Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Allah (cc) ile alakası olmayan hiçbir şey yoktur.

Yani herşey ya O'nu kabul ya da inkar etmektir.

Modern Dünya sanki, herşeyden önce ''gelenegin=Vahyin'' saf dışı bırakılmasıyla Allah'tan uzaklaştıran bir tuzagın kuruldugu sahne gibi.Dinleri, ilkel insanların inandıgı (bir tersyüz etme) olarak degerlendirir.

Bu aklın sakıncalı buldugu dini yaşam,dini tamamen reddetmekten daha az kötüdür.

:)

Gönderi tarihi:
Rabb’imizin varlığı delil gerektirmeyecek kadar açıktır. Ne var ki, varlığı her şeyden açık olan O

yüce Yaratıcı, Zatı itibarıyla gözlerin bizzat göremeyeceği, idrak edemeyeceği kadar da yüce ve eşsiz bir varlıktır

 

İnanç sisteminiz böyle düşünmenizi gerektiriyorsa yapacak bir şey yok. Sonuçta doğru değildir, çünkü iddiadan öteye gidemez. İddialar sonuç ve kanıt gerektirir.

 

Herşey tesadüfen, maddenin özellikleriyle ve doğa olaylarıyla olmuştur diye düşünmek ile herşeyin bir yaratıcısı vardır diye düşünmek arasında hiçbir mantık farkı yoktur. İkiside yanlışlanamamıştır. Yanlışlamak için birisi kanıtlanmak zorundadır. Bu nedenle sizin inancınız başkası için bir değer taşımaz çünkü kanıtlar sadece duyu organlarına bağlı olarak oluşur. Bunun ötesinde hiçbirşey doğru değildir.

 

Bu bağlamda Tanrı kavramı doğru değildir, çünkü duyu organlarımızla bilinememektedir. Mantık felsefesiyle herzaman bir sonuca varılır ama gerçeğe, doğruya ulaşmak için duyu organlarımıza ihtiyaç duyarız. Duyu organlarımızın algılamadığı şey değer taşımaz çünkü milyarlarca insanın felsefesi birbirinden farklı olacağı için, gerçek sadece duyu organlarımızda algıladığımızdır.

Gönderi tarihi:
Herşey tesadüfen, maddenin özellikleriyle ve doğa olaylarıyla olmuştur diye düşünmek ile herşeyin bir yaratıcısı vardır diye düşünmek arasında hiçbir mantık farkı yoktur. İkiside yanlışlanamamıştır. Yanlışlamak için birisi kanıtlanmak zorundadır. Bu nedenle sizin inancınız başkası için bir değer taşımaz çünkü kanıtlar sadece duyu organlarına bağlı olarak oluşur. Bunun ötesinde hiçbirşey doğru değildir.

 

Sevgili Tarafsız işte bunun sebebi imtihandır..

Bizlere ipuçları verilmiş, e artık görmemiz lazım dimi..

Size bir örnek..

Ben çöldeyim ve önüme birden bire üst üste dizilmiş beş tuğla çıkıyor..

Şimdi ben bu tuğlayı dizen adamı göremiyorum diye o tuğlalar birisi tarafından dizilmemişte, kendi kendine mi dizilmiş oluyor..

Aklım mantığım ermiyor nasıl oluyorda onca muhteşem varlık, döngü ve devinim karşısında bir yaratıcının olduğu düşünülemiyor..

Bakın daha önce şahin gözünden örnek verdim.

Bir şahin metrelerce yüksekten optik zumlama yapıyor ve yerdeki küçücük fareyi görüyor..

Allah aşkına bu optik zumlamayı bu sistemi nasıl izah edersiniz..

Bakın önümüzdeki imtihan perdesi bizleri şaşırtmasın, kafalarımızı döndürmesin..

Allah dileseydi ağaçları köşeli yapardı, o zaman kesin bir yaratıcı olduğua iman ederdiniz..

Ama bakın bakalım o ağacın kabuğuna mikroskopla, nice köşeler nice simetriler göreceksiniz..

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
İnanç sisteminiz böyle düşünmenizi gerektiriyorsa yapacak bir şey yok. Sonuçta doğru değildir, çünkü iddiadan öteye gidemez. İddialar sonuç ve kanıt gerektirir.

 

Herşey tesadüfen, maddenin özellikleriyle ve doğa olaylarıyla olmuştur diye düşünmek ile herşeyin bir yaratıcısı vardır diye düşünmek arasında hiçbir mantık farkı yoktur. İkiside yanlışlanamamıştır. Yanlışlamak için birisi kanıtlanmak zorundadır. Bu nedenle sizin inancınız başkası için bir değer taşımaz çünkü kanıtlar sadece duyu organlarına bağlı olarak oluşur. Bunun ötesinde hiçbirşey doğru değildir.

 

Bu bağlamda Tanrı kavramı doğru değildir, çünkü duyu organlarımızla bilinememektedir. Mantık felsefesiyle herzaman bir sonuca varılır ama gerçeğe, doğruya ulaşmak için duyu organlarımıza ihtiyaç duyarız. Duyu organlarımızın algılamadığı şey değer taşımaz çünkü milyarlarca insanın felsefesi birbirinden farklı olacağı için, gerçek sadece duyu organlarımızda algıladığımızdır.

 

 

 

EVRENDEKİ KUSURSUZLUK

"O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman'ın yaratmasında hiç bir 'çelişki ve uygunsuzluk' göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk Suresi, 3-4)

Evrendeki milyarlarca yıldız ve galaksi mükemmel bir uyum içinde kendileri için tesbit edilmiş yörüngelerinde hareket eder. Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı oldukları sistemlerle birlikte dönerler. Hatta bazen içinde 200 -300 milyar yıldız bulunan galaksiler birbirinin içinden geçip giderler. Bu geçişte, evrendeki büyük düzeni bozacak herhangi bir çarpışma olmaz.

Evrende hız kavramı dünya ölçüleriyle karşılaştırıldığında akıl durduracak boyutlardadır. Milyarlarca, trilyonlarca ton ağırlığındaki yıldızlar, gezegenler ve sayısal değerleri ancak matematikçilerin anlayabileceği büyüklükteki galaksiler ve galaksi kümeleri uzay içinde korkunç bir süratle hareket ederler.

Örneğin, dünya saatte 1670 km. hızla kendi ekseni çevresinde döner. Bugün en hızlı merminin saatte ortalama 1.800 km.lik bir sürate sahip olduğu düşünülürse dünyanın dev boyutlarına rağmen süratinin ne denli büyük olduğu anlaşılır.

Dünyanın güneş etrafındaki hızı ise merminin yaklaşık 60 katıdır: saatte 108.000 km. (Böylesine büyük bir süratle yol alabilen bir araç yapılabilseydi dünyanın çevresini 22 dakikada dolaşacaktı.)

Verdiğimiz bu sayılar sadece dünya içindir. Güneş sistemi ise daha da ilginçtir. Bu sistemin sürati mantık sınırlarını zorlayacak derecededir. Evrende sistemler büyüdükçe sürat artar. İşte güneş sisteminin galaksi merkezi etrafındaki dönüş sürati: -Saatte tam 720.000 km., 200 milyar yıldızı bünyesinde bulunduran "Samanyolu Galaksisi"nin uzay içindeki hızı ise saatte 950.000 km. dir

Bu başdöndürücü hız, aslında dünya üzerindeki yaşamımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterir. Böylesine karmaşık ve hızlı bir sistem içinde dev kazaların oluşması normalde oldukça mümkündür. Ancak, ayette dendiği gibi, tüm bu sistem içinde hiç bir 'çelişki ve uygunsuzluk' yoktur. Çünkü evren de, her şey gibi, "başıboş"değildir ve Allah'ın koyduğu dengeye göre işlemektedir.

Gönderi tarihi:

Allah o kadar yücedir ki inananlar her an O'nu hatırlar herşeyde O'nun eserini görürler

Allah o kadar yücedir ki inançsızlar da burada olduğu O'nu konu edinen yazılar yazmaya mecbur kalırlar her an her saniye zihinlerinden çıkmayan bu kavramı inkar etmeye çalışırlar.

Kısacası Yüce Allah inanan kimseye de inamayan kimseye de bir şekilde kendini unutturmaz çünkü doğuştan genlerine işlenmiştir Allah kavramı

Gönderi tarihi:

Yukarıda okuduğum hiçbir şey soyut bir kavramı kanıtlamaz.

 

Mantık felsefesiyle sonuç çıkarmak gerçek değildir. Sadece sizin mantığınız olur.

 

Ben çöldeyim ve önüme birden bire üst üste dizilmiş beş tuğla çıkıyor..

Şimdi ben bu tuğlayı dizen adamı göremiyorum diye o tuğlalar birisi tarafından dizilmemişte, kendi kendine mi dizilmiş oluyor..

 

1. O 5 tuğlayı 5 ayrı insan üstüste dizmiş olabilir mi ?

2. O tuğlalar üstüste bir madde tarafından mı dizilmiştir ?

3. O tuğlaları kimin veya kimlerin dizdiği belli mi?

4. O tuğlaların bir ustalık gerektirdiğini nerden biliyorsun ? daha önce bir insanın bir tuğla yapabileceğini tecrübe edindiğin için mi ? yani duyu organlarınla tecrübe ettiğin için mi ?

5. O tuğlaların kendi kendine dizilmiş olamayacağına nasıl eminsin ? daha önce böyle tecrübeleri görmüş geçirmiş olduğun için mi ? yani bir tuğlanın üstüste dizilebileceğini yaşamış olduğun için mi ?

 

Bu yukardaki 5 maddeyide Allah'a uyarlayabilecek misiniz ? hiçbiri uymayacaktır değil mi ? sadece mana üretmiş olacaksınız başka bir değeri olmayacak, soyut kavramlar soyut, somutlar ise somut olarak kalacaktır.

Gönderi tarihi:

ben sana tamamiyle inanıyorum!! allah denen yada tanrı denen olgu insanların beyninde ürettikleri sığınma hissinden dolayı ortaya çıkmış bişeydir!! yani tanrı insanın kendisidir!!! sizi sizden başka tanıyan yoktur ! tanrı denen şey sizin içinizde!! beyninizdeki düşüncelerden ibaret!! ve eğer cenete gidicem sizi de yanarken görücem diyorsanız ben size söyleyeyim, cennet de yok cehennem de yok!! cennet ve cehennem uyurken yani yarı ölüyken gördüünüz iyi ve kötü rüyaların bi yorumudur!! vicdanınız rahatsa iyi rüyalar görürsünüz cennete gidersiniz yani,ama vicdanınız rahat deilse cehennem diye adlandırdıınız yerde olursunuz!!! siz inananlar deilmisiniz herkes cezasını çektikten yani cehennemden sonra cennete gidicek diyen!! işte olay burda bitiyor,kötü rüyalar görüceksiniz! ve sonra iyilerini!! hala kendinizi kandırmaya devam etmek istiyorsanız bu sizin seçiminiz!saygı da duyuyorum!! ama insanlığın sonunun gelmeyeceğini de düşünen biri olarak ben, tanrıya inanan herkesin soyunun ileride hayatta olmayacağını biliyorum!! tanrı inancı olmayan hristiyan ülkelerine bakın,neredeyse başka bi gezegende hayatlarını sürdürecek evreye geldiler, peki ya siz ne yapıyorsunuz? yapamadığınız beyninizin yetmediği şeyleri sürekli inandığınız tanrı dan dileyerek ondan medet umuyorsunuz!! şu bi gerçektir ki bugüne kadar kim allahtan bişey istedi de yerine geldi ? kim ? size olmayan bişeyin yarsım edeceğine inanıyorsanız çok yazık!! evrim ve zaman denen olgular sayesinde burdayız! kimse evrime karşı gelemez ! inandığınız allah da!! tanrı dünya dır tanrı zaman dır ve tanrı sizin yanınızda deildir! tam karşınızdadır!! onla savaşırsanız hayatta kalırsınız! ama ona inanıp herşeyi ondan beklerseniz bu dünya sizi öldürür ve sonsuz bi karanlıkta rüya gömeye başlamış olursunuz!!! lütfen beni azarlamayın size saygı duyuyorum ve eğer siz beni aşağlamaya çalışırsanız sizin tanrıya inanarak ne kadar kötü birer insan olduğunuzu herkes görür!! çünkü tanrı insanlara karışmamayı sölemiştir size göre!! herkes özgürdür deil mi? istediğine inanabilir!! neden? çünkü kimse beyninizn içini göremez!! tanrı sizsiniz!!!

 

insanların dinler ortaya çıktığı zamanki düşünce kapasitesi içler acısıydı! ve o zamandan bu zamana gelen bir düşünceye hala inanmak bence saçmalıktır!! gelenekler insanın acizliğini ortaya koyar!! evrim herşeyin kanıtıdır!! kimse dinler zamanındaki insanların şimdikilerden akıllı olduğunu söyleyemez!! eğer söylüyorsa ben burda onu bekliyor olacağım!!!

Gönderi tarihi:

ALINTI

insanların dinler ortaya çıktığı zamanki düşünce kapasitesi içler acısıydı! ve o zamandan bu zamana gelen bir düşünceye hala inanmak bence saçmalıktır!! gelenekler insanın acizliğini ortaya koyar!! evrim herşeyin kanıtıdır!! kimse dinler zamanındaki insanların şimdikilerden akıllı olduğunu söyleyemez!! eğer söylüyorsa ben burda onu bekliyor olacağım!!!

 

 

 

 

 

 

EVRENİN GENİŞLEMESİ

20. yüzyıla gelene kadar tek bir bilim adamı dahi evrenin genişlemekte olduğu yönünde bir teori ortaya atmamış, hatta, belki de böyle bir olayı aklından geçiren dahi olmamıştı. Stephan Hawking, evrenin genişlemesinin farkedilmesini 20. yüzyılın en büyük olaylarından biri olarak niteledikten sonra, bu olayın bugüne gizli kalmasından duyduğu şaşkınlığı şöyle dile getirir: 'Evrenin genişlemekte olduğunun ortaya çıkarılışı 20. yüzyılın en büyük düşünsel devrimlerinden biridir. Bu günden geçmişe bakıldığında kimsenin bunu neden daha önce akıl etmediğine şaşmamak elde değil.'

Oysa Allah’ın, 600’lü yıllarda vahyettiği kitabında, Allah'ın evreni yarattığını ve de onu "genişlettiği" bildirilmektedir. Konuyla ilgili ayet şöyle demektedir:

"Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz. Biz, (onu) genişleticiyiz." (Zariyat Suresi, 47)

Gönderi tarihi:
ALINTI

EVRENİN GENİŞLEMESİ

20. yüzyıla gelene kadar tek bir bilim adamı dahi evrenin genişlemekte olduğu yönünde bir teori ortaya atmamış, hatta, belki de böyle bir olayı aklından geçiren dahi olmamıştı. Stephan Hawking, evrenin genişlemesinin farkedilmesini 20. yüzyılın en büyük olaylarından biri olarak niteledikten sonra, bu olayın bugüne gizli kalmasından duyduğu şaşkınlığı şöyle dile getirir: 'Evrenin genişlemekte olduğunun ortaya çıkarılışı 20. yüzyılın en büyük düşünsel devrimlerinden biridir. Bu günden geçmişe bakıldığında kimsenin bunu neden daha önce akıl etmediğine şaşmamak elde değil.'

Oysa Allah’ın, 600’lü yıllarda vahyettiği kitabında, Allah'ın evreni yarattığını ve de onu "genişlettiği" bildirilmektedir. Konuyla ilgili ayet şöyle demektedir:

"Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz. Biz, (onu) genişleticiyiz." (Zariyat Suresi, 47)

 

Türkiyede meal konusunda ilk kişi elmalılı,dır.Big bang teorisinin bilinmediği yıllarda bakınız zariyat 47 yi nasıl tercüme etmiş

 

47- Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz.

 

Aradaki farkı görüyorsnuz değilmi.Bunlar 7 deli raporu olan Harun yahyanın kuranı bilime uyarlama sahtekarlığından başka bir şey değildir

Gönderi tarihi:

anlıyorum ! benim hz muhammed e büyük saygım var, ama allah a deil! hz muhammed bence çok zeki bi insandı ve olucakları insanlara anlatmanın tek yolu inanmalarını sağlayacak betimlemeler yapmaktı ama insanlar zaman geçtikçe bu betimlemeleri gerçek olarak algılamaya başladılar!! tv de gördüğüm bir kadın hira mağrasının önünde verdii röpörtaj da şöle dedi: biz buralara kadar geldik yorulduk,allah ta bize iyi şeyler verir artık!!! bu yorum inanan veya inanmayan her insana *****ca gelecektir!!!

Gönderi tarihi:
Yukarıda okuduğum hiçbir şey soyut bir kavramı kanıtlamaz.

 

Mantık felsefesiyle sonuç çıkarmak gerçek değildir. Sadece sizin mantığınız olur.

1. O 5 tuğlayı 5 ayrı insan üstüste dizmiş olabilir mi ?

2. O tuğlalar üstüste bir madde tarafından mı dizilmiştir ?

3. O tuğlaları kimin veya kimlerin dizdiği belli mi?

4. O tuğlaların bir ustalık gerektirdiğini nerden biliyorsun ? daha önce bir insanın bir tuğla yapabileceğini tecrübe edindiğin için mi ? yani duyu organlarınla tecrübe ettiğin için mi ?

5. O tuğlaların kendi kendine dizilmiş olamayacağına nasıl eminsin ? daha önce böyle tecrübeleri görmüş geçirmiş olduğun için mi ? yani bir tuğlanın üstüste dizilebileceğini yaşamış olduğun için mi ?

 

Bu yukardaki 5 maddeyide Allah'a uyarlayabilecek misiniz ? hiçbiri uymayacaktır değil mi ? sadece mana üretmiş olacaksınız başka bir değeri olmayacak, soyut kavramlar soyut, somutlar ise somut olarak kalacaktır.

 

1- Evet olabilir, hatta on insan da dizmiş olabilir, her iki kişi bir tuğla dizmiştir..

2- O tuğlaların biri tarafından dizildiği kesindir..

3- Kimin yada kimlerin dizdiği belli olmasa bile bir akıl tarafındna dizildiği aşikardır..

4- Tuğlaların yapımından değil, dizliminden bahsettim, yapımındanda bahsedersem, tesadüfe zaten hiçmi hiç yer kalmaz..

5- O tuğlaların kendi kendine dizilmiş olamayacağına, fizik kanunları açısından, yaşam litaretürü açısından, aklen, fikren ve mantıken eminim..

Bana üst üste tesadüfen dizilmiş beş tuğla gösteremezsin..

Ama ben bir insanın üst üste dizmiş olduğu beş tuğla gösterebilirim..

Yok ben gösteririm diyorsan sen haklısın..

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
1- Evet olabilir, hatta on insan da dizmiş olabilir, her iki kişi bir tuğla dizmiştir..
Demekki Allah'ın birliğini bu örnek yanlışlar. Yani Allah'ın birliğini bu olaya bakarak anlayamayız.

 

2- O tuğlaların biri tarafından dizildiği kesindir..

 

Yani bir !!! MADDE !!! tarafından dizildiği bellidir. Ama Allah madde olmadığı için o tuğlaları dizen biri kesin olarak düşünebilen bir madde olacaktır. Demekki bu örnekte Allah'la çelişecektir.

 

3- Kimin yada kimlerin dizdiği belli olmasa bile bir akıl tarafındna dizildiği aşikardır..
Demekki o tuğlaların kimin tarafından dizildiğini bilemeyeceğiz, bu da bir yaratıcının tanımlanamayacağı anlamına gelir. Allah mı ? başka bir yaratıcı mı ? diye düşünmek doğal olacaktır.

 

4- Tuğlaların yapımından değil, dizliminden bahsettim, yapımındanda bahsedersem, tesadüfe zaten hiçmi hiç yer kalmaz..

 

Tuğla demek, yapım demek, kaya deseydik doğal bir şekil olurdu. Ama tuğla dediğin için bir insan tasarımından bahsetmiş olduk. çünkü tuğlanın yapıldığını daha önceki tecrübelerimizden görüp yaşayarak tespit edebilmiş olduk. Yani duyu organlarımızla algılayabildiğimiz bir olayı yaşadık. Demekki buda Allah'la çelişecektir, çünkü O'nu bu şekilde algılayamayız.

 

 

5- O tuğlaların kendi kendine dizilmiş olamayacağına, fizik kanunları açısından, yaşam litaretürü açısından, aklen, fikren ve mantıken eminim..
Yani bir tuğlayı, bir insanın üretebileceğini duyu organlarına dayanarak mantıken fikren aklen algılamış oldun ki bu kadar eminsin. Bu da Allah'la çelişir çünkü O'nu bu şekilde algılayıp bize gösteremezsin. Seninkisi sadece bir mana çıkarmak yani somut bir değeri yok, kimseyi bağlamaz.

 

Bana üst üste tesadüfen dizilmiş beş tuğla gösteremezsin..

 

Ama sana üstüste dizilmiş 5 tuğla gösterebilirim.

Tuğlayla tesadüfü aynı cümlede kullanamazsın çünkü tuğla tesadüf değil insan yapımıdır. Eğer üstüste gelmiş 5 tane taş demiş olsaydın sana onun tesadüfen olabileceğini iddia edebilirdim.

 

Ama ben bir insanın üst üste dizmiş olduğu beş tuğla gösterebilirim..
Ama Allah'ın 5 tane tuğlayı üstüste koyduğunu, yada yağmur yağdırdığını, yada bir deprem yarattığını vs.vs.vs. gösteremezsin.

 

Yok ben gösteririm diyorsan sen haklısın..

 

Bende sana 5 tuğlanın üstüste bir insan tarafından konabileceğini kanıtlayabilirim. Ama sen bana Allah'ı kanıtlayamazsın.

 

 

 

Evet xlark tades, Anlatmak istediğim soyut kavramlarla somut kavramların birbiriyle çelişebileceğidir. Sen istediğin kadar mana üret kesinlikle çelişecektir yukarıdada açıkladığım gibi !

 

 

saygılar

Gönderi tarihi:

Sayın Tarafsız..

Konumuz ne..?

Konumuz bir yaratıcının varlığı mı, yoksa o yaratıcnın sıfatları mı..

Beş tuğla örneğiyle o tuğlaların kendi kendine dizilemeyeceği ve bir dizenin olduğunu, bu yüzden kainatında bir yaratıcısının bir düzenleyicisinin olduğundan bahsediyorum..

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Beş tuğla örneğiyle o tuğlaların kendi kendine dizilemeyeceği ve bir dizenin olduğunu, bu yüzden kainatında bir yaratıcısının bir düzenleyicisinin olduğundan bahsediyorum..

 

Bende senin yanlış düşündüğünden, Allah'ın varlığını senin tuğla örneğinle ispatlayamayacığımızı belirtiyorum yukarıdaki örneklerle. Tuğla ve benzeri örnekler tamamen yanlış, hiçbir delil veya kanıt göstermez, çünkü ikisinin yapısı ve mantığı birbiriyle çelişir. Neden dersen ! yukarıda ayrıntılı olarak açıkladım.

Gönderi tarihi:

Bana göre en büyük ıspattır beş tuğla örneği..

Dilkkat edersen kısa ve öz..

Bilinçli yapıların mutlaka bir yapanı vardır..

Evrende bilinçli yapılmıştır ve bir yapanı vardır..

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:

"Bana Bir Şeyhler Oluyor" adlı bir tiyatro oyunu var. Sahte bir Şeyh var orada... Deli Raporu var kendisinin ama akıllı laflar ediyor... Doğruları söylüyor. Mesela diyor ki; "Ulaşılması gereken bir gerçek varsa eğer, kendi yolunu çizebilirsin ancak o gerçeğe ulaşan. Yolunu çizipte başkasının o yoldan gitmesini isteyemezsin. Herkes gibi kendi yolunu çizip, kendi yolunun AnaYol olmasını istersen insanlara baskıdan başka bir şey yapmamış olursun. Ve insanlara gerçeğe ulaşmada baskı yapamazsın, AnaYol olamazsın" gibi, tam hatılayamadığım çok güzel ve uzun bile şey söylemişti.

 

Şimdi bu iletime bakarak bazı arkadaşlarım atlayıp; "İşte bak Hz. Muhammed'de öyle birisi işte, anla." gibi laflar etmesin, rica ediyorum. Polemik yaratmak değil amacım...

 

Herkes Tanrı'yı yada Gerçeği anlamada tek başınadır. Herkes bildiğini, kendisinin inanmasına yada inanmamasına yetecek kadar bilgiyi karşısındakine aktarıyor ama kendisinin inanmasına yada inanmamasına yeterli olan bilgi karşısındakini değiştirmiyor (tabi sahte değişkenler hariç). Belki fikirlerine fikir ekliyor ama karşımızdakini, aynen bizim gibi görmeye kesinlikle ikna edemiyoruz. Bu insanların kişisel yetilerinden kaynaklanmaktadır: yaşam tarzı, nörobiyolojik yapısı, öğrenme ihtiyacı ve yeterliliği, algıları, algıda düzeysizliği veya yetersizliği/yeterliliği... Herşey bunda etkili...

 

O yüzden, konuyu açan arkadaşın bakış açısı olarak "Allah Yoktur" gibi bir tanım doğru olabilir, ancak "Emin olun ki öyle bir şey yok..." tanımı çok mantıksız ve mesnedsiz olur.

 

O oyunda Sahte Şeyh mahkemeye düşüyor.

Hakim soruyor: "Duvarın içinde adamlar mı görüyorsun?"

Cevap veriyor: "Görmesem niye görüyorum diyeyim..."

 

Yani Allah var mı yok mu? Hissetmesem niye "Var Olduğunu" söyleyeyim? Yada arkadaşımız Hissediyor olsa niye "Yok Olduğunu" söylesin? Görünmeyen bire şeyin var olduğunu iddia etmeyi "Kafayı Yemişlik" olarak adlandırabilirsiniz, ki eğer hissetmiyorsanız da haklısınız belki öyle adlandırmakta, ancak hissediyorum ne yapayım... Hissetmediğimi söylersem "yalancı" olmuş olmam mı? Ve hissetmeme rağmen ve hatta emin olmama rağmen kimseyi buna inandırmaya çalışmıyorum, hissetmediğini söyleyipte, insanları buna inandırmaya çalışanlar gibi değilim!? Ve hissettiğini söyleyip, insanları buna inandırmaya çalışanlar gibi de değilim... Etik olan da bu değil mi? Etik olanı, Kafayı Yemiş biri olarak ben yapıyorsam eğer, "Kafayı Yemek/Kırmak" nitelemesini yeniden anlamlandırmak gerekli bence... :blushing: Demek ki "Kafayı Yemek" doğruları söylemeye engel değil...

 

Kur'an, Tevrat, Zebur, İncil, Buddha, Konfüçyus, Zeus, Osiris, Gök-Tanrı... Hepsi "Hakk"ı yada "Gerçek"i hissetmişler, anlatmaya çalışmışlar kendilerince. Bize de yalan yanlış aktarılmış... Önemli olan sizin bunlara inanıp inanmamanız değil, önemli olan aktarılanlardan gerçeği ayırabilmeniz... Ve başkalarının bu gerçeği farklı anlamandırabileceğini anlayabilmeniz. Dikkat edin, burada "Bilim"den bahsetmiyorum, Bilim "Maddi"dir, ben "İnanç"tan bahsediyorum...

 

Beni "ben" yapan şarkıda şöyle söylüyor:

 

Ateş, Toprak, Hava olmuş, Yağmur olmuş, Hayat vermiş sana.

Kalbin olmuş, ruhun olmuş, Aklın olmuş, Yol göstermiş sana.

Bir ömürlük maceranda Hikayeni anlat bana.

Ne anlam verdin sen buna? Ruhunda neler var senin?

 

Atalarına malum olmuş, Kitap yazmış anlatmışlar sana...

İmam, Rahip rehber olmuş, Yalan yanlış aktarmışlar sana...

Günümüzün dünyasında Hepsi aynı, Hepsi Ala.

İsa, Musa, Muhammed, Buddha... Neyin varsa bilmiş senin.

İnsanoğlu "Kendini" arar. Dünya döner milim milim.

Eğer göçüp gidersen bugün, Yarım kalan işin var senin.

 

Korkma ondan bundan... Ne Ölümden, ne Hayattan.

Bu dünyada Gördüklerinin Hepsi "Bir", Hepsi "Hak"tan...

Korkma ondan bundan... Ne Cehennem, ne de Şeytan.

Bu dünyada Bildiklerinin Hepsi "Bir", Hepsi "Hak"tan...

 

 

Bence Tanrı'nın varlığı da, yokluğu da çok güzel bir şekilde anlatılmış burada... Önemli olan sizin ne anlam verdiğiniz buna...

 

O yüzden kimin neye inandığı yada inanmadığı kimse için hiç bir önem taşımamalı... Bir arkadaşım, insanları en başta "Fikirleriyle" nitelendirdiğim ve yargıladığım katı/doğmatik dönemimde bana öyle demişti:

 

"Al o insanları karşına, ne görüyorsun?"

"İnsan"

"İnsan işte... İnsandan başka bişey değil... Öyleyse ilk bakışta ne görüyorsan, ona göre yargıla."

 

Neye inanırsanız inanın, ilk önce hepimiz İnsanız... En azından ben en başta buna inanıyorum... İnsanları "İnançlı" yada "İnançsız" diye ayırmazsınız...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Bana göre en büyük ıspattır beş tuğla örneği..

Dilkkat edersen kısa ve öz..

Bilinçli yapıların mutlaka bir yapanı vardır..

Evrende bilinçli yapılmıştır ve bir yapanı vardır..

 

Tuğla örneği bence hiçbirşeyi kanıtlamaz.

Ortada tuğlaların olması, o tuğlaların nasıl oluştuğu/yapıldığı ve dizildiği ve kimin bu eylemi gerçekleştirdiği hakkında bilgi vermez.

 

Bakınız Zerdüştlük ve Yezidilik inançlarıyla çeşnilendirilmiş aşağıdaki gibi bir dini teori mantık zinciri açısından daha doğru orlurdu:

 

Allah ruh alemini yarattı.

Allah'ın ikiz kardeşi Şeytan"ne bu şimdi ya, ne gerek vardı da bunları yarattın" dedi.

Allah "onlar bana tapacak" dedi.

Şeytan "öyle mi? yani sırf sana inansınlar diye mi yarattın? Hahaha.. Bak öyle birşey yapacağım ki, sana mı inanıcaklar bana mı göreceksin" dedi. Şeytan Allah'ın yarattığı insan ruhuna beden verdi maddeden. İnsan bu bedeni sevdi.

Allah insanın Şeytan'ın yarattığı maddi bedeni sevmesine kızdı, "bana ihanet ha! Çıkın cennetimden!" dedi.

Şeytan cennetten kovulanlar için maddeden bir dünya yarattı. İnsan madde alemini sevdi.

Ama Allah yenilgiyi kabul edemedi. Allah şeytan'ın yarattığı madde alemini yaratıklarının en akıllısı olan insanı kendi yanına çekmek istedi. Bu amaçla bazı insanları kandırdı. Onlara dünya aleminden çok daha fazla nimetlere sahip ruhlar alemindeki cenneti vaadetti.

"Sizi dünya gibi kısa olmayan, yalan olmayan, geçici olmayan sonsuz yalşam ile ödüllendireceğim" dedi.

Şeytan insana dedi ki: "Sizi siz yapan, duyu organlarınızdır, madde olan vücunuzdur, Madde olan beyninizdir. O halde hissedemeyeceğiniz, tadına varamayacağınız ruhlar cennetinde sonsuza kadar yaşanız ne olur, yaşamasanız ne olur".

Allah'ın kandırdığı insanları çok az kişi takip etti. Bunun üzerine Tanrı hiddetlendi, cezalandırdı insanları felaketlerle ve yeni insanlar seçti. Ayrıca Şeytan'ın yarattığı madde alemine nifak sokmak için bir kabileye benim kabilemsin diyerek özel muamele çekti.

Şeytan yılmadı. Kendi yarattığı, beyin verdiği insana güvendi sadece.

Öyle bir zaman geldi ki, artık Allah insanlardan kimseyi kandıramaz oldu. Bu nedenle "bu son uyarımdı" dedi, küstü ve köşesine çekildi. Son uyarısında maddi dünyayı yaratan kardeşi Şeytan'a olan öfkesini, şeytanın yarattığı insanlardan aldı. Esti gürledi. Bol keseden vaadlerde bulundu.

 

Nasıl ama ? :devil:

 

Semitik dinlerin hepsinden daha iyi bir mantığa sahip bir din teorisi. Peygamber göndermeyi de açıklar, vahiy işini de açıklar, dünya hayatına geçici denmesini de, bu dünya imtihan dünyası denmesini de, seçilmiş halkı da, Kuran'daki öfkenin sebebini de, hakaretlerin sebebini de, sonsuz cenneti ve sonsuz cehennemi de açıklar. Ayrıca ortadaki tuğlaları mutlaka Tanrı'nın yaratmış oldabileceği iddiasını da çürütür, tasarımın da sadece Tanrı tarafından yapılmış olabileceği iddiasını da çürütür.

 

Şimdi burada kralx arkadaşımız soracaK: Dünya'yı neden Tanrı'nın yaratmış olduğuna inanmayalım da, o yaratıcıya Şeytan adınıverelim? Nedeni basit: Maddi Dünyanın Yaratıocısna şeytan demezsen, semitik din felsefesinin mantık zinciri her noktada fire verir. Bakınız bu din teorisi daha sağlam. :blushing:

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Bana göre en büyük ıspattır beş tuğla örneği..

Dilkkat edersen kısa ve öz..

Bilinçli yapıların mutlaka bir yapanı vardır..

Evrende bilinçli yapılmıştır ve bir yapanı vardır..

 

Saygılar..

 

xlark tades, tuğla örneğin çürütülmüştür. Bundan yukarılarda ayrıntılı olarak bahsettim. Sen öyle inanabilirsin ama ben bunları bir çocuğa anlatsam çocuğun gerçekleri görmesini sağlarım. Zaten hep öyle olmuştu şimdiye kadar. Yani müslümanlığın yaılması için, artık günümüzde daha somut kavramlara ihtiyaç duyuluyor. Yeni nesil daha çok düşünüyor daha çok iletişim sahibi. "Bana göre en büyük ispattır 5 tuğla örneği" demen gerçeği değiştirmez, hayali bir döngüdür, sadece senin fikrin olur, bir anlamı olmaz başkası için.

Gönderi tarihi:
"Bana Bir Şeyhler Oluyor" adlı bir tiyatro oyunu var. Sahte bir Şeyh var orada... Deli Raporu var kendisinin ama akıllı laflar ediyor... Doğruları söylüyor. Mesela diyor ki; "Ulaşılması gereken bir gerçek varsa eğer, kendi yolunu çizebilirsin ancak o gerçeğe ulaşan. Yolunu çizipte başkasının o yoldan gitmesini isteyemezsin. Herkes gibi kendi yolunu çizip, kendi yolunun AnaYol olmasını istersen insanlara baskıdan başka bir şey yapmamış olursun. Ve insanlara gerçeğe ulaşmada baskı yapamazsın, AnaYol olamazsın" gibi, tam hatılayamadığım çok güzel ve uzun bile şey söylemişti.

 

Şimdi bu iletime bakarak bazı arkadaşlarım atlayıp; "İşte bak Hz. Muhammed'de öyle birisi işte, anla." gibi laflar etmesin, rica ediyorum. Polemik yaratmak değil amacım...

 

Herkes Tanrı'yı yada Gerçeği anlamada tek başınadır. Herkes bildiğini, kendisinin inanmasına yada inanmamasına yetecek kadar bilgiyi karşısındakine aktarıyor ama kendisinin inanmasına yada inanmamasına yeterli olan bilgi karşısındakini değiştirmiyor (tabi sahte değişkenler hariç). Belki fikirlerine fikir ekliyor ama karşımızdakini, aynen bizim gibi görmeye kesinlikle ikna edemiyoruz. Bu insanların kişisel yetilerinden kaynaklanmaktadır: yaşam tarzı, nörobiyolojik yapısı, öğrenme ihtiyacı ve yeterliliği, algıları, algıda düzeysizliği veya yetersizliği/yeterliliği... Herşey bunda etkili...

 

O yüzden, konuyu açan arkadaşın bakış açısı olarak "Allah Yoktur" gibi bir tanım doğru olabilir, ancak "Emin olun ki öyle bir şey yok..." tanımı çok mantıksız ve mesnedsiz olur.

 

O oyunda Sahte Şeyh mahkemeye düşüyor.

Hakim soruyor: "Duvarın içinde adamlar mı görüyorsun?"

Cevap veriyor: "Görmesem niye görüyorum diyeyim..."

 

Yani Allah var mı yok mu? Hissetmesem niye "Var Olduğunu" söyleyeyim? Yada arkadaşımız Hissediyor olsa niye "Yok Olduğunu" söylesin? Görünmeyen bire şeyin var olduğunu iddia etmeyi "Kafayı Yemişlik" olarak adlandırabilirsiniz, ki eğer hissetmiyorsanız da haklısınız belki öyle adlandırmakta, ancak hissediyorum ne yapayım... Hissetmediğimi söylersem "yalancı" olmuş olmam mı? Ve hissetmeme rağmen ve hatta emin olmama rağmen kimseyi buna inandırmaya çalışmıyorum, hissetmediğini söyleyipte, insanları buna inandırmaya çalışanlar gibi değilim!? Ve hissettiğini söyleyip, insanları buna inandırmaya çalışanlar gibi de değilim... Etik olan da bu değil mi? Etik olanı, Kafayı Yemiş biri olarak ben yapıyorsam eğer, "Kafayı Yemek/Kırmak" nitelemesini yeniden anlamlandırmak gerekli bence... :blushing: Demek ki "Kafayı Yemek" doğruları söylemeye engel değil...

 

Kur'an, Tevrat, Zebur, İncil, Buddha, Konfüçyus, Zeus, Osiris, Gök-Tanrı... Hepsi "Hakk"ı yada "Gerçek"i hissetmişler, anlatmaya çalışmışlar kendilerince. Bize de yalan yanlış aktarılmış... Önemli olan sizin bunlara inanıp inanmamanız değil, önemli olan aktarılanlardan gerçeği ayırabilmeniz... Ve başkalarının bu gerçeği farklı anlamandırabileceğini anlayabilmeniz. Dikkat edin, burada "Bilim"den bahsetmiyorum, Bilim "Maddi"dir, ben "İnanç"tan bahsediyorum...

 

Beni "ben" yapan şarkıda şöyle söylüyor:

 

Ateş, Toprak, Hava olmuş, Yağmur olmuş, Hayat vermiş sana.

Kalbin olmuş, ruhun olmuş, Aklın olmuş, Yol göstermiş sana.

Bir ömürlük maceranda Hikayeni anlat bana.

Ne anlam verdin sen buna? Ruhunda neler var senin?

 

Atalarına malum olmuş, Kitap yazmış anlatmışlar sana...

İmam, Rahip rehber olmuş, Yalan yanlış aktarmışlar sana...

Günümüzün dünyasında Hepsi aynı, Hepsi Ala.

İsa, Musa, Muhammed, Buddha... Neyin varsa bilmiş senin.

İnsanoğlu "Kendini" arar. Dünya döner milim milim.

Eğer göçüp gidersen bugün, Yarım kalan işin var senin.

 

Korkma ondan bundan... Ne Ölümden, ne Hayattan.

Bu dünyada Gördüklerinin Hepsi "Bir", Hepsi "Hak"tan...

Korkma ondan bundan... Ne Cehennem, ne de Şeytan.

Bu dünyada Bildiklerinin Hepsi "Bir", Hepsi "Hak"tan...

Bence Tanrı'nın varlığı da, yokluğu da çok güzel bir şekilde anlatılmış burada... Önemli olan sizin ne anlam verdiğiniz buna...

 

O yüzden kimin neye inandığı yada inanmadığı kimse için hiç bir önem taşımamalı... Bir arkadaşım, insanları en başta "Fikirleriyle" nitelendirdiğim ve yargıladığım katı/doğmatik dönemimde bana öyle demişti:

 

"Al o insanları karşına, ne görüyorsun?"

"İnsan"

"İnsan işte... İnsandan başka bişey değil... Öyleyse ilk bakışta ne görüyorsan, ona göre yargıla."

 

Neye inanırsanız inanın, ilk önce hepimiz İnsanız... En azından ben en başta buna inanıyorum... İnsanları "İnançlı" yada "İnançsız" diye ayırmazsınız...

 

Saygılarımla...

 

 

 

çok haklısın ve çok iyi bi insansın!! bence gerçek bi insansın!! bu yorumun için sana çok teşekkür ediyorum!! ben inanmıyorum ama inananların da senin gibi olmasını dilerdim!!

Gönderi tarihi:
xlark tades, tuğla örneğin çürütülmüştür. Bundan yukarılarda ayrıntılı olarak bahsettim. Sen öyle inanabilirsin ama ben bunları bir çocuğa anlatsam çocuğun gerçekleri görmesini sağlarım. Zaten hep öyle olmuştu şimdiye kadar. Yani müslümanlığın yaılması için, artık günümüzde daha somut kavramlara ihtiyaç duyuluyor. Yeni nesil daha çok düşünüyor daha çok iletişim sahibi. "Bana göre en büyük ispattır 5 tuğla örneği" demen gerçeği değiştirmez, hayali bir döngüdür, sadece senin fikrin olur, bir anlamı olmaz başkası için.

 

Hayır hiç bir şey çürütemedin..

Temel ilke şudur..

Her tasarımın bir tasarlayıcısı vardır..

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:

Ben ona inanmıyorum.İslamı herşeyiyle savunan hizbulllah,hizbutathir, el kaide,ya bağlı müslümanları samimi buluyorum.Çünkü ne dedikleri neyi savundukları gayet net.

Gönderi tarihi:
Her tasarımın bir tasarlayıcısı vardır..

 

Evrende hiç bir şey tornadan çıkmış değildir... Hemen herşey milyarlarca yıl süren bir süreç sonucunda oluşmuştur ve bu sürecin hiç bir aşamasında da bir yaratıcıya ihtiyaç yoktur.

Gönderi tarihi:
Her tasarımın bir tasarlayıcısı vardır..

 

her tasarımın tasarlayıcısı mutlaka maddedir. Çevrende gördüğün herşey bir maddenin eseridir. Demekki durum şöyledir.

 

Her tasarımın tasarlayıcısı maddedir, bu kesindir. Ama her tasarımın tasarlayıcısı varmıdır onu bilemiyoruz. Bildikleriminizin tasarlayıcısı maddedir. Bilmediklerimiz ise seninki gibi bir hayal ürünüdür. Doğruluğunu anlayamayız, tesadüfle eşit değer taşır.

Gönderi tarihi:
her tasarımın tasarlayıcısı mutlaka maddedir. Çevrende gördüğün herşey bir maddenin eseridir. Demekki durum şöyledir.

Hayır..

Tasarlayıcı madde olamaz..

Tasarım akıl işidir..

Maddede akıl yoktur..

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Evrende hiç bir şey tornadan çıkmış değildir... Hemen herşey milyarlarca yıl süren bir süreç sonucunda oluşmuştur ve bu sürecin hiç bir aşamasında da bir yaratıcıya ihtiyaç yoktur.

 

Torna bu bilinç karşısında çok ilkel kalır..

Değil milyar, tirilyon yıl beklesen bu oluşumların tirilyonda biri olmaz..

Fiziğe, akla, mantığa aykırıdır..

 

Saygılar..

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.