Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2011 14 yıl Burada tarihi hatalardan çok daha fazlası, tarihe geçecek hatalar var! Yani savunulan her şey çürük armut gibi bir sallamada dökülüyor, daha ne tartışılıyormuş gibi gösterilmeye çırpınılıyor anlamıyorum! Mekke direnmedi, gerçekçi davrandı, çünkü boşuna kan döküleceğini anladı, karşı koymadı diyorum, Fransız devrimi örnek gösteriliyor. Fransız asilleri sonuna kadar direndi ve devrimi bastırıp ezmeyi amaçladı, dolayısıyla arada hiç benzerlik yok. Fransız devrim mahkemeleri halka karşı katliam suçu işleyenleri yargıladı. Tevbe ültimatomu ise inançlarından başka bir suçu olmayan insanları hedef aldı. Bunları daha kaç defa tekrar etmeliyim? Niye kronolojik tefsir yazılmadığını bilmiyorsanız niye iddia ediyorsunuz? Hakkında bilginiz olan konularda iddialarda bulunun. Komik dediğiniz şeyin neresinin komik olduğunu hiç anlamadım. Örnek buysa, her kitap hakkında böyle ön yargılı tutarsız kanıt müsvetteleri öne sürüyorsanız, beyninizdeki dogma işgal yüzdesini bir gözden geçirmenizde büyük fayda var. Argümanlar tutarsız da demeyeceğim, ortada argüman diye bir şey yok. Müşrik tanımı sadece Mekkelileri kapsayan bir ifade değildir. Bunu herkes bilir, dogmatikler de bilir, yalnızca savunmaya geçme psikozunda her şeyi, ama her şeyi, savundukları Kuran'ı bile inkar ederler. Kuran'ı savunmak adına onu inkar ederler. Burada da aynısını görüyoruz. Tevbe'yi geçersiz bıraktığı iddia edilen ayetlerin böyle bir durumun kıyısından bile geçmediğini çocuk bile görür. Dogmatik görmez o ayrı. Kaç yaşında olursa olsun, dogma beyninin çocuk kadar bile çalışmasına izin vermez!
Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2011 14 yıl Kronolojik tefsir, dogmatiklerin kâbusudur. Gerçeklerin ortaya çıkmasına yardım edeceği için bunu şeytan işi, müsteşrik kafir işi bir hıyanet olarak değerlendirirler. Halbuki Esbabı Nüzul yazarı El Kaadi, tamamen Kuran'ı daha iyi tefsir etmek amacındadır. Öyle gerçekler ortaya çıksın filan amacında değildir. Fakat işin sonunun nereye gideceğini bilen dogmatikler hemen esbabı nüzulu araştırmanın kafirlik, zındıklık ve şeytan işi olduğunu söyleyerek bu işe son vermişlerdir. Onlara göre ayetler mutlaktır, ne içinse ne için, araştırmaya gerek yok! Altından çapanoğlu çıkar. Müfessirler ne diyorsa, nasıl propaganda ediyor ve dogmaya hizmet eder tarzda çarpıtıyorsa odur, başka girişime gerek yok! Tarih bir bilim dalıdır. Böyle dogmatik, bir kısım verileri kutsal dokunulmaz, bir kısım verileri yok saymak gibi bir tarzla elbette işleyemez. İşin çelişkisi: Madem bu pek sayın tekelci müfessirler niye tefsir yazıyor o halde? Kronolojik yazılmayacaksa hiç bir türlüsü yazılmasın? Kuran apaçık bir tebliğdi hani? Tefsir yazılabilir bir şeyse kronolojik olarak da isteyen yazsın, bunlara ne? Niye şeytan işi müsteşrik işi gösterip mahkum ediyorlar? Niye işi tekellerinde tutmaya çabalıyorlar? Adam rivayetleri toplamış. Tarihi bilgi derlemiş. Tefsiri, hadisi ortadan kaldırın madem? Herkes doğrudan Kuran'ı okusun anlasın? Var mısınız? Esbabı Nüzul demek determinizm demektir. Esbab dendi mi, nedenler demektir, akla determinizm gelir. Dogmatizm ise determinizmden hiç ama hiç hoşlanmaz. Sıkıntı burda! Dogmatik tabii ki bu yöntemi benimseyecek de, çıkar için, çıkara yamulmak, bükülüp eğilmek için gerçeklerin saptırılmasından yana çıkmak... İşte bu dogmatiklikten daha kötü! Dogmatik hiç olmazsa inandığını samimiyetle savunuyor. Dogmatiğe benim laf ettiğim de görülmemiştir. "Dogmaysa dogma, ben böyle inanıyorum" diyene can kurban! Çünkü doğrusu bu. Dogma inançtır, inanan inanır, bir şey diyemezsin. Ama çıkar için dogmaya yamulan, kişiliğini inkar ediyor. Dogmaya kulp, kılıf bulma çabası, şirin görüneyim, bak bizi savunuyor desinler, bana karşı olmasınlar, oy versinler, kandırayım, onlardan yana görüneyim çabası... Ne diyeyim... Ya dogmatik ol, bilelim, ya bilimselim ayaklarını bırak! Bu ikisi bir arada gitmez. Dogmayı bilimsellik düzeyine çıkarma, hamsiyi kavağa çıkarma çabasıdır. Evrim o yönde işlerse bir milyar yıl sonra olabilir! Bu çaba Yaşar Nuri yöntemidir. Sosyete hocalığı tripleridir, halk da yemez, hiç kusura bakmayın! Dogma ile savaşacaksanız her şeyi göze alıp savaşacaksınız. Öyle yamularak, plastik sanatlar gibi eğilip bükülüp eğip bükerek değil, mertçe savaşacaksınız! İşte insanlık heykeli yıkımına verilen tepkiler insanlığın ölçüsüdür. Ya yıkılsın put diye dogmatiksindir, ya yıkılmasın insanlık diye dogmatizme karşı, insanlıktan yanasındır. Dogmatikten bin beteri "tamam yıkılacak ama din için değil, yanlış anlaşıldı" diye kıvıran omurgasız, belkemiksiz, doğada bir türlü yok olmayan plastik maddelerdir... Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!
Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2011 14 yıl ümmet birliğine geçiş için bu şart. Millet birliğine geçerken de, ümmet birliğini savunanlar öldürülmüş veya sürülmüş. Bunlar devrim gereği. Adamın devrimi de ümmet, üst aşamayı o olarak görüyor, katliam mı yapsın? Ağzımızdan çıkanı kulağımız duyuyor mu yahu? Ceza insanlık suçuna karşılık verilir. Fikre, inanca değil. Kanla, zorla, devrimi bastırmaya, engellemeye çalışmaya kalkışana verilir. Devrimi benimsemedi diye nasıl verilir yahu? Akıl başa, acilen... Bu yol, çıkmaz sokak. İnsanlık dışı, dogmatik bir yol bu. Kim ümmetçi fikre sahip diye, devrimi silahlı isyanla yok etmeye kalkışmadığı halde öldürülmüş, kim? Bu iftirayı atan derhal kanıtlamazsa müfteridir, iftirası kendine döner! İşte millet, bu kafaya göre Budizmi yok etmek için Budistleri kafalarına poşet geçirip infaz eden Kızıl Kmerler devrimcidir, iyi tanıyın! Pol Pot devrimcisi bunlar! Yahudileri Yahudi oldukları gerekçesiyle fırınlarda yakan Hitler de devrimcidir zahir artık! Stalin? E illa ki, devrimcinin "allahı!!!"
Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2011 14 yıl Niye kronolojik tefsir yazılmadığını bilmiyorsanız niye iddia ediyorsunuz? Hakkında bilginiz olan konularda iddialarda bulunun. Komik dediğiniz şeyin neresinin komik olduğunu hiç anlamadım. Örnek buysa, her kitap hakkında böyle ön yargılı tutarsız kanıt müsvetteleri öne sürüyorsanız, beyninizdeki dogma işgal yüzdesini bir gözden geçirmenizde büyük fayda var. Evet, '' bilmemek ayıp değil ama doğrusunu öğrenmemek çok ayıp ! '' Kronolojik tefsir yazılmadığı ve yazılanların kabul edilmediği bilgisi de yanlıştır. Aynen iade ediyorum; '' hakkında bilginiz olan konularda iddialarda bulunun ''. Ayrıca, bir kadını öpmenin günah sayılmasını normal bulan dogmatik zihniyet de kendisini ele veriyor. Bu da ekstra komik. Kronolojik tefsir, dogmatiklerin kâbusudur. Gerçeklerin ortaya çıkmasına yardım edeceği için bunu şeytan işi, müsteşrik kafir işi bir hıyanet olarak değerlendirirler. Halbuki Esbabı Nüzul yazarı El Kaadi, tamamen Kuran'ı daha iyi tefsir etmek amacındadır. Öyle gerçekler ortaya çıksın filan amacında değildir. Fakat işin sonunun nereye gideceğini bilen dogmatikler hemen esbabı nüzulu araştırmanın kafirlik, zındıklık ve şeytan işi olduğunu söyleyerek bu işe son vermişlerdir. Onlara göre ayetler mutlaktır, ne içinse ne için, araştırmaya gerek yok! Altından çapanoğlu çıkar. Müfessirler ne diyorsa, nasıl propaganda ediyor ve dogmaya hizmet eder tarzda çarpıtıyorsa odur, başka girişime gerek yok! Aksine Esbabı Nüzul yazarı El Kaadi çok övülen takdir edilen, çalışması refere edilen bir şahsiyet. Kronolojik tefsiri kabul etmeyen kim ? Ben göremedim de. Yoksa, bu iddia yalnızca bir hezeyandan ibaret mi ? Saygılar sunarım
Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2011 14 yıl Adamın devrimi de ümmet, üst aşamayı o olarak görüyor, katliam mı yapsın? Ağzımızdan çıkanı kulağımız duyuyor mu yahu? Ceza insanlık suçuna karşılık verilir. Fikre, inanca değil. Kanla, zorla, devrimi bastırmaya, engellemeye çalışmaya kalkışana verilir. Devrimi benimsemedi diye nasıl verilir yahu? Akıl başa, acilen... Bu yol, çıkmaz sokak. İnsanlık dışı, dogmatik bir yol bu. Kim ümmetçi fikre sahip diye, devrimi silahlı isyanla yok etmeye kalkışmadığı halde öldürülmüş, kim? Bu iftirayı atan derhal kanıtlamazsa müfteridir, iftirası kendine döner! İşte millet, bu kafaya göre Budizmi yok etmek için Budistleri kafalarına poşet geçirip infaz eden Kızıl Kmerler devrimcidir, iyi tanıyın! Pol Pot devrimcisi bunlar! Yahudileri Yahudi oldukları gerekçesiyle fırınlarda yakan Hitler de devrimcidir zahir artık! Stalin? E illa ki, devrimcinin "allahı!!!" Aaa, ama bu benim argümanımdı: Fransız devrimini yapanlar da, Aristokrasi zamanla zaten kalkar gider canım dememiş, üstelik kendi çağına göre daha insanlık dışı yöntemlerle, soyluları, din adamlarını öldürmüşlerdi. Milliyetçiliği yanlış anlayıp, ırkçılık yapan Hitler gibilerine, Sosyalizmi yanlış anlayıp dini yok etmeye kalkan Pol-Pot gibilerine bakıp, Milliyetçilik'in, Sosyalizm'in teorisyenleri hatalıydı denilebilir mi ? Aynı şekilde, Tevbe suresini yanlış anlayıp, canlı bombalarla insanları katleden El Kaide gibi terör örgütlerine bakıp, Emperyalizmin argümanlarına dogmatik biçimde inanarak, İslam hatalıdır denilebilir mi ? Mekke direnmedi, gerçekçi davrandı, çünkü boşuna kan döküleceğini anladı, karşı koymadı diyorum, Fransız devrimi örnek gösteriliyor. Fransız asilleri sonuna kadar direndi ve devrimi bastırıp ezmeyi amaçladı, dolayısıyla arada hiç benzerlik yok. Fransız devrim mahkemeleri halka karşı katliam suçu işleyenleri yargıladı. Tevbe ültimatomu ise inançlarından başka bir suçu olmayan insanları hedef aldı. Bunları daha kaç defa tekrar etmeliyim? Belki klasik olacak ama '' bilmemek ayıp değil ama öğrenmemek çok ayıp ! '' Somut isim de veriyorum, oysa, araştırıp öğrenmek, edebiyat yapmaktan kolay, değil mi ? '' Eylül Katliamı, Fransa'da yapılmış yerel halk hareketi. Fransa Kralı XVI. Louis görevlerinden mahrum bırakıldıktan ve ailesi tutuklandıktan sonra Fransız halkının büyük bir kısmı, kraliyet yandaşlarının ayaklanacaklarına inanmıştı. Radikaller bu gibi komplocuların öldürülmesini istemişlerdi. 2 Eylül 1792'de Parislilerden oluşan silahlı bir grup hapishaneden diğer bir hapishaneye nakil taşıyan konvoya saldırmış ve mahkumları öldürmüştü. Bunun üzerine Paris, Lyon, Versailles, Orleans gibi yerlerde kalabalık kitleler hapishaneleri bastılar ve mahkumları imha ettiler. Bu katliamda yaklaşık 1200 mahkûm öldürülmüştü. '' Kaynak: Wikipedia Saygılar sunarım
Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2011 14 yıl Argümanlar tutarsız da demeyeceğim, ortada argüman diye bir şey yok. Müşrik tanımı sadece Mekkelileri kapsayan bir ifade değildir. Bunu herkes bilir, dogmatikler de bilir, yalnızca savunmaya geçme psikozunda her şeyi, ama her şeyi, savundukları Kuran'ı bile inkar ederler. Kuran'ı savunmak adına onu inkar ederler. Burada da aynısını görüyoruz. Tevbe'yi geçersiz bıraktığı iddia edilen ayetlerin böyle bir durumun kıyısından bile geçmediğini çocuk bile görür. Dogmatik görmez o ayrı. Kaç yaşında olursa olsun, dogma beyninin çocuk kadar bile çalışmasına izin vermez! '' 1- Allah'dan ve Resulü'nden bir ültimatomdur bu, kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklere: '' diye başlayan ve Hacc-ı Ekber de okunan bir sure, acaba Azteklere, İnkalara mı hitap ediyor ? Müşrik tanımı elbette sadece Mekkelileri kapsayan bir ifade değildir. Yoksa, ben neden sürekli Azteklerden, İnkalardan bahsedeyim ? Fakat, Tevbe suresinin Mekkeli Müşriklere yönelik olduğu çok açık. Ama, hadi bu suredeki anlam, '' Resul '', '' Mescid-i Haram '', '' Mescid-i Haram'ın inşası '' gibi kelime ve ifadeler görmezden gelinerek, genişletildi diyelim, '' 129- Eğer aldırmazlarsa onlara de ki: Bana Allah yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben O'na dayanmaktayım ve O, o büyük Arş'ın Rabbidir. '' burada; '' eğer aldırmazlarsa, onları öldürmeye devam edin '' mi diyor ? Bir dogma ( İslam Şiddet-terör dinidir ) bu kadar mı, aklı-mantığı kör eder, sahibine çocukça tepkilerle naif çıkışlar yaptırır, hayretler içerisindeyim. Saygılar sunarım
Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2011 14 yıl Ohoo, bu türden başlangıç şirin gözükme ayeti daha bolca var. Örneklerini de vermedik mi, leküm diniküm, la ikrahe, bekçi gönderilmedim vs... Bilgiler bir tıkın ucunda. Diyanet meali: "Tevbe sûresi, 129 (yüzyirmidokuz) âyettir. 128 ve 129. âyetler Mekke'de, diğerleri Medine'de inmiştir." Anlayacağınız bu ayetler Tevbe'nin sonuna "ayıp olmasın" diye montelenmiş! Bundan geçtik, "elverir artık, bundan sonra öldürmeyin müşrikceğizleri, onlar da insan" demedikçe olmaz da, bunu bile dese, öldürüp sürdükten, insanlık dışı bir uygulamaya imza attıktan sonra geçmiş ola... Burada savunulabilir bir şey yok, hiç bir şartta ama, dogma işte. Çaresizlikten çırpınır, çırpınmasını bile dini gayret (cehd) olarak gösterir. Şimdi anladınız mı kronolojik tefsire niye sıcak bakılmıyormuş? İlla ki El Kaadı'yı beğenen olacak. Fikir özgürlüğü o kadar da kısıtlanmadı. Vikipedi'ye "kronolojik tefsir" yazın, anlarsınız genel bakış tarzını!
Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2011 14 yıl Ya lütfen, bir müftüye gidin "ben bir kadını öptüm, ne olacak şimdi?" diye bir sorun ya, lütfen ama! Komik ha? Gerçekten çok komikmiş! "Bir kadın" diyor yahu. "Evde karımı" demiyor! Hay sağolasınız, bir porsiyon pirzola kadar yaradı, bayağı güldüm! Bunun yüzünden hâla parti genel başkanları istifa ediyor, hatta o görüntülerde öpme bile yokken! Dalga mı geçiyor, adam mı seçiyor birileri burda, anlamadım gitti!
Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2011 14 yıl Fransız devriminde 1200 kişinin lafı bile olmaz, çok kanlı bir iç savaştır. Çünkü çok çetin bir sınıf mücadelesi olmuştur. Asiller tüm güçleriyle halkı ezmeye çalışmış ve katliamlar alıp yürümüştür. Hiç bir zaman asiller "tamam siz üstün geldiniz, biz güzellikle yetkilerimizi halk meclisine devrediyoruz" dememişlerdir. Bunu bırakın, Amerikan iç savaşının ne kadar kanlı olduğunu bilmeyen yoktur. Egemenlik mücadelesi varsa, bir taraf güçlü değilse, baskın gelmiyorsa böyle olur. Mekkeliler ise tüm egemenliğin, söz hakkının Muhammed'de olduğunu kabul edip direnmemişlerdir bile. Tek tük bir iki çatışmadan başka direniş olmadan Mekke ele geçirilmiştir. Buna rağmen sadece inançlarından dolayı öldürülmeleri, sürülmeleri emredilmiştir. Egemen olan güç şirki istemediğine göre, böyle bir öldürme ve sürgün ültimatomu yayınlanmadan da şirk ortadan kalkardı. Nihayetinde bir inanç. Ama Muhammed kestirmeden zorbalık yöntemini seçmiştir. Hem de başlangıç propaganda döneminde insanları "sizin dininiz size, benimki bana, dinde zorlama yoktur, ben başınıza inanç bekçisi gönderilmedim " diye ikna ettiği halde... Mekki pasajlarda bu tür ifadeler bolcadır. "Kabul etmezlerse yüz çevir, onları bana bırak, ben hallederim merak etme sen" şeklinde... Ama güç ele geçince tanrıya havaleye sabır kalmamış.
Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2011 14 yıl Tevbe suresini yanlış anlayan El Kaide mi? İyi de El Kaide'ye bakan kim, ne anladığından kime ne? Biz burada El Kaide müşrikleri gördüğünüz yerde öldürün dedi mi diyoruz? Herhalde Kuran'a bakıyoruz. Biz de uydurmadık, Usame bin Ladin de uydurmadı, yazıyor işte, yazmıyor mu? Gördüğünüz yerde öldürün diyor yahu, ördüğünüz yerde giydirin demiyor!
Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2011 14 yıl Anlayacağınız bu ayetler Tevbe'nin sonuna "ayıp olmasın" diye montelenmiş! Bundan geçtik, "elverir artık, bundan sonra öldürmeyin müşrikceğizleri, onlar da insan" demedikçe olmaz da, bunu bile dese, öldürüp sürdükten, insanlık dışı bir uygulamaya imza attıktan sonra geçmiş ola... Burada savunulabilir bir şey yok, hiç bir şartta ama, dogma işte. Çaresizlikten çırpınır, çırpınmasını bile dini gayret (cehd) olarak gösterir. Efendim, bir ayetin Mekke de gelmiş veya yazılmış olması, onun Mekki olduğunun kanıtı mı oluyor ? Tam tersine, Esbabı Nüzul hadislerine dayanarak bu ayetlerin Medeni olduğu bilgisi tefsirlerde var. Anlayacağınız bu ayetler Tevbe'nin sonuna "ilk beş ayetin mantığının terk edildiği ilanı olsun" diye var. Zaten, Cihat mantığından da, İslam coğrafyasındaki halen yaşayan Müşriklerin varlığından da, bunun böyle olduğu bu çok net görülür. Şimdi anladınız mı kronolojik tefsire niye sıcak bakılmıyormuş? İlla ki El Kaadı'yı beğenen olacak. Fikir özgürlüğü o kadar da kısıtlanmadı. Vikipedi'ye "kronolojik tefsir" yazın, anlarsınız genel bakış tarzını! Yok, herkes beğeniyor benim gördüğüm bu da, tersini savunurken, Vikipedi'ye "kronolojik tefsir" yazınca bir şey çıkmaması bir yana, bu kadar edebiyat yapılacağına varsa göstermek daha kolay değil mi, daha önce de söylediğim gibi. Saygılar sunarım
Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2011 14 yıl Komik ha? Gerçekten çok komikmiş! "Bir kadın" diyor yahu. "Evde karımı" demiyor! Bir kadın, evdeki kadını kapsamıyor mu yani ? O değil de, o hadise dayanarak o ayeti açıklamayı, determinizm açısından nasıl kabul edilebilir buldunuz ? Çünkü, zaten asıl komik olan bu ! Saygılar sunarım
Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2011 14 yıl çok çetin bir sınıf mücadelesi olmuştur. Asiller tüm güçleriyle halkı ezmeye çalışmış ve katliamlar alıp yürümüştür. Hiç bir zaman asiller "tamam siz üstün geldiniz, biz güzellikle yetkilerimizi halk meclisine devrediyoruz" dememişlerdir. Size Fransız Devrimini okumanızı şiddetle yeniden tavsiye edeceğim. Nerede, asiller tüm güçleriyle halkı ezmeye çalışmış bunu ispatlayın. Sakın, Vendee isyanı demeyin. Ve ayrıca, Mekkelilerin güçlü oldukları dönemi, nasıl İslam Devriminin dışına attığınız da anlaşılır değil. Saygılar sunarım
Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2011 14 yıl Herhalde Kuran'a bakıyoruz. İşte ben de onu diyorum. El Kaide'ciler gibi, yani; onların mezhebi olan Selefiyye anlayışıyla, tabir yerindeyse '' odun gibi '' Kurana bakmamak gerek diyorum. Gerçek öyle değil diyorum. Selefiye mezhebi dışında Tevbe suresinden hiç bir müslüman tarih boyunca ve günümüzde sizinle aynı çıkarımı yapmamış ve yapmıyor diyorum. Saygılar sunarım
Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2011 14 yıl Nihayetinde bir inanç. '' Nihayetinde bir inanç '' değil işte...Günümüz kozmopolitik, demokratik toplumuna göre düşünüyorsunuz derken bunu kastediyordum. İslam devrimi, döneminde, hiyerarşisini ırkının ve dininin( putunun) ikisinin birden kaynaşık olarak belirlediği Aristokrat sınıflar arasındaki bir çatışmadan kaynaklanmış ve Aristokrasinin tekellleşmesi ile sonuçlanmıştır. Aristokrasi tekelleşecek ve din bağlılığına dayanan fedoal toplum yapısı ortaya çıkacak ki, ilerde bujuvazi, yani; orta sınıf gelişerek, bu aristokrasi sınıfını da ortadan kaldırsın ve siz bugün '' '' nihayetinde bir inanç '' diyebilin. Tarihsel gelişimin bunu gerektirdiğini görmek gerek. Saygılar sunarım
Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2011 14 yıl '' odun gibi '' Yunus Emre'nin odunları gibi bakmak gerek. Eğri büğrü, dallı budaklı, çapraşık çupraşık, kırk takla atıp kırk türlü eğip bükerek değil! Fransız devrimine de odun gibi bakmayın... Emrinde silahlı bir ordu olan, yönetimi elinde tutan, bir gerek olduğunda dışa karşı savaş açma gücü olan saray ve asiller nasıl içerdeki bir tehdide karşı kan dökmemiş olabilir?
Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2011 14 yıl "İslâm âlimleri, umumiyetle Kur'ân vahyini bir bütün olarak telâkki ettikleri için, âyetleri nüzul seyrine göre sıralama işine çok büyük bir önem vermemişlerdir." Prof. Suat Yıldırım Kaynak: hikmet.net Yazının tümü okunduğunda kronolojik tefsirin müsteşrik işi boş bir çaba olduğunun iddia edildiği görülür. Vikipedi de ayetleri kronolojik sıralamanın tartışmalı olduğunu belirtir. Tevbe son iki ayetinin Mekki olduğunu ise ben söylemiyorum, meallerde yazıyor. Yalan yazmışlarsa onu bilmem. Bu da "Tevbe Mekke fethinden önce geldi" iddiası gibi gerçeğin tam tersi... Üstelik söylediğim gibi Mekke dönemi sözleri hep bu yönde, bu bir şey kanıtlamaz. Zaman geçerliğini kaldırmıştır, tabii, elbette. Eğer dogmatiklere de anlatabilirseniz tamam. Ama "kendisi yazdı, kendisi bozdu, kirli değil pas ya da tozdu..." Bu hikaye...
Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2011 14 yıl Roma çoktanrıcılığı üstelik de Hristiyanları katliam ettiği halde Roma Hristiyanlığı kabul etmiştir. Demek doğal süreç çok tanrıcılıktan tek tanrıcılığa şeklinde inancın evrilmesi. Bu eğilimi zorlayarak zorbalığa dönüştürmek devrim olamaz. Bu süreci güzellikle, insanca hızlandırmak bir devrim olurdu. Kuranda besmelesiz bir Tevbe ültimatomu olmaması durumunda bir zihniyet devrimi gerçekleştiğini kabul ederdik. Ama var olunca edemiyoruz, bir zorbalık belgesi var ortada...
Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2011 14 yıl Yunus Emre'nin odunları gibi bakmak gerek. Eğri büğrü, dallı budaklı, çapraşık çupraşık, kırk takla atıp kırk türlü eğip bükerek değil! Fransız devrimine de odun gibi bakmayın... Emrinde silahlı bir ordu olan, yönetimi elinde tutan, bir gerek olduğunda dışa karşı savaş açma gücü olan saray ve asiller nasıl içerdeki bir tehdide karşı kan dökmemiş olabilir? Tam tersine, kaba bakış '' Eğri büğrü, dallı budaklı, çapraşık çupraşık '' yontulmamış, rafine olmayan odunlar gibidir. Keza, Fransız devrimine şöyle bir açıp, Yunus Emre odunu misali bakmış olsaydınız, 16.Louis'nin, Bastillle baskınından sonra reformları kabul etmek zorunda kalıp Meşrutiyet'in ilan edildiğini, fakat buna rağmen, Kral ve soyluların daha sonra dış ülkelerden de güç toplayıp eskiye dönülmesi için karışıklık çıkarmaya yeltenmeleri yüzünden Cumhuriyet ilan edilmesinden ve Kral ve ailesi tutuklandıktan, tam bir hakimiyet sağlandıktan sonra '' Eylül Katiamı''nın yalnızca zanla gerçekleştirildiğini de bilirdiniz. Saygılar sunarım
Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2011 14 yıl "İslâm âlimleri, umumiyetle Kur'ân vahyini bir bütün olarak telâkki ettikleri için, âyetleri nüzul seyrine göre sıralama işine çok büyük bir önem vermemişlerdir." Prof. Suat Yıldırım Kaynak: hikmet.net Yazının tümü okunduğunda kronolojik tefsirin müsteşrik işi boş bir çaba olduğunun iddia edildiği görülür. Vikipedi de ayetleri kronolojik sıralamanın tartışmalı olduğunu belirtir. Efendim, ben tartışmalı olmadığını söylemedim. Ama verdiğiniz El-Kaadı örneğinin hiç de kabul görmediğini göremedim, bilakis Esbabı Nüzul diye google'da aratırsanız islami sitelerde tavsiye edilen, satılan bir kitap olduğunu görürsünüz. Verdiğiniz bu örnek yazıda da, Müşrikler gibi çelişki yakalamak, yanlışlamak maksadıyla olmaması şartıyla Müslümanların bu gibi çalışmalar yapmasında sakınca olmadığını, ancak bu çalışmaların yapılmasındaki zorluklar ifade edilmiş: '' Durum böyle olmakla beraber, sahabe devrinden beri, bütün Kur'ân sûrelerinin tam veya kısmî sıralamasını yapan şahsiyetler eksik olmamıştır. Kısmen ihtiyatı davet etmekle beraber, sahabe ve tabiun âlimlerinden birine çıkan rivâyetlerin bolluğu, bunu ortaya koymaktadır. Rivâyetler, Mekkî surelerin sıralanması konusunda dahi, genel olarak fazla değişiklik göstermese bile, itmi'nan verecek şartları haiz değildirler. Ancak, surelerin Mekkî veya Medenî oluşları hakkında şüpheye gerek olmayacak bir bilgi olduğunu söyleyebiliriz (demin bahsettiğimiz on kadar kısa sure hakkında, iki yönlü rivâyetlerin olması önemli değildir. Çeşitli durumları değerlendirmiş olan âlimlerin fikirlerinin oluşturduğu "Cumhurun kanaati", bu surelerin yerlerini ta'yin edecek görüşler ortaya koymuştur). Sıralama konusunun, daha büyük güçlüğü şundan ileri gelmektedir: Bilindiği gibi, Kur'ân-ı Kerîm'in bir kısım sûreleri, bütünüyle indirilmemiştir. Birçok sûreye vahyin herhangi bir safhasında, sonradan yerleştirilen âyetler olmuştur. Bunların zamanı hakkında kesin birşey söylemek, sûreler hakkında hüküm vermekten pek çok daha müşkil, hatta imkânsızdır. Elindeki Mushaf-ı Şerifte, onun Levh-i Mahfuz'daki semavî arketipinin (archetype) aksini bulan İslâmî telâkki için hiçbir problem yoktur. Her sûrenin âyetleri arasında, keza ayrı ayrı sûrelerin Mushaftaki tertibi arasında tam bir tenasüp bulunması, ona yeterli bir kanaat vermektedir. '' Tevbe son iki ayetinin Mekki olduğunu ise ben söylemiyorum, meallerde yazıyor. Yalan yazmışlarsa onu bilmem. Meallerde böyle bir şey yazmıyor. Tam aksine, son iki ayetin, son gelen vahiyler olduğu yazıyor: Abdullah b. Abbas ve Yusuf b. Mihran´ın rivayetine göre Übey b. Ka´b, bu son iki âyetin, Kur´anm en son inen âyetleri olduğunu söylemiştir. Zeyd b. Sabit el-Ensari, bu iki âyeti, Huzeymetül Ensari´nin getirip yazdırdığını rivayet etmiştir. [205] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 4/390. -http://www.haznevi.net/icerikoku.aspx?KID=5338&BID=62- Kastalâni’nin İbn Ebî Davud’dan naklen kaydettiği Yahya İbn Abdirrahman rivâyetine göre: “Huzeyme İbn Sâbit gelir ve: Sizin iki âyeti yazmadığınızı görüyorum! der. Nedir onlar? diye sorulunca: Ben, bizzat Resûlullah’tan aldım (mealen): “Ey iman edenler! Size kendi içinizden öyle bir resûlu geldi ki, sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere çok şefkatli, çok merhametlidir. Ey Peygamber, eğer insanlar senden yüz çevirirlerse, sen de ki: “Allah bana yeter, O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben O’na tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de O’dur” (Tevbe/9: 128-129). Huzeyme’nin bu hatırlatması üzerene orada hazır bulunan Hz. Osman (radiyallahu anh) Huzeyme’ye destek verir, Ve ben de şâhidim ki bu, Kur’ân’dandır. Ancak nereye konmasını uygun görüyorsun? der. Huzeyme: Ben, onunla, Kur’ân’dan en son inen sûreyi sonlandırmaktayım.” der (Kastallani, 7: 163-164; İbn Hacer, 10: 389-390). Bu iki âyetin tek yazılı nüshasının bulunması, konulacağı yer hususunda bazı sahâbilerde tereddüt hasıl olması, onun en son inen âyetlerden olmasından ileri gelmektedir. Nitekim, en son inen sûre ve en son inen âyetle ilgili rivâyetlerde ihtilaf varsa da, hem mezkur âyetler ve hem de bunların en sonunda yer aldıkları Berâet (Tevbe) sûresi de bu sonlar arasında zikredilir (Süyuti, 27; Kastallani, 7: 164). Nitekim Ahmet İbn Hanbel’in Müsned’inde gelen bir rivâyete göre, “Kur’ân’ın ilk cem’i sırasında, “yazma sırası Tevbe sûresinin (Sümmen-sarafû.... diye başlayan) 127’nci âyetine gelince bu âyeti Kur’ân’dan inen en son âyet zannettiler. Ancak Übeyy İbn Kâ’b (radiyallahu anh) onlara: Resûlullah bundan sonra da bana şu iki âyeti okuttu (Lekad câeküm). Bu iki âyet Kur’ân’dan en son inen kısımdır” (Müsned, 5: 134; İbn Ebî Davud, 9; Kastallani, 7: 164) der. Rivâyetlerin Işığında Kur’ân- Kerîm'in Cem’ Edilmesi - Prof.Dr. İbrahim Canan -http://www.yeniumit.com.tr/yazdir.php?konu_id=294- Saygılar sunarım
Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2011 14 yıl Roma çoktanrıcılığı üstelik de Hristiyanları katliam ettiği halde Roma Hristiyanlığı kabul etmiştir. Demek doğal süreç çok tanrıcılıktan tek tanrıcılığa şeklinde inancın evrilmesi. Bu eğilimi zorlayarak zorbalığa dönüştürmek devrim olamaz. Bu süreci güzellikle, insanca hızlandırmak bir devrim olurdu. Kuranda besmelesiz bir Tevbe ültimatomu olmaması durumunda bir zihniyet devrimi gerçekleştiğini kabul ederdik. Ama var olunca edemiyoruz, bir zorbalık belgesi var ortada... Siz evrim ile devrimi karıştırmışsınız. Hristiyanlığın devlet dini olması evrimle yaklaşık 400 yıl sürmüştür. Yani, Mekke'nin ele geçirilmesinden yaklaşık 250 sene falan önce. Bu farkın kapatılması ancak devrimle olur. E, devrimler de maalesef kanlı oluyor. Keşke Fransız devriminden 134 yıl sonra yapılabilen Türk devrimi de kanlı olsaydı demiyorum ama bugünkü tabloya bakınca diyesim de gelmiyor değil hani ! Saygılar sunarım
Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2011 14 yıl Kültürel evrim ivmelenen bir özelliğe sahiptir, lineer bir çizgide gitmez. O yüzden bir kez gerçekleştiyse, bir 400 yıl daha gerekli değildir. Başlangıçta "herkesin dini kendine, dinde zorlama yoktur, ben başınıza bekçi gönderilmedim" diye yola çıkan bir söylem, büyük bir kültürel devrime, bir düşünce açılımına aday olabilecek bir potansiyeli bilinçsizce de olsa yakalamışken, besmelesiz tevbe ültimatomunu yayınlamakla bu tarihi fırsatı yerle bir etmiş ve sıradan bir totaliterizme dönüşmüştür. Başta o açılımı yapabilecek bir kültür düzeyi oluşmuştu insanlık düşüncesinde ki, o söylemlerle yola çıktı. Sonrası insanlık adına fiyasko... Devrime direnilirse, kan dökerek yok edilmeye çalışılırsa kanlı olur. Mekke'de ise direniş yok. Takılmış plak ezberi ile "devrimler... kanlı... olur... devr..." deyip durulmazsa bir yol belki alınır. Yeni bir dine müsamaha gösterip Kabe'yi ziyaret etmelerine izin veren bir düşünceden "Kabe'ye sokmayın, pistirler" anlayışına gelinmesinin devrimle uzaktan yakından alakası bile yok...
Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2011 14 yıl Meallerde Mekki Medeni ayrımına özellikle dikkat edilir ve Tevbe'nin başında son iki ayet hariç Medeni, ikisinin Mekki olduğu belirtilir. Diyanet mealinden alıntı yapmıştım. Diyanet yalan söylüyorsa diyanete müracaat... Bu iki ayetin son olması ise imkansız, çünkü ittifakla son ayet "bugün dininizi tamamladım" ayeti olduğunu her yerde yazar... Alıntı, ayrıca iki ayetin Tevbe'nin sonuna montelendiğinin kanıtıdır... Ayrıca da "müşrikler artık pis değiller, öldürmeyin yazıktır artık" da demiyor!!! Hayır yani, filanca filanca ve filanca katildir, öldürün filan dersin o günün şartlarında hadi mahkeme filan kurmadın diyelim de, bir toplumu topluca sırf inançlarından dolayı pistirler, öldürün, sürün pisleri dedikten sonra elli kez sözünü geri alsan boş o da ayrı. Kaldı ki bir yargılama anlayışı o gün de yok değildi, vardı. Suçlu olanlar, cinayet işlemiş olanlar pekala da yargılanabilirdi...
Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2011 14 yıl Din,i tamam olmayanlar tartışır durur..o muydu bu muydu..diye.. Din ile ilgili soruları ve sorunları bitenler zaten DİNSİZ,dirler..din anlaşılmış,inançlarla ilgili kabul kapıları ardına kadar açılmıştır..ne ayet tefsiri ile uğraşır nede hadisçilere pirim verirler.. ÖZGÜR insanlar sadece hayatı güzel kılacak kolaylaştıracak BİLGİ,nin peşindedeirler..
Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2011 14 yıl Evet! Tekrar etmek gerekiyor demek ki; '' inanç tartışması '' değil, '' tarih tartışmaya ve yorumlamaya '' çalışıyoruz. Doğru ! Hayatı güzel kılacak kolaylaştıracak BİLGİ'nin peşindeki ÖZGÜR insanlar, ABD emperyalizminin, Ortadoğu coğrafyasındaki haksız ve insanlık dışı işgallerini ve çıkardığı savaşları meşrulaştırmak için El-Kaide ve onun din anlayışını '' İslam Öcüsü '' diye gösterdiğini görür ve ABD emperyalizminin peşinden gitmezler. Saygılar sunarım
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.