Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2006 . Bu da kadın soykırımı Her yıl 1.5 ila 3 milyon kadın ve genç kız, dayak yediği veya ikinci sınıf muamelesi gördüğü için ölüyor... Dünyanın dört bir yanında kadınların maruz kaldığı şiddet ve kötü muamele, soykırımı andırıyor. Her gün 6 bin kız çocuğu bekâret kemeri takmak zorunda kalıyor. Yılda 1.5 ila 3 milyon kadın ve genç kız, onlara uygulanan zulüm nedeniyle ölüyor... Musevi bir erkek arkadaşıma, dünyanın dört bir tarafında kadınlara uygulanan şiddeti ''Holocaust'' (Yahudi Soykırımı) kavramıyla özdeşleştirip özdeşleştiremeyeceğimizi sorduğumda şaşkınlıktan dili tutulmuştu. Ona bu soruyu yöneltmemden kısa bir süre sonra, Cenevre'deki Silahlı Kuvvetlerin Demokratik Denetleme Merkezi'nin 2004 yılı mart ayı istatistikleri ulaştı eline. Ve bu verileri görünce, soruma ''evet'' yanıtını verdiğini söyledi. Demografik verilere bakıldığında, dünya üzerinde 113 ila 200 milyon kadın yitip gidiyor. Her yıl 1.5 ila 3 milyon kadın ve genç kız, onlara şiddet uygulandığı ya da ikinci sınıf insan muamelesi yapıldığı için ölüyor. Economist dergisi, Cenevre'deki merkezin verilerini geçen kasım ayında şöyle değerlendirdi: ''Her üç dört yıl içinde Hitler 'in Holocaust'ununkileri andıran kurbanların sayısı artıyor. Ve dünya bu tabloyu seyrediyor.'' Peki bu nasıl mümkün olabilir? İşte size birkaç neden: ___Erkek olarak doğmanın ''şans'' , kız olarak doğmanın ise Allah tarafından verilen bir ''ceza'' olduğu ülkelerde kız bebekler kürtajla yok ediliyor. ___Kızlar ve kadınlar ihmal edildikleri, ikinci sınıf insan muamelesi gördükleri için ölüyorlar. Çünkü yiyecek, ilaç gibi hayati şeyler önce erkek kardeşlerine, oğullarına, babalarına ya da kocalarına veriliyor. ___Kadının erkeğin malı olduğu ülkelerde kendi partnerini bulmaya çalışan genç kızlar, babaları veya erkek kardeşleri tarafından öldürülüyor. Sonrasında da bunun adına ''namus cinayeti'' diyorlar. Halbuki bunun namusla hiçbir ilgisi yok. Ayrıca bazı toplumlarda kocalarına yeterli para ödemediği için kocası tarafından öldürülen kadınlar da var. ___Vahşeti andıran uluslararası seks ticareti, sayısız kadının ölmesine neden oluyor. ___Hemen hemen dünyanın bütün ülkelerinde ev içindeki şiddet kadınların canını alıyor. 15-44 yaş grubundaki kadınları evdeki şiddet, sıtma, kanser ve kazadan çok daha fazla tehdit ediyor. ___Kadın sağlığı hiçbir zaman ön planda tutulmadığı için her yıl 600 bin kız bebek ölüyor. ___Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, her gün 6 bin kız çocuğu bekâret kemeri takmak zorunda kalıyor. Bunların çoğu ölüyor, diğerleri ise ömür boyu acı içinde yaşıyor. ___Yine Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, her beş kadından biri, yaşamı boyunca şiddete maruz kalıyor veya dayakla tehdit ediliyor. Soykırım çok sayıda insanın ortadan kaldırılması anlamına geliyor. Bu nedenle dünyanın dört bir yanında kız ve kadınların başına geleni de ''soykırım'' olarak nitelendiriyorum ben. Ayrıca bu cinayetler sessiz sedasız işlenmiyor. Kurbanları korkularını, acılarını haykırıyor. Ancak dünya duymuyor. Daha doğrusu duyuyor ama duymazdan geliyor. Biz onlarla aynı toplumlarda yaşayan ve yaşadıklarına uzaktan veya yakından tanık olanlar olarak bu durumu duymazdan, görmezden gelmeye karar vermişiz. Zaten kadına uygulanan vahşet çok yaygın olduğu için böyle durumlarda en iyisi yok farz etmektir. Kendimize ihanet ediyoruz Kadınların gördüğü kötü muameleye tanık olup sessiz kalanlar arasında elbette kadınlar da var. Biz kadınlar, çoğu zaman kendimize ihanet ediyoruz. Gereğinden fazla. Çünkü olup bitene kafamızı çeviren ilk bizler oluyoruz. Hatta bazen kadının yaşadığı drama neden olan unsurlar arasında yer alıyoruz. Çünkü oğullarımızı kızlarımıza tercih ediyoruz. Kadın olmamıza rağmen kadına değer vermiyoruz. Bu belirttiğim unsurlar üzerinde etraflıca düşünün bir kere! Sayısal verilerin çoğu tahminler üzerine kurulu. Bazı ülkelerde ise istatistiki verilerin hiçbir önemi yok. Şimdiye kadar şiddete, kötü muameleye maruz kalan kaç kadın mahkemede hakkını arayabildi? Kurbanların haklarına sahip çıkmak için dünyada kaç tane uzlaşma komisyonu var? Ya da ne zaman bu konuda uyarı yapıldığını duyuyorsunuz? Kadınlar birer çöp, değersiz birer insan mı? Şimdiden alışılagelmiş bahaneler ve yanıtları duyuyor gibiyim. ''Kadına karşı sistematik şekilde uygulanan bir geri planda bırakmanın varlığından haberdar değiliz'' deniliyor. Ya da ''Bu dinden gelen bir şey'' bahanesi kullanılıyor. ''İnsanların kültür ve alışkanlıklarına dokunamazsınız'' da başka bir sudan bahane. ''Kadın kurbanlara yazık, ancak unutmayalım ki savaş ve yoksulluktan da çok sayıda insan ölüyor'' da geçiştirme safsatalarından biri... Economist'in haberine göre 1992-2003 yılları arasındaki çatışma ortamlarında bini aşkın kişi öldü. Oysa her yıl toplam kaç bin kadın dayak, töre cinayeti, bakımsızlık, cehalet kurbanı oluyor kim bilir? Yoksulluğun kadına uygulanan ikinci sınıf muamelesiyle ilintisi olsa bile kadınların başına gelenler yüzde yüz bundan kaynaklanmıyor. Ev hayvanı muamelesi... Çünkü kadınlara hak tanımayan varsıl ülkeler de var. Örneğin petrol milyarderi Suudi Arabistan'da kadınlara oy kullanma hakkı verilmiyor. Onlar yaşadıkları bölgeleri kocaları veya babalarının izniyle terk edebiliyorlar. Çalışmaları için de onlardan izin almaları gerekiyor. Başka deyişle Suudi Arabistan'da kadınlar hiçbir zaman yetişkin olamıyor. Onlara ev hayvanı ya da köle muamelesi yapılıyor. Yani Suudi Arabistan yoksul ama paraca değil, kültür açısından!... _______________________________________ AYAN HİRSİ ALİ / (Die Welt, Almanya, 27 Mart) Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 İnanamıyorum... Neden böyle önemli bir konu hiçbir bayanın ilgisini çekmez... İlginç... Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 İnanamıyorum...Neden böyle önemli bir konu hiçbir bayanın ilgisini çekmez... İlginç... bizim kadınlarımız sessizdir, sakindir.bazıları, inanç adı altında bir kısım siyasal çıkar çatışmalarının simgesini başlarında taşırlar, yine de sesleri çıkmaz. bozma rahatlarını abi. Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Sevgili Dipnot hoşgeldin ve iyi ki geldin. İzmir'de 345 kadınlarla yapılan bir araştırma da ,kadınların %8 inin" kadının bazen dayağı hakettiklerini "düşünmeleri sanırım kadınların, bu konuya neden ilgisiz kaldıklarına az da olsa bir cevap sayılır. Bir kadının dayağı hakedilebilecek bir olgu olarak görmesi neye bağlanabilir?Yetiştirme tarzı olabilir.Öyle ya doğumdan itibaren kadın bir adım geridedir.Evde ilerde iyi bir eş olarak yetiştirilmesi için uğraşılır."Sen sus kız kısmı o kadar konuşmaz", " olsun kocandır döver de sever de" , "kız kısmı okuyacak ta ne olacak" ve buna dini terbiye de!!!! eklenince küçük gibi görünse de ( bana göre küçük değil) ,% 8 lik bir oranın çıkması çok doğal. Yapılan bu araştırma da; katılan kadınların , büyük bir çoğunluğu ilkokul mezunu,hiç bir sosyal güvenceleri yok.Şiddete mecbur oldukları ve bir çoğu da çocukları için boyun eğiyor.Çünkü mali özgürlükleri yok ,bir çoğunun kendi üzerine bir mülkü bile yok , hepsi eşlerinin üzerine yapılıyor. Çocuk yaşta evlenen kadınlar daha çok şiddete maruz kalıyor hem kocaları tarafından,hem de kocasının ailesi tarafından.Eğitim seviyesi düştükçe ve çocuk sayısı artıkça uygulanan şiddet, buna paralel olarak artıyor.Kolluk kuvvetlerinin de olaylara "aile kavgasıdır" deyip müdahale etmemeleri durumu daha da ağırlaştırıyor.Öyle ya müdahale için kadının ölmesi gerekli ya da ağır hasar alması.Bu konuda TCK da yapılan düzenlemeler fena olmamakla birlikte ;bizim gibi az gelişmiş toplumlarda uygulanabilirliği tartışma konusudur.Çünkü kadının doğuştan itibaren erkeğe bağımlı ve onlardan çok daha az eğitim verilmiş olarak yetiştirilmiş olması ,kadını " şikayet edersem sonum ne olur " ,"kendi başımın çaresine nasıl bakarım " noktasına getirmektedir. Kadının düzenli bir işi olması, erkeğin bir işinin olması ve eğitim seviyesinin artması şiddeti azaltıyor.Ayrıca zorunlu eğitimin 8 yıla çıkması- umarım ki 12 yıl olur- erken evlilik yaşını da ilerilere çekmektedir.Bu açıdan bakıldığında aslında işin başının eğitim olduğu çok açıktır.Tabi bu demek değildir ki; eğitimli aileler de şiddet yoktur.Ancak eğitim bu oranı oldukça düşürmektedir.En azından kadına, şiddet gördüğünde, bununla nasıl mücadele edeceğini ve tek başına da ayakta kalabileceğini ve şiddete katlanmak zorunda olmadığını ve hiç bir kadının ve hatta hiç bir insanın bunu haketmediğini görme yeteneğini kazandırır. Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Bizim gibi erkek egemen bir kültürde ilk önce ailenin ve kocaların eğitilmesi lazım. Çocukluğundan beri 'erkeğin dediği olur', 'babaya karşı gelinmez, kocaya karşı gelinmez', 'sinek kadar kocan olsun, başında bulunsun' gibi söylemlerle büyütülen kadıncıkların ne gibi bir şansı olabilir ki? Dayak yiyen, kendilerini kapı önünde bulan kadınların kaç tanesine iş imkanı ve çocukları ile birlikte kalabileceği bir ev sağlandı ki? Bir zamanlar Mor Çatı kadın sığınma evleri vardı fakat, ödeneksizlikten hepsi birer birer kapılarını kapatmak zorunda kaldılar. Hem devlet, hem millet olarak bu gibi konuları gazetelerde okuduğumuz zaman ah vah vah diyoruz ama, iş başa düştüğü zaman sırtımızı dönüyor, ilgilenmiyoruz. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Bizim gibi erkek egemen bir kültürde ilk önce ailenin ve kocaların eğitilmesi lazım. Çocukluğundan beri 'erkeğin dediği olur', 'babaya karşı gelinmez, kocaya karşı gelinmez', 'sinek kadar kocan olsun, başında bulunsun' gibi söylemlerle büyütülen kadıncıkların ne gibi bir şansı olabilir ki? Muki "ironiye gel" dememek elde değil. Bence önce kadınların eğitilmesi lazım. Çünkü çocuğu eğiten kadındır. "babaya karşı gelinmez, kocaya karşı gelinmez, sinek kadar kocan olsun başında bulunsun. Erkektir yapar" ve daha bir çok şeyi anneler öğretmiyormu erkek yada kız çocuğa. Yani o kadıncıklara bunları öğreten böyle büyütenlerde kadın. İroni bu. Ne garip bir zincirdirki, kadınların şikayetçi oldukları mantık yine toplumda kadınlar tarafından veriliyor çocuklara. Sadece kız çocuklarıda değil. Erkek çocuk babayı davranışsal olarak model olsada. Erkek çocuğuda eğiten kadın. Sıdıka'nın annesi vardı ya Safiye Saka. İşte onlardan milyonlarca var. Alıntı
Misafir spices Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 bir yerde okumuştum en çok şiddet uygulanan kadınlar eğitimli ve çalışan kadınlar dı ..... çalışmayanlar kadar evin yükünü taşıyan ve kocası kadarda ekonomisine katkıda bulunan kadınlar...... ve dayak sadece türk toplumuna özgü değil,ama kabulleniş bizim gibi toplumlara özgü bizde kadın şiddet görüyo kabulleniyor neden; öncelikle kendi ayakları üzerinde duramıyor,ekonomik olarak hayatını devam ettireceği bir güvencesi yok diyelim ki güvencesi var ,toplum alışmamış bir kadının kocasını dayak yüzünden boşamasına..koca bu döverde severde...... herşeye rağmen boşandı, önce sadece kocasının tacizine maruz kalıyordu boşandıktan sonra erkeklerin bir çoğunun tacizine maruz kalıcak.. ailesi bile belkide desteklemiyecek..arkadaşları uzaklaşacak ..kocalarını kapar belki dul yaa..... sanırım bu kadar toplum dışı olmaktansa, toplumdan bir kişi oluyor ...boşanmamayı tercih ediyor Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Muki "ironiye gel" dememek elde değil. Bence önce kadınların eğitilmesi lazım. Çünkü çocuğu eğiten kadındır. "babaya karşı gelinmez, kocaya karşı gelinmez, sinek kadar kocan olsun başında bulunsun. Erkektir yapar" ve daha bir çok şeyi anneler öğretmiyormu erkek yada kız çocuğa. Yani o kadıncıklara bunları öğreten böyle büyütenlerde kadın. İroni bu. Ne garip bir zincirdirki, kadınların şikayetçi oldukları mantık yine toplumda kadınlar tarafından veriliyor çocuklara. Sadece kız çocuklarıda değil. Erkek çocuk babayı davranışsal olarak model olsada. Erkek çocuğuda eğiten kadın. Sıdıka'nın annesi vardı ya Safiye Saka. İşte onlardan milyonlarca var. katılıyorum. Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Muki "ironiye gel" dememek elde değil. Bence önce kadınların eğitilmesi lazım. Çünkü çocuğu eğiten kadındır. "babaya karşı gelinmez, kocaya karşı gelinmez, sinek kadar kocan olsun başında bulunsun. Erkektir yapar" ve daha bir çok şeyi anneler öğretmiyormu erkek yada kız çocuğa. Yani o kadıncıklara bunları öğreten böyle büyütenlerde kadın. İroni bu. Ne garip bir zincirdirki, kadınların şikayetçi oldukları mantık yine toplumda kadınlar tarafından veriliyor çocuklara. Sadece kız çocuklarıda değil. Erkek çocuk babayı davranışsal olarak model olsada. Erkek çocuğuda eğiten kadın. Sıdıka'nın annesi vardı ya Safiye Saka. İşte onlardan milyonlarca var. Sevgili Cyrano, evet ironi. Fakat bir de şöyle düşünmek gerekir. Evet haklısınız, çocuklar kadın tarafından eğitiliyor fakat, bu çocukların (genelde erkek çocuklar) gözlerinin önünde kapı gibi bir örnek var, BABA. Bu durumda kadın istediği kadar çaba harcasın bir şeyleri düzelteceğim diye, neye yarar? Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Sevgili Cyrano, evet ironi. Fakat bir de şöyle düşünmek gerekir. Evet haklısınız, çocuklar kadın tarafından eğitiliyor fakat, bu çocukların (genelde erkek çocuklar) gözlerinin önünde kapı gibi bir örnek var, BABA. Bu durumda kadın istediği kadar çaba harcasın bir şeyleri düzelteceğim diye, neye yarar? ama sevgili muki, erkeklerin kadınlara hak vereceğini düşünmüyorsundur sanırım. burada bir yığın feminist geçinen kadınlardan da söz etmek lazım. bunlar bir takım pahalı kadın dergilerinde sıradan kadınları hiç ilgilendirmeyen konularda yazıp çizdiler. arada bir kadın haklarından da bahsederlerdi. inanın bunlar kadın hakları için hiç çalışmamışlardır.çünkü, zaten sıradan, sade vatandaş olan kadınların hayatlarına da uzaktılar ve yurdum kadınının sorunlarından habersizdiler. peki bu işi kim yapacak. diyarbakır'ın bir ilçesinde oturan mahmut emmiden kadın haklarını savunmasını beklemek pek mümkün olamaz. bence burada Cyrano haklı. bu işi yapacak olan eninde sonunda sade vatandaş olan kadınlardır.ve bana sorarsan bu kadınlar biraz kolaya kaçıyor gibi. iğne-çuvaldız meselesini hatırlayalım Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 ama sevgili muki,erkeklerin kadınlara hak vereceğini düşünmüyorsundur sanırım. burada bir yığın feminist geçinen kadınlardan da söz etmek lazım. bunlar bir takım pahalı kadın dergilerinde sıradan kadınları hiç ilgilendirmeyen konularda yazıp çizdiler. arada bir kadın haklarından da bahsederlerdi. inanın bunlar kadın hakları için hiç çalışmamışlardır.çünkü, zaten sıradan, sade vatandaş olan kadınların hayatlarına da uzaktılar ve yurdum kadınının sorunlarından habersizdiler. peki bu işi kim yapacak. diyarbakır'ın bir ilçesinde oturan mahmut emmiden kadın haklarını savunmasını beklemek pek mümkün olamaz. bence burada Cyrano haklı. bu işi yapacak olan eninde sonunda sade vatandaş olan kadınlardır.ve bana sorarsan bu kadınlar biraz kolaya kaçıyor gibi. iğne-çuvaldız meselesini hatırlayalım Tamam, en iyisi kadın-erkek ayrımı yapmadan topunu eğitelim, topunun eğitilmesi gerek bu durumda. Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Tamam, en iyisi kadın-erkek ayrımı yapmadan topunu eğitelim, topunun eğitilmesi gerek bu durumda. toplumsal kalkınma kadınlar ve gençlerle yapılır. özellikle kadınların seslerinin duyulmadığı bir toplum tüm enerjisini kaybetmiştir diye düşünüyorum. dolayısıyla kadınların eğitim oranı herkesten yüksek olmalı. ama bunun içinde kadınların açık net ve ısrarlı bir tavrı gerek. bence öyle yani. Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 toplumsal kalkınma kadınlar ve gençlerle yapılır. özellikle kadınların seslerinin duyulmadığı bir toplum tüm enerjisini kaybetmiştir diye düşünüyorum. dolayısıyla kadınların eğitim oranı herkesten yüksek olmalı. ama bunun içinde kadınların açık net ve ısrarlı bir tavrı gerek. bence öyle yani. Öyle de, nerede bizdeki kadınlarda o yürek, o canlılık, o istek? Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Muki o model olan babalarıda yetiştiren kadın. Erkek çocuk evet babayı model alır ama. Dediğim gibi eğitimini anneden alır. Babalar çocuk eğitiminde genelde aktif değildir. Ki erkeklerin bir çoğu evlendiklerinde dahi eşlerine nasıl davranması gerektiği konusunda annelerinin etkisinde kalırlar. Bu yüzden ünlü gelin-kaynana tezatlığı vardır. Birde unutmamak lazım Türkiyede milyonlarca kadının çocuk terbiyesi "akşam baban gelince ona söylerim oda seni döver" le sınırlı. Buda işin kolayına kaçmak. Babalarda "infaz memuru" misyonu kazanıyor böylece O konuda ayrı bir şey. Bir hayvan bile yavrusuna bir kez olsun pençe dahi vurmadan hayata hazırlıyor, muazzam yetenekler öğretiyor. Hayatta kalmasını mümkün kılacak tüm bilgileri veriyor. Biz insanoğlu daha çocuğu dövmeden cezalandırmadan eğitmeyi öğrenemedik. Yani işin özü. Tüm erkekleride bir kadın eğitti. Bizim ataerkilliğimiz otorite konusundadır. Ama işin özünde kadınlar çocuk eğitiminde de, kocalarının aldıkları kararlarda da aslında çok belirleyicidirler. Bu rolleri kaba bakışta hissedilmeyen fakat yaptırımı olan bir niteliktedir. Bir erkek çocukluğundada, evlenirkende, evlendikten sonrada, çocuk sahibi olduğundada annesi çok belirleyici ve yönlendirici bir konumdadır toplumumuzda. Ancak iğne çuvaldız önemli. Daha önce örnek vermiştim. Üniversite öğrencisi genç kızlar arasında yapılan araştırmada kimi soruların sonuçlarına bakalım. %70 i evlendikten sonra çalışmayı düşünmüyor. %60'ının evleneceği kişide aradığı temel kriter kişinin maddi durumu. Bu üniversite öğrencisi genç kızlar arasında yapılan bir araştırma. Ki bu özelliği tablonun vehametini arttırıyor. Malesef herşeyden önce kadınlarımız geleceklerindeki rollerini böyle gördükçe toplumdaki konumlarıda değişmez. Gerçekçi olmak lazım. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Kaba bir örnek, evlliliği sınıf atlamak, kocasının geliri altında rahat bir yaşam olarak gören bir kadın. Nasıl bir konum bekliyebilirki toplumda ? Bu mantığa sahip olan genç kızlarımız azmı ? Bu yüzden bir zihniyet değişimi lazımsa. Bu kadınlarda başlamalı. Alıntı
Φ BlackCADY Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 ama sevgili muki,erkeklerin kadınlara hak vereceğini düşünmüyorsundur sanırım. burada bir yığın feminist geçinen kadınlardan da söz etmek lazım. bunlar bir takım pahalı kadın dergilerinde sıradan kadınları hiç ilgilendirmeyen konularda yazıp çizdiler. arada bir kadın haklarından da bahsederlerdi. inanın bunlar kadın hakları için hiç çalışmamışlardır.çünkü, zaten sıradan, sade vatandaş olan kadınların hayatlarına da uzaktılar ve yurdum kadınının sorunlarından habersizdiler. peki bu işi kim yapacak. diyarbakır'ın bir ilçesinde oturan mahmut emmiden kadın haklarını savunmasını beklemek pek mümkün olamaz. bence burada Cyrano haklı. bu işi yapacak olan eninde sonunda sade vatandaş olan kadınlardır.ve bana sorarsan bu kadınlar biraz kolaya kaçıyor gibi. iğne-çuvaldız meselesini hatırlayalım Bu düşüncenin dayandığı tek nokta din ve arab kültürünü yaşam biçimi olarak benimsemiş olmak. Evet dünyanın çeşitli ülkelerinde sınıf farkı olmaksızın kadınlar şiddete maruz kalıyor ama Türkiye gibi ülkelerde bu boşanma sebebi yada devletten sosyal yardım almak için neden değil. Türk polisi eşinden dayak yiyip karakola sığınan kadına tavsiye eder kocandır aile arasında olur böyle şeyler hadi kızım sen evine git otur der. Devletin vatandaşın güvenliği için çalıştırdığı memur vatandaşına nasihat eder. Kadınlara kadınlar tarafından verilen kocaya karşı sorumluluk aşılanmasıdır. Dinleride icap ettiğinde kadını dövmeye izin veriyor o zaman kadın kimi kime şikayet etsin. Türkiye'de bırakın kadın haklarını insan hakları yok. Biz uzun yıllardır Arablaşmış olarak yaşıyoruz. Her geçen gün dahada arablaşarak. Bu ülkede haremlik selamlık uygulamaları gün geçtikçe yaygınlaşıyor hemde büyük şehirlerde. Şirketimiz tarafından verilen iftar yemeğine haremlik selamlık uygulama olmadığı için eşini getirmedi bir çok erkek. Kadının konumunu din belirliyor. Modern toplumlarda kadına şiddet ağır ceza gerektirir Türkiye'de büyütülecek mesele değil. Seninde söylediğin gibi feministler anadolu kadınını eğitmek yada onun sorunlarını gündeme taşımak için çaba göstermediler. Onlar marşinallik peşindeler. İstekleride marjinal istekler oysa Türk Kadınının gerçek sorunları var. Bu konuda kadının aklı başında ve vicdanlı erkeklerin desteğine ihtiyacı var. eğitimsiz bırakılan kadın eğitimsiz toplum demektir. bir tarafı yarım kalmış ve duygusal zekadan uzak kalmış demektir. kadınların eğitilmediği toplumlarda şiddet sokakta yaygınlaşır tıpkı ülkemizde olduğu gibi. Adanada karısını sokak ortasında herkesin gözü önünde bıçaklayan adam gibiler çoğalır. erkekler arası şiddet artar. fanatizm çılgınlaşır. zaten buradada farklı bişey olmuyor. Alıntı
Φ suheda Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 İnanamıyorum...Neden böyle önemli bir konu hiçbir bayanın ilgisini çekmez... İlginç... Bu kadınları ilgilendiren bir sorun değil dipnot... Bu kadını ikinci sınıf gören,ezen döven,söven hakir gören erkekleri ilgilendiren bir olay ve bu konu ile ilgili konuşması gereken erkekler neden bu şekilde davrandıklarını açıklamaları gerek? Dayağın şiddetin eğitimle bir alakası yoktur bunu hep savunmuşumdur,bu tamamen insan tabiatı ile ilgili bir durumdur. Ezik,zayıf,kişiliksiz karakterlerin kendini güçlü gösterme çabasıdır dayak ve maalesef toplumun her kesiminde mevcut.. Sanat camiası içerisinde,eğitim durumu yüksek kesim içerisinde,eğitimsiz geri kalmış toplumlar içerisinde kısacası dayak özellikle kadına karşı dayak her kesimin içerisinde görülebilmektedir.. Bence dayak yiyenden çok dayak atanların acil psikolojik tedavi görmeleri gerektiğine inanıyorum.. Bir kadının kocasından dayak yemesi kadar onur kırıcı başka birşey varmıdır.. Burda sözü dayak yiyen ve dayak atanlara bırakalım diyeceğim ama kimse kalkıpta ben eşimden dayak yiyorum demez yada kimse kalkıpta ben dayak atıyorum demez.. Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Bu kadınları ilgilendiren bir sorun değil dipnot...Bu kadını ikinci sınıf gören,ezen döven,söven hakir gören erkekleri ilgilendiren bir olay ve bu konu ile ilgili konuşması gereken erkekler neden bu şekilde davrandıklarını açıklamaları gerek? Dayağın şiddetin eğitimle bir alakası yoktur bunu hep savunmuşumdur,bu tamamen insan tabiatı ile ilgili bir durumdur. Ezik,zayıf,kişiliksiz karakterlerin kendini güçlü gösterme çabasıdır dayak ve maalesef toplumun her kesiminde mevcut.. Sanat camiası içerisinde,eğitim durumu yüksek kesim içerisinde,eğitimsiz geri kalmış toplumlar içerisinde kısacası dayak özellikle kadına karşı dayak her kesimin içerisinde görülebilmektedir.. Bence dayak yiyenden çok dayak atanların acil psikolojik tedavi görmeleri gerektiğine inanıyorum.. Bir kadının kocasından dayak yemesi kadar onur kırıcı başka birşey varmıdır.. Burda sözü dayak yiyen ve dayak atanlara bırakalım diyeceğim ama kimse kalkıpta ben eşimden dayak yiyorum demez yada kimse kalkıpta ben dayak atıyorum demez.. Çok doğru ve yerinde tespitler... İnsan onurunu zedeleyen bu tür davranış ve davırlar içerisinde olanların psikolojik anlamda büyük sorunlar yaşadığını ve kendi ve çevresindekilere büyüt tariplar yaşattığı aşikardır... Teşekkürler sevgili suheda... Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 (Alıntıdır) Başbakan Tayyip Erdoğan, parlamentoda kadın kotasının anayasaya konmasını isteyen Ka-Der Başkanı’na “Ruanda mı olsak istiyorsun! Buyur ol!” diye tepki gösterince, Ruanda’yı mercek altına aldık. Soykırımdan sonra 2000 yılında yaptığı anayasaya kadın kotası koyan ve 2003 yılında yapılan seçimle parlamentosundaki kadın milletvekillerinin sayısı açısından dünyada birinci sıraya yerleşen Ruanda’da, kadınların neleri değiştirdiğini, Ruanda Yurtseverler Cephesi milletvekili Dr. Juliana Kantengwa’ya sorduk. Kantengwa 4 yıl öncesine kadar kadınlar için hayatın anlamının “evlilik” olduğunu, okuma ve çalışma hakkı olmadığını söyledi; soykırımda ölen kocası ya da babasının mirasını alma hakkı bile olmayan kadınların, bugün eğitimden adalet sistemine kadar ülkede pekçok şeyi değiştirdiği anlattı ve “Kadınların sesi için kota gerekli” dedi. KADIN MUTFAKTAN ÇIKTI, SESİNİ DUYURUYOR Soykırımdan önce kadınların yeri evleri, kocalarının yanı ve mutfaktı. Kadınlar için hayatın anlamı evlilikti. Kızların okuma ve çalışma izinleri yoktu. Soykırımdan sonra, dul kalan kadınlar babalarının ve kocalarının miraslarını alamadılar. Miras hakkı sadece erkekler için geçerliydi. TOPLUM KADINI SEÇMEYE HAZIR DEĞİLDİ, KOTA KOYDUK Biz kadınların eşit haklara sahip olmalarını sağladık ve seslerini duyurmalarını istedik. Ama toplum o gün kadın milletvekili seçmeye hazır değildi. Bu yüzden kota koyduk. Hem parlementoda, hem de her siyasi partide kadın temsil oranının en az yüzde 30 olması şartı getirdik. Bugün artık Ruanda’da kadınların seslerini duyurmaları toplumda genel bir anlayış. KADIN-ERKEK BÜTÜN OLMAZSA MUTLU OLAMAYIZ Kadın milletvekili oranının yüzde 48,8 olmasının sebebi ülkemizde kadınların sayısının erkeklerden daha fazla olmasından değil. Kadınların değerini bilmek önemli. Kadın ve erkek bir bütün olamazsa, insanlarımızı mutlu edemeyiz. Biz bir toplumuz, bu toplum içerisinde birbirimizi tamamlıyoruz. Erkek bakışı ve kadın bakışı farklıdır. Erkek erkekten, kadın kadından anlar. ARTIK KADINLAR ‘KADIN’ OLMAKTAN GURUR DUYUYOR Kadınların parlamentoda sayıları yükseldiğinden beri çok fazla değişiklikler oldu. En önemli değişimi eğitimde sağladık. Eğitim olmazsa toplum bilinçlenemez ve iyi pozisyonlara gelemez. Eskiden kadınlar kadın olmaktan utanıyorlardı ve erkek olmak istiyorlardı. Artık gurur duyuyorlar ve aileler kız çocuk istiyor. YASALARI BİZ KADINLAR DEĞİŞTİRDİK Şimdi hem erkekler, hem kızlar okuyabiliyorlar. Her ikisi de eşit haklara sahip. Toplumun içinde kadının yeri yoktu, şimdi erkek ve kadın eşit anlamda değerli. Kadınlar, kocaların veya babalarının miraslarına sahip olabiliyor. Bu yasaları biz kadınlar değiştirdik. ARTIK ERKEKLER EŞLERİNİ DÖVEMEZ Şimdi cinsiyet sorunlarını çözmeye çalışıyoruz. Aile içi şiddet suç olarak kabul edilmiyordu ve bu hafta parlementoya sunuldu. Yakında yasal olarak ceza sayılacak. Erkeklerin eşlerini dövmeleri normal bir davranış olarak karşılanıyordu; biz bunu değiştirdik. İşte bunun için kadınlar önemli, Türkiye’de de kadınlar sesini duyurmalı ve kota olmalı. Kadınlar her zaman toplum içerisinde farklı ülkelerde sorun yaşadılar ve yaşıyorlar. İlk çözüm eğitim. Biz kızlarımızı eğitiyoruz ve artık daha iyi meslekler edinebiliyorlar. Okuyup bilinçleniyorlar ve ‘kadın’ olmaktan gurur duyuyorlar. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Kadınlar erkeklerin kendilerine verdiği kadarına razı oldukları sürece bu sorun büyüyerek devam eder... Bir kadına şiddet uyguluyor diye toplum tarafından dışlanan ve yasalar tarafından cezalandırılan kaç erkek tanıyorsunuz? kadın erkek ilişkilerinde saygı ve sevgiye dayalı diyalog geliştirebilenler geliştiremeyenler tarafından kılıbıklıla suçlanır... Ama kadının suratına osmanlıyı yerleştiren adama "haketmiştir canım" diye destek çıkılır... ne olduysa kadın hak etmiştir... Ama kadınlarda buna razı bazı mahallerde Kuran'daki "eğer sözünüzü dinlemezlerse uygun şekilde pataklayın" şeklinde yorumlanan ayete sığınanlar var... O saatten sonra kimi kime şikayet edeceksiniz? Kadın eğitilmelidir, kız çocukları okutulmalı, sosyalleşmeli, çocuklar daha küçüklükten nezaketi, terbiyeyi öğrenmeli... bizim toplumumuzun en büyük sorunu NEZAKETSİZLİK... çoktan kaybettik onu... hem birbirimize hem karşı cinse karşı nezaketsiz ve anlayışsızız... Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 aslında bahsedilen nezaketsizlik ya da kadına karşı şiddet uygulamanın bir hak olarak görüldüğü kültür yapısı türklere ait değil. ben de BalckCADY gibi düşünüyorum. bu bir arap kültürü. türk kültüründe orta asya ya dayanan, kadına değer verme öğesi vardır. sanırım zamanla bu tarafımız törpülenmiş.aslında bir çok kültürel değerimiz yok edilmiş. Alıntı
Φ KIRMIZI Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Dayak yiyen kadınlar,dayak atan erkekler ve bunlara detsek olan:Dayak cennetten çıkmadır saçmalaması.Aslında konuyu dine getirmek yani islam dinine getirmek ve bu konuda tartışmak değil niyuetim.Sadece bakış açısı beni rahatsız ediyor.Tamam batılı ülkelerde ve diğer dinlerin yaşandığı ülkelerdede dayak önemli bir yer teşkil ediyor.Ama onların dini bunu destekler laflar ediyor mu bilmem.Bildiğim bir tek o da okul yıllarımdan kalma:İncilden,sana bir tokat atana diğer yanağını uzat sözü. Yok yok,dayak önerilecek,onaylanılacak bişey asla olmamalı.Bu durum kadınlarımızca kabullenilmemeli.Fiziki zayıflığımız erkekler için böyle bir istismar haline gelmemeli. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Sevgili Rua çok haklısın bu bizim örfümüzde yoktu... Biz Arablaştıkça bu durum yaygınlaştı... Diğer sayfalarda da ayetler üzerine yorum yapmıştım geçmişin geleneklerini ve uygulamalarını bugüne taşıyamayız... Din kitaplarında zina yapan kadına ve erkeğe sopa cezası var... Şimdi biz bunu dile getirince birilerinin zoruna gidiyor... Eğri oturup doğru konuşmak lazım, Şimdi bu uygulamayı Kuran söylüyormu söylemiyormu, peki uygulanması durumunda Türkiye'de neler olur düşünürmüyüz? Bugün Arab dünyasında bu tür uygulamalar halen devam ediyor zina yaptığı tespit edilen kadınlar recm ile öldürülüyor ve buna dinin müsade verdiğini savunuyorlar... Gelin işin içinden çıkın ayeti inkar etmiyoruz bilakis kabul ediyoruz ancak uygulanabilirliğini soruyoruz... Ve bizim ülkemizin güneydoğusunda kadın töre cinayetlerine kurban gidiyor tecavüze uğrasa bile fatura kadına kesiliyor... Hala bu çağda kız çocukları okula gönderilmiyor, fikirleri alınmıyor, istekleri dışında evlendiriliyor bunları hangi vicdanla ve akılla açıklayabiliriz... Görsel medyanın yozlaşmış toplumumuzda kadın eğitimine gereken önemi vermediği gibi aksine yayınlanan bayağı programlarla insanlar daha da seviye kaybediyor... Bazı kanallardada sadece öteki dünyada neler olacağını anlatan mistik programlar yayımlanıyor (büyük buluşma, sırlar dünyası falan gibi) bu programların hangisinde kadın ve erkek üzerine sosyal eğitim var? Bir taraf magazin ve futbolla uyuşuyor diğer taraf öteki dünyayla... Bu dünya ve şuan için yarınımız için ne biz kadınlar bir gayret gösteriyoruz ne de toplum bunu gösteriyor... Bence kadının eğitilmesi şart... Kadın ikinci sınıf olmayı çoktan kabul etmiş... İşine geldiği zaman şikayet ediyor gelmediğinde bir başka hemcinsinin sıkıntısında ortada yoklar... Alıntı
Misafir rua Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Kadın ikinci sınıf olmayı çoktan kabul etmiş... İşine geldiği zaman şikayet ediyor gelmediğinde bir başka hemcinsinin sıkıntısında ortada yoklar... demek ki bu yozlaşmış kültür yapısını kadınlarımız da benimsemiş. kadınlar, aktif yaşamdan gittikçe daha da uzaklaşıyorlar. bu aslında birilerinin ekmeğine yağ sürüyor biliyorsun... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 kesinlikle öyle kadınların ikici planda kalmasından rant elde edenlerin ekmeğindeki yağ katlanarak çoğaldı... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2007 Yalnız burada şunu unutuyoruz. Evet, çocukları büyüten kadındır, fakat kadın bu çocukları erkeğin istediği gibi büyütür, yetiştirir. Bir kadının çocuklarına (özellikle kız çocuklarına) babana karşı geleceksin demesi ne kadar doğrudur? Ya da mesela, babanın haberi olmadan kızına bazı konularda izin vermesi? Bir erkeğin istediği şekilde köle, boyun eğen, karşılık vermeyen bireyler yetiştirirse bir kadın, o, o zaman iyi bir eştir. Herşeyde bütün ölçüler erkeğin ölçüleridir. Erkek çocuklar zaten hesap vermek durumunda değildirler. Onlara soru sorulmaz. Ancak kızlar ne durumdadır? Bir yere gideceği zaman babadan izin alınır, ya da anne babanın haberi olmadan kızını gönderir. Yani herşey çarpık gelişiyor velhasıl. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.