Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

ARAF SURESİ 33. AYET BİZLERE NELER ANLATIYOR?

 

Bugün sizlerle birlikte üzerinde düşüneceğimiz, Araf suresi 33. ayeti önce sizlere hatırlatmak istiyorum. Ayeti yazalım ve dikkatlice okuyalım. Acaba Yaratan bizlere bu ayetiyle neler anlatmak istiyor, onu anlamaya çalışalım Allahın izniyle.

 

Araf 33; De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.

 

Yaratan HARAM sözcüğünü kur’anda çok önemli yerlerde kullandığını görürüz. Örneğin faizin haram olduğunu söyler kuran. Evlenilmeyecek kimseleri sayarken (Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları,…) diye sayarak bunlarla evlenmek haramdır der. Nikâhlı kadınlarla evlenmenin de haram olduğunu belirtir bizlere. Yenmemesi gerekenleri sayar ve bunların haram olduğunu belirtir. Zina yapmanın haram olduğunu da Rabbim kur’anda açıklar bizlere. Tüm bu ve buna benzer konuların çok açık bir şekilde haram kelimesiyle şiddetle yapılmasını istemediği konuların, haram sözcüğüyle yasaklandığını görüyoruz. Peki, yukarıda sizlere hatırlattığım Araf suresi 33. ayette ne anlatmak istiyor olabilir Rabbim haram kıldım sözünü kullanarak, gelin şimdide onu Rabbin önerdiği gibi, kendi irademizle düşünerek anlamaya çalışalım.

 

Araf suresi 33. ayetinde Allah açık ve gizli kötülüklerin yapılmasını da haram sözleriyle bizlere açıklıyor ve şiddetle dikkatimizi çekiyor. Devamında ise dikkat ederseniz günah işleyerek haksız yere sınırı aşmanın da haram olduğunu belirtiyor. Burada haksız yere sınırı aşmak konusunu elbette çok geniş düşünebiliriz her konuda. Dini yaşarken de, kur’anda diğer ayetlerinde söylediği gibi, Rabbin koyduğu sınırları aşmanın, kur’anda belirttiği gibi, haram olduğunu anlayabiliriz. Allah a ortak koşmakta bir şirk olup buda haram olduğu dikkati çekilmektedir. Şimdide gelelim üzerinde durmak istediğim ayetin bahsettiği, Rabbin işaret ettiği diğer haramlara.( hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.) Rabbin dikkatimizi çektiği bu cümleler üzerine düşünmeye davet ediyorum sizleri. Allah, hakkında hiçbir bilgi vermediğim, ayet indirmediğim ve kendi katımdan açıklamalar yapmadığım konularda uydurulan sözlere inanarak konuşmanızı da HARAM KILIYORUM diyor. Değerli arkadaşlarım hakkında bilgi vermediğim sözleri üzerine düşünelim şimdide. Rahman bizlere bilgiyi nereden veriyordu? Bu çok önemli, en garantili ve sağlam bilgiyi nereden alıyorduk? Bu sorunun cevabı çok açık sanırım, elbette Rabbin koruması altında ki KUR’ANDAN. Şimdide ayette özellikle dikkatimizi çeken, hakkında açıklama yapmadığım konularda konuşulmasını haram kıldığını söyleyen Rabbim e karşı, bizler nasıl davranıyoruz bunu düşündük mü hiç? Rabbim haram sözcüğünü dikkat edin gelişigüzel kullanmamıştır kur’anda. Hatırlayın nerelerde kullandığını, birde ayette söylediği gibi hiç bahsetmediğim, açıklık getirmediğim halde bazı rivayetlere kanarak, peygamberimizin asla söylemesi imkânsız olduğu halde, onun sözleridir dedikleri bilgilere kanıp, bu sözlerin peygamberimizin sözleri sanıp anlatılanlara inanmıyor muyuz? Hatırlayın Yaratan Maide suresi 109. ayet, Enam 59, Enam 50. ayetlerde gaybı bilmem ben diyen peygamberimizin sözlerini çok iyi düşünmeli ve bizlere anlatılanları kur’an ayetleri ile karşılaştırmalıyız ki, şeytanın tuzaklarına düşmeyelim. Şeytan her zaman görünmeyen bir varlık değildir. Bazen insanında şeytanlaşmış olanını her zaman karşımızda olacağını unutmamalıyız.

 

Bu ayeti Rabbim boşuna bizlere tebliğ etmemiştir. Kur’anın indirmediği bir bilgiyi, hükmü Rabbin hükmüymüş gibi gösterip, dinde, kur’anda varmış gibi anlatanlara inanarak, onların sözlerini dinden, imandan, kur’andan sanıp bir başkasına anlatmak ve inanmak ne derece büyük günah olduğunu artık lütfen düşünelim, hissedelim ve aklımızı başımıza toplayalım. Rabbin, Elleriyle yazarlar bunlar kur’andandır derler ikazını, asla unutmayalım. Unutmayalım ki, her gün belki de farkında olmadan, yüzlerce kez haramın içine, boğazımıza kadar battığımızın artık farkına varalım.

 

Yaratan sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim diyorsa, O Yüce Rabbim vaadinde durandır. Rabbim kur’anın ipine sarılın diyorsa, sarılacağımız en güvenli ipin KURAN olduğunu unutmayalım. Onun onayından geçen her söz ve bilgi, zaten günümüze kadar kur’anın geçmişte toplumların İslam ı yaşadıkları örnekleridir, bunda hiç şüphe yok. Bunlarda başımızın tacıdır. Kur’ana uymayanları da çok iyice seçip, kur’anın süzgecinden geçirip, geçmişte yapılan yanlışları bizler tekrarlamamalıyız. Bizlerin İslam ı ne derece doğru yaşadığımızın örnekleri, bizden sonra İslam ı yaşayacaklara örnek olacağını unutmamalıyız. Bizler Rabbin indirdiği kitabı ve İslam ı ne kadar doğru anlar ve doğru yaşarsak gelecek nesle o kadar güzel örnekler bırakırız. İnsanoğlu taklitçi, kolaya kaçan, tartışmaya meyilli bir yapıda yaratılmıştır. Bizler eğer aklın yolunda birleşmeyip, bölünerek yaşadığımız İslam ın duvarlarını Kur’an harcıyla yapmazsak, gelecekte bırakacağımız nesle de bırakacağımız örneklerle, yıkık dökük, güvenilir olmayan bir dini miras bırakmış oluruz. Bizler nasıl geçmişimizi taklit etmeye çalışıyor ve onlardan örnekler almanın yollarını arıyorsak, yüzlerce yıl sonra bizlerin torunları da bunları yapacaklardır. Eğer geleceğe yatırım yapmak istiyorsak, kur’anın etrafında birleşmeliyiz. Rabbin emrettiği dini geleceğe taşımak istiyor ve peygamberimizin ümmeti olmak iddiasındaysak, onun tebliğ ettiği kitabın etrafında buluşalım, çünkü onunda başından ayrılmadığı ve ipine sarıldığı, tebliğ etmekle görevli olduğu kitabın KURAN OLDUĞUNU UNUTMAYALIM.

 

Rabbim cümlemizi kur’anın güneşinden, rehberliğinden istifade etmeye çalışan ve bu uğurda aklı ve fikriyle hareket eden kulları arasına, inşallah bizleri alması dileklerimle. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Gönderi tarihi:
  • Yazar

KIYAMET SURESİ 16-17-18-19. AYETLER BİZLERE NE ANLATIYOR?

 

Kıyamet suresi 16–17–18–19. ayetleri delil göstererek, işte demek ki kur’an okunduğunda anlaşılması zor bir kitap ki, Peygamberimiz bile önce ayetleri okuduğunda anlayamamış, ona kur’an dışından daha sonra ayrıca ayetler öğretilmiştir, detaylıca bilgi daha sonra verilmiştir deniyor. Önce ayetleri yazalım ve Rabbin yardımıyla kur’anı bir bütün olarak düşünerek, tabi aklı ve mantığı da bir kenara koymadan ayetleri anlamaya çalışalım Allahın izniyle.

 

 

Kıyamet 16: Onu aceleye getiresin diye dilini onunla hareketlendirme.

 

17: Şüphesiz onu, toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir.

 

18: O halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et.

 

19: Sonra şüphen olmasın ki, onu açıklamak da bize aittir.

 

 

Yukarıdaki ayetleri okuduğumuzda, rabbin elçisine önce sakin ol diyor, telâşe gerek yok, çünkü biz onu sana indirdik ama tüm bunları unutacağım telâşe sine düşmene gerek yok. Kitabı sana indiren biziz, onu okuduğumuzda iyice dinle, takip et. Ayetlerin sonunu bekle çünkü biz sana her şeyi açıklayacağız. Kıyamet 19. ayette geçen onu açıklamak bize aittir sözüne bunun dışında anlamlar verdiğinizde kur’anın özüne ve onlarca, yüzlerce ayetine ters düşer. Bu sözden anlaşılması gereken, ilk okuduğunuzda anlayamadığınız konuları biz daha sonra göndereceğimiz ayetlerle açıklayacağız, sizlere izah edeceğiz örneklerini vereceğiz anlamındadır. Aşağıdaki ayetler bunun kanıtıdır. Bakın Rahman kur’an ayetlerini yine kur’an içinde verdiği değişik örneklerle nasıl açıkladığını anlatıyor.

 

İsra 89: Muhakkak ki biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler.

 

Kehf 54: Andolsun, bu Kur'an'da insanlar için her örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsan, her şeyden çok tartışmacıdır.

 

Nur 34: Andolsun ki biz size (gerekeni) açık açık bildiren ayetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik.

 

Demek ki Rabbim onu açıklamak bize düşer derken, Kur’an ayetlerini yine kitabın içinde gönderdiği diğer ayetlerle açıkladığını, örneklerle izah ettiğini belirtiyor.

 

 

İki düşünceyi de düşünmek ve kur’an süzgecinden geçirmek bizlerin doğruyu bulmamıza yardımcı olacaktır. Önce benim açıkladığım düşünceye başka bir kur’andan delil daha arayalım. Bakın Rabbim kur’an indirilirken tedirgin olan hatta şaşıran topluma, Rabbim açıklama ihtiyacı duyuyor, bakın ne diyor ayet?

 

 

Maide 101; Ey iman sahipleri; size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kuran indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onları affetti. Allah Bağışlayandır, Merhametlidir.

 

Yüceler yücesi Rabbim öyle bir kitap göndermiş ki, aklını kullanan ve onu anlamak için müracaat edenlerin tüm sorularına cevap veriyor. Beşerin rivayetlerini doğrulamak adına kur’ana bakanlara da, tam istedikleri cevabı verip onları oyalıyor, daha açıkçası Rabbim insanların niyetine göre amellerini yönlendiriyor. Allah bu durumdan bizleri korusun. Bakın Rabbim hem elçisine hem de o günkü topluma kur’an indirilirken, ayetlerin bazıları için tedirgin olanlara, bazı konuların hükümleri hoşlarına gitmeyenlere ne kadar güzel açıklama yapıyor ve ne diyor?

 

( size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kuran indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onları affetti.)

 

Rabbim burada eski inançlarının hükümlerinin kaldırıldığını, onun yerine başka hükümler geldiğini gördüklerinde toplum önce yadırgamış ki, Rabbim böyle bir ayet indirme gereği duymuş elçisine. Ayet indirilirken sormak istediğiniz bir konu varsa elbette o zaman sorun size nedenleri, sebebi açıklanır diyor. Demek ki burada açıklanan kur’an dışından başka bilgilerin, hükümlerin verilmesi değil, ayetlerin değiştirilmesi ya da kaldırılması esnasında sorulan sorulara cevaplar ve o günkü toplumun şüphelerinin giderilmesi konusunda açıklamalardır diyebiliriz. Bu bilgiler bizleri ilgilendiren bağlayan konular olsaydı onlarda kur’anda yer alır açıklanırdı. Çünkü Rabbim uyarıyor ve diyor ki, bu soruları kur’an indirilirken sorarsanız cevap alırsınız, yoksa daha sonra sormayın diyor. Demek ki bu konular konuşulacak ya da sorulacak sorular değil ki, daha sonra sormayın diyor Rabbim. Nedenini de söylüyor ve Allah onları bağışladı, kaldırdı diyor. Demek ki Rabbin elçisine bir açıklama ve izahı var, ama o devrin kur’an indirildiğinde şüpheye düşen toplumu, hoşlarına gitmeyen ayetlerin sebepleri konusunda bir izah, açıklama olduğu buradan çok net anlaşılıyor.

 

Şimdide diğer düşüncenin fikrini ele alalım. Diyelim ki onu açıklamak bize aittir sözünden, rabbim elçisine kur’an dışından da bilgiler, din adına hükümler vermiştir diyelim. Bunu kabul ettiğimizde, bakın onlarca hatta yüzlerce ayet devre dışı bakın nasıl kalıyor. Örnek verelim, eğer gerçekten bizler yalnız kur’andan sorumlu değil isek, Rabbim kur’an dışından kitabın ayetlerini açıklayıcı bilgiler verdiyse, yani kur’an dışından da hükümlerden sorumlu isek, aşağıda yazdığım ayetlere nasıl cevap vereceğiz? Buna inanmakla yüzlerce kur’an ayetlerine ters düştüğümüzü ve onları saf dışı bıraktığımızın farkında mıyız dersiniz?

 

Zühruf 44: Ve muhakkak ki o (Kur'an) hem senin için, hem kavmin için bir şereftir ve ileride bundan sorulacaksınız.

 

Nisa 174: Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik. 175. Allah'a iman edip O'na sımsıkı sarılanlara gelince, Allah onları kendinden bir rahmet ve lütuf (deryası) içine daldıracak ve onları kendine doğru (giden) bir yola götürecektir

 

Ahzap 2: Rabbinden sana vahye dilene uy. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır

 

Hicr 1. Elif, Lam, Ra. Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur'an'ın ayetleridir.

 

 

İbrahim 52: İşte bu (Kur'an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek Tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.

 

Araf 170: Kitaba sımsıkı sarılanlar ve namazı dosdoğru kılanlar, şüphesiz biz salih olanların ecrini kaybetmeyiz.

 

Araf 174: Belki inkârdan dönerler diye ayetleri böyle ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz.

 

Araf 185: Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah'ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar.

 

Nisa 82.; Kuran'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbette ki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı

 

Enam 98: O, sizi bir tek nefisten (Âdem'den) yaratandır. (Sizin için) bir kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır. Anlayan bir toplum için ayetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık

 

Yukarıdaki ayetler üzerine düşünelim, Allah Zühruf suresi 44. ayetinde hesap günü bu kitaptan sorgu suale çekileceksiniz yani bu kitaptan sorumlusunuz diyor. Bu durumda eğer Rabbim kur’an dışından da elçisine bilgiler vahye dip bizleri sorumlu tutsaydı böyle söyler miydi? Nisa 174. ayette Rabbim bizlere (size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik. Allah'a iman edip O'na sımsıkı sarılanlara gelince,…..) Ayette apaçık bizlere Allah kesin ve apaçık bir nur indirdim diyor, ona sarıldığımızda rabbe ulaşacağımızı belirtiyor. Eğer Kur’an dışından da sorumlu olduğumuz vahiy olsaydı Rahman böylemi söylerdi? Ahzap 2. ayette Rabbim (Rabbinden sana vahye dilene uy.) diye özellikle uyulacak kur’an olduğunu belirtiyor, bunun dışında da vahiyler olduğuna inandığımızda, ucu bucağı belli olmayan bir karanlığın içinde kaybolmaktan, asla kurtulamayız. Eğer kur’an bütünlüğünde apaçık ve anlaşılır olmasaydı Hicr suresi 1. ayetinde Rabbim böylemi söylerdi? (Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur'an'ın ayetleridir.) İbrahim suresi 52. ayet aslında çok açık bu sorumuza cevap veriyor bakın Rabbim ne diyor? (İşte bu (Kur'an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek Tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.) Demek ki uyarılacağımız kitap KURAN olduğu çok açık. Akıl sahiplerinin iyice düşündüklerinde öğüt alacakları bir tebliğ olduğunu söylüyor Rabbim kur’anın. Peki, Rabbim böyle apaçık söylediği halde, hala bizler nasıl olurda okunduğunda herkes anlayamaz, peygamberimiz bile anlayamamış da Allah kur’an dışından ayrıca gönderdiği vahiylerle anlamış diyebiliriz? Rabbin gönderdiği bildiriye, öğüde zor anlaşılır diyoruz farkında mıyız? Araf 170. ayette bakın rabbim nereye sarılmamızı emrediyor? (Kitaba sımsıkı sarılanlar.) Eğer kitap anlaşılması zor olsa neden Rabbim ona sarılın desin? Neden anlaşılması zor bir kitap gönderip bizleri ondan sonra da sorumlu tutsun? Araf 174. ayet bu kadar açık söylemesine rağmen, hala bizlerin gözlerini kapamasının anlamı nedir hiç düşünüyor muyuz? (Belki inkârdan dönerler diye ayetleri böyle ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz.) Araf 185. ayet, peygamberimiz devrinde kur’anı yeterli görmeyip eski geleneklerini, inançlarını da yaşamak isteyen bırakmayanlara bakın Rabbim nasıl sesleniyor? (O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar.) Sizce her şey çok açık olduğu halde, neden beşerin sözlerini doğrulamak adına, Rabbin ayetlerini görmezden gelerek, tam tersini yapıyoruz? Bu sözüyle bizlere her şeyin kur’anda açıklandığını söylemiyor mu sizce? İnanılacak sözün kuran olduğu apaçık açıklanmışken nedir bizlerin yaptığı bu açmaz, lütfen kendimizi, nefsimizi yargılayalım hesap günü gelmeden, emaneti teslim etmeden aklımızı başımıza toplayalım, yoksa geri dönüşü yola girdiğimizde halimiz nice olur dostlar? Nisa 82. ayette Rabbin belirttiği gibi, kur’an anlaşılması zor bir kitap olsa, şu sözü söyler mi? (Kuran'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı?) Demek ki iyice okuyan anlıyor ki, Bizlere Yaratan bunu söylüyor. Enam suresi 98. ayette ise doğrusu ibretlik bir söz ile bakın bizlere ne diyor Rahman. (Anlayan bir toplum için ayetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık.) Sanırım rabbin söylediği gibi bizler anlayan bir toplum olmaktan çıkmışız ki Rabbin söylediklerinden hiçbir şey anlamadığımız gibi, onun sözlerinin tam tersini söyleyenlerin ardı sıra gidiyoruz. Rabbim bizleri korusun.

 

Yukarıda verdiği ayet örneklerinden yüzlerce verebiliriz. Peki, bizler bu kadar açık ayetler dururken, sırf beşerin sözlerine delil aramak adına nelere inanıyoruz hiç düşünüyor muyuz? Bakın bunca ayeti bir kenara iterek, kıyamet suresi 19. ayette geçen, (Sonra şüphen olmasın ki, onu açıklamak da bize aittir.) cümlesini kendimize, beşerin öğretisine delil olarak alıp, Peygamberimize kur’an dışından da din ve iman adına bilgiler, hükümler geldiğinin deli olarak gösteriyoruz. Rabbim sizleri kur’andan hesaba çekeceğim, ondan sorumlusunuz ona sarılan bana ulaşır demesi görmezden gelinip, beşerin sözlerinin baş tacı edilmesi sanırım bizlerin gerçek İslam dan çokkk ama çokkk uzaklaştığımızın üzücü bir kanıtıdır. Ne yazık ki mahşer günü peygamberimizin söyleyeceği o söz gerçek olmuş gibi görünüyor.

( Furkan Suresi 30 ayet; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı bıraktılar. )

Ey Yüce Rabbim. Ne olur bizleri affet, biz kulların bu Dünyada bizlere bahşettiğin aklımızla değil, nefsimizle hareket eder olduk. Elbette bunu yaptığımız içinde senin rehberinden, güneşinden yararlanamadık. Sen anlamazsın dediler onlara inandık, önümüze koydukları kitapları senin kitabından sandık, ne olur O Yüce bağışlayıcılığınla bağışla bizleri, sen bağışlayıcısın sen affedicisin. Ne olursun artık gözlerimizdeki perdeyi, gönüllerimizdeki mührü kaldır. Biz ettik sen etme Yarabbi. Sana kavuşma günümüz gelmeden önce, KURAN GERÇEKLERİNİN FARKINDA OLMAMIZI SAĞLA BİZLERİN. SENİN HERŞEYE GÜCÜN YETER. ÂMİN.

 

SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Zümer suresi Bizlere neler anlatıyor?

 

Bizler hayatımızın beşeri yönünü çok düşünen, onu memnun etmek onu hoşnut kılmak için, en güzel yiyecekleri, giyecekleri, malı mülkü almak adına çırpınan, hatta bu yolda kanun kural tanımayan bir yapıya sahibiz. Her ne hikmetse sonu olan bedeni, bu denli hoşnut etmek için çırpınan bizler, acaba ölümsüz ruhumuz için neden çok fazla bir şey yapmayız, işte bunu doğrusu anlamış değilim. Rabbim sizlere asla taşıyamayacağınız yük yüklemem, çünkü sizler çok zayıf yaratıldınız, onun için sizlere yemin olsun ki kolaylaştırdığım bir din, bir kitap gönderdim der bizlere. Bizler bu sözlere gözlerimizi kapamış, kulaklarımızı tıkamış, beşerin zorlaştırdığı dini fark etmeden, asla göremez olmuşuz gerçekleri, çünkü rehberle aramıza girilmiş ve irtibatımız onunla artık kesilmiştir de ondan.

 

Bugün sizlerle Zümer suresinde geçen ayetleri iyice okuyup, hatırlayıp Rabbin özellikle bizleri kur’ana nasıl yönlendirdiğini, davet ettiğini, birlikte anlamaya çalışalım.

 

Zümer 1: Bu kitabın indirilişi, güçlü, hikmet sahibi olan Allah tarafındandır. 2. Emin ol, Biz sana kitabı hakkıyla indirdik. Onun için dini yalnız O'na halis kılarak Allah'a ibadet ve kulluk et. 3-İyi bil ki halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka bir takım dostlara tutunanlar da şöyle demektedirler: "Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz. şüphe yok ki, Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyle hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.

 

Önce yukarıdaki ayeti anlamaya çalışalım. Rabbim kur’anı güçlü ve hikmet sahibi Allah tarafından indirildiğini, bu kitabın hakkıyla yani adaletle doğrulukla indirdiğini, onun içindir ki dini yaşarken, anlatırken yalnız ve yalnız Allahın halis, katıksız, saf kitabına yani kur’ana dayanarak, onu rehber alarak onun emirlerine uygun Allah a ibadet ve kulluk et diyor. Devamındaki cümle ise, gerçekten çok dikkatle düşünmemiz gerekiyor, bakın ne diyor Rabbim? (İyi bil ki halis din ancak Allah'ındır.) Ayette ne diyordu, katıksız halis din indirilen kitaptadır, ona uyarak ibadet edin, hiçbir beşeri katkı yapmadan, saf ve duru bir iman ile ibadet edin diyor Rabbim. Peki, bizler ne yapıyoruz, beşerin sözlerini halis, katıksız, saf olan rabbin dinine, kitabına karıştırıp tertemiz dupduru suyu bulandırmıyor muyuz? Şimdide ayetin devamındaki sözleri çok ama çok iyi düşünelim, bakın Rabbim bizleri nasıl uyarıyor? (O'ndan başka bir takım dostlara tutunanlar da şöyle demektedirler: "Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.) Demek ki din ve iman adına, güvenilecek dayanılacak yardım istenecek yalnız ve yalnız Rabbim benim diyor, sakın bir başkasına tutunarak ardından gidilerek, onun sözlerine hiç kuşku duymadan inanıp ve güvenip, sizi Allaha yaklaştıracağım diyenlerin ardı sıra gitmeyin diyor Rabbim çok açık ve net. Böyle insanları yalancı ve nankör olarak tanımlıyor. Rabbin bu çok önemli ihtarını, uyarısını geri dönüşü olmayan yola girmeden önce, lütfen çok ama çok iyi düşünelim.

 

Zümer 11: De ki: "Ben Allah'a dini kendisine halis kılarak ibadet edeyim diye emrolundum.

 

Zümer 14: De ki: 'Ben dinimi yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet ederim.

 

Zümer suresi 11 ve 14. ayette özellikle Rabbim bizlerin dikkatini çekerek, DEKİ ONLARA diyor. Peki, ne söylemesini istiyor Allah elçisinin bizlere burası önemli. Ben İslam dinini, Rabbin kur’anda indirdiği saf, duru, katıksız, kolaylaştırılmış haliyle yaşayarak, emrolunduğu gibi, Rahmana ibadet ederim diyor ve aynı konuyu tekrar ediyor. İlkinde bunu bizzat uygulamak için emrolunduğunu söylüyor, diğerinde ise bende bunu yapar, yani Rabbe halis kılarak, onun kur’anda emrettiği gibi ibadet ederim diyor. Bu sözler üzerinde sanırım çok düşünmemiz gerekecek.

 

Zümer 18: Onlar ki, sözü dinler de onun en güzeline uyarlar. İşte bunlardır, Allah'ın kılavuzladıkları; işte bunlardır, akıl ve gönül sahipleri.

 

Yukarıdaki ayete lütfen dikkatle bakmanızı ve düşünmenizi rica ediyorum sizden. Rabbim öyle bir toplum var ki diyor, onlar sözü dinler de onun en güzeline uyarlar diyor. Peki, bahsettiği sözü dinleyenler ve de onun en güzeline uyanlar derken Rabbim nereden ya da kimden bahsediyor? Elbette KUR’ANDAN. Demek ki Rabbin sözünü dinleyen kur’ana uyan toplumlarmış. Zaten elçisi de bizleri kur’ana davet etmiyor muydu? Ayetin devamına bakalım. Sözü dinleyip kur’ana uyanlar için bakın Rabbim ne diyor? Allahın kılavuzladıkları yani doğruya sevk ettikleri, işte bunlar akıl ve gönül sahipleridir diyor. Şimdi de bizlere öğretilenleri hatırlayınız, kur’an için özet bilgidir diyenler, orada her şeyin olmadığını söyleyenler, kur’anı herkes anlayamaz veli insanlar anlar diyenlerin sözleriyle Rabbin sözleri örtüşüyor mu? Akıl ve gönül sahipleri doğruyu ona uyarak (kur’ana) bulacağını söylüyorsa Rabbim, bizzat müracaat etmemiz gereken kitabın, Kur’an olduğu çok açık değil midir?

 

Zümer 23. Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab'ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de gönülleri Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allah'ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz.

 

Zümer suresi 23. ayeti dikkatle okuyup düşünene çok şeyler anlatıyor. Allah sözün en güzelini, hiç bıkmadan okunacak bir kitap olarak indirdiğini söylüyor. Dikkat edin Rabbinden korkan, bu kitabın etkisiyle tüyleri ürperir ve bu kitap ile gönüller yumuşar diyor. Şu sözler çok düşündürücüdür. (İşte bu Kitap, Allah'ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir.) Rabbim çok net ve apaçık KURAN Allah ın dilediğini bu kitapla doğru yola iletir bunun için rehberidir diyor. Peki, daha önce hatırlattığım konuyu tekrar söylemek istiyorum, Rabbim kur’an için doğru yola iletecek hidayet rehberidir diyor, birileri ise bizlere yıllarca kur’an ile yalnız olmaz, orada her şey yazmaz diye öğretmediler mi? Rabbim ne diyor, bizler nelere iman ediyoruz? Bu durumda bizlerin hidayete ermesi, rabbin doğru yoluna ulaşması mümkün mü? Yukarıdaki ayeti çok daha iyi düşünerek, sanırım aklımızı başımıza almanın zamanıdır derim.

 

Bakın Rabbim ne diyor?

 

Zümer 27: Yemin olsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.

 

Nasıl olur, rabbim kur’anda insanlara her türden örnekleri verdik ki düşünüp öğüt alsınlar diyor, birileri bize Rabbin söylediklerinin tamamen tersini söylediklerinde, acaba niçin Rahmana inanmak yerine beşerin sözlerine inanıyoruz, bunu anlayan ve düşünen var mı?

 

Zümer 41 Kuşkusuz, bu Kitap'ı biz sana insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerine vekil değilsin.

 

Zümer suresi 41. ayette Rabbim kur’anı insanlar için hak olarak yani adalet, doğruluk, şaşmaz kanıt olarak indirdik. Kim bu kitaba uyarsa doğruyu seçmiş olur kendi yararınadır. Kim bu kitaptan saparsa aleyhinedir diyor ve elçisine, sen hak ve hakikat kaynağı kur’anı tebliğ et, üzme kendini çünkü onların vekili değilsin. Herkes yaptıklarından hesaba çekilecektir. Dikkat edin Rabbim doğruluk kaynağı şaşmaz hak ve adalet timsali Kur’ana sarılmamızı nasıl güzel anlatıyor, ya bizlere öğretilenleri hatırlayın, hiç bağdaşıyor mu Rabbin sözleriyle?

 

Zümer 46: De ki: Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi de aşikârı da bilen Allah! Kullarının arasında, ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin.

 

Zümer suresi 46. ayet aslında günümüzde yapılan büyük bir yanlışa cevap veriyor. Bizlerin peygamberimizden sonraki dönemler için, aramızda din ve iman adına ya da adalet adına ayrılığa düştüğümüz, anlaşamadığımız konular hakkında bakın nasıl bir yol öneriyor bizlere.( Allah! Kullarının arasında, ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin.) Demek ki Rabbim bizlere asla başka bir kaynak gösterip, onunla çözümleyin demiyor. Sizler aranızda kendi adalet anlayışınızla çözemediğiniz konuların hükmünü her şeyi gören ve bilen Allah mutlaka hükmedecek ve hükmünü verecektir diyor. Tam burada Nur suresi 54. ayet geldi aklıma onu da hatırlatmak isterim.

 

Nur 54: “Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin” de. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki ona yüklenen sorumluluğu ancak ona ait; size yüklenen görevin sorumluluğu da yalnızca size aittir. Eğer ona itaat ederseniz doğru yola erersiniz. Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir.

 

Nur suresinde Rabbim bakın peygamberimiz devrinde kitabın, İslam’ın tebliği konusunda Müslümanları ne kadar çok açık ve net uyarıyor.Allaha ve peygamberine uyun, peygamberin görevi ona verilen görevi yapması, sizin göreviniz de size yükleneni yapmaktır. Peygambere itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz çünkü ona düşen ancak apaçık bir tebliğdir. Demek ki peygamberimizin sağlığında bizzat ona müracaat var, hatta birçok ayetinde onun verdiği kararlara uymak var. Tekrar hatırlatıyorum tüm bunlar peygamberimiz yaşadığı dönemler için. Daha sonra ise aranızdaki anlaşmazlıklarda eğer sonuç alamadıysanız, onun hükmünü Allaha bırakın diyor. Peygamberimizin yaşadığı dönemde ise sorunlarınızı elçime iletin ve onun verdiği kararlara uyun diyordu Rabbim hatırlayınız. Bu farkı çok iyi düşünelim ve doğru anlamaya çalışalım.

 

Zümer 55: Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur'an'a) tâbi olun.

 

Zümer suresi 55. ayet bizleri çok açık ve net bir şekilde uyarıyor ve bakın ne diyor? Ansızın azap gelmeden önce size indirilenin en güzeline KURANA tabi olun. Doğrusu ne söyleyeceğimi bilemiyorum, çünkü bu kadar açık ayetler dururken, bizler hala biliyorum bu ayetlerin hiç birisini dikkate almadan, beşerin öğretisine inanmaya devam edeceğiz. Rabbim hesap günü gelmeden size indirilen kur’ana tabi olun diyor, ama bizler kur’anda her şeyin olmadığını, onun için gösterilen birçok kitaplara da sarılmamız gerektiğini söyleyenlere inanmaya devam ediyoruz ve devam edecek gibide görünüyoruz. Rabbim ne olur yardım et bizlere. Acaba rahman onlarca yüzlerce ayetinde bizlerin kur’andan sorumlu olduğumuzu söyledikten sonra, başka kitaplardan, kur’anın hüküm vermediği konulardan hesaba çeker mi bizleri? Bu sorunun gerçek cevabını bulan doğru yolu bulacaktır.

 

Zümer 69: Yeryüzü, Rabbinin nuruyla parıldamış, Kitap ortaya konmuş, peygamberler, tanıklar getirilip aralarında hakla hüküm verilmiştir. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.

 

Bu kadar açık bir ayet varken boş sözlerin, kur’ana uymayan onun onayından geçmeyen sözlerin, bilgilerin peşinden koşuyorsak, söyleyecek söz yok demektir. Bakın Rabbim hesap günü gelip çattığında, KURAN ORTAYA KONMUŞ peygamberler, tanıklar gelmiş ve hakla hüküm verilmiştir diyor. Dikkat edin KURAN ortaya konuyor. Ana yasa, yargılanacağımız, berat edeceğimiz ya da ceza alacağım tek kitap KURAN diyor Rabbim. Çok açık ve net anlaşılmıyor mu sizce?

 

Bizler bu dünyanın güzelliklerine, zevkine, mutluluğuna o kadar alışmış ve hoşnut olmuşuz ki, tüm bunların geçici olduğunu hepsinin bir sonu olduğunu bile düşünmek, aklımıza getirmek istemeyiz. Hâlbuki Rabbin önerdiği güzellikler, zevk ve mutluluğun asla sonu yoktur, geçici değildir bizler için. Gelin bu Dünyanın ve hayatın geçici mutluklarına kanarak, aldanarak onun başımızı döndürmesine izin vermeden, beşerin nutuklarına, sözlerine kanmayalım. Eğer bunlara kulak verirsek ebedi, sonsuz mutluktan uzaklaşacağımızı bilelim. Ebedi sonsuz, mutluluğu kazanmak istiyorsak, Rabbin kur’anda önerdiği yolu aklımızla bulalım ve Rahmana kulak verelim, işte bu yol bizleri sonsuz mutluluğa ulaştıracaktır. Kendimize yeni bir din yaratmayalım, Rabbin apaçık çok parlak halis, katıksız dinine tabi olalım. Rabbin huzurunda dimdik durmak istiyorsak şunu hiç unutmayalım; Rabbin önerisi KUR’ANA SARILMAKTIR, bizler yeni kitaplar yaratmaya çalışmadan, yaratılanı kur’andan görüp, anlayıp yaşamaya çalışmalıyız. Kurtuluşumuz kur’anda ise sarılacağımız kitabın değerini bilerek, onun çizdiği yoldan gidelim. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:
  • Yazar

KAF SURESİ 45. AYET VE.....

 

Yüce Rabbim bizlere öyle bir kitap göndermiş ki, zerre kadar farkında bile değiliz. Nasıl farkında olalım onu anlamadan okumanın sevap olacağına inanan bir toplum, nasıl olurda içindeki bilgilerden haberdar olur? Sizlere daha önce ki yazılarımda verdiğim örneği burada da tekrar vermek istiyorum, çünkü bu örnek hayatımızdan ve yaşamımızdan konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Öğretmen sınıfa bilmedikleri dilden bir kitap dağıtıyor ve diyor ki, sizi bu kitaptan bir ay sonra imtihan edeceğim bu kitabı iyice okuyun. Bu durumda öğrenciler ne der öğretmenine sizce? Önce hepsi güler ve öğretmenin şaka yaptığını söylerler daha açıkçası bu sözü kimse ciddiye bile almaz. Çünkü dilini bilmedikleri bir kitabı okuduklarında içinde ne söylediğini nelerin açıklandığını bilmeden nasıl olurda sorulara cevap verirler, elbette bu ne akla nede mantığa uymayan öğretmenlerinin sözü, olsa olsa şakadan başka ne olabilir? Evet, dostlar bu ancak 1 Nisan şakasından öteye gidemez. Peki, yüzlerce yıldır bu şakayı bizlere yapanlara karşı neden duyarsız kalıyoruz da, onların ne akla nede mantığa hatta kur’ana asla uymayan bu söylemlerine inanıyoruz. Bizler düşünme yeteneğimizi mi yitirdikte, anlamadan anlamını dahi bilmeden Rabbin ne emrediyor farkında olmadan, kur’anı okuyacağız ve bizler bundan sevap kazanacağımıza inanacağız, öylemi dostlar? Peki, Rabbin sizleri bu kitaptan imtihan edeceğim sözünü de mi duyan yok? Rahmanın ne emrettiğini anlamadan nasıl olurda Rabbin imtihanından geçeceğiz hiç mi düşünmüyoruz bunları? Küçücük öğrenciler için verdiğim örnekten ne farkı var bizim yaptığımızın. Onlar gülüp geçmişken ciddiye bile almamışken bu sözleri, nasıl olurda biz büyükler bunun farkına varamayız nedir bu içine düştüğümüz yanlış, ne zaman bizler tüm bu hatanın farkına varacağız dersiniz? Bir bilgiyi okumakla mı yoksa uygulamakla, yerine getirmekle mi bir değer, sevap kazanırız, bunun farkında bile değiliz. Sözlüye kalkan öğrenci öğretmenine; İnanın hocam kitabı çok okudum ama sizin sorduklarınıza cevap veremedim çünkü okuduğumu anlayamıyorum, bana en azından geçerli bir not verin diyebilir mi? Rabbin huzuruna gittikten sonra pişmanlığın fayda etmeyeceğini söyleyen Rabbim e kulak verelim. Rabbim birazcık aklı olana bile nasıl sesleniyor ve bizleri bakın nereye yönlendiriyor, daha açıkçası görev verdiği elçisine nasıl bir emir verip insanlığı neyle uyar diyor. Hala anlamayana davul zurna az sanırım, onlara da söyleyecek sözümüz yok zaten.

 

Kaf 45: Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver.

 

İşte Rabbin kelamını anlamadan okursan bu gerçekleri göremezsin. Allah kur’anda bir ayetinde söylediğini bir başka ayetinde tersini asla söylemez. Bunun tersini söyleyenlere değil, lütfen artık Rabbim e kulak verelim. Elleriyle yazıp bunlar Allah katındandır diyenlerin foyasını çıkarmanın zamanı geldi ve geçiyor bile, bunu yapmayıp bana ne dersek bir gün bunun acısını hep birlikte çekeceğimizi de bilelim. Onun içindir ki öğüt alacağımız kitabın Kur’an olduğunu asla unutmayalım. Peygamberimizin aldığı emir gereği bizleri kur’an ile uyardığını söyleyen Rahmana kulak verelim. Bakın Rabbim bizleri yaratırken imtihan vesilesi olarak içimize yerleştirdiği, adeta bizi bizimle karşı karşıya bıraktığı nefsimiz ile ilgili, bakın ne söylüyor ve bizleri uyarıyor.

 

 

Kaf 16: Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biliriz. Biz ona, şah damarından daha yakınız.

 

Yüce Rabbim adeta içimizdeki şeytanın, gerektiğinde insanın bizzat nefsi olduğunu ve onun bizlere süslü gösterdiği yanlışların farkında olmamız için, yine imtihanın özü olan aklı devreye sokmamızı emrediyor kur’anın birçok yerinde. Çünkü nefsimizin bizlere hiçte iyi şeyler fısıldamadığını anlatmaya çalışıyor ve bizleri uyarıyor. Nefsi yola getiren, yanlışı düzelten kur’an ve aklımız olduğunu unutmayalım. Allah ayetlerin sonunda bizlerin düşünmemizi öneriyorsa bundan çıkaracağımız çok şeyler var demektir. Rabbim benim tehdidimden korkanlara KUR’AN ile öğüt ver diye açıkça emrediyorsa, kur’anda her şey yoktur diyenlerin tuzaklarına düşmenin, Rabbin yolundan uzaklaşmak olduğunun farkına varmalıyız. Aklımızı kur’an ile birleştirdiğimizde ise, gerçek doğru yolu bulacağımızı da Rabbim apaçık söylüyor. Bunu yapabilmek ve hayata geçirebilmek için de kur’anı anlayarak, anladığımız dilden ilk elden ona müracaat ederek, bol bol okumalıyız ve Rabbim in ne söylediğini anlamaya çalışmalıyız. Rahman asla bizlerin anlayamayacağı zor bir kitap gönderip, daha sonrada bizleri bundan hesaba çekmez. Allah gönderdiği kitap için, yemin ederek sizler için kolaylaştırdım diyorsa, gelin beşere değil Rabbim e inanalım. Kur’anı herkes anlayamaz diyerek bizleri kur’andan uzaklaştırmak isteyenlerin tuzaklarına düşmeyelim. Bakın o zaman hayatımızın nasıl değiştiğini, her şeyin nasıl kolaylaştığını, ne kadar büyük yanılgı içinde olduğumuzu ve daha önemlisi nasıl daha mutlu olduğumuzu göreceksiniz.

 

Rabbim kur’an gerçeklerinin farkında olan, ona bakan değil onu gören, anlayan ve uygulayan kulları arasına bizleri alması dileklerimle. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Gönderi tarihi:
  • Yazar

MUHAMMET SURESİ 2. VE 3. AYETLERDEN NASIL DERSLER ALMALIYIZ?

 

Bizler ne yazık ki inancımızı, imanımızı Rabbin rehberinden direk birebir almak yerine, aracı koyarak bir başkasından almanın, öğrenmenin daha doğru olduğuna inandırılmışız. Çünkü bizlerin Rabbin kelamını okuduğumuzda anlayamayacağımız öğretildi de ondan. Bu yetmedi Rabbin sizlere rehber olsun, bir güneş olsun diye gönderdim dediği kur’an için, orada her şey yazmaz İslam ı tam ve doğru öğrenmek için fıkıh kitaplarına ihtiyacımız vardır diyerek, Rabbin rehberini yeterli görmemişiz, Allah bizleri affetsin. İşin kötüsü her mezhep kendi fıkhını yarattığı içinde, Rabbin rehberliğinden uzaklaşan bizler hangi kapıya sığınacağımızın telâşesin de imanımızı yaşar olmuşuz. Bunu söyleyenlere, hatırlatanlara da, sen onca âlimi devre dışımı bırakıyorsun, sen onlardan daha mı akıllısın türünden sert cevaplar verilmektedir. Hâlbuki unutulan en önemli konu ise Rabbin rehber olsun diye gönderdiği açık ve anlaşılır olduğunu da özellikle belirttiği halde, kur’anı yeterli görmediğimiz gözden kaçmakta beşerin kitaplarının dini, İslam ı açıklayabileceğini söyleyerek Rahmana yaptığımız saygısızlığın farkında bile değiliz. Rabbin hadi bir benzerini getirsinler dediği kitabın açık olmadığını ve herkesin anlayamayacağının söylenmesi, sizce günahların en büyüğü değil de nedir? Rahman sizleri bu kitaptan sorumlu tutacağım dedikten sonra, acaba bizleri yemin ederek kolaylaştırdığını söylediği kitabı, tam tersini yapıp anlaşılması zor yaparak, bizleri zor anlaşılan bir kitaptan mı hesaba çeker? Birazcık düşündüğümüzde yaptığımız saygısızlığın farkına varmak sanırım çok kolay, yeter ki Rabbin rehberinin ışığından, güneşinden istifade edebilelim. Eğer bu çabamızın önünde, beşerin el lambası varsa asla gerçekleri göstermeyeceğini gözlerimize perde indirip, gönüllerimizi mühürleyeceğini söyleyen Rabbim e artık kulak verelim.

 

Sizlere aşağıda Muhammet Suresi 2 ve 3. ayeti hatırlatarak üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum. Aşağıda yazdığım ayetler peygamberimiz devrinde ona inanan ve inanmamakta ısrar eden toplumun dikkatini çekmek adına indirilmiştir. Ayetlere çok dikkat edelim ve sözcüklerin üzerinde iyice düşünelim. Önce ayetleri yazalım.

 

Muhammet 2: İman edip yararlı işler yapanların, Rableri tarafından hak olarak Muhammed'e indirilene inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.3. Bunun sebebi, inkâr edenlerin batıla uymaları, inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır. İşte böylece Allah, insanlara kendilerinden misallerini anlatır.

 

Muhammet suresi 2. ayette Rabbim iman edip yararlı işler yapanların ve çok dikkat edelim, bakın daha sonra ne diyor? (Rableri tarafından hak olarak Muhammed'e indirilene inananların…) Burada özellikle belirtilene dikkat edelim. Rabbin günahlarını affettiği ve hallerini düzelttiği insanların nereye inandığını söylüyor Rabbim? (hak olarak Muhammed'e indirilene..) Peki, bize böylemi öğrettiler? Kur’anda her şey yoktur O özet bilgidir demediler mi? Demek ki bize öğretilen ile Rabbin sözleri arasında çok büyük farklar var. Şimdide ayetin devamında aslında iman etmeyen inkâr edenlere bir sesleniş var. Fakat sanırım buradan bizler günümüzde de çok büyük dersler çıkarmalıyız. Bakın rabbim ne diyor iman etmeyenlere? (Bunun sebebi, inkâr edenlerin batıla uymaları, inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır.) Rabbim e şükürler olsun bu kadar açık sözleri de anlayamıyorsak, önce elimizi başımızın arasına koyup çok iyi düşünmeliyiz. Bakın Allah hiç iman etmeyenlerin inandıklarına nasıl işaret ediyor ve ne diyor? (inkâr edenlerin batıla uymaları.) İman edenler için ne diyor burası çok önemli. (inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır) Rabbimden gelen hakkın da kur’an olduğunu ayetin başından anlıyoruz.

 

Şimdide inkâr edenler ve iman etmeyenler için Rabbim nereye iman ediyorlar diyordu?( inkâr edenlerin batıla uymaları.) Burada bahsedilen batıl ne olabilir sizce? Elbette emin olmadığımız bilgi ve sözler. Emin olunan bilgi ise elbette KURAN. Ya da kur’anın onayından geçmeyen sözlere de batıl diyebiliriz. Peygamberimiz bizlere kur’an ile hükmetme görevi aldığı birçok ayette açıkça belirtilmiştir. Peygamberimiz kur’an dışına asla çıkmayacağına göre, onun sözüdür diye nakledilen her bilgiyi kur’an süzgecinden geçirip öyle kabul etmeliyiz. Eğer peygamberimizi seviyor onun yolundan gittiğimizi iddia ediyorsak, ona saygı duyuyorsak bunu mutlaka yapmalıyız. Onun adına uydurulan hurafelere inanmayarak peygamberimize karşı sevgimizi saygımızı göstermeliyiz. Bu ayetten çıkarmamız gereken en önemli ders, peygamberimiz devrinde iman etmeyerek batıla iman edenler ile günümüzde kur’anın hiç bahsetmediği, hüküm vermediği bir bilgiyi şüphe etmeden peygamberimizin sözüdür dediklerinde alıp kabul edersek, sanırım iman etmeyip hurafelere iman edenlerle Allah korusun aynı hataya düşmüş olmuyor muyuz? Çünkü bakın bir hadisinde bizleri nasıl uyarıyordu hatırlayalım peygamberimiz. Bu örneği birçok kez verdim, çünkü ders alınacak ve üzerinde dikkatle düşünmemiz gereken bir uyarısıdır peygamberimizin.

 

Benden sonra, benim adıma söylenecek çok söz duyacaksınız, Bu sözleri KURAN İLE KARŞILAŞTIRINIZ ki, benim sözüm olup olmadığı hakkında delalete düşmeyesiniz. Her kim ki, ben söylemediğim halde bu sözü peygamber söyledi dese BUYURSUN KENDİNİ CEHENNEMDEKİ YERİNE HAZIRLASIN.

 

İşte bizler bu kadar güzel ve asil bir peygamberin takipçileriyiz, şükürler olsun Rabbim e. Sizlere son olarak bir ayet daha hatırlatmak istiyorum. İman etmekte zorlanan insanlara hitaben yazılan bu ayetten, sanırım bizler günümüzde daha çok ders almalıyız. Kur’anı herkez anlayamaz onu veli insanlar anlar diyenlere de, güzel bir cevabı sanırım Rabbim onlara veriyor.

 

Muhammet 24: Peki bunlar, Kur'an'ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?

 

Rahman iman etmeyen ya da iman etmekte zorlanan topluma bakın ne diyor? Kur’anın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Demek ki düşündüğünüzde anlaşılması zor bir kitap değil, anlaşılabilecek bir kitapmış. Fakat bizler sanırım kur’anı anladığımız dilden hiç okumadığımızdan bunun farkına bile varamıyoruz. Ya ayetin devamındaki sözlere ne dersiniz? Ben buna yorum yapmak istemiyorum. Kalplerinde mühür olmayanlar hemen Rabbin ne söylediğini anlayacaktır.

(Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?)

 

Dilerim Rabbimden kalpleri mühürlenmeyen, gözlerine perde inmemiş kulları arasına bizleri alması dileklerimle.

 

SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Benim bir yazıma karşılık cevap veren bir kardeşimiz beni uyararak aşağıdaki cevabı yazmış. Her zaman hata yapabileceğim bilinciyle bu cevabı da ciddiye aldım ve kur’anın verdiği bilgiler doğrultusunda tekrar kendimi yargılayarak, izlediğim yolun doğruluğunu test etme, kur’an ile karşılaştırma gereği duydum. Gelin bunu birlikte yapalım. Bir kardeşimiz bakın benim yazdığım yazılara karşılık neler söylemiş.

 

 

(KURAN´i kendi ideallerinize, kafanıza veyahut ta keyfinize göre yorumlayamazsınız. Üstelik bunu meale bakarak hiç yapamazsınız.

MEALDEN HÜKÜM CIKARILMAZ. HÜKÜM orijinalden ancak çıkarılabilir, bunu yapmak içinde ictihad yapacak kadar ilme sahip olmak gerekir.

Bir tıp kitabini okuyarak, ameliyata giremezsiniz. Tip Fakültesini bitirmeniz, doktor olmanız gerekir.)

 

Yukarıdaki düşünce de bir mantığın eseri onun için dikkatle düşünüp kur’an süzgecinden geçirmeden reddetmek büyük yanlış olur. Bu sözleri birlikte düşünelim. (KURAN´i kendi ideallerinize, kafanıza veyahut ta keyfinize göre yorumlayamazsınız.) Bu söz bence çok doğru. Eğer herkes kendi düşüncesine göre yorumlar yaparsa din, din olmaktan çıkar beşerin yarattığı kendi dini olur. Bu sözlere itirazım asla olamaz. Hiçbir kitabın yazarı zor anlaşılan ve herkesin okuduğunda kendince başka manalar çıkaracak bir kitap asla yazmaz. Kitabı yazanın amacı, okunduğunda herkes tarafından anlaşılsın ve olabildiğince kitap anlaşılır olsun. İşte Rabbin kelamına söylenen sözleri de bu mantıkla değerlendirelim lütfen. Devamındaki sözler üzerinde düşünelim şimdide.

 

(Üstelik bunu meale bakarak hiç yapamazsınız.

MEALDEN HÜKÜM CIKARILMAZ. HÜKÜM orijinalden ancak çıkarılabilir.)

 

Önce meal ne demek onu anlayalım. Bu kelimeyi sözlükten baktığımızda tam karşılığı olarak şöyle yazıyor. (Anlam, kavram, mefhum Ortaya çıkan şey, sonuç, netice.) Demek ki meal edilen kitabın anlamını hiç değiştirilmeden ortaya çıkan sonuç netice olduğunu görüyoruz. Demek ki mealde kendi düşünceni eklemeden bire bir çeviri olduğu çok açık. Tabi elimizdeki meallere baktığımızda onca değişik anlamların verildiğini gördükçe yapılan yanlışların vebalinin büyük olduğunu söylemek isterim. Demek ki burada bile kendi düşüncelerimize, inançlarımıza, ideallerimize uyacak sözlerle meal yapılan kur’anlar olduğu çıkıyor ortaya. Birde kur’an tefsirleri var. Tefsir sözcüğü de kapalı anlaşılmayan bir sözü açıklamak, yorumlamak anlamında kullanılmıştır. Şimdi bu bilgiler ışığında arkadaşımızın söylediği sözleri değerlendirelim. Rabbin söylediklerini meale bakarak anlamamızın mümkün olmadığını söylüyor. Hâlbuki meal hiç değişikliğe uğratılmadan sözlerin bire bir tercümesi idi. Meale bakarak hüküm çıkaramazsınız dediğinde her şeyden önce bizleri, anlayarak kur’anı okumaktan alıkoyar bu düşünce. Madem ben mealden Rabbin ne söylediğini anlayamayacağım neden anlayarak okuyayım? İşte bu düşünce bizleri kur’anı anlamamıza en büyük engel olmuştur. Önümüze birbirinden farklı mealler konunca insanlar korkmuş, ürkmüş ve tedirgin olmuşlardır. Rabbim buna sebep olanları elbette cezalandıracaktır. Şimdide mealden hüküm çıkaramazsınız sözü üzerine düşünelim. Allah sözlerini anlaşılmayacak ya da zor anlaşılacak bir şekilde mi göndermişte bizler anlayamıyoruz. Ya da Rabbim hükmünü açıkca vermemişte bizler mi hüküm çıkaracağız? İşte yapılan en büyük yanlış da buradan kaynaklanıyor zaten. Eğer Rabbin verdiği hüküm açık değil de zor anlaşılır ise, her kez kendince hükümler verecekse, nasıl olurda bu dinde birlik ve beraberlikten söz edebiliriz? Allah bizlerin hüküm çıkarması için değil verilen hükmü uygulamamız ve anlamamız için indirdiğini söylüyor kur’anı. Gelin kur’ana bakalım gerçekten Rabbim muhkem ayetleri açıkca söylememiş mi bizlere? Gerçekten kur’an herkesin anlayamayacağı zor bir kitap mı?

 

Enam 57: De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

 

Demek ki din ve iman adına hükmü yalnız Rabbim veriyormuş. Bizlere düşende verilen hükmü uygulamak olmalıdır. Rabbin kur’anda anlaşılması zor bir hüküm verip daha sonrada bizlerin sorumlu olacağını söylemek Rabbim e karşı yapılacak en büyük saygısızlık değil midir sizce?

 

Arkadaşımızın sözlerinde geçen; ( HÜKÜM orijinalden ancak çıkarılabilir.) sözleri üzerine düşünelim şimdide. Bu düşüncenin doğru olduğunu kabul edersek milyarlarca insanın Arapça bilmesi gerektiği gibi bir zorunluluk çıkar ortaya. Çünkü bizim dinimizde, inancımızda diğer dinlerin kendilerince uyguladıkları bir dini sınıf yoktur. Bu durumda madem kendi inancımızı bizzat yaşayacağız o zaman herkes Arapça öğrenmelidir diye bir sonuca varmamız gerekir. Elbette bunu söylemenin mantıklı olmadığı açıktır. Eğer bunu kabul edersek dini öğrenebilmek için çok azınlık olan bir sınıfın emrine girip onların sözlerine göre iman etmiş olmuyor muyuz? Daha açıkçası İslam da ruhban sınıfı yoktur dediğimiz halde, açıkca bir ruhban sınıfı yaratmış olmuyor muyuz farkında olmadan? İşte bunun farkında bile değiliz. Bakın Allah Araplara neden Arapça bir kur’an indirdiğini ne kadar güzel anlatıyor aklı zere kadar olan, Rabbin ne demek istediğini ne anlatmak istediğini çok iyi anlayacaktır.

 

Fussilet 44.; Eğer biz onu başka dilde bir Kuran yapsaydık onlar mutlaka, "Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?" derlerdi….

 

 

Demek ki Yüce Rabbim o günkü topluma indirilen ayetlerin iyice anlaşılması ve itaat edilmesi için, o toplumun dilinden indirmiş kur’anı. Yoksa tüm Dünya âlem Arapça okusun anlamasa da olur dememiştir. Açıkça amacın söyleneni anlamak ve uygulamak olduğu anlaşılıyor. Buradan yola çıkarak her ırk ve millet de kur’anı anladığı dilden okumalı ve yolunu bilerek anlayarak çizmelidir. Rabbin sizler için kolaylaştırdım dediği kitap nasıl olurda başka dillere çevrilmez? Bunu Rabbim söylemiyor da birileri bize empoze ediyorsa, bunun amacını, maksadını çok iyi düşünmeliyiz. Amaç herkesin kur’ana müracaatını kesip, toplumu istediğimiz yöne çevirmek ve onları amacımız doğrultusunda kullanmak olduğu aşikârdır.

 

Şimdi aynı soruyu soralım kendimize Rabbim kur’anı Arapça indirip bizlerinde mecburen Arapça öğrenmesini mi istemiş olabilir, yoksa herkes anladığı dilden okusun ve öğrensin mi demek istiyor bu ayetiyle yorum sizlerin. Günümüzde dikkat edin kur’anı anlamadan okumanın sevap olduğunu söyleyenler, bizleri dini yaşamak için kur’ana değil, kendi yazdıkları tefsirlere yönlendirmiyorlar mı? Bu durumda soralım kendimize, her birisinin bir diğerinden çok çok farklı tefsirleri ve Rabbin hükümleri karşısında hangi velinin ya da âlimin, mezhebin kitaplarına uymamız en doğru seçim olur, önerisinde bulunan ve Rabbin katında en doğrusunun o olduğunu söyleyebilecek, garanti verebilecek var mı aramızda? Bakın kur’anı anlayarak okumaktan uzaklaştırıldığımızda nasıl bir ikilem ve yanlışın içinde bocaladığımız çıkıyor ortaya.

 

Yine verilen cevapta bakın nasıl bir yöntemden bahsediliyor. (bunu yapmak içinde ictihad yapacak kadar ilme sahip olmak gerekir.) Demek ki kur’anın muhkem ayetlerini yani dinin anası, temeli olan Rabbin açıkça ve her konuda örnekler verdim dediği ayetleri anlamak öyle herkesin harcı değil, arkadaşımızın sözlerinden bu anlaşılıyor. Demek ki kur’an öyle kolay anlaşılan bir kitap değil demek ki, bu arkadaşımızın söylediğine göre. İslam ı yaşamak için bir velinin sözleri ardı sıra, imanımızı yaşamamız gerektiği çıkıyor ortaya bu sözlere inanırsak. Bakalım bu düşünce doğrumu Rabbimde onaylıyorsa neden olmasın, bizde öyle yaparız. Gelin birlikte bakalım. Önce gerçekten bir velinin ardına düşmemizi mi istiyor ona cevap arayalım, daha sonrada kur’anın açıklığı ya da detaylı olup olmadığına delil arayalım.

 

Araf 3: Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.

 

Bakar mısınız lütfen rabbim ne diyor? Size indirilene uyun sakın velilerin ardına düşmeyin. Ama bize arkadaşımız ne söylemişti hatırlayalım? (ictihad yapacak kadar ilme sahip olmak gerekir.) Demek ki kur’anın muhkem ayetlerini anlayabilmemiz için âlim olmamız gerektiği söyleniyor. Fakat Yaratan sana indirdiğime uy diyerek bizi dikkatle kur’ana özellikle yönlendiriyor, madem anlaşılması zor neden yapıyor rahman acaba bunu. Bakın Rabbin sözleri ile bizlere söylenen uyuyor mu? Madem anlayamayız demek ki kur’anı anlayan bir âlim velinin peşi sıra giderek onun yönlendirmesi ile yaşamamız söyleniyorsa din, neden açıkca Rabbim bizleri uyarıp VELİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN diyor. Bu ayetleri hiç mi görmüyoruz da, bize söylenen ayetlerin tam tersi fikirlere inanıyoruz düşünen yok mu? Bakın Allah kur’an için neler söylüyor, acaba anlaşılması zor, açıklanmayan detaylı olmayan, özet bilgilerden oluşan bir kitaptan mı bahsediyor?

 

Nisa 174: Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik.

 

Nahl 89: Her ümmet içinde kendi nefislerinden üzerlerine bir şahit getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahit olarak getireceğiz. Biz Kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.

 

Aliimran 105: Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır

 

Hud 1: Elif, Lam, Ra. (Bu,) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından ‘birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış’ bir Kitap'tır.

 

Yunus 15: Onlara ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir! dediler…….

 

Hicr sur.1.ayet; Elif, Lâm, Râ. İşte sana o Kitap'ın ve açık anlatımlı Kuran'ın ayetleri.

 

 

Kamer 17. Andolsun biz, Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

 

Nur 34: Yemin olsun ki, size, gerçeği açık-seçik anlatan ayetler, sizden önce gelip geçmiş olanlardan örnekler, korunanlar için de bir öğüt indirdik.

 

İsra 89: Muhakkak ki biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler.

 

Kehf 54: Andolsun ki, gerçekten Biz bu Kuran'da insanlara ibret olacak her türlü misali tekrar tekrar açıklamışızdır. İnsan ise her şeyden çok mücadelecidir (tartışmaya tutkundur).

 

Yukarıdaki ayetlere onlarcasını daha ilave edebiliriz. Siz bu ayetleri kur’an mealinden okuyup tebliğ aldığınızda kur’anın anlaşılması zor, herkes tarafından anlaşılamayacak bir kitap olduğunu, onun içindir ki bizler okuduğumuzda anlayamayız bunları bir veli ya da âlim bizlere anlatmalıdır düşüncesini mi çıkardınız Rabbin sözlerinden? Öyle çıkarana elbette sözüm olamaz. Çünkü kimse kimseden sorumlu değildir. Benim bu anlamı çıkarmamı da kimse beklemesin lütfen. Rabbim ayetlerinde kur’an için kesin bir delil apaçık bir nur indirdik diyorsa, kitaba sarılanlara hidayet ve rahmete ulaştıracak diyorsa, apaçık delilleri bırakıp sakın parçalanmayın başka sözlere inanmayın diyorsa, öğüt almak için yemin ederek kolaylaştırdığını söylüyorsa, bizlere gerçekleri anlatan apaçık ayetlerin olduğunu belirtiyorsa, her türlü misali değişik ifadelerle verdiğini, ibret alınacak misalleri tekrar tekrar açıkladığını söylüyorsa, lütfen artık beşerin sözlerine değil, RABBİN SÖZLERİNE İNANALIM.

 

Bu kadar açık Rabbin sözlerine karşı bunların tam tersini söyleyip, kur’anı her kez anlayamaz diyor da, kur’anı bizzat anladığımız dilden okumak yerine, anlamadan okumaya yönlendiriliyor ve velilerin, âlimlerin sözleriyle imanımızı şekillendirmemiz isteniyorsa, bu yolun Rahmana ulaşıp ulaşmayacağını çok iyi düşünmeliyiz. Bakın Rabbim daha o gün, yani mahşer günü gelmeden peygamberimizin şahitliğinde onun nasıl üzücü bir söz söyleyeceğini bizlere hatırlatmasını iyi analiz edelim. Dikkat edin bu ayetin gelişinde peygamberimiz yaşıyor ve bu ayet ona tebliğ ediliyor, bunu da unutmayalım. Sanırım bu ayeti okuyan ve tebliğ alan peygamberimiz çok daha fazla azimle çalışmış ve gelecekte olacakların üzüntüsü kaplamıştır benliğini bundan hiç kuşkum yok. Bakın peygamberimiz o çetin gün geldiğinde ne söyleyecekmiş?

Furkan30; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular.

Gerçektende günümüzde kur’anı devre dışı bıraktığımız çok açık anlaşılıyor affet Rabbim bizleri. Bizler eğer kur’anı anlaşılması zor herkesin anlayamayacağı bir kitap gibi görüp, onu beşerin kitapları ile karşılaştırma saygısızlığını gösterirsek nasıl olurda ona müracaat ederiz hiç düşünüyor muyuz bunu? Bana cevap yazan kardeşimiz bakın Rabbin eşi benzeri olmayan, hatta hadi bir benzerini getirsinler diyerek bizlere meydan okuduğu ayetini hatırlayın, tüm bunları görmezden gelerek, sırf beşeri inançlarımıza mesnetsiz deliller bulmak adına, beşerin yazdığı kitaplarla nasılda mukayese ettiğimizin örneğine bakın lütfen.

 

(Bir tıp kitabini okuyarak, ameliyata giremezsiniz. Tip Fakültesini bitirmeniz, doktor olmanız gerekir.)

 

Demek ki rabbin kelamı KUR’AN ile beşerin ilmi kitapları aynı kefeye konarak delil aranıyor. Yaratanın, yemin ederek kolaylaştırdım dediği kitap ile herkesin sahip olamayacağı bir ilmi karşılaştırıp, kendi inançlarına delil aranmaktadır. Dini hâlbuki Rabbin apaçık kolaylaştırdım sözlerine inatla zorlaştırmaktan ve bu yönde örnekler vererek toplumu yanlışa, kur’an dışına yönlendirmekten çekinilmemiştir. Günümüzde onca ilim ve okullar vardır ki uzaktan eğitimle yapılır ve diplomalar verilir meslekler edinilir. Bunları görmezden gelip işi yokuşa sürmek ve dini zorlaştırmak adına verilen bu örnekler acaba bana cevaben verilen sözlerin başında bahsedilen, KURAN´i kendi ideallerinize, kafanıza veyahut ta keyfinize göre yorumlamanın yolu değil de nedir sizce? Kur’anı bizler okuduğumuzda anlayamayacak isek, Rabbim aşağıdaki sözleri ne için söylüyor olabilir dersiniz?

 

Muhammet 24: Peki bunlar, Kur'an'ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?

 

Casiye 20: Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o.

 

İbrahim Sur.52.ayet: İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'ın tek ilah olduğunu bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.

 

Yukarıdaki ayetlerde Rahman bizlerin ayetler üzerine düşünmemizi emrediyor. Dikkat edin herkes anlayamaz bu ayetleri velilerinize götürün o size anlatır demiyor. Özellikle düşünmeyenlere aklını kullanmayanlara Rabbin söylediği söz çok önemli. Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var? İşte Allah korusun olabilecek en kötüsü de bu zaten. Kalplerimizi Rabbin mühürlemesi. Bunu da Rabbin apaçık kelamı dururken beşerin sözlerine iman edenler ve hiç iman etmeyenler için yaptığını birçok ayetinde Rabbim söylüyordu. Rabbim kur’anın kalp gözlerini açacağını, iman edenler için kılavuz ve rahmet olacağını söylüyor bizlere. Düşünün lütfen Rabbin kelamı, güneşi, rehberi nasıl olurda anlaşılması zor olur da bizlere rehberlik eder? Rabbin sözleri ile bizlere söylenenler uyuyor mu? Aklı ve gönlü işleyenlerin ibret alacağı ve bizlere rabbin gönderdiği bir tebliğ olduğunu söylüyor Rahman. Lütfen düşünün Allah bizlere bir tebliğ yapıyor ama o tebliği bizler okuduğumuzda anlayamıyor da çok özel veli ve âlimler anlıyor? Peki, yukarıda verdiğim Rabbin sözlerine uyuyor mu bu sözler? Hani bizim dinimizde ruhbanlık yoktu? Hani bizim rehberimiz kur’andan aldığımız hükümlerle, dini Allah ile kul arasına kimse girmeden yaşayacaktık? Bakın bu düşünceye de uymuyor. Düşünebiliyor musunuz kur’anı anlaşılır olmaktan çıkarıp zorlaştırdığımız da, herkesin anlayamayacağı bir kitap olarak gördüğümüzde Rahmanın nasıl bir adalet anlayışı olduğunu söylüyoruz önce ayeti yazalım daha sonrada yaptığımız yanlışın büyüklüğünü kendi nefsimizde düşünelim.

 

Zühruf 44: Ve muhakkak ki o (Kur'an) hem senin için, hem kavmin için bir şereftir ve ileride bundan sorulacaksınız.

 

Bakar mısınız Allah ileride sizleri kur’andan sorumlu tutuyorum ondan hesaba çekeceğim diyor, ama bizler okuduğumuzda anlayamadığımız zor bir kitap olduğundan bahsediyoruz. Sizce bunu söylemekle Rabbin adaleti konusunda ne demek istediğimizin farkında mıyız? Hiç sanmıyorum, çünkü aklı bir tarafa koymuş, hiç düşünmeden iman etmekle meşgulüz. Allah bizleri ıslah etsin inşallah.

 

Yukarıda yazdıklarımı ve kur’an delillerini bir an unutulalım ve başka bir mantıkla düşünelim bana verilen cevapları. Diyelim kur’anı herkes okuduğunda anlayamaz onu peygamberler ve veliler, âlimler anlar. Hemen soralım kendimize, madem kur’an ayetleri Rabbimden elçisine tebliğ edildiğinde anlaşılır değil (HÂŞÂ), peygamberimiz tebliği aldıktan sonra neden bizlerin anlayacağı şekilde, bizlere kur’anı yazmamışta olduğu gibi, kelimesine bile dokunmadan nakletmiştir? Madem açık ve anlaşılır değil, Allahın resulü neden açık, anlaşılır yazmamıştır? Gördüğünüz gibi bunu düşündüğümüzde ne kadar mantıksız bir yere kadar geldik. Böyle düşündüğümüzde böyle mantıksız bir sonuç elde ederiz.

 

Olur ya birisi şöyle bir mantıkla cevap verebilir. Allahın elçisi Rahmandan gelen ayeti değiştiremez ancak izah eder açıklar. Buda bir mantık, gelin şimdide bunu düşünelim. Hatırlayınız peygamberimiz ilk dönemlerinde sözlerinin yani hadislerinin toplum içinde dolaşmasına ses çıkarmamış, fakat sözlerine söylemediği ilavelerin eklenmeleri ve dilden dile dolaşırken anlamlarının değiştirildiğini görmesi üzerine kesin bir tavırla, hadislerin yayılması, yazılması ve söylenmesini yasaklamıştır. Düşünün birkaç yılda peygamberimizin sözleri dilden dile naklederken değiştiğini hiç ilgisi olmayan şekle büründüğünü gören peygamberimizin tavrını, birde 1400 yıl geçtikten sonra günümüze kadar gelen sözlerin ne durumda olacağının yorumunu sizlere bırakıyorum. Çok ilginçtir günümüz hadisler içinde de geçer peygamberimizin hadisleri yasakladığı bilgisi. Bir kısmı bunu kabul ettiği halde daha sonra izin verdiğine inanarak, yanlışın devamı konusunda kapı aralanır. Fakat peygamberimizin ölümünden sonra dört halifenin de hadis yazımına ve aktarılmalarına izin vermemesi hatta bunu yapanlara karşı mücadele vermesi nedense göz ardı edilir. Yasaklandığını gösteren hadislerin karşısına, inatla serbest bırakıldığını gösteren hadisler gösterilmiştir. Bu konu çok ama çok önemli bir konudur İslam âleminde. Dört halife devri bittikten, İslam dini mezheplere bölündükten sonra ne yazık ki hadisler toplanmaya başlanmış ve her mezhep kendi düşüncesine inancına göre İslam a yön vermeye çalışmıştır. Buda İslam ın nerelere gittiğinin kur’andan ne kadar uzaklarda yaşandığının göstergesidir. Şunu hatırlatmak istiyorum. Peygamberimiz devrinden sonra toplanan ve kayda alınan daha sonra imha edilen hadis sayısının yaklaşıl on bin civarlarında olduğu söylenir. Bugün ise kayıtlı hadis sayısının iki, üç milyondan fazla olduğu söyleniyor. Düşünebiliyor musunuz güzelim dinimiz ne hale gelmiş. Bu durumda içimize sokulan yalan ve uydurma hadis sayısının yüzde hesabını yapmak biraz zor olsa gerek.

 

Bizler din ve iman adına kur’an dışından gelen ve kur’an süzgecinden geçen her türlü bilgiyi almalı ve faydalanmalıyız bunda hiçbir sakınca olamaz. Fakat hadislerin dine hüküm koyacağını söylemek Rabbin kelamına tamamen ters düşer. Peygamberimiz bizleri kur’an ile uyarma görevi almıştır. Onun ile bizlere hükmeden, hayatını kur’ana göre yaşayan bir önderin ümmetiyiz bizler. Eğer peygamberimize sevgimizi, saygımızı göstermek onun izinden gittiğimizi haykırıyorsak, KURANIN EMRETTİĞİ YOLDAN GİTMELİYİZ. Kur’ana uyan ve onu yaşayan, başöğretmenimiz Hz. Muhammet in yolundan gidiyor demektir. Onun adına onun söylemediği sözlere, kur’anın süzgecinden geçmeyen bilgilere inanan, onun ümmeti olduğunu asla söyleyemez. Bizleri uyaran Rabbin elçisi benim sözlerimin olduğunu ancak kur’an ile karşılaştırdığınızda anlarsınız diyorsa, kur’ana uymayan onun hükümlerine ters düşen sözlerin, artık peygamberimizin sözü olmadığının farkına varalım lütfen.

 

Yazdığım yazıdan dolayı, beni uyarıp tekrar düşünmeme sebep olup, araştırmalarımı ve düşüncelerimi tazelediği için ve imanıma daha da güç kattığı için, o arkadaşıma şükranlarımı da sunuyorum. Rabbim cümlemizi kur’anın ışığından istifade eden, onun nuruyla nurlanmış kulları arasına alsın inşallah bizleri. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

 

İsra 36: Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.

Gönderi tarihi:
  • Yazar

NECM SURESİ 19.....23. AYETLERDEN NASIL BİR DERS ÇIKARMALIYIZ?

 

Allah kur’anı, sizlere bir rehber bir güneş olsun diye indirdim diye öğüt verir bizlere. Bizler ise onu yeterli görmeyip, içinde her şeyin olmadığını, onun özet bilgiler olduğunu söyleyenlere inanırız. Kur’anda olmayan onca bilgilerin, hükümlerinde Allah katından olduğunu söyleriz, çünkü bize böyle öğretilmiştir. Rehbere hiç müracaat etmediğimiz içindir ki habersiz yaşar gideriz sanılarla. Tıpkı kur’anın indirildiği dönemde olduğu gibi. O devirlerde elbette hem Allah a iman ediyorlar hem de daha önce gelen dinlerin bazı etkileri yaşanıyordu. Fakat Rabbin dini öyle bir hal almıştı ki, dinin aslı hurafenin içinde kaybolmuştu adeta. Uydurdukları hurafeler ve sanıya iman etmeleri nefislerine daha yakın gelmiş olmalılar ki, kendilerince bir din yaratmışlar adeta. İşte Rahman da bunun için ve en son bir şans daha vererek kullarına, elçisi olarak seçtiği örnek insan Hz. Muhammet aracılığıyla KURANI bizlere göndermiştir. Rabbim onlarca ayetinde bizleri kur’ana davet ederek onun ipine sarılmamız gerektiğini söyleyip, sizleri KURANDAN HESABA ÇEKECEĞİM demiş, bizlerin işini aslında çok kolaylaştırmıştır. Bakın sizlere bugün, Necm suresi 19 ve 23. ayetleri hatırlatarak o günkü toplumun yanlış inançlarına karşılık kendilerine seçtikleri şefaatçiler, yani putların ancak bir hurafe bir sanı ve nefislerinin uydurmaları olduğunu nasıl ikaz ederek söylüyor, tabi bizler bu ayetten nasıl bir ders çıkarmalıyız?

 

Necm 19: Gördünüz mü Uzza'yı, Lât'ı. 20 Ve ötekini, üçüncüsü olan Menât'ı. 21 Erkek size, dişi Allah'a mı? 22 İşte bu, insafsız bir bölüştürme. 23 Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. Yemin olsun, onlara hidayet Rablerinden gelmiştir.

 

Yukarıdaki ayette o devrin inançları gereği şefaat umdukları putlardan bahsederken bakın Rabbim nasıl uyarıyor? (Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar.) Demek ki Rahman kanıt indirmediği hiçbir konunun iman adına benimsenmesini istemiyor, tam tersine bunu yapanlara kızıyor. Kanıtı da indirdiğim kitaplarda arayacaksınız diye de bizleri birçok kez uyarmamış mıydı? Kitaplarında kanıt indirmediği konular hakkında Rabbim ne diyor lütfen dikkat edelim. Onlar sadece sanıya, birde nefislerinin hoşlandığı şeylere uyuyorlar diyor. Hatırlayınız lütfen Rahmanın kur’anda hiç bahsetmediği hüküm vermediği onca konular, sırf nefislerimizi tatmin adına, menfaatlerimize uyacak şekilde, bunlar Allah katındandır diye bizlere sunmuyorlar mı? Allah katından olsaydı Rabbin rehberinde apaçık yazmaz mıydı diye niçin düşünen yok? Ayetin sonunda Rabbin söylediği çok önemli bir cümle var onun üzerinde sanırım çok düşünmeliyiz. (Yemin olsun, onlara hidayet Rablerinden gelmiştir.) Demek ki hidayeti yalnız KUR’ANDA aramalıyız. Peygamberimiz Rabbimden gelen hidayetin uygulayıcısı olduğuna göre, Kur’ana uymayan onun vermediği bir hüküm konusundaki sözleri, bu peygamber sözüdür diye nakledenlere karşı çok dikkatli olmalı ve onların tuzaklarına kanıp adeta putlardan şefaat bekleyenlerin durumuna düşmemeliyiz. Bildiğiniz gibi ayette bahsedilen Lat, Uzza gibi putlara tanrı diye tapılmıyor, tam tersine onlar geçmiş zamanlarda yaşamış, sevilen, değer verilen insanların putlarıydı. Bunlardan şefaat isteniyor ve Allah a aracılık yapması, günahlarının affedilmesi için yalvarılıyordu. Acaba günümüzde bunun daha değişik şekli, daha başka yöntemlerle yapılmıyor mu dersiniz? Biraz düşünün aklınıza o kadar çok örnek gelecek ki. Bununda yorumunu sizlere bırakıyorum.

 

Dilerim Rabbimden bizleri kur’anın ipine sarılan, onu rehber edinen onun güneşi ile aydınlanan kulları arasına, bizleri alması dileklerimle.

SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Gönderi tarihi:
  • Yazar

LOKMAN SURESİ 20....AYETLER BAKIN BİZLERİ NASIL UYARIYOR?

 

Aşağıdaki yazacağım ayetleri önce okuyalım daha sonrada günümüz yaşamımızdaki gerçeklerle karşılaştıralım.

 

Lokman 20: Görmediniz mi, Allah, göklerde ve yerde bulunan şeyleri sizin emrinize verdi ve görünür-görünmez nimetlerini üstünüze saçtı. İnsanlardan öylesi var ki, Allah uğrunda ilimsiz, kılavuzsuz ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın mücadele eder.

 

21 Böylelerine, Allah'ın indirdiğine uyun dendiğinde şu cevabı verirler: "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Peki, şeytan onları, alevli ateşin azabına çağırmış olsa da mı?

 

22 Güzel düşünüp güzel davranarak yüzünü Allah'a teslim eden, en sağlam kulpa yapışmıştır. İş ve oluşların sonu Allah'a varır

 

33 Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Herhangi bir şeyde babanın, evladı; evladın da babası yerine karşılık ödemeyeceği günden ürperin! Allah'ın vaadi haktır; dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. O yaman aldatıcı, sakın sizi Allah ile aldatmasın.

 

 

Yukarıdaki ayetlerden alacağımız dersler neler olabilir, isterseniz onu düşünelim. Ayetlerde bahsedilen cümleler üzerine odaklanıp, Rabbin dikkatimizi çektiği konuları ve bu sözleri günümüz ile karşılaştırıp dersler almaya çalışalım.

 

Rabbim Lolman suresi 20. ayetinde Allah hakkında ilimsiz, kesin ve doğru garantili olmayan, hiçbir aydınlatıcılığı bulunmayan kitaplara dayanmadan konuşup durduklarını söylüyor Rabbim. Peki, bu sözlerden ne kast ediyor olabilir? Demek ki peygamberimizin devrinde öyle insanlar varmış ki, bunlar ellerinde kur’an gibi apaçık garantili delilleri olmadığı halde, birçok konulara atalarından gelen bilgilere inanıyorlar ve doğru diye kabul ediyorlar ki, Rabbin böyle bir kızgınlığı var. Kur’an ellerinde olmasına rağmen hala atalarından gelen bilgi ve gelenekleri din diye inanmaya devam ediyorlar. 21. ayette ise bu insanlara bakın nasıl seslenmişler, daha o devirlerde nasıl cevap almışlar?

 

(Allah'ın indirdiğine uyun dendiğinde şu cevabı verirler: "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız.)

 

Şimdide bu sözler üzerine düşünelim. Bakın Yüce Rabbim geleneklerinden gelen kanıtsız, ispatsız, delilsiz bilgilere inananlara Allahın indirdiğine uyun, yani KUR’ANA uyun diyor. 22. ayette ise yüzünü Allah a teslim eden, en sağlam kulpa yapışmıştır. Diyerek acaba nereden bahsediyor olabilir? Elbette kur’andan, çünkü ne diyordu, Allahın indirdiğine uyun. 33. ayette ise Rabbim bizleri çok net uyarıyor ve bakın ne diyor? ( dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. O yaman aldatıcı, sakın sizi Allah ile aldatmasın.) Demek ki Dünya hayatında birileri karşımıza dikilip kendi menfaatleri için, bizi din iman ve Allah ile kandırıp aldatabileceği uyarısını yapıyor yaratan.

 

Şimdi gelelim bu ayetlerden nasıl bir ders almalıyız. Kur’anın tüm ayetlerinin ilk muhatapları, elbette peygamberimizin devrindeki insanlardır. Şimdi diyebilir miyiz, bu ayetlerin muhatabı bizler değil, o devrin insanlarıdır? Eğer bunu söylersek kur’anın birçok ayetine iman etmemiş oluruz. Peki, bu ayetler bizlere günümüzde yaptığımız yanlışlar la karşılaştırdığımızda, neler anlatıyor olabilir? Gelin şimdide onları düşünmeye çalışalım.

 

Lokman 20. ayette Rabbim hiçbir kanıtları, delilleri olmadan Allah adına konuşanlara kızıyor ve boşuna konuştuklarını söylüyor. Burada geçen ilimsiz, güvenilir, garantisi olmayan bir kitaba sahip olmadan inanılan sözlere kızıyor. Peki, güvenilir kitap neydi? Devamındaki ayette Allah ın indirdiği KURAN olduğunu söylüyordu. Şimdi de düşünelim günümüzde bizlere neler söyleniyor? Kur’anda her şey yazmaz, O özet bilgidir, kur’anı her kez anlayamaz, İslam ı öğrenmek isteyenler fıkıh kitaplarına bakmalı ve onlardan öğrenmelidir. Doğrusu ben kurandan anlayamayacaksam, bu kitap özet bilgi olup her şey yazmıyorsa neden okuyayım, neden müracaat edeyim ona. Bakın toplum buna inandığı için kur’anı yüksek bir yere asmış ve söyledikleri fıkıh kitaplarıyla iman eder olmuşlar ne yazık ki. Bu nasıl doğru bir yol olur hiç mi Rabbin ayetlerini okumuyoruz? Hani Rabbim Allah ın indirdiğine uyun diyordu? Peki, O devirde bunu söylediklerinde kur’an ile yetinmeyenler itiraz edenler, atalarının üzerinde buldukları şeye inanırız diyenlerle bugün, geçmişten örnek verip atalarımız yüzlerce yıl buna inanmış nasıl olurda bundan vazgeçeriz dediğimizde, aynı duruma düşmüş olmuyor muyuz? Kur’an dışından sorgusuzca iman ettiğimiz kitapların, rabbin katında doğru bilgiler olduğuna kimler garanti verebilir bizlere?

 

Bizi kur’an dışından ciltlerce dolusu kitaplara yönlendirenlerin kanıtı, delili Rabbin katında var mı, bu bilgilerin doğruluğuna dair? Bu garantiyi veren kimler? Aynı konularda birçok ihtilaflı konular olduğu halde, nasıl olurda dayanağı kesin olmayan, kur’anın onaylamadığı bilgilerin ardına düşer ve iman ederiz? En sağlam kulpun Rabbin indirdiği kur’an olduğu ayan beyan açık olduğu halde, nasıl bu gerçekleri görmezden geliriz? Bizi, Rabbin huzurunda yaptığımız onca yanlışlardan kim kurtaracak bunu düşünen var mı? Hatırlayın Rabbim zümer suresi 69. ayetinde hesap günü hangi kitap ortaya konarak yargılanacağımızı söylüyordu hatırlayalım sözleri;( Kitap ortaya konmuş, peygamberler, tanıklar getirilip aralarında hakla hüküm verilmiştir.) Demek ki sorgulanacağımız, sorumlu olduğumuz kitap, anayasa kur’anmış, lütfen Rabbin bu sözlerini unutmayalım ve beşerin sözlerine değişmeyelim.

 

Kur’an bizleri her zaman, indirdiğim kitaba sarılın diye uyarır, bizlerde bunları görmemize, işitmemize rağmen hem kör oluruz hem de sağır. Ben Rabbim şahittir yazdığım tüm yazılarda önce Kur’anı rehber alıp, Rabbin düşünün aklınızı kullanın ayetlerinden yola çıkarak rabbin istediği yolda kur’anı anlamaya çalıştım ve bunu yazılarımda anlattım. Bizlere kur’an dışından anlatılan her sözün ve bilginin Kur’an süzgecinden geçmesi ve Rabbin kelamına uyması kaydıyla da almamızın faydalı ve en doğru yol olduğunu söyledim. Tüm bunları söylemem elbette bazı kardeşlerimin hiç hoşuna gitmemiş ve bir yazımı beğenen bir kardeşim, yazımı kendi sitesinde yayınlamış, fakat ne yazık ki bir diğer arkadaşı onu ikaz ediyor sırf yazıyı yazan kişi bakın kendi düşüncesine uymayan yazılarımı okuduğu için diğerini uyarıyor ve bakın ne söylüyor bence çok ibret almamız gereken bir zihniyet olduğu için yazıma almayı doğru buldum.

 

(Evet, öykü güzel ve getirilen yorumda tam bir ince zekânın ürünü,

lakin hedef tehlikeli.

Zira yazar din olarak sadece akıl ile Kur'an-ı muhatap alarak, yalnız Kur`an-ı Kerim`in getirdiği İlâhî hükümleri kabul edip, dinin diğer temel kaynakları olan Sünnet, İcma ve Kıyas`ı reddeden bir görüş içerisinde.

Mesnetsiz ve delalette kalan bu düşünce ve taraftarlarıyla münazara halindeyiz.

Rabbim hidayet versin inşallah!

Tavsiyem bu yazarın diğer yazı ve görüşlerinden uzak durmanız ..

Selam ve dua ile kardeşim .)

 

Rabbin kelamı anlayarak okunmadığında işte böyle bir inanç doğması da kaçınılmaz olur. Rahman size indirdiğim kitaba uyun ondan sorumlu olacaksınız sözlerini bizzat tebliğ almayan bir zihniyetin, kur’anın yüzlerce ayetine belki de bilmeden iman etmediğinin farkında bile olmayan kardeşlerimiz var ne yazık ki. Bakın bu kardeşimiz ne diyor benim için?

( sadece akıl ile Kur'an-ı muhatap alarak, yalnız Kur`an-ı Kerim`in getirdiği İlâhî hükümleri kabul edip dinin diğer temel kaynakları olan Sünnet, İcma ve Kıyas`ı reddeden..)

 

Düşünebiliyor musunuz bu düşünceye göre Kur’an hükümlerinden başka dine hüküm veren başka kaynaklar olduğuna inanan, bu kardeşimiz bu sözleriyle Hüküm yalnız Allah ındır ayetlerini inkâr ettiğinin farkında bile değil. Kur’anın aklı ön plana çıkardığını bilmediği çok net anlaşılıyor. Rahman muhatap alınacak ve Rabbin koruması altında olan kur’ana karşı koyduğu kitaplarla, şirk koştuğunu anlamış olsaydı bu kardeşimiz asla böyle sözler söylemezdi bundan eminim. Esas önemli olan söz ettiği sünnet, icma ve kıyasın aklın en önemli öğeleri olduğunun farkında olsaydı, peygamberimizin hiçbir sözünün kur’ana aykırı ve zıt olmayacağını da bilirdi. Eğer rabbim aklı ön plana çıkarıp bizleri bu yönde yön veriyorsa, icma ve kıyasında akla, mantığa, kur’ana uymayan bir sonuç çıkarmasının da mümkün olmayacağını bilmesi gerekirdi. Hiçbir akıl ve mantık, Kur’anın onay verdiği, emrettiği bilgiyi dışlamaz reddetmez. Ama aynı akıl, kur’anın yasaklamadığı, bahsetmediği, hüküm vermediği bir konuyu yasaklayanları da kabul etmez onay vermez. İşte akıl devre dışı kalırsa bu gerçeklerde ortadan kalkar. Süzgeci olmayan her bilgi tortuludur, karışıktır, yabancı bilgilerle yanıltılmış demektir. İşte dinin de süzgeci KURANDIR. Eğer bu süzgeci kullanmıyorsak sonuçtan asla emin olamayız. Şu sözleri benim için söyleyen kardeşimin bu sözüne yürekten katılıyorum. (Rabbim hidayet versin inşallah!)Kardeşimizin bu sözüne yürekten ÂMİN diyorum, çünkü rabbin hidayet vermediği bir insan, şeytanın esiri olacaktır Allah bu durumdan bizleri korusun. Bu kardeşimiz benim yazdığım yazılar için ise şunları söylemiş (Tavsiyem bu yazarın diğer yazı ve görüşlerinden uzak durmanız ..)Eğer ben yazılarımda karşımdaki insanları Rabbin kitabına değil de emin ve garanti olmayan sözlere yöneltiyorsam, gerçekten yazılarımın okunması tehlikeli demektir. Eğer ben yazılarımda rabbin ayetlerini okuyup anladıktan sonra aklınızla düşünmenizi tavsiye etmiyor da sizlere, kur’andan anlayamazsınız diyerek beşerin kitaplarına yöneltiyorsam, gerçekten benim yazdıklarım tehlike saçıyor demektir. Eğer sizlere bu yolu tavsiye ediyorsam yazılarımı okumayın. Çünkü bu tavsiyeler sizi Allah a değil şeytana yaklaştıracaktır.

 

Yüceler Yücesi rabbim şahittir ki, ben her yazımda sizleri KURANA davet ettim. Kur’anı anlamaya ve düşünmeye yönlendirdim. Bende bir beşerim hata yaparım diyerek, söylediklerimi kur’an ile karşılaştırmanızın en doğru yol olacağını söyledim sizlere. Hiçbir zaman hiçbir yazımda kur’an dışından gelen bilgilere kulaklarınızı kapatın demedim, dememde. Bizler için faydalı olan, kur’an onayından geçen her bilgi faydalı ve yararlı olacaktır dedim ve özellikle Kuran süzgecinden geçmeyen sözlerin dine nifak soktuğunu, bunların ayrılması için KURAN VE AKIL el birliğiyle rehberimiz olmalıdır dedim. Tüm bu sözlerime YÜCE RABBİM ŞAHİTTİR.

 

Rabbim bizleri şeytanın şerrinden, şeytanlaşmış insanların iftiralarından korusun. Bunlarla mücadelede Rabbim cümlemize yardım etsin inşallah. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Gönderi tarihi:
  • Yazar

BAKARA 168...... AYETLERİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ...

 

Değerli arkadaşlarım Kur’an, verdiği bilgilerle, örnekleriyle tüm cihana ve tüm zamana hitap eden bir kitap olduğunu, eşi ve benzerinin hiçbir beşer tarafından yazılamayacağını, ancak onu anlayarak defalarca okuyan çok daha iyi anlayacaktır. Kur’anı her okuyuşumda sanki ilk defa okuyor gibi heyecanlanıyor ve birçok şeyin farkına varıyorum. Beni üzen en büyük yanlış ve inanış ise, her kez tarafından anlaşılamayan bir kitap olduğunu söylemeleridir. Düşünebiliyor musunuz, Rahman apaçık, anlaşılacak bir rehber gönderdim sizlere onun ipine sarılırsanız sizi bana ulaştırır diyor ve kolaylaştırdığını bizlere yemin ederek söylüyor, ama bizler hangi akla hizmetle Allahın kelamına anlaşılması zor bir kitaptır, her kez anlayamaz diyoruz, bunu da anlayamıyorum. Rahman kolaylaştırdım düşünün anlayacaksınız diyor, birileri hayır zordur her kez anlamaz diyor. İşin kötüsü bizler Rabbim e inanacağımıza beşerin sözlerine inanıyoruz.

 

Değerli arkadaşlarım bugün sizlerle yine kur’andan beni çok düşündüren bazı ayetleri konuşmak ve üzerinde düşünmek istiyorum, rabbim istemeden yapacağım hatalarımı affetsin. Kur’anın tüm ayetleri o günkü insanların, toplumun yanlış inançlarına istinaden gelmiştir. Kur’anı çok iyi okuyan görecektir, o günkü olaylar için inan tüm ayetler öyle kelime ve cümlelerle aktarılmıştır ki, tüm zaman ve çağa uygun olabilsin. İşte kur’anın evrenselliği de bana göre burada gizlidir. Elbette bazı ayetler yalnız belirli kişilere, yani yalnız peygamberimize ya da peygamber eşlerine inmiştir, fakat onlarda bile günümüze ders mahiyetinde birçok kıssalar vardır. Bugün sizlerle konuşmak istediğim ayetler bakara suresi 168. ayet ile başlayan bazı ayetler olacak. Onların üzerinde birlikte düşünelim. Ayetlere dikkat edin ilk muhatap peygamberimizin devrindeki insanlar. Onların inançlarına ve karşı gelişlerine lütfen dikkat edin. Daha sonrada günümüzle karşılaştırın, sanırım düşündüğümüzde, aklımızı kullandığımızda birçok gerçeğin farkına da varmış olacağız.

 

BAKARA 168: Ey insanlar! Yeryüzündeki nimetlerden temiz ve helal olmak şartıyla yiyin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size açık bir düşmandır. 169 Hiç kuşkusuz o, size kötülük, çirkinlik/düzensizlik ve pislik emreder. Ve size, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi buyurur durur. 170 Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" dendiğinde: "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!.... 171 O küfre sapanların durumu, bağırıp çağırma dışında bir şeyi işitmeyen varlıklara haykıranın durumuna benzer. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bu yüzden akıllarını işletemezler onlar. 174 Allah'ın kitaptan indirdiği şeyi gizleyip onu basit bir ücret karşılığı satanlar, karınlarında ateşten başka bir şey yemiş olmazlar. Kıyamet günü, Allah onlarla konuşmayacaktır, onları arındırmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır. 175 İşte bunlar hidayeti satıp şaşkınlığı, affedilmeyi satıp azabı almışlardır. Ne kadar da dayanıklıdırlar ateşe’… 176 Bu böyledir. Çünkü Allah, Kitap'ı hak olarak indirmiştir. Kitap'ta çekişmeye girenler, bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler.

 

Yukarıdaki ayetleri okumaya başladığımızda dikkatimizi çeken ilk sözler üzerine duralım önce.( Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size açık bir düşmandır.) Devamındaki sözler ise sanırım görmezden geldiğimiz ve üzerinde hiç ama hiç düşünmediğimiz sözler bana göre. (Ve size, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi buyurur durur.) Acaba burada ne söylemek istiyor Rahman dersiniz? Hatırlayın Kuranda her şeyin yazmadığını söyleyenler ( Allah bizler için iman adına kuranda her şeyin olduğunu söylediği halde) Allahın kuranda açıklamadığı, bahsetmediği halde, o kadar çok konuda anlatılanlara inanmıyor muyuz? Bakın Rabbim şiddetle karşı çıktığı ve yapılmasına çok kızdığı konulara HARAM diyerek bizlere iletmişti kuranda. Acaba bilmeden yaptığımız bu haramın farkında mıyız? Bakın ne diyor Rahman?

 

Araf suresi 33. ayet; De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.

 

Değerli arkadaşlarım Rabbim in HARAM sözcüğüyle diğer yasakladıklarını lütfen sizler içinizden düşünün. İşte onlara eşdeğerde günah olan apaçık önümüzde duruyor. (hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.) Değerli arkadaşlarım işte hiç farkında olmadan gittiğimiz yol ve farkında olmadan işlediğimiz HARAMLAR Allah affetsin. Rabbim benim Kur’anda açıklamadığım, yani hiçbir delil indirmediğim bir şeyi ve kendisi hakkında bilmediğimiz şeyleri SÖYLEMEMİZİ, KONUŞMAMIZI HARAM KILDIĞINI SÖYLÜYOR, bizler kalkıp kur’anda her şey yoktur o özet bilgidir, onlar ya da şunlarda vardır diyoruz. Şuradan ya da buradan alınan sahih bilgilerdir diyerek konuşmuyor muyuz? Karar sizlerin Allahın apaçık ayetlerini görmezden gelip, beşerin sözlerini Allahın sözlerine değişecekler binlerce kez bir daha düşünsün derim.

 

Yazdığım ayeti birlikte düşünmeye devam edelim.

 

(Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" dendiğinde: "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler.)

Önce o devrin insanlarını düşünelim, gerçekten geçmişte atalarından gelenekleri üzerinde baskısı olan yozlaşmış, bozulmuş bir inanca sahiplerdi. Kur’anın tümünde birçok yerde olduğu gibi bakın Rabbim neye uyulmasını istiyor?( Allah'ın indirdiğine uyun) Şimdi düşünelim bize ne öğrettiler, Allahın indirdiği Kur’anda her şey yoktur o özet bilgidir. Onu her kez okuyunca anlayamaz, Peki her şeyin olmadığı ve anlaşılmayan bir kitaba uyulmasını mı istiyor RAHMAN? Elbette bu sözlere inanırsak bakın ne hale düşüyoruz Allah korusun. Devam edelim ayete. Allah kurana uyulmasını istediğinde karşısındakiler ne cevap verdiler burası çok önemli.(Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız.) Bu sözü ben başka yerlerden de hatırlıyorum kurandan. Bir düşünün acaba bu söz size bir çağrışım yaptı mı? Bunları hatırlatan sözleri günümüzde de duymuyor muyuz? Hatta geçmişteki birçok kişilerden örnek vererek ne yani bunların hepside mi yanlış söylüyordu? Ya da onların hiç mi önemi yok onları inkâr mı ediyorsunuz denmiyor mu? Elbette geçmişte yaşamış Allahın sevgisini kazanmış birçok âlim ve din adamı var ama günümüze kadar gelen sözlerin hangisinin onların sözü olduğuna dair kim garanti verebilir? Bizlere düşen geçmişten gelen sözlerin, bilgilerin hepsini inkâr etmek yerine, kurana uyan sözleri ve bilgileri almak olmalıdır. Ayetin devamında Rabbin ikazı da çok dikkat çekici ve uyarıcı;( Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler…) Demek ki rabbim bu yolu doğru bulmuyor. Bu sözleri günümüz için düşündüğümüzde, hiç kimsenin garanti veremeyeceği, kur’anın hiç bahsetmediği sözlerin ardına düşmenin ve onları HÂŞÂ kur’anın garantisi gibi görmenin yanlışlığı, peygamberimiz dönemindeki inkârcıların yoluna düşürecektir bizleri Allah korusun. Aklıma bir ayet geldi sizlerle paylaşmak isterim rahman bakın bizleri apaçık deliller olarak nereye yönlendiriyor.

 

(Bakara 209: Size apaçık deliller geldikten sonra yine yan çizerseniz, şunu bilin ki Allah, tüm yüceliklerin, tüm hikmetlerin sahibidir.)

 

Ayetler üzerinde düşünmeye devam edelim. Allah ayetinde aklımızı kullanmamızı emrediyor ve bakın kullanmayanları kimlere benzetiyor? (Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bu yüzden akıllarını işletemezler onlar.) Rahman akıllarını kullanmayanlara sağırdır, dilsizdir ve kördür onlar diyor. Peki, bizlere kuranı anlayamayız oku sakta, demiyorlar mı? Bakın böyle söyleyenler bu durumda bize siz sağırsınız, dilsizsiniz, körsünüz demiş olmuyorlar mı sizce? Bunun farkında bile değiliz. Körlüğü nasıl kabul ederim, sağır olan kör olan bana göre Kur’ana böyle bir ithamda bulunanların ta kendileridir, ama Rabbin söylediği gibi ah bir farkında olsalar. Ayetin devamı da gerçekten düşündürücü.( Allah'ın kitaptan indirdiği şeyi gizleyip onu basit bir ücret karşılığı satanlar..) Demek ki o devirde de öyle bir gurup insan var ki aslında kuranı inkâr etmiyor, ama atalarının inandığı bazı şeyleri kuran değiştiriyor ki, insanlar onları gizleme yoluna gidiyor. Kuranın bir başka yerinde hatırlarsınız, aynı gurup insanlara hitaben elleriyle yazarlar, bunlar Allah katındandır derler diye ikazda bulunuyordu Rahman.

 

Ayetin son kısmında Rahmanın sözleri hakkında iyice düşünelim.( Kitap'ı hak olarak indirmiştir. Kitap'ta çekişmeye girenler, bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler.) Bu sözler üzerine lütfen hiçbir etki altında kalmadan düşünelim. Allah kitabı HAK olarak indirdiğini söylüyor bizlere. Peki, hak olarak indirilen bir kitap anlaşılması zor olabilir mi? Rehber, güneş, gönül gözü olsun diye indirdim sizler için dediği kitap, acaba okunduğunda anlaşılmayıp, bir başkasının anlatımına muhtaç mı olur? O kitap ta her şey yoktur o özet bilgidir diyebilir miyiz? Bakın YÜCELER YÜCESİ RABBİM NE DİYOR DİKKAT EDELİM,( Kitap'ta çekişmeye girenler, bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler.) Bizlerin yaptığı ve söylediği bu sözler, sizce kuran üzerinde çekişmeye girmek değil de nedir? İşte bu sözleri söylediğimizde kurandan uzaklaşarak, kurandan kopuşun içindeyiz demektir, RABBİM BİZLERİ AFFET NE OLUR.

 

Yine bana göre çok dikkat çekici bir ayeti paylaşmak istiyorum, bakın peygamberimizin ancak kimleri uyarabileceğini söylüyor Rabbim?

(Yasin 11: Sen ancak o Kur’an'a uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarırsın. Böylesini, bir bağışlanma ve seçkin bir ödülle müjdele.)

 

Bu durumda kur’anda her şey yoktur, o özet bilgidir, bizler oku sakta anlayamayız diyenleri ve bu sözlere inananları kuran uyarabilir mi? Yorum sizlerin. Yine Rahman bakın bizlerin nereye uymamızı istiyor?

 

(Araf suresi 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.)

 

Şimdi bu ayeti anlamak gerçekten o kadar zor mu? Allah birçok yerde söylediği gibi KURANA UYUN diyor. Sakın onun berisinden birtakım VELİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN diyor. Hatta hatırlayın sizi Allaha yaklaştıracaklarını söyleyenler çıkacaktır, ikazını da bir başka ayetinde vermişti bizlere. Bu durumda hala sorumlu olacağımız başka kitaplardan söz edebilir miyiz? Bilmem kim yalan mı söylüyor, ya da sen ona inanmıyor musun gibi sözlerle hala vakit kaybedecek miyiz? Bakın size üzerinde çok düşüneceğiniz bir ayet daha yazmak istiyorum. Peygamberimizin yaşadığı dönemde aramızdaki ihtilafı ona götürmemizi isteyen rabbim, daha sonraki dönemlerde, aramızda doğacak ihtilafı nereye götürmemizi istiyor ve nasıl bir yol izlememizi emrediyor?

 

(Şura suresi 10. ayet: Herhangi bir şeyde ihtilafa düştüğünüzde onun hükmü Allah'a bırakılır. İşte budur Rabbim olan Allah! Yalnız O'na güvenip dayadım; yalnız O'na yönelirim ben.)

 

Ne dersiniz bizleri başka kitaplara mı yönlendiriyor, yoksa bana mı bırakın diyor? Yorum sizlerin.

 

Değerli arkadaşlarım ben Rahmanın gönderdiği rehberi anlamaya çalışıyorum, çünkü bu kitaptan hesaba çekileceğimi Peygamberimiz yoluyla Rahman bana tebliğ etmiş. Benim çabam beşerin bana öğrettiğini doğrulamak adına değil, Rabbin emrettiğini anlamaya çalışmak adınadır. Bu çabam esnasında yapacağım hatalarımı Rahman affetsin. Burada yazdıklarım benim Kurandan anladıklarımdır, yalnız beni bağlar. Sizlere düşen Rabbin rehberine, ipine sarılıp onu bizzat kendiniz anlamaya çalışmak olmalıdır. Bu yolda Allah yardımcımız olsun. Dilerim Rabbimden kuranı anlama çabası içine girenlerin, gönül gözlerini daim açık tutsun, yine dilerim Rabbimden çabalarımızı boşa çıkarmayıp onun doğru yolunu bulmamıza yardım etsin. ÂMİN. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Gönderi tarihi:

Çok güzel bir yazı olmuş, ellerine, ağzına, yüreğine sağlık; Allah c.c gönlüne göre versin. Yalnız Kur'an-ı Kerim i herkesin anlayabileceği fikrine katılmıyorum, eğer öyle olsaydı ciltlerce meal ve tefsir yazılmazdı. Bazı ayetlre müfessirler bile mana verememiş " En iyisini Allah bilir" demişlerdir. Arabça bilmeyenler mealden okumak zorundalar, bu da yine birilerine ihtiyaç anlmına gelir. Arabça bilmek de yeterli değil ayetlerin indiriliş nedenleri vs de bilinmesi gerekiyor. Bu kadar net, anlaşılır olsaydı Arabça bilen müslümanlar arasında hiçbir ihtilaf olmazdı.

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Sayın arkadaşım karıştırdığımız bir konu var, özellikle bunun üstünde sizleri düşünmeye davet ediyorum.

 

Rabbim muhkem ayetleri açık ve detaylı gönderdim diyor, bunlarda dinin anası yani temel hükümleridir. Ayrıca birde müteşabih ayetler vardırki bunların anlamını da Rabbbim bir ben bilirim birde ilim tahsil etmişler bilir diye bizlere bildirir. Günümüze kadar birçok müteşabih ayetler bilim adamları tarafından bulunmuş ve anlaşılır hale gelmiştir. Daha birçok anlaşılmayan müteşabih ayetler mevcuttur bunlarda zamanla elbette anlaşılacaktır, fakat bunların hiç birisi dine hüküm koyan ve bizlerin yaşamındaki kurallar değildir.

 

Allah muhkem ayetlerden bahsederken herşeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız der. Onlarca hatta yüzlerce ayetinde yemin ederek kur'anı sizler için kolaylaştırdım diye de bizlere bildirir. Tüm Rabbin bu sözleri apaçık dururken nasıl olurda muhkem ayetleri herkez anlayamaz deriz?

 

Allah sakın velilerin ardına düşmeyin dedikten sonra din ve iman adına gönderdiği ve sizlere rehber olsun diye indirdiği kur'anı nasıl olurda anlaşılması zor bir kitap yapar ve daha sonra bizleri bu kitaptan hesabe çeker, lütfen bunu düşünün, eminim doğru kararı vereceksiniz. Çünkü bunun tersini söylemek Rahmanın adaletini sorgulamaktır, bunu yapmakta hiç kimsenin haddine düşmez.

 

SAYGILARIMLA Halukgta

Gönderi tarihi:

Sayın arkadaşım karıştırdığımız bir konu var, özellikle bunun üstünde sizleri düşünmeye davet ediyorum.

 

Rabbim muhkem ayetleri açık ve detaylı gönderdim diyor, bunlarda dinin anası yani temel hükümleridir. Ayrıca birde müteşabih ayetler vardırki bunların anlamını da Rabbbim bir ben bilirim birde ilim tahsil etmişler bilir diye bizlere bildirir. Günümüze kadar birçok müteşabih ayetler bilim adamları tarafından bulunmuş ve anlaşılır hale gelmiştir. Daha birçok anlaşılmayan müteşabih ayetler mevcuttur bunlarda zamanla elbette anlaşılacaktır, fakat bunların hiç birisi dine hüküm koyan ve bizlerin yaşamındaki kurallar değildir.

 

Allah muhkem ayetlerden bahsederken herşeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız der. Onlarca hatta yüzlerce ayetinde yemin ederek kur'anı sizler için kolaylaştırdım diye de bizlere bildirir. Tüm Rabbin bu sözleri apaçık dururken nasıl olurda muhkem ayetleri herkez anlayamaz deriz?

 

Allah sakın velilerin ardına düşmeyin dedikten sonra din ve iman adına gönderdiği ve sizlere rehber olsun diye indirdiği kur'anı nasıl olurda anlaşılması zor bir kitap yapar ve daha sonra bizleri bu kitaptan hesabe çeker, lütfen bunu düşünün, eminim doğru kararı vereceksiniz. Çünkü bunun tersini söylemek Rahmanın adaletini sorgulamaktır, bunu yapmakta hiç kimsenin haddine düşmez.

 

SAYGILARIMLA Halukgta

 

 

Millet baş örtüsü, faiz konularında birbirini yiyor. Alttan mı bağlanacak, üstten mi bağlanacak, bağlanmayacak mı, o günkü faiz mi, banka faizi helal mi vs...?

Herkes istediği gibi yorum yapıyor, dediğin kadar açık olsa bu tartışmalar olmazdı. Allah c.c hesaba çekecek çünkü, "oku" diyor ve yine Hz.Ali ra "İlim Çinde de olsa gidin alın", Peygamber sav " Bu günü yarına eşit olan bizden değildir." buyuruyor.

Kur'an-ı Kerim de dünyanın yuvarlak olduğu yazıyor, peki dünya yuvarlak diyen ilk bilim adamı kim, niye 1400 sene önce söylenmemiş? Yani bizim herşeyi anlayabilmemiz mümkün değil, bu olayda da olduğu gibi belki zamanla ortaya çıkar.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.