Φ Canraşit Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Fransız devriminden sonra imparatorluğun geri gelmesi, devrime karşı ne büyük bir direnç olduğunu ve neden çok kan döküldüğünü kanıtlar. Mekke müşriklerinde ise böyle bir gücün kırıntısı yoktu. Hiç bir gücü olmayan insanlara katliam ve sürgün emri vermek despotluk, tiranlıktır. Devrimcilikle alaka bile kurulamaz. Artı, devrimcilik bir yana, farklı taktik izleme, yani takiyye var. Mekke döneminde eziliyorken "herkesin dini kendine, dinde zorlama yoktur" gibi aldatmaca ifadeler kullanıp gücü ele geçirince "pis müşrikleri öldürün sürün" demek takiyecilik, aldatmacadır. Devrimci bir insan hakça bir düzen kuracağız der, daha önce takiyye olarak söylediği dinde zorlama yoktur, herkesin dini kendine, ben insanların başına bekçi gönderilmedim gibi sözleri gerçekten, samimi olarak söylerdi. Bundan, "o zaman geçerli despotluktu, yoktu öyle hoşgörü filan" bahanesine sığınılamayacağı anlaşılır. Öyle bir anlayış olmasa, başlangıç propaganda döneminde bu sözlere başvurulup takiye yapılmazdı. Yani insanları pis bari ilan etmese? Bunun nesini kabul edilebilir görebiliyorsunuz, dogma bu kadar da kör edebiliyor mu insanı, şaşıyorum! Bu takiyyelerde samimi olmadığı, gerçek niyetinin despotluk olduğu, amaç ve niyetini gizlediği Tevbe ile anlaşılıyor. Bir imparatorluk genişledikçe karşı koymalar başlar. Bu karşı devrim filan değil. Mevcut, elindeki topraklarda kuruluşta ne kuruyor, bu önemli, devrim açısından. Genişleme başlayınca olanlar ayrı... Fransız Devrimini ana hatları ile de olsa bilmiyorsanız öyle zannedebilirsiniz. Meşrutiyet döneminde Burjuvalar Kral ve Soylularla orta yolda anlaşıp, belli düzenlemeler yapılabileceğini düşünüp, bu yönde girişimde bulunmuşlardı. Tabii bu da size göre takiyye oluyor. Kral ve Soylular buna yanaşmadıkları ve bu talepleri bastırıp tekrar monarşiye dönmek isteyince Cumhuriyet ilan edildi ve Kral, Soylular ve destekçileri ile birlikte on binlerce insan giyotinle kafaları kesilerek idam edildiler. Bir o kadar insan da yalnızca ayaklanacakları zannıyla öldürüldüler. Belki arada onlara '' pis '' bile demişlerdir kim bilir ? İmparatorluğun geri gelmesi, yok edilen soyluların yeniden iktidara gelmesi değildir. Bildiğimiz 1. Napolyon'dan bahsediyorum. Monarşik zihniyetin hortlaması, bir devrimin zihinlerde oturana kadar ne denli zorlu evreler atlattığının göstergesidir. Aynı şekilde, Ebu Süfyan sülalesi gibi Müslüman olan Müşrikler, İslam Devrminin getirdiği anlayışa ısınamadıkları için, destekçileri ile birlikte, ümmet anlayışını yozlaştırıp tekrar Arap Irkçısı Kabileci Emevi Hanedanını kurmuşlardır. İslam Devriminin sloganı '' Hakça Düzen '' değildir. Bu Fransız Devriminin sloganı da değildir. Sosyalist Devrim'in sloganıdır. İslam Devriminden bu sloganı duymak istemek, yine bir çok kereler vurguladığım gibi, bunu söyleyenin kendi kendini ele vermesi, Tanrı'nın tek ve değişmez, evrensel bir düzen getirmesi gerektiği dogmatik anlayışının açık belirtisidir. İslam bir çok toplumsal konuda dönemine göre daha adaletli, daha merhametli bir düzen getirmiştir. Fakat, dediğim gibi, hiç bir dini böyle algılamamak gerektiği gibi, İslamı da evrensel değişmez bir düzen getirdiği şeklinde algılamamak gerekir. Tevbe suresi, benzerleri tüm devrimlerde görüldüğü gibi, devrimden sonra geçerli olmadığı için, İslam da, tabii ki bugüne göre değil, ama dönemindeki diğer ülkelere ve dinlere göre belli ölçüde din serbestisi getirmiştir. Saygılar sunarım. 1 Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Dogma ha! Açık net söylüyorum: Dogma nedir ya bilmiyor, ya kasten bilmezden geliyorsunuz. Dogmanın anıtı dururken çakıl taşlarına dogmatik suçlaması yapmaya kalkışmak art niyettir. Kaldı ki bu suçlamanın amacını da çok iyi biliyorum. Acaba geri teptirip sinirlendirmeyi başarır mıyız ümidi! Boşa heves... Ben doğru bildiğimi asla eğmeden bükmeden söylerim. Hiç boşa heveslenmeseniz iyi edersiniz... Efendim, biz de doğru bildiğimizi asla eğmeden, bükmeden söylüyoruz. '' İslam dünyadaki en kötü, en ********* dindir '' dogmasını sorgulamak bile, kişiyi bu kadar sinirlendirip, sorgulayana art niyet yükletip, tartışmayı suçlamalara vardırıyorsa, dogmayı ve dogmatik olmamayı bilmeyenin kim olduğu gayet net ortada değil mi ? Saygılar sunarım. 1 Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Bu bir ilanname! "Benim argümanım bitti, savunacak iler tutar yanım kalmadı, tek çarem kaldı o da demagoji" nin ilanıdır bu. Ben Hudeybiye'yi delil olarak filan göstermedim. Burada Hudeybiye'de müslümanların güçlü konumda olduğunu iddia eden kendinsin, nasıl olup sonra Mekke ele geçirilirken müşriklerin direnecek gücü olduğunu iddia edersin? dedim! Tevbe'nin Mekke ele geçirildikten sonra Muhammed'in ölümüne yakın yazıldığı ise tarihsel bilgi! Buna her kaynaktan ulaşabilirsin! Bir tıkın ucunda! Söz konusu iki ayetin ise artık müşriklerin pis olmadığını, öldürülmelerinin yeterli olduğunu, artık öldürmenize gerek yok diye nasıl olup dediğini hiç ama hiç anlamadım! Bu konuda verinin kırıntısı olsa içim yanmaz! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 gayet net ortada değil mi ? Çok net! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 İslam Devriminin sloganı '' Hakça Düzen '' değildir. Ben ne zaman slogan attım yahu? Hakça derken eşitlikçi demek istedik herhalde, bununla tanrının değişmez düzeninden bahsettiğimi iddia etmek için... Bilemiyorum, ne ad koyacağımı şaşırdım! Bildiğim bir şey varsa bunun adı tartışma filan değil! Bunun adını demagoji koysak da yetmiyor, hezeyan desek yeterli bilmem olur mu? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 '' İslam dünyadaki en kötü, en ********* dindir '' dogması Ne yazık ki bu nereden cüret aldığını bilemediğim akıl dışı iddiaya da yanıt vermek zorundayım. Benim böyle bir dogmam yoktur, bunu iade ediyorum. Kimse kimsenin dinine, inancına böyle hakaret edemez! Eden başta beni karşısında bulur. Ben dini kıyasıya eleştirebilirim. Ama böyle hakaret etmek bir yana dursun, edilmesine en başta ben izin vermem. Ayrıca ben halen de olsa müslüman olduğumu deklere ediyorum diye kaç kez belirtttim. Neden, çünkü bunu bir nedensellik sayıyor ve nedenselliğimi inkara gerek görmüyorum. Irk gibi, ailem gibi, adım gibi, ülkem gibi. Halkımın çoğunluğunun dinidir, hakaret etmem de ettirmem de. En ağır eleştiriyi yaparım, ama hakaret olmaz! İnsanlara ancak deklere ettikleri inançları atfedebilirsiniz. Deklere etmedikleri inançları illa üzerlerine etiket olarak yapıştıramazsınız. "Tanrının ebedi din gönderdiği inancı" gibi. Ben böyle bir inanca sahip değilim derken "yok illa sen bu inançtasın" demeye kimsenin hakkı da yetkisi de yoktur. Dinin en kötüsü diye de bir şey olmaz, çünkü en iyisi diye bir şey de yoktur. Diğer kelimeyi değerlendirmeye bile almayı ar sayarım. Kimsenin inancına böyle hakaret edilemez. Hangi din olursa olsun. Din dindir, iyisi kötüsü olmaz. Herkesin inancı aynı derecede saygındır. Hepsi aynı derecede eleştirilebilir, hiç birine asla hakaret edilemez... Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Kimse kimsenin dinine, inancına böyle hakaret edemez! Eden başta beni karşısında bulur. Ben dini kıyasıya eleştirebilirim. Ama böyle hakaret etmek bir yana dursun, edilmesine en başta ben izin vermem. Ayrıca ben halen de olsa müslüman olduğumu deklere ediyorum diye kaç kez belirtttim. Bu söylemden çok korkuyorum çünkü bazı yandaşlar da bir hukuksuzluk, yolsuzluk vs. olunca en başta ben karşı çıkarım diyorlar ama hak, hukuk ayaklar altına alındığı halde onlar yine hala aynı şeyi söylüyor. Ben gerçekten merak ediyorum, bu nasıl bir tanrı anlayışı, bu tanrı ne iş yapar, eğer bu evrenin yaratıcısı olarak kabul ediliyorsa kendi eserini korumak için kurallar koymuş mudur ve kuralları da muhataplarına ne şekilde ulaştırmıştır? Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Bu bir ilanname! "Benim argümanım bitti, savunacak iler tutar yanım kalmadı, tek çarem kaldı o da demagoji" nin ilanıdır bu. Ben Hudeybiye'yi delil olarak filan göstermedim. Burada Hudeybiye'de müslümanların güçlü konumda olduğunu iddia eden kendinsin, nasıl olup sonra Mekke ele geçirilirken müşriklerin direnecek gücü olduğunu iddia edersin? dedim! Size öyle geliyor olabilir ama bu tür demogojiler bana sökmez. 2 sene önceki Hubeydiye anlaşmasını, 2 sene önceki müşriklerin güçsüzlüğüne delil göstermemin, sonraki 2 sene içerisinde müşriklerin toparlanıp, direnecek güç kazandıklarını iddia etmeme engel olan yanı nedir sizce ? Tevbe'nin Mekke ele geçirildikten sonra Muhammed'in ölümüne yakın yazıldığı ise tarihsel bilgi! Buna her kaynaktan ulaşabilirsin! Bir tıkın ucunda! Evet bir '' tık ''ın ucunda ve bunu size her zaman için tavsiye ederim, özellikle bir şey iddia etmeden önce: Tevbe Suresi veya Beraat Suresi, Kur'an'ın Medine'de nazil olan, başında Besmele bulunmayan, 129 ayetlik bir suresi. Kaynak: -http://tr.wikipedia.org/wiki/Tevbe_Suresi- Söz konusu iki ayetin ise artık müşriklerin pis olmadığını, öldürülmelerinin yeterli olduğunu, artık öldürmenize gerek yok diye nasıl olup dediğini hiç ama hiç anlamadım! Bu konuda verinin kırıntısı olsa içim yanmaz! Oysa, ortada olan veriyi anlamak için biraz Türkçe bilgisi ve mantık yeterli: 129- Eğer aldırmazlarsa onlara de ki: Bana Allah yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben O'na dayanmaktayım ve O, o büyük Arş'ın Rabbidir. Evvelki ayetlerde beraber okunduğunda, peygamberin dediklerine aldırmayanlara, yani İslama inamayanlara, özetle; '' tebliğ edin geçin '' denildiği anlaşılıyor, '' gördüğünüz yerde öldürün '' denildiği değil... Saygılar sunarım. 1 Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2011 Ben ne zaman slogan attım yahu? Hakça derken eşitlikçi demek istedik herhalde, bununla tanrının değişmez düzeninden bahsettiğimi iddia etmek için... Bilemiyorum, ne ad koyacağımı şaşırdım! Bildiğim bir şey varsa bunun adı tartışma filan değil! Bunun adını demagoji koysak da yetmiyor, hezeyan desek yeterli bilmem olur mu? Ben slogan attınız demedim. Böyle dediğim sanrısının kaynağını ise pek anlamadım. Bunun kaynağı da olsa olsa demogoji olmalı. Kaldı ki, sloganlar kötü bir şey olmayıp, bir fikrin, ideolojinin özetini sunan vurucu propoganda cümleleridir. '' Hakça Düzen '' sloganı da Sosyalist devrimlere özgüdür, Fransız devrimi gibi Liberal, Burjuva devrimlerine özgü değil. Eşitlikçi olmanın ise Burjuva devrimindeki anlamı farklıdır, Proleterya devrimindeki anlamı farklıdır. Ama farklı olmasının yazdıklarımı değiştiren bir yanı yoktur. İslam devriminden, Burjuva demokrasisinin değerleri olan eşitlik, adalet, özgürlük ilkelerini beklemek de, Tanrı'nın evrensel değişmez bir toplumsal düzen göndermesi gerektiği dogmasının zihinlerinde yer ettiği insanlarda görülen bir anlayıştır. Saygılar sunarım. 1 Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2011 Benim böyle bir dogmam yoktur, bunu iade ediyorum. Ama bunu ben demedim ki benim böyle bir dogmam olsun. Bakınız; Hâla başında besmelesiz duruyor mushaflarda bu insanlığa aykırı ültimatom! demiştiniz. İnsanlığa aykırı olan bir şey, kötü değil midir, ********* değil midir ? Böyle bir uygulamayı içerdiğini düşündüğünüz bir dini siz nasıl tarif ediyorsunuz ? Sakın normal demeyin, normal demediğinizi biliyorum. Geriye de iyi, harika, mükemmel gibi sıfatlar kalıyor. Bunları da kabul etmeyeceğinizi bildiğime göre...cüretimi normal kabul etmeniz gerekir. Saygılar sunarım. 1 Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2011 Ben gerçekten merak ediyorum, bu nasıl bir tanrı anlayışı, bu tanrı ne iş yapar, eğer bu evrenin yaratıcısı olarak kabul ediliyorsa kendi eserini korumak için kurallar koymuş mudur ve kuralları da muhataplarına ne şekilde ulaştırmıştır? Efendim, temel dini akideler bellidir. İnsan olmanın kavramları da bellidir. Bunlara uyan Müslüman kabul edilmelidir bana göre. Uymayanın kendisine Müslüman demesine saygı duyulması gerekmekle beraber, Müslüman olmadığını düşünmek de bir haktır. Tam Bağımsızlıkçıyım deyip de, tam tersini yaparak ABD'yle derin ilişkiler içinde olup, onun çıkarlarına uygun politikaları hayata geçirenlerin, Tam Bağımsızlıkçı olmadığını düşünmek nasıl bir haksa, bu da öyledir. Saygılar sunarım. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2011 Bir surenin Medine'de yazılmış olması, onun Mekke ele geçirilmeden önce yazılmış olmasını göstermez! Söylemiştim: Muhammed Mekke alındıktan sonra ikametini tekrar Mekke'ye taşımadı. Medine'de döndü ve orada yaşamaya devam edip orada öldü. Dolayısıyla bir sure Mekke'de yazılmış ise ilk döneme, Medine'de yazılmış ise son döneme aittir. Tevbe ise Muhammed'in ölümüne yakın yazılmıştır. Hudeybiye'den sonra Muhammed giderek güçlenmiş, ya kabileler müslüman olmuş, olmayanlarla da saldırmazlık anlaşması yapmıştır. Sonunda öyle bir güç toplamış ki savaşsız Mekke'yi ele geçirmiştir. Dolayısıyla müşriklerin direnme gücü olması diye bir şey söz konusu değildir. Sadece Halid komutasındaki bir Mekke'ye giriş koluna karşı küçük bir direniş gerçekleşmiştir. Mekke ele geçirilince de Tevbe ültimatomu yazılmıştır. Kısa süre sonra da Muhammed ölmüştür. "Artık müşrikleri öldürmeyin, pis değiller" diye bir lafın kırıntısı bile olduğuna dair en küçük kanıt olsa içim yanmaz. Kanıt diye gösterilenler tek kelimeyle saçma! Alakası bile yok. Bunlar kanıt diye gösterilmeye kadar geldiyse çırpınma, bu iş bitmiştir... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2011 Ben de hakça düzen ne Fransız ihtilalinin, ne İslamın sloganıdır dedim? Bunun slogan olduğunu bile söylemedim? Yok şimdi, tarağın dişleri gibi eşittir söylemi yok mu? Fakat tabii müslüman olmak şartıyla! Olmadın mı işin bitik... Ama başta, yani Mekki olan, propaganda döneminde, Mekki deyince yine yanlış anlayıp Mekke alındıktan sonra zannetmeyin! öyle demiyordu. "Leküm diniküm" diyordu, "la ikrahe" diyordu, ben sizin başınıza bekçi gönderilmedim, sadece tebliğle görevliyim diyordu. Gücü ele geçirince pisleri öldürün oldu. Dediğim bu, başka da bir şey değil yani! Bunlar eleştiridir. Bir şeyi ya hakaretlerle yerin dibine batırmak, ya övgülerle göklere çıkarmak gerekmez. Eleştirin, yeter... Eğrisi doğrusu ortaya çıkar! Bilimsel düşünce de budur. "İlla ki bunun savunulması gerek, ne pahasına olursa olsun savunmalı, gerekirse savunmak için olmayacak kanıtlar uydurmalı, eleştirtmemeliyiz. Eleştirtirsek foyaları dökülür, gülleri solar, oylar da gider, iktidarı da anca rüyamızda görürüz" anlayışı dogmadır. Bir iktidar koltuğu için gerçekleri gizleyeceksem batsın o koltuk... Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2011 Bunlar eleştiridir. Bir şeyi ya hakaretlerle yerin dibine batırmak, ya övgülerle göklere çıkarmak gerekmez. Eleştirin, yeter... Eğrisi doğrusu ortaya çıkar! Bilimsel düşünce de budur. "İlla ki bunun savunulması gerek, ne pahasına olursa olsun savunmalı, gerekirse savunmak için olmayacak kanıtlar uydurmalı, eleştirtmemeliyiz. Eleştirtirsek foyaları dökülür, gülleri solar, oylar da gider, iktidarı da anca rüyamızda görürüz" anlayışı dogmadır. Bir iktidar koltuğu için gerçekleri gizleyeceksem batsın o koltuk... [/font] Bu zihniyetle bu ülke daha çoook AKP ler tarafından idare edilir. Bunun adına müslüman mahallesinde salyangoz satmak denir, hoş şimdi kasapların ne eti sattığını da bilmiyoruz ya... Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2011 Bir surenin Medine'de yazılmış olması, onun Mekke ele geçirilmeden önce yazılmış olmasını göstermez! Söylemiştim: Muhammed Mekke alındıktan sonra ikametini tekrar Mekke'ye taşımadı. Medine'de döndü ve orada yaşamaya devam edip orada öldü. Dolayısıyla bir sure Mekke'de yazılmış ise ilk döneme, Medine'de yazılmış ise son döneme aittir. Tevbe ise Muhammed'in ölümüne yakın yazılmıştır. Ben de, Tevbe suresinin 28. ayetine kadarki bölümü Mekke'nin ele geçirilmesinden önceye, 28. ayetinden sonraki bölümü de Mekke nin ele geçirilmesinden sonraya aittir demiş ve 28. ayetinden sonraki ayetlerde de '' müşrikleri öldürün '' diye bir ifade olmadığını söylemiştim. Varsa gösterirsiniz. Lafla peynir ekmek gemisi yürümez.. Hudeybiye'den sonra Muhammed giderek güçlenmiş, ya kabileler müslüman olmuş, olmayanlarla da saldırmazlık anlaşması yapmıştır. Sonunda öyle bir güç toplamış ki savaşsız Mekke'yi ele geçirmiştir. Dolayısıyla müşriklerin direnme gücü olması diye bir şey söz konusu değildir. Sadece Halid komutasındaki bir Mekke'ye giriş koluna karşı küçük bir direniş gerçekleşmiştir. Mekke ele geçirilince de Tevbe ültimatomu yazılmıştır. Kısa süre sonra da Muhammed ölmüştür. Mekke ele geçirilmeden önce ilk 4 ayette geçen Tevbe ültimatomu yazılmıştır ki ondan önce yapılan Büyük Hacda bunlar okunmuştur. Bu gözdağı neticesinde Mekke büyük bir çatışma olmadan ele geçirilmiştir. Mekke'nin Fethi Nedenleri Bir süre önce Müslümanlarla Mekkeli Müşrikler arasında Hudeybiye Antlaşması yapılmıştı. Mekkeli Müşriklerin müttefiki olan Beni Bekir kabilesi bu antlaşmaya aykırı biçimde, Müslümanların himayesindeki Huzaa kabilesine saldırdı.[1][2] Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem Mekke'ye haber göndererek, öldürülenlerin kan bedellerinin ödenmesini veya Beni Bekir kabilesiyle olan ittifakın sonlandırılmasını, aksi halde Hudeybiye Antlaşması'nın bozulmuş sayılacağını ve savaşa mecbur kalacaklarını bildirdi. Mekkeliler, teklifleri reddettiler ve harbe hazırlanacaklarını bildirdiler.[3] Mekkeliler daha sonra fikir değiştirip Ebu Süfyan'ı Müslümanları bir barışa ikna etmesi için Medine'ye gönderdiler. Ancak görüşmelerden hiçbir netice alınamadı... Fetih 11 Ocak 630 sabahı İslam Ordusu savaş pozisyonu aldı. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem orduyu 4 kola ayırdı ve orduya şu emri verdi: "Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça, hiç kimseyle çarpışmaya girmeyeceksiniz, hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz." Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem, hareket emri verdi ve Fetih Suresi'ni okuyarak Mekke'ye girdi.[4] 3 kol herhangi bir direnişle karşılaşmazken Halid bin Velid'in komutasındaki 4. kol, İkrime bin Ebu Cehil önderliğinindeki küçük bir saldırıyı geri püskürttü.[5] Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem , Mekke'ye girer girmez genel af ilan edildiğini bildirdi ve Ebu Süfyan'a bildirdiği şekilde, kimseye dokunulmayacağını ilan etti. Ardından içerisinde 360 put bulunan Kabe'ye yöneldi. İsra Suresi'nin 81. ayetini okuyarak putları birer birer devirdi. Daha sonra da beraberindeki Müslümanlarla Kabe'yi tavaf etti. "Artık müşrikleri öldürmeyin, pis değiller" diye bir lafın kırıntısı bile olduğuna dair en küçük kanıt olsa içim yanmaz. Kanıt diye gösterilenler tek kelimeyle saçma! Alakası bile yok. Bunlar kanıt diye gösterilmeye kadar geldiyse çırpınma, bu iş bitmiştir... Kanıt çok beyefendi ve çırpınanın kim olduğu da ayan beyan ortadadır. Yalnızca, 129. ayet de değil, 28. ayetten sonra da mantığın değişmiş olduğu çok açıktır. Mekke ele geçirildikten sonraki Kabe Hutbe'sinde bile, ilk 4 ayetin mantığının bırakıldığı çok net görülür: Fetih Sonrası Fetih sonrasında Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem Kabe'de ilk hutbesini verdi. Mekkelilerin şüphelerini de gidermek adına hutbesinde şu sözlere de yer verdi: Benim halimle sizin haliniz, Yusuf'un kardeşlerine dediğinin tıpkısı olacaktır. Yusuf'un kardeşlerine dediği gibi ben de diyorum: "Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok. Allah, sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhamaetlisidir(Yusuf Suresi 92)." Gidiniz; sizler serbestsiniz.[6] Aynı gün öğleden sonra Safa Tepesi'nde tüm Mekkeliler Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem 'e biad ederek İslamı kabul ettiler.[7] Kaynak:-http://tr.wikipedia.org/wiki/Mekke'nin_Fethi- Saygılar sunarım. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2011 Ben de hakça düzen ne Fransız ihtilalinin, ne İslamın sloganıdır dedim? Bunun slogan olduğunu bile söylemedim? Ben dedim, n'olmuş ? Dediğinizin bir slogan olduğunu belirtmem, sizin slogan dediğinizi söylemem anlamına gelmiyor ki. Sloganlar bir mantığı anlatır. Dolayısıyla, o sözün mantığının Sosyalist devrimle alakalı olduğunu söylemiş olmam, bunu sizin söylediğiniz anlamına gelmez ki. Nasıl bir mantık bu şimdi ? Hakça düzen sloganının Fransız ihtilali ile ilgisi bulunmadığını da söylemiştim, o bile yanlış anlaşılmış !!! Yok şimdi, tarağın dişleri gibi eşittir söylemi yok mu? Fakat tabii müslüman olmak şartıyla! Olmadın mı işin bitik... Ama başta, yani Mekki olan, propaganda döneminde, Mekki deyince yine yanlış anlayıp Mekke alındıktan sonra zannetmeyin! öyle demiyordu. "Leküm diniküm" diyordu, "la ikrahe" diyordu, ben sizin başınıza bekçi gönderilmedim, sadece tebliğle görevliyim diyordu. Gücü ele geçirince pisleri öldürün oldu. Dediğim bu, başka da bir şey değil yani! Biliyoruz efendim bunları. Zaten başka da bir şey dediğiniz yok. Üzgünüm, uzmanlık alanınıza müdahale edip, sizi öfkelendirdim belki ama gerçekler anlattığınız gibi değil. Kabe hutbesini gösterdim. Devrimlerin geçici mantığını da gösterdim. İslam devriminden sonra, ümmet esasına göre bir toplumsal yapı oluştuğunu söyledim. Önceki Kabileci anlayıştan ileri bir aşama olduğunu söyledim. Daha ne diyeyim ? Bana hala İslam Devrimnin, bir Burjuva Devrimi sonuçlarını getirmesi gerektiği argümanını getiriyorsunuz. Yani, Tanrı'nın bugünkü toplumsal düzeni getirmesi gerektiği dogması ile cevap veriyorsunuz ama hala farkında değilsiniz ve bunu söyleyince zorunuza gidiyor. Çağdaş görünümlü feodal mantık bu olsa gerek. Bunlar eleştiridir. Bir şeyi ya hakaretlerle yerin dibine batırmak, ya övgülerle göklere çıkarmak gerekmez. Eleştirin, yeter... Eğrisi doğrusu ortaya çıkar! Bilimsel düşünce de budur. "İlla ki bunun savunulması gerek, ne pahasına olursa olsun savunmalı, gerekirse savunmak için olmayacak kanıtlar uydurmalı, eleştirtmemeliyiz. Eleştirtirsek foyaları dökülür, gülleri solar, oylar da gider, iktidarı da anca rüyamızda görürüz" anlayışı dogmadır. Bir iktidar koltuğu için gerçekleri gizleyeceksem batsın o koltuk... Ben hiç bir zaman eleştirmeyin demedim. Belki elli kere söyledim, bu da elli birincisi; '' elbette herkes herşeyi eleştirebilir ''. Verdiğinizi cevabın benim söylediğimle uzaktan yakından alakası yok. Ben diyorum ki, Tevbe suresi ultimatomunu insanlık dışı buluyorsanız, İslam dinini de kötü ve insanlık dışı buluyorsunuz demektir. Var mı buna bir itirazınız ? İslam dini dönemine göre normaldir gibi bir şey duymadım sizden ve aksine bu söylemi de şiddetle reddediyorsunuz. Hakkımdaki suçlamanızın da en küçük bir temeli yok. Niyet okuyarak tartışma yapmak da çok çirkin. Ben bu başlıkta siyasi görüşümü bildirmediğim gibi, üstelik, geleneksel din anlayışına aykırı olarak, Medeni ayetlerin günümüzde geçerli olmadığını savunuyorum. Bu bile geleneksel anlayışa göre İslam dışılık demektir. Ne oyu, ne foyası, ne iktidarı ? Biz burada gerçekleri, doğruları tartışıyoruz. İsteyen mantığını aklını kullanıp ortaya koyduğum doğruları görür, isteyen de dogmasına sıkı sıkı sarılır, dogmanın ne olduğunu bilmeyen çağdaş görünümlü feodaller de dahil. Saygılar sunarım. 1 Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2011 Dogmatiklere "aman üzerlerine varmayalım, doktor kendi hallerine bırakın dedi" muamelesi yapmak doğru değildir. İnsanlara doğruyu söyleyerek onları uyandırmak gereklidir. Yoksa dogma uykusu bin yıl değil on bin yıl sürebilir! Hah, İslam dini kabile kültüründen ümmet kültürü çıkarmıştır, buna tamam. Bakın bunu onaylarım. Bu da tabii ki önceki statükoya göre bir ileri aşamadır. Doğruya doğru, kesinlikle doğruya karşı inat, zıtlaşma yok! Tevbe suresi ise zamanı için normal olamaz. Öyle olsa söylediğim gibi işe "leküm diniküm, la ikrahe" sözleri ile, "ben başınıza bekçi gönderilmedim" söylemleri ile başlayıp sempati kazanmazdı. Demek o zamanın da normalleri bu söylemlermiş. Güç ele geçirilince, insanların her şeyi, canı malı, iki dudağının arasında hale gelince söylem değişmiş. Güç, iktidar herkesi olduğu gibi Muhammed'i de değiştirmiş... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2011 "Fetih Sonrası Fetih sonrasında Tevbe Suresinin ilk beş ayeti inmiştir.Ve bu ayetlerde Mekkelilere 4 ay süre verildiği ve bu süre dolduktan sonra Nerde görülürse öldürmeleri(Tevbe 5) emrolmuştur." Kaynak: haritametod.net Mekke'nin fethi başlıklı. "Son iki âyet hariç Medine döneminde, Peygamber Efendimizin irtihaline yakın bir zamanda inmiştir." kaynak: kuran.gen.tr Son iki ayet Mekki'dir, yani başlangıç dönemine aittir. Kuran kronolojik tertip edilmediği için böyle düzenleme yapılmıştır. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2011 Kuran'da niye kronolojik tertibe uyulmadığı, önemli bir tartışma konusudur. Hatta yazarını şimdi unuttum, "Esbabı Nuzül" diye bir tefsir girişimi de olmuştur, kronolojik sıraya göre tefsir yapan. Yani "ikra bismi" ile başlayan, fatiha ile başlamayan, kendi deyimi ile nüzul sırası izleyen tefsir. Fakat bu anlayış kabul görüp yaygınlaşmamış, hatta tepki görmüş, bu eser de yarım kalmıştır. Tüm ünlü tefsirler, kronolojik sıra bozulmuş şimdiki mushaf şekline göre yazılmıştır. Eğer "haritametod" sitesi inandırıcı gelmediyse bu da "www.enfal.de" sitesinden: "Tevbe suresi: Fetihten sonraki ilk hac için Resulullah (s.a.s) kendisi Mekke'ye gitmemis, Ebû Bekir (r.a)'i hac amiri tayin ederek bir kafile ile birlikte haccetmek için Mekke'ye göndermisti. Bu kafile henüz Mekke'ye ulasmadan, nâzil olan bu ayetlerin, hacda insanlara ilân edilmesini saglamak için Resulullah (s.a.s), Hz. Ali (r.a)'i hemen yola çikarmisti. Hz. Ali (r.a) bu ayetleri, Resulullah (s.a.s)'in istedigi sekilde, Kâbe'de okumustu. Devam eden ayetlerde, kendileriyle anlasma yapilip, bu anlasmalara sadik kalanlara, anlasma süreleri dolana kadar dokunulmamasi istenmekte, bunlarin disinda kalan müsriklerin ise, haram aylar çiktiktan sonra ele geçirildiklerinde öldürülmeleri..." Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2011 Kuran'da niye kronolojik tertibe uyulmadığı, önemli bir tartışma konusudur. Hatta yazarını şimdi unuttum, "Esbabı Nuzül" diye bir tefsir girişimi de olmuştur, kronolojik sıraya göre tefsir yapan. Yani "ikra bismi" ile başlayan, fatiha ile başlamayan, kendi deyimi ile nüzul sırası izleyen tefsir. Fakat bu anlayış kabul görüp yaygınlaşmamış, hatta tepki görmüş, bu eser de yarım kalmıştır. Tüm ünlü tefsirler, kronolojik sıra bozulmuş şimdiki mushaf şekline göre yazılmıştır. Efendim, "Esbabı Nuzül", mantık dışı hadislere dayandırılarak komik çıkarımlar içerdiği için kabul görmemiştir, kronolojik sıra nedeniyle değil. Kronolojik sıra da bilinmeyen bir şey değil yani. Konumuz olan dönemi kapsayan ayetlerin kronolojik dizilişi de şöyle: 110- el-CUM'A (62) 111- el-FETIH (48) 112- el-MAIDE (6) 113- et-TEVBE (9) Son iki ayetin Mekki, yani; başlangıç dönemine ait olduğuna dair bir veriyi de ben göremedim. Saygılar sunarım. 1 Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2011 Efendim, bilgi çok da sentez yok. Şimdi bakın, alıntı yaptığınız bölümün altındaki bölümü de okuduğumuzda, Mekkelilerin savaşmadan İslamı kabul ettiklerini ve aynı dönemdeymiş gibi anlatılan Hutbe ( Yusuf Suresi ) ile Tevbe Suresi içeriklerinin birbirleriyle çeliştiğini görüyoruz. '' Fetih sonrasında Tevbe Suresinin ilk beş ayeti inmiştir.Ve bu ayetlerde Mekkelilere 4 ay süre verildiği ve bu süre dolduktan sonra Nerde görülürse öldürmeleri(Tevbe 5) emrolmuştur.Böylece İslamın gelişmesi için engel ortadan kalkmıştır. Fetih sonrasında Muhammed Kabe’de ilk hutbesini verdi. Mekkelilerin şüphelerini de gidermek adına hutbesinde şu sözlere de yer verdi: Benim halimle sizin haliniz, Yusuf’un kardeşlerine dediğinin tıpkısı olacaktır. Yusuf’un kardeşlerine dediği gibi ben de diyorum: “Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok. Allah, sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhamaetlisidir(Yusuf Suresi 92).” Gidiniz; sizler serbestsiniz. Aynı gün öğleden sonra Safa Tepesi’nde tüm Mekkeliler Muhammed ‘e biad ederek İslamı kabul ettiler. '' Kaynak: -http://www.haritametod.net/?p=767- Şimdi, tarihsel bir sıralama yapıp süreci detaylandırırsak, anlaşılması daha kolay olur: 1-628 Hubeydiye Antlaşması 2-629 Mute savaşı 3-630 Mekke'nin fethi Müşriklerin Ticari Hac yapabileceklerine dair Mescidi Haram yakınında yapılan 4 ay sürelik anlaşma ( Peygamberle yapılan ) Feth suresi(48) Kabe Hutbesi Maide suresi (6) Tevbe suresi( 9 ) 28.ayet dahil mekkeli müşriklerle ilgili ayetler Tevbe suresi( 9 ) 28.ayetten 128'e kadarki müşriklerle, kitap verilenlerle, münafıklarla ilgili ayetler 4-630 Fatihlerin Haccı ( Haccı Ekber ) Tevbe Suresi ilk 5 ayetin okunması 5-Ara dönem ( geçiş dönemi ) Mekke müşriklerinin Müslüman olması-Mekke'nin tamamen ele geçirilmesi Tevbe 128 ve 129. ayetler 6-631 Tebuk savaşı 7-632 Veda haccı Tevbe suresinin ilk beş ayeti, Mekke'ye girildikten sonra ama müşrikler müslüman olmadan önceki Fatihlerin Haccı denilen hacda okunmuş. Haram aylar çıkınca savaşın devam edeceği ultimatomu verilmiş ve akabinde, bu tehditten ürken Mekkeli müşrikler, müslüman olmuş. En sondaki 128. ve 129. ayetler ise, artık ilk 5 ayetin mantığının geçersiz olduğununun ilanı oluyor. Saygılar sunarım. 1 Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2011 Tevbe suresi ise zamanı için normal olamaz. Öyle olsa söylediğim gibi işe "leküm diniküm, la ikrahe" sözleri ile, "ben başınıza bekçi gönderilmedim" söylemleri ile başlayıp sempati kazanmazdı. Demek o zamanın da normalleri bu söylemlermiş. Güç ele geçirilince, insanların her şeyi, canı malı, iki dudağının arasında hale gelince söylem değişmiş. Güç, iktidar herkesi olduğu gibi Muhammed'i de değiştirmiş... Fakat, normallik böyle hesaplanmaz ki. O dönemdeki insancıl mesajların varlığı normalin bu olduğunu anlamak için bir ölçüt değildir. Mesela, Moğollların Anadolu'yu yakıp yıktığı dönemde, biz Mevlana'ya, Yunus Emre'ye bakıp, o dönemin normali budur diyebilir miyiz ? Mevlana, Yunus Emre gibi kişilerin anlayışı, Normal Dağılım eğrisinin yani; '' Çan Eğrisi'' nin sağ tarafında kalır. Sol tarafında ise, Mogolların anlayışı yer alır. Yaygın görülen ise, çan eğrisinin tepesindeki anlayıştır ki, bunun da o dönemde yine bugüne göre aşırı şiddet içerdiğini biliyoruz. Yani, Mevlana dönemindeki normal anlayış da günümüzün normalinin solunda, yani; aşağısında kalıyor. Bunun gibi, Mekke'lilerin ilk Müslümanlara yaptıkları işkenceler, dışlamalar o dönemin normalinin solunda kalmasına rağmen, İslam Devrimindeki ultimatomun mantığının seviyesi o dönemin normalinin solunda olmamıştır. Normaldir. Çünkü, Tevbe ilk 5 ayette bile işkence vs. yok. Ki devrimler de ekstra kanlı olur her zaman, ona rağmen. Saygılar sunarım. 1 Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2011 Dogmatiklere "aman üzerlerine varmayalım, doktor kendi hallerine bırakın dedi" muamelesi yapmak doğru değildir. İnsanlara doğruyu söyleyerek onları uyandırmak gereklidir. Yoksa dogma uykusu bin yıl değil on bin yıl sürebilir! Yani...değil mi ama... sayın demirefe... Saygılar sunarım. 1 Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2011 Eee, Tevbe ültimatomu Mekke ele geçirildikten sonra yazılmış değil mi? Gerisi fasa fiso. İşin özü bu. Muhammed'in Mekke gibi bir din ticareti merkezinde kan dökülmesini istemediğini, önemli bir direniş de olmadığını zaten belirttim. Bakın şimdi madem bilmiyorsunuz ben anlatayım: Başlangıçtan hicrete kadar yazılmış tüm pasajlar Mekkidir. Hicretten sonra Muhammed'in ölümüne kadar yazılmış tüm pasajlar ise Medenidir. Esbabı Nüzul'da ise ne gibi komik çıkarım varmış, örnek alabilir miyim? Niye başka kronolojik tefsir girişimi olmamış peki? Tevbe 128 129 da ise önceki pasajların geçersizliğine dair en küçük belirti dahi iddia edilemez. Bu tümüyle tutarsız bir iddia... Moğollar örneğine gelince, iyi işte kimse de zaten o yüzden Moğollar devrim yaptı demiyor! İnsanları inançlarından dolayı öldürmek, sürmek normalse, Mekkelilerin yaptığı da normal olurdu. İnançlarından dolayı insanları öldürmek, sürmek normaldir diyecek dogmatizmden takır takır kireçlenmiş bir beyinden başka beyin yeryüzünde yoktur! Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2011 Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2011 Eee, Tevbe ültimatomu Mekke ele geçirildikten sonra yazılmış değil mi? Gerisi fasa fiso. İşin özü bu. Muhammed'in Mekke gibi bir din ticareti merkezinde kan dökülmesini istemediğini, önemli bir direniş de olmadığını zaten belirttim. Efendim, bazı tarih hataları yapmış olabilirim ama olayı toparlamam iyi oldu. İşin ayrıntısı faso fiso değil, gayet önemliydi ve hep beraber öğrenmiş olduk. Yalnız, ben ticari hacdan söz ederken, dini ticareti kastetmedim. Zaten, putlar kırıldıktan sonra bunun bir anlamı da kalmamış oluyor. Kastettiğim şey bildiğimiz ticaret maksadıyla çevre müşrik kabillerin Mekkeyi ve Kabe çevresinde kurulan pazarı ziyaret etmesi. Kabilecilikten, Ümmetçiliğe geçişin ileri bir adım olduğunu kabul ederek, bunun bir devrim olduğunu zımnen kabul ettiniz ve dolayısıyla, Tevbe ultimatomunu bu bağlamda ele alırsak, Fransız devriminin mantığından çok farklı olmadığını görürüz. Hatta, Fransız devriminde de, Soylular ve yandaşlarına yönelik meşhur '' Eylül Katliamı '' yalnızca zanla yapılmıştır ki, Mekkede sonuçları itibariyle buna benzer bir durum da yaşanmamış olduğundan hiç de kanlı bir devrim de sayılmaz. Bakın şimdi madem bilmiyorsunuz ben anlatayım: Başlangıçtan hicrete kadar yazılmış tüm pasajlar Mekkidir. Hicretten sonra Muhammed'in ölümüne kadar yazılmış tüm pasajlar ise Medenidir. Eee, iyi işte! Tevbe 128 ve 129 da Medeni ayetler, ben tersini söylemedim ki. Tam tersine tersini, yani; Mekki ayetler olduklarını siz söylediniz. Esbabı Nüzul'da ise ne gibi komik çıkarım varmış, örnek alabilir miyim? Niye başka kronolojik tefsir girişimi olmamış peki? Zaten Esbabı Nüzul, Kuran’daki ayetlerin iniş nedenlerini anlatan hadislere deniyor. Tefsir girişimi dediğiniz şey de bunların derlenip toparlanmış hali. Başka kronolojik tefsir girişimi olmamış mıdır, bilmiyorum. Olmadıysa neden olmamıştır onu da bilmiyorum. Fakat, daha önce de dediğim gibi, surelerin kronolojik sırası bilinmeyen bir şey değil. Dolayısıyla, herhangi bir tercih ettiğiniz tefsiri kronolojik sıra ile okursanız aynı işlevi görür. Yalnız, bu Esbabı Nüzul hadisleri arasında gerçekten komik çıkarımlar var. Örnek mi ? Buyrun bir tanesi: Buhari 6:209 Bir adam, bir kadını öptü ve Peygamber (sav)’a gelip durumu anlattı. Sonra şu ayet vahyolundu. “Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler, kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır. (11:114) Adam: “Bu sadece benim için mi” diye sordu. Peygamber (sav) da: “Beni izleyen ve aynı sorunu yaşayan herkes için” buyurdu. Tevbe 128 129 da ise önceki pasajların geçersizliğine dair en küçük belirti dahi iddia edilemez. Bu tümüyle tutarsız bir iddia... Bakın, geçersiz derken, başka coğrafyalar ve zamanlar için müşrik öldürme mantığı geçersiz demek istiyorum. Tevbe 128 ve129 da özetle tebliğ edin geçin gidin deniyor. Yoksa, Mescidi Haram yakınına elbette müşrik falan sokulmayacak o ayrı. Çünkü, zaten anlaşma yapılan da, ihtarname çekilen de, haram aylar bitince öldürüleceği söylenen de Mekke ve çevresi Müşrikleri. Ve anlaşma da Peygamberle yapılmış, Azteklerle değil !... 13- Yeminlerini bozan, Peygamber'i yurdundan çıkarmaya azmeden ve üstelik ilk önce size saldırmaya başlayanlara karşı savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer mümin iseniz her şeyden önce Allah'dan korkmalısınız. Moğollar örneğine gelince, iyi işte kimse de zaten o yüzden Moğollar devrim yaptı demiyor! İnsanları inançlarından dolayı öldürmek, sürmek normalse, Mekkelilerin yaptığı da normal olurdu. İnançlarından dolayı insanları öldürmek, sürmek normaldir diyecek dogmatizmden takır takır kireçlenmiş bir beyinden başka beyin yeryüzünde yoktur! Günümüz modern kozmopolit toplumlarına göre düşünüldüğünde bu kabul edilemez geliyor. Fakat, ümmet birliğine geçiş için bu şart. Millet birliğine geçerken de, ümmet birliğini savunanlar öldürülmüş veya sürülmüş. Bunlar devrim gereği. Yapmazsanız, devrim falan kalamaz. Elbette, Mekkelilerin de, Moğolların yaptıkları da devrim değildir. Çünkü, devrimin ölçütü ne kadar şiddet kullanıldığı falan değildir ki, böyle bir şey söyleyebilelim. Onların yaptıkları şiddet hareketlerinin herhangi bir toplumsal evrilmeye hizmet eder bir yanı olsa deriz ama yok yani. Saygılar sunarım Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.