Misafir demirefe Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2011 belirtileri gözden kaçırılamaz boyutlara ulaştı. anlatamıyoruz Bir belirti daha var: Terör canavarı seçime kadar bekleyemedi. Yine bir fidanımız şehit... Bu da AKP nin misyonunun bittiğinin, iplerinin bırakılacağının bir göstergesi olabilir. Tabii hâla olasılıklı dil kullanıyorum, son an manevraları psikolojik savaşın ana taktiklerindendir. Psikolojik savaş ise işgal öncesi yıpratma savaşıdır. Keşke ben paranoyak olayım da işgal mişgal olmasın. Fakat tüm göstergelere bakarak ben yarından itibaren atış poligonuna üye olsam iyi olur diye düşünmeye başladım. Ne de olsa terhis olalı paslandık. G3'ümü teslim ederken çocuk gibi ağlamıştım, öyle zoruma gitti. Onu tekrar bana verirlerse bu kez de çocuk gibi sevinirim. Neyse, bu dediğim bugünden yarına olacak bir şey değil. Ben bu ABD nin neredeyse ciğerini, nefesini ezberledim. Kaç diyeyim dur bakayım, en az bir üç beş sene daha bu psikolojik yıpratma savaşı sürecek. Bu arada yorulan at bir dinlendirilecek, yeni bir at koşulacak. Yeni atın taşeronluğuyla da Türk Silahlı Kuvvetlerinin lejyoner birliğine dönüştürülmesi ve Türk milletinin asker ruhunun öldürülmesi çalışmaları yapılacak. Sonra zaman daralacak. Geri sayım başlayacak. Önce İran... Hürmüz boğazı. Bütün petrol boru hatları, rafineriler, havaalanları, yollar, köprüler hepsi bummmm... İran bitecek, mahvolacak. İran Kürtleri ayaklandırılacak. Eşzamanlı Türkiye'de Kürtler ayaklandırılacak, gösterilerde ya bir asker kışkırtılacak, ya bir ajan asker kılığına girecek. Göstericilere yaylım ateş açılacak. MG3 ile kalabalık taranacak. Yirmi kişi filan ölür. Bunların cenazeleri yirmi ayrı kalkışmaya dönüşecek. Hemen sıcağı sıcağına cenazelerde de göstericilere ateş açılacak. Sonra mı... Sonra İskenderun körfezine ABD donanması konuşlanacak. Irak, İran ve Türkiye'den alınan topraklarla "Hazar petrolü? Hay hay efendim, hemen gelsin mühendisler, yarın sabah güneş doğarken boru hattına ilk kaynağı yapalım" demeye amade Kürt piyon devleti kurulacak. "Ya" diyeceksiniz "demirefe, sen bu hayal gücünle ya medyum ol, ya da yazar..." Deyin deyin... İstediğinizi deyin. Ama "horoz ötmemiş de... O yüzden uyanamadık" demeyin yarın. Başka dediklerinizi diyebilirsiniz. Horozlar çoktan öttü, Anadolu Kartalı da seslendi çığlığı ile... Şehit olan Zeynel Kapucu, Hak ve Eşitlik Partisi Gençlik Kolları üyesi idi. Hak ve Eşitlik ilk şehidini verdi... Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2011 Merak ediyordum, imamın ordusunda niye kadınlar yok diye, onun cevabını bu taslaktan " kadınlar şeytan" olduğu için diye aldım. (ben demedim, o dedi) Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2011 Şehit olan Zeynel Kapucu, Hak ve Eşitlik Partisi Gençlik Kolları üyesi idi. Hak ve Eşitlik ilk şehidini verdi...[/font] Şehadeti tadan aslanımıza Allah dan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2011 "Ya" diyeceksiniz "demirefe, sen bu hayal gücünle ya medyum ol, ya da yazar..." Valla, hayal gücü mü ne denirse densin, ben sizin kadar da süre tanımıyorum; üç ay önce elinden ödül aldığı kişiyi şimdi bombalayanlara yardım edilecek kıvama geliniyorsa altı ay sonra ne olacağını kimse bilemez. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2011 ben sizin kadar da süre tanımıyorum Yo yo, zaman var. Başta bir kere Basra petrolü pik değerde ürün veriyor, bugünden yarına sıkıntı yok. Libya petrolü de devreye girecek. Mevcutlar bittiğinde iki önemli petrol havzası biliyorum: Hazar ve Kuzey denizi. Her ikisi de Ruslarla paylaşımı gerektiriyor. Kuzey denizi en son rezerv. Biraz daha küresel ısınma olsun, orası bekler. Ondan öncesi Hazar. Kuzeyini zaten Rusya büyük ölçüde denetliyor. Güneyini ise Basra petrolü zengin olduğu için hemen hiç ellenmedi. Pik değerde işletmek demek çan eğrisinin üst sivri ucunda üretim yapmak demek. Kısa sürede inişe geçer. Fakat epey bir inmesi, verimin azalması zaman alacaktır. O değil de aklıma geldi, Karadeniz'de petrol araması ne oldu yahu? Günlüğü manyak paralara platform kiralanmadı mıydı? Ne çıkmaz petrolmüş bu yahu? Heeeey benim balık hafızalı güzel halkım heeeeyy! Ben daha ne diyim ya? Bu kadar iyi niyet saflığın ikiz kardeşi değil mi, kan uykusunun başka adı mı nedir, ne diyeyim bilemedim ki? Bu bir. İkincisi İran nükleer konusunda ne yapacak bakalım, daha ortada bir şey yok. Biraz daha armut olgunlaşacak... Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2011 Yo yo, zaman var. Başta bir kere Basra petrolü pik değerde ürün veriyor, bugünden yarına sıkıntı yok. Libya petrolü de devreye girecek. Valla ben bilmem, sanırım bu konuda kendimi kanıtladım, Libya ya vuracaklar dedim ve... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2011 Libya ya vuracaklar dedim Dedik hep tabii... Daha ilk olaylar başladığında ABD bu fırsatı kaçırmaz dedim. Ama belki de söylediğin gibi anlatamayacağız bilmiyorum. Obama aşkı var, gözler aşktan kör olmuş. Adamlar işi biliyor, göz boyamada üstlerine yok. Ne diyelim, at binenin, kılıç kuşananın... Bu müslüman milletinin başına bir "bismillah" diyen başbakan koy, gerisini arama, sal çayıra... Dünyanın başına koyacağın adamın ise onu da demesine gerek yok, adı Hüseyin oldu mu tamam! Gözler hiç bir şey görmez... E be yav Saddam Hüseyin? "Yok o olmaz, onu ipe çek!" "Üüüü, vurulduuu! Üüüü!" diye nerdeyse milletin salya sümük olduğu adam! "E be yav, furdi furdi, furdi, furuldi?" "Olsun, yine de ühüüü, üüüü!" Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2011 Bu müslüman milletinin başına bir "bismillah" diyen başbakan koy, gerisini arama, sal çayıra... Maalesef böyle, çevrede tartışmalarımızda birinci argüman bu, daha önce cuma namazına giden başbakan var mıydı, adam namaz kılıyor. Yahu Demirel gitti, hem öyle gazeteci, medya ordusuyla gitmek var mı İslam da? Yok, ona da kılıf buluyorlar... Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2011 Radikal Gazetesi yazarı Özgür Mumcu'nun yazısı... Ben kanunlara saygılı bir vatandaşım. Hâkimin, savcının, polisin ‘okuma’ dediği kitabı zinhar okumam. İnternete de düşse, e-mail olarak da gelse okumam. Kanun, nizam dairesinde hareket ederim, herkese de bunu tavsiye ederim. Devlet-i Âli’nin okuma dediği kitabı okuyacağıma, makbul eşhasın yasaklanmamış eserlerini okuyup, siz değerli okuyucularla paylaşmayı tercih ederim. Neticede amaç ‘İmam’ın ordusunu bulmaksa yasaklı olmayan yayınlar takip edilerek de o orduyu bulmak mümkündür kanaatindeyim. Gülen’in Askeri Mesela Sızıntı dergisinin 1979 senesinden bir nüshasında Fethullah Gülen ne de güzel anlatmış orduyu, askeri: “Askerlik yüksek bir pâyedir, Hakk’ın katında da halkın katında da... Ona denk yüce bir topluluk ve gördüğü vazifeye denk yüksek bir vazife yoktur şu fânî âlemde. Yüklendiği iş itibâriyle, (zaman) onda başkalaşır, muammalaşır ve bir sır haline gelir.” Yüklendiği işle zamanı muammalaştıran askerin geçmiş icraatlarını da övmekten geri durmamış Sayın Gülen: “Onun süngüsü, yüz defa iniltimizi dindirdi ve ateşimize su serpti. Yakın tarihimizde dahi kaç defa onda mâzînin tebessüm eden çehresini ve yıldırımlaşan celâdetini gördük... Eğer, atik davranıp da yıllardan beri hazırlanan karanlık emellerin önüne geçmeseydi, bütün bir millet olarak inkisâr içinde ağlamadan başka çaremiz kalmayacaktı.” Bugün askeri vesayetin en baş düşmanlığına soyunan Gülen’e gönül verenlere bakınca, herhalde 12 Eylül’den sonra Fethullah Gülen askerden desteğini çekmiştir diye düşünüyor insan. 12 Eylül ve Gülen O sebeple 1 Ekim 1980 tarihli Çağ ve Nesil dergisinde Sayın Gülen’in yazdıkları biraz şaşırtıcı. 12 Eylül’ü takip eden günlerde vaziyeti şöyle değerlendirmiş hoşgörünün âlimi: “Bu, düşmanı kıskıvrak yakalama ve bir zaferdir. İçtimâî bünyenin, haricî bir kısım erâciften temizlenme, arındırılma ve aslına ircâ zaferi. Bu zafer, kendinden ümit edilenleri getirdiği takdirde, Türk’ün zaferler hanesinde en muallâ yeri işgal edecektir.” Aynı yazıda 12 Eylül cuntasına ise şöyle selam durmuş Sayın Gülen: “Ve işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tulûu saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekâsına alâmet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe, istihâlelerin son kertesine varabilmesi dileğimizi arz ediyoruz.” Gülen ve Susurluk Bunlar 30 sene öncesinin fikirleri, daha sonra Fethullah Gülen askeri vesayete de derin devlete de karşı çıkmıştır denebilir. Susurluk’un üzerine kayıtsız şartsız gidilmesini istemiştir herhalde diye düşünülebilir. Doğrudur, mesela 1997 senesinin mart ayında Samanyolu televizyonunda Susurluk üzerine konuşurken şöyle demiş: “Susurluk’la bir cinayet işlenmiş, bir toplum suçu işlenmişse şayet, bunun örtbas edilmesini ben de istemem.” Fakat sözlerinin devamında 12 Eylülcü çizgisinden sapmadığını göstermiş: “Bunun temelinde bizim milli birliğimize, milli bütünlüğümüze devlet telakkimize eğer dokunacak bazı şeyler varsa, bu kapı aralanmamalıydı. O kapıdan girilince şayet askere olan güvenimiz sarsılacaksa, güvenlik kuvvetlerine olan güven sarsılacaksa, Meclis’e olan güven sarsılacaksa, insanlara olan güven sarsılacaksa bunun üzerine biraz daha farklı bir yöntemle gidilmeli ve mesele çözülmeliydi.” Yine aynı televizyon programı Fethullah Gülen’in askeri darbeler hakkındaki görüşlerini de yansıtıyor. Darbelerin sakıncalarından bahseden Gülen sözlerine şöyle devam ediyor: “Darbeciler hep sui niyetli olmamışlardır. Güzel şeyler olmuştur (…) Darbe, çaresizlikte hekimin neşteri gibi, komplikasyonları da nazar-ı itibara alınarak yapılan bir mualecedir, Arap atasözü vardır. ‘Dağlama en son çaredir.’ Bütün mualeceler kullanılır, en son demir kızdırılır, basarlar.” ‘İmamın ordusu’nu bulmak için Fethullah Gülen okuyunuz. Demir ne zaman kızdırılır, nereye basılır, hangi üniformaya ne zaman selam durulur. evaplar uzakta değil. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2011 Hoca doğru söylüyor. KPSS de bir skandal patlatıldı ÖSYM başkanı değişti, o gün bunun ÖSYM yi ele geçirme operasyonu olduğunu söylemiştim. ÖSYM nin yaptığı bu yılki sınavda dananın kuyruğu koptu. Kişiye özel sınav kitapçığı her istenen kişinin sınavı kazanmasını sağlayabilecek bir sistem olarak kullanılabilir. Ayrıca çok adaletsiz bir sistem olduğunu görmek için de eğitim uzmanı olmaya gerek yok. Sorular değişik sıralarda geleceğine göre zor sorularla başlayan aday moralsiz başlayacak, süre kaybedecek ve belki de tüm sınavı etkileyecektir. Bu şekilde seçilmiş kitapçıklar istenen adaya tahsis edilerek orduya eleman kazandırılabilir. Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2011 İMAM değil HOCA efendi..bi yanlışlığı düzeltelim izninizle.. İMAM iman edilen her söylediğine AMİN denilen..hoca ne olaki..hoca efendi..hocadan efendi olmaz..hoca MUAVVİYENİN yezidin çırağıdır vesselam.. Saygıya değermi bilemem fakat sayın Fethullah Ağlayan gelsin kendisine anlatayım bu gezegende yaşadığı GERÇEĞİ..gelsin salya sümük anlattığı hayali hakkın gerçeğini,HAKİKATİNİ, göstereyim kendisine..benimde sevdam bu işte.. gelsin yeterki TÜRKİYE,ye.. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2011 gelsin yeterki TÜRKİYE,ye.. [/b] Aman dayı, etme dayı! Dayı dedik bağrımıza bastık, bırak gelmesin, taaa okyanusun ötesinden bunları yapıyorsa buraya gelince yapabileceklerini düşünmek bile istemiyorum. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2011 ÖSYM nin yaptığı bu yılki sınav Buna ne ad konulabileceğine karar vermek bile imkansız. Skandal, rezalet, kepazelik, yüzsüzlük, utanç, yüzkarası... Her kelimeyi düşünüyorum, bu yapılan sınav sahtekarlığını karşılamakta yetersiz kalıyor. Haktan, hukuktan bahsedenlerin, kendileri gibi düşünmeyenlerin hakkını, hukuku ayaklar altında çiğnediği yetmezmiş gibi, daha kendilerine karşı olup olmadığı bile belli olmayan, gencecik, geleceklerinden başka bir düşünceleri olmayan insanların gelecek umutlarını da ayaklarının altında çiğnemekte bir beis görmediler. On yıl dolmadan bir ülkeyi, bir halkı bu hallere düşürmeyi başaranlara ben artık diyecek söz bulamıyorum. Söz bitti... Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 daha kendilerine karşı olup olmadığı bile belli olmayan Ama diğer yanda kendi ordusunun elemanları yani kesin kendinden olanlar var. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Sınava bir kaç gün kala "mod medyan" sözcüklerinin Google'da aranma sayısının çok yüksek değerlere fırlaması... Bu sözcüklerin rakamlar küçükten büyüğe sıralandığında tekrar sayılarını ifade eden istatistiksel bir terim olması... Bunlar çok korkunç bir gerçeği gözler önüne seriyor. Cemaat elemanları şifreyi kulaktan kulağa tüm kendi yandaşlarına yaymışlar. Bu gösterge, camaatin nasıl bir ahlak kokuşmuşluğu içinde çırpınan bir yozlaşma topluluğu olduğunu gösteriyor. Tepeden, cemaatin tabanının haberinin olmadığı, baştaki din baronu ve yakın çevresi ile sınırlı bir dümen çevirme filan değil. Hani olur, bir din baronu insanları aldatıyor ve sömürüyordur. Bu rezalet bundan çok öte! Tüm cemaati pençesine almış insanlık dışı bir dejenerasyon söz konusu. Bu insanlar hiç çekinmeden, utanmadan milyonlarca insanın hakkını çatır çatır yemekte, yağmalamakta hiç bir ahlaki sakınca görmüyorlar. Nutkum tutuluyor, korkunç! Örneği görülmemiş bir ahlaki çöküntü... Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Bu insanlar hiç çekinmeden, utanmadan milyonlarca insanın hakkını çatır çatır yemekte, yağmalamakta hiç bir ahlaki sakınca görmüyorlar. Ahlakı, etiği geçtik cehennem de fayda etmiyor. Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Kendi yarattıkları Cehennem..giriş ve çıkıştaki ŞİFRELERİ değiştirmeleri normaldir.. Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 demirefe.. Allahın sözü bitmez..biten söyledikleri LAF,tır..Allah sözünü HAK,tan doğrudan gerçekten söyler..bununda tek adresi vardır..İNSAN.. İNS,an doğruyu gerçeği söyleyen HAK,tır..HAKKIN Hakikatidir..kesin ve doğru sonucu avucunun içinde görüp bunu KELAM(kalem)ile yazandır.. Baronlar ve tüccarların,ki LAF,tır.. Şunuda belirtelim bu arada.. Hocanın orduları kağıttan kaplandır..tarihin çöp sepeti bu buruşturulmuş kağıtlarla doludur.. Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 demirefe.. Allahın sözü bitmez..biten söyledikleri LAF,tır..Allah sözünü HAK,tan doğrudan gerçekten söyler..bununda tek adresi vardır..İNSAN.. İNS,an doğruyu gerçeği söyleyen HAK,tır..HAKKIN Hakikatidir..kesin ve doğru sonucu avucunun içinde görüp bunu KELAM(kalem)ile yazandır.. Baronlar ve tüccarların,ki LAF,tır.. Şunuda belirtelim bu arada.. Hocanın orduları kağıttan kaplandır..tarihin çöp sepeti bu buruşturulmuş kağıtlarla doludur.. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Hocanın orduları kağıttan kaplandır.. Tarihin çöp sepeti bu buruşturulmuş kağıtlarla doludur.. Öyle bir cümle kurmuşsun ki sevgili 'Dayı'. Al bu cümleyi özlü sözler literatürüne ekle... Konficyus'un sözleri gibi yani.. Doğru söze nedir ki Yan yan bakıp, geri geri kaçanlara hatırlatılır. Saygılar sevgili 'Dayı'... Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Agit raporna göre, geçtiğimiz Aralık ayında listede başı 34’er tutuklu gazeteci ile Çin ve İran çekmekte iken Avrupa Birliği adayı Türkiye beş ay sonra bu sayıyı neredeyse ikiye katlamış ve ülkenin basın özgürlüğü taahhütleri ve demokratik imajının meşruiyeti konularında soru işaretleri yaratmıştır. Rapordaki rakamlar, IPI’ın Türkiye Ulusal Komitesinin de içinde yer aldığı yerel ve ulusal basın örgütlerini temsil eden bir şemsiye oluşum, Gazetecilere Özgürlük Platformunun verdiği rakamlarla örtüşmektedir. Hapsedilen gazetecilerden biri de hükümeti devirmeyi amaçlayan silahlı terör örgütü üyesi olmakla suçlanan IPI Dünya Basın Kahramanı Nedim Şener’dir. Bu çalışmanın sorumlusu olan AGİT Medya Özgürlüğü temsilcisi Dunja Mijatovic Türk yetkililere çağrıda bulunarak ülkedeki medya meşruiyetinin AGİT basın özgürlüğü taahhütlerine uyumlu hale getirilmesini talep etmiştir. Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na bir mektup yazarak, yapılan bu araştırmanın medyada meşruiyet reformunun gereksinimine işaret ettiğini vurgulamış ve bunun gerçekleşmesi için destek teklifinde bulunmuştur. Kaynak ... Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Hocanın orduları kağıttan kaplandır..tarihin çöp sepeti bu buruşturulmuş kağıtlarla doludur.. Önemli olan kağıttan kaplanın arkasında olanlardır. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 'Türkiye'de Gülen baskısı var' Türkiye-ABD Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Flautre: Türkiye bu şekilde AB'ye giremez Levent GÜNDÜZ/STRAZBURG, (DHA)- FRANSA Türk Öğrenci Kongre Derneği’nin, 5 Nisan Salı akşamı Strazburg Üniversitesi’nde düzenlediği ’Avrupa Birliği ve Türkiye Müzakerelerinde Son Durum’ konulu konferansa Türkiye- AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre konuşmacı olarak katıldı. Flautre, 10 gün önce gazeteci Nedim Şener’le telefonla görüştüğünü belirterek, "Şimdi kendisiyle görüşemiyorum. Türkiye’de basına yapılan baskı, suçsuz insanların tutuklanması ve Ergenekon davasını yakından izliyoruz. Türkiye bu vaziyette AB giremez. AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı var Türkiyesiz bir AB düşünülemez" dedi. Dokuz yıldır Türkiye-AB ilişkileri delegasyon başkanlığı yapan Flautre, Strazburg Üniversitesi ’La Bel’ amfisinde 1.5 saat süren konferansta Türkiye’nin önemine vurgu yaptı. Konferansı izlemeye gelen yaklaşık 60 Türk ve Fransız öğrenci Türkiye’nin neden AB’ye alınmadığını sordu. TÜRKİYE’DE FETTULLAH GÜLEN BASKISI VAR Helene Flautre, Türkiyede yargı ve özellikle basın üzerinde Fettullah Gülen’in baskısının çok büyük olduğunu ifade ederken, Türkiye’de bu durumun yeni olmadığını yakından izlediklerini söyledi. Türkiye’deki reform programına da değinen Flautre, "Masa üstüne çıkaracağımız objektif sorunlar var. Sorunların başında basın özgürlüğü ve yargının bağımsızlığı geliyor. Türkiye, Akdeniz ülkeleri arasında sözü geçen en önemli ülke. Bu nedenle AB’nin daha da güçlenmesi için Türkiye şart" şeklinde konuştu. AB’nin geleceğinin Türkiye’ye bağlı olduğuna işaret eden Flautre, "Türkiye’nin şimdiki durumu iç açıcı değil, zor bir dönem geçiriyor. AB’nin yeniden yapılanması için dış ilişkilerde daha dikkatli olması gerekiyor. Avrupa’da giderek yükselen ırkçılık ve yabancı düşmanlığı var. Kısa zamanda bu sorun giderilecek" ifadelerini kullandı. Başkan Flautre, "İnsan haklarını daha ön planda tutan ve değer veren Türkiye, Avrupa standartlarını yakalamış demektir" diyen Helene Flautre, Gazeteci Nedim Şener’in tutuklanmasıyla ilgili olarak ise, "Kendi, kendime soruyorum neden tutukluyorlar? Bu durum gerçekten endişe edilecek bir durum. Türkiye’yi takip ediyoruz ve AB’yi tartışıyoruz" diye konuştu. TÜRKLER AB’DE SERBEST DOLAŞMALI Türkiye uygulanan vize uygulamaları hakkında da konuşan Başkan Flautre, "AB ile Türkiye arasında vize duvarı kalkmalı. AB ülkeleri arasında Türklerin serbest dolaşamaması üzücü bir durum. AB’nin kendi dışında olanlardan bölünme korkusu var. Bu yüzden AB kendini korumak zorunda hisedip Türkiye’yi olumsuz etkiliyor. Türkiye’den istenilen reformlar, kriterler yerine getirilirse Türkiye de komşusu Bulgaristan ve Yunanistan gibi AB’ye bir gün girecektir" dedi. Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy gibi düşünen, onun fikirlerini paylaşan parlamenterlerin AP’de olmasının dengeleri bozduğuna dikkat çeken Flautre, "Türkiye ekonomisini gelişen ülkeler arasında AB sürecinde Çin’le mukayese etmek yanlış. Ekonomisi zayıf olan Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerin AB’ye girmesinde önemli rol yargı bağımsızlığı, insan hakları ve basın özgürlüğü ve gelişmesinden kaynaklanıyor" diye konuştu. Gazetevatan.com/ 06.04.2011/ 19.14 Bence gülen değil ağlayan baskısı var. Okyanusun ötesindeki yıllardır ağlayarak baskı yapıyor, buna referandumdan önce içeriden ağlayanlar da katıldı. Biz millet olarak ağlayanlara, sızlayanlara merhamet duyarız ya... Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Önemli olan kağıttan kaplanın arkasında olanlardır. Sevgili Yılmaz; Alıntıdaki cümlende anlatmak istediğini biraz daha açsan diyorum... Arkasında olanların önemi nedir? Bu kağıttan kaplanları tarihin çöplüğünde yar alsın diye origami yapanlar mıdır bunlar.? Yaşamlarını onlara biçilen standartlar çerçevesinde devam ettirenler bu cümleden ne anlamalıdırlar yada ne anlarlar? Origamilerinin önünde ve arkasında olanların önemi, " Sağduyusu ile yaşamına biçim veren, özgür düşünce, eylemleriyle" merkez, ön ve arka çephelere her koşulda karşı duranları ne kadar bağlar? *** Ödenecekse bir bedel, standartlar dahilinde de yaşasan, yapılanlara karşı durarak aykırı da yaşasan, ödenip duruyor zaten... Birileri bedelleri bugün öderken, satandartları yeğliyenler ise ödenecek bedelleri gelecek kuşaklarına taşıyorlar. Çocuklarının, torunlarının, torunlarının torunlarının ödeyecekleri bedeli aymazca göz ardı ediyorlar... Ona dokunmayan yılan bin yaşasın ya, ufacık basit günlük çıkarları zarar görmesin ya, gerisi önemli değil. Onlar adına bedel ödeyenler var ve çıkıyor nasıl olsa ... Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2011 Kaplan kağıttansa arkasındakide etten kemiktendir.. Et ve kemiktense onlar, biz çerden çöptenmiyiz.. En alt en düşük İDRAK,tır HAKSIZLIK..bilinçte en düşük frekanstır..zevkleride hüzünleride en alt frekanstandır..benim zevkim ve hüzünüm onlardan çooookkk daha fazladır..yaşadığını ZAN,nedenlerle gerçekten gerçeği doğruyu yaşayanlar FARKLIDIR..FARK ehli derler bin yıldır YUNUS,lar,Mevlanalar,Hacı Bayramlar..FARKI fark edenler.. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.