Φ _asi_ Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2009 Akçakoca Akçakoca, Orta Anadolu’nun denize en kısa yoldan açılan kapısı, Düzce’nin deniz kıyısı, Ankaralıların yıllar önce ilk keşfettiği tatil yerlerinden, Karadeniz’in doğal yapısı ile ilgi çeken şirin ilçesi. Denizi, kumu, gün batımı, sivil mimarisi, dağ çileği ve fındıkları ile hafızalarda iz bırakan Akçakoca, kilometrelerce uzanan plajları, yemyeşil bitki dokusu, tarihi kalesi, mağaraları, şelaleleri yaylaları, güler yüzlü insanları, yöresel ağız tatları ile hayranlık uyandırıyor. Cıvıl cıvıl ve renkli bir turizm beldesi Akçakoca, Düzce’ye 37 km.lik asfalt yol ile bağlı. Yemyeşil tepeler arasında geniş ve ferah bir güzergâh olan yolun, turizm mevsiminde artan trafiğine yüklü kamyon trafiği de ilave olunca, rampaları çıkmakta zorlanan kamyonlar, kendilerini sollamak için bekleyen araçların arkalarında birikmelere neden oluyorlar. Özellikle rampalarda yeni şerit ilaveleri yapılması gerekiyor ve konuyla ilgili alt yapı çalışmaları hızla devam ediyor. Akçakoca’nın, kent girişini anımsatan yolu, tatil merkezine yakışan güzellikte. 1950–55 yıllarında tatil merkezi olma özelliğini öne çıkarmaya başlayan ilçeye bu yol inşa edilmiş. Sahil yoğunluk nedeniyle yaz aylarında trafiğe kapatılıyor. Modern mimarisi ile hayranlık uyandıran Akçakoca Camii İlçe merkezinde sizi, modern bir cami karşılıyor. Görkemli yapı, çevresi alışveriş merkezi olarak ilçenin odak noktası olurken çevre düzenlemesi, yeşil saha ve park alanları dikkat çekiyor. Sahil boyunca dikkat çeken bir başka özellik ise köylerde mısır koçanlarını saklamak, depolamak için yapılmış ahşap kulübelerin kafe olarak kullanılıyor olması. Etrafına açılan renk ahenk güneşlikler altında Karadeniz’in sahil kesimini zevkle seyredip, serinleticilerini veya çaylarını yudumlayanlar farklı bir yörede olduklarını hissediyorlar. İlçede Osmangazi, Konuralp Bey, Akçakoca Bey heykelleri dışında çeşitli simgesel anıtlar, çiçek havuzları ve kent mobilyaları görülüyor. Testilerden yapılmış bir kompleks, çiçekler arasında çeşitli aslan, tavşan gibi hayvan figürleri, fındık heykelleri, köylerde, kırsal alanlarda kullanılan çeşitli tarım araçları, arabalar, balkon tırabzanları, süslü köprücükler dikkat çekiyor. Tarihi Ceneviz Kalesi Konumu itibariyle yıl boyunca ziyaretçi akınına uğrayan kale moloz taşlarla bir burun üzerine inşa edilmiş. Kesin kanıt olmamakla beraber Cenevizliler tarafından yapıldığı söylenen kale günümüzde mesire yeri olarak kullanılıyor. Gerçekte Selçuklulardan kalma olan kale, Osmanlılar tarafından onarılmış, Cenevizlilere karşı kullanılmış diyenler de bulunuyor. Giriş kapısı yanında bir kulesi olup, deniz tarafında duvarları yıkılmış olan kale içinde bir su sarnıcı yer alıyor. Anıt Ağaç Çevresinde bulunan ağaçların her yıl biraz daha uzaması sonucu pek fazla görünen kısmı kalmayan kalenin içi ise, denizi ve plajları tepeden görebilen bir tür seyir terası konumuna sahip. Çeşitli kademelere yerleştirilmiş olan masalara küçük patikalarla ulaşıyor. Yaz aylarının sıcağında denizden gelen poyraz esintiyle, serin bir piknik yapabiliyorsunuz burada. Kale girişinde alkollü içki içmenin yasak olduğunu belirten uyarı levhaları da bulunuyor! Kalenin eteğinde yer alan geniş otopark alanına araçlarını park eden ziyaretçi ve piknikçiler gün boyu huzur içinde kale atmosferini yaşayabiliyorlar. Fok Kayaları Kalenin sağı ve solunda iki küçük koy ve kumsallı plajlar yer alıyor. "Yalıyarlar" olarak isimlendirilen plaj, baklava misali kat kat dizilmiş kaya oluşumu ile dikkat çekiyor. Buranın diğer bir adı da Fok Kayaları. Ceneviz Kalesi Konuralp Plajı Diğer plaj ise daha uzun kumsalı, sahile gelenlerin ihtiyaçlarını karşılayacak üniteleri ile rağbet görüyor. 30 km.lik kıyı bandına sahip Akçakoca’da Martı, Tersane, Bulaklı, Köy Hizmetleri, Değirmenağzı, Çınaraltı ve Çuhallı Çarşı Plajları’nın ilçe merkezi içinde olmaları nedeniyle daha fazla konuk ağırlarken, sakin yer arayanların tercihi ise Çayağzı, Kumpınar, Akkaya Köyü, Edilli Ağzı Plajı, Melenağzı Köyü Plajı, Karaburun Köyü Plajı oluyor. Aktaş Şelalesi Melenağzı dönüşü Melen Çayı paralelinde ilerleyince önce Uğurlu Köyü’ne, daha sonra da tipik evler ve mısır saklanan bagenler arasından bir Abaza köyü olan Esma Hanım Köyü’ne ulaşılıyor. Köy meydanında Melen Çayı’nın bir kolu ile beslenen asırlık, gösterişli, şık bir çınar ağacı yer alıyor. Diğer evlerden farklı olarak ön taraflarında geniş bahçe bırakılmış olan Abaza köy evleri dikkat çekiyor. Oldukça yüksek bir tepede yer alan Hemşin’den Melen’in denize dökülüşünü seyredip yola devam ettiğimizde Aktaş Köyü’ne varılıyor. Araçtan inip bu defa Aktaş Şelalesi’nin dökülüşünü izlemek üzere orman içine inen patikadan yürüyüş başlıyor. Yol boyunca kaldirik ve kabalak bitkisiyle kaplı nem oranı yüksek orman yolunda üç küçük köprü geçilerek dere paralelinde ilerlerken, kireç taşı gözenekli yapısıyla minik bir mağara, yosun tutmuş kayalar, yüksek dallarından sarkan sarmaşıklarıyla anıt ağaçlar, su sesine karışan görünmeyen orman kuşlarının korosu, balta girmemiş Amazon Ormanları’nda olduğunuz hissi uyandırıyor. Şelalenin dökülüş yerine ulaştığınız anda 40–50 m.lik kambur bir kaya üzerinden dökülen şelale suyunun, dere olup yoluna devam edişini görüyorsunuz. Düz ve yüksek duvar görünümlü, doğal kayalardan oluşan çevreniz bitkilerle kaplı gökyüzünü görmenize çok küçük bir pencere bırakıyor. Şelalenin ışık aldığı saatlerin 11.00 -15.00 arası olduğunu anlıyor, kestane, meşe, kayın, ardıç ağaçları, eğrelti otu, karayemiş, orman gülleri eşliğinde dönüşe geçiyorsunuz. Enerjinizi ekonomik kullandıysanız indiğiniz zorlu yokuştan tırmanıyor, soluğu girişte bulunan çay ocağında alıyorsunuz. Çay bahçesi olarak hizmet veren kulübede tost benzeri yiyecekler, köy kahvaltısı, Robinson hayatı yaşamak isteyenler için kamp sahası da bulunuyor. Medeniyetten uzak kalacak olanlar için, pat pat aracıyla kamp sahasına çıkmak isteyenler oradaki köylü vatandaşlardan yardım alabilirler. 450 rakımlı Derebaşı çadır yerinden önce yeşil bir orman denizi, Akçakoca sahilleri, Alaplı, Zonguldak Ereğlisi, Karadeniz görülüyor. Köylüler, bölgeye gelenlere küçük bir ücret karşılığında rehberlik yapıyor, şelalenin üzerinde ki kademelerde yer alan göllere götürüyor, sarkıt dikitlerle süslü mağarayı gösteriyorlar. Aktaş’dan ayrılıp bir başka şelale olan Sarıyayla’ya giderken yol kenarında bir su dikkat çekiyor. Kız Kayası Suyu Kız Kayası Suyu Aktaş Şelalesi yolu üzerinde Cingirt Köyü yakınlarında Kız Kayası Suyu yol üstünde görülebiliyor. Yükselen bir duvar görünümlü dik kayayı yosun sarmış. Yosunlar kendilerini okşayacak sevecek elleri bekler gibi duruyor, farklı bitki dokusu arasından dökülen damlalarla için için ağlıyormuş izlenimi yaratıyor. Kız Kayası Suyu olarak anılmasının nedeni ise yörede yaşayan ve evlenme çağına gelmiş kızların hayırlı bir koca bulmak için dilekte bulunduğu yer olarak inanılıp, suyundan içilmesi, ziyaret edilmesi. 130 yıl boyunca Hemşin Köyü`ndeki vadide saklanmış herşeyi ile ahşap bir yapı. Merkez Eski Cami hiç çivi kullanılmadan, birbirine geçme tekniği ile yapılmış, tamamı kestane ağacı kullanılarak yapılmış ahşap bir yapı. 130 yıldan fazla mazisi olan caminin minaresi, duvarları her yeri ahşap. Tavanlar el emeği oyma nakış gibi işlenmiş. Tabanı taş, mihrap bile taşa oyularak yapılmış. Restorasyon çalışmaları devam ediyor. Fakıllı Mağarası Akçakoca’nın Fakıllı Köyü’nde bulunan Fakıllı Mağarası’na gitmek için Çuhallı çarşısından, itfaiye ve cezaevi güzergâhını takip ederek çevre yolu köprüsü altından geçerek köy merkezine ulaşılıyor. Cami yanından ilerleyip kahveyi geçince aracı bırakıp sağ yokuşu gösteren amatör tabela doğrultusunda iniyorsunuz. Mağara girişinin sağ üst bölümde mağarayı aydınlatan şalter bulunuyor. Mağaranın bekçisi yok. Bu nedenle şalteri far ederseniz, mağarayı aydınlatıp gezebilirsiniz. 15 m.lik bir girişin ardından ıslak, hatta su akan engebeli zeminde yürüyor, eğiliyor, bazen de ördek yürüyüşü yaparak galeriden galeriye geçiyorsunuz. 150 m.si gezilen mağarada bulunan sarkıt ve dikit oluşumlarıyla hayranlık topluyor. Beyaz oda denilen sütunların bulunduğu oluşumlar ilgi çekiyor. Uzunluğu 1500 m. olan mağaranın tamamı gezilemiyor, yetkililerin ilgisine ihtiyacı olduğu görülüyor! Mağarada astım problemi olanlar için bir bank bulunuyor. Evliya Cami Mesire Yeri içinden dere geçen anıtlaşmış çınar ağaçlarının etrafı şemsiye gibi kapattığı, neredeyse güneşli bir alanın kalmadığı Evliya Cami Mesire Yeri’ne gidiyoruz. Derenin kenarındaki değirmen paleti suyun gücüyle dönüyor. Dere üstünde bir köprü, piknik masaları, ahşap terasları olan bir kır lokantası, ve oyun bahçesi bulunuyor. Mesire alanının uzak köşesinde eski çağlarda darphane olarak kullanılmış bir yapının kalıntıları, bir başka uç köşede ise son yıllarda yapılmış beton bir cami yer alıyor. Caminin tam arkasında ise Eskici "Secaaddin Türbesi" bulunuyor. Türbenin her iki başında bulunan işli mezar taşları arasında, iki uzun ağaç gökyüzüne yükseliyor. Mesire yerinin dini bölümü nedeniyle ziyaretçileri de ortama uyum gösteriyorlar. Yeşille mavinin içi içe geçtiği Akçakoca sahilleri genellikle aşırı sıcaktan bunalanları ağırlarken, ilçede gezilip görülmeye değer, birçok güzellik bulunuyor. İsteyenler orman içinde doğa yürüyüşleri yapabiliyor veya mağaraları görebiliyor. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.