği gayret ve fedakarlığı hürmet ve takdirle anarım. Elde edilen büyük muzafferiyetin yapıcısı olan kıymetli arkadaşlarıma en içten teşekkür ve tebriklerimi bildiririm. Orduların bundan sonra verilecek hedeflerin alınmasında da aynı fedakârlık yarışmasını göstereceklerine inancım vardır ve hep tam olacaktır”.

 

9 Eylül günü 3 ncü Kolordumuz Bursa’yı savunan Yunan birliklerini geri atarak şehri kurtardı. Türk Ordusu’nun İzmir ve Bursa’yı alması üzerine Mustafa Kemal Paşa, millete bir beyanname yayınladı. Torbalı ve Menderes Vadisi’nden çekilen Yunan birlikleri, Seydiköy civarında kısa bir çarpışmadan sonra süvarilerimiz tarafından esir alındı. 9 Eylül günü; Menemen yakılmadan kurtarıldı, Seydiköy Türk kuvvetlerinin eline geçti. Akıl almaz bir hızla ilerleyen piyade birlikleri de bir gün sonra Başkomutan ile birlikte İzmir’e gelmişti.

 

 

İzmir'in Kurtuluşundan Sonrası

 

18 Eylül 1922 tarihine kadar yapılan Takip Harekâtı ile bütün Batı Anadolu’daki Yunan askerleri sınırların dışına çıkarıldı.

 

15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkıp, Anadolu’nun hemen yarısını istila ederek, burada Yunan Asya İmparatorluğu’nu kurmak rüyasıyla üç seneyi aşkın bir süre içinde Türk topraklarına saldıran Yunan orduları, nihayet 18 Eylül 1922 gününde tek bir er kalmamak suretiyle ülkenin bu bölgesinden tamamen temizlenmiş oldu.

 

Takip harekâtının başarı ile sonuçlanması yalnız Batı Anadolu’yu Yunanlılardan temizlemekten ibaret değildir. Türk ordusunun yaptığı bu harekât ile, İzmit bölgesinden İstanbul Boğazı’na, Balıkesir bölgesinden Çanakkale Boğazı’na kadar hayati önem taşıyan diğer stratejik hedefler de büyük bir ustalıkla İtilaf Devletleri’nin işgalinden, olaysız olarak ve barış yoluyla kurtarıldı.

 

Türk Ordusunun kazandığı bu zafer, Mudanya Ateşkes Antlaşması’na giden süreci başlattı. Türkiye, Mudanya Ateşkes Antlaşması’ndan sonra 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nı imzaladı. Böylece Türk milleti, varlığını bütün dünyaya kabul ettirmiş, Türk devleti de tam bağımsızlığını kazanmış oldu.

 

 

 

 

 

 

1922’yi anımsadık

Eylül 9’u geçti geçecek..

Gözlerimdeki ıslaklığı sorarsan

Bin Eylül silinmeyecek…

 

 

 

1922’yi anımsıyoruz..

Eylül dokuz

ve onlar, efendilerinin sunduğu kırıntıları kemirmekle meşguller İzmir açıklarında koltuk altlarına sıkıştırdıkları kanatlarıyla..

 

şimdilerde, şehri yıkıp yakıp bıraktıkları tabla toprakların üstünde derin Cumhuriyet diriliyor..

 

Kurtuluşumuz, metrelerce gözyaşına karışıyor; Onlarki bir avuç his’siz;

 

 

1922’yi anımsıyoruz,

Eylül dokuz’a götüren ağır duman altında kutlu sevincimizle…

 

Nif dağı sırtlarından gelen bu şehrin yapı taşları yerinden oynadı diye bu öfkem.

 

Taşı taş üstünde bırakmamaya yeminli, kemirgen döküntülere takıntılı askerleri “mıntıka temizliği” bahanesiyle kesmiştik – ayaklarını zeminden…

 

Onlar dökülürken ağlıyordu; biz dökerken… Üzülüyorduk can can’ın yüzünden ölürken…

 

Anlatamıyorduk.

Yani anlatıyorduk da , onlar anlamıyordu..

 

 

1922’yi anımsıyoruz şimdilerde;

ki Tarih, yalancılığını terk ediyordu tekerrür ederken..

Sabah ışıltılı, gözlerimiz de öyle.. gökyüzüne takılıp kalan bakışlarımı anımsıyorum şimdi..

“Bir Tarih ölmez asla ! yaralarsa vatanım acıtır, kanatırsa vatanım..”

Kubbe üstü mutluluğum, seyyar bilgilerle doldurulmuş öğrencilere karışıyor.

 

 

9 Eylülde kur-tul-duk

Kur-tar-dı-nız

22 ye demir atmışken acılarım; yeri yerinden oynattınız…

 

Biraz yaramazca gülüyordu Atatürk.

Kazanmışlığın sezinlendiğini sezerken İnönü, Atatürk’ü süzdü..

Parmağıyla işaret etti alnı açık kıyıları…

-Paşa bu iş bitti. Artık diğer işlere başlarız” dedi..

 

 

1922’yi anımsadık

Eylül 9’u geçti geçecek..

Gözlerimdeki ıslaklığı sorarsan

Bin Eylül silinmeyecek…

 

 

 

Gözyaşından mutluluğa…..

R. Khan

 

 

 

Gönderi tarihi:

Hasan Tahsin;Izmir'e giren Yunan alayinin karsisina gecip,belinden silahini cikararak ILK KURSUN'u isgalcilere sikarken,Izmir'in baska bir yerinde ve Istanbul'da ki ihanet odaklari,isgale karsi cikanlari "ESKIYA"olarak niteliyor velinimetleri olan padisaha karsi gelmenin cezasi ölümdür diye bildiriler dagitiyor,padisahin adamlari tarafindan yurtseverler yakalanip safdisi ediliyordu.

 

Babialideki Ingiliz ve padisah hayrani birtakim hainler ise,isgalin baris icin oldugunu söyleyecek kadar ihanetin batagina batmistilar.Bunlarin icersinde,seyhülislamlar,yazarlar,gazeteciler vardi.

 

Abdullah Gül ve Basbakan Erdogan,yeminle diyebilirm ki Izmir ve Atatürk hakkinda söylemis olduklari tek bir kelimede samimi degildirler.Türkiye'nin bölünmesine canak tutanlarin,Atatürk'ten bahsetmeleri kadar carpici ve komik hicbir sey olamaz.

 

Dün bu ülkeye ihanet eden,sözde din adamlarina tapanlarin, Atatürk'ten bahsetmeleri bile Atatürk'ün ruhuna bir zuldür.

 

Izmir,bir ulusun sahlanisinin sonucudur.

 

Namusunu,onurunu,haysiyetini,serefini,bayragini,dinini vatanini kurtarmak icin topyekün sahlanan o günkü Türk ulusu eger bugün Türkiye'nin ve kendini Türk milleti olarak görenlerin halini görseydiler kahirlarindan bin kez daha ölürdüler.

 

 

saygilarla

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.