Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DEMİREFEDEN BİR TEFSİR DAHA


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Sayın yılmaz, kategorize etme zorunluluğu hissediyorsunuz. Bu size dogmaların öğrettiği bir davranış kalıbı. İnançlar kategorize edilemez, dünyada yaşayan insan sayısında inanç vardır. Bakın aynı noktaya döndük, inançlara sınır, standart, kalıp, ölçek koyamazsınız. Bir kişi bir inanç sisteminin adını kullansa da onun kendine özgün bir biçimine inanabilir, insanlara tek tip üniforma giydirir gibi inanç kalıpları biçemezsiniz...

 

Not: Özür dileyerek küçük bir öneri: Cevap verdiğiniz yazının tamamını değil, bir anahtar cümlesini alıntılamanız, çok daha şık duracaktır, hem de sayfa enflasyonuna yol açmayacaktır.

 

Bak bu olmadı, kimseyi sınıflandırmak gibi bir niyetim yok fakat İslam Dini nin bir takım şartları var ve bu dine inandığını söyleyenlerin bu şartların hepsini kabul etmesi gerekir; bir kısmını kabul edip, işine gelmeyeni kabul etmezse herkes istediği dini yaratır. O zaman da, harama helal, helale haram diyenlere de hiç bir şey söyleme hakkına da sahip olamayız.

Anahtar meselesine gelince, sağ olsunlar o işi adminler yapıyor, gerçi bu biraz kolaycılık oluyor ama... :lol:

Gönderi tarihi:

Zaten o aşk sizin yazılarınızdan da belli oluyor.

 

 

Siz de aşkla yazın güzel olmaz mı Sayın y.yılmaz?original.gifŞaka bir yana bir partiyi aşkla savunduğum konusunda yanıldığınızı affınıza sığınarak söylemek zorundayım.Yazılarımda AKP severliği hissediliyor doğrudur, ne yalan söyleyim ben de hissediyorum.Sizde de bütünüyle AKP karşıtlığı, güvensizliği ön planda bu da gün gibi aşikar Sayın y.yılmaz.Sizin karşıt fikirleriniz sayesinde AKP'ye karşı algımı sizin fikirlerinizle karşılaştırıp varsa benim de bir önyargım ki herkezin var siyasi düşünce konusunda, önyargılarımı kırmaya çalışıyorum, körü körüne ne karşı çıkmaktır düsturum ne de körü körüne sevmektir bir siyasi fikri.Gelin görün ki önyargılarımız var ya sevmişsek bir kere hataları görmemek için, güvenimizin sarsılmaması için hep iyi yönde düşünmeye çalışıyoruz; tam tersi sevmemişsek bir kere, sarsılmışsa güvenimiz güvenmemek için, sevmeye fırsat vermemek için de aynı şekilde karşı yönde fikirler üretmek için de aklımız, gönlümüz elinden geleni yapıyor,duygusallığımız yine ağır basıyor yine görmek istediğimiz gibi görmenin çabasına giriyoruz.Siyaset de inanç gibidir, öyle bir inanca dönüşür ki sevdiğiniz, doğru bildiğiniz siyasi düşünce her yönüyle doğrudur, güzeldir, iyidir sizin siyasi fikriniz dışındaki bütün fikirler, sorunludur,güvenilmezdir,yanlıştır algısı oluşur ki Türkiye'mizde maalesef öyle, duygusal milletiz ya siyasetimiz de fanatiklik derecesinde ve bağnazca, siyasete en tarafsız bakanımızda, siyaset üstü değerler üzerinden konuşanımızda dahi vardır bu duygu bir parça.Sonuçta siyaset de özünde fikir mücadelesi bunların tadında olması normal olan.

Normalleşiriz inşallah gün gelir bir zaman....

 

Muhabbetle...

Gönderi tarihi:

Siz de aşkla yazın güzel olmaz mı Sayın y.yılmaz?original.gifŞaka bir yana bir partiyi aşkla savunduğum konusunda yanıldığınızı affınıza sığınarak söylemek zorundayım.Yazılarımda AKP severliği hissediliyor doğrudur, ne yalan söyleyim ben de hissediyorum.Sizde de bütünüyle AKP karşıtlığı, güvensizliği ön planda bu da gün gibi aşikar Sayın y.yılmaz.Sizin karşıt fikirleriniz sayesinde AKP'ye karşı algımı sizin fikirlerinizle karşılaştırıp varsa benim de bir önyargım ki herkezin var siyasi düşünce konusunda, önyargılarımı kırmaya çalışıyorum, körü körüne ne karşı çıkmaktır düsturum ne de körü körüne sevmektir bir siyasi fikri.Gelin görün ki önyargılarımız var ya sevmişsek bir kere hataları görmemek için, güvenimizin sarsılmaması için hep iyi yönde düşünmeye çalışıyoruz; tam tersi sevmemişsek bir kere, sarsılmışsa güvenimiz güvenmemek için, sevmeye fırsat vermemek için de aynı şekilde karşı yönde fikirler üretmek için de aklımız, gönlümüz elinden geleni yapıyor,duygusallığımız yine ağır basıyor yine görmek istediğimiz gibi görmenin çabasına giriyoruz.Siyaset de inanç gibidir, öyle bir inanca dönüşür ki sevdiğiniz, doğru bildiğiniz siyasi düşünce her yönüyle doğrudur, güzeldir, iyidir sizin siyasi fikriniz dışındaki bütün fikirler, sorunludur,güvenilmezdir,yanlıştır algısı oluşur ki Türkiye'mizde maalesef öyle, duygusal milletiz ya siyasetimiz de fanatiklik derecesinde ve bağnazca, siyasete en tarafsız bakanımızda, siyaset üstü değerler üzerinden konuşanımızda dahi vardır bu duygu bir parça.Sonuçta siyaset de özünde fikir mücadelesi bunların tadında olması normal olan.

Normalleşiriz inşallah gün gelir bir zaman....

 

Muhabbetle...

 

Bu yazdıklarınıza katılmıyorum, takım tutar gibi partizanlık yapmak bence cehaletten ileri gelen bir olgudur. Sizin bu düşüncede olmanız gerçekten beni şaşırttı, çünkü yazılarınızdan belli bir seviyede olduğunuz anlaşılıyor. AKP sisteme karşı diye onun yaptığı hataları nasıl görmezden geleceğiz? Ben kendimi bu kategoriye koymuyorum, desteklesem de o partinin yanlışlarını görüp eleştirme olgunluğuna sahibim ki hatırlarsınız daha önceden CHP yi destekliyordum ta ki mezar ziyaretlerine kadar. Bu olay her şeyi bitirdi, Habur a karşı olduğunu, açılımın yanlış olduğunu söyleyen bir partinin başkanı bir caniyi özleyen birinin mezarını ziyaret ediyorsa ben onların samimiyetini sorgularım. Size de nacizane tavsiyem, kul hakkı yedirmem diyenlerin yaşam tarzlarına bir göz atmanız.

Gönderi tarihi:

Bu yazdıklarınıza katılmıyorum, takım tutar gibi partizanlık yapmak bence cehaletten ileri gelen bir olgudur. Sizin bu düşüncede olmanız gerçekten beni şaşırttı, çünkü yazılarınızdan belli bir seviyede olduğunuz anlaşılıyor. AKP sisteme karşı diye onun yaptığı hataları nasıl görmezden geleceğiz? Ben kendimi bu kategoriye koymuyorum, desteklesem de o partinin yanlışlarını görüp eleştirme olgunluğuna sahibim ki hatırlarsınız daha önceden CHP yi destekliyordum ta ki mezar ziyaretlerine kadar. Bu olay her şeyi bitirdi, Habur a karşı olduğunu, açılımın yanlış olduğunu söyleyen bir partinin başkanı bir caniyi özleyen birinin mezarını ziyaret ediyorsa ben onların samimiyetini sorgularım. Size de nacizane tavsiyem, kul hakkı yedirmem diyenlerin yaşam tarzlarına bir göz atmanız.

,

 

Kul hakkı yemem, yedirmem diyorsa biri hele ki bir siyasi parti güzel espri derim.Kul hakkını yemeyecek, kul hakkını yedirmeyecek bir düzen kurabilecek varsa bugün önce siyaseti bırakmalı, kapitalist sistemi yıkmalı sonra.Bırakın AKP'yi bu ülkede fabrikası olan devlete az vergi vermemek için türlü yollara başvuran, kendini büyütmek için işçisini köle gibi kullanan bu sistemde bilerek veya bilmeden bunu yapan yüzlerce Müslüman işverenimiz var kanımca.İhaleleri almak için türlü renge boyanan nice insan...Buyrun buradan yakın.Hz. Ömer adaletini bu devirde kim görmak istemez ki.Komşusu açken tok yatan biz, çeşit çeşit ebiselerle, ayakkabılarla donatılmış dolaplarımız, lüks araba sevdamız, elimizde en şık cep telafonumuz önce biz önce biz diyen aklımız, buna uydurduğumuz gönlümüz ve sonra ya insanların haline bak bu nasıl Müslümanlık, bu nasıl insanlık diyen yine biz.Tepedekiler de aşağıdakiler kadar Müslüman, tepeye çıkanlar alttan gelmediler mi bir zaman?Bu kötü tabloyu kabulleniş ve hoş görme değildir benim ki!Sadece kandırıyoruz kendimizi...

 

Al birimizi vur ötekine, al birini vur ötekine felsefi temelde maalesef böyle...

Muhabbetle...

 

 

Gönderi tarihi:

 

Kul hakkı yemem, yedirmem diyorsa biri hele ki bir siyasi parti güzel espri derim.

Kul hakkını yemeyecek, kul hakkını yedirmeyecek bir düzen kurabilecek varsa bugün önce siyaseti bırakmalı,

kapitalist sistemi yıkmalı sonra....

 

Sevgili 'FUZULİ';

Koyulaştırdığım bölümdeki cümleniz yarım kalmış...

Yazının devamında yanıtını aradım ama bulamadım....

 

Yıkmalı evet, peki sonrasında...

Sizin kul hakkı olarak ele aldığınızı,

Sosyal,siyasi ve ideolejik literatürün diliyle ele alıp,

"Üretim sonucunda ortaya çıkan değerlerin eşit ve hakça bölüşümü" olarak değerlendirirsek eğer...

 

Haklı olarak ifade ettiğiniz bu 'Kapitalist' sistemin izin vermediği ve veremeyeceği,

Gelirin ve üretimin eşit, hakça ve kul hakkına göz diken bu 'Kapitalist' sistem yerine;

Hangi sistemi koyarak çözüme ulaşabileceğimizi önerdiğinizi kavramak isterim...

 

Benim kişisel bakış açım, üretim araçlarının mülkiyetinin bir kişi yada zümrenin elinde tutulduğu sürece,

Sistemin adı her ne olursa olsun çözüm üretmeyeceği ve üretemeyeceği yönünde...

 

Sevgilerimle :)

Gönderi tarihi:

,

 

Kul hakkı yemem, yedirmem diyorsa biri hele ki bir siyasi parti güzel espri derim.Kul hakkını yemeyecek, kul hakkını yedirmeyecek bir düzen kurabilecek varsa bugün önce siyaseti bırakmalı, kapitalist sistemi yıkmalı sonra.Bırakın AKP'yi bu ülkede fabrikası olan devlete az vergi vermemek için türlü yollara başvuran, kendini büyütmek için işçisini köle gibi kullanan bu sistemde bilerek veya bilmeden bunu yapan yüzlerce Müslüman işverenimiz var kanımca.İhaleleri almak için türlü renge boyanan nice insan...Buyrun buradan yakın.Hz. Ömer adaletini bu devirde kim görmak istemez ki.Komşusu açken tok yatan biz, çeşit çeşit ebiselerle, ayakkabılarla donatılmış dolaplarımız, lüks araba sevdamız, elimizde en şık cep telafonumuz önce biz önce biz diyen aklımız, buna uydurduğumuz gönlümüz ve sonra ya insanların haline bak bu nasıl Müslümanlık, bu nasıl insanlık diyen yine biz.Tepedekiler de aşağıdakiler kadar Müslüman, tepeye çıkanlar alttan gelmediler mi bir zaman?Bu kötü tabloyu kabulleniş ve hoş görme değildir benim ki!Sadece kandırıyoruz kendimizi...

 

Al birimizi vur ötekine, al birini vur ötekine felsefi temelde maalesef böyle...

Muhabbetle...

 

İşte bu! Benim anlamadığım da bütün bunların farkında olan birinin AKP yi bayağı bir desteklemesi, elim varmıyor ama taraftar gibi desteklemesi. Bunun haricinde yazınızın altına imzamı da atarım.

Gönderi tarihi:

İşte bu! Benim anlamadığım da bütün bunların farkında olan birinin AKP yi bayağı bir desteklemesi, elim varmıyor ama taraftar gibi desteklemesi. Bunun haricinde yazınızın altına imzamı da atarım.

 

Sayın yılmaz ülkemizdeki birçok kurum gibi siyaset kurumunun, siyasi aktörlerin hali ortada.Hatta buna milletimizi de katayım ben de dahil.Ben neden tamamiyle AKP karşıtı değilim.Siyasi arenamızda kaba tabirle kötünün iyisi diyorum ben buna.8 yılda olumlu yanlarıyla olumsuz yanlarıyla nazarımda genel itibariyle daha kötüye gitmedi kötünün birazcık iyisi oldu.Bunu anlatmaya sayfalar yetmez tabi.AKP'nin siyaseti için yanlış olduğuna dair yüzlerce delil bulabileceğimiz gibi iyi yaptıkları için de yine yüzlerce delil bulabiliriz.Genel itibariyle AKP'nin Cumhuriyet'i yıkıp Türkiye'yi 1800'lü yıllara götüren bir sistemin peşinde olduğuna inanmıyorum istese de yapamaz hem Türkiye şartlarında hem dünya şartları göz önünde bulundurulduğunda Türkiye yönetim sistemi olarak geriye dönemeyecek bir noktada kanımca.AKP Türkiye'yi bölmek istiyor dağdaki teröristin yapmak istediğini yapıyor niyeti bu şeklindeki görüşlere de katılmıyorum.AKP Kürt meselesiyle ilgili bu zamana kadarki görmezden gelme,yok sayma, baskıyla, sadece askerle bu işi halletme yönteminden vazgeçti iki tarafı keskin bıçak demokrasi yoluyla bu işi halledebiliriz yöntemini seçti gördüğüm.Bu yöntem Demokratik Açılım adımı içimize sindiremeyeceğimiz tablolarla karşı karşıya bıraktı bunun farkındayım.Ama dediğim gibi AKP bu ülkeyi bölme niyetinde gibi bir bakış benim için inandırıcı değil.AKP Türkiye'yi kendi anladığı demokrasi sistemi içinde şekillendirebilmek için güç odaklarını sahiplenme savaşı içinde mi evet içinde,çünkü sistem böyle kuruldu 80 sonrasında.AKP'nin anladığı demokrasi bizim bildiğimizi zannettiğimiz ideolojik kaygıdan uzak, sadece insanadan hareket eden her türlü fikre saygı duyan, bu yönde uygulamalar getiren demokrasi mi, hayır.AKP'nin demokrasisi de 80 yıllık demokrasi tarihindeki ağır aksak yürüyen,ideolojik kaygılarla hareket ettiğinden dolayı yanlış olan, eksik olan demokrasi.Zaten demokrasi bir kültür meselesi, demokratik yaşamayla, demokrasiyi özümsemeyle alakalı.Ülkemizin demokrAsiyle sınavı, tecrübesi ortada.Siyasilerimiz de siyasetimiz de halkımız da ancak yaşanılan kadar demokrasi kültürüne sahip.Hepimiz demokrasinin çocuğuyuz yani.

 

AKP'ye gelecek olursak AKP'nin karşısında AKP'den daha etkili daha inandırıcı, daha çok halka ulaşacak bir siyaseti figür yok bugün ortada.Ben CHP'yi nasıl destekleyim.Bugün kafası öyle bir karışık ki nasıl bir siyasi düşünce üzerine kendini bina edeceğini şaşırmış vaziyette, ümit vermiyor.Bunu da geçtim CHP kendisine oy vermeyenlere hakaret edecek kadar kendini akıllı gören ve sonra onlardan oy isteyen bir siyasi parti en basitinde ve bu bile bir partinin benim nazarımda ne derece siyasetini akıllı yapıp yapamadığı, demokratik duruş, tavır olarak nerede durduğu konusunda tavır almama sebep olan bir vaka.Daha CHP'nin demokrasiden ne anladığı hususunda bu zamana kadar verdiği görüntüden benim anladığımı anlatmak çok uzun sürer.CHP'ye göre bu ülkenin tek sahibi var o da kendileri, savunulacak tek fikir o da kendi fikirleri daha ne deyim.MHP de AKP karşısında gerçekçi, inandırıcı, doğru siyaset üretemeyen bir parti.AKP üzerinden sadece AKP'nin yaptıklarını eleştiren ve CHP'yle aynı çizgiye yaklaşan kendiyle çelişen bir parti.Kuru günübirlik söylemlerden öte gitmeyen bir siyaset.

 

Bu partilerin sığ siyasetleri AKP'nin yanlışlarınıın da doğruymuş gibi algılanmasına sebep olduğu için siyaset kendi doğruları zemininde yapılmıyor ve sürekli etki tepki oyları oluşuyor.İnsan yapılan bu siyasette kötü olanın içinde birini tercih etmek zorunda kalıyor.Ben de tercihimi kendi gördüğüm açıdan daha az kusurlu, en azından faydalı olacağını düşündüğüm yönde kullanıyorum mesele bu.Hatalı gördüklerimi savunuyor muyum hayır, hataların düzeltilmesi daha iyinin yapılması için ben de eleştiriyorum,en azından eleştirilmesi gerektiğinin farkındayım...

 

Muhabbetle...

Gönderi tarihi:

 

Bunu da geçtim CHP kendisine oy vermeyenlere hakaret edecek kadar kendini akıllı gören ve sonra onlardan oy isteyen bir siyasi parti en basitinde ve bu bile bir partinin benim nazarımda ne derece siyasetini akıllı yapıp yapamadığı, demokratik duruş, tavır olarak nerede durduğu konusunda tavır almama sebep olan bir vaka.Daha CHP'nin demokrasiden ne anladığı hususunda bu zamana kadar verdiği görüntüden benim anladığımı anlatmak çok uzun sürer.

 

Her şeyin farkında olduğunuzu sanıyordum ama galiba yanıldım. Bunu AKP de yaptı, hayır diyenleri darbeci ilan edip sonra onlarda demokrattır gibi söylemlerde bulundu, aradaki fark ney?

Bundan önceki dönemlerde siyasi parti liderleri tv de çıkıp karşılıklı tartışır, millet de kimin ne olduğunu görürdü, ileri demokrasi dediğimiz ülkelerde de böyle yapılıyor. AKP bırakın parti başkanını milletvekili bazında bile karşılıklı tartışma programlarına katılamıyor. Bana şunu izah edebilir misiniz? O kadar demokrasi sorunu olan, demokrasiden ne anladığı belli olmayan CHP nin Genel Başkanı, Başbakan a hangi kanalda, hangi muhabirlerle isterse tartışmaya hazırım diye meydan okuyor; Başbakan niye kabul etmiyor?

Biz de zaten her şey dört dörtlük demiyoruz, aynı şekilde kötünün iyisi diyerek seçim yapmak zorunda kalıyoruz. Yalnız iktidarın ağzından düşürmediği demokrasi, özgürlük laflarına da kanmıyoruz çünkü icraatlar öyle demiyor. Bu iktidar döneminde medyaya, muhalif yazarlara son olarak da internet sitesine yapılanlar hiç bir dönemde yapılmadı, askeri dönem haricinde. O internet sitesinde ben de yorum yaptım, muhalif yazı yazdım; şimdi bizde mi genekonducu oluyoruz? Böyle bir iktidar nasıl kötünün iyisi olur, Mısır dan farkımız ney?

Gönderi tarihi:

Her şeyin farkında olduğunuzu sanıyordum ama galiba yanıldım. Bunu AKP de yaptı, hayır diyenleri darbeci ilan edip sonra onlarda demokrattır gibi söylemlerde bulundu, aradaki fark ney?

Bundan önceki dönemlerde siyasi parti liderleri tv de çıkıp karşılıklı tartışır, millet de kimin ne olduğunu görürdü, ileri demokrasi dediğimiz ülkelerde de böyle yapılıyor. AKP bırakın parti başkanını milletvekili bazında bile karşılıklı tartışma programlarına katılamıyor. Bana şunu izah edebilir misiniz? O kadar demokrasi sorunu olan, demokrasiden ne anladığı belli olmayan CHP nin Genel Başkanı, Başbakan a hangi kanalda, hangi muhabirlerle isterse tartışmaya hazırım diye meydan okuyor; Başbakan niye kabul etmiyor?

Biz de zaten her şey dört dörtlük demiyoruz, aynı şekilde kötünün iyisi diyerek seçim yapmak zorunda kalıyoruz. Yalnız iktidarın ağzından düşürmediği demokrasi, özgürlük laflarına da kanmıyoruz çünkü icraatlar öyle demiyor. Bu iktidar döneminde medyaya, muhalif yazarlara son olarak da internet sitesine yapılanlar hiç bir dönemde yapılmadı, askeri dönem haricinde. O internet sitesinde ben de yorum yaptım, muhalif yazı yazdım; şimdi bizde mi genekonducu oluyoruz? Böyle bir iktidar nasıl kötünün iyisi olur, Mısır dan farkımız ney?

 

 

Kutuplaştırarak, düşman ilan ederek kutuplar üzerinden yapılan siyaset çok zararlar verdi bu ülkeye farkındayım.Bu yöntemi AKP de kullanıyor bunun da farkındayım.Siyasetimizin demokrasiyle bağdaşmayan, eksik, hatalı yönleri var derken bunu da kastetmiştim, bütün siyasi partilerimiz için geçerli bu durum.Referandum konusunda yine kutuplaşma oluşturuldu.CHP refarandumu Cumhuriyet'i oylayacaksınız temelinde kurguladı ve ya Cumhuriyet'ten yanasınız ya da karşısındasınız seçeneğiyle anlattı;buna karşılık AKP de ya darbe, darbeci taraftarısınız dedi bu seçenekler üzerinden referandum siyaseti yaptı.Beni bu söylemler etkilemedi referandum maddelerine baktım, hukukçuların, gazetecilerin yorumlarını dinledim ve kendi kararımı verdim.Referandum da sergilenen evet-hayır siyasetinin referandumun özüyle fazla ilgisi yoktu zaten.Siyasetin normal olmadığının göstergesi bu zaten.

Hani siz CHP'yi mezar ziyaretine kadar destekliyordunuz ya bir olay bakışınızı değiştirdi, CHP anlayışında olanlardan sık sık duyduğumuz AKP'ye oy verenleri akıl yönünden aşağılama düşüncesi bir partiye karşı bir bakış oluşturmak için temel bir nedendir benim için, ben bu bakış tarzını daha sağlıksız, daha kötü görüyorum tercih etme bağlamında.AKP'nin demokrasi anlayışı eksikse, hatalıysa ki buna ben de inanıyorum CHP AKP'den daha da geride benim nazarımda.Siyasi liderlerin televizyonlara çıkıp karşılıklı konuşmaları demokrasinin bir ilkesi değildir bildiğim kadarıyla, eğer ki bir yasa çıkarılıp siyasiler televizyonlarda konuşmayacaktır şeklinde bir yasak varsa ya da bizim partiden olanlar konuşur ancak gibi bir anlayış hakim kılınmaya çalışılıyorsa uygulamalarla bakın buna demokrasiye aykırı derim.Fakat AKP'nin CHP'yle televizyon programlarında tartışmaya katılmıyor olması demokratik bir tercihtir, demokrasiye aykırı bir yönü de yoktur bence.Buna mukabil CHP temsilcileri televizyon programlarında siyasetlerini rahatça anlatabilmektedirler karşılarında AKP milletvekili olmasa bile bu da normaldir.Sadece muhalif yazı yazdı diye sırf yazıya dayanarak kimi Ergenekon'dan içeri aldılar örnek verirseniz bilgilenmiş olurum.Fikirlerini korkmadan, rahatça, özgürce dile getiren bir medya olmasını ben de isterim ki demokrasiden bahsediyorsak olması gereken bu, bu partinin de hala eleştiri konusunda demokratik olgunluğa tam erişmediğini görmek mümkün.İktidar-medya ilişikisi de ayrı bir sıkıntı zaten ülkemizde.Mısır'dan farkımız şudur herhalde, tepemizde otuz yıldır oturan kendinden başka adaylara seçime katılma hakkını baskıyla, türlü oyunlarla elinden alan bir kral yok iktidarda.İktidar da padişahlık edası varsa daha demokratik olan dursun karşısında, AKP'den daha demokratik olduğuna inandırsın, ülkeyi daha iyiye götüreceğine dair projeleriyle, inandırıcı anlayışıyla çıksın ortaya nasıl geldiyse bu iktidar öyle gider seçimle...Kuru demokrasi, özgürlük, zenginlik laflarına sadece bu laflarla yapılan siyasete halkımız artık inanmıyor.AKP'nin zayıf demokrasi anlayışına karşı daha iyi demokrasi anlayışı olan bir parti varsa,AKP'nin yanlışlarını kendi doğrularıyla inandıracak biri varsa yapılan siyasetler ortada.Daha iyiyi görene kadar kötünün iyisi daha kötüye göre daha iyi siyasetle daha inandırıcı olur, tercih edilmede de daha önde gelir.

 

Muhabbetle...

Gönderi tarihi:

buna karşılık AKP de ya darbe, darbeci taraftarısınız dedi bu seçenekler üzerinden referandum siyaseti yaptı.Beni bu söylemler etkilemedi referandum maddelerine baktım, hukukçuların, gazetecilerin yorumlarını dinledim ve kendi kararımı verdim.Referandum da sergilenen evet-hayır siyasetinin referandumun özüyle fazla ilgisi yoktu zaten

 

Konu saptı ama laf lafı açıyor. Referandumun özü neydi size göre?

Gönderi tarihi:
bu olmadı, kimseyi sınıflandırmak gibi bir niyetim yok

Oldu oldu, hem de bal gibi, buz gibi oldu! Çünkü "A kişisi ile B kişisinin "aynı inanç içerisinde olduğunu" düşünmeniz demek kelimenin tam karşılığı ile ve aynen "kategorize" etmektir.

 

Dediğim gibi hâla aynı geri döngüden çıkamıyoruz, çünkü hatalıyım deyip özür diliyor, sonra çok kısa sürede yine aynı hataları savunuyorsunuz. Lahana turşusu, perhiz? Ya bu lahana turşusunu bırakamıyorsanız ne olursa olsun deyip yiyeceksiniz, ya perhizde kararlı olacaksınız. İkisi birden olmaz.

 

Bakın tekrar söylüyorum: Benim tamamen kendime özgü, başka hiç kimsenin inanmadığı bir inancım da olabilir, adını Şabullamupump da koyabilirim, İslam da diyebilir ve müslüman olduğumu da iddia edebilirim. Müslümanım dediğim halde inancımın tek bir ilkesi bile sizin anladığınız İslam'a uymayabilir. Hiç ama hiç bir şey lazım gelmez, kimsecikler karışamaz ve "olmaz böyle İslam" diyemez! Benim müslüman olup olmadığım hiç ama hiç kimsenin üzerine vazife değildir.

 

Bu çok kesin ve tartışılmaz bir gerçektir. Bundan daha haklı ve yerinde bir belirleme yoktur, insanlığın, insan olmanın, insana saygının en temel şartı budur. Bu şart olmadan insan hakkından, onurundan, kültüründen, uygarlığından değil, insanlığın kendi varlığından bile söz dahi açılamaz. Kimsenin inancının ne olduğu, kuralı ne adı ne, kendinden başka hiç kimsecikleri bağlamaz.

 

Bu derece kesin ve net!

Gönderi tarihi:

Konu saptı ama laf lafı açıyor. Referandumun özü neydi size göre?

 

 

Ya cumhuriyetçisiniz ya gericisiniz, ya darbecisiniz ya da değilsiniz değil bana göre.Özü tartışılmalıydı,anlatılmalıydı derken maddeler tartışılmalıydı kastım.Cumhuriyetçi-gerici,darbeci-değilci temellendirmesi üstünü örttü...

 

Muhabbetle...

 

 

Gönderi tarihi:

Oldu oldu, hem de bal gibi, buz gibi oldu! Çünkü "A kişisi ile B kişisinin "aynı inanç içerisinde olduğunu" düşünmeniz demek kelimenin tam karşılığı ile ve aynen "kategorize" etmektir.

 

 

 

O zaman şöyle bir soru sorayım, ben teslis inancını kabul ediyorum ama müslümanın denebilir mi? Ben AB üye olmak istiyorum ama öne sürülen şartları kabul etmiyorum denebilir mi? Bir insanın Müslüman mı, Yahudi mi, Hıristiyan mı Putperest mi, Ateist mi, Deist mi olduğunu nasıl anlayacağız, her dinin belli şartları yok mu?

Tamam siz dersiniz ben şu dindenim diye ama onun da bir takım şartları var, olması da normal yoksa farklar nasıl ortaya çıkacak? Ateistlerin haricinde tüm dinlerde Allah İnancı var, peki İslam ı diğer dinlerden ayıran nedir? Benim özür dilemem, her şeyi Allah ın bileceği ve ileride kimin ne olacağını da sadece onun bildiğine inandığım içindir. Belki de siz haklısınız, bize öğretilen dogmalarda bir dine mensup olmak için nasıl ki bir derneğe üye olurken bir takım şartlar aranıyorsa, bazı şartların olması gerektiğidir.

Gönderi tarihi:

O zaman şöyle bir soru sorayım

Bakın, ister teslis, işter beşlis, ister yedilis… Hiç kimse ka-rı-şa-maz! Yanıtını verdiğim soruları tekrar sormanız, ikna olmadığınızı gösteriyor. Fakat ben sorduğunuz sorunun sorulabilmesini bile kabul etmiyorum. İsterse adam İslam dininde Allah adı verilen tanrının bir putunu yapar, evine koyar, ona karşı namaz kılar. Hiçbir şekilde karışamazsınız. Hiçbir baskı yapamazsınız. Bu son derece kesin bir insanlık ilkesidir. İnanca ka-rı-şıl-maz!

 

Ha, antropologlar, sosyologlar oturur, dinlerin ve inanç biçimlerinin tasnifini, sınıflandırmasını yaparlar. Tarihte görülmüş tüm inanç ve tapınma biçimlerini özelliklerine göre kategorize ederler. İnsan kurban eden dinleri bir sınıfa, hayvan kurban edenleri bir sınıfa koyarlar. Ne bileyim, çok tanrı kabul edenler ile tek tanrı kabul edenleri ayrı sınıflandırırlar.

 

Bu sınıflandırmalar hiçbir zaman bir yaptırım için kullanılamaz. Psikolojide kişilik tanımları vardır. Mavi, yeşil, sarı ve kırmızı karakterler tanımlanır. Bu sınıflandırma yapıldı diye, insanlar kategorize edilip kırmızı kişiliklerin kafa kağıdına şu renk karakter kişisidir diye yazıyor muyuz? Mahkemede hakim “ana adı? Baba adı? Mesleğin? Hangi renk karektersin?” diye soruyor mu? Nitekim “hangi dinden, hangi mezheptensin?” diye sormadığı gibi. Bunlar sorulmaz. Çünkü hiç kimseyi ilgilendirmez. Nu suçun niteliğini değiştirir, ne vatandaşlığın. Ne insan hakları, ne vatandaşlık görevleri bakımından hiçbir şekilde baz alınamaz. Vergi dairesine vergi yatırırken memur “kaç tanrıya inanıyorsun?” diye sormaz. Kaç tanrıya inanıyorsa tanrı başı vergi almaz!

 

Yok yani böyle bir inanç sorgusu, insan haklarına aykırı, daha nasıl anlatayım ben ya? İster beş tanrıya inanır, ister otuzbeş! Hiç ama hiç kimseyi zerre kadar ilgilendirmez.

 

İnsanlar inançları ve inançlarını ifade etmeleri yüzünden yargılanamaz, kınanamaz, yerilemez, tehdit ve baskı altına alınamazlar. Bu çok kesin, tartışılması mümkün olmayan temel insan hakları ilkesidir! Yani bunu anlatmaya çabaladığıma bile inanamıyorum!

 

AB yasalarının gökten indiği iddia edilmiyor, inançla kıyas edilemez. Temel yanlış burda. Dini olan ile dünyevi olan kıyaslanmaz. Soyut ile somut kıyaslanmaz. AB senden somut şeyler istiyor, kaç tanrıya inanıyorsun diye sormuyor. Laiklik ilkesi insan haklarının temelini oluşturur, vazgeçilemez, geri plana atılamaz, askıya alınamaz, göz ardı edilemez. Laiklik olmadan ne demokrasi, ne insan hakkı, ne bilim, ne sanat, ne özgürlük olabilir, kısaca insanlık olmaz.

Gönderi tarihi:

 

AB yasalarının gökten indiği iddia edilmiyor, inançla kıyas edilemez. Temel yanlış burda. Dini olan ile dünyevi olan kıyaslanmaz. Soyut ile somut kıyaslanmaz. AB senden somut şeyler istiyor, kaç tanrıya inanıyorsun diye sormuyor. Laiklik ilkesi insan haklarının temelini oluşturur, vazgeçilemez, geri plana atılamaz, askıya alınamaz, göz ardı edilemez. Laiklik olmadan ne demokrasi, ne insan hakkı, ne bilim, ne sanat, ne özgürlük olabilir, kısaca insanlık olmaz.

 

Çok güzel felsefe yapıyorsunuz, AB bile üye olmak için şartlar yerine getirilmesi gerekirken, bir dine girilmesi için şart, şurt aranmıyacak, her kes ben şu dindenim ama bunu kabul etmiyorum kardeşim diyecek. O zaman tüm dinleri insanlar kendine göre yorumlar ve çok vahim bir durum ortaya çıkar. Adamın biri çıkar ben kul hakkı yemeyi haram kabul etmiyorum, öteki ben alicengizi zekilik kabul ediyorum, diğer biri adam öldürmeyi vs. derse hiç bir şey deme hakkına sahip olamayız.

Kişisel tercihlere zaten bir şey diyemeyiz yalnız o tercihin İslam Dini ne uyup uymadığını da tartışamaz mıyız?

Laiklik olmadan insanlık olmazsa, Arabistan laik mi, oradakiler insan değil mi? Hadi Suud ları da laik yapın.

Gönderi tarihi:

Bırak bir dine girmeyi, bir arkadaş grubuna girmenin, okeye dördüncü girmenin bile şartları vardır, ne olmuş? İsteyen istediği dinin istediği şartlarını yerine getirir, bir dini cemaat, bir tarikat oluşturur, kimse de bir şey demez. Bu şartları dikte etmedikçe, dayatmadıkça hiçbir sakıncası yok. Tamamen özgür irade ile herhangi bir dini topluluk oluşturulabilir. Bu da bir temel insan hakkı. Yok yani, özgürce cemaatlerine katılım propagandası da yapabilirler, hiçbir sakıncası yok. Sakıncası olmadığı gibi, bu temel bir insan hakkı. Bir cemaat bir düzine şart öne sürer, diğer bir cemaat tam tersi şartları öne sürer. Her ikisi de tamamen özgür olmalı.

 

Kul hakkı yemek, alicengiz, cinayet veya hırsızlık gibi insanlık suçlarının yaptırımı yasalardır. Bunları yapanın tutar kulağından yasa, içeri atar. Bir daha yapmayacağını anlatır. Bunlara kötü demek dinin tekelinde olan bir konu mu?

 

İslam diye gökte levhi mahfuzda kuralları yazılı bir şey yoktur. Onu da senin benim gibi insanlar yazmıştır, bir bağlayıcılığı yoktur. Bana dayatılan İslam biçimini kabul etmek zorundayım şeklinde bir safsataya inanmak zorunda hissetmektense onurumla, şerefim ve haysiyetimle ölmeyi tercih ederim! O inanç zorbası zalimler de arkamdan çok kalmayıp onlar da benim karıştığım toprağa karışacaklar. Dünyada birileri ölmüyormuş deseler o zaman ölmek zoruma giderdi. Böyle bir şey olmadığına göre insanlık onurum hayatımdan önce gelir. Onurum için yaşarım. Zorla inanıyor göründürülmek ise benim için en büyük onursuzluktur. Dünyaya at gelsem, it gelsem de aklım kesmediği için insanlara hizmet etsem bu kadar kötü olmazdı.

 

Ben insanlıktan kastımın insanlık değerleri olduğunu ve bu değerlerin neler olduğunu açıkladım. Suudiler hakkında ek açıklamaya gerek yok!

Gönderi tarihi:

Kul hakkı yemek, alicengiz, cinayet veya hırsızlık gibi insanlık suçlarının yaptırımı yasalardır.

 

Komşu açken tok yatanı, iftira atanı, gıybet, dedikodu yapanı hangi yasa kulağından tutuyor? Bazı insani suçların yasal yaptırımı yoktur ama bunlar toplumu huzursuz eder; bunların yaptırımı ise ORADADIR!

Gönderi tarihi:

İnsanların iyi yürekli, duyarlı olmadıkları için kulaklarından tutacaksanız hapishane blokları inşa etmeniz yetmez, toplama kampları oluşturacaksınız, ovaları dolduran...

 

Toplum kuralları ikiye ayrılır: Yaptırım gücüne sahip yasalar ve yaptırımı olmayan, toplum vicdanınca yargılanan etik kurallar. Etiğin kaynağı da din değil, bilimdir. Din gereği kız kardeşinden iki kat fazla miras almak etik midir? Bunu hangi vicdan kabul eder? Hırsızın elini kesmek etik midir? Taş kırdır, asfalt döşettir, çaldığını ödet ama elini kesmek hangi akla vicdana sığar? Suçu ne kadar ağır olursa olsun çaprazlama el ve ayak kesmek hangi insanlığa sığar? Tek eliyle bir yere bomba koyup toplumdan intikam almayacağını ne biliyorsun? Benim gözümde en ağır suçlu, bir çocuğa tecavüz edip öldüren bir suçludur. Bu adama bile işkence edemem. Vicdanım kaldırmaz. Bir idam otomatına bağlayıp makinenin damarına zehir vermesini kabul ederim. Bunlar etiğin olmadığı ilkel çağlara ait barbarlık ve vahşetlerdir. Günümüz etik anlayışına hiç bir şekilde sığmaz ve kabul edilemez.

Gönderi tarihi:

İnsanların iyi yürekli, duyarlı olmadıkları için kulaklarından tutacaksanız hapishane blokları inşa etmeniz yetmez, toplama kampları oluşturacaksınız, ovaları dolduran...

 

Toplum kuralları ikiye ayrılır: Yaptırım gücüne sahip yasalar ve yaptırımı olmayan, toplum vicdanınca yargılanan etik kurallar. Etiğin kaynağı da din değil, bilimdir. Din gereği kız kardeşinden iki kat fazla miras almak etik midir? Bunu hangi vicdan kabul eder? Hırsızın elini kesmek etik midir? Taş kırdır, asfalt döşettir, çaldığını ödet ama elini kesmek hangi akla vicdana sığar? Suçu ne kadar ağır olursa olsun çaprazlama el ve ayak kesmek hangi insanlığa sığar? Tek eliyle bir yere bomba koyup toplumdan intikam almayacağını ne biliyorsun? Benim gözümde en ağır suçlu, bir çocuğa tecavüz edip öldüren bir suçludur. Bu adama bile işkence edemem. Vicdanım kaldırmaz. Bir idam otomatına bağlayıp makinenin damarına zehir vermesini kabul ederim. Bunlar etiğin olmadığı ilkel çağlara ait barbarlık ve vahşetlerdir. Günümüz etik anlayışına hiç bir şekilde sığmaz ve kabul edilemez.

 

Kız kardeşin erkek kardeşten daha az miras alması tek başına düşünüldüğünde eşitlik olmadığı için ahlaki görünmüyor; lakin İslam Fıkıh'ıyla ilgili çok fazla bilgim olmasa da miras paylaştırmayla ilgili okuduğum yazılara baktığımda bir sistem dahilinde bu uygulamanın mantığı var.Genel itibariyle erkeğe verilen iki kat payın getirdiği kıza verilen paydan daha fazla bir sorumluluk var.Erkek evi geçindiren rolünde kurgulandığı için sistemde erkek aldığı payı bu yönde ailesi için kullanmak zorunda.Kıza verilen bir payın dışında ayrıca kızın mehir hakkı var ve sadece kendi tasarrufunda bunu kullanmak.Kızın evi geçindirme gibi bir sorumluluğu yok bu bağlamda verilen paylarda bir sosyal aile düzeni bağlamında bir eşitlik kurulmaya çalışılmış.Ha bugünkü şartlarda kadının da çalıştığı,aile bütçesine katkıda bulunduğu sosyal bağlamda eşit durumda olduğu düzende direkt olarak bu miras paylaştırma ilkesini uygularsanız hakikaten adaletsizlik olur.

 

El kesme meselesine gelince de uygulamalarla ilgili okuduğum yazılarda şunlara rastladım.Bu ilke tek başına sadece hırsızlık suçunun işlenmiş olup olmamasına bağlı olarak uygulanmıyormuş.Bu ilkenin uygulanması için önce hırsızlığa sebep olacak bütün şartların ortadan kaldırılması gerekiyormuş, yani öyle bir sistem kuracaksınız ki hırsızlığa meyil etmeyecek insan, aç kalmayacak.Bu suç işlendiğinde suçun hangi şartlar dahilinde işlendiğine bakılıyormuş önce, suçu işleyen hangi sebeple işledi, zaruretten mi keyfiyetten mi?Açlık dolayısıyla bu suça meyil etmişse bu uygulanmıyormuş, ayrıca suça maruz kalanın af etme meslesi de var galiba, kaynak veremeyeceğim şimdi aklımda kalan bu.Hz. Ömer kıtlık zamanında bu kuralı hiç uygulamamış.Osmanlı zamanında bilgi doğruysa bu kuralın uygulandığı insan sayısı iki elin parmağını geçmemiş.

 

Bu kuralla ilgili yorumlarda şu var.Bu kuralın bu kadar katı konulması ve uygulamasının birçok şarta bağlanarak zorlaştırılması, suçun işlenmesinde caydırıcılığı ön plana çıkartmak anlayışıyla açıklanıyor.

 

Bu kuralları direkt okuduğumuzda ilk aklımıza gelen anlamıyla katı bir şekilde uygulayanlar yok mu var görüyoruz...

 

Ahlak(etik) kurallarına gelince bildiğim kadarıyla ahlak kurallarının kaynağı bilim değildir.Toplumlar ahlak kurallarını oluştururken oturup önce bilimsel yanı var mıdır yok mudur diye düşünüp etik bilimi şunları ortaya koydu haydi bunları yazısız kurallar olarak uygulayalım dememişlerdir herhalde?Hırsızlığın ahlak dışı olduğunu insanlar etik biliminin araştırmaları sayesinde ortaya konan bir bilimsel yargı olarak ''Hı hıırsızlık ahlaki değilmiş.'' bilim böyle diyor deyip bu bağlamda ahlak kuralı haline getirmemişlerdir herhalde.Yok bu böyle değil bunu etik bilimi söylediği için insanlar ahlak dışı olarak algılamaya başladılar diyorsanız öğrenmeye açığım, buyrun açıklayın.Ha etik gider toplumlarda nasıl bir ahlak anlayışı vardır,ahlak kuralları vardır neye göre bunlar değişiyor bunları araştırır herhalde?

Yoksa gidip, efendime söyleyim yere tükürmek etik bilimine göre bilimsel değildir,toplu taşıma araçlarında yaşlılara, hamilelere yer vermemek,insanı aşağılayıcı bir üslup kullanmak, hakaret etmek,bir dostun zor durumdayken borç istediğinde varken vermemek bilimsel değildir yargısına varamaz, insanlar etik bilimi böyle diyor yahu haydi dediği gibi davranalım diyerek davranış, ahlak anlayışı geliştirmez.Dolayısıyla etik kurallarının kaynağı etik biliminin üretmediği yargılar değildir?Bir örnek daha plajda bikiniyle denize giren bir ünlü bir televizyon proğramına stütyoda deniz, göl, gölet yoksa bikiniyle çıkmanın ahlaka uymadığını bilir ve herkes bu ahlak anlayışında ortak anlayışa sahiptir, hadi herkes demeyelim de büyük kısım diyelim.biggrin.gifŞimdi bu davranış şeklinin kaynağı etik bilimi midir, etik bilimi bu örnek olayda şu bilimseldir bu değildir diyebilir mi, yani bu davranışı insandan soyutlayıp herkesin kabul etmek zorunda olduğu bir kural ortaya koyabilir mi dayanağı etik bilimi olarak?Bu davranışa kaynaklık eden etik bilimi midir, başka sebepler midir?

 

Muhabbetle...

Gönderi tarihi:

"Öyle ama şöyle böyle" diye eğip bükmeyle sorun hallolmaz. El kesme Hammurabi'nin milattan 1700 yıl önce koyduğu çok ilkel bir cezadır. Aynen alıp önünü gerisini düşünmeden yazdığın kitaba montelersen böyle çuvallarsın. Eğip bükmeyle kusur gidiyor mu? Bana ana kaynak diye sunulan kitabı açıp bakıyorum. "Hırsızın elini kesin" cümlesini görünce kapağını kapatıp aynen iade. "Olmaz! Reddedildi!" Bu kadar yani. Çünkü modern insanın geliştirdiği modern hukukta beden bütünlüğünü bozan ceza verilemez. Bitti, bu kadar! Bin dört yüz yıl öncesinin değil, Hammurabi de işin içine girince üç bin yıllık ilkelliğin içinde hâla debelenmek isteyenlere ben ne diyeyim. Ben almayım, kalsın.

 

Cinsiyet ayrımı öyle, hür-köle ayrımı öyle, inanç ayrımı öyle. Modern hukukla bağdaşır bir yanı yok!

 

Etik konusuna gelince, her şeyin kaynağı felsefedir. İnsan düşünen bir varlık olduğu için en belirleyici eylemi düşünmektir. O halde sahip olduğu her şeyi düşünerek yaratmıştır.

 

O yüzden geçmişe baktığınızda değil etik, temel bilimler bile felsefe içindedir. Ama modern çağda bilim felsefeden ayrışmış, bağımsızlığını ilan etmiştir. O yüzden etik kaynağını tabii ki fizik gibi kimya gibi felsefeden alır iken sonra bilim haline gelmiştir.

 

Günümüzde bilim, felsefe ve din birbirinden bağımsız alanlardır. Yöntemleri, işleyişleri bağdaşmaz biçimde farklıdır. Birbirleri ile alışveriş yapabilirler, ama birbirlerinin alanlarına karışamazlar.

Gönderi tarihi:

Ömer Seyfettin'in "Diyet" öyküsüne müracaat...

 

Ayrıca... Eski İran'da bir yargıç hatalı karar verdiğinde derisi yüzülüp oturduğu iskemleye kaplanır ve yeni hakim bu iskemlede oturup yargıçlığı sürdürürmüş.

 

"Yanlış karar verme, böyle bir şey olmasın" diyerek bu uygulamayı bugün benimseyebilir misiniz?

Gönderi tarihi:

davranışa kaynaklık eden etik bilimi midir?

Öyledir. Bırakın giyimi kuşamı, insanın parmağını kıpırdatması bile bilim tarafından incelenir, sonuca bağlanır. Çünkü her şeyin, hatta "raslantının (bile) nedenleri vardır." Nedensellik ilkesi uyarınca her şey hakkında bir sonuç çıkarır ve bir yargı koyarsınız.

 

Görgü kuralları bile bilimsel nedenlere dayanır. Giyimin kuşamın lafı mı olur? Elbette insan hormonlarının tetiklenme mekanizmaları, hormonların insan davranışına etkileri, bilim tüm bunları açıklıkla ortaya koyar ve toplum bu verilerden bir sonuç çıkarır, toplumun hukuk bilimi bu verilerden bir sonuç çıkarır, toplumun etik bilimi bu verilerden bir sonuç çıkarır.

 

Bilimin verilerine göre günümüz insanının, yani Homo Sapiens'in, yani türümüzün, üst beyni (korteks) oldukça gelişmiş olmasına karşın, alt beyni (reptil, yani sürüngen beyni, çekirdek beyin) taş devrindekinden farksız biçimde çalışmaktadır.

 

Bilim bunu araştırmış ve araştırır, kanıtlarıyla ortaya koymuş. Bu da son derece açıklayıcıdır, başka hiç bir dogmatik veriye ihtiyaç bırakmaz.

Gönderi tarihi:

Öyledir. Bırakın giyimi kuşamı, insanın parmağını kıpırdatması bile bilim tarafından incelenir, sonuca bağlanır. Çünkü her şeyin, hatta "raslantının (bile) nedenleri vardır." Nedensellik ilkesi uyarınca her şey hakkında bir sonuç çıkarır ve bir yargı koyarsınız.

 

Görgü kuralları bile bilimsel nedenlere dayanır. Giyimin kuşamın lafı mı olur? Elbette insan hormonlarının tetiklenme mekanizmaları, hormonların insan davranışına etkileri, bilim tüm bunları açıklıkla ortaya koyar ve toplum bu verilerden bir sonuç çıkarır, toplumun hukuk bilimi bu verilerden bir sonuç çıkarır, toplumun etik bilimi bu verilerden bir sonuç çıkarır.

 

Bilimin verilerine göre günümüz insanının, yani Homo Sapiens'in, yani türümüzün, üst beyni (korteks) oldukça gelişmiş olmasına karşın, alt beyni (reptil, yani sürüngen beyni, çekirdek beyin) taş devrindekinden farksız biçimde çalışmaktadır.

 

Bilim bunu araştırmış ve araştırır, kanıtlarıyla ortaya koymuş. Bu da son derece açıklayıcıdır, başka hiç bir dogmatik veriye ihtiyaç bırakmaz.

 

Sayın demirefe ben etik bilimi ahlak kurallarından şunu inceler bunu incelemez demedim ki böyle bir yaklaşım sergilemişim gibi yanıt olarak ''Öyledir.Bırakın giyimi kuşamı,insanın parmağını kıpırdatması bile bilim tarafından incelenir...' şeklinde konudan bağımsız başka bir konuyla alakalı cevap vermişsiniz.Sizin cevabınız ''Bilimin inceleme alanı, konu kapsamı nedir? sorusunun cevabı.Benim soruyla anlatmaya çalıştığım ne:''Örnek verdiğim ahlaki davranışların kaynağı etik bilimi midir?'' diyerek etik biliminin ahlak kurallarının kaynağı olmayacağı.Siz şunu yapıyorsunuz.Etik bilimi davranışları inceler düşüncesinden hareketle davranışlara kaynak olan etik bilimidir diyorsunuz.Etik biliminin davranışları inceleyip davranışlar hakkında yargıya varması etik bilimin ahlaka kaynaklık ettiğini göstermez diyorum açık olarak.Ayrıca etiğin ahlaki davranışların kaynağını da araştıran felsefi yanı vardır.Ahlaki davranışlara kaynaklık eden nedir, sorusunun cevabını bulmaya çalışır.

 

Size göre etik aynı zamanda ahlaki davranışların da kaynağıdır.Bunu söyleyen bir felsefeci, bunu ortaya koyan bir etik bilimi yok ben göremedim.Tekrar söylüyorum davranışların etik biliminin konusu olması ahlakın kaynağının etik bilimi olduğunu göstermez.Ahlakın kaynağının ne olabileceğiyle ilgili felsefi yelpazede Sokrates'ten, Aristo,Kant, E. durkheim.Oguest Comte gibi felsefeciler dinden tutun da akla, topluma,bilgiye kadar farklı kaynak olması yönünde farklı fikirler öne sürmüşlerdir.

 

Muhabbetle...

Gönderi tarihi:

Ömer Seyfettin'in "Diyet" öyküsüne müracaat...

 

Ayrıca... Eski İran'da bir yargıç hatalı karar verdiğinde derisi yüzülüp oturduğu iskemleye kaplanır ve yeni hakim bu iskemlede oturup yargıçlığı sürdürürmüş.

 

"Yanlış karar verme, böyle bir şey olmasın" diyerek bu uygulamayı bugün benimseyebilir misiniz?

 

Cezalar niye verilir, caydırıcı olması için değil mi? Suç oranları incelenirse sanırım amacına ulaşan ceza hangisi apaçık görülür. Ha yanlışlıkla el kesilmiş, ha yanlışlıkla Başbakan asılmış ne farkeder? Günümüz hukukunda da uydurma delillerle insanlar iki yıl tutuklu kalabiliyorlar.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.