Gönderi tarihi: 10 Eylül , 2009 15 yıl Bu tür konulara girmeyi hiç istemem aslında;hatta şu an elim zor gidiyor klavyeye;çünkü ben bir "ırk" ın önplana çıkarılması ve bu "ırk" kavramıyla tüm bireylerinin eşit kabul edilip üzerinden yorum yapılmasını sevmiyorum... Tabi ki farklı gelenek olacaktır;farklı insan tipleri olacaktır ama farklılıklar özellikle vurgulanırsa ortak yanlar silik kalmaya başlar;ortak değerlerin yok sayıldığı yerde topluluk bir arada kalamaz;engellenemez ayrılmalar başlar,eğer durum bu vahim noktaya gelirse yapılacaklar sınırlıdır... Belirli farklılıkları vurgulayan anlayışı bu açıdan hoş karşılamıyorum... Saygılar... Seçim ve Kürtçü partiler(0_1'den bir yazım): Günümüz koşulları;yapılması gerekenler;sebepler... Ülkemizin girdiği zorlu süreç toplumun her tabakasını; her kesimden insanı ilgilendiriyor. Maaş aldıkları kanalı sorgulayamayacak "ince bakış" yapan programlar; bazı "özel" ya da "kökleşmiş" medya yayınları ve "kökleşmiş" zihniyetin "kökleşmiş" cümleleri ile halk bombardımana tutulmuş durumda... Koltuklar... Evet;kesinlikle koltuklar; bu ülkede bazı koltuklara oturmuş ortak zihniyet; bireyleri birbirine bağlı "köklü" zümre kaybetmenin eşiğinde hissediyor ki kendini yine cinayetlerle karşı karşıyayız; şehitlerin adını kullanarak konuşup, birilerini suçlamalarla; ilginç yasal yöntemlerle karşı karşıyayız; demokrasinin baskı olduğu yere geldik... Peki siz;oyuncak şovalyeler;siz niye bu koltuk sevdasını; siz niye bu değer karmaşasını göremiyorsunuz da acemice bağırıp duruyorsunuz; yeri geldi mi oyunlara dahil oluyorsunuz???Çünkü siz de yıllarca dinlediniz; papağan gibi tekrarladınız; birilerini ve hatta bu toprakların gerçeklerini öcü ilan ettiniz;niye açıklamaya çalışanları yok sayıyor ve hiçbir zaman perdeyi aralamaya yanaşmıyorsunuz??? Büyü... Büyüden kurtarın kendinizi "kardeşler" "abiler" "ablalar" "dedeler" "nineler" ateşe kapılmayın bir anda; belki haklılardır, "evet; olabilir" ama düşünün Allah aşkına; niye bağırdıklarına dikkat edin;hiç değilse kötünün iyisini görmeye çalışın; bu ülke soğuk ve zalim bir havanın o bilindik sert duruşu altında kalmasın... Siyasi kalem(0_1'den bir yazım): Ve bir başlıkta yaptığım tehlike değerlendirmemden bazı parçalar: Kurucular ne yaptılar da bu sorunları konuşuyoruz yıllardır??? Bu ülkede meclisle kurtuluş mücadelesi verildi, evet; ama sonraki süreçte bu meclisin nasıl tasfiye edilmiş olduğu ve yerine daha homojen bir fikri yapıya sahip meclisin oluşturulup nasıl tepeden inmeci devrimsel yöntemler izlendiğini artık bilmeyen yok; o yüzden geçmişimiz hakkında daha gerçekçi olup "halkıyla bütünleşip devrim yapan","halk devrimi" vb. deyimlemelerden arınmak gerekir... Dedik ya neydi dertleri??? İzlenen uç milliyetçi politikalar ve zamanla artan "tek tipleştirme" arzusu Kürtleri zaten bunaltıcı niteliktedir, bir zamanlar açıkça Kürt halkı varken zamanla "Kürt" kelimesinin bile öcü ilan edilir olması açık bir fenalıktır. Ben de Kürt olsam pek hoş düşünmezdim... ; Şimdi orijine doğru yol alalım isterseniz; bir tarafta sadece "özgürlük ve demokrasi" yeter diyen Kürtler, diğer tarafta yine "bizim bu toplumda ortak bir İslami kültürümüz var" diyen Kürtler vb. Türkiye Cumhuriyeti'nden hala bir şeyler olabileceğine inanmaktadırlar. Marjinaller gibi yeri geldi mi son derece karşıt da olsalar sisteme aslında ortadoğunun kan gölüne girmek istemedikleri açıktır; hem zaten Türkiye'nin geçmişten edindiği yapı gereği çoklu anlayışa açık olması her zaman bir umudu var etmektedir. İşte bu noktada eğer kendi İslami anlayışını dayatan ya da kendi tek tip ulusunu hedefleyenler ileri giderse Kürtlerin ne özgürlük ne demokrasi adına buradan bekleyecekleri hiçbir şey kalmayacaktır çünkü bir ülke ancak üzerinde insan insanlığını yaşayabildiği sürece toplumuna gerçek bir vatan olabilir... ; Yukarıda da gördüğümüz gibi asıl iş elit bürokrasiyi de oluşturan ulusalcı anlayışa düşmekte ve merkezi ifade eden bu grup kendini marjinallerden arındırıp toplumu bütünüyle kabullenebilecek bir girişimde bulunamazsa herkes daha marjnalleşecektir...Merkez-çevre bütünleşmesi sorunu çözümlenmeden ve çözülemeden kimse ülkede tehlikelerden kurtulacağını sanmasın... Sözü edilen tehlike: Üzerinde konuştuğumuz konuya dönersek Kürt kimliğini yok sayıp ezmek isteyenlerin de buna karşıt olarak kimliği fazla yüceltip toplumu bölmek isteyenlerin de farkında olmalıyız bence... Kürtlerin hiçbir talebi olamaz diyemeyiz; çünkü başkalarının talebi bizim keyfimize göre şekillenecek değildir ama aynı şekilde her kafamıza eseni talep etmemiz de doğru olmayacaktır... Son zamanlarda yaşanan terör olayları bir kez daha gösterdi ki huzur için öncelikle "teröre terör; haklıya haklı, haksıza haksız" diyebilmek gerekir... Bu ifadeyi açıklamak gerekirse de "neye hizmet ettiği bile açıkça belli olmayan, savaş hukukundan habersizce dürüst olmayan bir savaş sürdüren örgütler için kendi bildiğimize "onlar da şunun için mücadele ediyor" deyip aklama yapamayız; yine terörü besleyen, beslemese bile herhangi bir insanımızı rahatsız eden sorunları çözmekten, haklı istekleri değerlendirmekten geri kalmamalıyız..."Saygılar... Sözü edilen tehlike(2.alıntı): Bu metinlerle yola çıkış nedenim tekrar tekrar aynı şeyleri yazmaktansa teknik imkanlardan faydalanarak konuya giriş yapmaktı. Burada sorgulamak istediğim şey Kürt milliyetçiliği olarak adlandırabileceğimiz bir fikrin savunucularının durumudur. Bir arkadaş forumdaki iletisinde aslında DTP ve PKK nın da tam anlamıyla netleşmiş bir çözümü olmadığını belirtmekteydi. Buna katılıyordum ve üzerinde daha fazla durmak istedim. Gerçekten de ne istediğini bilmeyen birileri var sorunun tarafı olan ve benim Kürt Milliyetçiliği olarak genel bir çatı altında topladığım bu insanlar kendileri de bilmiyor aslında sonlarının ne olacağını. Kimisi bunu "ayrılıkçı onlar; üstünü örtmek için karıştırıyorlar zihinleri" olarak yorumlayabilir. Bu benim de aklıma gelmedi değil. Ancak ben daha fazla üzerinde durduğum zaman şunu görüyorum: Yetersizlik. Sorun ne ve nasıl çözülür bunu onlar da bilmiyorlar. Bir siyasi parti düşünün ki kendisine çözüm için gelindiğinde köşeye sıkışmışçasına "ona sor, bilmem kim önderdir o bilir" diyecek. Bir örgüt düşünün ki hak mücadelesinden öte her türlü yasadışı işe girmiş; her türlü küresel ve bölgesel güçle irtibatlı olabilir herhangi bir anda. Ne için mücadele ettiği de belli değil. Yer yerinden oynuyor "açılım" diye; gelen tepkiler ya karmaşadan anlaşılamayacak seviyede ya da barışa yönelik değil. Neden? Çok zor sorudur bu "neden"; "nasıl"ı anlamak daha kolay olabilirdir. Hani 84'te de nasılın cevaplarına dair bir şeyler verilir ve "neden"e geldiğinde takılır kalır ya pek çok şey. İşte öyle bir şey. Benim de çok fazla fikrim yok bu konuda ama aklıma gelenleri maddelerle kısaca sunayım: 1) Kürt sorunundan beslenenler(uyuşturucu, gerilim vb.). 2) Kürt sorunuyla doğan Kürt Milliyetçiliğinin tıpkı Türk Milliyetçiliği gibi batılı örneklerine göre yeni olması ancak bundan farklı olarak tarihsel arkaplanının zayıf kalması. 3) Yetişmiş kadro sıkıntısı(görüyoruz ki bir siyasi parti çözüm için ya dağı ya hapishaneyi gösterebiliyor). 4) Çözümden çok sorunun parçası olan bir terör örgütünü sorunun merkezine alma(Tüm Kürtler yapmasa da bu hatayı yapanların olduğunu biliyoruz). 5) Çeşitli güç odaklarının(devletler ya da diğerleri) sorunu kullanmak için yapay çözümlerle kendi çıkarlarını desteklemesi( ki burada terörün devreye girdiği görülmüştür, görülmektedir) Yukarıdaki maddeler birbiriyle ilgilidir. Terörle iç içe çözülmek istenen sorun daha da çözümsüz hale gelmiştir. Bu yüzden Kürt Milliyetçiliği dediğimiz genel çatı Kürtlere faydadan çok zarar getirecek gibi gözükmektedir. Büyük bir sorun böyle çözülemez. Bağımsız Kürt devleti bile kurulsa bu anlayışla Ortadoğu'nun kan gölüne katkıdan başka bir şey olmaz. Bu yüzden Kürt milliyetçiliğini savunan ya da Kürtçü olanların Türkiye ile bütünleşmenin önemini kavrayarak ve gerçekten bütünleştirici bir çözüm isteğiyle hareket etmeleri zorunluluktur.
Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2009 15 yıl Seçim ve Kürtçü partiler(0_1'den bir yazım): Siyasi kalem(0_1'den bir yazım): Ve bir başlıkta yaptığım tehlike değerlendirmemden bazı parçalar: . . Alintilarinizin bir bölümünde,"TEPEDEN INME DEVRIMSEL HAREKETLER"ibaresi yer almaktadir.Önce su tespiti yapalim,Devrimler tepeden inme degildi.Devrimlerin yapilmasi gerekiyordu.Cagdas bir toplum yaratma amacini tasiyordu.Eger tepeden inme olarak niteliyorsak devrimleri,o zaman AKP iktidarinin bir gecede cikarmis oldugu onlarca uyum yasasini hangi kareye koyuyorsunuz,halka mi soruldu,Ülke harpten mi cikmisti ki o yasalar halka ragmen cikartildi.Demek ki gerekli görünen yasalar ister yasa olsun ister devrim mahiyetinde olsun yapilmaktadir. Türkiye'de "TEKTIP"calismasi olmadi hic.Tektip denilen calismalar insanlari tektiplestirmek icin degil,ülkedeki belirli bazi kriterlere uyulmasi gerekliligindendi.Kürt halki bilmiyorum hangi dönemde öcü olarak görülmüstür?Aslinda ayrintilariyla yazmanizi isterdim. Aydin adi verilen sözde bilim adami olan,Bilkent Üniversitesi Ögretim Üyesi Prof.Dr.Metin Heper'in,kendine uygun bir gazete olan STAR'da bir yazisindan alintilar verecegim: "....Türkiye Cumhuriyeti etnik anlamiyla Türkler'in devletidir.Türkler'in disinda kietnik unsurlar,Türk devleti tarafindan ikinci sinif vatandaslar olarak algilanmistir.Gerek bu nedenden dolayi,gerekse "Türk devleti Kürtlere daima hasmane bir tavir takinmis oldugu icin"yani onlari "asimile etmeye calistigi,etnik kimliklerini inkar ettigi,yasadiklari bölgeyi sosyo-ekonomik bakimdan geri biraktigi ve onlara kötü muameleyireva gördükleri icin "Kürtler,Türklere ve onlarin devleti"ne karsi tavir almislar ve deginilen nedenlerle cesitli defalar isyan etmislerdir.Türkiye ve "onlarin devleti"bu hatalarini kabul etmeli,Öcalan'i,PKK'yi veya DTP'yi muhatap almali...Kürtlere kültürel(kisisel)haklar yaninda kolektif(grup)haklari(ana dilde egitim ve cesitli düzeylerde siyasi haklar)vermeli ve tüm bu haklar anayasada da tescil edilmelidir." Yukarda ki yazi.Kürt ayrilikcilarin kimlerden nemalandigini ispatlar.Teröre,terörün uzantilarina cesaret verenler iste bilim yuvalarida yuvalanmis bölücü yandasi bilim adamlaridir.Carpitarak,yalan söyleyerek gercekleri kimse örtbas edemez,Bu profesörün iddialarinin ne kadar sacma oldugunu asagidaki yazida görebiliriz: "Osmanli'da Kürtler,özellikle II.Abdülhamid döneminde devletin önmeli mevkilerinde hizmet vermislerdir.Istiklal savasinda Kürt'ler ve Türk'ler omuz omuza savasmislardir.Bu savas sirasinda TBMM'nin baskentin gecici olarak Kayseri'ye nakledilip nakledilmemesi konusunu ele aldigi oturumda Kürt Diyap Aga kürsüye cikip"Efendiler,biz buraya vatani müdafaa etmeye ve gerekirse ölmeye geldik,kacmaya degil."demistir. Türkiye Cumhuriyeti devleti etnik anlamda sadece Türklerin devleti olmamistir.Türk milleti ibaresindeki "TÜRK"sözcügünüde bir sifat(belli bir soya atif)olarak degil ,bir isim (tüm etnik unsurlarin birlikte olusturdugu millete atif)olarak kullanmistir.Türkiye Cumhuriyeti vatandasligi birincil kimlik,etnik kökenleri ise ikincil kimlik olarak düsünülmüstür.Simdi yukarda adi gecen sözde aydin bilim adami bu gercekleri bilmez mi?Bilir bilmesine ama bir ata sözü vardir(Onun bilmedigi 5 vakit namaz,onu da seytan birakmaz)denmesi gibidir.Bilir ama ona verilen misyon inkar etmektir. saygilarla
Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2009 15 yıl Tektipleştirme ve tepeden indirme sözlerime bu kadar tepki göstermenizi anlıyorum. Tepeden indirme pozitivist bir anlayışla yapılacak devrim için çok doğal bir şeydir. Tektipleştirme de uluslaştırma sürecinin bir parçasıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin vereceği kimlik altında bütünleşme hedeflenmiştir. Bu o dönemde çok da olağandışı değildi. Düşünün ki faşizmin ve komünizmin(ikisinde de tektipleştirme vardır) tüm dünyaya yayıldığı bir dönem. Pozitivizm 19 ve 20. yy ların en etkili düşüncelerine kaynaklık ediyor. Bunlar olmuş mu olmamış mı? Olmuşsa, söylememiz suç mu yani; olmamışsa da buyrunuz anlatınız. Ama tek başına kullandığım ifadeler için yargılayamazsınız beni. Ve şu dikkatimi çekti: Sayın Heper'i eleştirirken şöyle demişsiniz: Bu profesörün iddialarinin ne kadar sacma oldugunu asagidaki yazida görebiliriz:"Osmanli'da Kürtler,özellikle II.Abdülhamid döneminde devletin önmeli mevkilerinde hizmet vermislerdir.Istiklal savasinda Kürt'ler ve Türk'ler omuz omuza savasmislardir.Bu savas sirasinda TBMM'nin baskentin gecici olarak Kayseri'ye nakledilip nakledilmemesi konusunu ele aldigi oturumda Kürt Diyap Aga kürsüye cikip"Efendiler,biz buraya vatani müdafaa etmeye ve gerekirse ölmeye geldik,kacmaya degil."demistir. Burada verilen örneklerin hepsi sözünü ettiğimiz milliyetçi politikalardan öncesine hatta 24 öncesine dayanıyor. Halbuki biz diyoruz ki "tekçi" döneme 24'le resmen giriliyor ve özellikle 25 isyanıyla başlayan dalgalanmalara tepki geliştiriliyor. Öncekinden daha katı bir milliyetçilik anlayışı gelişiyor. Kürt kimliğine karşı alınan sert tavrı da buralardan anlayabiliriz ancak.
Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2009 15 yıl "Kürt Milliyetçiliği" diye bir olgu yoktur henüz. 25-30 yıldır yaşananlar bile bir "Kürt Milliyetçiliği" olgusu yaratamamıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir takım uygulamaları ve kimi Kürtçü adımlar, ancak ve yalnızca bir "Tepki" niteliğinde Kompleks/Benlik Karmaşası yaratmaktan başka bir şeye neden olmamıştır. Niçin "Kürt Milliyetçiliği" gibi bir olgu yoktur peki? Millet dediğimiz kavram, en bilinen anlamı ile "Ortak bir toplumsallaşma" kaygısından hareket eder. Yani "Ulus" olabilmiş her topluma baktığımızda gördüğümüz şey, En temelde, daha ilkel bir toplumsallaşma yapısından, daha modern bir toplumsallaşma yapısına geçişi ifade eder. Örneğin Avrupa'da Derebeylikler/Feodalizm yıkılmış, Derebeyinden bağımsız kalan yani bir toplumsallaşma çeşidinden özgür kalan halk, Başka bir toplumsallaşma biçimine geçiş süreci yaşamıştır. Fransız İhtilali'nin doğurduğu sonuç da budur işte; Toplumlar, kendilerine bir Ulus kimliği yaratabilmişler ve toplumsallaşmalarını buna göre gerçekleştirebilmişlerdir. Bu Uluslaşma sürecinde de tabii ki karşılarında, onları hakimiyetinde tutmak ve sömürmek isteyen "Hakim Güç" unsuru vardır. Ve bu olmalıdır ki, süreç "Ulusal Mücadele Süreci"ne dönüşebilsin. Anadoluda ise Türkmen Beylikleri daha Osmanlı zamanında büyük oranda yok edildiği ve parçlandığı için, Türklüğün bir Ulus Kimliğine bürünmesinin temelleri, aralarındaki Aşiret/Beylik Bağı kopan Türkmenlerin Yönetime olan bağlarında daha esnek ve daha uyumlu bir yapıya kavuşmalarında aramak gerekir. Şöyle ki: Aşiret/Beylik yapısı, her zaman için, yöneten ile yönetilen arasında katı bir ayrılığa neden olmuştur. Selçuklukların yıkılmasının temel nedeni, Oğuzların bu katı yapısıydı... Yine Osmanlıların 1402'de ilk kez yıkılmasının da nedeni tam olarak buydu... Bunu çok iyi gören Osmanlı, ikinci kere kurulduğunda ya da yeniden toparlandığında, İlk ve en önemli iş olarak Türkmen Beyliklerini dağıttı; Hem de onları katletme pahasına... Bu, kısa süreçte Türkmenlerin katledilmesi ve Kürtleştirilmesi acısını doğururken Elbette ki Türkmenler için büyük bir kayıptı... Ancak uzun süreçte bu olgu, Kürtlerin aleyhine ve Türkmenlerin lehine işleyecekti. Kürtler, Osmanlının politikaları sonucunda, değiş Aşiret yapısını kırmak, Aşiret yapısının köklü savunucusu haline gelmiştir. Türkmenler ise toplumsallaşma sürecinde "Beylik/Aşiret" yapısını aşabilecek Yani Ulus Kimliğine uyum sağlayabilecek konuma yükselmiştir; Çünkü artık başlarında, onları derleyip toplayabilecek bir Bey yoktur... Kürtler bir taraftan Aşiret yapısını kemikleştirerek korumak bir yana, Diğer taraftan da Dinsel bağlar ile yine daha ilkel bir toplumsallaşma geliştirdiler. Osmanlının son yüzyılında Avrupa ve Eğitim görmüş kimi Kürtlerin, Sözümona milliyetçi düşüncelerinin başarıya ulaşamamasının nedeni de, bu aşiret yapısıdır. Kürt isyanlarını teşvik eden sözümona Kürt Milliyetçileri, İsyanların "Aşiret önderliğini aşıp, toplumsal/ulusal bir karaktere dönüşmesini" sağlayamamışlardır. Yani her halükarda Aşiret yapısı, hep ulus kimliğin oluşmasını engellemiştir. İşte bu yüzden hiçbir Kürt ayaklanması, Etnik-Temele dayanmamaktadır Ve hemen hepsi ya dini ya da vergilendirme sisteminden dolayı çıkmıştır. İşte bugüne baktığımızda, Kürtler ile ilgili olarak karşımıza çıkan şey Kürtlüğün (ki ister kabul edin istermeyin; Kürtlük, PKK'nin güdümünde olan bir süreçtir) , son 25 yıldaki Silahlı çatışmasına karşın hala bir Kürt Milli Bilinci oluşturabilmekten çok uzak kalmıştır. Hatta "Kürt Açılımı Süreci"ne baktığımızda çok net olarak şunu görüyoruz ki; Kürtlük, kürtlere bir milli bilinç olarak, AKP ve bu süreci destekleyen Batılı güçlerce zoraki olarak kazandırılmaktadır. Yani "Kürtlük" bilinci, Kürtlere, dışarıdan dikte edilmekte, kazandırılmaya çalışılmaktadır. Bugüne kadar, Kürtlüğün bir Milli Bilinç olması bakımından tutarlı ve elle tutulabilir bir ideolojisi, kuramı ya da alt yapısı; Bu toplumsallaşmayı sağlayacak bir tarihsel geçmişi, toplumsal değişimi olmamıştır, olamamıştır. En acıklısı da, Kürt Millileşmesini, tarihsel gerçekliklerin aksine, Kürt Aşiret önderleri sağlamaya çalışmaktadır! Çok tuhaf değil mi? Değil... Çünkü asıl amaç bir Kürt Millileşmesi de değildir. Asıl amaç, Etnik-Kökene dayalı ve Irkçı bir bilinç edinmiş, güdülmeye ve güdülenmeye hazır bir halk kitlesi yaratmaktır... Tabiki var olan aşiretlerin güçleri korunarak. Uzatmanın lüzumu yok: Kürtleşme süreci, Kürt Milliyetçiliği Kimliğine bürünme sürecinden fersah fersah uzaktır. Ve Irkçılık ilkel boyutunu, en azından önümüzdeki yüzyıl boyunca aşamayacaktır. Çünkü Milli bir boyut kazanabileceği tarihsel süreci, toplumsal değişimi, ulusal mücadele dönemini - ulusallaşma sürecini yaşayamamaktadır. Bunu gerçekleştirebilecekleri ne bir emperyalist mağdurlukları vardır, Ne ulusal mücadeleye girişebilecekleri bir güç vardır karşılarında, Ne ideolojik alt yapıları ve birikimleri vardır, Ne idealistleri ve önder kadrosu vardır, Ne de aşiret ve dinsel toplumsallaşma yapılarını kırabilecekleri potansiyelleri vardır. Bunun karşısında yapılan nedir peki? Kürtlerin, marksist söylemler ile bir yöneten-sömürülen ilişkisi içerisinde bulunduğunun propagandasını yapmak... Yalanlarla dolu bir Kürt Tarihi yazımı... Peki öyle midir? Türkiye Cumhuriyeti, hiçbir bölgeye ve hiçbir alana yapmadığı yatırımı yaptığı, Tarihinin en büyük projesi olan Gap projesini, Kürtlerin yaşadıkları bölgede gerçekleştirmeye çalışmaktadır... Siyasi ve yerel iktidarların karşı koymalarına, PKK'nın baltalamaya çalışmasına karşın... Doğu'da karşılıksız elektrik harcamalarının, kaçakçılıkların, öldürülen hizmetlerin ve hizmetlilerin hesabını tutmuyorum bile... Özet olarak şunu söylemek yeterli olacaktır: "Milliyetçilik", hemen "Hadi gelin millet oluverelim" denildiğinde olunabilecek bir şey değildir. Öncelikle toplumsal, tarihsel ve ilkesel gereklilikleri, olmazsa olmazları vardır. Bir toplumun "Ulus" olabilmesi için, kırması gereken zincirleri ve birlikte hareket etmesi gereken bir "karşı cephesi" olması gerekir. "Ulusal birliktelik" olarak adlandırılabilecek bir ilkesel birliklerinin ve amaçlarının, bu yönde bir kaygılarının olması gerekir. Bugün Kürtlük, Millet olmak kaygısından, hem tarihsel ve hem de toplumsal gerçeklikler bakımından çok çok uzaktadır. Yüzyılın sonuna doğru başarabilirler mi; bilemem... Ancak gerekli koşullar bugün AKP eli ile hazırlanmaya çalışılıyor; Kürtçü arkadaşlar/forumdaşlar sevinebilirler... Fakat unutulmamalıdır ki, bu "Kürt Açılımı" süreci eğer amaçladıkları gibi "Kürt Milleti" yaratma sürecini tamamlarsa, Ortaya çıkan şey derme-atma/yamalı, dışarıdan zoraki benimsetmelerle kurulmuş bir yapay/zorlama Ulus olacaktır. Yaşayabilmesi için de o dış güçlerin desteğine bağımlı kalacaktır sürekli. Çevre komşularının topraklarından çalarak ve onların halklarının düşmanlıklarını aktif olarak kazanarak, Ve bunu okyanus ötesinde/berisinde geleceğinin nasıl olacağı pek de belli olmayan devlet(ler)e güvenerek bunu yapan yapay bir ulus Bu kadar kin ve öfke kazandıktan sonra, Ne kadar yaşayabilir? Kürtlerin benimsemeleri gereken en modern düşünce; "Türk" olmanın, bir "Irka mensup olma" anlamına gelmediğini, Kürt Etnik-Milliyetçiliğinin, bir Ulusal kimliğe bürünemeyeceğini artık kavramaları Ve en fazla, eğer varsa eksiklikleri, toplumun tüm bireyleri ile eşit haklara sahip olmayı isteyebilmeleridir. Etnik-Kökene dayalı hak talebinin demokratça ve çağcıl olmadığını kavrayabilmeleridir. Ayrıca ne Apo, ne Ahmet Türk, ne Osman Baydemir, ne de diğer sözde Kürt Önderleri/Sivrilenleri Bir "Ulusal Önder" olabilmek karizmasından uzaktırlar. Doğu toplumlarının toplumsal değişim dinamikleri bellidir; Hemen hemen hiçbirisi, bugüne kadar bir "Önder"i "Simge" olarak belirli bir yere koymadan toplumsallaşamamıştırlar. Bugün içinde ve hele hele özellikle henüz ulus kimliği kazanamamış Kürtler için de kaçınılmaz olarak bu böyledir. Kürtlere de bu kimliği aşılayabilecek bir önder bile yoktur. Kaldı ki bir ideolojileri ve toplumsal gerçeklikleri olsun...
Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2009 15 yıl Sayın Tengeriin Boşig yazınızla önemli bir katkı yaptığınızı düşünüyorum "Kürt milliyetçiliği" irdelemesine, bunu bilmenizi isterim. Ancak "Kürt kimliği" üzerine düşüncelerinizi tam anlamıyla çıkaramadım bu yazıdan. Siz bir "Kürt kimliği" olduğunu söyleyebilir misiniz yoksa böyle bir kimliği de mi 20. yy sonlarının yapay ürünü olarak görürsünüz? Çünkü çok irdelersek pek çok kimlik sonradan oluşmuştur, evet; ama bunlardan kimisi günümüze kadar gelişmiş ve bu kimilerinde daha doğal kimilerinde daha yapay olmuştur. ABD ilginç bir örnektir bu konuda bence. Yani sizce Kürtler tarihsel sürecin neresinde çıkış noktası olarak? Daha eskilere mi dayanıyor yoksa güncel bir sorunla mı kimlik kazandılar sizce? Burada anlamak istediğim daha çok Kürt milliyetçiliği-Kürt kimliği gibi bir ayrım yapıp yapmadığınız.
Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2009 15 yıl Sayın Tengeriin Boşig yazınızla önemli bir katkı yaptığınızı düşünüyorum "Kürt milliyetçiliği" irdelemesine, bunu bilmenizi isterim. Ancak "Kürt kimliği" üzerine düşüncelerinizi tam anlamıyla çıkaramadım bu yazıdan. Siz bir "Kürt kimliği" olduğunu söyleyebilir misiniz yoksa böyle bir kimliği de mi 20. yy sonlarının yapay ürünü olarak görürsünüz? Çünkü çok irdelersek pek çok kimlik sonradan oluşmuştur, evet; ama bunlardan kimisi günümüze kadar gelişmiş ve bu kimilerinde daha doğal kimilerinde daha yapay olmuştur. ABD ilginç bir örnektir bu konuda bence. Yani sizce Kürtler tarihsel sürecin neresinde çıkış noktası olarak? Daha eskilere mi dayanıyor yoksa güncel bir sorunla mı kimlik kazandılar sizce? Burada anlamak istediğim daha çok Kürt milliyetçiliği-Kürt kimliği gibi bir ayrım yapıp yapmadığınız. Ali dostum, sanırım kavramların ne olduğundan girersek konuya, daha net anlaşılır... Önce "Kimlik" konusunu ele alalım. Bir insanın "Kimlik"i ne işe yarar? Elbette ki kendisini tanımlamasına... "Peki, insanın kendisini tanımlama ölçütü nedir ve ne olmalıdır?" sorusunu irdelemek lazım hepsinden önce... İnsanlar toplumsal yaratıklardır ve kimliklerini, var oldukları toplumlardan alırlar. Toplumun o bireye verdiği ve o bireyin de o toplum ile uyum içinde geliştirdiği; Sonunda içselleştirdiği ya da reddederek başka bir içselleştirmeyi kabul ettiği toplumsal bir yapıdır Kimlik dediğimiz şey. Önceki yazım ile bütünleyecek olursak: Türk Ulusal Kurtuluş Mücadelesi, "Türk" adının bir Ulus adı olarak kendisini gerçekleştirmesinde en tepe noktasını oluşturmuş Ve toplum bir Ulus olarak devletleşmiştir. Türk Ulusu da bireylerine "Ulus"un adını tanımladığı Kimliği vermiştir. Ki bu Ulus adı "Türk"tür. Etnik-Kökeni/Irkı nitelemeyen, vatandaşlık bağını temsil eden bir addır. Dolayısı ile Kimlik, aynı ülkenin vatandaşlarının ortak bağını temsil eder. Türkiye'de bu modern vatandaşlık bağı yani Ulusal bağ, Türk adı ile nitelenmiştir; Çünkü tarihsel olarak kendisini böyle gerçekleştirmiştir bu ad. Eğer "Osmanlıcılık" anlayışı kendisini Ulus adı olarak gerçekleştirebilir Ve Osmanlı bu akım ile kurtulabilseydi, belki de Ulus adımız "Osmanlılık" olacaktı. Ama "Osmanlıcılık" kendisini gerçekleştirmede başarılı olamadı. Dolayısı ile bir kimlik olarak var kalamadı. Ancak "Türk" adı bir modern kimlik olarak var kalabildi. Ama bir başkası, Ulusal bir kimliği red edebilir Ve eğer ortaya koyabiliyorsa daha modern bir toplumsal bağ modeli geliştirebilir; Seve seve de kabul edebiliriz. Ancak bugün, "Kürt" adı, yukarıdaki yazımda da anlattığım üzere, yalnızca bir Etnik-Köken adından daha fazlası değildir ve olamaz. Niçin olamayacağını da anlattım... Bu noktadan hareketle, elbette ki modern olmayan bir toplumsallaşma biçimi olarak Etnik-Kökene dayalı bir Kimlik tanımlaması, Nihayetinde İlkel bir toplumsal kimlik edinme olacaktır. Daha açık söylersek eğer; Bir Ulusal bağ olarak kendisini gerçekleştirememiş olan "Kürtlük" temelinde bir kimlik edinmek Her halükarda "Etnik-Kökene Dayalı Bir Kimlik Edinme" olacaktır. Etnik-Kökene yani Irka dayalı toplumsallaşmalar ve kimlikleşmeler de elbette ki modern olmayan, Yani ilkel bir toplumsallaşma modelidir. Çok daha basite indirgersek eğer: Siz (-eğer Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı iseniz-) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, Bu Ulusun size yüklediği Kimlik açısından "Türk"sünüzdür. Ancak bu hakkınızdan feragat edebilme iradesi sizin elinizdedir. "Türk" olarak kalmak istemediğiniz ve başka bir toplumsal bağ ile tanımlanmak istediğinizde, Bu uyrukluktan yani Türk olmaktan çıkma iradesi sizde mevcuttur. Gider başka bir ülke vatandaşlığına başvurursunuz ve Türk vatandaşlığından çıkarsınız. Etnik-kökeniniz Türkmen ya da bilmem ne olarak kalabilir elbette ancak Tarihsel, Ulusal ve Toplumsal bağ açısından artık "Türk" değilsinizdir. Ancak bir "Kürt", "Kürt Olmaktan" çıkamaz... Çünkü Kürtlük, onun Ulusal değil Etnik adıdır... Kürt olarak doğmuştur... Bu kadar... Bu onun artısı ya da eksisi değildir; Ama Kürttür... Benim Türkmen, bir başkasının Çerkez, Laz, Rum, Ermeni olduğu gibi... Bu konuyu daha önce de anlatmıştım ama yineleyeyim: Kimlik edinme, toplumun bireye yüklediği bir nitelik olmakla birlikte, Bireyin de tercihine dayalıdır. Forumdaki Kürt arkadaşlar, Türk Kimliğini kolaylıkla reddedebilmektedirler örneğin. Çünkü insanlar Uluslarını seçebilmekte özgürdürler. Ben bile bir Türkmen/Yörük olarak "Türk Uyrukluğunu" reddedebilme özgürlüğüne sahibim. Ancak o arkadaşlar hep kaçınılmaz olarak "Ben Kürt'üm, ben Zaza'yım" demekteler. Bu ise yadsınabilecek birşey değildir gerçekten. Kişi, doğduğu ırkını inkar edemez. Nasıl doğduysa, öyledir. İşte bu bakış açıları bile, o arkadaşların aslında ne kadar Irkçı bir dünya görüşüne sahip olduklarının en büyük kanıtıdır. Kişi kendisini hangi toplumsal bağ ile kimlikleştirmek istiyorsa, diğer bireylere de o bağ açısından yaklaşıyordur. Örneğin ben kendi kimliğimi Irkıma dayalı olarak tanımlıyorsam, Size de, sizin etnik-kökeninizin ne olduğu kaygısı ile yaklaşıyorumdur. Çünkü kimlik oluşturma kaygım, benim etnik-kökenimin ne olduğu ve benim etnik-kökenimden olmayanların ne olduğu ile ilgilidir. Eğer bir Kürt, kimliğini "Kürtlük" olarak tanımlıyorsa, Diğer vatandaşların kimliğine de, onların etnik-kökenlerinin ne olduğu kaygısı ile yaklaşıyor Ve öyle tanımlıyor demektir. Hiç kimse "Benim kökenim Kürt ama seninkinin ne olduğu farketmez, sana etnik-kökeninle yaklaşmıyorum!" diyemez. Çünkü eğer gerçekten farketmiyorsa bir başkasının etnik-kökeninin ne olduğu, Öncelikle kendisini, etnik-kökeni ile kimliklendirme kaygısında olmaz. Çünkü Kimliğiniz, sizin topluma ve bireylere karşı duruşunuzu simgeler... Kendinizi Etnik-Kökeniniz ile kimliklendirme kaygınızın en temel nedeni, Diğerlerinin Kürt olup olmadığını gerçekten umursuyor olmanızdan kaynaklanıyordur. Çünkü toplumsallaşmanızı, Kürtlüğünüze dayandırarak yapacaksınızdır; Tam olarak buna dayandıracağınız için kendinizi Etnik-Kökeniniz ile kimliklenmdiriyorsunuzdur; Çünkü kimlik, toplumsal bağınızın ne olduğunu ve neye göre oluştuğunun en nesnel kanıtıdır. Kimliği "Kürt" etnik-kökenine dayananlar ile bir bağ oluşturma kaygısındasında olduğunuz için "Kürt Kimliği" gibi bir kimlik edinmişsinizdir. Niçin "Tüm Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları Türk'tür" diyoruz? Çünkü kaygımız, Etnik-Kökeni ne olursa olsun, bu ülkenin vatandaşı olan her bireyle toplumsallaşmamızı sağlayabilmektir de ondan... Çünkü "Türk" adı, kendisini, bu ülkenin vatandaşlarının Ulusal Kimliği olarak gerçekleştirebilmiştir de ondan... Eğer ben "Kürt Kimliği" geliştiriyorsam, etnik-kökeni Kürt olanlar ile toplumsal bağ kurmayı hedefliyorum demektir; ki bu da kendisini sözde "Kürt Kimliği" ile tanımlayanların, ister istemez bölücü bir eylem içerisinde bulunduklarını doğal olarak tanıtlar. Şimdi birisi çıkıp "O zaman ulusunuza Türk diyorsunuz, Türklerle bağ oluşturma kaygısındasınız, siz de ırkçısınız" diyecektir. Bende kendisine şu son iki iletimi, dönüp dönüp, tekrar tekrar, en az 10 kere okumasını ve 10ar kere de yazmasını; Türk adı ile Kürt adı arasındaki farkı kavramasını tavsiye edeceğim... Bu açıdan; Gerek forumda, gerek dışarıda, kendi kimliğini "Kürt" olarak tanımlayan tek bir kimse bile gerçekten demokrat ve hümanist değildir. Başlı başına ve çok ciddi bir biçimde Etnik-Milliyetçi/Irkçıdır. Sanırım doyurucu bir açıklama yapmış bulunmaktayım...
Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2009 15 yıl Sizi gayet iyi anladım, yeterince doyurucu oldu. Ortaya attığınız Türk kimliği fikrine Türk-İslam merkezli bir yaklaşım okumuştum az önce[Türkiye Günlüğü; yaz 2009, sayı 98: Cedit Grubu - Güney-Doğu Meselesi (Mayıs 1995 Tarihli Rapor)]. Orada da Kürt diye bir ayrım yapmak için ırkı aşmış ve özellikle batılı gözünde dahi İslamla bütünleşmiş Türk kimliğinin reddedilmesi gerektiğini söylüyordu ki anlatılmak istenen "Müslümanlık" bağıyla böyle bir ayrımın mümkün olmadığıydı gördüğüm kadarıyla. Bununla birlikte sizin gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin Türk vatandaşlığının anlamına da vurgu yapılıyor yazıda. Sanırım iki görüş de Kürt kimliği ya da başka şekilde adlandırılsın "Kürdüm" vurgusunu doğası gereği ayrılıkçı, etnik vurgulu bulmakta. Ben bu görüşlerin pek çok konuda önemli ölçüde doğruları dile getirdiğini düşünüyorum. Ama ayrı olarak düşündüğüm ve bu görüşlerin hesaba katmadıklarını gördüğüm şey her iki yaklaşımda da "Türk milliyetçiliğinin" kendisinin farkında olmadan ön plana çıkarılması. Olaya "ben Türküm" gözüyle bakılmış adeta. Evet, hukuki olarak Türk ırka indirilememektedir; tarihsel süreçte de Türk kimliği özellikle İslamla bütünleşmiş durumdadır. Ancak bugün "yaşanan kültürel çevre" olarak ele alındığında büyük boşluklarla karşılaşılmaktadır. Bence önemli bir kaynağa ulaştık soruna dair. Türk kavramı yüzyıllarla oluşmuş ve gelişmiş Türk-İslam'dan ayrılmakta ve bunun yerine ÖzTürkçü ya da daha batıyla uyumlu yeni bir anlayış da getirilememektedir. Daha çok bilim-felsefe konulu tartışmalarda vurguladığım "kimlik" sorunumuz burada da net bir biçimde karşıma çıktı. Açıkçası bunu tasarlamış değildim.
Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2009 15 yıl Sizi gayet iyi anladım, yeterince doyurucu oldu. Ortaya attığınız Türk kimliği fikrine Türk-İslam merkezli bir yaklaşım okumuştum az önce[Türkiye Günlüğü; yaz 2009, sayı 98: Cedit Grubu - Güney-Doğu Meselesi (Mayıs 1995 Tarihli Rapor)]. Orada da Kürt diye bir ayrım yapmak için ırkı aşmış ve özellikle batılı gözünde dahi İslamla bütünleşmiş Türk kimliğinin reddedilmesi gerektiğini söylüyordu ki anlatılmak istenen "Müslümanlık" bağıyla böyle bir ayrımın mümkün olmadığıydı gördüğüm kadarıyla. Bununla birlikte sizin gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin Türk vatandaşlığının anlamına da vurgu yapılıyor yazıda. Sanırım iki görüş de Kürt kimliği ya da başka şekilde adlandırılsın "Kürdüm" vurgusunu doğası gereği ayrılıkçı, etnik vurgulu bulmakta.Ben bu görüşlerin pek çok konuda önemli ölçüde doğruları dile getirdiğini düşünüyorum. Ama ayrı olarak düşündüğüm ve bu görüşlerin hesaba katmadıklarını gördüğüm şey her iki yaklaşımda da "Türk milliyetçiliğinin" kendisinin farkında olmadan ön plana çıkarılması. Olaya "ben Türküm" gözüyle bakılmış adeta. Evet, hukuki olarak Türk ırka indirilememektedir; tarihsel süreçte de Türk kimliği özellikle İslamla bütünleşmiş durumdadır. Ancak bugün "yaşanan kültürel çevre" olarak ele alındığında büyük boşluklarla karşılaşılmaktadır. Bence önemli bir kaynağa ulaştık soruna dair. Türk kavramı yüzyıllarla oluşmuş ve gelişmiş Türk-İslam'dan ayrılmakta ve bunun yerine ÖzTürkçü ya da daha batıyla uyumlu yeni bir anlayış da getirilememektedir. Daha çok bilim-felsefe konulu tartışmalarda vurguladığım "kimlik" sorunumuz burada da net bir biçimde karşıma çıktı. Açıkçası bunu tasarlamış değildim. Aslında "Türk" olmanın neliğine dair bir kavram kargaşası yok Ali dostum. Bir kavramın ne olup olmadığına dair bilgi edinilmek istendiğinde, tarihsel süreçlere ve o süreç içerisinde nitelenen adların ve kavramların anlam değişikliklerine bakılır. Dönem dönem bir kavram ya da ad, asıl anlamını yitirip, başka bir anlama da bürünebilir. Örneğin Osmanlılar döneminde "Şeriat" dediğinizde, kastedilen şey "Düzen" demekti; Ancak bugün "Gericilik" anlamını karşılamaktadır. Yine Osmanlılar döneminde "Millet" dediğinizde, bu, "Ümmet" ile aynı anlama sahipti. Ancak Cumhuriyet döneminde bu kavram "Ulus"u niteler olmuştur. Bugün ise "Ulus" kavramı daha üst anlama yani vatandaşlık bağı anlamına çekilirken, "Millet" kavramı biraz daha etnik bir anlama bürünmüştür. Buna karşın, örneğin Saadet Partililer yani Milli Görüşçüler, halla "Milel/Milli/Millet" kelimesini Türk-İslamcılık/Ümmetçilik anlamını karşılar nitelikte kullanmaktadırlar. O yüzden anlaşabildiğimiz biçimde kavramları bugüne yerleştirmek, en verimlisi olacaktır. "Türklük" ilk dönemlerde, 1000li yıllarda, elbette bir ırkı niteliyordu Anadolu'da. Ancak Osmanlının bu Türklerin aşiret yapısını bozması, onların başsız kalmasına ve yeni toplumsallaşmalara uyumlu hale gelebilmelerine neden oldu. Kürtlerin ise aşiret yapısı katı katıya korunduğu için, uyum özelliği kazanamadılar ve Türklüğün yaşadığı "Uluslaşma Süreci"ni yaşayamadılar. Bugün de yaşayamamaktadırlar. En azından bir yüz yıl daha yaşayamayacaklar. Türk-İslamlık ise Çok Partili Döneme Geçiş sürecinde ilkeselleşmiş bir akımdır. Daha öncesinde Türkçülük akımı, İslamcılıktan ayrı görülmüyordu, Ancak Atatürk'ün kurduğu devlet Laik olmakla birlikte Materyalist bir bakışa sahipti temel olarak. Böylelikle "Türklük" bilinci, tarihsel olarak "Uluslaşma" ile birlikte, İslamlık etkeninden ve kimliğinden de uzaklaşmıştır. Yani Ulus adı olarak, Laik bir kimliğe bürünmüştür Türklük. Dinsellikten sıyrılmıştır. Çok Partili Dönemde ise yeni siyasi arayışlar ve kimi güdümlü siyasetçiler ve hatta akademisyenler Türk-İslam düşüncesini yeniden canlandırdılar. Dediğiniz gibi, bir "Türk-İslam Düşüncesi-Benimseyişi" vardır elbette, Ancak Dinci kimliğinden sıyrılmış bir Ulusal ve Laik Türkçülük anlayışı da vardır. Ki bu ikinci söylediğim anlayış, Türkiye Cumhuriyetinin ana kuruluş felsefesini oluştururken, Türk-İslamcılık daha çok bir siyasi ve felsefi rant olarak ortaya çıkmıştır yeniden. Dolayısı ile Türk olmak ile İslam olmak birbirinden ayrılamaz değildir. Kürtlük ise elbette ki "Etnik-Köken" anlamından sıyrılamayacaktır. Çünkü sıyrılabilmesini gerektiren tarihsel süreçleri ve toplumsal değişmeleri yaşayamamaktadır. Bugün "Kürtçülük" adına yapılan hak taleplerini bile Aşiret önde gelenleri yapmaktadırlar. Niyetlerinin ise Aşiretleri kaldırmak olmadığı çok bellidir. Aşiret/Derebeylik/Feodalizm kalkmadan, Uluslaşabilmiş bir toplum örneği var mıdır yer yüzünde? Yoktur... Peki, Ulusal bir mücadele vermeden Uluslaşabilmiş bir toplum var mıdır? Yoktur...
Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2009 15 yıl Bir Türk kimliğinin günümüzde oturmadığını düşünüyorum. Yeterli bir ortak zemin kurulabilmiş değil. Tarih: 16 Eylül , 2009 15 yıl Düzenleyen: ali0_1
Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2009 15 yıl Bir Türk kimliğinin günümüzde oturmadığını düşünüyorum. Yeterli bir ortak zemin kurulabilmiş değil. Aslına bakarsanız son 19 yılında (1919-1938) bütünlüğüne kavuşturulduğu ve zirvesine yükseldiği halde (ki aslında bu tarihleme ile kısıtlanamayacak kadar çok daha uzun bir süreçtir), 80 küsur yılda hala yıkılamayacak kadar güçlü bir Türk Kimliğinin oluşturulabilmiş olduğundan şüphe etmemeniz gerekir. Çünkü tüm çabalara rağmen hala Türk-İslamcılığın ve Ayrılıkçılığın baskın gelemediği bir Türk Kimliği ile bulunmaktayız. Bunun en somut kanıtı, Türkiye Cumhuriyeti'nde hala kimliğe dair yıkıcı amaçlı taleplerinin ve oyunların sürüyor olması Ama buna karşın hala amaçlarının gerçekleştirilememiş olmasıdır. Eğer bir Türk Kimliği oluşturulamamış olsaydı, bu talepler çoktan gerçekleşmiş olurdu. Dediğim gibi: Kavramlar... kavramlar... kavramlar... Türkiye Cumhuriyeti'nde bütünlüğünü bulan Türk Kimliği'nin coğrafyasını bir düşünün... Doğu'da hala Ulus Kimliği kazananamış Arap ve Fars toplumları... İçerisinde hala Arapçılığa ve Ümmetçiliğe özenen, hiçte azınlık sayılamayacak bir gaflet, dalalet ve hıyanet kitlesi... Batının sürekli olarak üstelediği popüler kültür ve bunun yanında İslamcı Kimliğinin etkisi... Yani Türkiye'ye doğudan ve batıdan yöneltilmiş, yeni kimlikleşmelere dair tehditleri; Türkiye'nin içinden yönelinmiş yeni kimlikleşme eğilimlerini ve tehditlerini düşünün... Tüm bu tehditler arasında, tarihsel süreçten gelerek son 15 yılında kendisini siyasi olarak da gerçekleştirebilen Türk Kimliği Hala varlığını tam anlamı ile sürdürebilmektedir... Ve bu anlayışa sahip insan sayısı, bu anlayışa eğilimli insan sayısı, bu anlayıştan kopamayacak olan insan sayısı Hala Türkiye'de çok fazladır... Hatta bu kimlik için varlığını feda edebilecek insan sayısı da çok fazladır... Dolayısı ile Türk Kimliği'nin oluşamadığına dair yargınızın, Sizin, öyle olduğunu sandığım "İslamcı Eğilimli" bakış açınızdan Ve Türk Kimliğinin oluşmasından rahatsızlık duyduğunu sandığım dünya duruşunuzdan kaynaklanan bir kuruntu olduğunu düşünüyorum... Yazdıklarım açık ve nettir... Saygılarımla...
Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2009 15 yıl Siz kuruntular diyorsunuz, bu sizin yorumunuzdur. Bense sizin "Türk kimliği" hakkında belirttiğiniz son görüşleri siyasi buluyorum. Yani kendi sahip çıktığınız bir kimlik var ve buna düşman gördüklerinize karşı mücadeleyi kimliğinizin varlığına delil olarak gösteriyorsunuz. Halbuki "çatışma" işin sadece bir yanı olabilir. Kimlik dediğimizde hele de burada bahsettiğimiz toplumsal kimlik söz konusu olduğunda çok daha fazlasını anlamak gerekir. Bizim ne bilim ne düşünce ne de sanat alanında bir ortak zeminimiz ya da daha doğru ifadeyle bir ortak duruşumuz yok. Ben bunu anlatmak istedim. Yani bir Türk olarak değil de herhangi bir insan olarak bakarsak kendimize sizin Kürtler için söylediklerinizin benzeri sorunlara ulaşırız. Zaten Türk milliyetçiliği de görece yeni bir milliyetçiliktir. 20. yy'ın başından bakıyor olsak herhangi bir gözlemci olarak sizin Kürtler için söylediklerinizi düşünüyor olabilirdik. Ben İslami eğilimli bakış açısına sahip değilim; daha doğru ifade edersek ben "Müslümanım", kimliğim bu ve bana benim gibi ölümlü olanların verdiğini değil neyi seçtiğimi umursuyorum.Bu yoldaki durumumu umursuyorum. Ve burada kimliğime dair ya da kimliğimden yola çıkarak bir şeyler söylemedim dikkat ettiyseniz. O yüzden de sizin ve sözünü ettiğim daha Türk-İslamcı gözlerin bakışının da "Türk" bakışı olacağını hatırlatmak istedim. Benim yapmak istediğimse salt gözlemci olarak sunduğunuz fikirlere yaklaşmaktı. Yoksa ben Müslüman bir Türküm aynı zamanda. Müslüman bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. İçi boşaltılmış bir Türk kimliği anlayışından rahatsızlık duyarım sadece. Yazdıklarınızın açık ve net olduğunu biliyor ve uzun süredir forumda böyle hoş bir tartışma içinde bulunmadığımı söylemek istiyorum. O yüzden daha fazla kişiselleşme eğilimi olmazsa iyi olur. "Türk kimliğini öne çıkararak bakma" ifademi de yöntem, çıkış noktası açısından ele alınız. Ben de Türküm. Bunun tartışmasına girmeyelim lütfen. Tarih: 17 Eylül , 2009 15 yıl Düzenleyen: ali0_1
Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2009 15 yıl Siz kuruntular diyorsunuz, bu sizin yorumunuzdur.Bense sizin "Türk kimliği" hakkında belirttiğiniz son görüşleri siyasi buluyorum. Yani kendi sahip çıktığınız bir kimlik var ve buna düşman gördüklerinize karşı mücadeleyi kimliğinizin varlığına delil olarak gösteriyorsunuz. Elbette ki sahip çıktığım bir Kimlik var; Bu da: Türk Ulusal Kimliği'dir... Toplum içerisinde bireyin edindiği "Kimlik", o toplumun, tarihsel süreç içerisinde edindiği kimliğe dair, bireye yüklediği bireysel kimlikdir. Birey, geçmişte bu kimliğe sahip olup olmamayı sürdürme kararında bulunamazken, Günümüz modern Ulusal Kimliği'nde, bu kimliğe sahip olup olmamayı sürdürme kararında kendi iradesini kullanabilir. Bu ne demektir? İlkelden moderne doğru toplumsal kimlik, ilk olarak; Klan ve Din gibi katı-ilkel toplumsal bağlara göre olmuştur. Birey, ya bu klandan veya dindendir; ya da değildir. Eğer, örneğin, o dinden ise; O dinden, yani o dine göre toplumsallaşmış o kitleden/cemaatten ayrılma özgürlüğüne sahip değildir. Örneğin, günümüze kadar her dini toplumda, dinden çıkmak demek, o dinsel toplumdan da çıkmak demektir Ve cezası ölümdür. Dinden çıkmanın cezasının ölüm olmasının nedeni, Dinden çıkan kişinin, toplumsal olarak zaten kaybedilmiş bir kişi olmasından dolayı Yaşamının artık, o toplum için, değer taşımamasıdır... Buna istediğiniz kadar ilahi bir anlam yükleyin; Toplumsal olarak gerçekliği, budur... Benzer bir şekilde, üyesi bulunduğunuz klan/aşiret/kavim'i de terkedemezsiniz... Kan bağınız ile bağlısınızdır... Ayrıldığınız anda, hain/haram-zade ilan edilirdiniz... Örneğin, şecere çok önemlidir. Şeceresi'nin hangi Aşirete dayandığını bilmeyen bir kimse; küçümsenir... Bir Aşirete üye olmak, önemlidir, değerdir, değerlidir. O yüzden iki Kürt karşılaştığında, Aşiretlerini önemserler ve sorarlar... Memleketçilik dediğimiz olgu da bunun bir başka yansımasıdır... Klanını unutmuş kimseler, en yakın anlamı ile Hemşehricilik yaparlar... Onu da yapmaz ise kimliğini Etnik-Kökeni ile tanımlar... Daha yakın bir tarihe gidersek; Feodal Bey'e bağlı kitleler de, o feodal beyden öyle kolay kolay ayrılamazlardı... Biraz daha sivri bir yapılanma sunacak olursak; Etnik-Kökene dayalı kimliklendirme de, ilkel bir toplumsallaşma türüdür... İşte bu türlü yapılanmalarda Kimlik, o yapılanmasının size yüklediği görev Ve o yapının ne kadar çağdaşlaşabildiği ile ilgilidir. Ve bu toplumsallaşmalar, günümüze nazaran "İlkel"dirler. "Türk Ulusal Kimliği"nin "Irk"a dayalı olduğu savı da işte bu andan itibaren temelsizlik içermektedir. Çünkü; Türk adı, Anadolu'da bir Irk adı olmaktan tümüyle sıyrılmıştır. Orta Asya'da "Türk" denildiğinde bir Irk'ın tanımlanıyor olması, O coğrafyanın durumudur, Eğer bir sorun ise; O coğrafyanın bir sorunudur... Anadolu'da Türk adı, bir Irk'ı nitelemez. Çünkü Anadolu'da "Irk" olarak niteleyebileceğiniz Türk yapılanması, toplumsallaşması hiçbir şekilde yoktur. Tarihsel süreçte bu ad, bir Ulus adı olarak evrilmiştir. Ve bunda komplekse kapılacak, korkacak, kaygı yaratacak bir durum yoktur. Bir birey, istemediği takdirde, Türk Ulusal Kimliği'nden vazgeçebilir ve ayrılabilir mi? Evet, ayrılabilir... Gider başka bir ülkenin vatandaşlığına geçer... Dolayısı ile bu yönüyle, hem Ulusal Kimlik ve hem de bir Ulusal Kimlik olan Türklük, Modern bir kavramdır. Örneğin, Türk Ulusal Kimliği'nde ayrılmayı isteyen ve ayrılan bir kimse "Hain" ilan edilebilir ya da öldürülebilir mi? Kesinlikle hayır... Almanya'da olup, Alman vatandaşlığına geçen hiçbir Türk Eski Vatandaşının, bu nedenle öldürüldüğüne, Ya da Türkiye'ye geldiklerinde tepki gösterildiklerine rastlanılamıştır. Fakat siz bir dinden ayrıldığınızda, o cemaate geri dönemezsiniz... Bir Aşiret'in üyesi olmayı reddettiğinizde, geri dönemezsiniz o aşirete... Bu açıdan da Türklük Ulusal Bağı, modern Ulusal bir Bağdır... Demek istediğim şu: Ben bir şeyi savunuyorsam, en ideal, en modern kavram olmasına dikkat ederim. "Kürtlük" ve sizin sahiplendiğiniz "Müslümanlık" eğer sizin için bir "Kimlik" ise Bu Kimliğin ne kadar modern bir kimlik olup olmadığını siz tayin edin. Derdimiz modernleşme ve çağdaşlaşma ise Bunu, bize, edindiğimiz kimlik ortaya koyar... Herhangi bir toplumsal süreç, bugün, Ulusallaşmadan daha modern bir toplumsallaşma biçimi ortaya koyduğunda Kaygısı modernleşme olan bir birey, Hiçbir kaygı duymadan bunu kabullenebilir ve Ulus Kimliği'ni geride, tarihte bırakabilir. Ancak, ne yazık ki henüz, Ulusallıktan daha modern bir toplumsallaşma biçimi Tarihsel ve toplumsal olarak kendisini gerçekleştirememiştir. İlla ki dinsel ya da aşirete ve etnik-kökene dayalı kimlikleşmeler oluşturmaksa kimilerinin gayesi, Yapabilirler, sorun değil; Ancak toplumsal bağlar çağın gerisinde kaldığında ve uyum sorunu yaşadıklarında, Bunun nedenini Ulusal Kimliğe atamamalılar... Bugün, Arap Dünyası'nın "İslam" yüzünden geri kaldığına dair bir kanaat var... Elbette ki pek doğru bir kanaat sayılmaz. Arap Dünyası'nın geri kalmasının nedeni, toplumsal bağlarında hala dinsel bağları kullanmaları Ve bu yüzden çağdaşlaşmaya ayak uyduramamalarıdır. Eğer aynı şekilde Hıristiyan olsalardı, yine bu durumda olurlardı... Şamanist olsalardı bile, bu yapıda olurlardı... Sorun, örneğin, İslam'da değil, o toplumun yaptığı ve sürdürmekte ısrar ettikleri, yanlış toplumsallaşma çeşidindedir... Ulusal bir Kimlik oluşturamamalarında Ya da Ulusal bir kimliği benimseyememelerindedir sorun... Kürtlerin de toplumsallaşmışlık açısından geride bir toplum olmasının nedeni; Modern bir kimlikleşme/toplumsallaşma yerine, aşirete ve etnik-kökene dayalı bir toplumsallaşma türünde ısrar etmeleridir, Ki rastladığım en okumuş sayılabilecek Kürt kökenli birçok kimsenin bile, Bu Aşiret yapısına karşı olduklarını söylemelerine karşın, Hala Kürt (Etnik) Kimliği gibi bir kimlik edinme/yaratma çabasında olmaları Aslında, bu kemikleşmiş yapıya, samimi bir biçimde, gerçekten karşı olmadıklarının Ve hatta bu yapıyı benimsediklerinin, en güzel, en şık kanıtıdır... Derdimiz çağdaşlaşmak ve demokratikleşmek midir? Yoksa, çağdaşlaşmak ve demokratikleşmek gibi kavramları kullanarak Etnik ve dolayısı ile daha ilkel kimlikleşmeler/toplumsallaşmalar yaratmak mıdır? Bu süreç "siz şöyle düşünüyorsunuz ama şunlar şöyle diyor; siz siyasi düşünüyorsunuz ama şu şu şöyle; sizin söylediklerinize benzer şeyleri şunlar da söylüyor; yok efendim Türk Milliyetçiliği yenidir vs..." gibi söylemlerle basite indirgenemeyecek kadar köklüdür... Türk Ulusal Kimliği, sandığınız ve o hep kötülenen ama aslında var olmayan Resmi Tarihçilik denilen uydurmacılığın öğrettiği gibi 20nci, yüzyılda ORTAYA ÇIKAN bir akım değildir. Hiçbir Toplumsal olgu, öyle durup dururken, can sıkıntısından ortaya çıkmaz. Bütün Ulusallaşma süreçleri, tek bir yüzyıl ile kısıtlanmayacak kadar çok uzun dönemleri kapsar. Bir Ulusal Kimlik, eğer oluşabilmiş ise demektir ki; o süreçleri başarı ile atlatmış ve geçirmiş demektir... Yaşamıştır ki, mesela Türk Ulusal Kimliği, 20nci yüzyılda kendisini gerçekleştirebilmiştir... Tarihsel olarak köklü bir yaşantısı ve süreci olduğu için gerçekleştirebilmiştir. Bunu gerçekleştirebilmek için çok şeyleri kaybetmiştir: Aşiretleri/Beylikleri dağıtılmış, beyleri ve insanları öldürülmüş; Toplumsal olarak Uluslaşmak zorunda bırakılmıştır... Ve uluslaşmıştır. Bakın bu süreci uzun uzadıya ve zevk alarak anlatırım; Ancak uzun sürer... Daha önce yer yer değinmiştim... Saygılarımla...
Gönderi tarihi: 27 Eylül , 2009 15 yıl 1924'le baslayan sürec;Ülke henüz tam saglikli bir konumda degildir,devrimler ve rejim henüz tam anlamiyla oturmamistir.Yapilacak cok isler vardir sirada.Harpten cikmak öyle sanildigi kadar basit bir sürec degildir.Ülkenin böyle calkantili bir döneminde,birtakim isyanlar cikiyor,bu isyanlarin amaclari bellidir.Feodal düzenin korunmasi icin dis güclerin o bölgelerde yasayan etnik gruplari merkeze karsi ayaklandirmasi isyanlar organize ettirmesi.Isyancilarin basina getirilen isimler dinci isimlerdir,yani ümmetcilik anlayisini savunan,ve Kürtcü karakteri olan isimler.Ülkede huzurun saglanmasi icin önlemler gereklidir.Savastan yeni cikmis olan bir halk topraklarini henüz daha yeni kurtarmisken o topraklari birileri bölmek icin ayaklaniyor.Ülkede huzurun saglanabilmesi icin alinan önlemleri;Milliyetciligin yükselmesi olarak tanimlamak bence Kurtulus savasinda hayatlarini kaybetmis olan binlerce insanimiza ve onlarin geride kalanlarina yapilmis büyük bir hakarettir.Ne yani,biz eger bugün ülkemizi bölmeye calisanlara karsi durunca sizin ima ettiginiz anlamda milliyetcimi oluruz,bunu mu demek istiyorsunuz?Eger o anlami veriyorsaniz,bu bir yanilgidan cok yargisiz infazdir.Gercekleri anlatmamiz gerekirse,bugün sergilenen kanli senaryo,KÜRT MILLIYETCILIGININ tablosudur.Buna karsi savas verenleri farkli anlamda milliyetci olarak göstermek ise,bence dagdaki eskiyaya ve onun meclisteki siyasi uzantilarina ve de medyada ki yandaslarina hak vermektir,yani terörü mesru göstermektir.Bunun baska bir anlatim tarzi yok. saygilarla
Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2009 15 yıl Sayın Politika olumlu-olumsuz yorumlamasını bir kenara bırakırsak(tarih üzerinde konuşuyoruz sizinle) benim söylediklerimi kabul ettiğinizi görüyorum. "Farklı anlamda milliyetçilik" değil daha "katı" bir milliyetçilikten bahsediyoruz. Ayrıca ben bugünkü süreçle kurduğunuz bağlantıya katılmadığımı belirtmek isterim. Ve her zamanki gibi "şehidim, gazim" üslubu girmesin araya. Bizim de dedelerimiz savaştı, çalıştı! Sayın Tengeriin Boşig dini kimliği salt sosyolojik açıdan ele almışsınız ve bu yüzden tarihsel sürecin etkisinde yorumlamışsınız. Tam anlamıyla katıldığım söylenemez bu konuda. Türk kimliğinin oluşumu için ben "bir anda" oldu "bir yüzyılda" oldu falan demedim. 20.yy'ın başında olsak Türk milliyetçiliği için ne derdik? Ya da 19.yy'ın başlarına kadar alalım da ne dediğim daha açık anlaşılsın. Ben "bir yüzyıl" bir kenara aslında sizin anlattığınız "uzun süreci" vurgulamak istiyorum zaten. Bu yüzden Kürt kimliğine yaklaşımınızı fazla "Türk bakışı" buldum. Süreçler farklı olabilir. Hep beraber anlamamız gereken kimlik gelişiminin salt bizim kendi zihin dünyamıza göre olamayacağı. Siz "en modern" olanı arayabilirsiniz(ulus-devlet merkezli düşünebilirsiniz) beni iyi anlamanız için önce şunu görmelisiniz. Benim derdim modern olan değil ne olduğu bu başlıkta.
Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2009 15 yıl Ici bosaltilmis "TÜRK KIMLIGI"daha neler duyacagiz.Bu Baskin Oran yaman adammis vesselam.Sadece o mu?Türklerle sorunlu olanlarin hemen hepsi yaman adamlar gercekten.Simdi merak etmeye basladim;Yani eger Türk kelimesinin basina "MÜSLÜMAN"kelimesi gelince,ici dolu bir TÜRK KIMLIGIMI oluyor bu?sadece,"BEN TÜRK'ÜM "dersem bu Türk olmanin ici bosmu oluyor. Türk milliyetciligi neden ve nicin basladi.Bu sorunun ´cevabini,Türk ulusunun ülkesine yapilan tecavüzlerle versek acaba nasil olur.Veya Kürt kimligi ne zaman vardi ve ne zaman yok oldu?Kürt kimligi vardi da Türkler mi yok etti.Yani simdi sormak istiyorum:Türkler Müslüman olduktan sonra mi Türk kimliginin ici dolmus oldu.Peki müslümanliktan önceki Türk kimliginin ici dolu degilmiydi?Bence eger tarih yeniden yazilacak olsa bu tarihin sahifelerindeki Türklerin yeri bugünkünden cok cok daha ilerde olurdu.Bu nedenle Türk kimliginden bakis diye Türk tarihini yok saymaya kimse yeltenmesin.Türk kimligi irkci bir kimlik degildir.Türk kimligi asirlar boyu tüm dünya uluslarina kültür tasimis bir kimliktir. saygilarla
Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2009 15 yıl Politika isimli forumdaş; Türklükle derdi olan bensem bunu açıkça söyleyiniz ve hemen ardından ispatlayınız. Türk kimliğinin içinin boşalması demek temel üzerinde yükselen bina gibi olan milletin temellerinde ve binasında sorun olması demektir. Sadece ulus-devletin tanımlamasıysa sizin için "içi doluluk" bir şey demem, katılmadığımı söylerim sadece. Ama bir ortak duruştan bahsedeceksek, bunu uzun süre etkileşim halinde olan Türk-İslamı hatırlatarak cevaplarım. Müslümanlıktan önce Türklük ne olursa olsun Türk-İslam medeniyetiyle doruklara ulaşan bir Türk tarihinin üstüne yeni bir inşaya girişilmiş ve bu süreç sorunlarla dolmuştur. Bahsettiğimiz bu. Avrupalı için de bizim içimizdeki çeşitli öğeler için de Türk anlamı doğal bir Müslüman anlamı da taşımıştır. Hatta sizin de yer yer hatırlattığınız Lozan'da da "azınlık" kavramı bu yönüyle ele alınmıştır. Müslümanlık çatısından dolayı Kürtler azınlık olarak görülmemiştir. Bu yüzden 24 sonrasına dikkat çekiyoruz sürekli. Üstü kapalı ağır ifadelerinizi de anlıyoruz, biraz daha saygılı olmakta fayda var! Türklük sizlerin tekelinde değildir! Tarih: 2 Ekim , 2009 15 yıl Düzenleyen: ali0_1
Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2009 15 yıl Sayin Alio,benim birsey ispat etmem gerekmiyor aslinda sizin söylediklerinizin ne kadar saglikli oldugunu iyice bir düsünmeniz gerekiyor.Siz 5-6 bin yillik Türk kimligini son bin yila sigdirmis,ve Avrupali gözüyle Türk kimligine Müslüman kilifi giydirmissiniz ve benden ispat etmemi bekliyorsunuz.Size tavsiyem Türklerin tarihini iyice ögrnemenizdir.Müslümanlik evet Türklerin gücüyle bir dünya dini oldu ama bu Türklerin müslüman olduktn sonra kimlikleri oldu anlamini tasimaz.Müslüman Türkler tanimlamasi hiristiyanlarin ürünüdür.Türk kimligi ise müslümanliktan cok cok gerilere gider. Kürtlerin azinlik olarak görülmemesi,onlara verilmis olan esitliktir.Kürtler ve Türkler Türkiye'de yasyan tüm müslüman etnisite ayni esit haklarla Türkiye Cumhuriyeti vatandaslari olarak kabul edilmistir.Bugün Kürtcülügün karsisina cikan Türk milliyetciligi irkci bir milliyetcilik degildir.Bu nedenle Kürtcülüge karsi olan Türk milliyetciligini Türk kimligi acisindan diye degerlendirmek yanlistir bence. saygilarla
Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2009 15 yıl Türklükle derdi olan bensem bunu açıkça söyleyiniz ve hemen ardından ispatlayınız. . . . Türklük sizlerin tekelinde değildir! Türk milletini, kendi anavatanında bir alt kimlik yapısında görmek isteyenlere ... ayrılıkçı niyetler besleyen çevreler ,, ihanete destek verenler bir başka yönden ihanete siyasal derinlik kazandırmak amacıyla konuyu saptırmaktadırlar!…. ülkemizde silahın gücü ile başarılamayan bölücülük,halen, beyinlerinden tutsak edilenlerin gaflet ve dalaletinden yararlanılarak yaptırılmaya çalışılmaktadır… Türk kimliğin'den ve kültüründen bahis etmek bu çevreler için ya gericilik ya da ırkçılık olarak nitelendirilmektedir… Buna karşılık,aynı konuda Türkiye de oluşturulmak istenilen bölgeci ve bölücü hareketlerin azınlık ırkçılığından ise hiç bahis edilmemekte buda yetmezmiş gibi destek sağlanmaktadır…. Türk varlığının bir diğer şekilde tarihi hakimiyetini kabulü anlamını taşıyacağından, konu, sürekli olarak başka mecralara kaydırılmakta ve toplumun hafızasından bu tarihi gerçek uzaklaştırılmaktadır!… Türklerin, tarihi açıdan hakimiyetini asırlar önceden kazandığı bu topraklarda, gelmiş geçmiş bütün medeniyetlerin mirasçısı olmuştur… Türkler son şeklini almış bulunan bu coğrafya da , kazanmış olduğu tüm değerlerini, savunma ve sahiplenme hakkına sahiptir… ....... Saygılar
Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2009 15 yıl Politika isimli forumdaş; Müslüman Türk deyimi salt batı kaynaklı değildir. Batının da bu kavrama gitmesinin sebebi farklı Müslümanların kendilerini Müslümanlıkla özdeşleşmiş Türklükte bulmalarındandır. Türkler önemli bir zaman ve mekan aralığında önder rolü üstlenmiştir. Eskiden ben "Türküm" dendiğinde Müslüman da ifade edilmekteydi. Lozan'da azınlıklar da bu çerçeveden ele alınmıştır. Eşitlik herkesedir Kürtlere değil, azınlık demek eşitsizlik demek değildir. Bu da bir başka yanlış. Benim somut yanlışım neyse siz de getirin. Ben Müslümanlıktan önce Türklük yoktu demiyorum. Türk kavramının tarihsel süreçte kazandığı anlamı belirtiyorum. Türklerin İslamı yükseltmesi fikrine de katılmıyorum. Türk-İslam medeniyeti ile Türklerin doruğa çıktığını düşünüyorum. Türkler diğer topluluk veya toplumlara göre öne geçmiş, önderlik etmiş olabilir bu tüm İslam medeniyetini(toplumsal açıdan bakıyoruz dini değil) onlar yükseltti dedirtemez. Yine dinin özünü(dini yaklaşırsak) hiçbir ölümlü yükseltemez ancak onunla yükselebilir. Bu da apayrı bir konudur. Bana üstü kapalı ifadelerle "Türk düşmanı" diyorsunuz; bunu ispatlayın diyorum ayrıca! Bir de diyorsunuz ki: Bugün Kürtcülügün karsisina cikan Türk milliyetciligi irkci bir milliyetcilik degildir.Bu nedenle Kürtcülüge karsi olan Türk milliyetciligini Türk kimligi acisindan diye degerlendirmek yanlistir bence. Tutarlı bulamadım söylediklerinizi. Türk kimliği açısından dememin sakıncası nedir onu da anlamadım. Eğer sayın Tengeriin Boşig'e dediklerimi kastediyorsanız kendisinin iletilerini bir kez daha okumanız yeterli. Ben sadece Kürt milliyetçiliği dediğim bu genel çatıya "objektif" bakmanın önemini vurguladım. Yoksa çok önemli konular sen Türktün o Kürttü diyerek kötü yollara sürüklenir. Önce sağlıklı, doğru ve dürüst bir değerlendirme yapmakta fayda var. Bizim de bu yoldaki hatalarımız belirtilir.
Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2009 15 yıl Ufuk_efe isimli forumdaş; Önce benden yazı alıntılayıp ondan sonra hoş olmayan "bilmem kimlere" ifadesini kullanmanız tartışma etiğine ne kadar uygun düşer bir daha düşünmenizi dilerim. Ben kime, kimlere, neye nasıl ihanet etmişim; ispatlayınız! Türkler bu topraklarda hakimiyeti Türk-İslam medeniyeti çatısı altında kurmaya çalışmadı mı ve bununla bir birliktelik sağlamadı mı? Bunları söyleyerek mi böldük ülkeyi? Siz hala işin tarihi yanından bahsediyorsunuz. Farklı düşündüğümüz, yorumladığımız yerler olsa da yukarıda sayın Tengeriin Boşig'in de kabul ettiği gibi Türklük yeni bir tanımlamaya tabi tutulmadı mı? Ne tarihinden bahsediyoruz burada? Bugün kullandığınız Türk tanımının kökleri en eski 19.yy'a dayanabilir. Tam anlamıyla bugünkü hali ise Cumhuriyet tarihindedir. Tarihsel süreçte nasıl anlam kazanmıştır bu kimlik? Bunları anlatınca gaflet ve dalalet içinde bölücü mü olunuyor? Var mı bir fikriniz bu başlık altında? Hadi birleştirin, buyrun efendim. Bizler bölüyormuşuz ya sizler birleştirin. Birlikte değerlendirelim. Olmaz ki böyle!
Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2009 15 yıl Türkler bu topraklarda hakimiyeti Türk-İslam medeniyeti çatısı altında kurmaya çalışmadı mı ve bununla bir birliktelik sağlamadı mı? Türk-İslamcılık, Türkiye'de bütünlük sağlayabilecek bir yapı değildir. Farklı düşündüğümüz, yorumladığımız yerler olsa da yukarıda sayın Tengeriin Boşig'in de kabul ettiği gibi Türklük yeni bir tanımlamaya tabi tutulmadı mı? Ben böyle bir şeyi kabul etmedim ve hiç bir zaman da etmem. Türklük, yeniden tanımlanmamıştır. Eğer tepeden yeniden tanımlanabilecek birşey olsaydı, aşiret yapısını kırmış unsurlar bile benimseyemezdi. Türklük, kendisini gerçekleştirmiştir; Tanımlanmış olmaktan çok, bir sonuçtur... Bugün kullandığınız Türk tanımının kökleri en eski 19.yy'a dayanabilir. Tam anlamıyla bugünkü hali ise Cumhuriyet tarihindedir. Tarihsel süreçte nasıl anlam kazanmıştır bu kimlik? Onlarca kere anlattım. Bu kimlik ne 19ncu yüzyılda birden bire ortaya çıkmıştır, Ne Atatürk ortaya atmıştır, Ne de Cumhuriyet tarihi ile sınırlıdır varlığı... Yüzlerce yıllık birikimlerin ve toplumsal değişmelerin sonucudur kendisi... Bunları anlatınca gaflet ve dalalet içinde bölücü mü olunuyor? Elbette öyle olunmuyor ama o kavramların asıllarını pek de bilmemek demek oluyor...
Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2009 15 yıl Önceki yazım ile bütünleyecek olursak: Türk Ulusal Kurtuluş Mücadelesi, "Türk" adının bir Ulus adı olarak kendisini gerçekleştirmesinde en tepe noktasını oluşturmuş Ve toplum bir Ulus olarak devletleşmiştir. Türk Ulusu da bireylerine "Ulus"un adını tanımladığı Kimliği vermiştir. Ki bu Ulus adı "Türk"tür. Etnik-Kökeni/Irkı nitelemeyen, vatandaşlık bağını temsil eden bir addır. Dolayısı ile Kimlik, aynı ülkenin vatandaşlarının ortak bağını temsil eder. Türkiye'de bu modern vatandaşlık bağı yani Ulusal bağ, Türk adı ile nitelenmiştir; Çünkü tarihsel olarak kendisini böyle gerçekleştirmiştir bu ad. Eğer "Osmanlıcılık" anlayışı kendisini Ulus adı olarak gerçekleştirebilir Ve Osmanlı bu akım ile kurtulabilseydi, belki de Ulus adımız "Osmanlılık" olacaktı. Ama "Osmanlıcılık" kendisini gerçekleştirmede başarılı olamadı. Dolayısı ile bir kimlik olarak var kalamadı. Ancak "Türk" adı bir modern kimlik olarak var kalabildi. .................. Çok daha basite indirgersek eğer: Siz (-eğer Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı iseniz-) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, Bu Ulusun size yüklediği Kimlik açısından "Türk"sünüzdür. Ancak bu hakkınızdan feragat edebilme iradesi sizin elinizdedir. "Türk" olarak kalmak istemediğiniz ve başka bir toplumsal bağ ile tanımlanmak istediğinizde, Bu uyrukluktan yani Türk olmaktan çıkma iradesi sizde mevcuttur. Gider başka bir ülke vatandaşlığına başvurursunuz ve Türk vatandaşlığından çıkarsınız. Etnik-kökeniniz Türkmen ya da bilmem ne olarak kalabilir elbette ancak Tarihsel, Ulusal ve Toplumsal bağ açısından artık "Türk" değilsinizdir. Ben ne dedim? Bugünkü kimliği Türk-İslam olarak savunduğunuzu söylemedik herhalde. Hem biz her şey bir anda oldu demedik ama siz de kabul ediyorsunuz işte bugünkü anlamıyla Türk kimliği çok yenidir. Sadece benimle bir konuda hemfikir gözükmemek için midir bu çelişkili tepkiler; öyle ya biz bölücüymüşüz. "Türklük" ilk dönemlerde, 1000li yıllarda, elbette bir ırkı niteliyordu Anadolu'da. Ancak Osmanlının bu Türklerin aşiret yapısını bozması, onların başsız kalmasına ve yeni toplumsallaşmalara uyumlu hale gelebilmelerine neden oldu. Kürtlerin ise aşiret yapısı katı katıya korunduğu için, uyum özelliği kazanamadılar ve Türklüğün yaşadığı "Uluslaşma Süreci"ni yaşayamadılar. Bugün de yaşayamamaktadırlar. En azından bir yüz yıl daha yaşayamayacaklar. Türk-İslamlık ise Çok Partili Döneme Geçiş sürecinde ilkeselleşmiş bir akımdır. Daha öncesinde Türkçülük akımı, İslamcılıktan ayrı görülmüyordu, Ancak Atatürk'ün kurduğu devlet Laik olmakla birlikte Materyalist bir bakışa sahipti temel olarak. Böylelikle "Türklük" bilinci, tarihsel olarak "Uluslaşma" ile birlikte, İslamlık etkeninden ve kimliğinden de uzaklaşmıştır. Yani Ulus adı olarak, Laik bir kimliğe bürünmüştür Türklük. Dinsellikten sıyrılmıştır. Çok Partili Dönemde ise yeni siyasi arayışlar ve kimi güdümlü siyasetçiler ve hatta akademisyenler Türk-İslam düşüncesini yeniden canlandırdılar. Dediğiniz gibi, bir "Türk-İslam Düşüncesi-Benimseyişi" vardır elbette, Ancak Dinci kimliğinden sıyrılmış bir Ulusal ve Laik Türkçülük anlayışı da vardır. Ki bu ikinci söylediğim anlayış, Türkiye Cumhuriyetinin ana kuruluş felsefesini oluştururken, Türk-İslamcılık daha çok bir siyasi ve felsefi rant olarak ortaya çıkmıştır yeniden. Dolayısı ile Türk olmak ile İslam olmak birbirinden ayrılamaz değildir. Siz de benim sözünü ettiğim tarihsel süreçten bahsetmiyor musunuz? İslamla özdeşleşen Türk kimliğindeki değişim değil mi anlattıklarınızdan birisi de! Biz ne dedik! Türk-İslamcılık konusundaki görüşünüzü biliyoruz; iyi hoş da biz neyden bahsediyoruz? Bugün Türk-İslam diyen kesim mi anlatılıyor yani yazıda? Biraz daha dikkat! 1000 yıllık tarih üzerinden gelinmiş, ona yazmışız. Öyle mi? Hemen bakın bir daha. Öyle! Neyi bilmiyor muşuz? Yapıyorsunuz yorumunuzu katıldığımız yerleri bile söylesek kabahat oluyor. Nerde bilgi yanlışımız? Türk milliyetçiliğinin bugünkü Türk kimliğinin yeniliğini her kesimden insan söyler, bilir. Ben söyleyince bilgisizlik mi oluyor! Devrim diyoruz hatta özellikle evrim diyenlere rağmen devrim tercih edilmiş ve uluslaşmada da devletin tanımı etkili olmuş, oluyor diyoruz. Yanlış mı? Ben tarihsel arka planı mı anlattım burada Türkler oradan geldi buraya gitti falan diye! Hiçbir şey bir anda olmuyor. Bunu bizim yanlışımız olarak göstermenin anlamı ne! Nedir Türk dediğimde bana verdiğiniz cevap; köklerini 19.yy'da bulup 20.yy başlarında şekillenmiş tanım değil midir! Bundan önce coğrafyada Türklük Müslümanlıkla özdeşleşmiş değil midir! Ben tarihi yeniden yazmıyorum. Bunlar açık ve net olarak farklı kesimlerden insanların söyledikleridir. EK: İtiraf etmeliyim ki sinirlerim kaldırmıyor artık gelen bazı tepkileri. Türk kimliği konusunda farklı görüşler vardır(köken hakkında, özellikle İslam öncesi hakkında); ben bizi daha çok ilgilendiren döneme yani bu coğrafyada iyice yer edindiğimiz İslam sonrası döneme ve daha da sonra Fransız ihtilali sonrası Osmanlı bünyesindeki milliyetçi çalkantılar ve yaşanan karışıklıkların doğurduğu Türk milliyetçiliğine bundan da sonra Türkiye Cumhuriyeti ile "tanımlanmış"(bunu ben diyorum, tamam kimse buna çıkan sözler söylememiş olsun ben aldım üzerime bu lafı) Türk kimliğini ele alıyoruz. Aslında yazıların gelişiminden anlaşılmayacak bir şey değil ama "siyaset" girdi mi işin içine kimsenin sözleri anlamaya çalıştığı yok! Bu da bize ders olsun. Forumda bir şeyi daha iyice öğrendik. Tarih: 3 Ekim , 2009 15 yıl Düzenleyen: ali0_1
Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2009 15 yıl Türk milliyetçiliğinin bugünkü Türk kimliğinin yeniliğini her kesimden insan söyler, bilir. Ben söyleyince bilgisizlik mi oluyor! Hala "Türk Kimliği Yeni birşeydir" demeye getiriyorsunuz... Yanlış anlıyorsam kusura bakmayın... Anlatamadığım şey şu: Ne Türklük yenidir, ne de Anadolu insanına "Türk" diyerek hitap edilmesi yenidir. Batı, taa Selçuklulardan beridir boşuna demedi bu coğrafyaya Turchia diye. Dolayısı ile "Yeni" dediğiniz kavramın yüzlerce yıllık kökeni, geçmişi var. Hala "Yeni" diyorsunuz. Sanki daha öncesi yokmuş gibi, birikimi ve geçmişi yokmuş gibi. Bu ifadeye katılmıyorum kesinlikle, bunu ifade ediyorum.
Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2009 15 yıl Hala "Türk Kimliği Yeni birşeydir" demeye getiriyorsunuz... Yanlış anlıyorsam kusura bakmayın... Anlatamadığım şey şu: Ne Türklük yenidir, ne de Anadolu insanına "Türk" diyerek hitap edilmesi yenidir. Batı, taa Selçuklulardan beridir boşuna demedi bu coğrafyaya Turchia diye. Dolayısı ile "Yeni" dediğiniz kavramın yüzlerce yıllık kökeni, geçmişi var. Hala "Yeni" diyorsunuz. Sanki daha öncesi yokmuş gibi, birikimi ve geçmişi yokmuş gibi. Bu ifadeye katılmıyorum kesinlikle, bunu ifade ediyorum. Bence Ali arkadasin demek istedigi su: 19 yy.'a kadar daha cok Turk-Islam (yani bir nevi islami bir UMMET) tanimlamasi vardi bur topraklarda yasanlar icin sonralari ulusalciligia gecildi. Ve bunu siz de kabul ediyorsunuz. Yani bugunku Turkluk kavrami yeni! Osmanli doneminde Turk Kurt ayirimi degil de daha cok Musluman/Diger dinler ayirimi yapildi. Mesela o donemde Kurtlerle Turkler arasinda bugunku gibi milliyetciligin neden oldugu bir kutuplasma olduguna bende inanmiyorum.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.