Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2011 14 yıl sayin demirefe, gelenekci ile reddiyeci ayni kültürel "yanlis bilgilerden beslenmektedir..bu iki grup farkli saiklerle de olsa DOGMA-izim de birlesmektedirler.. evet
Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2011 14 yıl Elbette, bağnaz gelenekçilik ile çağdaş insanlık değerlerini reddetmek aynı skolastik bataklığından, yani Ortaçağ karanlığından beslenir. Bu kapkara bataklığın kokmuş suyunun hâla bugüne çeşitli pompalarla çekiliyor olması insanlığın yüz karasıdır. Evrimle ilgili bir tartışma oldu, ben bir önemli noktayı açıklığa kavuşturmak istiyorum: Bugün yaşayan hiç bir tür, diğer bir türün atası değildir. Böyle bir şey yoktur. Evrim böyle bir şey söylemez. Evrimin söylediği, bütün türler ortak atadan dallanarak ayrılmışlardır. Yani asla güvercin evrimleşip kartal olamaz. Güvercin evrim sürecinde giderek daha güvercin olmuş, kartal giderek daha kartal olmuştur. Ancak güvercin ile kartalın çok eski geçmişte bir ortak ataları vardır. Yeterince geçmişe gidildiğinde, bizimle bir yeşil otun da ortak atamız vardır. Yaşayan her canlının belli bir geçmişte ortak ataları vardır. Bunu dağ sıralarının oluşumuna benzetebiliriz. Dağ sırası canlılar ve her zirve bir tür. Dağ sıraları yükseldikçe bir çok zirveler oluşur. Artık bu zirvelerin birbirine eklenmesi olanaksızdır, her biri ancak kendi oluşumunu sürdürebilir. Örneğin bizim atamız şempanze değildir, şempanze evrimleşip insan olmadı. İnsan ile şempanzenin ortak bir atamız vardır...
Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2011 14 yıl Evrim konusunda diğer önemli konu: Bugün bilimden haberi olup da evrimden en küçük kuşku duyan hiç kimse yoktur. Dogmatik, skolastik ve bağnaz bilgisizlerden başka kimse evrimden en küçük kuşku duymaz. Ancak evrimin raslantısal olduğuna itiraz edenler vardır. Bunlar da akıllı tasarımcılardır. Bunlar evrimi reddetmezler, ancak evrimin raslantılarla gelişemeyeceğini savunurlar. Evet evrim vardır, tüm canlıların soyu ortaktır, hepsi akrabadır, bizim de en yakın akrabamız şempanzedir, fakat bu süreç raslantısal değil, tasarlanarak gelişmiştir derler. Onlara göre bu süreç tasarlanmadan işleyip de rasgele mutasyonlarla bu kadar çok çeşitli canlı ortaya çıkmış olamaz. Gerekli mutasyonları tasarlayan ve yeni türler ortaya çıkarmak amacıyla devreye sokan bir tasarımcı olmalı derler. Yani elverir artık bu canlıların suda yaşadığı, artık karaya çıksınlar, ayarla bi mutasyon, hop ayaklar... Canlı karada! Sonra artık uçan canlılar da olsun iste, ayarla bi mutasyon, kollar olsun kanat! Bu yani akıllı tasarım ile önerilen. Tartışma budur. Tamam canlılar birbirinden türedi de, bu iş nasıl oldu, rasgele mi, bir tasarım ile mi? Akıllı tasarımcılar tasarımcının son nihai hedefinin insanı ortaya çıkarmak olduğunu, bu hedefe evrimi yöneterek ilerlediğini savunuyorlar. Bu tasarımcının dinde öne sürülen tanrı olup olmadığını ise doğal olarak kimse söyleyemez. Ama tabii ki dine eğilimi olanlar o tasarımcı işte o dinlerde öngörülen tanrıdır diyorlar... Bu da onların kişisel kanaatleri.
Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2011 14 yıl okuyanlar hatirliyacaktir,"kur´an´in evrim ile bir sorunu yoktur" vs. diye yorum yazmistim.. bu vesileyle sizinle,805-1406 yillari arasi yasamis modern cagi görmemis müslüman ilim adamlarina ait "EVRIM" teorisi hakkindaki görüslerini paylasmak (alinti) istiyorum.. tabiki her kisi ve konu icin gecerli olan onlar icinde gecerli yani yazdiklari "mutlak dogru" degildir yani onlar icin de ayni soruyu sormak durumundayiz "ya yanilmislarsa?".. buyrun; Cabir bin Hayyan (öl. 815): Cabir, kendiliğinden oluşu tevlid ve tevellud, sunî oluşumu tevâlud ve tekvin, ilahi yaratma fikrini de kevn ve halk terimleriyle açıklamaktaydı. Cabir, bazı bitki ve hayvan türlerinin, hatta ilk insanın, kendiliğinden vücut bulduğunu kabul etmekten öte, minerallerin, bitkilerin, hayvanların ve insanların sunî olarak laboratuarda üretilebileceğini bile iddia etmektedir. *** Nazzam (öl. 845): Şair, düşünür, edebiyatçı, kelamcı ve filozof… Birçok eser yazdığının bilinmesine rağmen günümüze hiçbir eseri ulaşmayan Nazzam, kendi döneminde Dehriye, Zerdüştlük, Cebriye, Murcie vb. akımlarla mücadele etmesiyle ve Aristo’yu eleştirmesiyle tanınıyordu. “Gumûn ve burûz”, “tafra” ve “hareket”e dair doğa ve fizik felsefesine üzerine orijinal görüşleri vardı.Nazzam bir nevi kozmolojik evrim diyebileceğimiz bir teori savunmaktaydı. Ona göre doğaya aykırı olağandışı olaylar değil; doğanın bizzat kendisi mucizedir. Bunun dışında peygamberler sanıldığının aksine olağandışı mucizelerle halkın karşına çıkmış değillerdir. *** Câhiz (öl. 869): Kelamcı, antropolog ve zoolog… Cahiz, Kitabu’l-Heyavan adlı kitabında biyolojik evrimi açıkca savunmuştur. Ona göre evrenin yaratılışını başlatan Allah, aynı zamanda onu evrimleşme yoluyla teşekkül edici, hem de türleri devamlı evrimleştirici kılmıştır. Bu bakımdan evrimin gerçek sebebi Allah’tır. O, yaratılışı yaratıcı tekamül süreci olarak irade etmiştir. Türler kendi içlerinde taşıdıkları potansiyel kuvvet sebebiyle evrimleşmektedirler. Bu potansiyel kuvvet onlara Allah tarafından konulmuştur. Türlerin içindeki potansiyel kuvvet, fiziksel çevre, iklim şartları, hayat mücadelesi ve doğal seçilimin etkisiyle ortaya çıkmakta, yaratıcı tekamül birbiri ardı sıra türleri ortaya çıkarmaktadır. *** Birûni (öl. 1061): Büyük ansiklopedik İslam filozofu… Jeo-kimyasal ve Jeo-biyolojik evrim diyebileceğimiz bir görüşü savunmaktaydı. Biruni’ye göre evrenin tekevvünü Allah’ın öyle irade etmesi sonucunda jeo-kimyasal ve biyolojik bir evrimin sonucudur. Allah’ın ezeli planına göre evren, genel jeo-kimyasal evrimler geçirmektedir. Bu esnada, uygun şartlar oluştuğunda madenler ve canlı türler birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmaktadır.Her bir jeo-kimyasal zaman kendi türlerini ortaya çıkarmaktadır. *** İbn Miskeveyh (öl. 1030): İslam tarihinde ilk ahlak filozofu… Ona göre varlığın hiyerarşik mertebelenişi, ana hatlarıyla en aşağıdan başlamak üzere inorganik cisimler, bitkiler, hayvanlar, insanlar ve melekler şeklindedir. Dolayısıyla basitten karmaşığa, inorganik olandan organizmaya, fiziki olandan metafizik olana doğru yükselen hiyerarşik bir yapı söz konusudur. Her mertebe ayrıca kendi içinde çok sayıda katmanlara ayrılmaktadır. *** İbni Tufeyl (öl. 1185): ve İbni Nefis’in (öl. 689/1288) : aynı adlı romanları Hay bin Yakzan ise insanın menşei hakkında tabiatçı bir teoriyi savunmaktaydı. Her iki romanda da tabiatın çocuğu olarak, annesiz-babasız, toprak ve çamurdan kimyevi/biyolojik tepkimelerle canlı haline gelen Hay bin Yakzan aslında Adem’in yaratılışını anlatmaktadır. *** İbni Haldun (öl. 1406): Tarihçi, siyasi filozof ve sosyolog… İbni Haldun Mukaddimesi’nde açıkça “Hurma ve üzüm ağacı sedef ve salyangoza, maymun insana, insan meleğe insilah edebilir” görüşünü savunmaktadır. Burada “insilah” kelimesi daha iyiye geçme, tekamül, transformasyon, dönüşüm, reform, değişim vb. anlamlara geliyor..." *** biz müslümanlara göre, adem´i isa´yi insanlari maymunlari börtü/böcegi ALLAH yaratti.. diyelim insanoglunun maymundan geldigi kesin ispatlandi yine sorun yok:)demek ki Allah yaratilisi EVRIM" sürecine baglamis der "IMAN"dan zerre süpheye düsmeyiz yani hangi halde olursa olsun bizim icin "NO PROBLEM" cünkü biz yaratan´a bilimle/deneyle/fosille IMAN etmedik.. panik yok..) *** VE "tebyin-ul kur´an"dan alinti; "..De ki (birbirinin içinden) -yarılıp çıkanın Rabbi’ne sığınırım.."(felak/1-5) "..Yüce Allah kendisini Rabbü'l-Felâk diye niteleyerek bize bir sıfatını daha öğretmektedir. Şu halde Sûreyi anlamak için önce Rabbimizin "Rabbü'l- Felâk" oluşunu anlamak lâzımdır. Bir tamlama olan bu ifadeyi anlamak için de önce tamlamayı oluşturan rabb ve felâk sözcüklerini,sonra da her iki sözcüğün tamlama hâlindeki anlamını incelemek gerekir. Rabb "Terbiye edip eğiten,yarattıklarını belirli bir programa uygun olarak bir takım hedeflere götüren,tekâmülü [gelişimi] programlayıp yöneten" demektir. Felâk sözcüğünün anlamı ise "yarıp çıkarmak" demektir. En'âm Sûresinin 95 ve 96. Âyetlerine bkz. Rabbimizin falik = yarıp çıkaran olduğunu göstermektedir: "..Muhakkak ki Allah -taneyi ve çekirdeği yârandır -Ölüden diriyi çıkarır -diriden de ölüyü çıkarır -İşte Allah! -Nâsıl da yüz çeviriyorsunuz?.." (En'âm/95) "..Tanyerini yârandır -Geceyi dinlenme zamanı -Güneş ve Ay'ı zaman ölçüsü kılmıştır -Bu -güçlü olanın -bilenin takdiridir/belirlemesidir.."(En'âm/96.................." slm.
Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2011 14 yıl Dinciler evrimin nasil gerceklestigini anlamadiklarindan dolayi bir cok temelsiz beyanatlar yaparlar. Mesala, kutsal kitaplarin evrim ile bir sorunu yoktur diye.... tabii ki bu konuyu bilmediklerinden dolayi olur. Evrimi anlamak demek "Adam ve Hava" nin bir hikayeden baska bir sey olmadigini anlamaktir. Sayin Fuzuli'de onceki sayfada Evrimin yalniz bir teori oldugunu one surdu. Yani bu iddiayi yapinca onlar bilim ve teorinin ne oldugunu anlamazlar. Sanki teori bir tahmin dir gibi konusurlar. Her gun konustugumuz lisanda "teori" bir tahmin olarak ifade olunabilir. Mamafih, bilimde oyle degil. Bilim'de teoriler gözlemleri, kanunlari, hipotezleri ve sonuç çıkarmayi bir araya getirip tutarlı ve mantıklı açıklama ve izahatlar sunar. 150 sene once evrim bir teori idi. Türlerin Kökeni uzerinde bir teori yapti. Ama bunu yapmak icin oldukca gozlemelerde bulunde, delil topladi. Onun zamaninnda bilinmiyen bir cok seyler vardi. Bugun 150 sene sonra, insanoglu muazzam gelismeler yapti, jeoloji, DNA, jenetik, astronomi, arkeoloji, taşılbilim alanlarinda gibi ... bu bilgiler hep biribirlerini destekleyip teorileri ispat ediyorlar. şempanze ile olan akrabalik yalniz bir teori degilde. Gercek oldugunu ispat ediyorlar. Butun canli yaratiklar biribirleri ile akrabadirlar. Ne kadar uzak veya yakin? Bunu bilmek icin geriye bakip ortak atalarini bulmak lazimdir. Bu alanda bilimler şahane gelismeler yapmistir. Teori, bu yuzden insanogluna bir beklenti verir. Insan bilimde bu beklentiler test eder. 150 senedir bu test olunan beklentiler teorinin gercek oldugunu gosterir. Eski zamanlarda, insanoglu Gunesin Dunyanin etrafinda döner zannetmisti. Zamanla insan, bilim kullanarak Dunyanin ve gezegenlerin Gunesin etrafinda dondugunu ispatladilar. Yani bildigi sandigi gercekleri degistirdiler. Diger bir ornek "yerçekimi". Bugun kimse buna yerçekimi yalniz bir teoridir demez. Bir cok insan her seyi kendi gozleriyle gormek isterler inanmak icin. Fakat, yerçekimini izlemek icin onun oldugunu yalniz bir kitabin masadan dusdugunu goreriz. Veya havaya atilan bir topunun yere dustugunu goruruz. Bu izlenilen "yerçekimi" degilde, yerçekiminin etki ve sonuçu. Biz "yerçekiminin" kendisini gormuyoruz. Yinede biz hergun bu yerçekimi teorisine guvenerek hayatimizi yasiyoruz. Ucakla seyahat, tibbi yardim etmek, veya evreni izlemek ve aya gitmek gibi ... Aya gitmeden evvel yerçekimi teorisine guvenilerek bilim adamlari AY uzerinde nasil yurulur diye beklentiler yaptilar. Bu sekilde hazirlik yaptilar. Boyle hayatimizda "teori"lerle dolu uspat olunmus gercekler var. Faydalar var. Electric Circuit Theory[Elektrik Devre Teorisi]... Bugun bundan faydalanan bir cok insan teorinin ne oldugunu anlamayip ve der ki " o yalniz bir teoridir"
Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2011 14 yıl İnançları nedir bilemem, ama İslam coğrafyasında yaşamış kişilerin evrime inanıyor olmaları kadar doğal bir şey olamaz. Tabii ki insanların çeşitli fikirleri olacaktır. Aristo'nun da canlıların dönüşümü ile ilgili fikirleri vardır. Hiç bir şey bilmeyen, bilimin b'sinden habersiz Afrikalı bir çocuk bile, milattan çok önce bile, şempanzelere baktığında onların ellerini kullanışlarının ve ellerinin kendi ellerine ne kadar çok benzediğinin, meyve soyarken, bir taşı veya sopayı tutarken farkına varır. Yüz ifadelerinin, gülme benzeri hareketlerinin insana ne kadar yakın olduğunu, adeta konuşacak gibi sesler çıkardığını farkeder. Kulak kepçelerindeki kıvrımların hayret edilecek derecede insan ile aynı olduğunu, dudaklarını kullanma konusunda insana yakın beceri gösterdiğini farkeder. Dolayısıyla evrim yanlısı alıntılanan görüşler bakımından en küçük sorun yok. Bu gayet doğal. Fakat Kuran'da evrim var iddiası son derece temelsiz ve uydurma. Bu tam bir safsata. Kuran'da evrimin olmasından söz bile edilemez. Bahsedilen ayetler öyle çekiştirilmiş, çarpıtılıp yamultulmuş ki, üstelik bu çok bilindik, yalanı gerçeğe uydurmak için atılan kırk taklaların tipik bir örneği. İlk insanın balçıktan yaratıldığı ile şempanze ile ortak atadan evrildiği arasında nasıl bir bağlantı düşünülebilir? Yok böyle bir şey. Kesinlikle. Kuran'da evrimle bağlantılı görünebilecek tek ifade, evrimin tersinedir: Bazı insanların günahları yüzünden maymuna çevrildiği iddia edilmektedir!!! Başka bir şey yoktur, hiç boşuna lastik gibi çekiştirip elli takla attırmanın alemi yok!
Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2011 14 yıl Elbette belirtmeliyim ki akıllı tasarım varsayımından yana kesinlikle değilim. Böyle bir şey olamaz, çünkü akıllı tasarımcı olsa çok daha akıllı tasarımlar yapardı. Mevcut tasarım tek kelimeyle berbat bir tasarım. Tümüyle canlıların birbirini yemesi, acı, vahşet, sömürü, berikini yok ederek hayatta kalmaya zorunlu olma üzerine kurulu berbat bir doğa düzeni. Bunu akıllı tasarımcı tasarladıysa, aklına ne diyeyim ben o tasarımcının... Aklınıza geleni dedim...
Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2011 14 yıl Bir insanların da dahil olduğu Memeliler sinifi hayvanlar alemine bakinca, aradaki ayrılık, farklara ragmen, bir cok benzerlikler goruyoruz. Ornegin bir de yarasa iskeletine bakiniz. Hemen hemen her kemik insan kemiginde karsilikli ve aynı olduğunu gorulur. Cunku, kemikler ayni sirada biribirlerine birleştirilmistir. Yalniz oranlari degisiktir. Insan eli ve yarasa eli arasindaki benzerlik gozden kacmaz. Boyle benzerliklelere Biyolojide "homology" diyorlar. Bu homology leri arastiran bilim adamlari insan ve yarasa arasinda ki degisiklikler ortak atadan ayriya bolunmus zamandan beri olandir. Dediginiz gibi şempanze bizim en yakin akrabamizdir. Cunku, şempanze ve insan DNA si en az %96 aynidir. Insanlarda bugun "coccyx" denilen kemik vardir. Bunun Turkcesini bilmiyorum. Buna kuyruk kemigi de derler. Bilinirki bu kuyruktan kalmis bir kemiktir.
Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2011 14 yıl Dinciler evrimin nasil gerceklestigini anlamadiklarindan dolayi bir cok temelsiz beyanatlar yaparlar. Mesala, kutsal kitaplarin evrim ile bir sorunu yoktur diye. sayin Suheyla, belli ki gözünüzden kacmis söyle yazmistim, "...tabiki her kisi ve konu icin gecerli olan onlar icinde gecerli yani yazdiklari "mutlak dogru" degildir yani onlar icin de ayni soruyu sormak durumundayiz "ya yanilmislarsa?"......." yorum daha dogrusu cevabinizdan anlasildigi üzre "tek ve mutlak dogru" sanki sadece size ait,tüm "iyi ve güzel" seyler sadece sizinkiler..)su kadarini söylememe müsaade edin,durusunuz bilimsel olmadigi gibi evrensel hic degil.. bence en büyük yanlis/suc/günah baskalarina kendi INANC yada INANCSIZ-ligimizi ve tabi buna bagli "yasam tarzi"mizi dayatmaktir..esas mücadele edilmesi gerekenin baskalarinin tercihlerine "saygisiz olan"larla olmaktir.. dinle/bilimle bagdasmayan bu tarzin hakim oldugu ülkeler bunun cezasini/günahini dünyada geri kalarak ödemektedirler nitekim yasadigimiz cografya ve ileri demokrasinin hakim oldugu ülkeler arasinda yapilacak bir karsilastirma farki FARK ettirir.. elbette ayni soruyu sayin Suheyla´ya da sormak durumundayiz ya yanlis anladiysa-NIZ ? ya yaniliyorsa-NIZ ? "beser sasar" E siz de dünyali oldugunuza göre:) "slm.
Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2011 14 yıl Ben artık başlıktaki konuya dönmek istiyorum. Büyük bir memnuniyetle görüyorum ki radikal İslam hızla yok oluyor. Bunu ABD nin yürüttüğü ılımlı İslam projesi ile başarıyor olması ve siyasi sonuçlarının ne olacağı, emperyalizmin bundan ne çıkar sağlayacağı ayrı, siyasi konular. Bu konularda çekincelerimiz, endişelerimiz olabilir ve var da zaten. Ama sonuç olarak radikal, köktenci, bağnaz, gerici İslam yok oluyor mu, evet hızla yok oluyor. Daha düne kadar biz yapmayın etmeyin, tek doğru size gökten indiğini sandığınız doğru olamaz, herkesin kendi doğruları vardır diye anlatmaktan bir hal olur ve bir türlü anlatamazken, bakın meğer derslerini iyi öğrenmişler, şimdi İslamcılar bize bu dersi geri anlatır oldu! Biz mitolojideki Ahveş gibi keçiyi karşımıza aldık, felsefe çalışırken yüksek sesle keçiye felsefe derslerini anlatır gibi derslerimizi tekrar edip çalışırken, keçi hiç bir şey anlamıyor sanıyorduk. Keçi felsefeyi dinleye dinleye öğrenmiş! Öyle öğrenmiş ve benimsemiş ki çok ileri bile gitti! Rahatsız edici derecede ileri gitti. Biz bu kadar radikallik düşmanı olsun istememiştik. Fakat radikal İslama düşman kesildi bu İslamcılar şimdi. Şimdi bunlara yeni dersler vermek gerekiyor, "Olmaz, radikal de düşünse insan insandır, insan hakları vardır, radikaldir diye yargısız infaz edilemez, özel timlere 'yakalamayın, öldürün' diye emir verilemez, silahsız halde ele geçirip oracıkta infaz edilemez, sonra da cesedini denize attık denilemez, bu yapılanlar hukuka, insan haklarına aykırı, 'oh iyi olmuş, iyi yapmışlar' diyemezsiniz" diye ders vereceğiz artık! Radikal islam öyle yok oluyor ki radikal İslamcıları bizzat İslamcılar insan yerine koymuyor, "haketmişti, iyi oldu" diyorlar da insanlık, hukuk dersi vermek yine biz radikal İslam'ın ortadan kalkması için yıllardır çaba gösteren laiklere düşüyor! O zaman "laiklik olmayıversin, ne çıkar" diye bize karşı çıkanlar, şimdi "oh olsun, iyi etti ABD" diyorlar! Daha dün bunlar "Allahın aslanı mücahit Osama, dünyada mert bir o çıktı" diye yerlere göklere koyamıyorlardı! Yazık... Ben böyle olmasını istemiyordum, üzülüyorum. Bu kadar kişilik bozukluğu ve sapma istemiyordum. Ben istiyordum ki bu dönüşüm fikir planında, düşünerek, akıl ederek olsun. Yoksa böyle emperyalizmin kuyruğuna yapışarak olsun istemezdim... Bir yandan memnunum, radikal İslam'ın yok olmasını istiyordum, gerçekleşti, ama bir yandan üzülüyorum, bunun bu şekilde olmasını istememiştim ben! Ne bileyim, belki de başka çıkar yol yokmuştur. Bilemiyorum... Zaten biz neyi kendi aklımız ve çabamızla başardık ki? Bir Atatürk'ümüz çıktı, bize yeni ufuklar açtı, biz "Atam izindeyiz" deyip kendimizi izine ayırdık, gelsin el çalışsın bizi adam etsin diye gittik bir yarımız Sovyetlere, bir yarımız Amerika'ya, nereye yamanacağımızı şaşırdık, birbirimizi Sovyetçi Amerikancı diye yedik, iç savaşa gidecekken ordu ayırdı, o da yaranamadı, niye ağız tadıyla bir iç savaş yaptırmadı, niye bırakmıyor ki güzelce bölünelim diye orduyu tu kaka ettik! Biz böyleyiz işte, yazık, üzülüyorum...
Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2011 14 yıl Bir kadın gazeteci erkekler tuvaletine girmiş. İçerdekiler "hanımefendi, yanlış girdiniz, burası erkekler tuvaleti" deyince kadın zaten bu amaçla kasıtlı girdiği için cevabı yapıştırmış: "Öyle mi, siz kendinizi erkek mi sanıyorsunuz? Ben dünyada Osama bin Ladin'den başka erkek göremiyorum" demiş. Bunu çok değil iki yıl önce bana göğsünü gere gere, gururla, iftiharla ve keyifle anlatan bir kişi ne yaptı biliyor musunuz? Abdullah Gül "hakettiğini buldu, iyi oldu" anlamında açıklama yaptığında bu açıklamayı hararetle destekledi! Gül ya da Erdoğan söyledi mi doğrudur, sanki yeni Musa ile yeni Harun bu ikisi! Obama derseniz o zaten zahir Mehdi! Daha tam alametleri zuhur etmedi!!! Yahu bunlar radikal İslamcılığı bırakır bırakmaya da, radikal yeni tapınıcı olur, yeni ilahlara taparlar, başka da bir şey olmaz! Bunlar tapınmadan duramazlar! Put lazım bunlara tapınmaya, o putu tu kaka et, yeni put edin, habire tapın!
Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2011 14 yıl her kisi ve konu icin gecerli olan onlar icinde gecerli yani yazdiklari "mutlak dogru" degildir yani onlar icin de ayni soruyu sormak durumundayiz "ya yanilmislarsa?"......." slm. "Mutlak doğru" konusunda bile metafizik veya din felsefesi argümanları bilimle uyuşmuyor Sn. Gaffar. Bilimde mutlak doğru yoktur. Mutlak doğrular ancak dinsel olgularda veya tanrı sözlerinde oluyor. Bu nedenle sadece akıl yürüterek "ya yanlışsa" beklentisi bilimsel düşünen insanlar için dikkate alınmıyor. Ya yanlışsa sorgusu için yine yöntemlere ihtiyaç duyuluyor. Bilimsel düşünen insanlar doğrularını gözlem, belge, bulgu ve deneyler üzerinden yürütürler. Bu yöntemler onlarca yüzlerce kez dikkate alınarak bilimsel teoriler oluşturulur. Kaldı ki yanılmalar olsa bile, bunu yine ileriki tarihlerdeki teknolojik gelişmeler düzeltecektir. Yani bilimsel tezler için illaki ispat gerekmektedir. Akılcı yaratılık savları ise, sadece kişi(ye)lere ait subjektif, özel düşüncelerdir. Düşünen insan kadar farklı olan hangi tez için "ya doğruysa" demeliyiz? Böyle bir beklenti apaçık falcılık olur.
Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2011 14 yıl sayin demirefe, hayat bosluk etmez suyu ilelebet TERSine akitmak "LA" mümkün ve bir bakmissin hersey aslina dönmüs yani kral ciplak..) ahmet kaya´nin bir sarkisinda ifade ettigi gibi, kendine iyi bak beni düsünme su akar yatagini bulur.. hem hayat dedigimiz sey "iyi ile kötü" arasinda sürdürülen bir mücadeleden ibaret.. kizildereli bilgenin dedigi gibi; "..Yaşlı kızıldereli reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş,az ötede birbiriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve oniki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı. Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu,yanından ayırmadığı iki iri kurt köpeğiydi bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renklerinin neden illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla, sordu dedesine: Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı. - "Onlar" dedi, "benim için iki simgedir evlat." - "Neyin simgesi" diye sordu çocuk. - "İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi,iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları. Çocuk, sözün burasında; 'mücadele varsa, kazananı da olmalı' diye düşündü ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi: - "Peki" dedi. "Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?" Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa. - "Hangisi mi evlat? Ben, hangisini daha iyi beslersem!...." evet hangisi (iyi/kötü) daha iyi beslenirse o kazanir.. slm.
Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2011 14 yıl Bilimde mutlak doğru yoktur. Mutlak doğrular ancak dinsel olgularda veya tanrı sözlerinde oluyor. sayin evrensel, söylenelerin uygulama/praksis ile saglamasi yapilmali karsiligi varsa bir deger ifade eder yoksa at cöpe gitsin.. örnegin, -ülkemiz de bilimsel(!)düsündükleri ZANedilen prof. ve rektörler vs. degilmiydi,"ordu göreve"pankartlari tasiyan ? -atatürk´ün ilke ve inkilaplarinin "mutlak dogru"lar oldugunu okullarda ögüttükleri beyinlere ZERK eden,yetmis milyona pazarlayan yine o malum "bilimsel düsünen" zevat degilmiydi ? -malum "ANIT KABIR"i "AGLAMA DUVARI"na cevirenlerde onlardi.. elbette misalleri cogaltmak mümkün ancak "anlayana sivrisinek saz...." siz dogru bir ifadeyle, "..Bilimsel düşünen insanlar doğrularını gözlem, belge, bulgu ve deneyler üzerinden yürütürler..." derken herhalde batidan bahsediyorsunuz..) slm.
Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2011 14 yıl sayin evrensel, söylenelerin uygulama/praksis ile saglamasi yapilmali karsiligi varsa bir deger ifade eder yoksa at cöpe gitsin.. Praksis yapılması mümkün olanlar gerçeklerdir. Dogmaların praksisi yapılmaz. Yapmaya çalışanları at çöpe gitsin. örnegin, -ülkemiz de bilimsel(!)düsündükleri ZANedilen prof. ve rektörler vs. degilmiydi,"ordu göreve"pankartlari tasiyan ? Dikta rejimlerden, dogmalardan Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak adına müdahale hangi kurumdan gelirse gelsin -benim için- bir mahsuru yok. -atatürk´ün ilke ve inkilaplarinin "mutlak dogru"lar oldugunu okullarda ögüttükleri beyinlere ZERK eden,yetmis milyona pazarlayan yine o malum "bilimsel düsünen" zevat degilmiydi ? -malum "ANIT KABIR"i "AGLAMA DUVARI"na cevirenlerde onlardi.. 1400 yıldır özgür düşünmenin şikayet edildiği, dogmaları korumak adına var olan bir ağlama duvarına karşılık, demokratik cumhuriyeti yıkmaya çalışanların şikayet edildiği, bütünleştiği bir yer olsun bence. İnsanlar evriliyor. elbette misalleri cogaltmak mümkün ancak "anlayana sivrisinek saz...." Anlamak kültürel yapıyla son derece ilgilidir. Siz kültürel yapınıza göre, ben de kültürel yapıma göre anlarım. Bizde de anlatılacak binlerce örnek var ama bizler dogmalardan değil sadece somut gerçeklerden bahsetme gereği duyuyoruz. Kültürümüz bu.. siz dogru bir ifadeyle, "..Bilimsel düşünen insanlar doğrularını gözlem, belge, bulgu ve deneyler üzerinden yürütürler..." derken herhalde batidan bahsediyorsunuz..) Doğu batı farketmez. Ortalıkta maddi olarak somut gerçekler, insani olarak ta tüm insanlığın yararına olan gerçekler var. Bunlara uyan uyar. Uymayanı da at çöpe gitsin.
Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2011 14 yıl evrensel yazdi; "..1400 yıldır özgür düşünmenin şikayet edildiği, dogmaları korumak adına var olan bir ağlama duvarına karşılık, demokratik cumhuriyeti yıkmaya çalışanların şikayet edildiği, bütünleştiği bir yer olsun bence...." ....!? sayin evrensel, kabe,islam dini-nin simgesi/sembolü peki mozele hangi din-in ? slm.
Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2011 14 yıl Kabe din bezirganlarinin Allahi kandirdiklarini sanarak gittikleri ve Vahabi seyhini zengin ettikleri bir yerdir.Mozole ise insan olmanin,onurlu olmanin anildigi bir yerdir. Mozole'ye gitmek bir kurtariciyi anmak demektir,ona saygi duymak mütesekkir olmak demektir. Dindarlik Kabe ile olmaz.Dindar Allahi sevene denir,Allahi kullanana dindar degil münafik denir.Kabe artik Allahi kullananlarin bulusma odagidir.Yurdunu Bayragini sevenlerin bulusma odagi ise MOZOLE'dir. saygilarla
Gönderi tarihi: 23 Temmuz , 2011 14 yıl sayin evrensel, kabe,islam dini-nin simgesi/sembolü peki mozele hangi din-in ? slm. Sn. Gaffar, Tartışmaların özünü bırakıp konu dışına çıkıyorsunuz. Şimdi de ideolojilerin dinlerden farklı olduğunu, bir takım soyut değerler taşısa da insan değeri üzerine yoğunlaştığı için artık somutluk kazanmış olduğunu, dinler gibi mistik değerler taşımadığını, yapılarını tarihsel gerçeklerden, gelişmelerden aldığını mı tartışacağız? Yukarda onlarca uzlaşılması gereken toplumsal çelişkiler netleştirilmişken, "evet bu konuda mutabıkız" demek yerine, neden sürekli kişiye özel basit takıntılar öne sürülmekte? Sizce tartışmalararın amacı, fikir birliğine varmakmı, yoksa "herşeye rağmen galip gelmeliyim" amaçlı bilek güreşimi? Toplumları etkileyen yanlış fikirlerimizi bilimsel, ilkeli bir şekilde ispat ettiğinizde, sizinle daha o an uzlaşı sağlayacağımızdan emin olabilirsiniz.
Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2011 14 yıl Sloganlarla değil fikirlerle bir yere varırız. "Kral çıplak" "Su yolunu bulur" "doğa boşluk sevmez" gibi deyişler evet anlamlıdır, ama bir fikri anlatırken anlatımı güçlendirici olarak işe yararlar. Kendi başlarına işe yaramazlar, çünkü olmayan şey güçlendirilmez! Ben de açsam deyişler sözlüğünü bu tür yüz deyişi sıralarım, e ne oldu? Ne anlattım? Koca bir hiç! Bu aynen Kuran ayetlerini ardarda sıralamaya benziyor. E iyi biz de biliyoruz onların orada yazdığını e ne olmuş? Yeni bir şey mi söylemiş oluyorsunuz? Bakıyorsun yazmış da yazmış yok şöyle buyuruyormuş yok böyle buyuruyormuş. E ne yani, sonuç ne, buyurdu diye ne yapalım, onu söyleyin! Yoksa sizin yazmanıza gerek yok, açarız meal bir tıkın ucunda, bakarız. Derin devlet sırrı değil ki tantanalarla açıklıyorsunuz! Fikir alayım, fikir... Slogan, deyiş, "yok o değil öyle" boş sözleri değil... Anıtkabirin ağlama duvarı olduğu safsatasına, ağlamanın piri ve üstatlarının peşine takılanların bel bağlaması da ilginç olmuş!
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.