Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

hayret ki din felsefesi başlığı altındaki konular ne kadar da AŞK dan uzak, halbuki dinin özü bu değilmiydi ?,

felsefe, bilim, sanat vb hepsi onun için var değilmiydi ? Aşksız bir din düşünen kendini imanlı mı sayar ? ve dahası AŞK sız bir hayat düşünen kendini yaşamış mı sayar ?

 

Yiğit ki aşk yoluna gönül verdimi,

Pervane olur yanar, yakar kendini,

Aşk yolunda pervane olmayanın ;

Masaldır, palavradır imanı dini ! (Ömer Hayyam)

 

 

hepimiz AŞK'ın çocuklarıyız.

Gönderi tarihi:

hayret ki din felsefesi başlığı altındaki konular ne kadar da AŞK dan uzak, halbuki dinin özü bu değilmiydi ?,

felsefe, bilim, sanat vb hepsi onun için var değilmiydi ? Aşksız bir din düşünen kendini imanlı mı sayar ? ve dahası AŞK sız bir hayat düşünen kendini yaşamış mı sayar ?

 

 

Aşık ve maşuğun doruğa çıktığı noktadır din...Aşkın tarihçesi dine dayanır her ne kadar belli kitleler kabullenmesede...Ve Rabbimiz de sevgi ve aşk ile yoğurmamış mı bizleri? ama malesef dinin , islamın özünün aşk olduğu unutulmuş...unutmuşuz...unutturmuşlar...

 

ve ezbere konusur olmusuz aşksızlıktan taş kesilmiş kalplerimizle...

  • 1 ay sonra...
  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Allah ../Sevdimde Yarattım/..demişmi.. :)

 

Peki nasıl sevmişte yaratmış.. -_-

 

Bu fakir Anasının ve Babasının SEVGİSİ neticesinde yaratılmış.. :)

 

Yani /Sevdimde Yarattım/..denilen sözün açılımı..kimse Ana ve Babasının kavga döğüş etmesi neticesinde doğmaz..mutlaka SEVGİ netiçesinde doğmuştur..

 

İki Sevginin bir bedende toplanması bizleri..bizlerdende Çocuklarımızı meydana getirmedimi..

 

AŞK..AŞK..ta kime AŞK..

 

AŞK ..İNSAN daki Allaha olur..gaypta bir Allaha AŞK platonik olur.. :)

 

Bu konu bütün AŞIKLAR tarafından önemle vurgulanan bir konudur..düşünmeye değer.. :)

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Ben düşündükçe var dünya; ben yok, o da yok

Gören göze , güzel çirkin hepsi bir;

Aşıklara cennet cehennem hepsi bir ;

Ermiş , ha çul giymiş ha atlas

Yün yastık taş yastık , seven başa hepsi bir.

 

Ömer Hayyam

 

 

 

Dilim dilim bende yürek

Aşk nicedir gel benden sor.

Savrulurum kürek kürek

Aşk nicedir gel benden sor.

 

Hallac-ı Mansur

 

 

Eflatun da delirir, İbn Sina da,

Aşk bir şıkırdattı mı aklın zincirlerini.

 

Mevlana

 

 

Sararken alnımı yokluğun tacı

Silindi gönülden neşeyle acı

Kalbe muhabbette buldum ilacı

Ben de müridinim işte Mevlana.

Edebe set çeken zulmeti deldim

Aşkı içten duydum, arşa yükseldim

Kalpten temizlendim, huzura geldim

Ben de müridinim işte Mevlana.

 

Nazım Hikmet

 

 

İşidin ey yârenler

Kıymetli nesnedir aşk

Değmelere bitinmez

Hürmetli nesnedir aşk

 

Dağa düşer kül eyler

Gönüllere yol eyler

Sultanları kul eyler

Hikmetli nesnedir aşk

 

Kime kim vurdu ok

Gussa ile kaygu yok

Feryad ile âhı çok

Firkatli nesnedir aşk

 

Denizleri kaynatır

Mevce gelir oynatır

Kayaları söyletir

Kuvvetli nesnedir aşk

 

Miskin Yunus neylesin

Derdin kime söylesin

Varsın dostu toylasın

Lezzetli nesnedir aşk

 

Yunus Emre

Gönderi tarihi:
Ben düşündükçe var dünya; ben yok, o da yok

Gören göze , güzel çirkin hepsi bir;

Aşıklara cennet cehennem hepsi bir ;

Ermiş , ha çul giymiş ha atlas

Yün yastık taş yastık , seven başa hepsi bir.

 

Ömer Hayyam

 

:clover:

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

AŞK VE ÇEŞİTLERİ

 

 

 

Mevlana'ya göre üç çeşit aşk vardır:

 

1-Aşk-ı Hakiki

 

2- Aşk-ı Mecazi

 

3-Aşk-ı Hımari

 

 

Aşkı Hakiki, hüsnü mutlaka olan aşktır ve sonsuzdur. Aşkı mecazi, hüsnü mutlakın doğaya ve nesnelere yansımasıdır ve sonludur. Aşkı hakiki ve aşkı mecazinin belirtisi ikiye ayrılır.

 

 

a-Aşkı Celi(Açıktan aşk), örneği ‘Bülbülün güle aşkı’

 

b-Aşkı hafi(gizli aşk), örneği; ‘Kelebeğin( pervanenin) Işığa olan aşkı.

 

Aşkı himari(hayvansal aşk) Bu da ikiye ayrılır.

 

a-Yemek aşkı(yemek, içmek zevki)

 

b- Cinsel aşk(seksi, şehevi zevk)

 

 

Hayvansal aşka aslında aşk denilmez. Ona cismani zevk demek daha doğrudur.

 

Aşk insanın elinde olmayan bir şeydir. İnsanın güzelliğe veya cismani olana elinde olmayarak tutkun olunması ve bir nevi tutsak olmasıdır. Sigara ve alkole tutsak olması gibi. Aşkın düşünceyle felsefeyle hiçbir ilişkisi yoktur. ‘Bilinçli sevgi ve benzeri’ sözler istisnalardır. Ariflerle ilgilidir ve çok çok azdır. Doğal da değildir. Bu çok üstün bir sevgidir.

 

Örneğin, yoğurdu seven birisi yoğurdun ne olduğunu bildiği için sevmemektedir. Ondan hoşlandığı zevk aldığı için sevmektedir. Ama biri de vardır ki, hem yoğurttan hoşlanır, zevk alır hem de yoğurdun ne olduğunu onun yapısını detaylı olarak bilir.. Buna bilinçli sevgi denilebilir. Ama yine de aslolan yoğurttan hoşlanma ve ondan alınan zevktir bu elde olmayan, doğal olan bir sevgidir.

 

Aşk; maşuka tutulmaktır. Elinde olmayarak ona meyletmektir. İşte tapma, tapınma tapış budur.

 

‘’Ereeyte menitteheze İlahehu hevahö’’((Ya Muhammed) hevasını ilah edinen kimseyi gördün mü?.) Furkan-43

 

Heva; heves-arzu demektir. Kişinin hevesi şiddetli arzuladığı istediği ne ise, onun ilahı (mabudu) odur. Bir hadis rivayeti de var. ‘Mahbubunuz, Mabudunuzdur’ işte insan tapış zevkini, ya hüsnü mutlaka yaratıcısına taparak (Şiddetli arzu duyarak yani şiddetli severek ki aşk; ifratı muhabbettir(*)) tadacak yada hüsnü mutlak olan yaratıcısının aleme ve içindeki, nesnelere(O arada insana) yansıyan güzelliklere güzel olan her şeyi şiddetle severek(arzulayarak) tadacak, tapış zevkine erecektir. Yansımalara olan sevgi Mecazi Aşktır.

 

Hayvani zevklere aşk sevgi denmez. O hayvanlarda daha yoğun olarak vardır. Yemek içmek zevki ve cismani olan sufli olan(Seks ve şehvet gibi). Onlarda tapış zevki yoktur. Onlar, 5-10 dakikalık latif olmayan hayvani zevklerdir. Bu gibiler, ne hüsnü mutlak olan yaratıcıya ne de onun aleme yansıyan güzelliklerine tutkundurlar. Ne de taptıkları vardır. Onlar bu alemde de, iç alemde de tapış zevkinden mahrum yaratıklardır. Odun kütüğü ve kaskatı taş gibidirler. ‘’Kasiyetil Kulubuhum!(Kalpleri katılaşmış, yürekleri katılaşmış)Hac 53-Zumer-22. Onların sürekli ve ateşli bir zevkleri, heyecanları (Dinamizmleri) yoktur. Onlar pasif kirli bir yaşam içindedirler. Yarı ölüler gibidirler. Ne hakka ne de halktaki güzelliğe taparlar.

 

 

Mealen bu konuda bazı dizeler sunarak, sevenlerin gözlerinden sevgilerimle öperim.

 

‘’Aşkı mecazi

 

Cisri hakiki(cisr, köprü-geçit anlamınadır)

 

Geçmeyen ondan

 

Kâmil olamaz

 

Hiç sevmeyende

 

Benzer çobana’’(çoban, yabani anlamına)

 

‘’Sordum nedir bu herkeste ki zevk

 

Nedir bundaki hikmet

 

Dedi : Akillere zevki bedai(bedii zevk)

 

Cahillere yemekle şehvet’’ Filipeli Hacı Bey(Amakı Hayalın Yazarı).

 

 

Cismani, seksi olan zevkin dışındaki sevgiler, güzele- güzelliğe olduğundan cinsiyet farkı da yoktur. Sevgi, doğadaki, ve nesnelerdeki güzelliğedir, tene-bedene değildir. Örneğin, bülbül hayvandır, gül bitkidir. Kelebek(pervane) hayvandır; ışığa aşıktır.

 

Allah'ın Hüsnü Mutlak’ına yada Allah'ın alemlere ve nesnelere o arada İnsan'a yansıyan güzelliklerine aşık olmayanların, ne Allah’a ne de Allah’ın, doğadaki güzelliklerine tapması yoktur. Çünkü tapmak, insanın elinde olmayarak sevgilisine tutsak olmasıdır. Bir türlü ona meyilden kurtulamamasıdır. Bu sevgiyi, aşkı bulamayanların ne taptığı biri vardır nede onda tapışın zevki vardır.

 

Peygamberimiz(S.A.V) ‘’ Bir vecdi olmayanın zevki yoktur.‘ buyurmaktadır. Vecd, içten gelen bir saika, bir hareket bir cezbedir. Yani güzel olan Allah'a ve onun güzelliğini yansıtan doğadaki ve nesnelerdeki güzelliğe aşırı derecede sevgisi olmayanın taptığı kimse yoktur. Onun bedii zevki de yoktur. O bu dünyada tapışın zevkine ermemiştir. Bu gibilerin mabudu, taptığı zevk aldığı cismani olan ve çok kısa süreli olan yemekle şehvettir. Bunlar kısmi, kısa süreli zevklerdir ve sonludur. Sevgi- aşk sürekli ve sonsuz olandır. Bu gibiler, cismani heva, heveslerini (arzularını) ilah edinmişlerdir.

 

 

ÖLÜNCEYE KADAR MABEDLERDE BULUNSALAR DA!.

 

 

Ayrıca doğadaki güzellikler; kuşlardaki, insandaki, nefesteki, tellerdeki güzel sesler, güzel nağmeler de yaratıcının, doyulmaz, çok tatlı can alıcı sesinin yansımalarıdır. Onun için güzel sesler, nefesler, nağmeler çok sevilir.

 

Bir fkra…

 

Bir gün birisinin merkebi kaybolur. Bir türlü bulamaz. Günlerden de cumadır. Cuma namazına gider. Namazdan önce, hoca efendiyi görür.

 

-Hocam, merkebim kayboldu, bir türlü bulamıyorum.

 

Der.Hutbenin ardından:

 

-Lütfen cemaate sorsanız, merkebimi bulan gören var mı diye. ? der.

 

Hoca efendi de:

 

–Peki söylerim evladım.

 

Der. (Hani eski imamlar yaşlı başlı kâmil kâsip olurdu ya) Hutbenin ardından, hoca efendi minberden:

 

-Ey cemaat; içinizde güzel sesten hoşlanmayan, güzeli-güzel sesi sevmeyen var mı? Diye sorar. Cemaatten ses seda çıkmaz. Yalnız, cemaatin içinden

 

-Hocam ben hoşlanmam, diye birisi seslenir. Bunun üzerine Hoca efendi, o kişiye ayağa kalk der. O kişi ayağa kalkar. Hoca efendi, o kişiye şöyle bir baştan aşağı bakar, bakar.. Sonra cemaate dönüp;

 

-O merkebim kayboldu, diyen kişiye de seslenip, sende ayağa kalk der. Merkebi kaybolan da ayağı kalkar; Hoce efendi ’Merkebin bulundu evladım. Yuları getir ‘Şu ben güzeli-güzel sesi sevmem’ diyenin boynuna tak götür. Meğer, o merkep içimizdeymiş’’ der.

 

Demek ki bizde de böyle nur yüzlü, aşık, arif Hoce Efendilerimiz eksik değilmiş.

 

Bu aşk-sevgi bahsi açılmışken; bizim derya deniz tasavvuf dünyamızdan ve tasavvuf şairlerimizden, tasavvuf şairlerimizin bazı ateşli aşk ve sevgi şiirlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Önce çoğunun tanımadığı Şair Tokatlı Azmi Yaman Bey’in şu hikmetli şiiri ile başlıyorum:

 

‘’Erbabı safa azmile sahrayı talepte

 

Kal ehli (Laf söz ehli) uyur, kûşei mezhep ve nesepte

 

Hal ehli bütün sızdı bu dergahı edepte

 

Aşk ehlini gör, ne emel var ne elem var

 

Aşk ile geldi aşkı beyan eyledi gitti’’

 

Öyle ya. Emeli olmayanın elemi olur mu?

 

Hüsnü Aşkın yazarı Şeyh Galip’ten bir tek dize:

 

‘’Şarabı aşkı daim desti mürşitden içenden sor’’’

 

Demek ki aşk(şarap) bir tılsımlı iksir imiş.

 

Niyazi Mısriden bir beyit; ‘’Hamrı ruyi yar ile mest olan anlar bizi’’

 

(sevgilinin yüzünün güzellik şarabı ile, sarhoş olan anlar bizi)

 

Burada şarap, doğrudan sevgilinin yüzünün güzelliği oluyor.

 

Halveti pirlerinden Kuşada’lı İbrahim Efendinin halifesi Antep’li Aydi Baba’nın şu ilginç dizeleri;

 

‘’Senin aşkın bana zühtü takvayı unutturdu’’

 

Namazı, mescidi, ibadatı unutturdu.

 

Acep halet imiş aşkın beni rakkase(dansöze) dönderdi.

 

Nedem ar ile namusu, vekaratı unutturdu’’

 

Mehmet Âkif gibi, muhafazakâr hatta batı edebiyatına karşı olduğu için bağnaz, gerici gösterilmeye çalışılan büyük edebiyatçımız Muallim Naci’nin şu beyitine bir bakınız:

 

‘’ Gönlüme sakiyi mimar eyledim meyhanede

 

Allah! Allah! Kabe imar eyledim meyhanede’’

 

Urfalı Müftü Halis Efendi'nin şu itirafına ne diyelim:

 

‘’Görmedim medaris içre(Medreselerde)

 

Aşkı sevdasın halis

 

Anın çün ilmimi meyhanede rehni şarap ettim.’’

 

Hazreti Fuzuli'nin şu ateşli beyiti:

 

‘’Arayıp gezmededir pervaneyi aşkın ateşi

 

Dosta can vermek muradı bilmem istiğna nedir’’

 

Bir de 400 sene evvel yaşamış ,Adıyaman'lı Aşık Pirimiz Çeraği Baba'nın özlemine bakınız:

 

''Yolda kaldı gözlerim ol dilberi rana gelecek

 

Saçı sümbül lebleri mül ruhları hemra gelecek.

 

Vay anın didei ahusuna düçar olanın

 

Mestü hayran olacak başına sevda gelecek.''

 

Bakınız Paşalar paşası büyük şair Ziya Paşamız yüce makamından nasılda emri veriyor:

 

''Saki! getir ol badeyi kim mayei candır''

 

Ve de Şairlerin Ulusu Türkmen Şairimiz Bağdatlı Ruhi, nasılda pervasızca meyhanenin yolunu gösteriyor:

 

''Nice bu dağdağai aklile berbat olalım.

 

Yürü yahu meyhaneye birazda abad olalım

 

Serelim kûşei meyhaneye bir eski hasır.

 

Dest vurup camı meye gusseden azad olalım.''

 

Ve de Baş Müftümüz Şeyhül İslam Yahya Efendi, hem de Şeyhül İslam, bakınız hele ne söylüyor ve fetvayı veriyor, baş fetvacımız;

 

‘’Mescidde riya pişeler etsin ko riyayı,

 

Meyhaneye gel kim ne riya var, ne mürai’’

 

Urfalı Kadiri Şeyhi Şeyh Saffet ise felaket:

 

‘’Biz sofiyi meyhanede irşad edecektik

 

Sittin sene mescidte otursun da gebersin’’

 

Ya şuna ne dersiniz? Bir şairimiz ki; şahane:

 

Bakınız güzeller güzeli, canımız, efendimiz Nur Muhammed’in (S.A.V) gül cemali için ne söylüyor:

 

‘’Ya Resulallah! Gözleriyin şuası kirpiklerinden Kevser misali akıyor

 

Sümme haşa-Budur Allah- diye insan sana tapıyor.’’

 

İşte bir tane daha ki, insanı dinden imandan eder maazallah:

 

‘’Hubular(dilberler) sohbeti dinimden artıktır benim

 

Dilerim ilahi sinemde dildâr olsun da iman olmasın tek’’

 

Aşığa bak! Hem de Allah’tan istiyor. Aşık şairimizin demek istediği şudur:

 

Hubular(dilberler) dediği, rintler yani nurlu cemale sahip mürşitlerdir. Dildar(Gönüalan) buyurduğu da Allah’ın ve yansıtıcısının doyulmaz cemalidir.

 

Hayali Hazretlerine ait şu iki dize:

 

‘’Cihanâra cihan içredir, arayı bilmezler.

 

Olmahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler.’’

 

Cihanara; cihanın güzeli.,

 

Mahiler; balıklar demektir.

 

Ya büyük, aşık velimiz Yunus, nasılda sevgilinin kapısında kul oluyor.

 

‘’Taptuk Emre tapusunda kul (köle) oldum kapısında’’

 

(Demek ki, sevgiliye Taptuk Hazretlerine(İnsan-ı Kamile ) kul olmadan olmuyor) Daha nice arif aşıklarımızın, aşk-sevgi için söyledikleri ateşli ve hikemi (Hikmetli) yüzlerce-binlerce dizeleri vardır. 35-40 yıl önce bir aşk meclisinde, cezbe halinde irticalen bu fâkirin dilinden de şu iki dize dökülmüştür.

 

‘’Kılıp narı aşkına AHMEDEYNİN müptela beni

 

RUFAİ’’de bülbülü şeyda, BEDEVİ’de pervane beni’’

 

Tasavvuf edebiyatçılarının, büyük tasavvuf pirlerinin dizelerinde kullandıkları mecazi sözcüklerin gerçek anlamları şöyledir:

 

Mey: muhabbet-sevgi-aşk

 

Meyhane: Piri Kâmilin oturduğu mahal(dergah)

 

Dilber: Hüsnü Mutlak’ı tam yansıtan sevgili Nur Muhammed.

 

Saki: En kâmil mürşid anlamında Hz.Muhammedin gül cemaline aşık olan pirler piri Hz.Alidir. ve onun hepside mürşidi Kâmil olan evlatları ve varisleridir. Zamanın tasavvuf şairleri o zamanın koşullarımı nedir iyice bilinmez, nedense hep mecazi simgeler kullanmışlar ve mecazi konuşmalarla gerçek sevgilerini bir nevi gizlemişlerdir.

 

BÜTÜN SEVENLERİN MUHAMMED AŞKINA GÖZLERİNDEN ÖPEREK..

 

(*)'' Vellezine amenu eşedde hubben lillahi ''(Allah çok şiddetli sevilecek) Sure-i Bakara-165

 

ÇOK ÖNEMLİ BİR NOT: DİKKAT!

 

Şeyh Galip’in bir beyiti:

 

‘’Kendi şahsına hoş bak, zübde-i alemsin sen.

 

Merdümü didei ekvan olan Ademsin sen.’’

 

Cenab-ı Muhammed için, mevlütde geçen şu dizeleri bir düşünün:

 

‘’Zatıma mir’at edindim zatını(mir’at, ayna demek)

 

Bileyazdım adım ile adını’’

 

 

 

 

Kaynak

Kazım YARDIMCI

www.varliktanveriler.com

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.