Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2010 15 yıl Ses tonunu kontrol etmesini, sesini çatlak ve çatallı çıkarmamasını ve o kadar kinli, nefret dolu bakmamasını da biri söylemeli ama, krala çıplak olduğunu kim söyleyecek? Ben şahsen sinir sağlığım açısından ekrana çıktığında hemen zap yapıyorum. Kimmiş yalancı olan? BDP nin hayır oyu vereceği sunturlu yalanını uyduran kim? Paketin 12 eylülle hesaplaştığı kuyruklu yalanını uyduran kim? Bunlar yalanın en bayağısıdır. 12 eylülle hesaplaşan pakette YÖK daha da güçlenmez! 12 eylülle hesaplaşan paket MGK yı da kaldırır. Bunlar değil mi 12 eylülün getirdiği en temel kurumlar? Bunlara ateş püskürenler değil miydi marksistten bozma liberaller? İlk konuşan, yalancılık ve ihanet etmekle suçlayan kendisi; cevap verildiğinde de kişisel haklarına saldırı var diye dava açıyor, Kılıçdaroğlu na dava açıyormuş. TV lerde zaplama şansımız var ben de aynen sizin gibi yapıyorum ama gazete okurken insan merak ediyor; okuyunca da pes artık pes! Diyor. saygılar...
Gönderi tarihi: 28 Temmuz , 2010 15 yıl Medyada yer alan Irak'a müdahale etmeme taahhüdü anlaşması savunması, tam ibretlik bir itiraf! Bu anlaşma tek taraflı, sadece ABD yi bağlayan bir anlaşma imiş! Bundan daha acayip ve akıl dışı bir ifade olabilir mi? Parayı veren tarafı bağlayacak elbette, yok, parayı alanı bağlayacaktı! “Ben Irak'a girdiğim için bu anlaşmayı feshettim, o yüzden bu parayı almayacağım!” diyecekti! Böyle bir ifadenin açıklama diye sunulabilmesi, dehşet vericidir. Bitmedi, bu anlaşma imzalanmaktan vaz geçilmiş! TBMM ye getirilip onay istenmemiş! Yani artık ben ne diyeyim! Tabii, getirince TBMM de kıyamet kopar, ne gerek var değil mi? En iyisi getirmemek, ne gerek var bulandırıp denizi, aheste çek kürekleri, elbette. Para mı? Zaten anlaşma ile, kayıt altına alarak getirilirse doğru dürüst, istediğin gibi harcanası değil, kayıt altına alınmış para ne işe yarar? Deniz feneri paraları gibi kayıt altına alınmayacak ki, istediğin yere harcayabilesin tabii canım! Gelin ey ABD liler, biz bu anlaşmayı imzalamaktan vaz geçelim, dostluk baki kalsın. Para elinin kiri canım, lafı mı olur? Dostlar arasında para ne demek? Dostlar arasında alınan verilen paranın lafı mı olur, kaydı mı tutulurmuş? Merdi kıpti sirke satarmış hani... Peki anlaşma imzalanmadığı halde niye yıllar boyu Irak'a hiç operasyon yapılmamış? Anlaşma imzalanmaktan vaz geçilmişmiş madem? Hayır, zaten harekat yapmadın, beleş parayı niye kaçıracaksın ki? Parayı almadığını söylüyor, fakat karşılığı olan taahhüdü yerine getiriyorsun! Bu nasıl iş? Nihayet Dağlıca ihaneti gerçekleşip kamuoyunun yeteri kadar uyutulamadığı ortaya çıkınca: “Eh, imzalanmamış, parası resmi kayıtlı ödenmemiş anlaşma ile buraya kadar!” Eh, zaten PKK da toparlandı, iyileşti, ayağa kalktı, artık gerek kalmadı... Şöyle bir göstermelik harekat yapıverip çıkıverin bari. İkisi bir arada olsun. Hem şampuan, hem krem. Yıkıyorum, çıkıyorum...
Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2010 15 yıl "AB'ye kayıtsız şartsız üye olmalıyız" söylemini de canlı canlı, bizzat yandaş sözümona proftan duyduk televizyonda! Artık bu kadar kör gözüne gözüne olur, bilmiyorum artık. Yani bağımsızlığımız pahasına, ulusal onurumuz pahasına, aklınıza ne gelirse, her şeyimiz pahasına emperyalistlere her şeyimizi teslim etmeliyiz! Vatanseverlik ne güzel bir duygu yahu! Bundan mahrum olmak, ülkesini, devletini, halkını benimseyememek, düşman olmak ne kötü bir mahrumiyet! Acıyorum bu mahrumiyet içinde kıvrananlara. Ülkesinin ağacını, böceğini, kuşunu, insanını, taşını, dağını sevmek ne yüksek bir duygu! Bundan mahrum kalmaktansa ölmeyi yeğlerim. Yazık bu zavallılara... Bu mahrumiyetlerine gerçekten çok acıyorum. Fakat vatanseverlik duygularının, ülkesinin taşını, kuşunu, balığını, çiçeğini bile sevmenin artık maalesef çok yaygın bir duygu olmadığını da görüp buna da üzülüyorum. Nereye gideceğimizi biz belirleyeceğiz...
Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2010 15 yıl Acaba diyorum CHP, bu yasalara, anlaşmalara karşı çıkmasaydı da millet kendim ettim kendim buldum şarkısını bağıra bağıra söyleseydi daha iyi olur muydu? Mesela bu anlaşma meclise gelerek kayıtlara geçse fena mı olurdu, mayınlı arazileri İsraile verip biz İsrailin düşmanıyız denmeleri sağlansa nasıl olurdu, emeklinin maaşının %60 kesilseydi nasıl olurdu, Galataport Ofer e peşkeş çekilseydi nasıl olurdu? saygılar...
Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2010 15 yıl Bahsettiğim prof hazretlerinden diğeri de utanmadan sıkılmadan PKK nın bağımsız bir Kürdistan amaçlamadığını kameralara baka baka millete söyleyebilince kanım dondu! Demek kiralanmak böyle bir şey oluyor. Sen çık, kanlı terör örgütünün daha şurda iki senedir dinci-kürtçü evlenmesinden çocuk bekleme taktiği gereği önce Çekoslavakyalaştırma, Çek - Slovak ayrışmasını ikinci basamak olarak hedefleme saptırmacasına milletin, bunca şehit vermiş milletin gözünün içine baka baka alet ol! Artık benim kanım donuyor! Bu beyin istifra ve ishallerinin saçılması, ne kadar da sıradanlaştı! Sahi bu ülke ne tür bir akıl tutulması ve ihanet yaşıyor?
Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2010 15 yıl kendim ettim kendim buldum Ben senelerdir söylüyorum sayın yılmaz, öyle "Cafer yine yapacağını yaptı, aman koş asker bez getir, şu idareyi şu beceriksizlerin elinden al, idareye el koyuver" devri kapandı. Cafer artık büyüdü, rüştünü ispat etmek zorunda. Kel alıştı bu millet, orda nasılsa ordu kaya gibi bekliyor, bişeycik olmaz beleşçiliğine! İki el bir baş için. Dünyada Türkiye Cumhuriyeti devleti diye bir devlet, Türk Milleti diye bir millet olmasa da dünya batmaz. Olmayıverir gider. Olmaya veya olmamaya karar vermek zorunda bu millet! Ya emperyalist taşeronlarının eliyle emperyalist ağlarına takılıp onursuz, zilletle sömürülecek, ya başı dik devlet, onurlu millet olma iradesi gösterecek!
Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2010 14 yıl Bahsettiğim prof hazretlerinden diğeri de utanmadan sıkılmadan PKK nın bağımsız bir Kürdistan amaçlamadığını kameralara baka baka millete söyleyebilince kanım dondu! Demek kiralanmak böyle bir şey oluyor. Sen çık, kanlı terör örgütünün daha şurda iki senedir dinci-kürtçü evlenmesinden çocuk bekleme taktiği gereği önce Çekoslavakyalaştırma, Çek - Slovak ayrışmasını ikinci basamak olarak hedefleme saptırmacasına milletin, bunca şehit vermiş milletin gözünün içine baka baka alet ol! Artık benim kanım donuyor! Bu beyin istifra ve ishallerinin saçılması, ne kadar da sıradanlaştı! Sahi bu ülke ne tür bir akıl tutulması ve ihanet yaşıyor? Belki konumuz dışı görünebilir ama dün NTV Sporu seyrederken Çekoslovakya dönemi ile bugünkü parçalanmış hali kıyaslanıyor ve eski, yeni futbolcularla söyleşi yapılıyordu. Eski frikikçi, penaltıcı Panenka o günleri özlediğini birgün aynı günleri yaşama umudu taşıdığını söyledi. Çok geç olmadan aklımızı başımıza almamız gerektiğini bu örnekte açıklıyor sanırım. saygılar...
Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2010 14 yıl Maalesef Çekoslavakya modeli bize biçilecek en hafif modeldir. Bizim için planladıkları yanında Çekoslavakya çok masum kalır. Bize biçecekleri deli gömleği aslında en çok Irak'a giydirilene benzeyecektir. Hani "Allah beterinden saklasın" derler. O kadarla bile kurtulamayız... Eğer aklımızı başımıza almaz, nereye sürüklendiğimizi göremezsek gerçekten ama gerçekten başımıza gelecek olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim... Yok yani, defalarca söyledim. Ayrışmanın bir sınırı var mı? Eski Yunan gibi şehir devletlere ayrılmaya kadar gider. Şehirler bile gettolara bölünür. Adına ister federasyon de, ister ne dersen de. Federasyon ayrı ayrı kurulmuş devletlerin birleşmesiyle olur. Üniter devletleri federasyonlara ayırmak tahmin bile edilemeyecek acılara neden olur. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe, hiç şakası yoktur. Yugoslavya'dan beter oluruz...
Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2010 14 yıl Maalesef Çekoslavakya modeli bize biçilecek en hafif modeldir. Bizim için planladıkları yanında Çekoslavakya çok masum kalır. Bize biçecekleri deli gömleği aslında en çok Irak'a giydirilene benzeyecektir. Hani "Allah beterinden saklasın" derler. O kadarla bile kurtulamayız... Eğer aklımızı başımıza almaz, nereye sürüklendiğimizi göremezsek gerçekten ama gerçekten başımıza gelecek olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim... Yok yani, defalarca söyledim. Ayrışmanın bir sınırı var mı? Eski Yunan gibi şehir devletlere ayrılmaya kadar gider. Şehirler bile gettolara bölünür. Adına ister federasyon de, ister ne dersen de. Federasyon ayrı ayrı kurulmuş devletlerin birleşmesiyle olur. Üniter devletleri federasyonlara ayırmak tahmin bile edilemeyecek acılara neden olur. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe, hiç şakası yoktur. Yugoslavya'dan beter oluruz... Halısınız Çekoslovakya hafif kalır çünkü onlar hiçbir çatışma olmadan ayrıldılar. Ben zaten ayrıldıkları için ne hissettiklerini yansıtmak için bu örneği vermiştim. Bizim model daha çok, hatta tıpkısının aynısı Yugoslavya. saygılar...
Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2010 14 yıl Yo, Çekoslavakya iyi bir örnekleme. ABD nin verdiği yeni direktif doğrultusunda PKK söylem değiştirdi, BDP talebini bağımsızlıktan federasyona çevirdi ya! İki toplumlu devlet olmalıymışız! Saçmalığa bakar mısınız? Sayısız etniğin bulunduğu ülke, iki toplumlu olacakmış. E hani nerde kaldı asimile söylemleri? Türk bir asimile idiyse, Kürt-Türk olunca etti iki asimile! Ne oldu, başınız göğe mi erdi? Bölünmeyi kaçta durduracaksınız, şehir devletler haline gelince mi? İşte bu "önce iki toplum devletini bir kabul ettirelim de, bölünmeyi şimdilik gizleyelim" akılları sıra yutturmacasına "Çekoslavakyalılaştırma" projesi diyorum. Hepimiz "Çekoslavakyalılaştıramadıklarından" olmalıyız!
Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2010 14 yıl Karşı karşıya olduğumuz ihanetin boyutlarını kimsenin tam kavrayabildiğini sanmıyorum. Çok büyük özverilerle, cansiperane çabalarla PKK kamplarına bir bir baskınlar yapıldı, sarp kayalarda askerlerin botları, elbiseleri parçalandı, o zorlu tırmanışlardan sonra bir de teröristlerle boğaz boğaza geldiler... Vatanseverlik, özveri destanları yazıldı, ne kahramanlar verdik. PKK aldığı arka arkaya darbelerle yerlere serildi. Ankara'daki Barzani temsilcisinin haber verdiği bir kamp boşaltıldı. Bundan sonra Osman Pamukoğlu Ankara'ya kesin tarih bildirmeden harekatlara devam etti. Irak topraklarında Türkiye'nin verdiği paralarla kurulmuş sözde PKK yı izleyecek peşmerge karakollarından askerimize ateş açıldı. Tim komutanı Pamukoğlu'ya telsizle sordu: "Komutanım peşmerge karakolları bize ateş açıyor. Kendimizi tanıtıyoruz, ateş kesilmiyor. Ne yapalım?" Emir kesindi: "Karakolları söndürün!" Karakollar imha edildiğinde içlerinde PKK lılar olduğu görüldü! Sağ yakalananlar 1,5 yıldır karakolu ellerinde tuttuklarını söylediler! Sonra ne yapıldı? Dağda taşta operasyonları bizzat yöneten Osman Pamukoğlu "kadrosuzluk nedeniyle!!?" emekliye sevkedildi. Operasyonlar durduruldu, Irak sınırı kesin bir geçilemez tabu haline getirildi. ABD ye üç yıl, yani PKK kendini iyice toplayıncaya kadar operasyon yapılmayacağı taahhüdü verildi. PKK iyice yaralarını sarana kadar... PKK toparlandı, yeniden eleman topladı, eğitti, üst baş, silah tamamlandı, kamplar yeniden donatıldı. Niye? Yine yirmi yaşında fidanlarımız tekrar şehit edilmeye başlansın diye! Sorumlular ne yapıyor? Evlatlarını kendi topraklarında şehit veren millete Kudüs'te namaz kılma hayali pompalayarak işi, malı, her bir şeyleri götürüyor!
Gönderi tarihi: 8 Ağustos , 2010 14 yıl "Nefes" filminde yüzbaşının kendisini eleştiren asteğmene söylediği sözler: "Geceler hep kısadır burda. Sadece bir tanesi çok uzundur. Bitsin diye dua edersin. Neden burda olduğunu düşünmeye fırsatın bile olmaz. Bütün çabam o uzun geceden nefes alarak çıkmak. Eğer ben nefes alamazsam seninki de kesilir. Hak ediyor musun o nefesi? Beni buraya siz gönderdiniz. “En büyük asker bizim asker.” “Şehitler ölmez, vatan bölünmez.” Öyle bağırdı amcam. Halam bağırdı. Komşum bağırdı. Sen bağırdın. Ben de geldim. Bu bir savaş. Ya katilsindir ya kurban. Ortası günah asteğmenim! Ben bilmiyor muyum savaşın böyle kazanılamayacağını? Aptal mı sanıyorsun sen beni? Ben biliyorum bunu. Senin bilmediğin: Eğer burda kaybedersem ben, sen de İstanbul'da kaybedersin. Anladın mı? Anla! Ankara'da kaybedersin. Savaşta haklı taraf yoktur asteğmenim. O uzun gecede kim haksız, kim katil, kim kurban bilemezsin. Düşünmezsin. Sadece nefesin vardır. Ya alırsın, ya verirsin. Bu kadar basit! Anladın mı? Keşke beni biraz sevebilseydiniz. Hadi gir yatağa. Uyumaya devam et! Merak etme, bitmeyen savaş yoktur. Bu da biter. Bittiğinde beni yargılayacaksınız. Olsun yargılayın. Burdan başka gidecek yerim yok ki benim!" Ne bittiğinde yargılaması yüzbaşım! Daha savaş sürerken yargılıyorlar seni! Seni rahat uyutmamaya, vatanı bölmeye ve satmaya kararlılar! O kadar vatanseversin ki, savaş bittiğinde yargılayacaklar diye iyimser olabiliyorsun. Ülkem beni utandırıyor, senin yüzüne bakacak yüzüm yok yüzbaşım. Sana rahat uyu demek isterdim, diyemiyorum yüzbaşım... Sen şehit olurken yatağımda uyuduğum için utancımdan kahroluyorum yüzbaşım...
Gönderi tarihi: 9 Ağustos , 2010 14 yıl Bu yozluklara ve onursuzlaştırmalara en sert tepki Osman Pamukoğlu'dan geliyor. Pamukoğlu Kayseri mitinginde başbakana: "Başbakan şimdi meydanlara çıkıp, ’beyaz gömlek giydik, beyaz kefen giydik’ diyor. Biz geldiğimizde, orduyla çok uğraştığın için sana beyaz değil, haki gömlek giydireceğiz." sözleri ile seslenirken, içişleri bakanı hakkında da şunları söyledi: "Amanos Dağları’nı teröristler basmış. Bakan, emir veriyor ’temizleyin’ diyor. Siz temizlenmeden bu ülkede terör temizlenmez." Osman Pamukoğlu Yaşar Büyükanıt'a da: "Yazıklar olsun sana!" diye seslendi. Askerlerimizin başına çuval geçirilip bunu yapan komutanı Büyükanıt'ın "arkadaşımdır, Türk düşmanı bir kişi değildir" diye savunmasıyla ordunun belinin kırılma operasyonunun başlatıldığını söyledi. Dolmabahçe buluşması için de "duvarları konuştururum!" dedi. Gerçekten öyle! Başbakan açıklamaz, Büyükanıt açıklamazsa, duvarlar dile gelip açıklamalı! Bu işin başka yolu kalmadı! Foseptik diz boyunu geçeli çok oldu, beli çoktan aştı, boğaza dayandı! Bunda boğulmayacaksak, ulusal bilincimizi göstermenin tam zamanı!
Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2010 14 yıl Yani ben bu din bezirganlarının, İngiliz işbirlikçisi şeyh molla torunlarının varan kaçını yazayım onu da şaşırdım! Şimdi de Tuncay Özkan'ın feryadı haklıymış, artık üç senedir tutuklu yargılanma elverir, bu kadarı da fazlaymış! Bunun her tarafı fecaat, neresinden tutulsa acaba? Ergenekon'un bir muhalif sindirme amaçlı uydurma olduğunun sonunda itirafı mı, asıl fail diye ortada bir şey yokken, (eğer varsa niye hala daha ortaya çıkaramadınız?) suçsuz insanlara boşuna işkence edildiğinin itirafı mı, neresinden tutarsan tut korkunç! Yani bir vicdan bu kadar mı kara olur ki, ancak üç sene işkence edilişini, insanın en kutsal varlığı olan özgürlüğünü suçsuz yere yok etmek gibi bir zulmü izledikten, teşvik ettikten ve haklı gösterdikten sonra yumuşasın? Vicdan olsa da yumuşasa, tabii ki söz konusu değil. Söz konusu olan "biz nerde yanlış yaptık? Başımıza iş açılmasın? Hadi bir de işler tersine dönerse?" endişesidir. Vicdan olsa da yumuşasa öp de başına koy!
Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2010 14 yıl Yani ben bu din bezirganlarının, İngiliz işbirlikçisi şeyh molla torunlarının varan kaçını yazayım onu da şaşırdım! Şimdi de Tuncay Özkan'ın feryadı haklıymış, artık üç senedir tutuklu yargılanma elverir, bu kadarı da fazlaymış! Bunun her tarafı fecaat, neresinden tutulsa acaba? Ergenekon'un bir muhalif sindirme amaçlı uydurma olduğunun sonunda itirafı mı, asıl fail diye ortada bir şey yokken, (eğer varsa niye hala daha ortaya çıkaramadınız?) suçsuz insanlara boşuna işkence edildiğinin itirafı mı, neresinden tutarsan tut korkunç! Yani bir vicdan bu kadar mı kara olur ki, ancak üç sene işkence edilişini, insanın en kutsal varlığı olan özgürlüğünü suçsuz yere yok etmek gibi bir zulmü izledikten, teşvik ettikten ve haklı gösterdikten sonra yumuşasın? Vicdan olsa da yumuşasa, tabii ki söz konusu değil. Söz konusu olan "biz nerde yanlış yaptık? Başımıza iş açılmasın? Hadi bir de işler tersine dönerse?" endişesidir. Vicdan olsa da yumuşasa öp de başına koy! Sayın demirefe, bunlar yaptığı yanlışı da asla kabul etmezler, bu olsa olsa referandumda entel demokrat kesimden oy çalabilmenin hesabıdır veya bizim şimdilik bilemediğimiz başka bir hesap vardır. saygılar...
Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2010 14 yıl Hesap şu: Bu adamlar Heron düşürmek istediği iddia edilen subayları atadı mı? Atadı. Peki terör örgütünün yöneticisi olduğunu iddia ettikleri adamı atadı mı? Atadı. Her seferinde kaba halk tabiri olacak açık söylemeyeyim, ağızlarından çıkanı geri almayı alışkanlık haline getirdiler mi, evet. Bunu niye yapıyorlar? Halka "bakın millet, biz orduya diş geçiremiyoruz, bize daha çok güç verin!" demek için! Tüm dertleri güçleri, suyun başını tutmak, orada kalmak! Çoğu doldurdu ama daha testiler sırada çok! Bu öyle kirli ve karaktersiz bir oyundur ki, ayak oyunları bu derece ucuzlayamaz! Bir adam gerçekten Heron düşürmek isteyecek, terör örgütü yönetecek, daha bir çok safsatayı bunlara ekleyin, işte kendi askerini kendi öldürecek, bilmem ne de, sen gökkubbeyi yere indirmeyecek, kıyameti koparmayacaksın! Hukuk ellerinde oyuncak, gördük! Hele bir de sağlam kanıt olsa, mümkünü mü var yahu? Mızrak çuvala mı sığar? Hangi hakimin önüne koyarsan koy, sağlam delil oldu mu hangisi hükmü kesmez? İnsanları bıkkınlık noktasına getirmeye çalışıyorlar, yani gerçekten bir gün yirmi yaşında insanlar diyebilir ki "bu ne ya? Beni göz göre göre ölüme gönderiyorsunuz!" Bu insanlar gençtir, hayatı daha tatmamışlardır, boşuna ölüme gönderildikleri düşüncesi gerçekten yaygınlaşırsa, işte kirli hesap o zaman tutacaktır. Subayları bıkkınlık noktasına getirmeye çalışıyorlar. Senin bindiğin dal kesiliyor, sen gözün ilerde düşman gözetliyorsun. Buna psikolojin ne kadar dayanır? Tüm topluma bir bıkkınlık aşılıyorlar. "Aman verelim toprakları gitsin, bu didiş bu kavga sonsuza dek mi sürecek?" noktasını yakalamaya çalışıyorlar. Bakın insan şöyle oturup mantıklı düşündüğünde, imkansız ya! diyor. Yani şu koskoca TC den ve TSK dan toprak koparmayı bırak kıl koparmak ha? Dünyanın en savaşçı ulusundan! Bu hiç bir zaman olacak gibi gelmiyor. Bana da şahsen öyle geliyor, sel olur akar, boğarız diyorum. Ama yılgınlık yavaş yavaş ve hissettirmeden kaplar yürekleri. Hiç de belli olmaz. Bir zaman gelir ki yılgınlık çöker yüreklere ve bu hale nasıl geldiğimize kendimiz şaşar oluruz. Ben askerlerle, gidenlerle, dönenlerle konuşuyorum. Hiç bir yılgınlık görmüyorum. Gülerek gidiyorlar. Gururla geliyorlar. Ama her nesnenin bir kırılma noktası vardır. Diyelim bölmeyi başaramadılar. Kaybettiğimiz enerji, maddi kayıp yine yetiyor. Kararlılıkla bu işi kökten çözmediğimiz her sene, geleceğimizi erozyona uğratıyor. Başka önemli sorunları çözmeye sıra gelmiyor. Şu kesindir ki, eşkiya elinde silahla dağda oldukça çözüm adına hiç bir şeyden bahsedilemez. Dağlar temizlenecek. Bunun için de sabit olmayan, hareketli birlikler gerekli. Sınır bölükleri diye bir kavramın saçma olduğunu, bunun oyalamacadan başka bir şey olmadığını söylemeye bile gerek duymuyorum. Gayri nizami savaşta sınır yoktur. Hattı müdafaa yoktur. Tüm alanda gizli ve sessiz, saldırı halinde olunacaktır. Bekleyen, ölür. Öyle önceden davul çalarak gelir gibi hantal nizami birliklerle de bitirici, yok edici operasyon yapılmaz. Bu şekilde ancak süpürme operasyonları yapılır. Burada gerekli olan ise süpürme operasyonu değil. Bu ancak nizami savaşta geçerli olur. Bizim uygulayacağımız: Ara, bul ve yoket. Gayri nizami savaşın altın kuralı budur...
Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2010 14 yıl Bakın insan şöyle oturup mantıklı düşündüğünde, imkansız ya! diyor. Yani şu koskoca TC den ve TSK dan toprak koparmayı bırak kıl koparmak ha? Dünyanın en savaşçı ulusundan! Bu hiç bir zaman olacak gibi gelmiyor. Bana da şahsen öyle geliyor, sel olur akar, boğarız diyorum. Bu ülkenin işgal edilmesi imkansız diyordum, işgal edilebilmesi için parçalanması gerekir bunun olması da imkansız diye düşünüyordum. Ama artık o kadar emin değilim, bu adamlar ne yapıp edip bir piyon bulup yapmak istediklerini insanların kendilerine yaptırıyorlar. saygılar...
Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2010 14 yıl Bakın işte bu ikilemde kalmamız, geleceği bazen umutlu bazen karanlık görmemiz, nasıl olacağını kestiremememiz de psikolojik yıpratma çabasının bir ölçüde başarılı olduğunu gösteriyor. İnsanlar tam anlayamıyor, sanki akape ABD ile işbirliği içinde denildiği zaman Türkiye'nin zor gününde ABD dostu akapenin elinden tutacak gibi bir zanları var. Ya da akape ile devam ettiğimiz sürece ABD kalkınmamızı, güçlenmemizi sağlar gibi bir düşünceleri var. Bu arada bir de vuvuzelayı bile Türkler icat etmiş, Oğuz han Zülkarneyn'miş, gelecekte Türkler dünyaya hakim olacakmış gibi dogmalar üzerinden saftiriklik pompalanmıyor mu?! Yahu ilk çağlardan beri hayvan boynuzlarından üflenerek ses çıkarıldığı bilinirken, nasıl bunu bir icat olarak birine maledersin? O da komutan, o da komutan, o da her yöne sefer etmiş o da diye nasıl iki insan aynı kişi diyebilirsin? Bunun deli saçması olduğu apaçık değil mi? Hayır, fikridir desin de, karşısında bir allahın kulu da saçmalıyorsun desin yahu! Ben kafayı yiyeceğim, bir allahın kulu çıkıp "kral çıplak" demiyor yahu! Ortalık deli saçmasından geçilmiyor, bir akıllı çıkıp "bu deli saçmasıdır" demiyor! Dogmaya dayan, atmasyon sonuna kadar serbest! Yeter ki dogmatik olsun söylediğin! İstediğin kadar saçmalayabilirsin. Kimse çıkıp sen ne diyorsun demez! Ama dogmaya dayandırmadan en mantıklı, en akılcı fikri söyle, iki olasılık var: Ya derin bir sessizlik, ya tereddütlü bir dudak bükme "ya öyle mi?" En iyi olasılık kuru bir "doğru ya!" Bu kadar yani! Bu da en iyi olasılık! Daha iyisini arama! Bir başka vehamet, dogmaya karşı çıkanların sadece anarşist fikirli insanlar olması! İlla her şeye karşı çıkılacak, hiç bir otorite: "şu doğrudur" demeyecek, herkes kendi kafasındaki doğru bildiği ile yaşayacak. "Başkasına ilişme de, ne yaparsan yap!" Böyle bir şey olabilir mi, bilim olmadan insanlık olur mu, düşünen az. İnsanı insan yapan bilmektir. Evrensel, herkesi kapsayan ve kuşaktan kuşağa aktarılan bilgi olmadan insanlık kültürü bir hiçtir! "Şeylerin bilgisi" buna paha biçilemez. Bir "şey"in ne olup ne olmadığı kadar önemli bir mevzu bilmiyorum ben hayatta. Yani bir tarafta dogma var, karşısında da bu özetlediğim anarşik düşünce var. Ve sürpriz: İnanılmaz şekilde dogma ile anarşizm de birleşebiliyor bir kişide! İşte bu inanılmaz ama ben bunu da görüyorum... Valla ötesi berisi yok, bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete. Ama mutlak kıyamet yoktur, her kıyametten sonra dünya yeniden kurulur. Bu bakımdan uzun vadede bir şey değişmez. Değişmeyen değişimin daima süreceğidir yalnız, yanlış anlaşılmasın. Fakat bizi etkileyen kısa vade olduğu için, hayat süremiz içinde olabilecek gelişmelerden etkileniriz tabii. Kısa vadede ise bir darboğazdan geçilecek gibi görünüyor, tüm dünya için...
Gönderi tarihi: 15 Ağustos , 2010 14 yıl Üç evet oyu daha çekmek ve üç kuruşluk dünya menfaati için her kutsalı sömürmeye, Pensilvanyalı hocadan iyi ağlama dersleri almış zattan artistik atraksiyonlara devam: Neymiş umreci vatandaşa Arap'tan dokunaklı "hizmetin parasını ödemeye gerek yok, bedeli Davos'ta ödendi" jestiymiş de, ühüüü, hüngür, şapur şupurmuş! Heeey, efendi, efendi! O yine şimdiki gibi üç oy daha devşirmek için yapılan içi kof, laftan ibaret ve arkasında hiç bir gerçek olmayan kof Davos balonunun patlamasının bedeli; Bu millete kana, cana, ulusal itibarımızın yerle bir olmasına, devletimizin şerefinin yerlere, ayaklar atına alınmasıyla, "Türk vatandaşları tepeniz atınca tavuk gibi boğazlanacak mahlukattır, çekinmeyin, öldürün gitsin, bir halt edemezler, Türk bunlar, pısırığın en alası" konumuna düştük, devletimizin, ulusumuzun şeref ve haysiyetinin yıkımı ile ödendi, buna ne buyuruyorsun? Dini yedi bitirdiler, milli onurumuzu da ayaklar altına attılar, kaldı bir sömürecekleri tekkeler, yatırlar, ramazan münasebetiyle evetli imsakiyeler desteğinde onlara giriştiler! Nerde bu ülkenin onuru? Askerinin başına çuval geçirilir, onur yok! Aşiret reisinden "kedi bile vermem" diye posta yer, sevgili kak'ını kırmızı halı ile karşılar, bir "aman efendim sizin kediniz bizim fakirhaneye ne demek, layık olur mu hiç, affımızı istirham ederiz" demediği kalır. Askerine silah sıkan eşkiyaya: "Arkadaşlar!! kalsalardı" tabii ya, şeref vermişlerdi! Niye gittiler? Vatandaşları dersen kurbanlık koyun gibi katledilir, tısss, aynı maden göçüğünden daha çıkarılıp defnedilmeden unutulan işçiler gibi adları anılmaz olur... Bu mu Türkiye? Türkiye bu mu?
Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2010 14 yıl Bu akapede böyle sözcüler oldukça bu başlığa konu bulmak hiç sorun olmayacak. İzlemiyorum artık, sözleri bir anlam ifade etmiyor da, şöyle zaplarken tesadüfen bir dinlesen bile inciler döküldüğünü hemen tespit edebiliyorsun. Neymiş maddelerin toptan referanduma götürülmesini muhalefet eleştiriyormuş, Eee? Her maddeyi tek tek referanduma götürmeyle baş mı olurmuş! Bu zat aklını peynir ekmekle yemediyse, kasıtlı deli numarası yapıyor. Her maddeyi referanduma ayrı götürelim diyen bir kaçık çıkmadığına göre, böyle bir öneride bulunmak bakırköylük olduğuna göre! Bu saçmalar gidecek yer olmayınca ne yapar? Geri döner! Ey efendi, dendi ki mecliste her maddeyi tek tek oylayalım, çoğunu kabul ederiz, onlar kabul edilsin, kabul edilmeyenleri referanduma götürürsünüz. 12 eylülcülerin yargılanmasını önleyen geçici 15. madde örneğin. Oylandığı anda oy birliğiyle kabul edilip derhal yürürlüğe girecek bir değişiklik! Kim olmaz diyecek yahu? Kim? Bir tane olumsuz oy çıksa şaşarım! Oy birliği ile derhal kabul edilir. Ama olmaz, o zaman otuz sene önce idam edilenler için nasıl duygu sömürüsü yapılıp oy simsarlığına çıkılacak? Hap yapıp yutturmak lazım tabii değil mi?
Gönderi tarihi: 23 Ağustos , 2010 14 yıl Tayyip Erdoğan'ın miting konuşmasından: "Bunlarla (PKK’yla) bir araya oturduğumuzu söyleme **** yapanlar.” Star gazetesi yazarı ve resmi, maaşlı başbakanlık danışmanı Akdoğan'ın gazete makalesinden: “Elbette devletin ilgili kuruluşlarının devletin cezaevinde kalan bir mahkumla ister istemez bir diyalogu olacaktır. Bu diyalogu bir pazarlık veya müzakere olarak yorumlamak da son derece yanlıştır. Esasen baktığımızda Öcalan’ın son dönemde üç olumlu adım attığını görüyoruz. Birincisi, PKK’ya eylemsizlik tavsiyesinde bulunmasıdır. İkincisi, boykot kararıyla bölgede gerilimi tırmandıran BDP’ye karşı, halkın serbest bırakılması yönünde tavsiyelerde bulunmasıdır. Üçüncüsü ise Demokratik Toplum Kongresi’nin başkanlığına Ahmet Türk’ü önermesidir." Ben şimdi anlayamadım, kafam karıştı. Başbakanın bahsettiği **** yapanlar kim oluyor?
Gönderi tarihi: 24 Ağustos , 2010 14 yıl Sorunun yanıtı çabuk ve birinci ağızdan geldi: Başbakan konuya açıklık!! getirdi: "Hükümet değil, gerekirse devlet görüşür" dedi. Tabii tabii, zaten garaja da şoför değil, kamyon girer. Teknoloji gelişti artık, otomatik park sensörü diye bir şey var, tabii! Başka tanıklıklar da yok değil: Hükümetin akıl hocası Cengiz Çandar, AKP’nin “Kandil ve İmralı” ile görüştüğünü söyledi. (Sanem Altan Röportajı, Vatan Gazetesi, 26 Eylül 2009). Zaten Çandar, en başında beri meseleyi “iki Abdullah”ın çözeceğini savunuyordu. (Cengiz Çandar, Çankaya’daki Abdullah-İmralı’daki Abdullah-Kürt sorununda iyi şeyler olacak, Referans Gazetesi, 15 Mart 2009) Açılım Koordinatörü İçişleri Bakanı Beşir Atalay 20 Ekim 2009 günü yaptığı açıklama: “eve dönüş, demokratik açılım sürecinin bir safhası, planın bir parçası” Bakan Atalay’ın DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk ile 17 Ekim günü gizlice görüşüp, iki gün sonra Habur’dan geçişi planladıkları basına yansımıştı. (Milliyet Gazetesi, 21 Ekim 2009) Taraf Gazetesi’nden Yıldıray Oğur, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı bir analize dayanarak, 2006 yılından beri PKK’nın Avrupa sorumlusu Sabri Ok ile görüşüldüğünü açıkladı. Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu da “Sabri Ok, Abdullah Öcalan ile telefon görüşmesi yaptı” dedi. Her iki açıklama birleştirilince AKP’nin Sabri Ok’la, Ok’un da Öcalan’la görüştüğü ortaya çıkmış oluyordu. Öcalan: “AKP benim söylediklerimi alıp uyguluyor” (ANF, 16 Ekim 2009) Murat Karayılan: “Geçen yıl Şubat ayında bir hükümet üyesi Öcalan’a gitti ve açılımı konuştu”. (Habertürk, 16 Nisan 2010) Eski MİT Müsteşarı Emre Taner’in gerek Barzani ile gerekse henüz müsteşar yardımcısı iken Öcalan’la hükümet adına yaptığı birkaç müzakere. Hasan Cemal başta olmak üzere PKK’yla röportaj yapan kimi gazetecilerin “yazılmamak kaydıyla" yaptıkları görüşmeler. PKK’nın 13 Ağustos’ta ansızın ilan ettiği “eylemsizlik” kararı ardından Cumhurbaşkanı Gül’ün, Bakü’ye giderken yaptığı “Terörü bitirmek için devlet her yöntemi dener” açıklaması. Tabii, savaşı bitirmek için de teslim olmak bir yoldur. Ve PKK lideri Murat Karayılan’ın “devletle anlaştıklarını” ilan etmesi; ardından BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın “Taleplerimize cevap verilmesi durumunda elbette ki biz yeni anayasayı destekleriz” sözleri ile Demokratik Toplum Kongresi DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün “Hükümet ciddi adımlar atar, hamle yaparsa her şey değişebilir” sözleri. Eşzamanlı olarak Abdullah Öcalan’ın “boykot yerine, seçmeni serbest bırakma” çağrısı. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in “Terör örgütü kimsenin hatırına silah bırakmaz” deyip ne hatırına bırakır sorusunu yanıtsız bırakması.
Gönderi tarihi: 24 Ağustos , 2010 14 yıl Sorunun yanıtı çabuk ve birinci ağızdan geldi: Başbakan konuya açıklık!! getirdi: "Hükümet değil, gerekirse devlet görüşür" dedi. Devleti hükümet yönetmiyor galiba. Hükümetten bağımsız bir de devlet çıktı başımıza, Başbakanın böyle dediğini ben duymadım zaten duyma olasılığım da yok; ancak alt yazı geçerse rastlayabilirim. Başbakan böyle bir laf ettiyse vay yönettiği ülkenin haline! saygılar...
Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2010 14 yıl Başbakan böyle bir laf ettiyse vay yönettiği ülkenin haline! Evet etti. Siyaset Meydanında Ali Kırca ile söyleşide bunu söyledi. Tabii ben de izlemedim de, sonradan metinlerden okuduk. MIT görevlilerinin görüşme yaptıklarını da kabul etti. Yani bu MIT görevlileri hükümet tarafından değil, "uzay derin devleti" tarafından atanıyor galiba!.. Akşam Muharrem İnce CNN deydi, çok güzel bir şey söyledi: "Kıytırık PKK itirafçılarının her cümlesi iddianamelere delil olacak kadar doğru oluyor, ama örgütün lideri Karayılan söyleyince kuyruklu yalan oluyor!"
Gönderi tarihi: 25 Ağustos , 2010 14 yıl Evet etti. Siyaset Meydanında Ali Kırca ile söyleşide bunu söyledi. Tabii ben de izlemedim de, sonradan metinlerden okuduk. MIT görevlilerinin görüşme yaptıklarını da kabul etti. Yani bu MIT görevlileri hükümet tarafından değil, "uzay derin devleti" tarafından atanıyor galiba!.. Akşam Muharrem İnce CNN deydi, çok güzel bir şey söyledi: "Kıytırık PKK itirafçılarının her cümlesi iddianamelere delil olacak kadar doğru oluyor, ama örgütün lideri Karayılan söyleyince kuyruklu yalan oluyor!" Evet, dediğim gibi alt yazıdan böyle söylediğini ben de gördüm. O zaman vay bu ülkenin haline! saygılar...
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.