Φ dominik Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2010 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2010 Bazilarini Alevilerin hakli mücadelesi rahatsizda etse inadina Madimak'i unutmayacagiz ve müze olana kadar mücadele edecegiz. Kimileri sözde Alevi dostu, neymis efendim Alevilerin haksizliga ugradiklarini biliyorlarmis, suymus buymus ama sadece bilmekle yetinsinler istiyorlar. Yani tamam bizi biliyoruz sit´ze yapilan haksizligi, cem evlerinizin haksiz yere ibadet yeri olarak kabul görmedigini, ama sizde illada taninsin demeyin, madimak müze olsun demeyin. Böyle devam ederseniz sizde aynen bölücü olursunuz gözümüzde diyorlar. Böyle dediklerini burada bir cok yorumlardan anlayabiliyoruz. Yani Aleviler gecmiste yasadiklari gibi suskunca yasamaya devam ettikleri sürece Alevilerin dostlari bunlar, aksi taktirde en keskin Alevi düsmani oluveriyorlar. Bakin 90 yilda Kürt sorununu hangi noktaya getirdi bu sahte dostlar. Onlar artik yavas yavas 2 Temmuz icinde benzeri sözleri syölemeye baslarlarsa hic sasmayin. daha simdiden basladilar, neymis efendim sanki Hz. Ali cem evindemi ibadet yapti diye soruyorlar. Yakinda geriside gelecek ve sahte dost olduklarini her alanda gösterecekler. Sivas’ı unutma unutturma Sultan Özer 2 Temmuz Sivas katliamının yıl dönümünde birçok ilde binler, ‘unutma unutturma’ şiarıyla alana çıkacak. Anmaların merkezi Sivas olacak. Pir Sultan şenlikleri için Sivas’a giden yazar, ozan, karikatürist, semah ve tiyatrocu gençlerin de aralarında olduğu 33 kişiyle 2 otel görevlisi 2 de saldırgan toplam 37 kişinin yaşamını yitirdiği Sivas Madımak katliamı 17. yılında. 2 Temmuz 1993’te yaşanan katliam, Sivas’ta Madımak Oteli önünde lanetlenip “Madımak müze olsun” denilecek. Sivas katliamının 17. yılında da yine etkinliklerin merkezi Sivas olacak. Türkiye’nin dört bir yanından yola çıkanlar, aileler ve yurtdışından gelenler, sabah saatlerinden itibaren Sivas’ta olacaklar. Bu yıl yapılacak yürüyüş ve mitingin ana teması yine “Madımak müze olsun” talebi olacak. Etkinlikleri organize eden Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Ali Balkız, Alevi Çalıştayı’nın talepleri açısından çözümsüz kalması nedeniyle, “Madımak Oteli’nin müze olması” taleplerini çok daha güçlü ve kararlı, kalabalık bir sesle ifade edeceklerini söyledi. ‘MÜZE-ANI EVİ FARKINI BİLİYORUZ’ AKP’nin Madımak Oteli’ni “anı evi”, “kütüphane” vb. şekillerde dizayn etmeyi düşündüğünü hatırlatan Balkız, “Bu, bizim kabul edeceğimiz bir şey değil. Biz o kütüphaneye girmeyiz, kitap okumayı çok sevmemize rağmen hiçbir kitaba elimizi sürmeyiz. Anı müzesi olması halinde canlarını vermiş hiçbir ‘can’ımızın ürünlerini, fotoğraflarını, hayat hikayelerini vermeyiz. Biz oranın bir ibret, insanlık, utanç müzesi olmasını istiyoruz” dedi. Anı eviyle müze arasındaki farkı, kültür bakanı, Diyanet’ten sorumlu devlet bakanı kadar bildiklerini kaydeden Balkız, “Onun için mücadelemiz orası müze olana kadar sürecek” dedi. On binlerle Sivas’ta olacaklarını, katliamı lanetleyip “Madımak müze olacak” diyeceklerini belirten Balkız, “Ümit ediyor ve bekliyoruz ki, Sivaslılar da o yürüyüşümüzün yolunda ve otel önünde bizimle birlikte olacaktır” dedi. ‘PLANLI BİR KALKIŞMA’ 17. yılında Sivas katliamı davasının halen sürdüğüne dikkat çeken davanın avukatı Şenal Sarıhan, polis kayıtlarına göre 2 Temmuz günü olaylara 15 bin kişinin katıldığını, bunun sıradan bir birleşme, bir araya gelme olmadığını söyledi. Bu olayın “planlı, örgütlü bir kalkışma” olduğunun altını çizen Sarıhan, organize bir olayda 160 kişinin yakalanıp yargılandığını, 15 bin kişiyle 160 kişi karşılaştırıldığında sanıkların büyük çoğunluğunun örgütlerinin ele geçmediğini söyledi. ‘ZAMANAŞIMI’ TEHDİDİ Bitmiş yargılama açısından elbette hukukun işlediğini, ancak bitmemiş yargılama ve ele geçmeyenler açısından “zamanaşımı tehlikesi ve tehdidiyle karşı karşıya olduklarını” ifade eden Sarıhan, bir kısım sanıkların yakalandığını, yakalanmayanların, özellikle Fransa’da olduğunu tespit ettikleri Cafer Erçakmak’ın iadesi için Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın yazıştıklarını, ancak bugüne kadar her iki bakanlığın da konuyla ilgili bir adım atmadığını söyledi. Sarıhan, 7 sanık yönünden davanın, “zamanaşımı” tehdidine rağmen devam ettiğini ifade etti. Ailelerin 17 yıl süren davada verdikleri hukuksal mücadeleye ve dirence de dikkat çeken Sarıhan, bu süre boyunca ailelerin hep ayakta, olayın takipçisi olduklarını dile getirdi. Sarıhan, “öç, intikam” peşinde olmayan ailelerin şimdiki mücadelesinin Madımak’ın müze olması olduğunu hatırlatarak, Madımak Oteli’nin müze olması halinde, bunun idarenin bir mahkumiyeti olacağını, ailelerin yüreğine bir nebze de olsa su serpileceğini söyledi. (Ankara/EVRENSEL) İSTANBUL’DAKİ ANMALAR Sivas katliamı İstanbul’da Taksim Tramvay Durağı’nda Saat : 11:30’da yapılacak olan basın açıklamasıyla lanetlenecek. İstanbul’daki anma basın açıklamasından sonra Asım Bezirci’nin Zincirlikuyu’daki mezarını ziyaret ile devam edecek. 17. yılında Sivas katliamını unutmadık şiarıyla yapılan etkinliklerde katliamların hesabının sorulması ve Türkiye’nin karanlık yüzünün aydınlatılması istenecek DAVANIN SEYRİ VE ‘ZAMANAŞIMI’ TEHDİTİ Katliamın ardından, Kayseri DGM ile Sivas Ağır Ceza ve Asliye Ceza Mahkemelerince ayrı ayrı davalar açılmış, daha sonra bu davalar güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya alınmıştı. Ankara DGM oy çokluğuyla görevsizlik kararı verip, bu konudaki uyuşmazlığı çözmesi için dava dosyasını Yargıtay’a göndermiş; Yargıtay da, davaya bakmakla görevli mahkemenin Ankara DGM olduğuna karar vermişti. Ankara DGM’de 124 sanığın yargılanmasına 21 Ekim 1993 günü başlanmış, 18 duruşma sonunda 26 Aralık 1994 günü karar verilmişti. Ankara 1 No’lu DGM verdiği ilk kararında, 124 sanıktan 26’sına 20’şer yıl hapis cezası vermiş; Aziz Nesin’in tahriki gerekçesiyle de sanıkların cezalarını 15 yıla indirmişti. Mahkeme, 60 sanık hakkında 3’er yıl hapis cezası verirken, 38 sanığın da beraatını kararlaştırmıştı. ÜÇ KEZ TEMYİZDEN DÖNDÜ Davanın temyiz edildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi, olayı, “Devletin Anayasa ve temel nizamlarını bozma” hükmünü düzenleyen 146. madde kapsamda değerlendirip, kararı 99 sanık açısından esastan bozmuş; 25 sanık hakkında verilen kararı ise onamıştı. Yargıtay’ın bozma kararının ardından dava ikince kez Ankara 1 No’lu DGM’de görülmüş, ikinci yargılama sonunda 33 sanık idam cezasına mahkum edilirken, 4 sanık 20’şer yıl, 1 sanık 15 yıl, 27 sanık 7 yıl 6’şar ay, 2 sanık 5’er yıl ağır, 1 sanık 2 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmıştı. İlk yargılama sonunda 3’er yıl hapis cezasına mahkum edilen 11 sanık hakkındaki kararında direnen mahkeme, 14 sanık hakkında da beraat kararı vermişti. 6 sanık hakkındaki dava dosyası ayrılmış, kararla birlikte tutuklu 4 sanık da tahliye edilmişti. Yargılama üç kez Yargıtay’da bozulduktan sonra 7 yılda karara bağlandı. 34 kişi ağırlaştırılmış müebbet, 4 kişi müebbet, 4 kişi 20’şer yıl, 1 kişi 15 yıl, 9 kişi 7 yıl 6’şar ay, bir kişi 5 yıl hapis cezası alırken, 14 kişi beraat etti. 7 KİŞİ YARGILANIYOR Olayların büyümesine neden olarak gösterilen bir numaralı sanık Cafer Erçakmak’ın da aralarında olduğu 7 sanığın dosyası ise “bulunamadıkları” gerekçesiyle ayrılmıştı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılaması süren Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, Hakan Karaca, Necmi Karaömeroğlu, Yılmaz Bağ, İhsan Çakmak ve Cafer Erçakmak’ın yargılamasında, Savcı Mustafa Bilgili, sanıklar hakkında “zamanaşımı işleyeceğini” ileri sürmüştü. SİVAS’I UNUTMADIK UNUTMAYACAĞIZ EMEK Partisi, Sivas katliamının yıl dönümünde bir açıklama yaptı. 35 kişinin öldüğü Sivas katliamının “tek dil, tek din, tek millet” diyen; farklı dillere, inançlara ve farklı kültürlere tahammül göstermeyen egemen sistemin, gerici güçleri kışkırtarak işlettiği bir saldırı olduğu vurgulanan açıklamada, “Anadolu’nun bir halklar ve kültürler mozaiği olduğunu kabul etmeyen ırkçı, şoven ve faşist güçlerin gerçekleştirdiği katliamın gerçek sorumluları hâlâ açığa çıkarılmadı” denildi. Açıklamada, Türkiye’nin demokratikleşmesi, inançlar arasındaki ayrımcılığa ve ayrıcalığa son verilmesi gerektiği vurgulanarak, şu talepler dile getirildi: * Başta Sivas katliamı olmak üzere Türkiye tarihindeki tüm provokasyonlar, tertipler, cinayetler, soruşturulmalı; darbeciler, sorumlu kurum ve kişiler cezalandırılmalıdır. * İnanç ayrıcalıkları, inançlar üzerindeki baskı ve ayrımcılık son bulmalı; Aleviler başta olmak üzere tüm inanç gruplarının laiklik kapsamındaki tüm hak ve özgürlük talepleri karşılanmalıdır. * Kontrgerilla hakkındaki araştırma ve yargılama hiçbir yasayla sınırlandırılmamalı, arşivler ve ‘kozmik odalar’ açılmalı; JİTEM, Özel Harp Dairesi, Özel Kuvvetler, koruculuk dağıtılmalı, polise öldürme ve işkence yetkisi veren tüm yasalar demokratikleşmelidir. * Karanlıkta kalan tüm olayların araştırılması için parlamento dışı kurumlardan; bağımsız, yetkilerle donatılmış ve sadece halka karşı sorumlu olan, gerçekleri açığa çıkarmakla görevlendirilen bir komisyon kurulmalıdır. Bu komisyon, karanlıkta kalan tüm davaları araştırmalı, incelemeli ve sonuçlandırmalıdır. * Silahlar susmalı, barış ve diyalogun yolu açılmalıdır. Kürt halkı kendi kaderini belirleme hakkına sahip olmalı, Kürt sorununun tam hak eşitliği temelinde çözümü, birlikte yaşam için demokratik adımlar atılmalıdır. Kaynak:-http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=71629- Alıntı
Φ ''biji tirkiye'' Gönderi tarihi: 4 Temmuz , 2010 Gönderi tarihi: 4 Temmuz , 2010 Sivas,Maraş,Çorum,33 Kurşun,Bu katliamların hepsinin tek bir amacı var,bu amaçta halkın birbirine kin duyması,bu sayede halk birbirini sorgularken kendisini yönetenleri,askeri,Hükümetleri kutsayacaktır,bu sebepledirki bu ülkede her sorunun kanla çözümünü savunanları Asker cenazelerinde Görmekteyiz,halkın dini duygularını kullanma çabasında olanlar,sivas'ta bunu başardılar maalesef,ama birdaha asla yapamayacakları bir noktaya doğru ilerliyoruz,ögrünen o ki halk artık eski cahil halk değil,Ergenekoncuların bütün provakasyonlarına rağmen bu oyunları bozarak kendi iç barışımızı sağlayacağız.... 1 Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 5 Temmuz , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 5 Temmuz , 2010 Madımak YILDIRIM TÜRKER Daha sonra İstanbul Başsavcılığı’nda ifadesine başvurulan Aziz Nesin, şöyle demişti: “Başsavcı soruyor bana; kimden şikâyetçisin? Şöyle yanıt bekliyor benden: Efendim, itfaiye merdivenlerinden inerken beni döven itfaiye erinden şikâyetçiyim. Başka? Beni yere atıp sürükleyen, başımdan yaralayan ve bindirdikleri arabada döven polisten... Başka? Beni döven encümen üyesi o sakallı adamdan. Böylece figüranlık oyunu tamamlanmış, oynanan oyun bitmiş ve perde kapanmış olacak. Ama benim derdim, bu kanlı senaryoyu yazmış olanlarla. Bu senaryoyu kim yazdı?” 2 Temmuz 1993 günü, 35 kişinin Sivas’taki Pir Sultan Şenliği’ne 35 şair-yazar-müzisyen, kaldıkları Madımak oteli, önünde toplanan göstericiler tarafından tekbirler eşliğinde ateşe verilerek öldürülmüştü. Günün anılması, gösterilerle hatırlanıp hatırlatılması kimilerini rahatsız ediyor. Sivas’ın artık bu kara lekeden arındırılması, katliamıyla anılarak ekonomisinin baltalanmasına izin verilmemesi çağrıları yanı sıra “Kaşımayın, tesis edilmiş barış ortamını bulandırmayın” çizgisinde çok alışılmış uyarılarla da tembih ediliyoruz. Oysa Sivas katliamının üstünden geçen 17 yıl içinde böyle bir katliamın yeniden yaşanmaması için toplum olarak bir adım atabilmiş miyiz? Katliamcıların yüce Türk adaletiyle sınavına bir bakalım. Gazeteci Belma Akçura, çok güzel özetlemişti: “Olaylarla ilgili olarak 124 sanık hakkında dava açıldı. Sekiz yıl süren hukuk mücadelesinden sonra dava 2001’de sonuçlandı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin onadığı karar uyarınca, ‘Cumhuriyete karşı örgütlü kalkışma’ girişiminde bulunan sanıklardan 33’ü TCY’nin 146/1. maddesine göre idam cezası aldı. Bu müebbet ağırlaştırılmış hapse çevrildi, geri kalan sanıklar değişik cezalara çarptırıldı. 13 yılda içeride kalan sanık sayısı beraat ve tahliyelerle 33’e düştü. 8 sanık ise Yargıtay’ın 1997’deki bozma kararından bu yana firarda. Tutuklama kararı bulunan sanıklardan, başta Sivas Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak olmak üzere sekiz kişinin Almanya ve Suudi Arabistan’a sığındıkları öğrenildi. Davada kilit isim Cafer Erçakmak hiç yakalanamadı. Sivas katliamı sanığı Muhammed Nuh Kılıç’ın yıllardır Almanya’da Mannheim’da eşi adına açtığı dönerci dükkânını işlettiği ortaya çıktı”. Vahşilerin cezalandırılmalarının ağrılı bir süreç olduğu, yargının da bu konuda biraz hevessiz davrandığını düşünmüyor musunuz? Bir sonraki hükümetin Adalet Bakanı, gelmiş geçmiş en ürkütücü Adalet bakanlarından Şevket Kazan, sanıkların avukatlığını üstlenmekle kalmamış, bakanlığı sırasında da onları hapisanede ziyaret etmişti. Ama o kadarla kalsa, Şevket beyin, öncesinde ve sonrasında hiçbir siyaside rastlamadığımız gözükaralığına verir, işin içinden çıkardık. Oysa, o vahşetin hemen ertesinde muktedirlerin ve kanaat liderlerinin hatırı sayılır bir bölümü, açıkça, imayla ya da sadece kaş kaldırarak suçluyu bulmuş işaret ediyordu: Aziz Nesin. Sözgelimi marifetleri yanına kâr kalmış emekli darbeci ressam Kenan Evren, elbette hiç çekinmeden Sivas katliamı ile ilgili fikirlerini dile getiriyordu: “Gereksiz bir konuşma sonunda çıkan olay, solcularla dinciler arasındaki çekişmeye dönüşüyor. Bunu önlemek lazım. İnsan dinsiz olabilir. Ama bunu ilan etmenin gereği yok.” hayatımızda en iyi bildiğimiz, Türk halkının tahrik-tahriş-tahrip üçgenine provokatör, yani tahrik eden, kışkırtan olarak yazılan isim, gerçekten de oydu. sistemin yine tıknefes olduğu, hoyratça vites değiştirmeye çalıştığı şu dönemde laik Türk evlatları olarak yeniden gündeme gelen siyasetçi eskilerinin tepkilerini hatırlıyoruz kaçınılmaz olarak. Baba hayaleti olarak ufkumuza gerilmiş Süleyman Demirel, dönemin Cumhurbaşkanı’ydı. Tahrik olmuş katliamcı halkına sahip çıkıyor, “Halkla polisi karşı karşıya getirmeyin” uyarısında bulunuyordu. Daha sonra da “Olayda ağır tahrik var. Çatışma yok. Otel yangınında can kaybı var” diyordu. şimdilerde neredeyse şefkatle anılan Susurluk baronesi Tansu Çiller, dönemin Başbakanı idi. Onun açıklaması da tarihe geçecek nitelikteydi. Halkın kaygılarına su serpiyordu: “Otelin etrafını saran vatandaşlarımıza bir şey olmamıştır. Ölenler de çıkan yangın sonucu boğularak ölmüştür.” Muhalefet lideri Mesut Yılmaz’ın katliam sonrası demeci de gerek insan gerek siyasetçi olarak tıynetini yansıtıyordu. Olayın büyütülmesini doğru bulmayan Yılmaz, “Bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi” deyivermişti. kim karşı? Katliamını hatırlanmasını, bu vahşetin anılmasını toplumsal barışa darbe vuracak bir eylem olarak görenler karşısında kimsenin şaşırmamasının sırrı, işte yukarıda andığım demeçlerde açıkça kendini aşikâr ediyordu. Orada halk olarak, vatandaş olarak görülen, kışkırtılmış, ‘talihsiz’ açıklamalarla tahrik edilmiş katliamcı güruhtur. Onlara verilecek destek hiçbir zaman yadırganmayacak, onlara anlayışla yaklaşıp başlarını okşayıp sırtlarını sıvazlamak siyasetin tartışılmaz gerekliliği olarak algılanacaktır. Sivas katliamını anmanın, unutulmasın diye emek vermenin büyük önemi vardır. Çünkü bu memleket bir türlü linç ikliminden çıkamamakta, asla korunmayacakların listesi her daim el altında hazır tutulmaktadır. 2 Temmuz 1993 günü askerin ve polisin gözleri önünde binlerce kişi bir olup bir oteli kundaklamış, şeytan taşlamış gibi ruh huzuru içinde evlerine dönmüşlerdir. Polis ve askeri güçlerin bu vahşeti engelleme konusundaki isteksizliği, yine polis ve itfaiyecilerin kurtarmaları gereken insanlara yönelik nefreti unutulmamalıdır. İkide bir TAYAD üyesi gençleri linçe yeltenen ve oranın tarafından sırtları okşanan Türk-İslâm sentezi de günün birinde amacına nail olduğunda dizimizi dövmedik mi? Üniversitelerde polisin gözleri önünde dışarıdan gelen yine aynı marka yiğitler tarafından öldüresiyle dövülen solcu gençlerin hayatını yeterince umursadık mı? Hayatın her alanında lince giden bir ayrımcılık damarını besleyen karşı uyanık olmak zorundayız. Maraş’ta, Malatya’da, Çorum’da aynı tezgâhı kurup aynı yoldan kan döken güçlerin desteklendiğini, birçok muktedirin gözünde halk gibi durduğunu biliyoruz. Referans alarak politika yapan hükümet partisi ve yandaşlarının ‘demokrasi mücadelesi’nin bir anlam kazanabilmesi için Aleviler konusundaki ayrımcı yaklaşımlarına bir son vermeleri şarttır. Birkaç yıl önce Ahmet İnsel, bir zamanlar hayatımızın ve insanlığımızın sığınaklarından gördüğümüz Mazlum-Der’in o zamanki başkanı Ayhan Bilgen’in Düzel söyleşisinden yola çıkarak durumu mükemmel özetlemişti. Tekrar okumakta yarar var: “Ayhan Bilgen cemevleri konusunda Sünnilerin, Alevilerin cemevi talebini kıskandığını açıkça belirtiyor... Sünniler cemevlerine de para verilecek, Diyanet İşleri Bakanlığı’ndaki tekelci konumlarını kaybedecekler diye korkuyorlar. Size Türkiye’de Müslüman çoğunluğun demokrat bilinci. Sünni çevrelerin, Osmanlı İmparatorluğu’ndan beri hiçbir zaman kendilerini gayrimüslimlerle, Alevilerle, ‘ötekilerle’ eşit olarak görmemiş olmaları üzerine de düşünmeleri gerekiyor. Bununla yüzleşmeden, bu zihniyetle, bu zihniyetten türeyen pratikleri teşhir etmeden, bunları karşınıza almadan Türkiye’de ucuz bir mağduriyet söylemi üzerinden demokrat gömleği giyemezsiniz.” Ama giydiler işte. Bu yıl orayı ziyaret edip karanfil bırakan Bakan Çelik ‘ayrımcılığa karşı’ çıkıyor aklısıra. Orası 5 katlıymış. Müze olur muymuş? Yoksa her yeri müze yaptırmak gerekirmiş. Bir Alevi şenliği için Sivas’ta toplanmış barışçı insanlardan bir kitle tarafından katledilmiş olmasının artık unutulmasını isteyenleri iyi tanıyoruz. Onlar, örtbas edilmiş, unutturulmuş, hesabı sorulması imkânsız kılınmış katliamlar üstüne inşa etmeye çalışırlar toplumsal barış dediklerini. Linç tehdidiyle sürdürdükleri sıkıyönetimin adıdır, barış. Haydi tekrarlayalım: Biz katliamcıyla, işkenceciyle, darbeciyle barışmak istemiyoruz. Alinti: -http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=1006259&Yazar=YILDIRIM&Date=05.07.2010&CategoryID=97- Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2010 Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2010 Konu güncellğini kaybetmiş fakat hatırlatmakta yarar var diye düşünüyorum! Erzincan Başbağlar katliamınıda hatırlayalım,unutturmayalım! Alıntı
Φ ilker01 Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2010 Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2010 Konu güncellğini kaybetmiş fakat hatırlatmakta yarar var diye düşünüyorum! Erzincan Başbağlar katliamınıda hatırlayalım,unutturmayalım! Hiiç sanmıyorum hatırlayacaklarını "sevgili Kaplan"... Malum orda katledilenler Türkmendi..Kürt,Rum yada Ermeni olsaydı kıyametleri koparırlardı. Türk olduğu zaman biranda gözlere perde iner,kulaklar sağır olur neden acaba... Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 13 Temmuz , 2010 Gönderi tarihi: 13 Temmuz , 2010 Onlar hatırlamak istemzlersede biz hatırlatalım. Nede olsa katliam,katliamdır. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 13 Temmuz , 2010 Gönderi tarihi: 13 Temmuz , 2010 Sen senin katliamını hatırlatırsan bende benim katliamımı hatırlatırıma döndürmeye kalkmanın alemi nedir ki... DENİLDİĞİ GİBİ, "Katliam katliamdır" değerli kardeşim insan canı bu... Bu kadar ucuz mu?.. Kim öldürülürse yada kim yaparsa yapsın... Ortak insani değerlerde bile bu kadar ayrışmanın ve karşılıklı ithamlarda bulunmanın kime ne yararı var?... *** Ama açılan başlık konusunu bir katliam olarak görülüyorsa önce kınamak ve sonra da diğerini gündeme almak gerekmez mi? Bir başka başlık konusunda iki satır geçiştirmek yerine, başka bir bir başlık açarak konuyu orada ele almak katliama uğrayanlar için daha saygın olmaz mıydı? Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 14 Temmuz , 2010 Gönderi tarihi: 14 Temmuz , 2010 Sen senin katliamını hatırlatırsan bende benim katliamımı hatırlatırıma döndürmeye kalkmanın alemi nedir ki... DENİLDİĞİ GİBİ, "Katliam katliamdır" değerli kardeşim insan canı bu... Bu kadar ucuz mu?.. Kim öldürülürse yada kim yaparsa yapsın... Ortak insani değerlerde bile bu kadar ayrışmanın ve karşılıklı ithamlarda bulunmanın kime ne yararı var?... *** Ama açılan başlık konusunu bir katliam olarak görülüyorsa önce kınamak ve sonra da diğerini gündeme almak gerekmez mi? Bir başka başlık konusunda iki satır geçiştirmek yerine, başka bir bir başlık açarak konuyu orada ele almak katliama uğrayanlar için daha saygın olmaz mıydı? Sevgili gece kuşu, Senin katliamın benim katliamım değil sorun, sözlerim anlayana aslında! Unutturmayalım derken, konu başlığının haricinde çorum dan,Maraş tan söz edenler için Erzincan katliamını hatırlatayım dedim. Katliam katliamdır, madem katliam isimleri zikrediliyor baş bağları es geçmeyelim hatırlatalım dedim. Ayrıca açılan başlık konusu ‘’SIVAS'I UNUTTURMA’’ Verilen cevaplar ise maraş ve çorumdan geçiyor ,Erzincana uğramıyor ! Umarım ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 14 Temmuz , 2010 Gönderi tarihi: 14 Temmuz , 2010 Katliamlar insanlik sucudur,bu suc yargilanmalidir.Kesim önemli degildir.Eger masum insanlar katledilmisse bu bir suctur. Durumu yukaridaki gibi tespit ettikten sonra gelelim ÖNEMLI NOKTALARA. Ülkemizde,Aleviler,Kürtler öldürüldügünde büyük bir demokrasi ve insanlik sucu sloganlari altinda hak aramalar basliyor ki dogrudur hakkin aranmasi.Ne yazik ki;Katledilenler yukarida adi gecen kesimlerden degilde,Türkmen veya Türk'üm diyenlerse,durum degisiyor.Aleviler ve Kürtler icin hak araqyanlardan eser kalmiyor hepsu buharlasiyor. saygilarla Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 14 Temmuz , 2010 Gönderi tarihi: 14 Temmuz , 2010 Sevgili gece kuşu, Umarım ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Sevgili kaplan; Elbette seni çok iyi anlıyorum... Ve hatırlatmakta son derece haklısın... *** 1993'te 33 kişinin kurşuna dizildiği Başbağlar katliamı Sivas olaylarının ardından Alevi-Sünni, Kürt-Türk kavgası yani kardeş kavgasının bir başka fitiliydi. Kara lekelerle dolu koskoca bir yıldır 1993 yılı... Terörü bitirmek için yoğun çalışmalarının yapıldığı o yıllarda, 1993 yılı birçok karanlık olay ve faili meçhul cinayetlerin gerçekleştiği yıldır. Uğur Mumcu'nun cinayetini, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis ve Bingöl'de 33 erin şehit edilmesi, Sivas ve Başbağlar katliamı takip etmişti. Jandarma Tugay Komutanı Bahtiyar Aydın ve JİTEM'in kara kutusu Cem Ersever'in öldürülmesi "Derin yapının provokasyonu" iddialarını gündeme getirmişti o yıllarda. Eğer hatırlarsak; Madımak otelinin ateşe verilmesinin ardından Başbağlar Köyü'nde 33 köylünün kurşuna dizilerek öldürülmesine ilişkin dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit "Başbağlar katliamının perde arkasında hangi güçlerin eli varsa, Sivas katliamında da aynı güçlerin eli vardır" ifadesini kullanmıştı... -Bir bildiği ve önüne gelen istihbarat raporları vardır öyle değil mi?- Bende umuyorum ki; Katliamların tarihsel akışını ve yarattığı sonuçlarını göz ardı etmeden sağduyulu değerlendirmeler yapılarak ne anlatmak istediklerim anlaşılır... Sevgilerimle Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.