Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2009 (düzenlenmiş) Faili meçhul cinayetler Abdülkadir Aygan'ın anlatımlarında JİTEM tarafından öldürüldüğü söylenen kişiler şunlardır: Musa Anter, Vedat Aydın, Musa Toprak, Mehmet Şen, Talat Akyıldız, Zahit Turan, Necati Aydın, Ramazan Keskin, Mehmet Ay, Murat Aslan, İdris Yıldırım, Servet Aslan, Sıddık Yetmez, Edip Aksoy, Ahmet Ceylan, Şahabettin Latifeci, Abdülkadir Çelikbilek, Mehmet Salih Dönen ve ismi öğrenilemeyen amcası, İhsan Haran, Fethi Yıldırım, Abdülkerim Zoğurlu, Zana Zoğurlu, Melle İzzettin ve ismi öğrenilemeyen şoförü, Hakkı Kaya, Harbi Arman, Fikri Özgen ve Muhsin Göl.[38] Abdülkadir Aygan 1990-1991 yıllarında Diyarbakır'ın Şehitlik semtinde yeralan JİTEM Bölge Grup Komutanlığı'nda. Fotoğrafı çeken: Cem ErseverBu kişilerden 1969 doğumlu Açık Öğretim 2. sınıf öğrencisi olan Murat Aslan; 10 Haziran 1994 gününde Diyarbakır'a bağlı Yenişehir Semti, Ali Amiri 1. Sokak'ta arkadaşlarıyla birlikteyken polis kimliği gösteren kişilerce yaka paça bir arabaya bindirilmiş ve o günden itibaren kendisinden haber alınamamıştır. Abdülkadir Aygan'ın yıllar sonra Ülkede Özgür Gündem gazetesine verdiği röportajda Abdülkerim Kırca'nın emriyle,[39] Murat Aslan'ın zorla sivil Toros arabaya bindirilerek Silopi JİTEM İstihbarat Tim Komutanlığı'na götürüldüğünü ve burada işkenceyle sorgulandıktan sonra Dicle Nehri'nin kenarında Körtük Köyü'nün karşısına düşen bir derede üzerine benzin dökülerek, yakıldığını iddia edilmiştir. Aygan'ın ifadeleri üzerine Murat Aslan'ın babası İnsan Hakları Derneği Şube Başkanı Selahattin Demirtaş ve Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu ile 19 Nisan 2004 günü Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdular. Talep üzerine avukat heyeti ile askeri yetkililer ve bir doktorla olay yerine gidildi. Savcı Ayhan Önder'in açtırdığı mezardan, toprağın yaklaşık 15 cm altında yanık izleri belli olan kemikler çıktı. Yapılan DNA testinde kemiklerin Murat Aslan'a ait olduğu kesinleşti.[38][40] 1995 yılında Şırnak’ın Silopi ilçesi'nde yaşayan Hasan Ergül, kaçırılmış ve kendisinden bir daha haber alınamamıştı. Yine yurtdışında yaşayan Aygan’ın ifadeleri üzerine, Elazığ kimsesizler mezarlığında bir mezar açıldı. Mezardan alınan kemik parçaları üzerinde yapılan DNA testi sonucu cesedin Hasan Ergül'e ait olduğu kesinleşti.[41] Yüksek rütbeli asker ölümleri 1990'lı yıllarda Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis ve ekibinden olan pek çok komutan kuşkulu bir şekilde ölmüştür. Bu askerlerin ortak yanı ise halka yakın, yasadışı şiddet yöntemlerini tasvip etmeyen, bu tip yaklaşımların bölge halkını PKK'ya yaklaştırdığını savunanan kişiler olmalarıydı.[42] Bitlis'in ekibinden olan Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden'in, 12 Ağustos 1995'te PKK ile girdiği bir çatışmada alnından vurularak hayatını kaybettiği açıklanmış cenazesi eşinin talebine rağmen otopsi yapılmadan toprağa verilmişti.[43] Mardin'de görev yaptığı sırada PKK ve JİTEM'in uyuşturucu ticaretini ortaya çıkaran ve resmî aracına kurulan bir pusudan sağ olarak kurtulan[26] albayın eşi Tomris Özden, 1995'ten bu yana, "eşinin ölümünü kuşkulu bulduğunu" ifade etmiştir. Tomris Özden, cenaze sırasında eşinin ölüsüne baktığında resmi ölüm raporundakinin aksine alnından vurulmamış olduğunu söylemektedir.[44] Bayan Özden, eşinin Mardin'de görev yaptığı sırada Veli Küçük ve ekibi tarafından JİTEM'e girmesi yönünde baskı yapıldığını da öne sürmüştür.[26] Bunların yanısıra, bir PKK itirafçısı Özden'in çatışmada ölmediğini iddia etmiş ve Özden'in emrinde çalışan askerlerden biri “Komutanımızı yanındaki asker öldürdü” açıklamasında bulunmuştur.[26] Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın 22 Ekim 1993 tarihinde Lice Asayiş Bölük Komutanlığı binası önünde vurularak öldürülmüş, suikastın PKK tarafından gerçekleştirildiği duyurulmuştu. Ancak, Yüksekova Çetesine yönelik soruşturma kapsamında sorgulanan bir çete üyesi verdiği ifadede Aydın'ın JİTEM adına çalışan itirafçılar tarafından öldürüldüğünü iddia etmiş,[43][45] Ergenekon soruşturması için ifade veren "Deniz" kod adlı gizli tanık, Aydın'ın bir asker tarafından öldürüldüğünü, cinayeti işleyen askeri de başka bir askerin öldürdüğünü söylemiştir.[46][43] Genelkurmay ise JİTEM iddialarını reddetmekte, Özden ve Aydın'ın PKK tarafından öldürüldüğünü savunmaktadır.[47] Güçlükonak Katliamı Ana madde: Güçlükonak Katliamı Ocak 1996'da içerisinde 11 köylünün bulunduğu bir minibüs tabur Şırnak'ın Güçlükonak ilçesinde silahlı bir grup tarafından durdurulmuş ve kimliği belirlenemeyen bu kişilerce kurşun yağmuruna tutulup yakılarak katledilmiştir. Olayın hemen ardından Genelkurmay Başkanlığı, saldırının bir PKK eylemi olduğunu ilân ederken PKK ise bu olayı üstlenmemiş ve ilgilerinin olmadığını açıklamıştır.[48] Katliamın devlet güçleri tarafından işlendiğine dair bir çok iddia atılırken,[49][50][51][52] olaydan 13 yıl sonra dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Adnan Ekmen, Yeni Aktüel dergisine verdiği bir röportajda; katliamı PKK'nın değil JİTEM'in gerçekleştirdiğini savunmuştur.[53][54] Ekmen, vücutları elbiseleri ve üzerlerindeki tüm malzemeler yanarak kül olan 11 kişinin tümünün kimliklerinin sapasağlam ve askerin elinde çıktığını ve görüştüğü bir korucubaşının da katliamı PKK'nın gerçekleştirmediği iddiasını doğruladığını belirtmiştir.[54] Ekmen, Güçlükonak Katliamının yaşanmasından bir gün sonra Avrupa Parlamentosu’nda Yeşiller Partisi ve sosyalistlerin verdiği ve PKK’nın ateşkesine Türkiye Devleti’nin ne cevap vereceğinin sorulacağı karar tasarısının görüşülecek olmasına dikkat çekmiştir. Türkiye; Avrupa Parlamentosu'na PKK'nın Güçlükonak Katliamı ile ateşkesin bozuluğunu öne sürmüştü. Adnan Ekmen, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara çağrıda bulunarak isterlese bildiklerini anlatacağını söylemiştir.[54] Ayrıca Güçlükonak Katliamı'nın gerçekleşmesinden yaklaşık altı ay sonra "Aydın ve sanatçıların oluşturduğu Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu" katliamın devlet güçlerince gerçekleştiği iddisıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuş, AİHM'de görülen dava sonucunda Türkiye "etkili soruşturma yürütmediği" için mahkûm edilmişti.[48][55] Ergenekon savcılarına gelen bir ihbar mektubunda olayın sorumlusunun Ergenekon zanlısı albay Mustafa Levent Göktaş olduğunun iddia edilmesi[56] üzerine bu olay hakkında tekrar soruşturma açılmıştır.[57] Musa Anter Yaptığı itiraflarda Diyarbakır'da 10 yıl önce kaybolan Murat Aslan'ın Silopi'de gömüldüğü yeri tarif eden ve cesedinin bulunmasına sağlayan Abdülkadir Aygan 20 Eylül 1992’de kimliği belirsiz kişilerce öldürülen Kürt yazar Musa Anter'in kendisinin içinde olduğu bir tim tarafından öldürüldüğünü söyledi. [58][59][18] Gaffar Okkan Abdülkadir Aygan, 2004 yılında bir röportajında Gaffar Okkan suikastına değinmiş ve "Diyarbakır'da 10 yıl görev yaptım. Ne tür güvenlik önlemleri alındığını iyi biliyorum. Bir kişinin, resmi bir hüviyete sahip değilse ya da arkasında bir resmi güç, askeriye, emniyet, MİT yoksa silahlı olarak şehir içinde eylem yapması, sonra da uzaklaşıp gitmesi ve izini kaybettirmesi çok zordur." demiştir. Aygan, JİTEM'e çalışan ve Gaffar Okkan'ın JİTEM hakkında bilgi almak için emniyette sorguldığı Muhsin Gül'ün poliste işkenceye alınıp çözüldüğünü, daha sonra Gül'ün JİTEM tarafından öldürüldüğünü de kaydetti.[60] Cizre'deki 20 faili meçhul Vikikaynak'ta, Albay Cemal Temizöz Hakkındaki Savcılık İddianamesi ile ilgili metin bulabilirsiniz.Eski Cizre Jandarma Alay Komutanı Cemal Temizöz 23 Mart 2009 günü Cizre'de görev yaptığı sırada yaşanan faili meçhul cinayetler nedeniyle gözaltına alındı. Bu olayın öncesinde Cizre'nin Kuştepe köyünde faili meçhul cinayet iddiaları hakkında yapılan kazı çalışmaları sonucu 20 kemik parçası bulunmuş ve soruşturma kapsamında eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atak ve oğlu tutuklanmıştı. Olay hakkında gözaltına alınan kişilerin ifadelerinde Temizöz'ün adı geçmekteydi.[61] 2009 Temmuz ayında açıklanan 104 sayfalık iddianamede Cizre'deki 20 cinayetten sorumlu tutulan Temizöz'ün 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi istendi.[62] JİTEM davası 1990'lı yıllarda Diyarbakır ve çevresinde 8 kişi kaçırılarak öldürülmesi ile ilgili başlatılan soruşturmalarda, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, Abdülkadir Aygan ve albay Abdülkerim Kırca'nın aralarında bulunduğu 8 kişi olaylardan sorumlu tutuldu. 1992 açılan hazırlık soruşturmaları 2005'te sona erdi ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 8 dosyayı birleştirerek dava açtı. Görevsizlik kararları nedeniyle 2009'a kadar askerî ve sivil mahkemeler arasında gidip gelen 8 cinayetle ilgili davaya Diyarbakır'da bulunanmahkemelerin bakması kararına varıldı.[63] Şemdinli olayları Vikikaynak'ta, Şemdinli İddianamesi ile ilgili metin bulabilirsiniz. Bagajdan çıkan belgelerden Seferi Yılmaz'a ait Umut Kitabevi'nin krokisiAna madde: Şemdinli olayları Yakın zamanda JİTEM adının Türkiye gündemine geldiği en önemli olay 2005'te Şemdinli'deki Umut kitabevinin bombalanmasıdır. 9 Kasım 2005 günü Seferi Yılmaz'a ait kitap evi JİTEM mensubu olduğu iddia edilen[64] 3 kişi tarafından bombalanmış ve bir kişi ölmüştür. Olayın sorumluları astsubay başçavuş Ali Kaya, Özcan İldeniz ve Veysel Ateş halk tarafından yakalanarak polise teslim edilmiştir. Olayların ardından TBMM başkanı Bülent Arınç JİTEM'in varlığı konusunda açıklama yapılmasını istedi.[65] Şemdinli olayları hakkında Van Cumhuriyet Başsavcısı Ferhat Sarıkaya tarafından hazırlanan iddianamede olayın devlet görevlileri tarafından düzenlenen bir terör eylemi olduğu savunulmuş,[66] bunun yanısıra dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt hakkında da bir dizi iddia da bulunulmuştur. Sarıkaya, iddianamesinde Büyükanıt'ın sanık Ali Kaya için, 'Tanırım, iyi çocuktur' sözleriyle adli yargıyı etkilemeye teşebbüs ettiğini Diyarbakır'da 7. Kolordu'da görev yaptığı sırada suç işlemek amacıyla çete kurduğunu öne sürdü. [67]Yaşar Büyükanıt hakkında soruşturmaya talebi Genelkurmay tarafından reddedilirken savcı Ferhat Sarıkaya Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 20 Nisan 2006 günü almış olduğu kararla meslekten tardedilmiştir. Kurulun 5 hukukçu üyesi ve Adalet bakanı Cemil Çiçek ihraç yönünde oy kullanırken tek karşı oy müsteşar Fahri Kasırga'dan geldi. [68] Ancak mahkeme Sarıkaya'nın iddianamesinin iade edilmesini gerek görmemiş çalıştırılmasına lüzum görülmemiş ve sanıklar 39'ar yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.[69] Akabinde yargılamayı yürüten mahkeme üyeleri gene HSYK tarafından bu mahkemeden alınarak başka yerlere gönderilmiştir. Bu karar daha sonra Yargıtay'ın önüne gelmiş ve Yargıtay tarafından olayda askeri yargının görevli olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.[70] Üyeleri değiştirilen mahkeme tarafından da bu görevsizlik kararına uyularak dosya askeri ceza mahkemelerine gönderilmiştir. Sivil mahkemenin ağır cezalara çarptırdığı sanıklar, askeri mahkeme tarafından ilk celsede serbest bırakılmışlardır.[71] Askeri mahkemede sanık Tanju Çavuş 8 yıl ceza almıştır. ALINTI: Kaynak; -http://tr.wikipedia.org/wiki/Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele- Tarih: 9 Aralık , 2009 Düzenleyen: Deluge Alıntı ve Kaynak Bilgileri Eklendi.. 1 Alıntı
Φ JAN Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2009 Dünyanın başka bir yerinde yaşanmasını bırakın bunlar idda bile edilse o ülke çalkalanır, bunu yapanlar yargılanır, hükümetler hatta ordunun üst düzeyi bile görevinden alınırdı.. Ancak bu ülke Turkey Rupeblic, öldürülenleride Kurdish People olunca bunlar güzel bir hulyadan öteye gitmiyor doğrusu.. Hadi hep beraber bir hayal kuralım şimdi.. Hükümet tıpkı Afrikada olduğu gibi Hakikatleri Araştırma Komisyonlarını kurmuş, faili meçhul cinayetler tespit edilmiş, karanlıklar aydınlatılmış, bunu yapan ordu yetkilileri uluslar arası hukuk karşısında cam kafeslerde yargılanmışlar.. *************** 92 Nevruzunda tüm güneydoğuda resmi rakamlarla 110 sivil Kürdü katletmiş, 93 te Şırnakın Kuşkonmaz Köyünde 41 Kürt köylüsünü askeri bombardıman sonucu öldürmüş, hatta bazı ülkelerin, ''sivil vatandaşlar öldürülüyor'' diye TC ye tank, helikopter ve silah sevkiyatını durdurmasına neden olmuş onlarca faili meçhul(!) olaylara komutanlık yapmış 'kahramanlarımız' yargılanmışlar.. Var mısınız bu gece hepimiz bu rüyayı görmeye çalışalım..? Ben deniyeceğim... Alıntı
Φ AKHENATON Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2009 TOKAT'TA ÇATIŞMA JANDARMAYA ATEŞ AÇILDI. 7 ASKER ŞEHİT OLDU, 3 ASKER YARALANDI Tokat'ın Reşadiye ilçesinde teröristlerce jandarma ekiplerine düzenlenen saldırıda 7 askerin şehit olduğu, 3 askerin yaralandığı bildirildi. ERDOĞAN ABD'DEN ARADI Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Tokat'ın Reşadiye ilçesinde teröristlerce jandarma ekiplerine düzenlenen saldırıyla ilgili olarak, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ı arayarak bilgi aldı. Edinilen bilgiye göre, Başbakan Erdoğan, Bakan Atalay'dan ''olayın sorumlularının bulunması için tüm imkanların seferber edilmesini'' istedi. GENELKURMAY'DAN AÇIKLAMA Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yapılan açıklamada, şu hususlara yer verildi: ''Bugün saat 15.20 sularında; Tokat ili Reşadiye ilçesi, Sazak mevkisinde yol kontrol görevi yapan askeri araca, teröristler tarafından açılan ateş sonucu, araçta bulunan 1 Uzman Jandarma Çavuş, 1 Jandarma Onbaşı ve 5 Jandarma er olmak üzere 7 güvenlik görevlisi şehit olmuş, 1 Uzman Jandarma Çavuş ve 2 Jandarma er yaralanmıştır. Yaralı personel, Tokat ve Reşadiye Devlet hastanelerine sevk edilerek tedavi altına alınmıştır. Olayın meydana geldiği bölgeye ilave kuvvetler sevk edilmiş olup operasyonlara devam edilmektedir. Şehitlerimize Tanrıdan rahmet, değerli ailelerine, silah arkadaşlarına ve Yüce Milletimize baş sağlığı, yaralılarımıza acil şifalar dileriz.'' AA Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2009 Türkiye'de malesef Ugur MUmcu gibi sistemin en iyi savunuculari dahi hala faili mechul sekilde öldürüldüyse, katilleri devletin birimleri hala yargidan sakliyorlarsa güneydogu bölgesindeki faili mechulleri sormak kadar paradox bir durum olamaz. Türkiye faili mechuller ve yargisiz infazlar ülkesi. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2009 Faili mechul denilen bir cinayet yoktur.Ortadan kaldirilanlarin katilleri faili mechul degil PKK'nin ta kendisidir. saygilarla Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2009 Faili mechul denilen bir cinayet yoktur.Ortadan kaldirilanlarin katilleri faili mechul degil PKK'nin ta kendisidir. saygilarla Hadi ya? Kardesim o islemeyen Adalet sisteminiz bile bu faili mechul cinayetlerin devletin guvenlik gucleri icinde kurulan JITEM ve benzeri ceteler tarafindan bizzat yapilmis oldugunu ispat etmis ve bazi kisileri (az da olsa) cezalandirmis. Zira Turkiye'de en ufak seyi bile PKK ustune atma aliskanligi varken, merak ettigim su: neden bir cogu faili mechul cinyaeti dosyasi sonucsuz kapatilmis? Garip bir sey! Herhalde PKK'nin yapmasina ragmen devletimiz PKK'nin uzerine atmaktan cekiniyor. Yok daha neler! Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2009 Türkiye'de malesef Ugur MUmcu gibi sistemin en iyi savunuculari dahi hala faili mechul sekilde öldürüldüyse, katilleri devletin birimleri hala yargidan sakliyorlarsa güneydogu bölgesindeki faili mechulleri sormak kadar paradox bir durum olamaz. Türkiye faili mechuller ve yargisiz infazlar ülkesi. Hiçbir şey demiyorum daha... Uğur Mumcu için bile artık bunu diyebiliyorsanız, hiçbir şey diyemiyorum... Hadi ya? Kardesim o islemeyen Adalet sisteminiz bile bu faili mechul cinayetlerin devletin guvenlik gucleri icinde kurulan JITEM ve benzeri ceteler tarafindan bizzat yapilmis oldugunu ispat etmis ve bazi kisileri (az da olsa) cezalandirmis. Zira Turkiye'de en ufak seyi bile PKK ustune atma aliskanligi varken, merak ettigim su: neden bir cogu faili mechul cinyaeti dosyasi sonucsuz kapatilmis? Garip bir sey! Herhalde PKK'nin yapmasina ragmen devletimiz PKK'nin uzerine atmaktan cekiniyor. Yok daha neler! Dün Tokat'ta 7 tane asker şehit edildi. Ne Ordu, ne (takip edebildiğim) haber kanalları, ne başbakanlık ve ne de herhangi bir resmi kurum "PKK'nın işidir" bile demedi. Ordu, özellikle "Terör Hareketi" olarak niteledi ama PKK'nın adı bile geçmedi. Siz PKK'ya hiçbir konuda toz konduramıyor olabilirsiniz. Hatta gördüğümüz ve bildiğimiz gibi en ufak olayı Ordu'nun ve Devlet'in üzerine atmakta DTP/PKK'nın ve Kürt Irkçılarının üzerine de yok. Küçücük Ceylan öldürüldü, DTP'liler anında çıkıp "Ordu Yaptı Bunu" diyerek yaygara koparttılar. Ordu o zaman bile "PKK yapmıştır" demedi ve olasılıklar ile hareket etti, yargıda bulunmadı. Eleştiri yaparken, lütfen ama lütfen biraz vicdanınıza sığınıp kendinizi yargılayın azıcık. Lütfen provakasyon niteliğinde söylemlerden vazgeçin artık. Lütfen ortak bir vicdan geliştirin artık. Cem Yılmaz der ya hani: "Bari ölünün üzerinden edebiyat yapmayı!" Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2009 Faili mechul denilen bir cinayet yoktur.Ortadan kaldirilanlarin katilleri faili mechul degil PKK'nin ta kendisidir. saygilarla Ugur Mumcu,...... Demek bunlarin katilleri belli(PKK) ve faili mechule gitmediler. Yesil'de o halde PKK'li!!! Nasil bir bilgi sahipleriyle tartisiyoruz anlayamadim. 1 Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2009 Hiçbir şey demiyorum daha... Uğur Mumcu için bile artık bunu diyebiliyorsanız, hiçbir şey diyemiyorum... Evet dogru hic bir sey diyemezsiniz. Soruyoruz nerede katilleri Ugur Mumcu ve digerlerinin? Delillerin yok edilmesi, mahkemeye cagirilanlarin (devlet görevlileri) gelmemesi yalanmi? Ugur Mumcu devletin en iyi savunucularindandi , ama o bile yasamasina yetmedi ve hatta katillerinin bulunmasina bile yetmiyor. Diger faaili mechullerden daha hic bahsetmiyoruz, onlarida masaya yatirsak Türkiye yerinden kalkamaz. 1 Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2009 Evet dogru hic bir sey diyemezsiniz. Soruyoruz nerede katilleri Ugur Mumcu ve digerlerinin? Delillerin yok edilmesi, mahkemeye cagirilanlarin (devlet görevlileri) gelmemesi yalanmi? Ugur Mumcu devletin en iyi savunucularindandi , ama o bile yasamasina yetmedi ve hatta katillerinin bulunmasina bile yetmiyor. Diger faaili mechullerden daha hic bahsetmiyoruz, onlarida masaya yatirsak Türkiye yerinden kalkamaz. Uğur Mumcu'ya "Sistemin Adamı" diyemezsiniz siz. Hayır yani ne alaka; Uğur Mumcu'nun cinayetinin aydınlatılamamış olması ile Uğur Mumcu'nun "Sistemin Adamı" olması arasındaki bağı nasıl kurdunuz? Uğur Mumcu; Laik ve Demokrat bir Aydın idi, eğer birşeye hizmet ediyorduysa, bunlardan daha fazlasına değildi bu... Laf arasında gidip te neredeyse Derin Devlet ile bir tutacaksınız... Olmaz böyle bir haksızlık... Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2009 Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2009 Uğur Mumcu'ya "Sistemin Adamı" diyemezsiniz siz. Hayır yani ne alaka; Uğur Mumcu'nun cinayetinin aydınlatılamamış olması ile Uğur Mumcu'nun "Sistemin Adamı" olması arasındaki bağı nasıl kurdunuz? Uğur Mumcu; Laik ve Demokrat bir Aydın idi, eğer birşeye hizmet ediyorduysa, bunlardan daha fazlasına değildi bu... Laf arasında gidip te neredeyse Derin Devlet ile bir tutacaksınız... Olmaz böyle bir haksızlık... Yok ugur Mumcu sistem karsitiydi, daha dogrusu sistemi yikmaya calisanlardi diyebiliriz. Olacak is degil yani. Ugur Mumcu devamli bu devletin ve sistemin en iyi savunucularindadi, her firsatta "Atatürk devrimlerini" "gericilere, seriatcilara" karsi savunanlardandi. Bunu söylerken tabii tabiiki seriatcilari savundugumudan degil, sadece bir tesbit olarak örnek veriyorum. Ayni sekilde Kürt halkinin mücadelesini her alanda PKK ile özdelestirip mevcut sistemden yana oldugunu devamli acikca göstermistir. Ama tekrarlayayim, mevcut sisitem öyle nankör ve vefasizki kendi emellerini korumak icin Ugur Mumcu ve benzerlerini dahi kurban etmistir. Yoksa size soruyorum o kadar savundugunuz bu devlet neden Ugur Mumcu ve benzerlerinin faillerini bulamadi??????? 1 Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.