Φ Ahmet AY Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2010 yarın (bu gece saat 00.04'te) www.bilgiagi.net te yayımlanacak yazımı önce sizlerle paylaştım. Bugün AŞURA, Bugün insanlık onur ve haysiyetinin zirve günü, Bugün insan olmaktan gurur duyulacak gün, Bugün insanımsıların fırsat bulduklarında ne kadar alçak, ne kadar barbar ve ne kadar cani olabileceklerinin açıkça anlaşıldığı gün. Bugün insanlık ailesinin esenliğine kastedenlerin gerçek yüzlerinin din maskesinden/kisvesinden sıyrılarak ortalığa döküldüğü gün, Bugün gurur ve utanç günü. Ciddi bir çelişki; Hem gurur ve hem de utanç… Evet, Nerede durduğunuza ve nereden baktığınıza bağlı olarak değişir durum; Huseyn’in “insanlık ailesinin esenliği için gerektiğinde candan geçilmeli” şiarını kendi canı üzerinden ispatladığı gündür AŞURA. Kendisi için en sevgili ve en değerli olan ailesinin hayatları üzerinden insanlık ailesine verdiği sözü tuttuğu gündür AŞURA. Ama aynı zamanda en utanılacak gündür de AŞURA günü. Çünkü Bugün bir dinin en zirve insanı olan o dinin peygamberinin çocukları/ehl-i beytinin yine o dini kabul edenler tarafından (sadece ve yalnızca dünya makam ve mevkii için) hiçbir hayvani duyguyla bile açıklanamayacak boyutta hunharca katledildikleri gündür. Hâlbuki peygambere inananlar peygamberin her fırsatta “benim için en sevgili ve en değerlilerimdir” dediğini duymuş ve o peygamber hayattayken de evladı hep kadir ve kıymet görmüşlerdir. O mübarek insanların katledilişlerinin gerekçesi üzerinde durmayacağım. Zira kedi gerektiğinde yavrusunu fare gibi görüp yeme noktasına geliyor. Bu sebeple kedi ve sair hayvanattan daha cani olabilen “bu insan türünün” gerekçe üretmede hiç de zorlanmayacaklarını biliyorum. Asıl üzerinde durmak istediğim, “koltuk/saltanat sevdası” yüzünden bu cinayet işlenecekti, peygamber soyu ortadan kaldırılıp “tek rakip” bertaraf edilecekti. Ama bu şekilde mi olmalıydı? Dünyanın tanık olduğu en barbar yöntemlerle katledilişin izahı olmadığına göre ne söyleyebiliriz? Hiç… Bu cinayetin adı “soykırım”dır. Bununla adeta peygamberin soyunu bitirmek istediler. Zira her zaman “potansiyel bir tehlike” olan bu mübarek soyun ortadan kaldırılması saltanat için gerekliydi! Ama bu şekilde mi olmalıydı? Biliyorsunuz ki İmam Huseyn Kufe halkı tarafından davet ediliyor ve o da ailesiyle birlikte bu davete icabet etmenin sorumluluğunu yerine getirmek üzere yola koyulmuştu. Davetin sebebi zalim Yezid hükümetine karşı mücadele etmekti. Gerçi yolculuk esnasında Kufe’lilerin mücadeleden vazgeçtikleri haberi ulaşsa da İmam başlatılan yolculuğun sonuna kadar devam edeceğini ilan eder. Bu kararı ailesiyle tek başına kalacağını bildiği halde verir. Toplam 72 kişilik bir kafileyi binlerce techizatlı Yezid askeri karşılar. Dicle’ye rağmen Kerbela’da susuz bırakılan peygamberin çocukları tek tek katledilir ve İmamın başı pak bedeninden kopartılarak Muaviye’nin çocuğunun sarayında zevk ve eğlence topuna dönüştürülür. Önemsediğim bir görüşe göre Yezid’in ordusunda görevli olan askerler karşılarında İmam Huseyn ve çocukları olduğunu bilmiyorlardı. Sadece komutanların bildiği bu durum askerlerden gizlenmişti. Sonradan saray içi konuşmaları dışarıya sızınca işlenen günahın büyüklüğü fark edilmişti. Hiçbir insana reva görülmemesi gereken bu vahşetin peygamber(lerinin) torunlarına reva görülmesi çok anlamlı olsa gerek; Bu sebeple, İnsanoğlunun makam ve mevki için neleri göze alabileceğinin açık resmi olan Kerbela faciası insanlığın yüce mevkiidir. Ama aynı zamanda utancının da zirvesidir. Zira insanlık için canından ve evladından geçme insani olarak en zirve nokta ise, Yezidin alçaklığa rahmet okutturan caniliğinden de ne kadar utanılsa yeridir. Yeryüzünde insanlık durdukça Huseyn de anılacak Yezid de, her ikisinin taraftarları da var olacak. Bizler, İnancı, ırkı ve diğer farklılıklarını sorgulamadan bütün insanların kardeşçe ve özgürce yaşamalarını canımız pahasına arzu ediyorsak Huseyn’ni yoldayızdır. Yoksa, Adını siz koyun… Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2010 yarın (bu gece saat 00.04'te) www.bilgiagi.net te yayımlanacak yazımı önce sizlerle paylaştım. Bugün AŞURA, İnancı, ırkı ve diğer farklılıklarını sorgulamadan bütün insanların kardeşçe ve özgürce yaşamalarını canımız pahasına arzu ediyorsak Huseyn’ni yoldayızdır. Yoksa, Adını siz koyun… Bu çagda nelerle ugrasma cabasi var anlasilir gibi degil !!! İnancı, ırkı ve diğer farklılıklarını sorgulamadan bütün insanların kardeşçe ve özgürce yaşamalarını canımız pahasına arzu ediyorsak vede diyorsan samimi sekilde. O zaman bu ülkenin her kösesinde cocuk kreşleri kurulmasi gerekir medeni ülkelerde oldugu gibi. Cocuk üc yasinda oraya baslar ve cocuk ailesinle paylasamadigi dünyasini kardeşçe ve özgürce yaşamayi, paylasima orada adim atar. Bak bakalim o cocugu canin pahasina din adina kurban edebilirmisin bak bakalim o cocugu irkcilik adina birsey asilaya bilirmisin... Her kötülügün altinda üstünde dincilik vardir.. Elli tane maske kaldirsan gene o maske karsinda siritir... AKP diyebiliyormu ilk okulda türbanin isi ne.. maskesini söküp atabiliyormu hep ayni maske..kaldir gene o maske.. AŞURA güzeldir ama anadolu alevisi güzeldir onuda din maskesi takmaya calismanin anlami nedir? Cocuklugu güzel yasamak gerekir. Maskesiz Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2010 askerler karşılarında İmam Huseyn ve çocukları olduğunu bilmiyorlardı. Nasıl bilmiyorlardı, ortada bir iktidar mücadelesi var. Kimin halife olduğu, kimlerin neye dayanarak onun yerine geçmek istedikleri belli. Neyi bilmeyecekler? Biri halife olmak istiyor. Kim bu, neye dayanarak böyle bir talepte bulunabiliyor? Bunun bilinmemesine imkan var mı? Bunlar güç ve iktidar mücadeleleri... Bizi de çok enterese etmez. O güçlüymüş o üstün gelmiş, sonra öbürü güçlenmiş onu alttetmiş, ne yapalım yani? Birine küfürler edip birine ağıtlar yakmanın bize faydası ne? Alıntı
Φ Ahmet AY Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2010 Nasıl bilmiyorlardı, ortada bir iktidar mücadelesi var. Kimin halife olduğu, kimlerin neye dayanarak onun yerine geçmek istedikleri belli. Neyi bilmeyecekler? Biri halife olmak istiyor. Kim bu, neye dayanarak böyle bir talepte bulunabiliyor? Bunun bilinmemesine imkan var mı? Bunlar güç ve iktidar mücadeleleri... Bizi de çok enterese etmez. O güçlüymüş o üstün gelmiş, sonra öbürü güçlenmiş onu alttetmiş, ne yapalım yani? Birine küfürler edip birine ağıtlar yakmanın bize faydası ne? BİR: Dostum "bilmiyorlardı" dediklerim saf asker olan eğitisiz, bilinçsiz, ganimet derdinde ki "kul"lar. Elbette ki üsttekiler biliyorlardı. İKİ: Küfür etmek işim değil, ancak doğruyu bilmek sizi bilmem amma bana faydası çoktan da öte... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 yarın (bu gece saat 00.04'te) www.bilgiagi.net te yayımlanacak yazımı önce sizlerle paylaştım. . . . Adını siz koyun… Sayin Ay,Muharrem'in 10.günü insanlik tarihinin yasamis oldugu en insanlik disi bir katliam yasanmistir.Bu konuda saniyorum ki herhangi bir itiraz yoktur.Lakin Asura ile Kerbela'yi birbirine karistirdiginizi düsünüyorum.Asura KERBELA'dan daha önce ki bir tarihle ilgilidir.Bu nedenle saniyorum ki ASURA ile KERBELA olayinin birbirinden ayrilmasi gerekir.Kerbela olayinin Asura Gününe denk gelmesi Asura'nin kendine özgü karakterini etkilememelidir. saygilarla Alıntı
Φ Ahmet AY Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Sayin Ay,Muharrem'in 10.günü insanlik tarihinin yasamis oldugu en insanlik disi bir katliam yasanmistir.Bu konuda saniyorum ki herhangi bir itiraz yoktur.Lakin Asura ile Kerbela'yi birbirine karistirdiginizi düsünüyorum.Asura KERBELA'dan daha önce ki bir tarihle ilgilidir.Bu nedenle saniyorum ki ASURA ile KERBELA olayinin birbirinden ayrilmasi gerekir.Kerbela olayinin Asura Gününe denk gelmesi Asura'nin kendine özgü karakterini etkilememelidir. saygilarla Sayın politika, İyi de karşıtırdığım ne ki? "Aşura"nın kendisi (yapılış şekli itibariyle) zaten karışık değil mi? Şaka bir yana ben hangi ifademle bu karışıklığı yaptığımı anlamadım. Tek söylediğim söz, bu gün aşura... Kerbela hadisesi aşura günü oldu, bu kadar... Saygılarla Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Sayın politika, İyi de karşıtırdığım ne ki? "Aşura"nın kendisi (yapılış şekli itibariyle) zaten karışık değil mi? Şaka bir yana ben hangi ifademle bu karışıklığı yaptığımı anlamadım. Tek söylediğim söz, bu gün aşura... Kerbela hadisesi aşura günü oldu, bu kadar... Saygılarla Sayin Ay espri bir yana,yazinizin icerigi belki düsündügünüzü yansitiyor ama ben acik söyleyeyim tekrar tekrar okudugum halde Kerbela faciasinin ASURA günü islendigi tarzinde bir cümle bulamadim.Zaten bu nedenlede hatirlatma yaptim ki yanlis anlasilma olmasin diye...Amacim sizi bu anlamda elestirmek degildir. saygilarla Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Sayın politika, İyi de karşıtırdığım ne ki? "Aşura"nın kendisi (yapılış şekli itibariyle) zaten karışık değil mi? Şaka bir yana ben hangi ifademle bu karışıklığı yaptığımı anlamadım. Tek söylediğim söz, bu gün aşura... Kerbela hadisesi aşura günü oldu, bu kadar... Saygılarla Bir sorum olacak Aşura yermisiniz yemezmisiniz en azindan Tadtinizmi ? Alıntı
Φ Ahmet AY Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Bir sorum olacak Aşura yermisiniz yemezmisiniz en azindan Tadtinizmi ? Tadına doyamayacak kadar yedim. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Tadına doyamayacak kadar yedim. Afiyet olsun. Tanrimizin nimetlerinin bir cogunu bir arada anca bu kadar güzel Tadlandirabilirsin Aşura güzel gercekten güzel.. Birde güzel yapan bir Ailenin elinden gelirse seneye tekrar o Aileyi hatirlama ani gelir.. Bu sene iki Aileden geldi sagolsun. Alıntı
Φ Ahmet AY Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Sayin Ay espri bir yana,yazinizin icerigi belki düsündügünüzü yansitiyor ama ben acik söyleyeyim tekrar tekrar okudugum halde Kerbela faciasinin ASURA günü islendigi tarzinde bir cümle bulamadim.Zaten bu nedenlede hatirlatma yaptim ki yanlis anlasilma olmasin diye...Amacim sizi bu anlamda elestirmek degildir. saygilarla "Bugün AŞURA, Bugün insanlık onur ve haysiyetinin zirve günü, Bugün insan olmaktan gurur duyulacak gün, Bugün insanımsıların fırsat bulduklarında ne kadar alçak, ne kadar barbar ve ne kadar cani olabileceklerinin açıkça anlaşıldığı gün. Bugün insanlık ailesinin esenliğine kastedenlerin gerçek yüzlerinin din maskesinden/kisvesinden sıyrılarak ortalığa döküldüğü gün, Bugün gurur ve utanç günü. Ciddi bir çelişki; Hem gurur ve hem de utanç… Evet, Nerede durduğunuza ve nereden baktığınıza bağlı olarak değişir durum; Huseyn’in “insanlık ailesinin esenliği için gerektiğinde candan geçilmeli” şiarını kendi canı üzerinden ispatladığı gündür AŞURA. Kendisi için en sevgili ve en değerli olan ailesinin hayatları üzerinden insanlık ailesine verdiği sözü tuttuğu gündür AŞURA." Pasajı sanırım konuya açıklık kazandıracaktır. Kaldı ki eleştirmek daim sizin/bizim hakkımızdır. Lütfen özellikle beni ve yazılarımı eleştirmekten imtina etmeyiniz. Elbette ki insafla, her zaman ki gibi... saygılarla. Alıntı
Φ Ahmet AY Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Afiyet olsun. Tanrimizin nimetlerinin bir cogunu bir arada anca bu kadar güzel Tadlandirabilirsin Aşura güzel gercekten güzel.. Birde güzel yapan bir Ailenin elinden gelirse seneye tekrar o Aileyi hatirlama ani gelir.. Bu sene iki Aileden geldi sagolsun. Çok lezzetli... Sizlere de afiyet olsun. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 AŞURA’NIN ANLAMI Bazı tarihçilere göre, Nuh’un gemisinin karaya oturduğu gün Muharrem ayının onuncu günüdür. O yokluk ve açlık günlerinde Nuh’un gemisinde, bu onuncu günde gemide kaynatılan yemeğin adı “aşure’dir. Bazı ritüellere göre, Muharrem’in onuncu gününde "aşure" pişirilerek kutlamalar yapılması bu nedenledir. "Aşura" ise kelime olarak “onuncu” demektir. Yani Muharrem ayının 10. günü. Muharrem ayının 10. günü, İmam Hüseyin ve yaverlerinin Kerbela denilen sahrada şehit edildiği gündür. Yani “Aşura töreni” bir kutlama değil yastır. “Aşura töreni” ile “Aşure günü” birbirinden farklı şeylerdir. Aşura’nın "Aşure" adlı yemekle (tatlı) hiçbir alakası yoktur. Caferilere göre; Muharrem ayında yas tuttukları için "Aşure" sevinç ve kutlama olarak Aşura gününde pişirilirse büyük bir yanlış ve Peygamber ile Ehlibeyt’inin hüzün gününde sevinmek anlamına geleceği için bir vebaldir. Bu nedenle Caferiler "aşure değil helva kavurur." Alıntı
Φ Ahmet AY Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 AŞURA’NIN ANLAMI Bazı tarihçilere göre, Nuh’un gemisinin karaya oturduğu gün Muharrem ayının onuncu günüdür. O yokluk ve açlık günlerinde Nuh’un gemisinde, bu onuncu günde gemide kaynatılan yemeğin adı “aşure’dir. Bazı ritüellere göre, Muharrem’in onuncu gününde "aşure" yapılması bu nedenledir. "Aşura" ise kelime olarak “onuncu” demektir. Yani Muharrem ayının 10. günü. Muharrem ayının 10. günü, İmam Hüseyin ve yaverlerinin Kerbela denilen sahrada şehit edildiği gündür. Yani “Aşura töreni” bir kutlama değil yastır. “Aşura töreni” ile “Aşure günü” birbirinden farklı şeylerdir. Aşura’nın Aşure adlı yemekle (tatlı) hiçbir alakası yoktur. Caferilere göre; Muharrem ayında yas tuttukları için "Aşure" sevinç ve kutlama olarak Aşura gününde pişirilirse büyük bir yanlış ve Peygamber ile Ehlibeyt’inin hüzün gününde sevinmek anlamına geleceği için bir vebaldir. Bu nedenle Caferiler "aşure değil helva kavurur." Tamamen doğru, katılıyorum size. Ancak anane ile birleşen Kerbela faciası işi bu reddeye getirdi. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2010 Tamamen doğru, katılıyorum size. Ancak anane ile birleşen Kerbela faciası işi bu reddeye getirdi. Toplumsal anlayışlar, zaman içinde değişime uğrayarak "anane" olarak yerleşen ritüeller, "Kavramlar ve tarihsel bilgiler" kaynağından saparak yerleşik davranışa dönüştüğünde bu tür farklılaşmalar ortaya çıkabiliyor. Gerçekler ve tarihsel olaylar yerli yerine oturduğunda ortaya çıkan bu farklılaşmaların değişmesi kuvvetle muhtemel. Sizinde belirttiğiniz gibi o dönemden; Bir tarafta "Aşura günü" tutulan yas, bir tarafta da "Aşure günü" ile yapılan kutlamalar bu güne kadar gelmiş olabilir... Ancak; Günümüzde de olduğu gibi insanlığın yaşadığı karabasanların unutturulması için ne tür yaklaşımlarla gücü elinde tutanlar tarafından saptırıldığını, yerine farklı anlayışların getirilmeye çalışıldığını hepimiz biliyoruz. "1 Mayıs İşçi bayramı" yerine "1 Mayıs Bahar bayramı" gibi... Kerbelada yaşanan insanlık tarihinin utanç dolu sayfalarından birinin üstü örtülmesi için... Tarhin o dönemlerinde "Bazı tarihçilere göre... " diye giden o satırdaki O tarihsel bilgiler, o dönemin hakim güçlerinin maniplasyonuyla "kerbela olayının bir ölçüde unutturulması, üstünün örtülebilmesi için" muharrem ayının onuncu gününe, "Aşura" gününe denk getirilmiş ve "Aşure günü" kutlamaları oluşturulmuş olmasın SAKIN.! Eğer bu konuda not düşüldüyse tarihe bir gün gerçekler tarihçiler tarafından açığa çıkarılacaktır elbet... Saygı ve sevgilerimle... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2010 Bende bu nedenle bu iki kavramin birbirine karistirilmadan incelenmesini önerdim.Kerbela ile Asura'nin birbiriyle hicbir iliskisinin olmadiginin dolayisiyla Asura'nin Kerbeladan bagimsiz olarak ve de Asura'ya denk gelmis olan Kerbela'nin tam olarak incelenmesi en dogrusudur. saygilarla Alıntı
Φ Ahmet AY Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2010 Bende bu nedenle bu iki kavramin birbirine karistirilmadan incelenmesini önerdim.Kerbela ile Asura'nin birbiriyle hicbir iliskisinin olmadiginin dolayisiyla Asura'nin Kerbeladan bagimsiz olarak ve de Asura'ya denk gelmis olan Kerbela'nin tam olarak incelenmesi en dogrusudur. saygilarla Çok yerinde bir tespit. Kerbela vak'ası aşura gününe denk geldiği için bütünleşmiş/içiçelik söz konusudur. Birlikte anılmasının diğer bir yönü de sayı olarak aşuranın 10. (on) (gün) anlamına gelişidir saygılarla Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2010 Aşura gününe sırf iki olay denk getirilse anlayacağım... Nuh'un karaya çıkması, İbrahim'in İsmail'i kurban etmek için koyun gibi bağlayıp yatırması ve "onu değil bunu kes" diye koçun getirilmesi, Hacer'in ayağını vurup zemzem suyunu yerden çıkarması, Musa'nuın denizi yarıp İsrailoğullarını Arabistan'a geçirmesi... Daha sayamayacağım bir sürü olayın aşuraya denk geldiği iddia ediliyor. Bunlar içinde Adem ile Havva'nın cennetten kovulup yeryüzüne inmesi bile var... Her zaman söylerim, dogmalar çok üretkendir... Alıntı
Φ Ahmet AY Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2010 Aşura gününe sırf iki olay denk getirilse anlayacağım... Nuh'un karaya çıkması, İbrahim'in İsmail'i kurban etmek için koyun gibi bağlayıp yatırması ve "onu değil bunu kes" diye koçun getirilmesi, Hacer'in ayağını vurup zemzem suyunu yerden çıkarması, Musa'nuın denizi yarıp İsrailoğullarını Arabistan'a geçirmesi... Daha sayamayacağım bir sürü olayın aşuraya denk geldiği iddia ediliyor. Bunlar içinde Adem ile Havva'nın cennetten kovulup yeryüzüne inmesi bile var... Her zaman söylerim, dogmalar çok üretkendir... Çok haklısınız, söylenceler böyle. Daha sonra kimi "dini" eserlere de geçen bu söylencelerin doğruluğuna inanmayan bir müslüman olarak din ile "dini" olan ayrı tutulmalıdır. Kur'an en son din kitabı olduğu halde söz konusu tarih il ilgili hiç bir değinide bulunmuyor. Dogmaların üretkenliği gerçekten de dini geçer boyuttadır. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.