Φ BİRDÜNYAUMUT Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2006 Bundan 8, bilemediniz 10 sene önce bir lisede ya da ortaokulda iki öğrenci kavga etse birbirlerini yaralasa Türkiye ayağa kalkardı. Okul önlerinde, çevresinde gençlere tek tek sigara satanlara kıyasıya karşı çıkan, emniyet güçlerini uyaran, gereğinde kendini ortaya atarak kavga eden büyüklerimiz vardı. Eğitimi sabah sekiz akşam üstü onbeş saatleri ile sınırlı görmeyen ve liseyi bitirinceye kadar ana babalarımızla birlikte bizleri kollayan, bizleri kardeşi, evladı, bacısı gibi gören öğretmenlerimiz vardı. Öğrenci olmanın gerektirdiği sorumluluk, davranış ve etik kurallarını okuldanönce ailede, sokakta, sosyal çevrede öğrenen çocuklarımız vardı.Onları bu yaşam biçimini öğrenmeye ve yaşamaya zorlayan, bir nevi sözlü anayasa gibi dayatan bir toplumumuz vardı. Okula giden çocuğun en ufak bir olumsuzluk teşebbüsü; “Bir de öğrenci olacaksın, öğrenci böyle mi davranır?” türü sözlerle bertaraf edilir, çocuk öğrenci olmayı, “ÖRNEK İNSAN OLMAKLA” bağdaştırarak gelişimini tamamlardı.Televizyon da hayatımıza bu günkü kadar damgasını vurmamıştı. Basınımız aynı değerler bütününü kucaklama ve çocuklarımızın geleceğini şekillendirici haber ve yazılara öncelik verme eğiliminde idi. Bu gün, her gün gazetelerde, televizyonlarda çocuklarımızın çeteler kurduklarını, birbirlerini kıyasıya dövdüklerini, haraç topladıklarını, bıçakladıklarını, öldürdüklerini okuyoruz. Silah taşıyan gençleri duyuyoruz. Bırakın sigarayı, esrar, eroin, uçucu madde bağımlısı öğrencilerin yaş ortalamasının 9 lara kadar düştüğüne tanık oluyoruz. Bu bir patlama noktasıdır.Gençliğin feryadıdır! her şeyi bir kenara bırakıp top yekün harekete geçmemizi gerektiren acil durum çağrısıdır. Son günlerdeki olayların ardından herkes suçlu aramaya, sebep devşirmeye başladı. Herkes iyi bilmelidir ki bu işin suçlusu hepimiziz. Bu işe yol açan sebep’ de toplumsal duyarsızlığımız, vefasızlığımız ve bencilliğimizdir. Resmi ya da sivil bütün unsurlarıyla… Eğer bizler çok değil 10 yıl önceki duyarlılığımızı muhafaza edebilseydik, çocuklarımızı ve gençlerimizi duygusuz, ruhsuz, ayrıntılarla dolu, müfredatı ezberleme esasına dayalı bir eğitim sistemine mahkum etmeseydik, az da olsa çocuklarımızı, öğrenci olmakla “ÖRNEK İNSAN OLMAK” çizgisinde sabit kılabilseydik bu gün suçlu ve sebep arama makamında olmayacaktık. Bu sebeple toplum olarak, suçlu ve sebep arama yerine; “Ne Yapabiliriz?” sorusuna cevap aramalıyız diye düşünüyorum. Aydınıyla, düşünürüyle, ilim çevreleriyle bir çok ülkeye nazaran hatırı sayılır bir kültür seviyesine sahip oluşumuzun avantajını kullanarak topyekun bir eğitim, kültür ve sevgi seferberliği başlatmak ve meseleyi kökünden halletmek için geç kalmış sayılmayız. Değerli Dostlar. Son günlerde ülke gündemini sürekli meşgul eden bu en hassas sorunun çözümüne yönelik olarak birkaç gününüzü almak suretiyle bu konuyu bölümler halinde değerlendirmelerinize sunmak istiyorum. Bu vesile ile şimdiden kıymetli vakitlerinizden çalmak zorunda kaldığım için affınıza sığınıyorum. Çözüm noktasında çok duyarlı, sistemli, planlı ve kalıcı uygulamalar başlatılmalıdır. Öteden beri uygulanagelmiş yöntemlerin irdelenmesi, masaya yatırılması ve yeni çözüm arayışlarına girişilmesi gerekmektedir. Bu durumu örneklendirecek olursak; - Okul Önlerinde Güvenlik Güçlerinin Tedbir Alması. Görünüşte caydırıcı bir unsur gibi görülmekle birlikte, iç bünyedeki şiddet unsurunun okul dışına, ara sokaklara kaymasına yol açar.Güvenlik güçlerinin, okul idareleri, psikolojik danışman öğretmenler, muhtarlar, sivil toplum kuruluşları, aileler ve gönüllü vatandaşlar ile birlikte birebir tespit yaparak her okul çevresinde veri tabanı oluşturmaları, öğrencilerle birebir irtibat kurmaları, olayların ardındaki kişi ve topluluklara ulaşıp onların öğrencilerle irtibatını kesmek için çaba sarfetmeleri kalıcı çözüm için bir başlangıç teşkil edecektir. - Öğrencilere Konferanslar, Seminerler Verilmesi, Filmler İzletilmesi. Bu tür konferanslar ve seminerler bu güne kadar, hatalı uygulamalar sonucu ya sıkıcı ve bir an önce bitmesi beklenen uzun sunumlar ya da izletilen yayınlarla farkında olmadan bilinç altında çocukları özendirici etkiye sebep olan materyallere dönüşmüştür. Geçici olarak olumlu gözükse de pratikte öğrenciye kazandıracakları oldukça sınırlıdır. Konferans ve seminerlerin, öğretmenlerin ve ilgili kişilerin gözetiminde öğrenciler tarafından hazırlanması, kendi sorunlarına çözümler üretme, sosyal hayata etkin olarak katılma açısından daha olumlu sonular alınmasını sağlayacaktır. Ayrıca çocukların kendi yaşıtlarının girişimleri ile güdülenmesi ve bir nevi rekabet halinde olumsuzdan olumluya doğru bir iletişim başlamasına vesile olacaktır. - Ailelere Konferanslar Verilmesi, Eğitim Programları Düzenlenmesi. Bir önceki maddedeki gibi, ailelerin %60’ ının yoğun iş ve gücünü bahane ederek öngörülen etkinliklere katılmaması, katılanlarında ilgisiz kalması sonucunu doğuracaktır. Bu süreçte ailelerin birebir evlerinde, işyerlerinde ziyaret edilmesi, çocukların eğitim, rehabilite ve yetişmesinde görev ve sorumluluk yüklenmesi çok daha verimli sonuçlar doğuracaktır. Çocukların ve gençlerin kendi derneklerini kurması, kurumlar nezdinde sorunlarına çözüm aramalarının sağlanması, özgüvenlerinin arttırılması, enerjilerinin yasal yollarla harcama eğilimlerinin gelişmesine katkı sağlayacaktır. - Basın ve Yayın Organlarında Eğitime Yönelik Yayınlar Yapılması ve Kötü Alışkanlıklar, Zararlı Eğilimler Hakkında Bilgilendirme Yapılması. Çocukların ve gençlerin eğitimi, rehabilitesi, kötü alışkanlıklara ve eğilimlerine karşı tedbir alınması noktasında; yapılan etkinliğin teşhirinden çok içeriğin yansıtılması basın mensuplarının vicdanında kural haline gelmelidir. Bu suretle bir takım istismarların önüne geçilmesi de sağlanmış olacaktır. Belki geçici bir süre günü birlik flaş haberlerin, eğitim, rehabilite ve tedbirler noktasında önü kesilmiş olacaktır.Ama bu kadarcık bir fedakarlık, toplum vicdanına geleceğimizin aynası, temeli olan çocuklarımızın ve gençlerimizle ilgili kalıcı çözümlerin yerleşmesine vesile olacaktır. Örneğin bir okulda düzenlenen konferansın yayınlanması ve boy boy resimlerin çekilmesi kamu oyunda ne ifade eder? Zihinlerde ne kadar yer kaplar? Sıradan bir düğün ya da törenin uyandırdığı ilgiden ne farkı vardır? Ancak bir çocuğun hayatının kurtarılması için yapılan planlamalar ve rehabilite süreci, bütün katkı sahibi kişi ve kurumlarla birlikte yazılı ve görsel iletişim organlarında mercek altına alınsa ve uzmanlarca incelenip defaatle geri bildirimlere dönüştürülse ve bu şekilde kamuoyuna sunulsa; halkımızın sadece bu çalışmadan alacağı ders yıllar boyu unutulmaz. - Üniversite Çevrelerinin Sorunun Çözümüne İlişkin Tezler Hazırlamaları, Lise ve Ortaokullarda Ders Kitaplarına Konu ile İlgili Dersler Konması. Sorunun çözümünde bir nebze katkı sağlasa da bu girişime ek olarak, üniversite öğrencilerinin; gönüllülük esası, dönem ödevi, tez ödevi gibi vesilelerle sosyal sorunlara ve çözüm arayışlarına yönlendirilmeleri, üniversiteler arası iletişimin maksimum düzeye çıkarılması, gerek öğretim üyesi, gerekse öğrencilerin platformlar oluşturmaları kalıcı çözümler için hayati önem taşımaktadır. Tarafımızca Türkiye Eğitim ve Sevgi Seferberliği Projesinde “Her Üniversite Öğrencisine Bir Çocuk” projesinde öngörüldüğü gibi gençlik etkin bir şekilde araştırmaya yönlendirilmelidir. Sonuç Olarak; Kişisel benliklerimizden başlayarak, kurumsal benliklerimize kadar sorunun çözümü uğruna bir takım fedakarlıklarda bulunmadıkça ilerleme kaydedemeyiz.Sadece çözüme odaklanarak; yardan, anadan, serden geçmek ilk sınavımız olmalıdır. Daha hayatının ilkbaharında toprağa düşen körpecik fidanların damarlarından akacak ilk damla yüreklerimizi delip geçmedikçe hepimiz koskoca birer yalancıyız! Yine; yarınlara aday, geleceğe yürümekte olan küçücük ellere vurulan kelepçenin soğuk demirini kendi bileklerimizde hissetmedikçe hepimiz koskoca birer sahtekarız! Ve en can alıcı nokta; bu milletin bir ferdi olarak,karanlık sokaklarda kaybolan her çocuğu kendi çocuğumuzmuş gibi hayal edip; “Evladına, ailesine kendini siper etmeyen ata, baba nağmerttir” düsturuyla dertlenmediğimiz müddetçe hepimiz suçluyuz! Vatan tüm fertleriyle ana, bacı, kardeş olmuş insanların oluşturduğu devasa bir ailedir.Aile olmanın gereği bir vücudun organları gibi dertlere, acılara ortak olmak ve hep birlikte problemin çözümüne katkıda bulunmaktır. Bizler de babayız, anayız; bizlerin de vatanı, evladı, kardeşi, bacısı bu ülkedir! Her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış TÜRKİYEDİR. Sevgilerimle… Tolga Tigin Şengür Alıntı
Φ sayman22 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2006 teşekkürler, çok güzel bi yazı... Alıntı
Φ BİRDÜNYAUMUT Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2006 HEDEF KİTLELERİMİZ VE ÖZELLİKLERİ Sosyal hayat bir bütündür. Çocuklar hakkında kitlesel çözüm arayışları bu bütünlüğü bozmaya yönelik çabalar olduğundan çalışmaları kısır döngüye sokar. Çocukların sosyal ihtiyaçları vardır. Çevrelerinde tanınmak, sevilmek, önemsenmek isterler. Fiziki ihtiyaçları vardır, en güzeli giymek, en güzeli yemek ve en güzel yerlerde yaşamak isterler. Hayalleri vardır, özlemleri vardır, hedefleri vardır. Yani her insan gibi! Onları rehabilite ederken bu özelliklerini göz ardı etmemeliyiz ve asla bir anda düzelmelerini beklememeliyiz. Bu mesele zamana karşı yarışan zorlu bir süreçtir. Sabır, sevgi ve kararlılık bu süreci olumsuzdan olumluya doğru iletecektir.Çocuklar ve gençler bir etkileşim içindedirler. Bu etkileşimi olumlu ya da olumsuz yöne çevirmek mümkündür. Problem; “Sokak Çocuğu” olgusuna dönüşünceye kadar süregelen bu etkileşimin içinde aile, toplum, devlet üçlüsü önemli bir rol oynar. Her çocuğun bir ailesi vardır. Çeşitli problemler, sosyal ya da maddi sebepler ailelerin parçalanmasına, ya da çocuğun evden kaçmayı ve sokak yaşamını seçmeyi kurtuluş olarak görmesine yol açan en büyük faktörlerdir. - Sosyal hayat bir bütündür.Ayrılamaz. - Sokak Çocuğu sınıflandırması, çocuklara kitle gözü ile bakılması, kitlesel çözümler aranması sosyal hayatı ayrıştırmaya yönelik bir girişimdir. - İnsan da sosyal hayatı içinde toplamış bir bütündür.Bir yönüyle yaklaşmak her zaman yanlıştır. - Her çocuğun bir aileye ya da aile yerini tutacak en az bir insana ihtiyacı vardır. - Her çocuğun yeme, içme, giyinme ve barınma ihtiyaçlarının karşılanmasına ihtiyacı vardır. - Her çocuğun yaşıtları ile bir tutulmaya, kişilik kazandırılmaya, önemsenmeye ihtiyacı vardır. - Her çocuğun sevgi, ilgi, yönlendirme ile güven dolu bir ortamda geleceğe bakış açısının şekillendirilmesine ihtiyacı vardır. - Her çocuğun yeteneklerinin ortaya çıkarılmasına, sorumluluk verilmesine ve kendisine güvenilmesine ihtiyacı vardır. - Bütün bu ihtiyaçların karşılanarak çocuklara ve gençlere sokakların alternatifi sunulduğu zaman kesin ve kalıcı çözümden söz etmek mümkündür. Günümüzde çocuklar ve gençler: 1. Sokakta Yaşayan, suç işleyen, madde bağımlılığı olan 2. Sokakta çalıştırılan, dilendirilen, aileleri ve akrabaları tarafından istismar edilen 3. Sık sık evden, okuldan, ait olduğu kurumdan kaçmayı alışkanlık haline getiren 4. Okula giden ve suç işleyen 5. Aile ve okul çevrelerinde risk grubunu teşkil eden 6. Hiç suç işlememiş ancak suç işlemeye meyilli 7. Sosyal ve ekonomik yönden tahsilini devam ettirebilmeyi imkânsız kılacak ölçüde yetersiz olan 8. Orta halli fakat herhangi bir sosyal aktivite imkânı bulamayan 9. Maddi durum haricinde ailesine karşı vahim derecede itaatsizlik içinde bulunan ve arkadaş çevrelerinin etkisine kapılan 10. Maddi durumu yeterli, sosyal aktivite imkânı bulabilen çocuklar olmak üzere on grupta irdelenebilir. Sokak Çocuğu kavramını yukarıdaki gruplardan sadece birinci grup karşılamakta olup, tamamen medyatik ve zararlı bir kavramdır. Sokakta yaşayan çocuk uzaydan gelmemiştir. Bizim çocuğumuzdur. Vefasızlığımızın, merhametsizliğimizin, duyarsızlığımızın bir göstergesidir. O da bizim gibi yiyip içmekte, hayal kurmakta, ağlayıp gülmektedir. Bizim çocuğumuz sokağa çıktığında yeri gelip onunla temasa geçmekte, belki acıyıp cebindeki harçlığını paylaşmakta, belki arkadaşlık edip, onunla oynamaktadır. O halde ona sokak çocuğu deyip hor görmek sosyal iletişim açısından bir fayda sağlamaz, aksine zarar verir. Modern toplumda kitlesel arayışlar, duyarsızlıklar bu çocukların günden güne sayılarının artmasına ve tehlike oluşturacak gruplaşmalara sebebiyet vermiştir. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2006 Maddiyata düşkünlük;yeterlice alamama ya da tatmin olamama insanları daha nerelere sürükleyecek??? Maneviyatın içini boşalttılar;yerine yapay öğretiler,içi boş felsefeler koymak istediler;ama bu insanın doğasına aykırıydı... Bakalım daha neler göreceğiz... Alıntı
Φ BİRDÜNYAUMUT Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2006 Nerde Yanlış Yaptık?(3.Bölüm) EĞİTİM, REHABİLİTE, İSTİHDAM ANA PRENSİPLERİ 1) Acilen toplanılarak konu ile ilgili kanun, tüzük ve yönetmelikler taranmalı ve çocuklar yararına olan bütün maddelere işlerlik kazandırılmalıdır. 2) Belediyeler, Kamu kurum ve kuruluşları, Sivil Toplum Örgütleri yapabilecekleri her şeyi ortaya koymalıdır çözüme tüm toplumun katılımı sağlanmalıdır. 3) Yapılması öngörülen kurumlaşma ve çözüm yöntemlerini hızlandırmak için çalışmalar ilk önce fiilen uygulamaya konulmalıdır. Bir kuruluş kurulacaksa kuruluş için prosedür beklenmeden çocuklar için faaliyete geçilmelidir. Çünkü konu prosedür için çok geç kalmış bir konudur. 4) Başlatılan hareket tüm imkânlarla, basın, yayın ve internet aracılığı ile kamuoyuna duyurulmalı ve yayılması için çaba sarf edilmelidir. 5) İlk olarak sokakta yaşayan çocuklar acilen koruma altına alınmalıdır. Daha sonra sokakta çalıştırılan, istismar edilen çocuklar ele alınmalıdır. Yapılan bütün çalışma ve planlamalar aynı anda başlatılmalı ve eş zamanlı olarak yürütülmelidir. Yani sokakta yaşayan çocuklar, satıcı çocuklar, maddi durumu iyi olmayan çocuklar, okullarda risk grubunu teşkil eden çocuklar ve diğerleri aynı anda kendileri için başlatılan büyük hareketin farkına varmalıdır. Bu eş zamanlılık çocuklar arasındaki etkileşim çarkını bir anda tersine döndürecek bir güce sahiptir. Birbirini suça yönlendiren çocuklar bu kez suçtan kurtulmaya yönlendirecek, iç hesaplaşmaya gireceklerdir. 6) Resmi olsun, sivil olsun çocukların rehabilitesi, eğitimi, takibi için görev alacak tüm kesimlerin en mükemmel kriterlerde seçilmesi ve en mükemmel ölçülerde eğitime tabi tutulması şarttır. Çocuk Polisi Uygulaması, diğer kanun ve yönetmelikler artık ülkemizde klasik “Karakol Polisi” uygulamasının tam aksine adli işlemlerin yanında önleyici ve rehabiliteye yönelik çalışmaların ağırlıklı olarak işletilmesini ve hatta ön plana çıkmasını gerekli kılmaktadır. 7) Rehabilite edilmesi gereken bir çocuğun bir iki ayda, hatta bir iki yılda düzelmesi beklenmemelidir. Tüm ihtiyaçları karşılanmadan, sosyal hayatı takip ve eğitim altına alınmadan, çocuk iç ve dış dünyasında etkileşim ve hesaplaşma sürecine tabi tutulmadan çocuk hakkında ön yargılı davranışlardan kesinlikle kaçınılmalıdır. Son olarak çocuklara sağlanan imkânlar çocuğun rehabilite aşamasında asla ve asla yüzüne vurulmamalı, “Ben sana neler yaptım neler, sen hala suç işliyorsun!” şeklinde diyaloglara girilmemelidir. Unutulmamalıdır ki çocuk sokaklarda, arkadaş grubunda; bizlerden bulamadığı sevgi ve dayanışmayı bulmaktadır. Bu onun için trilyon değerindeki hazinelerden daha kıymetlidir. İnsanlığın değeri madde ile ölçülemez! Bizim yapılan yardımları yüzüne vurduğumuz ilk anda her şeyi bırakıp sokaklara dönmeğe hazırdır çocuk! Yapmamız gereken en önemli şey: Kendi çocuğumuza davranışımız nasılsa onlara da öyle davranmakla onları kazanabiliriz inancını kalbimize yerleştirmektir. Kendi çocuğumuzu yeri gelir azarlarız. Ama çocuğumuz o azarı neden yediğinin bilincindedir. Kendisini sevdiğimizi bilir. İşte bir çocuğu kazanmak ve eğitmek için sevginin gücünü kullanmak zorundayız. Bu sebeple önce içimizdeki kötü çocuğu eğitmeliyiz. İnsan sevgisiyle yoğurmalıyız. Bu duyguları bire bir yaşayabilmeliyiz. Kalp doğru olmadıktan sonra psikoloji profesörü olsak olumlu bir sonuç almamız mümkün değildir. 8) Sorun çok kapsamlı, tamamen bilimsel ve kalıcı yöntemlerle çözülmesi gereken bir sorundur. Bu noktada halkın duyarlılığının arttırılması ve eğitilmesi de şarttır. İstanbul’da kapkaç olayları ve cinayetler arttı diye Umut Çocukları Derneğine yapılan yardımlar bir anda kesilmiş. Büyük çalışmalar yapan dernek kapanma noktasına gelmiş. Bu nedir? Pire yüzünden yorgan yakmaktır. Çocuklar kötülük yaptı diye çocukları kötülükten kurtarmaya uğraşan bir müessesenin kapanmasını sağlamak düpedüz toplumsal bir intihardır. Yani hasta acısından azarladı diye tedaviyi kesen doktora benzer. Toplumumuza çocuklar için yapılan çalışmaların onları kötülükten men etmek amacını taşıdığını anlatmak ve kabullendirmek zorundayız. Kamu kurumlarında, hatta sosyal hizmete yönelik kuruluşlarda bile bir çocuk iki kere suç işleyip geldi mi o çocuğa haddini bildirme eğilimi vardır. Hemen yapılan yardımlar başa kakılır, çocuğa bir daha bu karakolun kapısından içeri adım atmayacaksın denir. Zaten çocuk o kurumdan içeri adım atmak, o dershanede okumak, o işte çalışmak istemiyor. Seve seve kabul ediyor sokaklara dönmeyi! Bu sebeple çok geniş kapsamlı olan bu olayı anlık ve gündelik çözüm yöntemleri ile geçiştirmek, basına malzeme yapmak vatana ihanet derecesinde bir hatadır. 9) Çözüm ancak meselenin tüm yönleri ile ele alınmasında ve topyekun bir hareketin başlatılmasında yatmaktadır. Türkiye’de yaşayan herkesin başını ellerinin arasına alıp ta düşünmesi gereken bir konudur. Onlar bizim geleceğimizdir. Geleceğimizi karanlık sokaklara terk etmek, açlığa, sevgisizliğe mahkûm etmek, yakın gelecekte çöküşümüze zemin hazırlamakla eşdeğerdir. SONUÇ : Sorun iki noktada düğümlenmektedir. Gruplaşan ve toplumun el birliği ile toplum dışına itilen çocuklara ait çarkı tersine çevirmek, alınacak tedbirlerle yeni katılımların önüne geçmek. Sokakta yaşayan çocukların sosyal hayatı tehdit eden bir negatif grup haline gelmesi toplumun ve devletin bilinçsiz, plansız ve duyarsız davranışları sonucu oluşmuştur. Bu çarkı ters yönde işletmek planlı, programlı, top yekun tüm imkânların aynı anda seferber edilerek harekete geçirilmesi ile mümkündür. Sokakta yaşayan, ailelerini kaybetmiş, bütün aile bağlarını koparmış çocuklar öncelikle ele alınarak; yetiştirme yurtları, koruyucu aileler, özel kuruluşlar bünyesinde eğitim altına alınmalı, aileleri araştırılmalıdır. Ara çözüm olarak gönüllü işyerleri yanında istihdam ve bu çocuklar için kurulacak iş merkezleri, rehabilite merkezleri aracılığı ile de sorun halledilebilir. Ama bu işlerin toplum ve devletin el birliği içinde halli şarttır. Bir ya da birkaç kurumun, vakfın, derneğin çalışmaları yetmemektedir. Sokakta çalıştırılan, dilendirilen, istismar edilen çocuklar için de yetiştirme yurtları, koruyucu aileler yanında çocuğun ailesinin maddi olarak desteklenmesi, çocuğun eğitiminin teminat altına alınması sorunun çözümüne önemli bir katkı sağlayacaktır. Öğrenci sıfatıyla suç işleyen, suça meyleden, sorunlu öğrenciler grubunu teşkil eden çocuklar da okul idaresi ve polis iş birliği ile eğitim ve rehabilite çalışmaları ile kolaylıkla iyiye, güzele doğru yönlendirilebilirler. Ekonomik yönden eğitimine devam edemeyecek durumdaki çocukların, yardım kampanyaları, gönüllü kurum ve kuruluşlar ve devlet desteği ile eğitimlerini tamamlamaları sağlanabilir. Toplumun modern hayatın olumsuz yönü olan bireyselleşme eğilimi, iç bünyedeki hazinelerin ortaya çıkarılması ile toplumsal bir seferberliğe, bir sevgi seline dönüştürülebilir. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.