Φ doçent Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2010 selam Kur'an'da pekçok ayette geçen "kalplerin(beyin veya düşünce) mühürlenmesi" ne demektir? Kalbi(beyin veya düşüncesi) mühürlenen bir insan, iman etmemekten nasıl sorumlu tutulabilir? Kalp(beyin veya düşünce)mühürlenmesi, bir kalbin(beynin veya düşüncenin) küfür ve isyanla katılaşmak ve kararmak suretiyle imanı kabul edemez hale gelmesi şeklinde tarif edilir. kısacası allah kuranda KALBİ düşünce ve karar merkezi olarak ele almıştır kalbi mühürlenen bireylerin yani düşüncesi kilitlenen kafirlikte kalması murad edilen(kuran ayeti) kişilerin düşünce organı karar verme uygulama organı İSLAMA göre KALP'tir allah ahzap suresinde 4 ayette şöyle buyurmaktadır. Ahzab 4 “Allah bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, zihar yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerine tutmadı.. ve evlatlıklarınızıda öz oğullarınız olarak tanımadı..Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.” ayetin giriş kısmmında allahın açıkça bir adamın(insanın) içinde iki kalp(beyin) yaratmadığını beyan etmektedir. peki aşağıdaki insanlar bu ayete muhalif olarak nasıl yaratılmışlardır. allah neden kendini tekzip etmektedir? saygılar sevgiler -http://www.ilginchaber.com/files.php?file=2kafalibebek_864894053.jpg- -http://img58.imageshack.us/img58/8915/a1pd2.jpg- Alıntı
Misafir Palaman Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2010 “Allah bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, zihar yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerine tutmadı.. ve evlatlıklarınızıda öz oğullarınız olarak tanımadı..Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.” Ayetin giriş kısmmında allahın açıkça bir adamın(insanın) içinde iki kalp(beyin) yaratmadığını beyan etmektedir. 2 seçenek var ya sen de söylediğine inanmıyorsun, ya da sen bunu kafan karışıkken yazdın. Ayetin tefsirini bilmiyorum ama zaten bir çelişki yok. Orada gördüklerin iki kardeş yani iki adam(ruh). Ayette(mealde) bahsedilense öyle değil. Tek adamda iki kalp. Ama ayetin tefsirini bilmeden yorum yapamayız. Eğer gerçekten merak ediyorsanız o ayetlerin ayrıntılı tefsirlerini okuyabilirsiniz. Alıntı
Φ doçent Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2010 2 seçenek var ya sen de söylediğine inanmıyorsun, ya da sen bunu kafan karışıkken yazdın. Ayetin tefsirini bilmiyorum ama zaten bir çelişki yok. Orada gördüklerin iki kardeş yani iki adam(ruh). Ayette(mealde) bahsedilense öyle değil. Tek adamda iki kalp. Ama ayetin tefsirini bilmeden yorum yapamayız. Eğer gerçekten merak ediyorsanız o ayetlerin ayrıntılı tefsirlerini okuyabilirsiniz. selam tefsirler sadece konuyu tahlili eden bireylerin ŞAHSİ düşüncelerinden ibarettir elmalılı tefsirini okuyun farklıdır beydavi tefsirini okuyun farklıdır seyyid kutubu okuyun farklıdır 1000 yıl evvel yaşaan alim kuranı günün şartlarına göre değerlendirmiştir şimdiki alimler günün şartlarına göre çok basit anlatımla mesele şu zıhar meselesi 1400 yılevvel arapyarımadasında yaşayan sıradan bir pagan arabın karısı BOŞARKEN karısına sen bana anamın sırtı gibisin demesinden ibaret bir boşama geleneğidir. allah bu geleneğe hitaben bu geleneği tanımadığını beyan ediyor ve bir insanın içinde iki kalp yaratmadığını iddia ediyor. 1- burada karısını boşayan adam geleneği itibari ile bir yemin ediyor. sen bana artık annem gibisin(zıhar) bana anam nasıl nikah noktasında haramsa(o dönemdede haram var dahası haram + yasak) sende artık benim nazarımda anam noktasındasın(sevgi noktasında değil NİKAH noktasında) seni kendime haram ettim diyor. ana sevgisinden veya hanım ana sevgisinin eşitliğinden veya eşitsizliğinden dem vurulmuyor. adam çok basit bir YEMİNLE evliliğini bitiriyor tıpkı islamdaki 3 TALAKLA BOŞAMA gibi ayette bir kalpte iki sevgiden bahsedilmiyor sadece yemine vurgu yapılıyor ve asıl ayetin başında iş kopuyor. allah bir insanın içinde iki kalp yaratmadı! oysa bir insanın içinde iki kalp yani islamın anladığı kalp olarak algıladığı beyin var ve biz bu noktada kurana muhalif bir durum delilleri ile ortadadır diyoruz Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2010 selam Kur'an'da pekçok ayette geçen "kalplerin(beyin veya düşünce) mühürlenmesi" ne demektir? Kalbi(beyin veya düşüncesi) mühürlenen bir insan, iman etmemekten nasıl sorumlu tutulabilir? ... allah ahzap suresinde 4 ayette şöyle buyurmaktadır. Ahzab 4 “Allah bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, zihar yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerine tutmadı.. ve evlatlıklarınızıda öz oğullarınız olarak tanımadı..Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.” ayetin giriş kısmmında allahın açıkça bir adamın(insanın) içinde iki kalp(beyin) yaratmadığını beyan etmektedir. Celişkiyi anlıyorum ama bu ayet(33:4) daha fazla başka nedenle ortaya çıkar. Muhammedin evlatlık edindiği Zeyd'in karısını bir Peygambere helal kılması içindir. İslamiyet öncesinde, öz oğul ve evlatlık arasında fark yoktu. Fakat, Muhammed’in kendi çıkarından, yani Zeyneb'e aşık olduğundan dolayı, arada bir fark belirtmesi gerektiğinde, onu(zeyneb'i) helal kılmak yolunu açmıstır. Bildiğiniz gibi Zeyd karısını boşar ve Mohammed Zeyneb'i karılarından birisini yapar. Bahsettiginiz çeliskiyi 6:125'de çok guzel goruyoruz. Bu ayette, bir insanı "Müslüman" ya da "Kafir" yapan Allahtır; fakat Allah, kafir yaptıklarını Cehennem'e atmaktadır. Alıntı
Φ SAKLIBAHÇE Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2010 selam Kur'an'da pekçok ayette geçen "kalplerin(beyin veya düşünce) mühürlenmesi" ne demektir? Kalbi(beyin veya düşüncesi) mühürlenen bir insan, iman etmemekten nasıl sorumlu tutulabilir? Kalp(beyin veya düşünce)mühürlenmesi, bir kalbin(beynin veya düşüncenin) küfür ve isyanla katılaşmak ve kararmak suretiyle imanı kabul edemez hale gelmesi şeklinde tarif edilir. kısacası allah kuranda KALBİ düşünce ve karar merkezi olarak ele almıştır kalbi mühürlenen bireylerin yani düşüncesi kilitlenen kafirlikte kalması murad edilen(kuran ayeti) kişilerin düşünce organı karar verme uygulama organı İSLAMA göre KALP'tir allah ahzap suresinde 4 ayette şöyle buyurmaktadır. Ahzab 4 “Allah bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, zihar yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerine tutmadı.. ve evlatlıklarınızıda öz oğullarınız olarak tanımadı..Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.” ayetin giriş kısmmında allahın açıkça bir adamın(insanın) içinde iki kalp(beyin) yaratmadığını beyan etmektedir. peki aşağıdaki insanlar bu ayete muhalif olarak nasıl yaratılmışlardır. allah neden kendini tekzip etmektedir? saygılar sevgiler -http://www.ilginchaber.com/files.php?file=2kafalibebek_864894053.jpg- -http://img58.imageshack.us/img58/8915/a1pd2.jpg- DİYANET VAKFI AHZAB 4. Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, "zıhâr" yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir. Diyanet İşleri AHZAB 33/4. Allah insanın içine iki kalp koymamıştır. Allah, zıhar yapmanız suretiyle eşlerinizi, anneleriniz gibi yaratmamıştır; evlatlıklarınızı da öz oğullarınız gibi saymanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir. Allah gerçeği söylemektedir, doğru yola O eriştirir. Yaşar Nuri Öztürk AHZAB 4.Allah, bir adamın göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır. Zıhar yaptığınız eşlerinizi sizin anneniz yapmamıştır, evlatlıklarınızı da sizin oğullarınız kılmamıştır. Bu konularda söylediğiniz sözler, ağızlarınızın bir lakırdısıdır. Allah, hakkı söyler ve O, gerçek yola kılavuzlar. SLM arkadaşlar malüm konu yorumları biraz kopyala yapıştır ile cevaplanmış gerçek yorum ve düşünceleri ihtiva etmediğinden ötürü konuyu detaylandırmak biraz güç olacaktır. Tevsir anlam ve mealini kavrayabilmek için edebiyat ilmini birbirinden ayırmamak gerekiyor.Mecazi anlamlarda ki anlatımlar tabiki kişinin anladığına göre anlam değişikliğine uğrayacağından,hal şudur ki ayet i tek başına ele aldığınızda başı bir yerde sonu bir yerde kalacaktır.Dolayısı ile bir bütün olarak yoruma tabi tutmak akıllara daha fazla nakşedecektir kanaatindeyim.Kuran-ı anlamak için bir bütün olarak idrak edip sonrasında cümleyi anlamını yorumlamak daha mantıklıdır.Kaldı ki tevsirini yapan ilim önderlerininde yorum ve maili bu doğrultudadır. Saygılar Alıntı
Φ SAKLIBAHÇE Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2010 Bahsettiginiz çeliskiyi 6:125'de çok guzel goruyoruz. Bu ayette, bir insanı "Müslüman" ya da "Kafir" yapan Allahtır; fakat Allah, kafir yaptıklarını Cehennem'e atmaktadır. EN’AM - Allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini İslamiyet’e açar, kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah böylece, inanmayanları küfür bataklığında bırakır. Daha önceki yorumda belirtiğim gibi aklımın hükmettiği bir ayetin diğer bir ayete bağlı olması hatta birbirini izaha tutan bir açıklama olduğundan yana.Sizin belirtimiş olduğunuz ayet ile yukardakini birleştirdiğinizde bakın nasıl bir sonuç çıkıyor ortaya.. saygılar Alıntı
Φ hanif_42 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2010 Biismillahirrahmanirrahim Selamlar arkadaşlar selam Kur'an'da pekçok ayette geçen "kalplerin(beyin veya düşünce) mühürlenmesi" ne demektir? Kalbi(beyin veya düşüncesi) mühürlenen bir insan, iman etmemekten nasıl sorumlu tutulabilir? Kalp(beyin veya düşünce)mühürlenmesi, bir kalbin(beynin veya düşüncenin) küfür ve isyanla katılaşmak ve kararmak suretiyle imanı kabul edemez hale gelmesi şeklinde tarif edilir. kısacası allah kuranda KALBİ düşünce ve karar merkezi olarak ele almıştır kalbi mühürlenen bireylerin yani düşüncesi kilitlenen kafirlikte kalması murad edilen(kuran ayeti) kişilerin düşünce organı karar verme uygulama organı İSLAMA göre KALP'tir Sevgili doçent kuyuya taş atmaya devam ediyorsunuz. Yazdıklarınızdan anlaşılan bu. Kur an da kalp basiret merkezidir akıl merkezi değildir. yukarıda parentez içindeki eklentiniz gerçeği yansıtmıyor ve ciddi bir duruşunuz olmadığı için kalplerin mühürlenmesi sorunuzu cevaplama gereği bile duymuyorum. Örnek istiyorsanız aynaya bakmanız yeterlidir. Yine islama göre düşünme ve karar verme organı yani muhakeme aracı kalp değil akıl fonksiyonuna sahip beyindir. Kalp basiret aracıdır ve düşünülenin muhakeme edilenin yapılacak olanın ve yapılanın itimam yani mutmain olma merkezidir kalp. Özellikle istirham ederek bir talepte bulunuyorum ayetlerin çevirilerini verirken orjinaline yakın verin lütfen... Selamlar 1 Alıntı
Φ hanif_42 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2010 Çok özür dileyerek Rabbin insanın yapısında iki kalp yaratmadım beyanatı doğrudur.Velakin İslama göre kalbin baş olduğunu iddia etmek konuşulacak bir şey değil ve bu iddiada olan kişinin tutarlı bir tarafı yoktur. Allah iki kalp yaratmadım diyor bundan anlaşılacak şey insan vücudunun sol kaburga kemiğinin altında bulunankan dolaşımını sağlayan organdır. İnsan bundan kafatasını anlıyorsa yapacak bir şey yoktur...İki başlı birini görür alın der iki kalp???? Alıntı
Φ SAKLIBAHÇE Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2010 Çok özür dileyerek Rabbin insanın yapısında iki kalp yaratmadım beyanatı doğrudur.Velakin İslama göre kalbin baş olduğunu iddia etmek konuşulacak bir şey değil ve bu iddiada olan kişinin tutarlı bir tarafı yoktur. Allah iki kalp yaratmadım diyor bundan anlaşılacak şey insan vücudunun sol kaburga kemiğinin altında bulunankan dolaşımını sağlayan organdır. İnsan bundan kafatasını anlıyorsa yapacak bir şey yoktur...İki başlı birini görür alın der iki kalp???? Slm Hanif arkadaşım, doçent arkadaş sadece fikrini ve idrakini belirtmiş tabiki bu düşünce ve sualini tavazzu içinde cevaba ve sonuca ulaştırmak adına, gerek mantık, gerek yorum veyahut ilmi yada dini örneklendirme ile izaha kavuşturmak değilmidir, cevaba esas olan mahsus. Tabiki kuya taş atanlarda olacaktır tabiki kuyudan su çekenlerde,su içenlerde.. Sabır ve tahhammül ile okuyacağımız izaha kavuşma amacı ile aktarılan bilgiler mutlak bizleri de aydınlatacaktır. Açıklamalarınız için şimdiden teşekkür ederim. Konuya dair genel bir örneklendirme aktarmak istiyorum. (Kuyu dedinizde..)zevkle okunacaktır umarım. İmam-i Malik Hazretlerine tabiatçıların (tabiiyyunların) büyüklerinden imtihan ve tartışmak için geliyorlar. Yani Dünyayı Allah'u Teâlâ yaratmadı, kendi kendine oldu diye iddia ediyorlar. İmam-i Malik Hz. bunların iddialarını bildiği, onların iddialarını çürütüp, acizliklerini kendilerine bildirmek için (misâfir odasına) yanlarına inmiyor. Bunlar: - Vakit geçiyor, gelsin konuşacaklarımız var, diyorlar. - Beklesinler geliyorum, diyor. Tekrar tekrar haber gönderiyorlar. En son İmam-ı Malik Hazretleri yanlarına geliyor. - Nerede kaldın, niçin gelmedin, diyorlar. İmam-ı Malik Hazretleri: - Ben bir ırmağın karşı tarafında idim. Irmakta köprü yoktu, su geçit vermiyordu, yüzme de bilmiyordum, çaresiz kaldım. Nasıl geçeceğim derken, suyun yüzünde bir kütük geldi. Kendi kendine biçildi, tahta oldu. çivi geldi, çekiç geldi kendi kendine çakıldı. Bir kayık oldu. Bu kayığın yapılmasını bekledim. Onun için geç kaldım. Soru soracakların en büyüğü, en akıllısı dedi ki: - Kalkın gidelim. Arkadaşları: - Biz buraya bununla imtihan olacaktık, konuşmadan nereye gidelim. O dedi ki: - Konuşacak bir şey kalmadı. Dışarı çıktılar. Yine kendisine sordular: - Neden konuşmadın? - Kendi kendine bir kayık yapıldı, kütük kendi geldi; tahta kendi kendine oldu, çivi, çekiç geldi, kayık kendi kendine çakıldı, oldu diyor. Bunun yalan söylediği belli. Biz; hiç kendi kendine kayık olur mu? dersek, diyecek ki!!! “Siz dünyanın kendi kendine olduğuna inanıyorsunuz, bir kayığın kendi kendine olduğunu gözümle gördüm, şimdi oldu diyorum inanamıyorsunuz da hiç kimse görmeden dünyanın kendi kendine olduğuna nasıl inanıyorsunuz?” diyecek. Bizi mat etti, susturdu. Bizim için söylenecek söz kalmadı, diyor. Alıntı
Φ hanif_42 Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2010 Sevgili saklı bahçe doçent fikrini beyan etmiş diyorsun oysa ben ortada bir fikir göremiyorum. Ahzab suresi 4. ayet nesh olundu diye başlık atılmış ve verilen çeviriye yapılan yorum gerçeği yansıtmadığı gibi kasıtlı bir saldırı vardır...İnsanlar!!! eleştiri yapmakta ve alternatif ortaya koymakta hürdürler buna kimse itraz etmeyeceği gibi böyle bir hakkıda sözkonusu değildir...Eleştiri önyargı gerektirir ve ön yargıda bilgiyi....Bilgin varsa eleştirirsin bu doğru olanıdır. Benim mesnedim Kur an ı Kerim dir buyursunlar Kitaba göre eleştirsinler minnet borcum olur.. Söz konusu aynı şey doçent için geçerli değildir. Malesef..Mesned istendiğinde dışardan çok mühim çok büyük gibi gözüken oysa içi boş kof ve kuru bir sözden öteye gitmeyen bilim bizim mesnedimizdir sözüyle karşılaşıyorsun. Kitap verme olayı kaynak gösterme olayı olmayınca dolayısıyla tektaraflı bir muhatabiyet ortamı doğuyor...Muhataplar neye dayandıklarını belgeleriyle ortaya koyacaklarki fikir olsun oysa doçentin yaptığı sadece saldırmak ve bu yeni bir şeyde değil.... Alıntı
Φ doçent Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Sevgili saklı bahçe doçent fikrini beyan etmiş diyorsun oysa ben ortada bir fikir göremiyorum. Ahzab suresi 4. ayet nesh olundu diye başlık atılmış ve verilen çeviriye yapılan yorum gerçeği yansıtmadığı gibi kasıtlı bir saldırı vardır...İnsanlar!!! eleştiri yapmakta ve alternatif ortaya koymakta hürdürler buna kimse itraz etmeyeceği gibi böyle bir hakkıda sözkonusu değildir...Eleştiri önyargı gerektirir ve ön yargıda bilgiyi....Bilgin varsa eleştirirsin bu doğru olanıdır. Benim mesnedim Kur an ı Kerim dir buyursunlar Kitaba göre eleştirsinler minnet borcum olur.. Söz konusu aynı şey doçent için geçerli değildir. Malesef..Mesned istendiğinde dışardan çok mühim çok büyük gibi gözüken oysa içi boş kof ve kuru bir sözden öteye gitmeyen bilim bizim mesnedimizdir sözüyle karşılaşıyorsun. Kitap verme olayı kaynak gösterme olayı olmayınca dolayısıyla tektaraflı bir muhatabiyet ortamı doğuyor...Muhataplar neye dayandıklarını belgeleriyle ortaya koyacaklarki fikir olsun oysa doçentin yaptığı sadece saldırmak ve bu yeni bir şeyde değil.... selam hanif islama saldırmak gibibir niyetim yok olmasına gerek yok lakin islam haddi zatında yeterince çelişkili bir din. ben kuranı tahlil ederek konuyu açtım. bunları yazarkende ayetlerin anlamlarını bozmadan kurandan alıntıları anlayıp konuya konuyu kuran bazında aydınlatıcı eklentiyi yaptım. buyurun burayada aktarayım BAKARA - 118 : Ve kâlellezîne lâ ya’lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te’tînâ âyeh(âyetun), kezâlike kâlellezîne min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li kavmin yûkınûn(yûkınûne). (Gerçeği) bilmeyenler dediler ki: “Allah bizimle konuşsa ya.” veya “Bize de bir âyet gelse ya.” Bunlar gibi bundan öncekiler de onların dediklerine benzer (sözler) söyledi. Onların kalpleri (akılları ne kadar) birbirine benzer. Âyetlerimizi yakîne ulaşan (üst seviyede hakikati bilip şüpheden kurtulan) bir kavim (topluluk) için beyan etmişizdir (açıklamışızdır). BAKARA - 7 : Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun). Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem'î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) bir azap vardır. allah bu ayetinde kullarının bir kısmının kalp(beyin)lerinin bloke edildiğini bu sebeple anlamayacaklarını ifade etmektedir. ayetin devamında ise gözlerinin(basar) ve kulaklarınında(sem'ı) bloke edildiğini ifade etmekte. NİSA - 63 : Ulâikellezîne ya’lemullâhu mâ fî kulûbihim fe a’rıd anhum vaızhum ve kul lehum fî enfusihim kavlen belîgâ(belîgan). İşte onlar, Allah'ın kalplerinde olanı bildiği kişilerdir. Artık onlardan yüz çevir, onlara vaaz et (nasihat et) ve onlara kendileri hakkında belagatli (güzel) söz söyle. insan hangi organı ile bilir muhterem hangi organı ile düşünür hangisi ile idrak eder bilir uygular merkez neresidir? ve son olarak yine kurandan bu ayet konuyu çok iyi açıklamakta A'RAF - 179 : Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîren minel cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humul gâfilûn(gâfilûne). Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (akıl anlayış idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir. sizlere bu konuda islam inancında aklın kalp olduğuna dair 100'ün üzerinde ayet yazabilirimki yukarıdaki araf 179 bunu çok iyi anlatmakta. bu noktadan yola çıkarak konun açıldı kimseye saldırı gibibirniyet iledeğil sevgiler Alıntı
Φ hanif_42 Gönderi tarihi: 4 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 4 Mayıs , 2010 Biismillahirrahmanirrahim '' Yeryüzünü ibretle gezmediler mi? Bununla kalpleri (kulubun), akıllarının (yeakılune) ikazını kendileri için anlamadı mı? Yahut bununla kulakları gerçekleri işitmedi mi? Gerçek şu ki gözler kör olmaz. Lakin göğüz latayiflerinde bulunan kalpler kördür'' 22 hacc 46 Tekrar düşünü sayın doçent Alıntı
Φ cibikli Gönderi tarihi: 16 Haziran , 2010 Gönderi tarihi: 16 Haziran , 2010 Sayın Doçent; insanların dini konuları merak etmesi, araştırması ve anlamaya çalışması, bu konuda kafa yorması, tartışmasını çok olumlu karşılıyorum. Bir doğruya ulaşmak için yüzlerce hatta binlerce hata yapılabilir, bu uğurda toplum birçok kurban verebilir, bedenler eziyet çekebilir, toplumun gelişmesi doğruya yaklaşması kolay olmuyor.Yaşayan her birey toplumun noksanlığının, bilgisizliğinin gazabına uğramıştır. Toplumun gelişmesinde en büyük etken dindir, dini algılayışıdır. Toplumun dini algılayış biçimi ve derecesi, o toplumu yüceltirde aşağılarda. Bakış açısı herşeyi değiştirir. Günümüzde islam coğrafyasına baktığımızda durum içler acısı, müslüman toplumlarda cahillik, geri kafalılık, yoksulluk, bilgisizlik, terör, aşağılanma dizboyu. Kendini kurtarmış, insanlığa önder bir tane bile müslüman toplum veya ülke gösteremeyiz. Maalesef. Din toplumsal bir olaydır. Toplumun dine bakış açısı, algılayışı bir GENEL oluşturur. Herşey bu GENELe göre şekillenir. Şu tespiti yapabiliriz ki; müslüman coğrafyasındaki toplumların oluşturduğu GENEL, zamanın evrensel GENEL’inin oldukça gerisinde aşağısında kalmıştır, İNSAN aşağılanıyor, ayaklar altında Zaman bu durumu görüyor( onun her kanalı açık hiçbirşey gözünden kaçmıyor, bizim hilelerimizi yutmuyor) affetmiyor, isme bakmıyor (sizin nüfus cüzdanınızda müslüman yazıyor, Durun! Bunun için size, sizin toplumunuza torpil geçeceğim demiyor; siz toplum olarak mücadele etmeseniz bile, sırf siz çok güzel hayaller kurduğunuz için, düşünmeseniz bile, taklitci olduğunuz için, aklınızı toplayıp bütünlemeseniz bile, gerçekleri görmeyip kendinizi kandırmayı iyi becerdiğiniz için, çok güzel yalvardığınız için, bol bol istek ve arzunuz olduğu için, İNSAN’ın DİN’in ne olduğunu anlamasanız bile, anlayışınız kıt olsa dahi, ne istediğinizi bilmeseniz bile, böylesine özel sıfatlarınız ve meziyetleriniz olduğu için bende size mükafat olarak haketmediğiniz istediğiniz herşeyi yaşamınızda ve ahirette=gelecekte vereceğim demiyor ), YAŞAM’ın(kitap) terazisine çıkartıyor ölçüp biçip tartıyor SONUÇ: artık bizim kitap sağdanmı geliyor soldanmı geliyor yoksa hiç mi verilmiyor siz düşünün! toplumun hali ortada, oğullar babaların günahını çekiyor, yaşıyorken hesabı vermemişseniz bu hesabı sizin soyunuzdan soruyorlar, mükafat veya vebali onlara kalıyor(ahirette ) Alıntı
Φ cibikli Gönderi tarihi: 16 Haziran , 2010 Gönderi tarihi: 16 Haziran , 2010 Çelişkili olan din değil, göz yanıltır, sadece şekle bakmayacaksın, halkın aldığı şekil ve vaziyete göre veya halkın genel durumuna bakarak Kelamı anlamaya çalışmayacaksın, toplumsal bir vaka var, toplum olarak başarısız olduğumuz ortada, kelam yere düştü, yere düşen İNSAN’ı ayağa kaldıramazsak toplum olarak yok oluruz, yok oluyoruzda, illa bunları anlamamız için yok mu olmamız lazım! O zaman iş bitmiştir. (bu yokoluş bedensel bir yokoluş değil, insani değer ve vasıflardan yoksun kalmak en büyük yokoluş olsa gerek, hayvani özelliklere doğru aşağılanmak, düşünce, akıl idrak ve muhakemeden yoksun olmak, duyguların hakim olduğu bir yaşam, rüzgar nereden eserse oraya yelken açan, savrulan, dengesiz hayatlar derken istek ve arzular uğrunda heba olan köleleşen derken derken …. İçgüdü ile (karnını doyurmak ve üremek için yaşayan) hareket eden mahluklar, ne yaptığının farkında olmayan bedenler Kutsal kitaplarda anlatılan herşey (olaylar, kişiler, hadiseler, cin, şeytan vs) sembolik bir dille anlatılmışlardır. Alıntı
Φ cibikli Gönderi tarihi: 16 Haziran , 2010 Gönderi tarihi: 16 Haziran , 2010 BAKARA - 118 : Ve kâlellezîne lâ ya’lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te’tînâ âyeh(âyetun), kezâlike kâlellezîne min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li kavmin yûkınûn(yûkınûne). (Gerçeği) bilmeyenler dediler ki: “Allah bizimle konuşsa ya.” veya “Bize de bir âyet gelse ya.” Bunlar gibi bundan öncekiler de onların dediklerine benzer (sözler) söyledi. Onların kalpleri (akılları ne kadar) birbirine benzer. Âyetlerimizi yakîne ulaşan (üst seviyede hakikati bilip şüpheden kurtulan) bir kavim (topluluk) için beyan etmişizdir (açıklamışızdır). BAKARA - 7 : Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun). Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem'î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) bir azap vardır. İNSAN vasıflarına ulaşamamış olanlar, algılayamayanlar, hayalperestler dediler ki; bizde bilelim, zamanı bizde görelim, zamanı biz belirleyelim(bizim cahil kültürümüz anlayışımız zamana hakim olsun, toplumları yönetelim) yaşam bize kendini sunsun, biz mücadele etmeden herşeye ulaşalım, biz çok iyi taklit ediyoruz, deriz, söyleriz biz laftayız, biz aslımızı görmeyen kelimeleriz, ışığımız(hayatta karşılığı, manası) yok ama biz çok iyi inanırız anam babam dedem atamda taklitçiydi biz onların izindeyiz onlarda taş taş üstüne koymadı, şu an yaşayan bizler toplum olarak düşüncede bir gram dahi yol almadık aynı yerdeyiz, bizim kalbimiz birdir, bizde atalarımız gibiyiz, bu yüzden bizde isteriz hazır gelsin yiyelim. İNSAN vasıflarına ulaşan, bilen, algılayan, düşünen, ölçüp biçen tartan ona göre kararını veren eksik ölçüp eksik tartmayan aklını bütün etmiş(Cuma) bilinçli, tutarlı mücadeleci, RUHa ulaşmış, yapılaşan düşünceyi şekli icraatı bilen toplumlar zamana yaklaşırlar, bilerek YAŞARLAR. Akli dengeyi kurmuşlardır, aydınlanmışlardır, yüzleri ağarmıştır Cennet ve cehennem ahalisi ayrışırlar. Cennet ahalisi şudur ki, … düşünen insan gurupları… Cehennem ahalisi şudur ki… düşünemeyen insan gurupları… Alıntı
Φ cibikli Gönderi tarihi: 16 Haziran , 2010 Gönderi tarihi: 16 Haziran , 2010 Allahın ayetleri insanın keşfini açmak onu kendine yaklaştırmak içindir. İnsanlar bunun adına fıkıh derler, derin düşüncedir. Evinizden Kuran-ı Kerimi eksik etmeyin. Sizin eviniz, sizin kalplerinizdir. Kalplerinize devamlı Allahın ayetlerini alın. Allahın ayetlerini yerden kaldırın. Allahın ayetlerini akıl algıladığı zaman ayettir. Algılamadan yapıyorsan o puttur. Kitap da matbaada basılan değil. Onu açıp okumazsan o puttur Muhammedin şefaati bunların açıklanmasıdır. Akıladır şefaat, kalbedir hidayet. Hidayet olmazsa olmaz. Kalp gözlerinin açılması da Kuran-ı Kerim ayetlerini anlamanızdır. Kuranı okuyun. Türkçe olarak okuyun sen Türksün. Allah dileseydi seni Arap kavminde yaratırdı. Alıntı
Φ alkanaga Gönderi tarihi: 16 Haziran , 2010 Gönderi tarihi: 16 Haziran , 2010 İki kapak arasındaki Mushaftır.Zevk etmek için kullanılır. Zevk etmekle kastım nice düşüncelere dalmandır.Daldığın düşüncelerle yeni manalar çıkarmandır.Sonuçta bir şablondur.Bu şablondan da bakabilirsin hayata... Gelelim KURAN a. Kuran bilinen en yüksek kemalatta insanda bilinir. Çünkü bildiğimiz en üst idrak kendini bilen insandadır.Alemin her zerresi ise bir ayet,bir ibrettir. Düşünen insan için nice fikirler üretir... Üretilen her fikir.Bir hevesin peşinde,her heves ise o fikre güzel gelendir. Şayet insanlar heves etmeseydi ne cep telefonu olurdu nede araba lakin Asıl olan nedir bilirmisiniz dostlar? Kendini bilen,fikirlerini akıl süzgecinden geçirip karar verendir.Feraset sahibi insan,aldığı kararların neticesini zevkle bekleyebilir. İşte sabrı-cemil de,bu neticeleri zevkle beklemektir.. İnsanların huyları farklı farklı,renk rektir. Aynı zamandaKarekerleride öyle, Lakin kim hangi karekteri yansıtıyorsa aleme.İşte KULlanıldığı renk O dur.Her renk ise biliriz ki beyazın üstünde renk olur... Saygılar efendim... Alıntı
Φ cibikli Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2010 Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2010 selam hanif islama saldırmak gibibir niyetim yok olmasına gerek yok lakin islam haddi zatında yeterince çelişkili bir din. BAKARA - 7 : Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun). Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem'î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) bir azap vardır. allah bu ayetinde kullarının bir kısmının kalp(beyin)lerinin bloke edildiğini bu sebeple anlamayacaklarını ifade etmektedir. ayetin devamında ise gözlerinin(basar) ve kulaklarınında(sem'ı) bloke edildiğini ifade etmekte. NİSA - 63 : Ulâikellezîne ya’lemullâhu mâ fî kulûbihim fe a’rıd anhum vaızhum ve kul lehum fî enfusihim kavlen belîgâ(belîgan). İşte onlar, Allah'ın kalplerinde olanı bildiği kişilerdir. Artık onlardan yüz çevir, onlara vaaz et (nasihat et) ve onlara kendileri hakkında belagatli (güzel) söz söyle. insan hangi organı ile bilir muhterem hangi organı ile düşünür hangisi ile idrak eder bilir uygular merkez neresidir? ve son olarak yine kurandan bu ayet konuyu çok iyi açıklamakta A'RAF - 179 : Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîren minel cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humul gâfilûn(gâfilûne). Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (akıl anlayış idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir. sevgiler Anda olan vardır. Anın dışında olanlar vardır. Bu bedende gelip de hakikati görmeyenler bu bedende olmuş sayılmazlar. Onlar mühürlenmişlerdir. Allah-u Teale ayeti kerimede şöyle buyuruyor; onlar sağırdır duymazlar, onlar kördür görmezler. Onlar için üzülme. Dilersem onları götürür iyi bir nesil getiririm. Dilersem onları götürür daha kötü bir nesil getiririm. Herşey benim dilememle olur Bu sözlerden nasibin almayan, Hak şerbetinden içmeyen, Ademe bakmayan, aklı secde ettirmeyen, bu aleme gelmemiş gibidir. Alıntı
Φ doçent Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2010 Anda olan vardır. Anın dışında olanlar vardır. Bu bedende gelip de hakikati görmeyenler bu bedende olmuş sayılmazlar. Onlar mühürlenmişlerdir. Allah-u Teale ayeti kerimede şöyle buyuruyor; onlar sağırdır duymazlar, onlar kördür görmezler. Onlar için üzülme. Dilersem onları götürür iyi bir nesil getiririm. Dilersem onları götürür daha kötü bir nesil getiririm. Herşey benim dilememle olur Bu sözlerden nasibin almayan, Hak şerbetinden içmeyen, Ademe bakmayan, aklı secde ettirmeyen, bu aleme gelmemiş gibidir. eyvallah! Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.