Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

ön yargılıyım

E, iyi... O halde bu yargının kişisel, sana ait olduğunu biliyor ve aynısını herkesten beklemiyorsun. O zaman sorun olmaz.

 

Ama kişisel tavsiyem, insanlara bakıp bakıp "vah vaaahh... Öbür dünyada nasıl da cızırdayacaklar!" diye düşünmek sağlıklı bir ruh haleti kesinlikle değildir, söyleyeyim de dikkate ister al, ister alma, kişisel "ön yargı"n olduğu sürece kendin bilirsin.

 

İnsanlık dogmalardan bir gün zihnini mutlaka kurtaracaktır...

Gönderi tarihi:

E, iyi... O halde bu yargının kişisel, sana ait olduğunu biliyor ve aynısını herkesten beklemiyorsun. O zaman sorun olmaz.

 

Ama kişisel tavsiyem, insanlara bakıp bakıp "vah vaaahh... Öbür dünyada nasıl da cızırdayacaklar!" diye düşünmek sağlıklı bir ruh haleti kesinlikle değildir, söyleyeyim de dikkate ister al, ister alma, kişisel "ön yargı"n olduğu sürece kendin bilirsin.

 

İnsanlık dogmalardan bir gün zihnini mutlaka kurtaracaktır...

 

Milletin cızırdaması beni kesinlikle bağlamaz, ben kendimi kurtarabilisem ne ala... Ümitle yaşıyoruz, ümitsizliğe düşmek yine o dogmalara dayanarak haramdır.

Beni hayal kırıklığına uğrattınız, böyle düşündüğünüzü zannetmiyordum ama ne yapalım herkesin kendi düşüncesi ve tercihidir. Ben de bir ruh doktoruna görünüverem bari...

 

saygılar...

Gönderi tarihi:

Her konuda baştan bir kere daha düşünmekte yarar vardır. "Her konu"da... Bunu yapanlar olmasa insanlık hiç adım atmamış olurdu.

 

Bunu yaptığınızda düşüncelerinizin değişme olasılığından korkmayınız.

 

Korkmayanlar olmasa da insanlık hiç adım atmamış olurdu...

Gönderi tarihi:

Neyse konu başlığından uzaklaşmayalım.

 

Şimdi başbakanın kendi sözcüsünün başlattığı, hem de son derece çirkin bir üslupla başlattığı boy tartışmasında "boyunun kaç olduğunun" (kime neyse? Basketbol takımına mı alacaklarsa!) :lol: sorulduğunu iddia etmesi son derece yersiz ve haksız olmanın ötesinde;

 

Bir de tutup buradan konuyu soy'a çekmesi tam bir fecaattir.

 

İyi peki Türk Tarih Kurumu başkanı Halaçoğlu Türkiye'de yaşayan etniklerin kökenleri hakkında açıklama yaptı diye niye linçe tabi tutuldu ve görevden alındı o halde?

 

Şimdi başbakanı kim görevden alacak?

Gönderi tarihi:

Beni hayal kırıklığına uğrattınız, böyle düşündüğünüzü zannetmiyordum

Bak kardeşim, ben doğruya doğru bir adamım. Beni hiç bir çıkar, hiç bir korku ve hiç bir beklenti eğip bükemez. O yüzden darılmaca, gücenmece yok, lafımı dosdoğru söyleyeceğim:

 

Sen benim öyle düşünmediğimi sandığın için filan hayal kırıklığına uğramadın. Bal gibi, buz gibi de öyle düşündüğümü biliyordum.

 

Ama ben bir siyasi parti tercihi bildirdim ya. Bu ülkede dogmalar karşısında eğilmeden siyaset yapılamıyor ya. İşte senin beklentin de buydu. benden olmadığım gibi görünmemi, riyakarlık, ikiyüzlülük yapmamı, içim başkayken dışımı başka göstermemi bekledin.

 

İki üç oy devşireceğim ya! Öyle yapmak zorundayım!

 

İşte bu ülkede benim buna kanım donuyor, riyakarlığın, ikiyüzlülüğün ve sahtekarlığın bu derece teşvik gördüğü bu ülke beni sırf bu nedenle kendinden soğutuyor. Yoksa ülkemi canımı verecek kadar çok seviyorum. Ama bize bir şeyler oldu. Öyle ikiyüzlüleştik, öyle sahtekarlaştık ki, inanamıyorum. Dogmanın ağında kıvrım kıvrım kıvranıyoruz, kuşatıldık!

 

Bir partide hiç bir dini yaşantısı, dini inancı olmayan biriyle dört dörtlük dini yerine getiren biri yan yana gelebilmeli. İnsanlara böyle biri ebedi keyifler içinde, biri ebedi ateşler içinde kalacak diye hiç bir başka dogmanın başaramayacağı kadar derin ayrımlar getirilmemeli.

 

Bakın kardeşim, kimse size "vay vay vay, biz ateşlerde cayır cayır yanarken cennet köşklerinde hurilerin kucaklarında keyif çatacak bunlar!" diye bakmıyor.

 

Ama dogmatikler "tüüü, şunlara bak, biz cennet köşklerinde hurilerin kucaklarında keyif çatarken şunlar ebediyen ateşlerde işkenceler görecek zavallılar" diye bakıyorlar.

 

Bunun ne kadar korkunç ve insanlık dışı bir ayrımcılık olduğunu ben tasavvur ve tasvir etmekten acizim! Bu korkunç bir şey, bununla bir insanlık erdemi olamaz! Bir durup düşünün: Ebediyen arası kapanmayacak ve birbirinin tam tersi bir ayrım! Bu kadar derin bir ayrımı başaracak dini dogmadan başka bir dogma var mı?

 

Ben bunu bilir bunu söylerim. Siyasetle de dinin hiç bir ilişkisi yoktur, olamaz, bunu da bilir ve söylerim.

 

Osman Pamukoğlu üç yapıdan başka görkemli yapı yapmayacağız der: Okullar, adliyeler ve ibadethaneler. Gider, ibadetini yapar, gelir işine bakar. Din insanların vicdanında yer alır ve orada yücedir. Kim neye inanır kimse bilmez ve karışmaz. Kim yanacak mı, kim hurilerin kucağında yatacak mı, o hiç belli değil ve kimse ambargo koyamaz. Kendi içinden herkes ister huriye ister nuriye inanır, isterse neye inanırsa inanır. Kimse kimseye de karışmaz.

 

İnancı ifade etmek tamamen serbesttir. Kesinlikle inanma ve ifade özgürlüğü hiç bir biçimde kısıtlanamaz. Fakat inançlar baskı unsuru olarak asla kullanılamaz. İnsanlar düşündükleri ile değil, yaptıkları ile suçlanabilirler. Ben söyleyeyim, kim işite, kim anlaya orasına karışamam...

Gönderi tarihi:

Bak kardeşim, ben doğruya doğru bir adamım. Beni hiç bir çıkar, hiç bir korku ve hiç bir beklenti eğip bükemez. O yüzden darılmaca, gücenmece yok, lafımı dosdoğru söyleyeceğim:

 

 

 

Ben sizi yazılarınızdan inançlı biri olarak tanıyordum, yani 'kadiri mutlak' kimdir, nedir? Ben ayet ve hadisler ne derse ona inanırım dediğimde beni eleştirdiniz. Bu da tersi bir durumun varlığını düşünmem için bir delil değil midir? Yanlışsam düzeltin.

 

Bakın kardeşim, kimse size "vay vay vay, biz ateşlerde cayır cayır yanarken cennet köşklerinde hurilerin kucaklarında keyif çatacak bunlar!" diye bakmıyor.

 

Ama dogmatikler "tüüü, şunlara bak, biz cennet köşklerinde hurilerin kucaklarında keyif çatarken şunlar ebediyen ateşlerde işkenceler görecek zavallılar" diye bakıyorlar.

 

Çünkü cennet ve cehennemin varlığına inanmıyor, bu gayet normal. İnanalar da (ben de dahil) yarına çıkmaya senedimiz varmış gibi daha sonra tövbe eder yaparım anlayışında.

 

Hiçbir inanan ben garanti cennetteyim, şunlar da cehennem de diyemez. Kimin ne olduğunu veya ne olacağını ancak cenab-ı Allah bilir. Adam namaz kılıyor, hacca gitmiş ama öbür tarafta yemediği nane yok, son nefeste imanla gideceğini kim taahhüt edebilir. Öbür tarafta her türlü naneyi yemiş birinin yarın tövbe edip cennete gitmeyeceğini de kimse söyleyemez. Bunları söyleyebilen varsa islamdan bi haberdir.

 

saygılar...

Gönderi tarihi:

Dini terminolojiyi kullanırım. Çünkü kültürün hiç bir türünün kimsenin tekelinde olmadığını düşünüyorum. İnançsızlık diye bir kavram ise yoktur. Herkesin bir inancı vardır. Ama siz inancı özelde tanrı inancı, daha özelde İslam inancı olarak sınırlıyorum derseniz, bunu da yapamazsınız.

 

Biri İslam mensubiyetini kabul eder, ancak yaygın şekilde inanıldığı gibi Kur'anın Allah tarafından Muhammed'e dikte edilmiş olmadığına inanabilir. Muhammed'in yaratıcıyı öyle tasarladığını ve tasarladığı gibi anlattığını söyleyebilir. "Yok, böyle söyleyince dinden çıkar" diyemezsiniz. İnanca kalıp, kural, biçim, sınır koyamazsınız. Birisinin gözünde Muhammed bir düşünürdür, çağına göre bir devrim yapmıştır. "İyi de bir şey yapmıştır" der, benimser, İslam olduğunu söyler. "Yok olmaz böyle İslam" diyemezsiniz.

 

İnsanlar sadece istedikleri dini seçmekle kalmaz, ona istedikleri biçimde de inanabilirler. Tanrının kimseye hiç bir mesaj göndermediğine, Muhammed'in kendi içine doğan düşünceleri tanrıdan olarak yorumladığına inanabilir ve yine de Muhammed'e inanabilirler, veya sırf coğrafi veya etnik bir bağlam gibi İslam dinine mensup da olabilirler. Ki doğrusu budur. İnsan aynen içine doğduğu diğer koşullar gibi bir dinin içinde doğar. Sonradan da tabii ki değiştire de bilir.

 

Neyse aslında ben yoruldum artık. Bu toplumda alınacak mesafenin çok ama çok fazla oluşu gözümü korkutuyor. Öyle basit konulardan çıkamıyoruz ki, yıllardır herkesle EDSE (Evren Din Standartları Enstitüsü) diye bir şeyin olmadığını, olmayacağını, dine inanca, kalıp, sınır, kural, yasa, biçim, standart getirilemeyeceğini, kişisel ve vicdani bir iş olduğunu, dini kültür birikiminin ise mutlak değil, tarihsel bir olgu olduğunu ve asla hep aynı biçimde devam ettirilemeyeceğini anlatıyorum, havanda su dövmekten hiç bir farkı yok!

 

Onca laf anlattığım bir tanıdığımı elinde bir bidonla gördüm. "Hayırdır?" dedim. Hatime gidiyormuş. "Suyu hatimde mi dağıtacaksın ramazan günü?" dedim. "Yok" dedi "hatim sırasında suyu ortaya koyuyoruz, suya okunmuş oluyor." İster istemez gülerek: "Eee?" dedim. Sinirlenmeye başladı. "E'si Kur'an şifadır, içeceğiz." Ben sinirimden gülmeye başladım. "Okurken bidonun kapağı kapalı mı duruyor, açıyor musunuz?" diye sordum. Sinirli bir tavırla: "Tabii açıyoruz, yoksa okunan ayetler içine nasıl girecek?" deyince boş boş bakmaya başladım. Artık tahammül edemiyordum. Onu gitmesi için bıraktım. Hevesle gitti.

 

Ben bilmiyorum artık ya! Ben oynamıyacam. Ben daha fazla dayanamayacağım...

Gönderi tarihi:

Dini terminolojiyi kullanırım. Çünkü kültürün hiç bir türünün kimsenin tekelinde olmadığını düşünüyorum. İnançsızlık diye bir kavram ise yoktur. Herkesin bir inancı vardır. Ama siz inancı özelde tanrı inancı, daha özelde İslam inancı olarak sınırlıyorum derseniz, bunu da yapamazsınız.

 

Biri İslam mensubiyetini kabul eder, ancak yaygın şekilde inanıldığı gibi Kur'anın Allah tarafından Muhammed'e dikte edilmiş olmadığına inanabilir. Muhammed'in yaratıcıyı öyle tasarladığını ve tasarladığı gibi anlattığını söyleyebilir. "Yok, böyle söyleyince dinden çıkar" diyemezsiniz. İnanca kalıp, kural, biçim, sınır koyamazsınız. Birisinin gözünde Muhammed bir düşünürdür, çağına göre bir devrim yapmıştır. "İyi de bir şey yapmıştır" der, benimser, İslam olduğunu söyler. "Yok olmaz böyle İslam" diyemezsiniz.

 

İnsanlar sadece istedikleri dini seçmekle kalmaz, ona istedikleri biçimde de inanabilirler. Tanrının kimseye hiç bir mesaj göndermediğine, Muhammed'in kendi içine doğan düşünceleri tanrıdan olarak yorumladığına inanabilir ve yine de Muhammed'e inanabilirler, veya sırf coğrafi veya etnik bir bağlam gibi İslam dinine mensup da olabilirler. Ki doğrusu budur. İnsan aynen içine doğduğu diğer koşullar gibi bir dinin içinde doğar. Sonradan da tabii ki değiştire de bilir.

 

Neyse aslında ben yoruldum artık. Bu toplumda alınacak mesafenin çok ama çok fazla oluşu gözümü korkutuyor. Öyle basit konulardan çıkamıyoruz ki, yıllardır herkesle EDSE (Evren Din Standartları Enstitüsü) diye bir şeyin olmadığını, olmayacağını, dine inanca, kalıp, sınır, kural, yasa, biçim, standart getirilemeyeceğini, kişisel ve vicdani bir iş olduğunu, dini kültür birikiminin ise mutlak değil, tarihsel bir olgu olduğunu ve asla hep aynı biçimde devam ettirilemeyeceğini anlatıyorum, havanda su dövmekten hiç bir farkı yok!

 

Onca laf anlattığım bir tanıdığımı elinde bir bidonla gördüm. "Hayırdır?" dedim. Hatime gidiyormuş. "Suyu hatimde mi dağıtacaksın ramazan günü?" dedim. "Yok" dedi "hatim sırasında suyu ortaya koyuyoruz, suya okunmuş oluyor." İster istemez gülerek: "Eee?" dedim. Sinirlenmeye başladı. "E'si Kur'an şifadır, içeceğiz." Ben sinirimden gülmeye başladım. "Okurken bidonun kapağı kapalı mı duruyor, açıyor musunuz?" diye sordum. Sinirli bir tavırla: "Tabii açıyoruz, yoksa okunan ayetler içine nasıl girecek?" deyince boş boş bakmaya başladım. Artık tahammül edemiyordum. Onu gitmesi için bıraktım. Hevesle gitti.

 

Ben bilmiyorum artık ya! Ben oynamıyacam. Ben daha fazla dayanamayacağım...

 

Kişilerin inancına sınır konulamaz diyorsunuz ama siz sınırlandırıyorsunuz. Kişi ben müslümanım diyorsa onun müslüman olamanın şartlarını yerine getiriyor olması gerekir. Dediğiniz gibi Allah c.c ın Ayetlerini kategorize etmeye kalkanlar var, hurafeler var. Bu akşam Bayraktar Bayraklı hoca ( kendisine inanırım) çok ilginç ve sıra dışı birşey söyledi, mirac diye birşey yoktur, hz.Peygamber göğe yükselmemiştir dedi. Dediğiniz doğru, daha alınacak çok yol var. Galiba fazla uzattık, arkadaşlardan uyarı gelecek; bu tartışma başlığı bu değil diye...

 

saygılar...

Gönderi tarihi:

Kişilerin inancına sınır konulamaz diyorsunuz ama siz sınırlandırıyorsunuz. Kişi ben müslümanım diyorsa onun müslüman olamanın şartlarını yerine getiriyor olması gerekir. Dediğiniz gibi Allah c.c ın Ayetlerini kategorize etmeye kalkanlar var, hurafeler var. Bu akşam Bayraktar Bayraklı hoca ( kendisine inanırım) çok ilginç ve sıra dışı birşey söyledi, mirac diye birşey yoktur, hz.Peygamber göğe yükselmemiştir dedi. Dediğiniz doğru, daha alınacak çok yol var. Galiba fazla uzattık, arkadaşlardan uyarı gelecek; bu tartışma başlığı bu değil diye...

 

saygılar...

Ya sevdiğim hocalardan biri Bayraktar hocaydı onuda kaybettik ,o'da zekerya beyaz gibi,yaşar nuri gibi islama yeni bakışmı getiriyor ?

 

Hergün farklı medyada olmalarından anlamamız gerek asında on doğrunun yanında bir yanlışı enjekte etmek.

dikkat etmek gerek.

Gönderi tarihi:

Türkiye'yi TÜRKLER kurmus olmasina ragmen adini Türkler degil Avrupalilar koymustur.

Kurtulus savasi yapilirken, Kürt'ler, Laz'lar, Cerkez'ler, Gürcü'ler ..... evlerinde tesbih cekiyorlardi galiba. Bu kadarda olmazki ama. Kurtulus savasinin en önde destekcilerin olan Alevi'ler dahi sanrasinda hak ettikleri haklari alamamislardir. Daha son 10 yila kadar ülkenin dört yerinde kimse aciktan ben Aleviyim diyemiyordu. Diyanet kuruluyor ama Aleviler bu diyanetin neresinde diye sorulunca gene cevap yok.

Gönderi tarihi:

Türkıyeyı Türkler kurmustur.Türkıyeyı kuranlara Türk denmıstır.Ayrımcılık yapanlar bu mılletın dostu degıllerdır.Bu mılletı Kürt,Laz, Cerkez dıye ayırmanın adına bölücülük denır kı buda bu mıllete ıhanettır.

 

 

saygılarla

Gönderi tarihi:

Evet ben de bazen din konusunda tartışmama kararı alıyorum fakat bazen de bu kararımı değiştiriyorum. Yani şimdi nasıl karışmayayım: Bayraktar hoca çok doğru söylemiş. Kur'an'da mirac Mescidi Aksa'ya gidip dönmeden ibaret olarak anlatılır. Astral seyahat olarak anlatılmaz. Bu kadar açık yani, Kur'anda ne yazıyorsa o yazıyordur. "Eksik yazıyor" dediğinizde "neye göre eksik?" diye sorarlar. Adam Marksistim diyorsa Das Kapital'de yazanı kaynak gösterecektir. Das Kapital'de "proleterya işçidir" yazıyorsa, "yok, aslında işçiyle birlikte köylü, tüccar, bürokrat ve teknisyenlerdir" derse bu Das Kapital'de yazandan başka bir şey olur.

 

Yani şimdi sayfalarca peygamberler kıssalarını anlatmış, bir miracın nerden nereye yolculuk olduğunu mu eksik anlatmış? Yok yani, niye kısa kessin de? Önemli biri Ankara'dan New York'a gitse, bu da önemli bir yolculuk olsa, gazete "Ankara'dan Bolu'ya gitti" yazar mı, niye böyle bir şey yapsın?

 

Ben inançları ise tabii ki sınırlamıyorum, olası inanç biçimlerini örnekliyorum. Bu örneklerin dışında sayısız sınırsız inanç olabilir. Verdiğim örneklerle sınırlıdır mı dedim ki?

 

Diyanet hakkında ise daha önce çok yazıldı. Küçültülerek aşamalı şekilde kaldırılmalıdır. İşe bütçesi kısıtlanarak başlanılmalıdır.

 

Yani mesele o değil, halk çok yoğun biçimde "flaş bellekte Kuran yükledim, cebime koyabilir miyim, tuvalete girebilir miyim?" diye abuk sabuk soruyor yahu, neyi öyle pat diye kaldırıyorsunuz? Türkiye dışındaki halkı müslüman ülkeler köktendincilikle başedebilmek için ne taklalar atıyor, hiç bir biçimde demokrasiye geçemiyorlar. Boru mu bu? İslam dini son derece siyasete müdahil bir dindir. İrtica tehdidi son derece ciddi bir tehdittir. Bu konuda radikal değişiklikler yapmayı göze almak çok zordur. Atatürk şeriyye vekaletini yani din bakanlığını kaldırdı diye kıyamet koptu. Diyaneti keyfinden kurmadı. Onu da kaldırma şartları ise hiç yok, hiç de olmayacak gibi görünüyor!

 

"Eğitim şart!" Eğitim bile yetmiyor, üniversite okumuş adam cin çıkarttırmaya gidiyor. Dogmalarla başımız beladadır, bundan kurtulmak hiç öyle kolay olmayacak, belki mümkün olmayacaktır, ben onu söyleyeyim...

Gönderi tarihi:

Bir de şu "Türk" ataması konusu var. Yani bunu yüzellinci kere mi oldu söylediğim, Türklerin batıya hareketi, dünya tarihini kökten biçimlendirmiştir. Bu batıya uzanışın son biçimi de Türkiye'dir. Bu kadar önemli bir tarihsel olaya atama yapılmaması imkansızdır. Ülkeler tarihleri ile var olurlar. İranlılardan o da zaten bir mit ve efsane olan Zal Rüstem'i çalmakla, Farsçayı Arapçayla karıştırıp farklı bir dilmiş gibi göstermekle millet ve tarih oluşturulmaz.

 

Türk adı tork (güç, kuvvet) sözcüğü ile artık raslantı mı neyse bütünleşmiş ve taa Hun akınlarından beri tarihte yerini almıştır. Öyle ki bu akınlardan bıkan Avrupalılar için doğu yönü uğursuz bir yön idi. Bu tarihi olumlu ya da olumsuz olsun artık hiç bir şey değiştiremez.

 

Her dilde uydurma ve baştan savma işleri belirten de "Türk işi" anlamına gelen bir deyim vardır. Bunu da değiştirmek son derece zor! İlla Türk ataması ile övüneceğiz diye bir şey de yok... :)

Gönderi tarihi:

Ya sevdiğim hocalardan biri Bayraktar hocaydı onuda kaybettik ,o'da zekerya beyaz gibi,yaşar nuri gibi islama yeni bakışmı getiriyor ?

 

Hergün farklı medyada olmalarından anlamamız gerek asında on doğrunun yanında bir yanlışı enjekte etmek.

dikkat etmek gerek.

 

Sayın kaplan, Bayraktar Hoca delilsiz konuşmuyor, ayet ile delillendirerek bu sözü söyledi. İslam da yeni düşüncelerle tabi ki delile dayanarak değişmek zorunda. Bence bu konunun uzmanlarının üzerinde düşünmesi gereken ve şimdiye kadar bilinenin dışında ama akla ve mantığa ters düşmeyecek bir açıklamaydı.

Bayraktar Hoca nın bilerek yanlış birşey enjekte edecek bir insan olduğunu da hiç sanmıyorum.

 

saygılar...

Gönderi tarihi:

Türkıyeyı Türkler kurmustur.Türkıyeyı kuranlara Türk denmıstır.

Birbirlerinden farkli iki ayri bir iddaa.

1. Türkiye'yi Türk'ler kurmustur

2. Türkiye'yi kuranlara Türk denmistir

 

cok celisik iddaa.

Gönderi tarihi:

Belki Günaha girecem ama sormak lazım ''Allah'ta Türk'mü''?

 

Bu kadar mı? Onu bilemeyiz ama Hz. Peygamber Arap, size daha yakın; bak bunu kabul ediyoruz...

Gönderi tarihi:

Newton yasası fizik kitaplarında yazıyor diye değil, sayısız deney ve gözlemle doğrulandığı için doğrudur. Ha, deney ve gözlemle doğrulanmadı diye yok mu olacak? Hayır. Var olduğuna isteyen istediği kadar inanabilir, olmadığına da aynı şekilde. Kimse ikisinin de bu hakkını elinden alamaz! İkisinden herhangi birinin veya her ikisinin elinden bu hakkını alalım diyene, her ikisi için de aynı kararlılıkla karşı çıkarım!

 

Katılıyorum ancak;

 

Somut olguların herkes tarafından bilgi edinilerek topluma yararlı bir birey olmak adına, öğrenilmesi, eğitilmesi, özümlenmesi önerilir. Hatta zorunlu da tutulabilir. Zorunlu ilk öğretim buna bir örnektir.

 

Bu, soyut olgular için de geçerli olabilir. Matematik, mantık, davranış ve sosyal bilimler de buna bir örnektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken ise, soyut olguların somutluklarla örtüşmesi, doğrulanması gerekliliğidir.

 

Somutluklarla örtüşmeyen, sadece akılla üretilen soyut uydurmaların öğretilmesi, dayatılması düşünülemez, yanlıştır.

 

ben ön yargılıyım

 

"Ben ön yargılıyım" demenin ne anlama geldiğini hiç araştırdınmı dostum? Merak ediyorum. Araştırdın ise bizle paylaşırmısın?

Gönderi tarihi:

:D :D töbe töbe...soy tartışması nereye kadar gelmiş ya:sweatingbullets:

 

Sevgili Mavi okadar gereksiz muhabbetlerki bunlar,ülkemizde yaşayan 30 küsür ayrı ırktan insana zorla Türk deniliyor,yetmiyor birbirlerinin kafatasını ölçmeye yöneliyorlar,oysa biz diyoruz ne Türk'lük Ne Kürt'lük esas alınması gereken eşit yurttaşlıktır,bugün Akp Türkiyede bir Din kardeşliği çerçevesinde birliktelik Öngörüyor,Chp ve Mhp Herkesin ''Yüce Türk'' olduğu bir sistemde ısrar ediyor,Bdp ise ''Hak Kardeşliği'' diyor,yani eşit haklara sahip olunan,kimsenin kimsenin soyunu sopunu araştırmadığı,herkesin kendi dil ve Kültürünü yaşayıp yaşattığı,bir Türkiye,şimdi bu lafımı farklı yere çekerler diye açıklamada yapmak zorundayım,Türkiye'nin resmi dili Türkçedir,bunun yanında isteyen anadilini öğrenir öğretir ve kullanır hale gelmelidir diyoruz....

Gönderi tarihi:

Katılıyorum ancak;

 

Somut olguların herkes tarafından bilgi edinilerek topluma yararlı bir birey olmak adına, öğrenilmesi, eğitilmesi, özümlenmesi önerilir. Hatta zorunlu da tutulabilir. Zorunlu ilk öğretim buna bir örnektir.

 

Bu, soyut olgular için de geçerli olabilir. Matematik, mantık, davranış ve sosyal bilimler de buna bir örnektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken ise, soyut olguların somutluklarla örtüşmesi, doğrulanması gerekliliğidir.

 

Somutluklarla örtüşmeyen, sadece akılla üretilen soyut uydurmaların öğretilmesi, dayatılması düşünülemez, yanlıştır.

 

 

 

"Ben ön yargılıyım" demenin ne anlama geldiğini hiç araştırdınmı dostum? Merak ediyorum. Araştırdın ise bizle paylaşırmısın?

 

ön yargı

 

a. Bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı, peşin yargı, peşin hüküm, peşin fikir.

 

TDK, Büyük Türkçe Sözlük.

 

Bu tanıma dayanarak, ayet ve hadislerle tesbit edilmiş herşey benim için tartışmasız doğrudur. Bilime uyuyormuş, uymuyormuş, doğa kanunuymuş hiçbiri bu deliller karşısında benim için geçerli değildir.

Gönderi tarihi:

Sevgili Mavi okadar gereksiz muhabbetlerki bunlar,ülkemizde yaşayan 30 küsür ayrı ırktan insana zorla Türk deniliyor,yetmiyor birbirlerinin kafatasını ölçmeye yöneliyorlar,oysa biz diyoruz ne Türk'lük Ne Kürt'lük esas alınması gereken eşit yurttaşlıktır,bugün Akp Türkiyede bir Din kardeşliği çerçevesinde birliktelik Öngörüyor,Chp ve Mhp Herkesin ''Yüce Türk'' olduğu bir sistemde ısrar ediyor,Bdp ise ''Hak Kardeşliği'' diyor,yani eşit haklara sahip olunan,kimsenin kimsenin soyunu sopunu araştırmadığı,herkesin kendi dil ve Kültürünü yaşayıp yaşattığı,bir Türkiye,şimdi bu lafımı farklı yere çekerler diye açıklamada yapmak zorundayım,Türkiye'nin resmi dili Türkçedir,bunun yanında isteyen anadilini öğrenir öğretir ve kullanır hale gelmelidir diyoruz....

 

70 milyonluk TC de sadece bir etnik grup hariç herkes gururla TÜRK olduğunu kabul ediyor.

Gönderi tarihi:
ben ön yargılıyım
"Ben ön yargılıyım" demenin ne anlama geldiğini hiç araştırdınmı dostum? Merak ediyorum. Araştırdın ise bizle paylaşırmısın?

 

Sayın y.yılmaz,

 

"Ön yargı"yı ben de araştırdım senin gibi sözlüklerden. Bu tanımları okuduğumda ben senin gibi "ön yargılıyım" deMEmek isterim doğrusu. Varsa da atmak isterim.

 

-hemen hemen herkesin hoşlanmadığı, hakkında pek çok kötü şey söyleyebileceği ama yine de sahip olduğu bir şeydir.

 

-kişilerin düşünce yapılarına göre şekil alan ve gerçekleri gördüklerinde düşündüren olaydır.

 

-Toplumun veyahut çevresinin ona dikta ettiği her türlü genel kabul ve yargıyı herhangi bir kişisel filtreden geçirmeden kabullenecek kadar zayıf olmasından doğar önyargı denen kabuller. Buna budalalık demek hiç yanlış olmaz.

 

-önyargı sakız gibidir.bir kez bulaştımı uzar gider,yapışır kalır,çok şişerse suratınıza patlar. çıkartmak için gereken sabır bulunsa bile, çoğu kez işe yaramaz. yapışmıştır bir kere.

 

-akıl ve mantıkla hareket etmeden önyargıların esiri oluruz ve yanlış hareket ederiz. iletişim problemlerinin en büyük sebebi de bu önyargıdır. ne demek gerek şimdi bilemem ama, kurtulmak lazım bu illetten ve aklı selim düşünmek lazım derim.

 

İTÜ SÖZLÜK

 

 

-Başkalarının fikirlerine göre hareket etme, sorgulamadan,düşünmeden karar verme.

 

-Önyargı, akıl yürütmeden kabul edilmiş bir inançtır. Onun için dünyanın her tarafında çocuklara, akıl yürütebilecek çağa gelmeden, istenilen bütün inançlar aşılanabilir...

 

-Malesef toplumumuzda oldukça var olan bir olgudur.

 

-Dar kalıplı yaşamak ve kendini gelişmelere kapamak.

 

-Önyargılı insanlara laf anlatmak zordur. önyargılı olmayanlar hayatı deneyimlerle öğrenir, hatalarını bizzat yaşayıp ders alırlar. önyargılı olanlar aynı hatayı on kez de yaşasa, başlarına binbir bela da gelse yine gerçeği kabul etmez, görmezden gelmeyi becerirler. kendileri mutsuz olduğu gibi, etrafındakilerini de mutsuz ederler.

 

-önyargı bir bakıma tutsaklıktır. önyargılı insan kararını önceden peşin olarak vermiş insandır. ne bilgi ne de kanıt onun fikrini değiştiremez. kim ne derse desin o konuda tartışmaz. tartışsa da asla ikna olmaz.

 

ULUDAĞ SÖZLÜK.

Gönderi tarihi:

70 milyonluk TC de sadece bir etnik grup hariç herkes gururla TÜRK olduğunu kabul ediyor.

Söylemleriniz yanlis ama hadi diyelimki öyle, insanlarin "gururla Türk" olduklarini kabul etmeleri Kürt'lerin mücadelelerinin haksiz oldugunumu gösterir, onlarin haklarinin gasp edilmesini haklimi gösterir? Yanlis kiyaslamalar ile aslinda ülkemizdeki yapilan haksizliklari dolayli yoldan kabul etmis oluyorsunuz ama onu dahi göremiyorsunuz baska.

Gönderi tarihi:

Söylemleriniz yanlis ama hadi diyelimki öyle, insanlarin "gururla Türk" olduklarini kabul etmeleri Kürt'lerin mücadelelerinin haksiz oldugunumu gösterir, onlarin haklarinin gasp edilmesini haklimi gösterir? Yanlis kiyaslamalar ile aslinda ülkemizdeki yapilan haksizliklari dolayli yoldan kabul etmis oluyorsunuz ama onu dahi göremiyorsunuz baska.

 

Ben kıyaslama falan yapmadım, kıyaslamayı siz yapıyorsunuz. Kürt lere haksızlık yapıldığını siz söylüyorsunuz, kime karşı, Türkler ( sizin deyiminizle) bütün hakları aldı; buna karşın Kürt ler almadı, hangisi kıyas? Aş, iş, ekmek, eğitim hangi konuda eksiklik varsa hep birlikte mücadele edelim, demoratik hakların verilmesi gibi söylemler asıl ayrımcılık talep eden isteklerdir. Evet haksızlıklar var, dolaylı da değil direk olarak kabul ediyorum ama bu sadece bir etnik gruba değil, tüm millete.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.