Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DİN, DOGMALAR VE BİLİM


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Yeri gelmişken sorayım: Kutsal olduğu iddia edilen bir metinde nasıl olur da "Hür hür ile, köle köle ile, dişi dişi ile kısas olunur" gibi akıl dışı, insanlık dışı, hukuka temelden aykırı bir ifade bulunabilir? Benim savunduğum bir metinde bu ifadenin yer almasından benim yüzüm kızarır, yerin dibine geçerdim. Ne demek ya? Bu nasıl olur? Var mı böyle rezalet ya? Bunu bir İslam düşmanı tercümede eklese, orjinal metinde olmasa ancak olurdu! Ancak ne yazık ki metin orjinal!

 

"el hurru bil hurri vel abdü bil abdi vel ünsa bil ünsa" orjinal metin bu! Arapça allamesi olmaya da gerek yok, anlam apaçık!

 

Öncelikle, inanılsın veya inanılmasın, Tanrı'nın insanlığa evrensel bir dogma getirmesi gerektiği konusu bir yanılgıdır. Böyle düşünmek dogmatik bir zihin yapısını ele verir.

 

Tanrı'nın mesajında evrensel olanlar, toplumsal kurallar değil, temel ahlaki esaslar olmalıdır.

 

Elbette, Kuran da, dönemin anlayışını baz alarak ve aynı zamanda ona belli düzenlemeler getirerek onun üzerinden mesajını veren bir kitaptır.

 

Kabileler arasındaki öldürme olaylarında, diğer kabileden bir hür tarafından öldürülen bir hüre karşılık, diğer kabileden olan katil hür yerine beş kölenin öldürüldüğü bir dönemde, getirilen düzenleme ileri doğru bir düzenlemedir. Bu kadar basit.

 

 

Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

1979 Kabe baskınında, Kabe'ye sığınıp 16 gün direnen isyancıların ele geçirilmesi için önce Fransız, sonra ABD askerleri çağrıldı. Coniler kafir ya, mescidi harama giremezler ya, ellerine kağıt tutuşturulup eveleye geveleye şehadet getirtildiler. Sonra sakızlarını çiğneyerek içeri daldılar. Direneni Kabe'nin yanında, yöresinde dinlemeyip öldürdüler, yakaladıklarını Suudilere teslim ettiler.

 

Teslim edilenler şeriat gereği önce elleri ve ayakları çaprazlama kesildikten sonra kanlar içinde asıldılar.

 

Şimdi biraz zor. Dünya değiştiği bir yana, değişim de ivmeleniyor elbette. Bütün Araplar ayakta, isyanda... Hepsinin elini ayağını çapraz kes, as, global rezalet çıkar, bu pisliği kimse temizleyemez...

Gönderi tarihi:

Ona kalırsa şeriatın ne hükümleri uygulanamıyor! Müşrikler görüldüğü yerde ya öldürülecek, ya sürgün edilecekti hani? Yapamıyorlar! Ehli kitap ise "elleriyle küçülerek"??! (diz üstünde mi vergi dairesine geleceklerse artık, nasıl olacaksa?) cizye ödeyecekti? Ödemiyorlar! Yakalarlarsa bir gazeteci, yardım derneği üyesi filan, ondan acısını çıkarabiliyorlar ancak. Ya da anca işte vince çekerek bir nebze sözde şeriat uyguladık diye kendilerini avutabiliyorlar!

Bu konuyu da hallettiğimizi düşünüyordum. Hala selefiyyelikte kalmışsınız. Size, böyle bir yorumun tarih boyunca hiç bir tefsirde olmadığını söylemiş ve en muteber tefsirlerden biri olan Taberi tefsirinden örnek göstermiştim. Ve ayrıca, o ayetin bu şekilde tüm zamanlar için geçerli olamayacağını anlamak için ilkokul seviyesinde bir Türkçenin de yeterli olduğunu göstermiştim.

 

Emperyalistlerin propogandalarını savunmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz sayın demirefe ? :excl:

 

 

 

Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

1979 Kabe baskınında, Kabe'ye sığınıp 16 gün direnen isyancıların ele geçirilmesi için önce Fransız, sonra ABD askerleri çağrıldı. Coniler kafir ya, mescidi harama girenmezler ya, ellerine kağıt tutuşturulup eveleye geveleye şehadet getirtildiler. Sonra sakızlarını çiğneyerek içeri daldılar. Direneni öldürdüler, yakaladıklarını Suudilere teslim ettiler.

 

Teslim edilenler şeriat gereği önce elleri ve ayakları çaprazlama kesildikten sonra kanlar içinde asıldılar.

 

Şimdi biraz zor. Bütün Araplar ayakta, isyanda... Hepsinin elini ayağını çapraz kes, as, rezalet çıkar, bu pisliği kimse temizleyemez...

Hala aynı argümanlar !

 

Suudi Arabistan'ın resmi mezhebinin Vahabilik olduğunu, Vahabilik isminin Selefiliğe, Arapları Osmanlıya karşı kışkırtmak için İngiliz ajan lawrance tarafından verilerek bu mezhebin canlandırıldığını ve bu mezhep dışında o ayetin hiç bir mezhepte tüm zamanlar için geçerli anlaşılmadığını kırk kere söylemiştim. Bu da kırk birinci...

 

 

 

Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

Ben de çok diyorum o, o zamanda kaldı, bugün geçerli değil diye ama, illa yok kıyamete kadar geçerli, kutsal, insanların tepesine tepesine vuracaksın illa diye dayatmasalar! Bir heykeli bile kutsalın yanında yöresinde diye bahaneler bularak dini alabildiğine ucuza satarak sömürmeseler, sorun olmayacak.

 

Yok, şimdi böyle kutsal kabul ettin mi de başka yolu da yok! Zaman ve mekandan soyut bir tanrının buyurduğuna inanılırsa, "yok artık öyle değil o, yenisi şu" da demediğine göre?

 

Üstelik kısasın erkeğe dişiye, köleye hüre göre uygulanması o zaman için bile kabul edilemez. O zaman için de çok geri bir uygulamadır. Kutsal kabul edilen bir metinde böyle bir cümle olmasının hiç bir kabul edilebilirliği, bahanesi yoktur, olamaz da!

 

Ben diyorum Kuran'da yazıyor, yanıt: "tefsirde yazmıyor!" Bir laf vardır halk arasında ama... Ay benden olduktan sonra yıldıza laf eder filan hani!

 

Baş kaldıranın elinin ayağının çapraz kesilip asılacağını Vahabi mezhebi söylemiyor, Lawrence da uydurmadı bunu, dikkat çekerim, Kuran'da yazıyor. Bunun da mı açıp numarasını vereyim artık? Ay'ın dünyanın uydusu olduğunu da kanıtlayayım mı? Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü da alıntıyla ispatlayayım mı?

Gönderi tarihi:

:lol: Yok artık, cellat da insan yahu! Olmaz öyle zulüm!

 

"Muhittiiiin! Cezaevinde beni o herifle mi aldattııın! Senden başka yok muymuş kısas yapacak? Yoksa gönüllü mü oldun adi heriiif! Vay başıma gelenler vaaaay!" :lol:

 

Valla bu ülkede ne Muhittinler ahırlardan çıkmıyor, üstelik bir de para alırlarsa... :D

Gönderi tarihi:
ne Muhittinler ahırlarda

 

Ne yazık ki ve üzgünüm ki doğru... Doğru söze ne denir... Haklısınız.

Gönderi tarihi:

Doğru yoktur demek indeterminizmdir.

Doğru yoktur demek indeterminizm değildir. :)

 

 

 

bilim - felsefe -din üçlüsünün bağımsız alanlar olduğu

Felsefe ile Bilim her alanda bağımsız değildir. Mühendislik Etiği, Tıp etiği gibi uygulamalı etik yani ahlak felsefeleri, ilgilendiği uygulamalı bilimlere yön verir, karışır, dikte eder.

 

Bu felsefeler, uygulamalı bilim uygulamacılarının yani teknolojiyi üretenlerin, insanların zararına çalışmaması için üretilen kuralları içerirler.

 

Sömürü olgusu bu kurallara her zaman ters davranmaya zorlar tabii, burada tartışılan da sayın Evrenselin dediği gibi, o.

 

 

 

Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

Sömürü olgusu bilimi bağımsız bırakmak istemez, dini veya felsefi dogmasına hizmet ettirmek ister. Bilime kendinden başka hiç bir şey ve hiç kimse hiç bir diktede bulunamaz, bulunursa uygarlık orada bitmiştir, orada bilim yoktur. Doğru düzgün yapıldığı yerde yapılmaya devam eder. Karışanlar, dikteciler bilimden mahrum kalır, skolastik bataklığında boğulup giderler.

 

Nazi Almanyası ve Stalin Sovyetleri, İslam ülkelerinin tamamı gibi...

Gönderi tarihi:
Nihayet bir konuda hak verdiniz. :P

Ne demek, doğru söze can kurban felsefesinde olduğumu şimdiye kadar öğrenemediyseniz teessüfler ederim!

Gönderi tarihi:

Şimdi burada şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Vahabiler İslam'ı doğrudan Kuran'da alarak eğmeden, bükmeden, saptırmadan doğrusunu uyguluyorlar. Diğer mezhepler ise elli türlü takla attırıp uygulamamak için tefsirler yazıyor ve Kuran'da ne yazdığını gizliyorlar. "Bizim dediğimiz doğrudur, Kuran'a bakmayın, anlamazsınız siz onu, doğrusunu biz anlar, size bildiririz" diyorlar.

 

Kuran'ın kendisinde yazan "apaçık bir tebliğ olduğu" iddiasına ise, "evet apaçık ama, allamelere, yani bize, avama değil" diye geçiştiriyorlar. Halk da bunu yiyor, bu zamanda, bu devirde, hâla!

 

Skandal! Rezalet! Yüz karası! İnanılmaz! Geriliğin daniskası! Utanç!

 

Daha ağır tanımlamalara gitmemek için kesiyorum...

Gönderi tarihi:

Vahabiler İslam'ı doğrudan Kuran'da alarak eğmeden, bükmeden, saptırmadan doğrusunu uyguluyorlar.

 

Şimdi burada şu durum ortaya çıkıyor, Sayın demirefe eğip, büküp İslam ı kendi biçtiği kalıba sokmaya çalışıyor. O Kur'an ı olduğu gibi alıp uygulayan vehhabiler, Kur'an a bakarak mı din kardeşlerini bombalayanlara yardım ve yataklık etti? Kur'an dost edinmeyin dediği halde onlar ABD ile sarmaş dolaş.

Gönderi tarihi:

Şimdi burada şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Vahabiler İslam'ı doğrudan Kuran'da alarak eğmeden, bükmeden, saptırmadan doğrusunu uyguluyorlar. Diğer mezhepler ise elli türlü takla attırıp uygulamamak için tefsirler yazıyor ve Kuran'da ne yazdığını gizliyorlar. "Bizim dediğimiz doğrudur, Kuran'a bakmayın, anlamazsınız siz onu, doğrusunu biz anlar, size bildiririz" diyorlar.

Efendim, Müslümanlar asırlar boyu bu ayetin tefsirini sizin anladığınız gibi yapmadılarsa, örneğin Taberinin tefsirinde böyle bir anlama yoksa, yok illaki ''demirefenin tefsiri '' ile anlayacaksınız diye ısrar etmenin bir manası var mı, emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmekten başka ?

 

 

Hayır akıl var, mantık var. O ayetlerde '' Resul '' ile yapılan bir antlaşmaya konu olan müşriklerden bahsediyor, kim olsa böyle anlar.

 

 

 

Ayrıca, buyrun Taberi tefsirine atıf yapılan tefsir :

 

Tevbe Suresi

 

1- Bu, Allah ve Resulünden, kendileriyle antlaşma yaptığınız müş­riklere bir ihtardır.

 

Bazı Müşrik kabileler, Resulullah ile yapmış oldukları antlaşmalarını bozmaya başlamışlardı.Bunun üzerine Allah teala, Resulullahın da, Müşriklerle olan antlaşmalarını bozmasını ve kendilerine dört aylık bir süre tanıdıktan sonra savaş açacağını ihtar etmesini emretmiştir.

 

Taberiye göre, burada ahidleri bozularak kendilerine savaş açılacağı ihtar edilenler, Resulullahın aleyhine başka kâfirlere yardım edenler ve tek taraflı olarak Resulullah ile olan andl aşmalarını bozanlardır.[1]

 

 

[1] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 4/251

 

-http://www.haznevi.net/icerikoku.aspx?KID=5338&BID=62-

 

 

 

Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

Bilime kendinden başka hiç bir şey ve hiç kimse hiç bir diktede bulunamaz, bulunursa uygarlık orada bitmiştir, orada bilim yoktur. Doğru düzgün yapıldığı yerde yapılmaya devam eder. Karışanlar, dikteciler bilimden mahrum kalır, skolastik bataklığında boğulup giderler.

Tam tersine, bilimin doğru düzgün yapılması, sömürünün kucağına itilmemesi için Mühendislik Etiği, Tıp etiği gibi uygulamalı etik yani ahlak felsefeleri, ilgilendiği uygulamalı bilimlere yön verir, karışır, dikte eder.

 

 

 

Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

Felsefenin bilime diktede bulunmasından söz dahi açılamaz. Kesinlikle red!

 

Tevbe suresinde de hiç bir müşrikin İslam toprağında yaşayamayacağı kesin biçimde belirtilir. Anlaşma yapılanlara anlaşmaları bitinceye kadar süre tanınır. Anlaşmaları bitince onlara da güle güle...

 

Tefsir okuyacağınıza biraz da Kuran okusanız?

 

Sayın yılmaz, siz de dost olup olmamaya çok takılıp kalmadınız mı? Adamlar işine gelince Kurana bakıyor, işine gelmeyince bakmıyor işte, çifte standart her yerde... Bunda anlamayacak ne var hiç anlamadım! Suudiler şaşmaz yatmaz kalkmaz melaikeler elbette değiller! :D

Gönderi tarihi:

Vahabiler İslam'ı doğrudan Kuran'da alarak eğmeden, bükmeden, saptırmadan doğrusunu uyguluyorlar.

 

O zaman Vehhabileri diğerlerinden niye ayırdınız, demek ki onlarda işine geldiği gibi yapıyorlar aynen diğerlerinin yaptığını söylediğiniz gibi.

Dost olmaya gelince, atalar ne demiş "insanlar dostunu, düşmanını iyi tanımalı, dost kötü günde belli olur, gavurdan dost ayıdan (r lere dilim dönmediği için böyle yazdım :D ) post olmazmış".

Gönderi tarihi:

Vehhabileri ben ayırmadım! :D "O zaman şöyle oluyor" diye başlıyorum söze, dikkat edersen! Yani Vehhabiler günah keçisi yapılmaya çalışıldı da... O bakımdan...

 

Yoksa dogma dogmadır. Eğrisi doğrusu diye bir şey olmaz.

Gönderi tarihi:

Tevbe suresinde de hiç bir müşrikin İslam toprağında yaşayamayacağı kesin biçimde belirtilir. Anlaşma yapılanlara anlaşmaları bitinceye kadar süre tanınır. Anlaşmaları bitince onlara da güle güle...

 

Tefsir okuyacağınıza biraz da Kuran okusanız?

Tabii, hemen okuyalım efendim:

 

''

1. Allah ve Resûlünden kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ihtar!

 

2. (Ey müşrikler!) Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. İyi bilin ki siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise kâfirleri rezil (ve perişan) edecektir.

.

.

4. Ancak kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklerden (antlaşma şartlarına uyan) hiçbir şeyi size eksik bırakmayan ve sizin aleyhinize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar (bu hükmün) dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayınız. Allah (haksızlıktan) sakınanları sever.

 

5. Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir.

 

6. Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah'ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver, sonra (müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır.

 

7. Mescid-i Haram'ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınızın dışında müşriklerin Allah ve Resûlü yanında nasıl (muteber) bir ahdi olabilir? Onlar size karşı dürüst davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah (ahdi bozmaktan) sakınanları sever.

 

8. Nasıl olabilir ki! Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne de antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.

.

.

12. Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar, ve dininize saldırırlarsa, küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onlar yeminleri olmayan adamlardır. (Onlara karşı savaşırsanız) umulur ki küfre son verirler.

 

13. (Ey müminler!) verdikleri sözü bozan, Peygamber'i (yurdundan) çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız; yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) müminler iseniz, bilin ki, Allah, kendisinden korkmanıza daha lâyıktır. ''

 

:)

 

 

Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

Yoksa dogma dogmadır. Eğrisi doğrusu diye bir şey olmaz.

''8.Çalmayacaksın.

 

9.Komşuna karşı yalan şahitlik yapmayacaksın.

 

10.Komşunun evine tamah etmeyeceksin, komşunun karısına, yahut kölesine, yahut cariyesine, yahut öküzüne, yahut eşeğine, yahut komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin.''

 

Tevrat Çıkış (Exodus) / Bap 20

 

 

 

Saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:

''8.Çalmayacaksın.

 

9.Komşuna karşı yalan şahitlik yapmayacaksın.

 

10.Komşunun evine tamah etmeyeceksin, komşunun karısına, yahut kölesine, yahut cariyesine, yahut öküzüne, yahut eşeğine, yahut komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin.''

 

Tevrat Çıkış (Exodus) / Bap 20

 

Saygılar sunarım.

 

Bu hükümlerin çıkış nedeni ve tarihi çoğu kez belirtildi.

 

Artı değer oluşturan kesim, otorite, mal varlığının korunması için tarihin ilk dönemlerinden beri kurallar oluşturmuşlar, daha da güçlendirmek amacıyla da bunları bir kutsala mal etmişlerdir. Dinler bu hükümleri tarihten, sonrada birbirlerinden kopya edegelmişlerdir.

 

Burada eski Türkler'in kutsallaştırdıkları bazı hukuki kurallarını misal göstereyim.

 

İlk Türk Devletlerinde Hukuki Yapı

Türk tarihinde kurulan bütün Türk devletlerinin temel felsefesi, Tanrı buyruğuna göre tebaanın adaletli bir şekilde idare edilmesine dayanıyordu. Halkın maddi ve manevi açıdan refaha ulaşmasını amaç edinen bu anlayış beraberinde iyi bir adalet sistemini getirmiştir.

 

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE UYGULANAN CEZALAR

• Dövme ve yaralama suçlarının cezası hayvanla ödenen tazminattan ibaretti.

• At veya madenden yapılmış şeylerin çalınması karşılığında suçlu, çaldığı eşyanın sayı ve değerinin on mislini öderdi.

• Ordudan kaçma, vatana ihanet, adam öldürme ve barış zamanında başkasına kılıç çekmenin cezası idamdı.

• Hayvan kaçıran hırsızın mallarına el konulur, aile fertlerinin hürriyetleri kısıtlanırdı.

• Ciddi bir tehlike olmadan ok ve yay kullanmak yasaktı.

• Hafif suçların işlenmesi karşılığında hapis cezası on günü aşmazdı.

• Bir kişi karşısındakinin bir yerini kırarsa ceza olarak atını verirdi.

Türk devletlerinde adalet sisteminin başında bulunan kağan, ölüm dâhil her türlü cezayı verirdi. Adli teşkilat, "yargu" adı verilen siyasi meselelerle ilgilenen yüksek mahkeme ile adi suçlara (hırsızlık, yalan vb.) bakan yerel mahkemelerden oluşurdu. Yarguya kağan, yerel mahkemelere ise yargan (yargucu) başkanlık ederdi.

Gönderi tarihi:

E iyi işte. Haram aylar çıkınca anlaşması bulunanlar hariç tüm müşrikler öldürülmeye ve sürülmeye başlanacak. Anlaşması olanlara anlaşmaları bitinceye kadar dokunulmayacak. Anlaşmaları bitince onlara da aynısı yapılacak. Sonuçta belli bir süre tamamlandığında İslam toprağında hiç müşrik kalmamış olacak. Ya öldürülmüş, ya sürülmüş olacak.

 

Devamını da okusaydınız. Yani müşriklerin "necis" olduğu, Mescidi Haram'a sokulmayacakları, İslam toprağında yaşamalarına izin verilen ehli kitabın ise "elleriyle küçülerek" cizye verecekleri!

 

Bunun nesi insanlığa sığıyor? İnançlarından dolayı insanları öldürmek, sürmek, küçük görmek... Bunun insanlıkla bağdaşır hangi yanı var?

 

Şimdi lafa bakın: Müşrikler galip gelse ahid tanımazdı. Yahu müşrikler bir toplumdur. İçinde kadını var, çocuğu var. Nasıl toptan damgalayıp bu gerekçeyle öldürür ve sürersin? Bu insanlık mı? İnsan insanı "necis" ilan eder, hak mahrumiyetine tabi tutar, belli bir süreden sonra da yaşama hakkı dahil tüm haklarını elinden alır mı? Bu insanlığın neresine sığıyor?

 

Kaldı ki Yahudilerin çoğuna küçültme bile yetmemiş, kaleleri kuşatılıp esir edilmişler ve etekleri açılıp bakılarak ergen oldukalrına karar verilen çocuklar dahi kafaları kesilerek çukura doldurulmuş, soykırım yapılmıştır. Bu mu insanlık?

Gönderi tarihi:

Bu arada, yanlış anlaşılmış. Dogma içinde doğru barındıramaz, zıt kutupların ittiği gibi dogmatik manyetik alan tüm doğruları dışlar diye bir doğa kanunu olmadığı apaçıkken bunun kanıtlanmaya çalışılması ne kadar abes ise, benim tersi bir şey söylüyor olduğum zannı da bir o kadar abestir.

 

Yok yani, benzetimde kusur olmaz ilkesiyle, bir dolandırıcı bile sizi dolandırabilmek için dürüstlük satar, güzel, doğru şeyler söyler. Var mı böyle bir şey ya? Cevap vermek bile laf güzaf ama, ciddi ciddi bir şey iddia ediliyor havasıyla yazılınca, ister istemez bir yanıt vermek zorunluğu hissediliyor.

Gönderi tarihi:

 

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE UYGULANAN CEZALAR

• Dövme ve yaralama suçlarının cezası hayvanla ödenen tazminattan ibaretti.

• At veya madenden yapılmış şeylerin çalınması karşılığında suçlu, çaldığı eşyanın sayı ve değerinin on mislini öderdi.

• Ordudan kaçma, vatana ihanet, adam öldürme ve barış zamanında başkasına kılıç çekmenin cezası idamdı.

• Hayvan kaçıran hırsızın mallarına el konulur, aile fertlerinin hürriyetleri kısıtlanırdı.

• Ciddi bir tehlike olmadan ok ve yay kullanmak yasaktı.

• Hafif suçların işlenmesi karşılığında hapis cezası on günü aşmazdı.

• Bir kişi karşısındakinin bir yerini kırarsa ceza olarak atını verirdi.

Türk devletlerinde adalet sisteminin başında bulunan kağan, ölüm dâhil her türlü cezayı verirdi. Adli teşkilat, "yargu" adı verilen siyasi meselelerle ilgilenen yüksek mahkeme ile adi suçlara (hırsızlık, yalan vb.) bakan yerel mahkemelerden oluşurdu. Yarguya kağan, yerel mahkemelere ise yargan (yargucu) başkanlık ederdi.[/i]

 

Onaylamadığım tek madde aile fertlerinin hürriyetlerinin kısıtlanması.

İlk Türk Devletlerinde uygulanan hukuka bakarsak bugün bir adım bile ilerleyemediğimiz görünüyor. Ben aile fertlerinin cezalandırılmasını tasvip etmedim ama bugün de aynısı uygulanıyor hatta zanlı ile telefon görüşmesi yapanlar da zanlı olarak obaaa içeri alınıyor.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.