Φ ftoyd Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2010 hep aynı şeyi iddia ediyorum.. kendisini müslüman olarak tanımlayan herkesin kendi dini, kendi islamiyeti var. ve gerçekte kuranda ne yazdığı ile pek ilgilenmiyor.. bahsettiğim ayet ile ilgili internette bulduğum karşılaştırma programı aracılığı ile aşağıdaki sonuçlara ulaşıyoruz; 78/NEBE-33 Bismillâhirrahmânirrahîm İmam İskender Ali Mihr : Ve aynı yaşta, şahane endamlı genç kızlar. Diyanet İşleri : (31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. Abdulbaki Gölpınarlı : Ve memeleri yeni sertleşmiş yaşıt kızlar. Adem Uğur : Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, Ali Bulaç : Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar. Ali Fikri Yavuz : Aynı yaşta tomurcuk sîneliler, Bekir Sadak : (31-34) Dogrusu, Allah'a karsi gelmekten sakinanlara kurtulus, bahceler, baglar, yasitlar ve dolu kadehler vardir. Celal Yıldırım : (31-32-33-34) (Allah'tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır. Diyanet İşleri (eski) : (31-34) Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara kurtuluş, bahçeler, bağlar, yaşıtlar ve dolu kadehler vardır. Diyanet Vakfi : (31-34) Şüphesiz takvâ sahipleri için umulanı buldukları yer, bahçeler, üzüm bağları, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, içki dolu kâseler vardır. Edip Yüksel : Genç ve yaşıt eşler... Elmalılı Hamdi Yazır : Ve turunç sîneli yaşıtlar var Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Turunç göğüslü yaşıt (kızlar) var. Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var. Fizilal-il Kuran : Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar ve Gültekin Onan : Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar. Hasan Basri Çantay : memeleri tomurcuklanmış bir yaşıt kızlar, İbni Kesir : Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar. Muhammed Esed : müthiş uyumlu harika eşler, Ömer Nasuhi Bilmen : Ve nar memeli, hep bir yaşta (cariyeler vardır). Şaban Piriş : Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar.. Suat Yıldırım : (32-34) Onlara bahçeler, üzüm bağları, turunç göğüslü genç yaşıt dilberler, dolu dolu kadehler var. Süleyman Ateş : Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar. Tefhim-ul Kuran : Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar. Ümit Şimşek : Turunç göğüslü yaşıt güzeller, Yaşar Nuri Öztürk : Göğüsleri turunç gibi yaşıtlar, yukarıda 26 değişik kuran tefsiri var ve hiç biri hiç biriyle uymuyor.. bir çoğundada "göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlardan" bahsediyor. sizin anlattıklarınız da doğru olabilir fakat muhtemelen ya yeni bir yorum ya da yeni kuran demek zorundayım.. yani "minare" kılıfa sığmıyor.. yukarıdaki site ile daha detaylı ilgilenmek isteyenler için linkini de vereyim; http://www.kuranmeali.org/kuran_meali.aspx?suresi=zuhruf&ayet=3 gelelim kadın haklarına bunun çok basit cevabı var.. kurandaki iki yüzlülük.. nedir bu iki yüzlülük? bildiğiniz gibi kuran yaklaşı 23 senede tamamlanmış!!! ve temel olarak iki döneme ayrılır mekkede gelen ayetler ve medinede gelen ayetler... bu iki bölümde gelen ayetlerin bir çoğunda zıt anlamlar vardır. çünkü mekkede güçsüz ve yeni yer edinmeye çalışan bir inanç iken genellikle hoşgörülü, anlayışlı bir tarz var iken "benin dinim bana, senin dinin sana" tarzında, ne zaman medineye göç ediliyor ve orada yer edinmeye, kuvvetlenmeye başlıyor bu dönemden sonra daha kuralcı ve baskıcı olmaya başlıyor.. temel sebep budur.. bunca bahsettiğin ayetler vardı da neden tekrar muhammedin karılarını perdenin arkasına koyan bir ayetin gelmesine gerek kaldı. diğer mümin kadınların peyganberin karılarından ne eksiği var.. muhammedin karılarının kalplerinin temizliğinden bile şüphe edilirken .. diğer kadınları düşünemiyorum.. başka ayetler yazarak balçığı sıvamaya çalışmak sadece sizi avutabilir.. koskoca kainatı yarattığını iddia aden bir tanrı bunu açıklamak zorunda.. kadınlar neden perdenin arkasında.. diyorlarki kara çarşaf kuranda yok.. işte bu ayette.. evinde kadını perdenin arkasına atan zihniyet tabiki toplumun içinde onu kara çarşafın içine sokucaktır.. ayrıca zeydin karısı ile ilgili yorum yazmayı unutmuşsun Öncelikle Kuranda zıt anlamlar yoktur.Herşey bütündür.Zıt anlam demek çelişki demektir.Çelişki ise Kuranda imkansızdır.Buna karşın çelişki gibi dinsizlerce ortaya konulan nice ayet varken,bir de hükmü gelmiş hükmü gitmiş diye müslümanlarca sözde çelişkisi kaldırılmaya çalışan nice ayet vardır.Ama işin ilginç tarafı ,o ayetler yeterince iyi incelendiğinde,ortada bir çelişkinin olmadığının, aynı gibi görünen ama koşulları aslında farklı olan olaylara farklı sunumlar sunduğunu dikkatle kavrarız.Kuran her zaman hem de her zaman inanırına "benim dinim bana, senin dinin sana" dedirtecektir.Kuran her zaman "başkalarından dolayı yüklenmediğimizi söyleyecektir.Ama aynı Kuran durmadan bizimle savaşanı as kes bile demektedir. Nice sabır, nice iyi davranıştan sonra ortada bir zulüm varsa,müslümanında eli armut toplamamıştır kısacası.İncil ehlinin armut toplaması için ayetler varken, o armuttanda ders çıkarmayanlara müslüman eliyle savaş hak kılınmıştır. Diğer mümin kadınların peygamber eşinden ne eksiği var?Güzel soru...Öyle ya, helak olan Lut Peygamberin yaşlı eşinin ,Muhammed in eşlerinden ne ayrıcalığı var.Veya niye Meryem tüm dünya kadınlarına üstün kılındı.Yaşamlarında sunulan Allah için yaptıkları ek davranışlara karşılık kimi kimine üstün tutulmuştur.Kimi daha çok sıkıntı çekmiş, kimi daha rahat yaşamış,kimi savaşmış, kimi çıkıp bi kaç kelam anlatmış peygamberler arasında bile dereceler vardır.Kuran ile bize gelen emir,hepsini eşit sevdiğimizi söylemek ve derecelerini sadece Allahın bildiğini vurgulamaktır.Kim kimden üstün beni ilgilendirmez.Ona kalırsa İsrailoğullarınında üstün tutulması gerçeği, kimi israiloğullarının cehenneme öncü kiminin cennete öncü olabileceği gerçeğini değiştirmiyor.Herkes yaşamına göre belli bir seviye ve ahirette de belli bir yer edinir.Bu anlamda Meryem benden üstün diye tutup gücenmem, tam tersine onu her anışımda içim sevgiyle dolar.Ne mutlu ona.pardon bu arada, ayeti iyi okumamışsınız.Muhammed in eşlerinin kalplerinde ki sıkıntıdan değil, bir güler yüze içi oynayacak genetik bazı sıkıntılar taşıyan erkeğin kalbinden bahsedilmekte.Çünkü onlar şüphesiz merhametli ve güler yüzlü sevecen kadınlardı ki, hala günümüzde böyle kadınların nelerle karşılaştığını anlatmama gerek yoktur sanırım.En azından ailesinde göz göze konuşmayı öğrenmiş benim gibi bir bayanın bu toplumda ilk öğrendiği şey,erkeklerin gözüne fazla bakarak konuşmamak oldu.Karşınızdakinin niyeti her an bozuk çıkabiliyor,sizin hiç bir art niyetiniz olmayışına karşın.Bu anlamda da ayet yerinde ve doğaya uygun bir uyarıdır ve kadınlar için kime güleç davranacağı,artık isteğine göre şekillenmelidir.Evli bir bayanın bunu ısrarla yapmasında sıkıntı doğabilir en azından ki, her evli bayanın biraz daha erkeklere resmi davranmasında ben doğal gözlemlerim sonucu hiç bir sıkıntı görmüyorum.Bırakın yabamcı erkekleri, akrabalar arasında bile neler yaşanabilmekte ,birbirine sık girip çıkan komşular arkadaşlar arasında neler yaşanabilmekte ,keşke herkesi kendiniz gibi ak kaşık sanmasaydınız,Kuranı etrafınızdan gözlemlerle daha iyi kavrardınız. Zeyd in karısı!!!! evlatlıkların boşandığı kadını almakla ilgili sıkıntı olmamasını vurgulamak neden kötü.Evlatlıkların sadece babalarının ismiyle anılmasını, yani bizdeki gibi evlatlığın evlat alana anne-baba demesini engelleyen Kuran düşünüldüğünde, evlat alanın oğlum-kızım demesinin ancak kazara ağız alışkanlığı ile çıkabileceğini bunun dışında günah ve yükümlülük kazanılabileğini vurgulayan Kuranda, başkasının soyundan himayenize bakmak için aldığınız çocuğun, sizinle akrabalık kan bağı olmayan çocuğun ,ilerde evlenip boşandığı takdirde, aynı çevrenizden her hangi bir boşanmış erkeğin karısının helal olabileceği gibi muamele görmesi niye size saçma geldi.Evlatlığa baba-oğul dedirtmezken eski karısını niye almasında sakınca olsun.Adam boşanmış zaten.Toplumda bu kınanıyorsa, bunu kınamanın saçmalığı neden Kuranda açıkça ortaya konmasın.Kuran, öz evlat ile baba ilişkisinde bunu tamamen yasak etmişken, evlatlığın gerçek bir özlük ve akrabalık teşkil etmemesine dikkat çekmiştir.Yani evlatlık kavramının sadece bizim toplumda olduğu gibi psikolojik bir yalan olduğuna, aslında baktığınız çocuğun başkasının çocuğu olduğuna, sadece başkasının çocuğunu büyütmenizin sizi anne-baba yapmayacağına muhteşem ayetlerdir bunlar.Bizim toplumda görürsünüz, tv programlarında işte ortada evlat edinilmiş bir çocuk vardır.Yıllar sonra gerçek anne ya da baba ortaya çıkar.Çocuk bir tok ikilemde kalır.Millet genelde çocuğu büyütenden yana doğuran mı büyüten mi polemiğine girer,falan filan... Ama unutmayın ki, Allah asla yalan söylemez ve söylenmesinden hoşlanmaz. Doğurmadığın çocuğa yavrum dedirtmez. Keşke bu düşüncede evlatlık alınabilseydi, nice insan belli bir yaştan sonra öğrendiği bu kavram ile psikolojik sıkıntı yaşamazdı.Tekrarlıyorum,Kuran bütündür.Farklı farklı sure ve ayetlerde,bahsettiklerimin hepsini bulabilirsiniz. Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2010 İnsan 19 a bakıyorum,Tur 24 e bakıyorum,diyanetin Kuran arama motorunda tomurcuk yazıyorum göğüs yazıyorum ,ama dediğiniz ayeti bulamıyorum. Size bunun bir dil gerçeği değil, halk arasında bir deyim olduğu gerçeğini söyledim.Bilinmeyen arapça ile insanı bizzat ateist yapabilecek bir elmalı çevirisinde takılı kalıp bundan devam etmesi bazılarının, zaten günümüzün en büyük sıkıntısı.Bu konularda o kadar hırs yaptım ki, belki yıllar alacak ama Arapça öğrenmek ve bir bayan eliyle Kuran meali hazırlamak,en büyük rüyam, en büyük hedefim.Siz bakın bakalım arapçası da türkçe olarak okunuşuyla verilmiş Kitaplara,nice yerde Tevratın zerre kadar adı geçmezken hemen tevrat kelimesini sokuşturuverirler meale, nice ayette Muhammed in zerre kadar adı geçmezken, bi de ey Muhammed yaa Muhammed diye hemen abartarak eklerler meale.Öyle bir halde ki mealler, parantez arası Kuran mı okuyorsunuz, Kuran arası parantez mi okuyorsunuz, bir damla adı geçmeyen ayşe yi belkıs ı mı öğreniyorsunuz, bir damla bahsi geçmeyen hadisler mi sokulmuş aralara,, herşey karışmış durumda.Ayete bakıyorsunuz 3 kelime,çeviriye bakıyorsunuz 20 cümle adeta.Bu yüzden sizden ricam, eleştirilerinizi yaparken temkinli olun.Arapça ve İbranice aynı dil ailesinden olup ekleri, başı sonu dişili erkili derken adeta dillerin atası denilebilecek kadar kapsamlı dillerdir.Lütfen dil meal konusunda temkinli olun.Mesela ebu leheb bile paygamberin amcası değildir.O ateş babası anlamı taşıyorsa,anlayın artık dilin ne kadar araştırılması gerektiğini.Son kez, diyanetten bir sürü örnek vermişsiniz.Şimdi lütfen diyanet gov tr ye gidin ve kendi sayfasında bana bu ayeti gösterin.Bakın bakalım neler var şimdi? Alıntı
Φ bastarko Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2010 İnsan 19 a bakıyorum,Tur 24 e bakıyorum,diyanetin Kuran arama motorunda tomurcuk yazıyorum göğüs yazıyorum ,ama dediğiniz ayeti bulamıyorum. Size bunun bir dil gerçeği değil, halk arasında bir deyim olduğu gerçeğini söyledim.Bilinmeyen arapça ile insanı bizzat ateist yapabilecek bir elmalı çevirisinde takılı kalıp bundan devam etmesi bazılarının, zaten günümüzün en büyük sıkıntısı.Bu konularda o kadar hırs yaptım ki, belki yıllar alacak ama Arapça öğrenmek ve bir bayan eliyle Kuran meali hazırlamak,en büyük rüyam, en büyük hedefim.Siz bakın bakalım arapçası da türkçe olarak okunuşuyla verilmiş Kitaplara,nice yerde Tevratın zerre kadar adı geçmezken hemen tevrat kelimesini sokuşturuverirler meale, nice ayette Muhammed in zerre kadar adı geçmezken, bi de ey Muhammed yaa Muhammed diye hemen abartarak eklerler meale.Öyle bir halde ki mealler, parantez arası Kuran mı okuyorsunuz, Kuran arası parantez mi okuyorsunuz, bir damla adı geçmeyen ayşe yi belkıs ı mı öğreniyorsunuz, bir damla bahsi geçmeyen hadisler mi sokulmuş aralara,, herşey karışmış durumda.Ayete bakıyorsunuz 3 kelime,çeviriye bakıyorsunuz 20 cümle adeta.Bu yüzden sizden ricam, eleştirilerinizi yaparken temkinli olun.Arapça ve İbranice aynı dil ailesinden olup ekleri, başı sonu dişili erkili derken adeta dillerin atası denilebilecek kadar kapsamlı dillerdir.Lütfen dil meal konusunda temkinli olun.Mesela ebu leheb bile paygamberin amcası değildir.O ateş babası anlamı taşıyorsa,anlayın artık dilin ne kadar araştırılması gerektiğini.Son kez, diyanetten bir sürü örnek vermişsiniz.Şimdi lütfen diyanet gov tr ye gidin ve kendi sayfasında bana bu ayeti gösterin.Bakın bakalım neler var şimdi? ben size 26 tane tefsir veriyorum.. hepsinde değişik değişik yazıyor aynı ayet.. fakat bir çoğunda "göğüsleri tomurcuk" kavramı var. sizin inkar etmeniz hiç bir şeyi değiştirmez.. linkte verdim açıp bakabilirsiniz. bu kadar insan arapçayı yanlış yorumladılar, siz öğrenip doğrusunu yazacaksınız. zaten islamın açmazlarından birisidir aynı zamanda bu dil problemi.. muhammet döneminde sadece sözlü bir dil di.. hatta bir çok kişi yazılı ciddi sayılabilecek ilk arapça kitabın kuran olduğunu söyler.. söylediğiniz gibi tefsirler yapılırken bir çok kişi (diyanette dahil - ekmek teknesi bir yerde) kuranı parantezlerle açıklamalar ilave etmek gereği duyar.. ve anlamları gerektiğinde yumuşatmak için değiştiriler.. işte diyanet mealinden güzel bir örnek; Nisâ(*) Sûresinin 34 . Ayetinde Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar.12 Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı13 korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün.14 Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür. nereden biliyorlar "hafifçe" olduğunu onlaradamı vahy geldi.. ayrıca bu ayet sizin sürekli üzerinde durduğunuz "üstünlük" anlayışınızada güzel bir örnek.. burada açıkça erkekler kadınlara göre üstün anlamı çıkar.. bun da sğlıklı düşünebilme yetisine sahip bir insanın bunu kabul etmesi "akıl sağlığı" ile ilgili bir sorun olduğunu gösterir bence.. insanların hayat sürecinde farklı rolleri üstlenmeleri onları üstün kılmaz.. aslında burada öyle bir anlam yok diyemezsin, "çünkü" orada durduğu sürece bu anlam asla değişmez... sen kendini ikinci sınıf yada erkeklerden daha aşağı olarak kabul edebilirsiniz.. ben bunu asla kabul edemem .. insanlık onuru buna asla izin vermez.. en azından insanlığın günümüzde vardığı bilinç seviyesinde.. bu üstünlük köle - efendi ilişkisinde de devam eder... üvey oğlunun eski karısıyla evlenme geleneğini yıkan tanrı, ne hikmetse kölelik düzenine müdahale etmeyi unutmuştur.. . tabiya unuttum "kimini kimine üstün kılmıştı" değilmi.. Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2010 ben size 26 tane tefsir veriyorum.. hepsinde değişik değişik yazıyor aynı ayet.. fakat bir çoğunda "göğüsleri tomurcuk" kavramı var. sizin inkar etmeniz hiç bir şeyi değiştirmez.. linkte verdim açıp bakabilirsiniz. bu kadar insan arapçayı yanlış yorumladılar, siz öğrenip doğrusunu yazacaksınız. zaten islamın açmazlarından birisidir aynı zamanda bu dil problemi.. muhammet döneminde sadece sözlü bir dil di.. hatta bir çok kişi yazılı ciddi sayılabilecek ilk arapça kitabın kuran olduğunu söyler.. söylediğiniz gibi tefsirler yapılırken bir çok kişi (diyanette dahil - ekmek teknesi bir yerde) kuranı parantezlerle açıklamalar ilave etmek gereği duyar.. ve anlamları gerektiğinde yumuşatmak için değiştiriler.. işte diyanet mealinden güzel bir örnek; Nisâ(*) Sûresinin 34 . Ayetinde Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar.12 Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı13 korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün.14 Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür. nereden biliyorlar "hafifçe" olduğunu onlaradamı vahy geldi.. ayrıca bu ayet sizin sürekli üzerinde durduğunuz "üstünlük" anlayışınızada güzel bir örnek.. burada açıkça erkekler kadınlara göre üstün anlamı çıkar.. bun da sğlıklı düşünebilme yetisine sahip bir insanın bunu kabul etmesi "akıl sağlığı" ile ilgili bir sorun olduğunu gösterir bence.. insanların hayat sürecinde farklı rolleri üstlenmeleri onları üstün kılmaz.. aslında burada öyle bir anlam yok diyemezsin, "çünkü" orada durduğu sürece bu anlam asla değişmez... sen kendini ikinci sınıf yada erkeklerden daha aşağı olarak kabul edebilirsiniz.. ben bunu asla kabul edemem .. insanlık onuru buna asla izin vermez.. en azından insanlığın günümüzde vardığı bilinç seviyesinde.. bu üstünlük köle - efendi ilişkisinde de devam eder... üvey oğlunun eski karısıyla evlenme geleneğini yıkan tanrı, ne hikmetse kölelik düzenine müdahale etmeyi unutmuştur.. . tabiya unuttum "kimini kimine üstün kılmıştı" değilmi.. Ben Tefsir e bakmam, Kuran ne dediyse ona bakarım.İşinize inanmamak geldiği için, işinize geldiği gibi inanmaya devam edin.Ayet benim dediğim gibi olsa bile sırf dinsizlik inadından müslümandan çok hadisçi olursunuz.Dinsizliğin en güzel yanı bu... Bakalım benim bulgularıma,alıntılara, tercüme hataları ve tomurcuk göğüsler iftirası Bazen Arap dilini ve arapça kelimelerin terminolojisini bilmemekten ileri gelen durum. Ayrıca Nebe Suresi 33. Ayete ilintilenmeye çalışılan yanlış kelime çevirisi. Öncelikle, verilen Nebe Suresi 33. Ayetin orjinal okunuşu "Ve kevâibe etrâbâ" dir. Burada geçen "kevâib" yüksek, yüce, kaliteli, değerli, gözalıcı" anlamına gelen "ka'b" kökünden gelmektedir. Ancak, tarihsel süreçte bu kavram, "Ka'be" gibi "kübik", "ka'beyn" gibi dairevi cisimler için de kullanılmaya başlamıştır. Dolayısıyla 1400 yıl önce kullanılan anlamını yitirmiş ve maalesef mütercimler tarafından günümüz anlamıyla çevrilmiştir. Dolayısıyla bu yönüyle "göğüs" çevirisi hatalıdır. Doğrusu "gözalıcı" dır.Ayrıca önemli bir bilgi daha vermek isterim ki; dünya üzerindeki dillerin bir çoğunda eril yani müzekker ve dişil yani müennes ifadeler yoktur. Ancak ingilizce ve Fransızca'da var olduğu gibi, Arapça'da da eril ve dişil ifadeler vardır. Ve ne gariptir ki, konumuz olan ayette geçen kelime dişil olmadığı gibi, tek bir cinse de kesinlikle hamledilemez. Ayrıca kullanım şekli yönüyle, her iki cinsi de kapsamaktadır. Dolayısıyla bu yönüyle de "göğüs ve kız" çevirisi hatalıdır. Bu yönüyle de "gözalıcı" anlamı doğru olan çeviridir. ikinci kavram olan "etrâb" kavramı ise, anlamı tarihsel süreçte değişmeden, günümüze kadar ulaşmış "tam denk, dengi dengine" anlamında bir kelimedir. Dolayısıyla Nebe Suresi 33. Ayetin doğru tercümesi şu şekildedir: "dengi dengine gözalıcı eşler" Muhammed Esed den, 33. müthiş uyumlu harika eşler, (16) 16 - Etrâb'ın yukarıdaki çevirisi için bkz. sure 56, not 15. Kevâib'i "harika eşler" olarak çevirmem konusunda ise, hatırlanmalıdır ki keb teriminin -kâib isim-fiili buradan türetilmiştir- birçok anlamı vardır ve bu anlamlardan birisi, "çarpıcı olma", "gözalıcı olma", "üstünlük" yahut "ihtişam"dır (Lisânu'l-Arab). Böylece keabe fiili, insan için kullanıldığında, "o, [başka bir kişiyi] gözalıcı/çarpıcı veya muhteşem veya harika yaptı" anlamına gelir (aynı yer). Hem keabe fiilinin, hem de keb isminin bu mecazî anlamına bağlı olarak kâib isim-fiili, halk dilinde "göğüsleri gözalıcı hale gelen veya tomurcuklanan kız" anlamında kullanılmıştır. Bu nedenle birçok müfessir, bu ifadede, cennetin (erkek olduğu varsayılan) sakinlerine hoşnutluk verecek olan bir tür genç "dişi-eşler"e bir atıf görürler. Ancak, öncelikle belirtmeliyiz ki, Kur'an'ın cennetin güzellikleri ile ilgili bütün teşbîhleri aynı ölçüde hem erkek hem de kadın için geçerli bulunmaktadır. Diğer taraftan kevâib'in bu anlamı, yukarıdaki gündelik kullanışın türediği kökü -ki keb isminin taşıdığı mecazî "gözalıcılık" anlamına dayanmaktadır- gözardı etmekte ve bu açık mecazın yerine maddî olarak gözalıcı bir şey için geçerli olan lafzî karşılığını geçirmektedir. Bu, bana göre tamamen temelsiz bir yorumdur. Cennetin nimetleri ile ilgili Kur'ânî tasvirlerin daima müteşabih olduklarını hatırlarsak, kevâib teriminin, yukarıdaki bağlamda, hiçbir cinsiyet ayrımı yapmaksızın, "muhteşem [veya "harika"] varlıklar" anlamına geldiğini ve etrâb terimi ile birlikte "müthiş uyumlu harika eşler"i gösterdiğini anlarız -böylece kutsanmış kimselerin birbirleriyle ilişkilerine işaret edilmiş ve onların tümünün karşılıklı tamamlayıcılıkları ve eşit ölçüdeki değerleri vurgulanmış olmaktadır. Bkz. ayrıca 56:34, not 13. Nisa suresindeki kelime dövmek değil,boşanmak,ayrılmaktır.Ayetin devamındanda boşanma ile ilgili ailelerin toplanmasından söz etmektedir.Bu yüzden olmayan hafifçe yi eklemek durumunda hissetmiştirlerdir bazıları.Allahın dediğini aynen yazsalar utanacaklar sanki.Hafifçeymiş. evet, erkekler kadınlar üzerine üstündür.Erkek gibi olacağız diye, erkeklere erkekliklerini unutturan kadınlar yüzünden de metroda orda burda ayakta kalmaktan sıkıldım bu toplumda.Allah erkeğe kas vermiş, boşuna mı vermiş.Benim bir eşyayı kaldırışım ile erkeğin kaldırışı bir değil işte, bırakında yaratılış özelliklerinin farkında olup kendilerinden daha zayıf özelliklerde yaratılmış kadına adam gibi reislik yapsınlar.Ortada eşitlik adı altında erkek gibi erkek kalmadı toplumda. Kimi kimine üstün olmasaydı, dünyada zaman ve döngü kalmazdı.Herkesin aynı olduğu ortamda siz işinizi yapan sıradan bir karınca bile olamazdınız ki onlarda bile kimi kimine üstün.Düşünün herkes inşaat mühendisi, istediklerini çizsinler,amele olmadıkça onlar hiçbir şey değillerdir.Kiminin kimine üstün olması aşağılanma yaratmaz, birbirine muhtaçlık yaratır.Çok az görüyorsunuz.Kuranı anlamanız neredeyse imkansız gözüküyor. Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2010 düzenle butonunu çalıştıramıyorum.Neyse "tefsire bakmak" değil "tefsire bakmam".Hızlı yazarken çok hata yapıyorum ama bir de gönderip okurken farkettiklerimi düzeltebilsem Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2010 Çok çeşitli konulardan bahsedilmiş. Forumun kıdemlileri bu konuların hepsinde dogmaları hiçbir çıkar yol bulunamayana kadar sıkıştırdığımı bilirler. Bu yüzden bu konuları tekrar ele almak hem sıkıcı, hem hepsini birden ele alırsak tüm eski tartışmaları tekrar etmemiz gerekecek. Amerikayı bir daha keşfe gitmeye gerek yok. Konuları teker teker ele alırsak bir sonuç almış oluruz. Buradaki donelerimize bir yanıt alamadık. Tekrar edeyim, elimizdeki doneler şunlar: 1. Tevrat'ta zinaya verilecek ceza nedir? Recm. (*) 2. Kuran'da ise nedir? Yüz sopa vurma. Bir konu daha var ki: Kuran yeter, hadis gerekmez diyenler bu konuda da çıkmazdadırlar. Çünkü sopanın nasıl vurulacağının ayrıntıları hadislerde yer alır. İşte kabalara vurulacak, öldürücü olmayacak, vs. Hadisleri kaldırdınız mı adam yüz sopayı canı istediği gibi vurur, ölürse “eh ne yapalım, allahın emri!” olur. Yani sadece kutsal kitap(lar) ile işin içinden çıkamazsınız. 3. Peki Muhammed zina ettiklerini itiraf eden bir kadın ve adamı taşlatıp öldürttü mü? Evet. Bu olayın tüm ayrıntıları, isimler, konuşmalar, tanıklar tarihi belgelerdir. Sorun şu ki bu taşlama Kuran'da sopa hükmü varken mi uygulandı? Yokken mi? Büyük olasılıkla yokken. Eğer varken uygulandıysa zaten çok ciddi bir sorun. Yokken uygulandıysa: Allah çok mu meşguldü, yoksa postada mı gecikme oldu da sopa ayeti yetişmedi? Madem yeni kitapta hüküm değişecekti, başka bir ceza yer alacaktı? Bunu zamanında niye yapmadı da günümüze kadar gelen “müslümanlar zina edeni taşlayarak öldürür” yargısının yerleşmesine izin verdi? Sopa hükmünü kimsenin takmamasına neden oldu? Allah niye bu kadar ihmalci davrandı? Tabii sorunun soruluş şekli dogmaya inananlar açısından. Yoksa bilimsel açıdan yüz sopa hükmünü Muhammed, karısı Ayşe hakkındaki zina iddialarından sonra koydu. Zina isnat eden ya dört şahit getirip kanıtlayacak, zina yapan sopayı yiyecek, ya dört şahit getiremezse yüz sopayı zina iddiasında bulunan kişi kendisi yiyecek! Bu kuralı koyunca işi halletti. Bir de Ayşe'nin zina etmediğini beyan eden bir ayet daha yazdı. Herkes erdi muradına, bize kerevetine çıkmak kalmış oldu... (*) İncil'in hiç bir versiyonunda recm yok. İsa'nın "ilk taşı günahsız atsın" diye recmi reddettiği söylenir, meşhurdur. Hatta annesinin adını taşıyan recmi istenen kadına aşık olduğu anlatılmaktadır. Magdalena'lı Maria (Meryem) şarkılara, şiirlere, efsanelere konu olmuştur. NOT: Dini konularda şu açıklamayı eklemek zorunda kalıyorum. Ben ateist olmadığımı, sorunumun dogma olduğunu ve dogmalar toplumun tepesine çıkmaya kalkışmadıkça onlarla bir sorunum olmadığını, çünkü her zaman var olacaklarını, insanlık kültürünün bir parçası olduklarını hep söylemişimdir. Ama tepeye çıkma durumunda çok büyük sorunum vardır! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2010 Belki konunun biraz detaylandırılması gerekir. Ayşe bir sefer dönüşü haber vermeden kafileden ayrılıp yalnız başına geri döndü. Aradan bir süre geçti ve geriden gelen Safvan adında bir genç Ayşe'yi atının veya devesinin terkisinde geri getirip kafileye yetiştirdi. Ayşe gerdanlığını (veya yüzüğünü) düşürdüğünü ve onu aramak için geri döndüğünü, bulamayıp uyuya kaldığını, uyandığında Safvan'ın başında beklediğini gördüğünü ve terkisine alıp getirdiğini söyledi. Medine'ye gelindiğinde dedikodular ayyuka çıktı. Genç Ayşe'nin yakışıklı Safvan ile aşk yaşadığı dedikoduları tüm Medine'yi sardı. Zaten o sırada Ayşe, çok kıskandığı Zeynep binti Cahş ile Muhammed'in evliliğine çok içerlemiş bir haldeydi. Babasının (Ebubekir) evine kapanıp çıkmadı. Uzun süre geçip dedikodular yatışmayınca zinanın dört şahitle kanıtlanması gerektiği, kanıtlanırsa cezasının 100 sopa olduğu, ancak iddia edip de dört şahidi getiremeyene 100 sopanın vurulacağı hükme bağlandı. Dedikoduları bıçak gibi kesen ise Ayşe'nin zina etmediğini açıklayan ayet oldu. Bu iki hüküm üzerine kimse konuyu gündemde tutmaya cesaret edemedi. Magdalena'lı Meryem zina ettiği iddiası ile taşlanacaktı. Bu olay tarihi kayıtlarda yoktur, o yüzden anlatılagelen bir öyküdür. İsa ortaya çıkıp recmi engelledi. Kalabalığın önüne geçip "ilk taşı hiç günahı olmayanınız atsın!" diye haykırdı. Bunun üzerine kimse ilk taşı atamadı. Recm gerçekleşmeyip kalabalık dağıldı. İsa Magdalena'lı Meryem'i oradan uzaklaştırıp korudu. İsa çarmıha gerildiğinde Meryem İsa'nın annesi Meryem ile birlikte İsa'ya bir yudum su verebilmek ve minnet borcunu ödemek için çok çaba gösterdi. Ancak Roma askerleri izin vermediler. İsa çarmıhta can verdikten sonra iki Meryem ağlayarak onu askerlerden teslim aldılar ve defnettiler. Bu oldukça acıklı bir öyküdür ve Hristiyanlar için yakıcı bir etkileyiciliği vardır. Mel Gibson'ın yaptığı bu olayı anlatan filmde seyirciler büyük acılar çekmiş, bir çok kişi dayanamayarak kalp krizleri geçirmişlerdir. Filmin yasaklanması bile gündeme getirilmişti. Hatta İslam dinindeki çarmıhta can verenin İsa olmadığı, gerçek İsa'nın göğe alındığı iddiasının amacı, bu acıyı yatıştırmaktır. Hristiyanlar ise bu acıyı İsa'nın tüm işkencelere inananlarının günahları için katlandığı ve mükafat olarak dirilip göğe yükseldiği inancı ile yatıştırırlar... Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2010 Çok çeşitli konulardan bahsedilmiş. Forumun kıdemlileri bu konuların hepsinde dogmaları hiçbir çıkar yol bulunamayana kadar sıkıştırdığımı bilirler. Bu yüzden bu konuları tekrar ele almak hem sıkıcı, hem hepsini birden ele alırsak tüm eski tartışmaları tekrar etmemiz gerekecek. Amerikayı bir daha keşfe gitmeye gerek yok. Konuları teker teker ele alırsak bir sonuç almış oluruz. Buradaki donelerimize bir yanıt alamadık. Tekrar edeyim, elimizdeki doneler şunlar: 1. Tevrat'ta zinaya verilecek ceza nedir? Recm. (*) 2. Kuran'da ise nedir? Yüz sopa vurma. Bir konu daha var ki: Kuran yeter, hadis gerekmez diyenler bu konuda da çıkmazdadırlar. Çünkü sopanın nasıl vurulacağının ayrıntıları hadislerde yer alır. İşte kabalara vurulacak, öldürücü olmayacak, vs. Hadisleri kaldırdınız mı adam yüz sopayı canı istediği gibi vurur, ölürse “eh ne yapalım, allahın emri!” olur. Yani sadece kutsal kitap(lar) ile işin içinden çıkamazsınız. Süleyman'ın Özdeyişleri 26 3 Ata kırbaç, eşeğe gem, Akılsızın sırtına da değnek gerek. İncil info arama motorunda değnek yazarsanız, neyin şeklinin ne olduğu,nereye vurulması gerektiğini anlarsınız.Sizce şu sopası bu sopası dediğimizde mi akıllar karışıyor,yani çeviri sopa olunca mı? yoksa değnek olunca mı?Sanırım değnek denilen şeyin yapısı ve boyutu gözünüzde netlikle canlanacaktır.Birinde olmayan,diğerinde vardır vuruşa gelince ,elbette merhametimiz engellemeksizin tüm gücümüzle.Zaten değnek yapısı gereği o kişiyi asla öldürmeyecektir,asla bazı sopa türleri gibi acı yaratmayacaktır. 3. Peki Muhammed zina ettiklerini itiraf eden bir kadın ve adamı taşlatıp öldürttü mü? Evet. Bu olayın tüm ayrıntıları, isimler, konuşmalar, tanıklar tarihi belgelerdir. Sorun şu ki bu taşlama Kuran'da sopa hükmü varken mi uygulandı? Yokken mi? Büyük olasılıkla yokken. Eğer varken uygulandıysa zaten çok ciddi bir sorun. Yokken uygulandıysa: Allah çok mu meşguldü, yoksa postada mı gecikme oldu da sopa ayeti yetişmedi? Madem yeni kitapta hüküm değişecekti, başka bir ceza yer alacaktı? Bunu zamanında niye yapmadı da günümüze kadar gelen “müslümanlar zina edeni taşlayarak öldürür” yargısının yerleşmesine izin verdi? Sopa hükmünü kimsenin takmamasına neden oldu? Allah niye bu kadar ihmalci davrandı? Allah hiç bir olayı boşa yaşatmaz,iç bir yazılı ayeti de boşa değildir.Eğer Muhammed gerçekten ayetten önce recm cezasında bulunduysa,bu Tevratı öğrenip Allahın Kitabı olarak uyguladığını gösterir ki,her zaman savunduğum bir gerçeğe dikkat çekilmiş olur.Ölenlere gelince, bazı salih kullarının,elçilerinin bile ölmesine izin veren Allah açısından o insanların ölmesinde de sakınca yokmuş demek ki.Demek ki öyle ya da böyle o insanlar ölmeliymiş.Allah işkence, ölüm ,şu bu benzeri hallere,onlarca savaşa göz yumduysa,sabırla mühlet verip anında ceza vermediyse, bunu açıklayan sebeplerde imanlısı olmadığınız dogma dediklerinizde mevcuttur.Günümüze kadar bunu uygulayanlar ise kusura bakmayın ama zaten Kitabın kendisinden habersiz olarak tanımladığı Kuran bilmezlerdir.Varacakları yerlerinden Allah esirgesin Tabii sorunun soruluş şekli dogmaya inananlar açısından. Yoksa bilimsel açıdan yüz sopa hükmünü Muhammed, karısı Ayşe hakkındaki zina iddialarından sonra koydu. Zina isnat eden ya dört şahit getirip kanıtlayacak, zina yapan sopayı yiyecek, ya dört şahit getiremezse yüz sopayı zina iddiasında bulunan kişi kendisi yiyecek! Bu kuralı koyunca işi halletti. Bir de Ayşe'nin zina etmediğini beyan eden bir ayet daha yazdı. Herkes erdi muradına, bize kerevetine çıkmak kalmış oldu... Ayşe ile ilgili olduğu söylenen ayetlerde ayşe nin adı bile geçmezken bilinmeyen bir mevzu üzerine dedikodu yapmanın kötülüğü açıkça anlatılmıştır.Nur suresinin başı ile ortasını birleştirip bütün bir ayeti sırf ayşe üzerine kurgulamanızı ise hiç anlayamadım. (*) İncil'in hiç bir versiyonunda recm yok. İsa'nın "ilk taşı günahsız atsın" diye recmi reddettiği söylenir, meşhurdur. Hatta annesinin adını taşıyan recmi istenen kadına aşık olduğu anlatılmaktadır. Magdalena'lı Maria (Meryem) şarkılara, şiirlere, efsanelere konu olmuştur. NOT: Dini konularda şu açıklamayı eklemek zorunda kalıyorum. Ben ateist olmadığımı, sorunumun dogma olduğunu ve dogmalar toplumun tepesine çıkmaya kalkışmadıkça onlarla bir sorunum olmadığını, çünkü her zaman var olacaklarını, insanlık kültürünün bir parçası olduklarını hep söylemişimdir. Ama tepeye çıkma durumunda çok büyük sorunum vardır! Bizimse şimdi tepede bulunanlarla sorunumuz varsa nolacak?Bizimse her an toplumda suç oranını hızla arttıran şu sistemle sorunumuz varsa nolacak. Neden ben çocuğum büyükşehirde yetişmesin, hadi insanlığın medya teknoloji elinde henüz ölmediği canım ülkemin küçük bir yerine yerleşelim diye uğraşmak zorundayım.Sokağa çıkıp bizler gibi oynamayacak çocuğumun ne suçu var?Sanki Atatürkün beklediği çabaladığı o mükemmel laik ülke olabildikte, dinlilerden korkulur oldu.Biz Allahı unutanlardan ahlak kavramı tamamen yitenlerden panik haldeyken! Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2010 Belki konunun biraz detaylandırılması gerekir. Ayşe bir sefer dönüşü haber vermeden kafileden ayrılıp yalnız başına geri döndü. Aradan bir süre geçti ve geriden gelen Safvan adında bir genç Ayşe'yi atının veya devesinin terkisinde geri getirip kafileye yetiştirdi. Ayşe gerdanlığını (veya yüzüğünü) düşürdüğünü ve onu aramak için geri döndüğünü, bulamayıp uyuya kaldığını, uyandığında Safvan'ın başında beklediğini gördüğünü ve terkisine alıp getirdiğini söyledi. Medine'ye gelindiğinde dedikodular ayyuka çıktı. Genç Ayşe'nin yakışıklı Safvan ile aşk yaşadığı dedikoduları tüm Medine'yi sardı. Zaten o sırada Ayşe, çok kıskandığı Zeynep binti Cahş ile Muhammed'in evliliğine çok içerlemiş bir haldeydi. Babasının (Ebubekir) evine kapanıp çıkmadı. Uzun süre geçip dedikodular yatışmayınca zinanın dört şahitle kanıtlanması gerektiği, kanıtlanırsa cezasının 100 sopa olduğu, ancak iddia edip de dört şahidi getiremeyene 100 sopanın vurulacağı hükme bağlandı. Dedikoduları bıçak gibi kesen ise Ayşe'nin zina etmediğini açıklayan ayet oldu. Bu iki hüküm üzerine kimse konuyu gündemde tutmaya cesaret edemedi. Magdalena'lı Meryem zina ettiği iddiası ile taşlanacaktı. Bu olay tarihi kayıtlarda yoktur, o yüzden anlatılagelen bir öyküdür. İsa ortaya çıkıp recmi engelledi. Kalabalığın önüne geçip "ilk taşı hiç günahı olmayanınız atsın!" diye haykırdı. Bunun üzerine kimse ilk taşı atamadı. Recm gerçekleşmeyip kalabalık dağıldı. İsa Magdalena'lı Meryem'i oradan uzaklaştırıp korudu. İsa çarmıha gerildiğinde Meryem İsa'nın annesi Meryem ile birlikte İsa'ya bir yudum su verebilmek ve minnet borcunu ödemek için çok çaba gösterdi. Ancak Roma askerleri izin vermediler. İsa çarmıhta can verdikten sonra iki Meryem ağlayarak onu askerlerden teslim aldılar ve defnettiler. Bu oldukça acıklı bir öyküdür ve Hristiyanlar için yakıcı bir etkileyiciliği vardır. Mel Gibson'ın yaptığı bu olayı anlatan filmde seyirciler büyük acılar çekmiş, bir çok kişi dayanamayarak kalp krizleri geçirmişlerdir. Filmin yasaklanması bile gündeme getirilmişti. Hatta İslam dinindeki çarmıhta can verenin İsa olmadığı, gerçek İsa'nın göğe alındığı iddiasının amacı, bu acıyı yatıştırmaktır. Hristiyanlar ise bu acıyı İsa'nın tüm işkencelere inananlarının günahları için katlandığı ve mükafat olarak dirilip göğe yükseldiği inancı ile yatıştırırlar... Burada ufak bir ekleme yapmak istedim.İslam dininde çarmıhta can verenin İsa olmayışı, çarmıhta acı çekenin de İsa olmayışı anlamına gelmez.Son noktada değiştirilmiş bir beden ruh ilişkisinde, İsa nın yerine geçen kişinin "neden beni bıraktın " demesi ise fazlasıyla ibret taşır. Bırakılan İsa değildir çünkü ,başından itibaren yaşayacağı herşeyi bilmektedir.Ama Tanrı tarafından terk edilen farklı bir kişi vardır ve dinin isyan kabul edeceği bir imansızlık sözlerinde belirmiştir. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2010 Allah açısından o insanların ölmesinde de sakınca yokmuş demek ki.Demek ki öyle ya da böyle o insanlar ölmeliymiş. O, elbette! Bu güne kadar yeryüzünde öldürülen herkesin ölmesi gerekmiş olduğu kesin! Dogma ile karşılıklı oturup mantığa dayalı bir akıl yürütme yapılabileceğini düşünende kabahat! Dogma için beden ruh ilişkisini son noktada değiştirmek, uçurmak kaçırmak, yerine cin geçirmek, halıda uçurmak bile filan hiç sorun değil, elbette... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2010 Koskoca İslam tarihinde "İfk" diye anılan olayı da zinhar tarihte filan okumadık, biz kafamızdan uydurduk, ya da asrı saadet gazetesinin magazin sayfasından paparazzi Abdül Muttali'den (*) alıntıladık öyle değil mi? Defalarca söylemişimdir, Kuran isim zikretmemeyi bir kural olarak uygulamıştır. Ayşe adı tabii geçmeyecek. Sadece Zeyd torpillidir, o da Zeynep'i boşamasa onun adı da geçmezdi... (*) Muttali=haberdar demektir. "Muttalip" değil. Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 20 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 20 Ağustos , 2010 Koskoca İslam tarihinde "İfk" diye anılan olayı da zinhar tarihte filan okumadık, biz kafamızdan uydurduk, ya da asrı saadet gazetesinin magazin sayfasından paparazzi Abdül Muttali'den (*) alıntıladık öyle değil mi? Defalarca söylemişimdir, Kuran isim zikretmemeyi bir kural olarak uygulamıştır. Ayşe adı tabii geçmeyecek. Sadece Zeyd torpillidir, o da Zeynep'i boşamasa onun adı da geçmezdi... (*) Muttali=haberdar demektir. "Muttalip" değil. Bu mesajınızdan önceki mesaja cevap verecek olursam sanki dünyada herkes dinsiz olsa kimse kimseyi öldürmeyecek gibi boş bir beklenti ile sürekli dinin suçlanması benim açısından dogmanın dogması. Bu mesaja gelince hala farkında olmadığınız bir gerçek var. Ben ifk yı hiç okumadığım için imanlıyım, siz ise bu ve benzerlerini okudukça dinden tamamen uzaklaşmış bir imansızsınız. Ben buhari muslim tanımam.Ben beynimi kirletmesinler diye takvim yapraklarındaki hadisleri yırttığım gibi çöpe atar,sadece ayetleri okurum.Koskoca İslam tarihi Kitaplarda öğrenmemiz gereken kadarıyla Allah tarafından anlatılmıştır.Allahın anlattığından ötesi saçmalık,Allahın anlattığından ötesi hurafe, Allahın anlattığından ötesi dinim için gereksizdir.Ben bir kez hataya düştüm ve Kitaba imansızlık yaşadım, bu aşamadan sonra ikinci bir hata benim için imkansız.Çünkü cidden iman ettim,cidden insan sözü olamayacağını idrak ettim.Tanrıma teşekkürlerimle.. Size iyi hadis okumalar.Siz müslümanların yorumlarını okumaya devam edin.. Ben şu kadarını söyleyim ki, eğer dinimi müslümanlardan öğrenecek olsaydım zamanında, şu an dinsizliğin alasını yaşıyor olurdum. Forumda dinle ilgili kafası karışan arkadaşlar varsa onlara tek tavsiyem: Asla ve asla tefsirler, cilt cilt açıklamalar ile din öğrenmeye kalkmayın. Bir Kuran meali alırken dikkat ettiğiniz en önemli nokta parantezi en az, açıklaması en az olan meal olsun.en sade hal,Kitabı anlamanıza en yakın haldir.Hadislerden uzak durun. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 20 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 20 Ağustos , 2010 Konu hadis filan değil, hadise kutsallık atfetmek, "o da bir kaynaktır, geçerlidir" demek hiç değil. Konu tarih. Yani bilim. Bilim için bulunabilen her kırıntı kaynaktır. "Sadece kutsal kitap" anlayışına gelince... Bu zihniyet ile insanlığın bir milim bile yol alması olanaksızdır. Yani şimdi, kutsal kitaptan başka her şeyi çöpe atıp, kutsal kitapta "onu duyduğunuzda haşa bu apaçık bir iftiradır demeniz gerekmez miydi?" cümlesini okuduğunuzda, "neyi duyduklarında" diye aklınıza haşa gelen şeytanı "eüzübi..." diye kovup gözünüzü sımsıkı yumup "aman imanım gider, zebaniler beni kebap eder" diye titreyeceksiniz öyle mi? E, ne diyeyim? Ha, şu iki eklemeyi yapmam lazım: Birincisi dünya dinli olursa kötülükler önlenir diye bir şey olmadığı gibi dinsiz olursa önlenir diye bir konu da yok. Burada dinsiz olan kimse de yok! İkincisi dini tanımlamak açısından (tarih bilimi açısından geçmişi aydınlatmaya çalışmak için değil) hadis benim için de hiç gerekli değil, dini konularda her çıkarımımı zaten Kuran'dan yapıyorum. Hadislere ihtiyacım benim de yok. Hatta hadiste yer alan bir konu için "madem bu kadar önemliymiş, Kuran'da niye geçmemiş" savlamasını ben de kullanırım. Hadiste çok temel konu olarak gösterilip Kuran'da olmayan bir şeyi ben de şüpheyle karşılarım. Recm gibi... Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 20 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 20 Ağustos , 2010 Konu hadis filan değil, hadise kutsallık atfetmek, "o da bir kaynaktır, geçerlidir" demek hiç değil. Konu tarih. Yani bilim. Bilim için bulunabilen her kırıntı kaynaktır. "Sadece kutsal kitap" anlayışına gelince... Bu zihniyet ile insanlığın bir milim bile yol alması olanaksızdır. Yani şimdi, kutsal kitaptan başka her şeyi çöpe atıp, kutsal kitapta "onu duyduğunuzda haşa bu apaçık bir iftiradır demeniz gerekmez miydi?" cümlesini okuduğunuzda, "neyi duyduklarında" diye aklınıza haşa gelen şeytanı "eüzübi..." diye kovup gözünüzü sımsıkı yumup "aman imanım gider, zebaniler beni kebap eder" diye titreyeceksiniz öyle mi? E, ne diyeyim? Ha, şu iki eklemeyi yapmam lazım: Birincisi dünya dinli olursa kötülükler önlenir diye bir şey olmadığı gibi dinsiz olursa önlenir diye bir konu da yok. Burada dinsiz olan kimse de yok! İkincisi dini tanımlamak açısından (tarih bilimi açısından geçmişi aydınlatmaya çalışmak için değil) hadis benim için de hiç gerekli değil, dini konularda her çıkarımımı zaten Kuran'dan yapıyorum. Hadislere ihtiyacım benim de yok. Hatta hadiste yer alan bir konu için "madem bu kadar önemliymiş, Kuran'da niye geçmemiş" savlamasını ben de kullanırım. Hadiste çok temel konu olarak gösterilip Kuran'da olmayan bir şeyi ben de şüpheyle karşılarım. Recm gibi... Nûr(*) Sûresinin 15 . Ayetinde Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Halbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır .. merak etmeyin, hangi iftira falan diye düşünüp zebaniler şeytanlardan falan korkmayız biz. Biz bu ayeti okuyunca, hakkında hiçbir bilgimiz olmayan, gerçek olup olmadığına dair üzerinde hiç bir fikrimiz ve şahitliğimiz bulunmayan konularda, dedikodu edip etmememiz hakkındaki bilgiye bakarız.Yani biz, bir arkadaşımız bize gelip "ağğğ biliyor musun falanca şöyleymiş" dediğinde ,şahit olup olmadığına bakar,kendimiz şahit olmadığımız içinde o dedikoduyu içimizde tutarız "doğrusunu Allah bilir" diyerek. Tutup bende gidip falanca başka arkadaşıma "biliyor musun ne duydum" diye bilmediğim şeyi yaymam. Eğer toplumumuzda ki dedikodu hastalığının farkında olunsaydı, Kuranın bunu neden mutlaka ve mutlaka değindiği bir konu yaptığını anlardınız.Bu önemli bir konudur ve Kuran gerekli öğüdü en güzel şekliyle vermiştir.Darısı müslümanım dediği halde dedikodudan uzak durmayan insanlarımızın anlamasına... Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 20 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 20 Ağustos , 2010 Konu hadis filan değil, hadise kutsallık atfetmek, "o da bir kaynaktır, geçerlidir" demek hiç değil. Konu tarih. Yani bilim. Bilim için bulunabilen her kırıntı kaynaktır. Bu cümleye takıldım ister istemez."Bilim için bulunabilen her kırıntı kaynaktır" Tarih bilim tarih bilim Peki ben size desem ki, Kutsal kitaplarda bazı bilimsel olgulara işaretler var.Bazı araştırılması gereken konular ancak hala araştırılmamış oluşundan dolayı keşfedilememiş gerçekler var desem.Bir bilim adamı olmayışımın sıkıntılarını yaşıyorum, varsa etrafınızda fenle kimyayla fizikle uğraşan birileri buyrun siz yardımcı olun desem.Bana Kurandan İncilden Tevrattan dolayı bir araştırmaya girişecek birini bulun desem... Örneğin doğuştan bir körü iyileştirmek için neler üzerinde araştırma yapmasını gerektiğini söylesem ona..Şahit olursanız gerçekliğine iman mı edeceksiniz? "Hayır,hayır, bir zamanlar eski insanlar falanca alanda şunu şöyle bunu böyle yaparlarmış, zaten bilinen birşeylermiş miş, "şimdiden çoğu ateistin(sizi kasdetmiyorum) sözleri kulağımda yankılanıyor. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 20 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 20 Ağustos , 2010 Kutsal kitaplarda bilimsel ipuçları bulunduğu iddiası çok ortaya atılmış bir iddia. Artık bayatlamış ve iler tutar yanı kalmamış bir iddia. Çoğu inanır bile artık "kutsal kitaplar bilim kitabı değildir" diye bu iddiaları reddediyorlar. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 20 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 20 Ağustos , 2010 dedikodu Toplumu, dünyayı, tarihi şekillendiren olayların incelenmesi asla dedikodu kapsamında ele alınamaz. Aksi halde tarih diye bir bilim olamaz, esasen bilim diye bir şey olamaz. Çünkü tarih olmayınca ne antropoloji olur, ne insanlık kültürü üzerine araştırma yapılabilir. Tarih asla Ayşe Safvan ile aşk yaşamıştır demez. Meydana gelen tarihsel olayları irdeler. Tarih açısından konunun değeri şudur: Böyle bir iddia ortaya atılmış, Medine kamuoyunda çalkantı yaratmış, belli önlemlerle yatıştırılmıştır. Ayşe ile Safvan aşkı yaşanmış mıdır? Onu sadece ikisi biliyorlardı, ikisi de yaşamıyorlar. Dolayısıyla bilmiyoruz. Olay budur. Siz hiç benim özetlememde Ayşe ile Safvan aşkından var olarak bahseden bir cümlemi gördünüz mü? Ben ne dediğimi ne demediğimi bilirim! Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 21 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 21 Ağustos , 2010 Kutsal kitaplarda bilimsel ipuçları bulunduğu iddiası çok ortaya atılmış bir iddia. Artık bayatlamış ve iler tutar yanı kalmamış bir iddia. Çoğu inanır bile artık "kutsal kitaplar bilim kitabı değildir" diye bu iddiaları reddediyorlar. Artık bayatlamış.Haklısınız bişeyler artık cidden bayatlamış.İnançla işi olmayan insanların, asla ve asla bu konuda kılını kıpırtdatmayacak insanların inanırlarla tartışmaktaki işi ne anlamadım ki? Bişey yakaladığını sanınca tartışmalar uzar gider, işe gelmeyen bişey söylenince kestirilir atılır.Örnek var mı şı iddialara göre araştırma yapan bilim adamı, yokkk.Niye, e onlar bilimsel canımmmm dinle ne işleri olur. Dedikodu kelimesine gelince,Biz ahiret kavramı çerçevesinde bir kurallar kitabı okumaktayken, sizin sadece dünya yaşam ekseni etrafında tarih değerlendirmesi yapıp kalmanızda gerçek şu ki, her iki taraf birbirine ne demek istediğini sanırım sonsuza kadar anlatamayacak.Sanki ben Kuran bir Tarih bilimi kitabıdır dedim, hemen tarih demeci... Kuran sanki "şu tarihte şurdan şuraya gitmekte olan şu kavimde şu falanca ile bu falanca şunları yaşamıştır.Bunlardan dolayı halk arasında şunlar bunlar gelişmiş ve ayaklanmalar başlamıştır.Falancanın filanca yaptırımı ile şu tarihlerde olaylar yatıştırılmıştır.bundan sonra falanca tarihinde yeniden filanca iş sebebiyle o noktadan filan noktaya giden kavimde............" Sanki tarih kitabı tartışıyoruz.Pardon ama neden Kuran bir DİN Kitabıdır?Hiç düşündünüz mü? Alıntı
Φ raif bostan Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2010 ftoyd kesin olarak bilinen şeylere inanılmaz o bilinir ama kesin olarak bilinmeyen şeylere inanılır şimdi insanın kesin bilemeyceği bişiyiyle insanı sorumlu tutmak yani sen bunları bilemek mecburiyetindesin demek saçmalıktır çünkü o tam olarak bilinmiyor ve o kişiyede bu yüzden işkence yapmak saçmalığın daniskasıdır ve zorbalık zalimliktir ayrıca sen inancının doğru olduğunu söylüyorsun inancının doğru olduğunu nerden çıkarıyorsun hiç inancın hakkında düşündünmü ki ve ne yaptın allahı gördünde sana bu dinde bahsedilenler doğrumudur dedi yada öbür dünyayımı gördün. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 23 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 23 Ağustos , 2010 Bişey yakaladığını sanınca tartışmalar uzar gider, işe gelmeyen bişey söylenince kestirilir atılır. Hayır kestirip atma yok. Benim ifadem, genele dönük, yani bilimsel ipuçları var iddiasına yönelik. Ama özelde "şurada şöyle bir bilimsel işaret var" dendiğinde onun bilimsel işaret filan olmadığını ayrıntılı olarak daha önce çok anlattım. Dogmalarla neden ilgilendiğimi ise daha önce çok anlattım, bu başlıkta bile tekrarladım. Çok tekrar da usandırır artık! Tarihsel konu da yine tekrarlıyorum, ana konuya eklenmiş ayrıntıdır, üzerinde asıl tartışılacak ana konu değil. Ama "şeytan ayrıntılarda gizlidir"... (Şeytan tabii ki mecaz, bunu açıklamam gerekmesinden hiç hoşlanmasam da çoğu kez belirtmekte fayda oluyor.) Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 23 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 23 Ağustos , 2010 ftoyd kesin olarak bilinen şeylere inanılmaz o bilinir ama kesin olarak bilinmeyen şeylere inanılır şimdi insanın kesin bilemeyceği bişiyiyle insanı sorumlu tutmak yani sen bunları bilemek mecburiyetindesin demek saçmalıktır çünkü o tam olarak bilinmiyor ve o kişiyede bu yüzden işkence yapmak saçmalığın daniskasıdır ve zorbalık zalimliktir ayrıca sen inancının doğru olduğunu söylüyorsun inancının doğru olduğunu nerden çıkarıyorsun hiç inancın hakkında düşündünmü ki ve ne yaptın allahı gördünde sana bu dinde bahsedilenler doğrumudur dedi yada öbür dünyayımı gördün. İnancım üzerine, Kuran üzerine elbette çok düşündüm Raif Bostan.Şu hayatımda bildiğim ,emin olduğum tek bir gerçek vardı "Tanrı".O var.O hayatımızda.Tam olarak bilinmeyen, tam olarak görülmeyen herşeye yok denilip kestirilip atılsaydı, bugün nice bilimsel icat ortada olmazdı.Hayatımızda ister müslüman olalım,ister budist, ister çok tanrılı bir din inanırı,metafiziksel bişeyler vardır ve insanoğlu bu yüzden dinden uzak kalamamaktadır.Bişeylerin açıklaması için insanoğlu her zaman dinle uğraşmıştır.Tapındıkça bişeylerin kendisine sunulmuş olduğunu görmüştür ki,yıllar yılı bu kavramlar gelişmiştir.Benim şu an bildiğim en iyi gerçeklik ise Kutsal Kitap ve Kuran uygulandığında dünyanın tahmin edemeyeceğimiz kadar mükemmel bir hal alacağını görmektir.Bu kadar evrensel, bu kadar güzel, bu kadar ince bir Kitap insan sözü olamaz.İşte bu benim gerçeğim.Siz hiç bir masa isteyip ertesi gün onu elinize aldınız mı, siz hiç bir degobaj isterken size ummadık bir yerden verildi mi,siz hiç gelinlik almanız gerekirken en beğendiğiniz model hiç tadilat gerektirmeden bedeninize oldu mu, siz hiç bindala özbek kepi isterken giyeceğiniz günün bir öncesinde arkadaşınız elinize çıkarıp verdi mi, siz hiç dua edip ertesi gün duanızın gerçekleşmesine şahit oldunuz mu, siz hiç evinizi bile döşerken bunun başka bir güç tarafından önceden her ayrıntısıyla bir araya getirilişini gördünüz mü, siz hiç olacak olaylar için rüya ile uyarıldınız mı,siz hiç bir tanıdığınızı arayıp kardeş seni rüyamda gördüm sorun ne dediniz mi, siz hangi metafiziksel kavram için bilimi yeterli görüp görüp olan herşeye yok deyip kestirmeden yorum yapabilirsiniz.Arkadaşlar, bütün inançsızlar şimdi söylenecek yine "herşeyi dine atfetmek","herşeyi psikolojik dine yorumlamak" ..bu iş o kadar basit değil.Yaşamak lazım.Geçen forumda video izledim ve bir avusturalyalının müslüman oluş hikayesini dinledim. Elini Kurana atıp kaldığı yerden devam ederken denk gelen ayet ile ne demek istediğini siz hiç yaşamadınız ki anlayasanız...ama biz yaşadık.Nice insan bunları yaşıyor.Bu yüzden biz onun ne demek istediğini çok iyi anladık.Sizler anlayamazsınız.Siz inanmadığınız şüphede olduğunuz bişeyden nasıl varlığına delil isterdiniz ki?Biz inandığımızdan şüphede olmadığımızdan bekledik, o da bizi hiç cevapsız hiç yalnız bırakmadı.Ama siz hiç cevap bulamadınız.Sizi bilmem ne bildiğiniz konusunda ama, ben biliyorum Raif Bostan, Kutsal Kitapların hepsinin inandığım Tanrımdan olduğunu çok iyi biliyorum. Bu yüzden "hoca" imanlıları gibi bölünmüyor, bu yüzden hristiyanları yahudileri müslümanları bir araya getirebilecek ortak bir dil kullanabiliyorum.Bu yüzden ben hadislerden hocalardan hurafelerden sakınıyor, bu yüzden bölücülük yaratacak her kavramdan sakınıyor, bu yüzden "ayrılmayın hepimiz aynıyız" diye forumlarda orda burda uğraşıyorum.Benim gözümde bir ırk kavramı olamaz çünkü dinim gereği hepimiz tek bir insandan gelmiş kardeşiz, benim gözümde Kitap ayrımı olamaz çünkü dinim gereği bunların birbirini bütünleyen tamamlayan olduğunu çok iyi biliyorum, benim gözümde para çıkar zengin fakir dengesizliği olamaz çünkü dinim gereği herkesin paylaşmak zorunda olduğunu çok iyi biliyorum. Ülke ülke toprakların madenlerin dağılımını ve birbirine muhtaçlığını bile ben çok iyi görüyorum.Paylaşmak zorunda bırakılan insanoğlu paylaşmak yerine savaşıp birbirinde olana göz dikiyorsa, bunun dindeki yerini çok iyi biliyorum.Şu an bütün sorunların temelinde Kitabını uygulamayanlar olduğunu,özellikle ve özellikle Kitabına uymayan İsraillilerden kaynaklı problemlerimizi çok iyi görüyorum.Bütün ülkelerin halini görmek dışında, ileride Kabeye neler olacağını, Kudüste neler yaşanacağını, açlık kıtlık salgın hastalıklarla her taraftan gelecek savaş haberlerini de çok iyi biliyorum.2000 sene önce yazılanların şimdi ne kadar yakın göründüğünü ve Kutsal Kitapların yalnız günümüze değil geleceğe ışık tutan uyarılarını çok iyi görüyorum. Bilim bilim bilim.. Pardonda siz benim kadar belgesel düşkünü , benim kadar dünyaya meraklı doğaya aşık başka bir insanda zor bulursunuz.Dinin bilime engel olmadığı defalarca anlatıldı.Ama bilimle alakası olmayan , bilim adamı olmayan ateistler, dinsizler dolamışlar ağızlarına bilim bilim bilim. Önlerine ne konulursa aynen kapmaya bu kadar meyilli iken, bizler neden bunu imanla yapınca bu kadar eleştiriliyoruz bir anlasam. Niye illa bizler bilimsizlikle suçlanıyoruz niye... Ya bende dışarda sıradan biriyim... Alnı secdeden kalkmayan dünyaya kapanmış her tarafta din adına konuşan biri değilim ki, nedir her müslümanı aynı kefede değerlendiren şekilci ön yargılarınız? Dogmmaaaaaaaaa, saçmalııııık, hurrraaaaaaaaa... Ne kadar aydınca, ne kadar güzel bir karşı tarafı düzeltme girişimi(!).Ne büyük bir gelişmişlik,medeniyet örneği(!).Ne fark var, cihatttttt, breeee kafiiirrrrr diye saldıran nice sözde dindardan...aynı.Ben fark göremiyorum. Allah bana şunu mu dedi, gördüm mü falan...Allah hayatımda,Tanrım yaptıklarıma karşı her an olumlu olumsuz hayatımı şekillendirmekte,O her sözümü anında işiten ve cevap veren müthiş bir güçte.Ben ondan bir işaret beklediğimde onu sınamam, ondan süphede olduğum için değil,ondan emin olduğum ve benim bilemeyeceğim konularda öğrenme merakımdan bazen işaret beklerim,bunun için de bazı yollarım vardır. Ondan işaret geldiğinde, soruma cevap geldiğinde üzerinden yıllar bile geçse,olacağını düşündüğüm şeyin mutlaka olduğunu görmüşümdür.Mesela ben 2003 senesinden beri 2009 un gelmesini bekledim.Bunu bütün çevrem ailem bilir.2009 hayatımda çok önemli bir dönüm noktası olacaktı.Bunu hep bekledim.Oldu mu dersiniz? Hem de ne oluş... Bana tenezzül eden ilgilenen Tanrıma şükürler olsun...Haydi bilimle açıklayın bunu.Açıklayamazsınız ki,altı üstü inanış ve tesadüftür.Beynin kandırmacası ya da belki beynim olayın gerçekleşmesini sağlamıştır :) Ne kadar basit değil mi?Barış Manço nun 4 Kitap üzerine söylediği gibi "orda öyle bir isim var ki, benden öte benden ziyade".. Araştırılmaya bile değer görmezken nasıl bilgiye ulaşabilirsiniz ki? Alıntı
Φ tebu Gönderi tarihi: 23 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 23 Ağustos , 2010 Tartışmalar hep sonuçsuz kalıyor maalesef ftoyd sizin bulunduğunuz manevi konumda o arkadaşlar bulunamaz maalesef çünkü redediyorlar. Yaşadıklarınızı çok iyi anlıyorum ve bu takım olayları bende yaşadım bunun tesadüf, yanılsama veya beyinle alakalı olduğu söylenemez. Tartışmalarda birkaç ayet veya hadis üzerine duruluyor sürekli, bütün olarak Kuran'ı ele alıp önyargısız inceleme zahmetinde bulunulmuyor maalesef. Temelde Kuran Allah'a inanmak ve ona ortak koşmamak, peygamberlere ve kitaplara inanmak, anne babaya itaat etmek, akrabaya, fakire ve yetime yardım etmek, adil olmak, iyi insan olmak, kötükleten, zulümden, bozgunculuktan, kibirden, nankörlükten, israftan, hainlikten uzak durmayı emreder. Kuranın geneline bakıldığında iyi işlere teşvik, kötü işlerden men etmek vardır. Bu ayetler o kadar çoktur ki onları görmezden gelmek ve bu ayetler üzerine hiç düşünmemek önyargısız olunmadığının açık ve net göstergesidir. Dünyadaki sapmış müslüman toplulukları örnek verip sizin dininiz budur diye suçlamak ise olacak iş değildir. Allah'a ve yarattıklarına inanmayan biri insanlığın neden bu durumda olduğu gerçeğini anlayamaz. İblis ve onla ilgili ayetler üzerinde düşünmediği sürecede anlamayacaktır. Bu konular o kadar uzun tartışılırki sayfalar dolusu sürer fakat sabit fikirler olduğu sürece gene bir sonuca varılamayacaktır. Bilimsellikten söz edilmiş, başka bir konuda gene kutsal kitapların bilimsel ispatları üzerine konuşulurken tesadüfen Discovery'de seyrettiğim bir belgeselden örnek verdim geçiştirildi, İncil ve Kuran'da geçen Lut kavminin yok oluşu ve Hz.Musa'nın Kızıldenizi geçişi bilimsel olarak kanıtlarla Discovery'de ele alınmış ve bütün bulgular olayların gerçekliğini gösteriyor. Kainatın yaratılışı, yörüngeler, dağların kazık şeklinde oluşu, birbirine karışmayan denizler, insanın yaratılışı gibi başka bilimsel olaylarda Kuran'da vardır ama bunlarda çeşitli tezlerle reddedilebilmektedir. Biz inananlarla göre Kuran Allah'tan geldiğine şüphe olmayan Hak bir kitaptır ve gerçekten Kuran'a göre yaşayabilirsek herşey şimdikinden daha güzel olacaktır. İnanmayanlarda kendi düşüncelerinde tabiki özgürdürler, istedikleri gibi inanabilirler, kimse başkasına bir fikri zorla dayatamaz sadece anlatır ve tartışır ama zorla dayatma olmaz. Alıntı
Φ raif bostan Gönderi tarihi: 23 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 23 Ağustos , 2010 arkadaşım sizinkinin adı üstünde bir inanç gerçek değil siz sadece gerçek olduğuna inanıyorsunuz ortada kesin bişiy yok sen allahı nasıl buldun öğrenebilirmiyim ne yaptın evrenin çok komplike bir sitem olduğunu ve bunun tesadüflerle açıklanamayacağını keşfettin ve bir yaratıcı olmalı dedin peki yaratıcının bir olduğunu nerden anladın bu yaratıcı birden fazlada olabilir ve bu yaratıcının nasıl özelliklere sahip olduğunu nerden biliyorsun onu gördünmü ne 40 yıllık arkadaşınmı yoksa işte sen sadece inanıyorsun bu inançtan başka bişiy değil evrene bakıp bir insan bir yaratıcı yada yaratıcıların olması gerektiğini anlasada bu yaratıcının birmi yoksa birden fazlamı ve nasıl özelliklere sahip olduğunu asla bilemez çünkü onu görmemiştir sen sadece inanıyorsun ve inancını hiç sorgulamamış direk doğru olduğunu kabulediyorsun biraz objektif olarak inancına baksan ve gerçek olup olamayacağını ne kadar tutarlı ve mantıklı olduğunu insan haklarına uyup uymadığını biraz düşünsen bunu anlayacaksın ama sen objektif olup inancın üzerinde düşünmüyor direk doğru olarak kabulediyorsun. Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 24 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 24 Ağustos , 2010 arkadaşım sizinkinin adı üstünde bir inanç gerçek değil siz sadece gerçek olduğuna inanıyorsunuz ortada kesin bişiy yok sen allahı nasıl buldun öğrenebilirmiyim ne yaptın evrenin çok komplike bir sitem olduğunu ve bunun tesadüflerle açıklanamayacağını keşfettin ve bir yaratıcı olmalı dedin peki yaratıcının bir olduğunu nerden anladın bu yaratıcı birden fazlada olabilir ve bu yaratıcının nasıl özelliklere sahip olduğunu nerden biliyorsun onu gördünmü ne 40 yıllık arkadaşınmı yoksa işte sen sadece inanıyorsun bu inançtan başka bişiy değil evrene bakıp bir insan bir yaratıcı yada yaratıcıların olması gerektiğini anlasada bu yaratıcının birmi yoksa birden fazlamı ve nasıl özelliklere sahip olduğunu asla bilemez çünkü onu görmemiştir sen sadece inanıyorsun ve inancını hiç sorgulamamış direk doğru olduğunu kabulediyorsun biraz objektif olarak inancına baksan ve gerçek olup olamayacağını ne kadar tutarlı ve mantıklı olduğunu insan haklarına uyup uymadığını biraz düşünsen bunu anlayacaksın ama sen objektif olup inancın üzerinde düşünmüyor direk doğru olarak kabulediyorsun. bir inanç deyip kestirip atamazsınız.Biz iananırlar aynı olayları yaşıyor ve birbirimizi anlıyoruz.Sizle farkımız bu. Biz hayatımızda Allahı bir Tanrının gücünü kesin olarak biliyoruz. Anlıyoruz. His... his desek hoplayacak bazıları ama bu his resmen bilinen yaşanan his. Bir tane Tanrı var, Kitapları uygulandığında hoşnutluğu hissedilebilir.Yani hem kızgınlığını hem hoşnutluğunu hayatımızda izin verdiği oranda hissederiz biz.Yaşarız.Allahın sopası mı yok diyorlar, öyle bir var ki,illa sopayı sopa olarak görmek istemezseniz farkedeceksiniz. Alıntı
Φ tebu Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2010 Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2010 Bu kadar peygamber, bu kadar kitap var hepside bir yaratıcıdan bahsediyor, hepsinde sıfatları belli. Yani biz bir sabah uyandığımızda birde aaa bir yaratıcı olmalı dur ben ona inanayım demedik. Elimizde onlarca kaynak var ve düşünecek aklımız var. Bir tanemi olayına gelince, bir tane olsa nasıl bu kadar komplike bir sistem olabilir, neden karmaşa yok bizim hayatımızdaki gibi, dünyadaki gibi. Yönetme gücüne sahip insanlar bir bakın ne kadar uyum içinde olduklarını göreceksiniz, hiç savaş yok, baskı yok, diktatörlük yok değil mi? Yani bu tanrılar tamda hepsi eşit güçte mi acaba? Olmasalar güçlü olan diğerlerini alt etmeye çalışmaz mı? Yoksa çok mu uyum içindeler acaba? Evrene bakıp yaratıcının olması gerektiğini anlıyorsunuz ama gene aynı evrene bakıp yaratıcının bir tane olması gerektiğini yoksa bu sistemin bu kadar kusursuz çalışamayacağını anlayamıyorsunuz, ne kadar tutarlı. Birşeylere yok yere inanılmaz, akıl illaki sorgular neden diye ama dediğiniz gibi objektif olmak lazım, okumak araştırmak lazım. Biz bunu yapıyoruz ve ne kadar muhteşem bir yaratıcının bizi ve tüm kainatı yarattığını görüyoruz. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.