Gönderi tarihi: 7 Eylül , 2010 14 yıl Başbakan Kürt açılımını başlattığında yaptığı konuşmada halkı oluşturan etniklerden birinin adının tüm halka verilemeyeceğini, dolayısıyla halka “Türk halkı” demenin diğer etnikleri rencide ettiğini savunmuştu. Başbakana göre bu ırkçılıktı ve Kürtlerin de “biz Türk değil, Kürdüz” demelerine yol açıyor, terör bu yüzden oluyordu. Türk adlandırmasının ırkçılık olmadığını, kimsenin ne kafatasının ölçüldüğünü, ne kan grubu haritasının çıkarıldığını, ne de genetik analizinin yapıldığını, adlandırmanın tarihsel sürece bir atama olduğunu… Türklerin tüm bilinen tarih boyunca dünyanın geri kalanı ve özellikle batı ile olan ilişkilerinin dünya tarihini geri döndürülemez biçimde değiştirdiğini, yani tarih yapıp yazdıklarını… Bu tarihe bir atamanın fazla görülemeyeceğini, ulus bilincinin başka türlü oluşamayacağını uzun uzadıya açıkladık. Bir de merak ettiğimiz şuydu: Bu halka Türk denilmeyip ne denilsin? Buna açılımın ne mimarları, ne diğerleri bir yanıt getirmediler. “Anayasal vatandaşlık” dediler. Tabii bu çok komikti. Komiğin ötesinde fecaatti. Bu bir tanımlamadır, isim değildir. Maçlarda “Avrupa Avrupa duy sesimizi, bu gelen anayasal vatandaşların ayak sesleri!” diye tezahürat yapamazdık. Kürsülere çıkıp “ey aziz anayasal vatandaşlık halkım!” diye hitap edemez ve “Anayasal vatandaşım, doğruyum, çalışkanım” diyemezdik. Üstelik Fransız da anayasal vatandaştı, İtalyan da… Hangi anayasanın anayasal vatandaşı olduğumuzu nasıl ayırt edip açıklayacaktık? Yabancı bir ülkenin gümrüğünde ulusal aidiyetimizi tanıtırken “ben bir anayasal vatandaşım!” dediğimizde memur yüzümüze bön bön bakmayacak mıydı? Epey bir bocalamadan sonra -ki açılımın içeriğinin ne olduğu halen derin uzay devletinin en uzak galaksisinin, meçhul bir gezegeninin en derin kozmik odasında yatan bir sırdır- bir öneri ordan burdan seslendirilmeye başlandı ve nihayet siyasi bir ağızdan resmen önerildi: “Türkiyeli!” Yani artık: Maçlarda “Avrupa Avrupa duy sesimizi, bu gelen Türkiyelilerin ayak sesleri!” diye tezahürat yapacağız! Kürsülere çıkıp “ey aziz Türkiyeliler halkım!” diye hitap edecek ve “Türkiyeliyim, doğruyum, çalışkanım” diyeceğiz. Bu safsatayı açılım mütahitleri dile getirmeye artık yüzleri tutmadı da, anlaşılan diğer kanada havale etmişler. Yani bunun neresine gülelim? Sağ kulağımızı sol elimizle, ensemizden dolaştırıp niye göstereceğimiz bir yana… Sen ülkeye Fransızlar kurduğu için Fransa, İtalyanlar kurduğu için İtalya, Ruslar kurduğu için Rusya de, sonra dön, halklarına Fransalı, İtalyalı, Rusyalı de! Böyle bir saçma mantık var mı yahu? Hayır niye Türkiye o zaman? Etniğin adını tüm halka vermekten kaçındın, ama tüm ülkeye vermekten kaçınmadın. Ne anladık bu işten? Niye Türk-iye? Hani bir etniğin bir ayrıcalığı olmazdı? Niye etniğin biri adını ülkeye veriyor? Yine bir etnik ayrıcalıklı oldu? Kimseye “İzmirliyim” “Mardinliyim” dedi diye “vay seni bölücü, niye ayrımcılık yapıyorsun?” deniliyor mu? Etnik aidiyet bundan farklı değil. Daha istersen Egeliyim de, Doğuluyum de, daha da istersen Kürdüm de de, Lazım da de, Çerkezim de de, de oğlu de. Kim önüne geçiyor? Dilini konuş, folklorunu yap, şarkını söyle, kültürünü tanıt, hiç engel olan yok! Kültür mozayiğimizle gurur bile duyarız, hiç gocunmaz, renkli coğrafyamızla iftihar ederiz. Bir Anadolu Ateşi çıkıp her yöreden dansları harmanladığı, horonu, halayı sentezlediği zaman ne kadar güzel ve gurur verici bir tablo ortaya çıkıyor. Düğünlerde bir kolbastı sekilip bir de halay çekildiği zaman ne kadar hoş bir manzara ortaya çıkıyor. Ben hiç “biz kolbastı oynarız, halay çekmeyiz” diyen birini duymadım, görmedim! Aynı kişiler kolbastıyı da, halayı da seker! Hiçbir şey diyen de çıkmaz. Lazca da Kürtçe de türkü söylenir, bir tane kapatın şunu diyen çıkmaz! Dilin altındaki bakla başka. Türkiyeliyi yutturduktan sonra bu nağmeye başlayacaklar. Açılımın ikinci perdesi açılacak. Tavizin biri koptu. Sıra ikincide ve asıl olan, kozmik odada kırk bohçaya sarılıp sarımsaklanıp saklananda! Dönemin başbakanı artık kim olacaksa, ne zamana olacaksa bu, ikinci ihaleyi alıp tekrar bir açılım konuşması yapacak: Halkı oluşturan etniklerden birinin adının ülkeye verilemeyeceğini, dolayısıyla ülkeye “Türkiye” demenin diğer etnikleri rencide ettiğini savunacak. Başbakana göre bu ırkçılık olacak ve Kürtlerin de “biz Türkiyeli değil, Kürdiyeliyiz” demeleri haklı bir talep olacak, terör bu yüzden bir türlü bitmiyor olacak! Ne âla memleket ama değil mi? Bakınız, bu Türk dediğimiz insanlar dünyayı biçimlendirmiş dünyayı! Sadece Anadolu’yu filan değil. Dünyayı avucuna almış. En son da şu Türkiye olmuş. Etnik kökeni ne olursa olsun bu ülkede yaşayanlara Türk ataması yapmak, kesinlikle gocunulacak bir şey değildir. Bu, Osmanlı ve Selçuklu adı verilen halkın “ne münasebet, Osman bey, Selçuk bey hepimizin analarımızla mı tanışıyordu?” demesi kadar bir ilkelliktir. Bugün kişi atamalarından çıkılmış, tarih atamasına geçilmiş sadece, olay bu! Bu Anadolu’yu Orklar gelip Bizans’tan alıp vatan yapsaydı da Orkiye deseydik, ne lazım gelirdi? Ülkeleri ülke, halkları halk yapan tarihtir, o tarihe bir atama yapılarak adlandırma yapılır, budur, bu kadar yani! Ha ama, demokratik hakların geliştirilmesi, geri kalmışlığın giderilmesi, toprak ağalığının yıkılması, eğitim, sosyal devlet… Hepsi gerekli, hepsi bir an önce olmalı. Etnik söz konusu olmaksızın... Doğuda nüfusa kaydolmamış, kaçıncı çocuğu olduğunu babasının da bilmediği, kapkaççı mı oldu, dağa mı çıktı, ne oldu bilinmeyen insanlar var. Böyle bir şey tabii ki olamaz, bu ülkenin bir ayıbıdır, sosyal devlet mutlaka gerçekleştirilecek. Bu en önemli önceliğimiz olmalı, yemeyip içmeyip bu işe bakmalıyız, o kesin! Bunu yapamazsak olacak hiçbir şeyden sızlanamayız. Su akar, yolunu bulur. Su akıyor, sen bakıyorsan hiç ağzını açma hakkın yoktur, kadere boyun eğen yok olur gider, arkasından bir tane ağlayanı da olmaz. Kimse kusura bakmasın, lafla ne bir iş olur, ne bayrak dikmeyle milliyetçi olunur. Bayrak dediğin boyalı bir kumaştır. Yırtılır da, çürür de, dökülür de. İş lazım, iş! Sanki “verelim kurtulalım”cı yok mu? Var. Bunlar daha beter bölücü, hazırcı, vesayetçi, “devlet baba”, “devlet kapısı ikbal kapısı” zihniyetli kişilerdir. Bunlar “daha olmazsa yabancı manda gelsin, bölerse de bölsün, yolumuzu köprümüzü nasılsa yapar, ölmeyecek lokmamızı verir, namazımıza niyazımıza, bacılarımızın giyimine kuşamına karışmasın, varsın gavur olsun” zihniyetli insanlardır. Bunlar her zaman, her yerde, her etnikte var olan tiplerdir.
Gönderi tarihi: 7 Eylül , 2010 14 yıl [font=" Hayır niye Türkiye o zaman? Etniğin adını tüm halka vermekten kaçındın, ama tüm ülkeye vermekten kaçınmadın. Ne anladık bu işten? Niye Türk-iye? Hani bir etniğin bir ayrıcalığı olmazdı? Niye etniğin biri adını ülkeye veriyor? Yine bir etnik ayrıcalıklı oldu? Hakikaten niye TÜRK iyeli, bu kabul ediliyor da TÜRK Milleti kabul edilmiyor. Yahu devşirme atletler yarış kazandığı zaman o açılımcı kanallar bangır bangır TÜRK atlet naraları atıyorlar. Mesut Özil başarılı olduğu zaman gururla TÜRK Futbolcu deniyor. saygılar...
Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2010 14 yıl Bir Alman,"BEN ALMAN'IM"der,"ALMANYALIYIM"demez.Bir Amerika'li "Ben Amerikaliyim demez Amerikan'im"der.Bu ALMANYALI'yim,AMerikaliyim uydurmalari ne Almanlarindir ne de Amerikalilarn. Türkiye'liyim kavrami uydurmdir.Bilimsel hicbir yani yoktur,kabul edilecek hicbir nedeni yoktur. Erdogan,iktidarda kalarak kendisine verilmis olan misyon geregi ona verilmis olan direktifi yerine getirme amacindadir.Bu nedenle demokrasiyi tramvaya benzetmis ve duraga gelince ineriz diyebilmistir. saygilarla
Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2010 14 yıl bu devlet ve diğer devletler temelde ırkçılık üzerine kuruludur bunu derin dünya devleti istemektedir.
Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2010 14 yıl AKP BDP ile ortak olarak ihale aldığını Habur'da gizlemedi, Eruh sözümona festivali düzenlenip PKK nın askerlerimizi ilk şehit edişi eğlencelerle kutlanırken gizlemedi, zaten o şehitler birer "kelle"ydi. Halktan evet oyu alması gerektiği zaman gizleme gereği duyuyor. Şimdi birbirlerine sözde kem bakıyorlar. Referandum sürecinde İmralı ile anlaşıp ateşkes yaptırarak evet oylarını artırmaya çalışma keza... Bunlar apaçık göstergelerdir. Evet çıktığı anda açılımın 1. ayağı olan özerklik çalışmalarına hız verilecek, 2. ayak olan yukarıda açıkladığım gibi "niye Türkiye? Ayrımcılık oluyor. Kürdistan da olmalı" ayağına ise genel seçimleri de kazanırsa geçilecektir. Her şey adım adım, Washington ve Brüksel'de planlandığı şekilde...
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.