Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2006 Tarihi Eserler Turizm potansiyeli açısından İstanbul'dan sonra en önemli merkezlerden olan Bursa, tarihi eserlerinin zenginliği ile gözleri kamaştırmaktadır. Bursa ve İznik erken Hıristiyanlık ve Osmanlı döneminin eşsiz eserleri ile süslüdür. Türkiye'nin kış turizmi merkezi olan Uludağ Kayak Merkezi Bursa'ya 40 dakika uzaklıktadır ve kış turizminin bütün olanaklarına sahiptir. Marmara Denizi kıyıları uzun yıllardan beri bütün Türkiye'nin tercih ettiği tatil yöreleridir. Uludağ Milli Parkı günübirlik turizm, kampçılık ve trekking için ideal bir ortamdır. Uludağ etekleri özel araçları ve cip safari ile geziye çıkanlara sihirli güzelliklerini sunar. Pek çok keşfedilecek yer arasında Bursa ilçelerinin tabii güzellikleri, çağlayanları, mağaraları ve otantik Osmanlı köyleri yer alır. Bursa kaplıcaları Roma Dönemi'nden beri kullanılan sağlık merkezleridir. Emir Sultan Camii ve Türbesi ursa'nın doğusunda Emir Sultan mezarlığının yanında selvi ve çınar ağaçlarının arasında yer almaktadır. Cami ilk yapıldığı zaman tek kubbeli iken 1507'de avlu ve üç kubbeli revak eklenmiştir. Batıdaki merdivenlerden çıkılarak iki sütun arasındaki kapıdan geçilip geniş avluya girilir. Ortada şadırvan, güneyde cami, kuzeyde türbe ve ahşap odalar yer almaktadır. Avlu ahşap revakla çevrelenmiştir. Cami sekizgen kasnak üzerine oturan tek kubbeye sahiptir. Kuzey cephesinin köşelerinde kesme taştan birer minaresi vardır. Mihrabı XVII. yüzyılda İznik çinileriyle yaptırılmıştır. Emir Sultan Buhara'da doğmuştur. Kendisi Es-Seyyid Şemsüddin Mehmed bin Aliyyül Buhari olarak bilinir.Bursa'ya 1391'de göç etmiş ve Yıldırım Bayezıd'in kızı Hundi Hatun'la evlenmiştir. 1429'da vebadan vefat etmiştir. Türbenin ilk yapıldığı zamandan günümüze bir şey kalmamıştır. Şimdiki Türbe Sultan Abdülaziz tarafından 1868 yılında yaptırılmıştır. Sekizgen planlıdır. Doğudaki kapıdan girilmektedir. Türbe zemini avlu seviyesinden aşağıdadır. Bursa içinde Çekirge semti bir kaplıcalar merkezidir. Bursa ilçelerinin çoğunda da kaplıcalar yılın her döneminde büyük rağbet görür. İznik ve Uluabat (Apolyont) gölleri yüzme, kano ve sörf gibi su sporları için ideal alanlardır. Bursa'yı tanımak için kent içinde en az iki gün konaklamak gerekir. Tabiat güzelliklerini tanımak tamamen arzuya bağlıdır. İlk ve Orta çağın en önemli merkezlerinden biri olan İznik'e bir gün ayırmak gerekir. Bursa bütün zenginliklerini keşfe çıkan Türkiye ve Dünya insanlarını ünlü konukseverliği ile ağırlamaktan gurur duyan insanların yönettiği her zevke hitabeden konaklama tesislerine sahiptir. Emir Sultan Camii ve Türbesi: Bursa'nın doğusunda Emir Sultan mezarlığının yanında selvi ve çınar ağaçlarının arasında yer almaktadır. Cami ilk yapıldığı zaman tek kubbeli iken 1507'de avlu ve üç kubbeli revak eklenmiştir. Batıdaki merdivenlerden çıkılarak iki sütun arasındaki kapıdan geçilip geniş avluya girilir. Ortada şadırvan, güneyde cami, kuzeyde türbe ve ahşap odalar yer almaktadır. Avlu ahşap revakla çevrelenmiştir. Cami sekizgen kasnak üzerine oturan tek kubbeye sahiptir. Kuzey cephesinin köşelerinde kesme taştan birer minaresi vardır. Mihrabı XVII. yüzyılda İznik çinileriyle yaptırılmıştır. Emir Sultan Buhara'da doğmuştur. Kendisi Es-Seyyid Şemsüddin Mehmed bin Aliyyül Buhari olarak bilinir. Bursa'ya 1391'de göç etmiş ve Yıldırım Bayezıd'in kızı Hundi Hatun'la evlenmiştir. 1429'da vebadan vefat etmiştir. Türbenin ilk yapıldığı zamandan günümüze bir şey kalmamıştır. Şimdiki Türbe Sultan Abdülaziz tarafından 1868 yılında yaptırılmıştır. Sekizgen planlıdır. Doğudaki kapıdan girilmektedir. Türbe zemini avlu seviyesinden aşağıdadır. Yeşil Türbe İznik ve Uluabat (Apolyont) gölleri yüzme, kano ve sörf gibi su sporları için ideal alanlardır. Bursa'yı tanımak için kent içinde en az iki gün konaklamak gerekir. Tabiat güzelliklerini tanımak tamamen arzuya bağlıdır. İlk ve Orta çağın en önemli merkezlerinden biri olan İznik'e bir gün ayırmak gerekir. Bursa bütün zenginliklerini keşfe çıkan Türkiye ve Dünya insanlarını ünlü konukseverliği ile ağırlamaktan gurur duyan insanların yönettiği her zevke hitabeden konaklama tesislerine sahiptir. Emir Sultan Camii ve Türbesi: Bursa'nın doğusunda Emir Sultan mezarlığının yanında selvi ve çınar ağaçlarının arasında yer almaktadır. Cami ilk yapıldığı zaman tek kubbeli iken 1507'de avlu ve üç kubbeli revak eklenmiştir. Batıdaki merdivenlerden çıkılarak iki sütun arasındaki kapıdan geçilip geniş avluya girilir. Ortada şadırvan, güneyde cami, kuzeyde türbe ve ahşap odalar yer almaktadır. Avlu ahşap revakla çevrelenmiştir. Cami sekizgen kasnak üzerine oturan tek kubbeye sahiptir. Kuzey cephesinin köşelerinde kesme taştan birer minaresi vardır. Mihrabı XVII. yüzyılda İznik çinileriyle yaptırılmıştır. Emir Sultan Buhara'da doğmuştur. Kendisi Es-Seyyid Şemsüddin Mehmed bin Aliyyül Buhari olarak bilinir. Bursa'ya 1391'de göç etmiş ve Yıldırım Bayezıd'in kızı Hundi Hatun'la evlenmiştir. 1429'da vebadan vefat etmiştir. Türbenin ilk yapıldığı zamandan günümüze bir şey kalmamıştır. Şimdiki Türbe Sultan Abdülaziz tarafından 1868 yılında yaptırılmıştır. Sekizgen planlıdır. Doğudaki kapıdan girilmektedir. Türbe zemini avlu seviyesinden aşağıdadır. Yeşil Türbe Türbe'ye yeşile bakan çinilerle kaplı olmasından dolayı Yeşil Türbe ismi halk tarafından verilmiştir. Portal 1855 depreminde büyük hasar görmüş 1864'de horasanla sıvanarak bugünkü görünümüne sokulmuştur. Sağlı sollu mihrapçıklar, ayakkabılıklar, türbenin kitabesi ve 13 dilimli yarım kubbe, çeşitli renk ve motiflerle kabartma renkli sır tekniğinde işlenmiştir. Rumiler, palmetler ve rozet motifleri ile oya gibi işlenen kapının kanatları günümüzde tüm çarpıcılığı ile ortadadır. Bir sanat şaheseri olan kapıyı Tebrizli Ahmed oğlu Ali yapmıştır. Sekizgen bedeni, sıvalı yüksek kasnağa oturan kurşunla örtülü büyük bir kubbe örtmektedir. Türbenin içine geçildiğinde iç mekân sanki çini cennetine girildiği hissini verir. Duvarlar 2,94m yüksekliğe kadar iki bordürle çevrili, altıgen türkuaz çinilerle kaplıdır. Bunların aralarında iri madalyonlar yer almaktadır. Türbe günümüze ulaşan en muhteşem çinili mihraba sahiptir. Renkli süsleme sanatının bir şaheseridir. Yivli süs sütunları, üç sıra mukarnası, rumi palmetleri, kıvrık dal motif leri, kalın yazı dizileri ve tepeliği ile Yeşil Camii mihrabını andırmaktadır. Sekizgen platformun ortasında Çelebi Sultan Mehmet'in kendisine has vakarı ile duran tamamen çini dekorasyona sahip sandukası yer almaktadır. Üzerinde kabartma sülüs celisi ile yazılı kitabesi vardır. Güneyinde oğulları Mustafa ve Mahmud'a ait sandukalar yer almaktadır. Kuzeyindeki ise oğlu Yusufa aittir. Platformun arkasındakiler, kuzeyden itibaren Çelebi Mehmet'in kızı Selçuk Hatun'un kabartma kitabeli sandukası, kızı Sitti Hatun (Safiye)'un beyaz zemine lacivert motifli, altıgen ve üçgen çinilerle kaplı sandukası, Ayşe Hatun ve dadısı Daya Hatun'un sandukalarıdır. 328 metrekarelik alana oturan türbenin oktogonal prizma gövdesi, zeminden aşağıda da devam ederek mezar dairesini oluşturur. Beşik tonozla kaplı mezar dairesi örme duvarlarla beş ayrı bölüme ayrılmıştır. Koza Han Ulucami ile Orhan Cami arasındaki geniş sahadadır. 1492 yılında II. Bayezıd İstanbul'daki cami ve medresesine gelir temin etmek için yaptırmıştır. Hanın mimari Abdül-ula bin Pulad Şah'dır. İki katlıdır. Üst katta 50, alt katta 45 olmak üzere 95 odası vardır. Kuzeydeki taç kapı büyük taştan kabartma süslerle yapılmış olup muhteşem görünüşe sahiptir. Üst katta güneye açılan bir kapısı, avludan ilave kapılara açılan geniş kapı ve buradan da Orhan Cami tarafına açılan bir kapısı vardır. Hanın iç kısmındaki geniş avlunun merkezinde mescid yer almaktadır. Mescid sekiz cephelidir, köşelerdeki ve ortadaki bir ayak üzerine oturmaktadır. Alt kısmı şadırvan şeklindedir. Günümüzde ünlü Bursa ipekçiliğinin merkezi durumundadır. Ulu Camii Bursa'nın en heybetli ve en çok cemaat alan camiidir. Sultan Yıldırım Bayezıd Niğbolu savaşını kazandıktan sonra 1398-1400 yıllarında inşa ettirmiştir. Cami kalın duvarlara ve 12 büyük yığma ayaklara bağlanan kemerlere ve pandantiflere oturan 20 kubbe ile örtülüdür. Orta kısmındaki kubbenin üstü camlıdır. Altında 16 köşeli mermer şadırvan vardır. Caminin inşa edileceği yerdeki yapıların istimlakı sırasında bir kadın evini satmak istemeyince zorla alınır. Gönül rızası olmadan alınan yerde namaz kılınmaz gerekçesiyle evin yerine gelen kısımda şadırvan yaptırıldığı rivayet edilmektedir. Minberi ağaç işçiliğinin bir şaheseridir. Oyma kabartma, geometrik, yıldız, çivi başları ve gülçelerle süslüdür. Taç kapısı başlı başına sanat abidesidir. 1399-1400 yıllarında tamamlanmıştır. Sanatkarı Mehmed bin Abdülaziz Dakıva'dır. Zarif sekiz ceviz sütun üzerine oturan müezzin mahfili 1549 yılında yapılmıştır. Mihrabı sekiz sıra stalaktitlidir. Kum saatinin etrafındaki Ayet'el-kürsi sülüsle yazılmıştır. Ayrıca küfi ihlas suresi yazılıdır. Mihrap 1571 yılında tamamlanmıştır. Camideki diğer yazılar ve yaldız boyalar 1904 yılında Mehmed Usta tarafından yapılmıştır. Caminin ilk yapıldığı zaman üç tane olan kapısına 1740 yılında Hünkâr Mahfili kapısı eklenmiştir. Kapıların ikisi yenidir. Altıngenlerin oluşturduğu, yıldızların dekore ettiği tablalardan meydana gelen doğudaki ceviz kapı, cami ile aynı yaştadır. Tek sütun üzerine oturan yuvarlak mermerden kürsü 1815 yılında yapılmıştır. Cepheler sağır kemerler içinde, altta ve üstte ikişer pencereden oluşmaktadır. Cephelerin tümü kesme taştan yapılmıştır. Caminin kuzey cephesinin köşelerinde, kaidesi mermerden gövdeleri tuğladan örülmüş birer minaresi vardır. Batıdaki minarelerin içinde çift merdiven mevcuttur. Bunun yardımı ile çatıya çıkılmaktadır. Cami, Moğol Şeyhi Emir Bedrüddin tarafından 1403 yılında ve Karamanoğlu Mehmed Bey'in 1413 yılındaki Bursa muharasası sırasında yaktırılmıştır. 1 Mart 1855 tarihlerindeki büyük depremde ve 1889 yangınında hasar görmüştür. Bursa Kalesi Brithynialılar zamanında yapılmaya başlanan kale daha sonra ihtiyaç duyuldukça Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğunca çeşitli onarımlara tabi tutulmuştur. Surlarda görülen kiklopien taşların önemli kısmı Roma devrine ait sütunlar, lahit parçaları, adak mezar steli, heykel kaideleri, şeref kitabeleridir. Bunlar hisar kapının doğusunda yoğunluk kazanmaktadır. Surların sadece güney kısmındakiler çift duvarlı ve beş köşeli burçlarla sağlamlaştırılmıştır. 1326 yılında Bizanslılardan alınan Bursa'nın surları Orhan Gazi tarafından üç köşeli burçlarla takviye edilmiştir. Çakır Ağa Hamamı ile Tophane arasında biri silindir gövdeli, ikisi üç köşeli büyük burç kalıntıları vardır. Bunların arasında yer alan Hisar Kapı 1855 yılındaki depremde yıkılmıştır. Buradan doğuya dönen surlar, evin bahçe duvarlarına temel vazifesi yapmıştir Yıldız Kahve'den güneye uzanan surlarda yuvarlak kemerlerle mazgal delikleri görülmektedir. Kahvenin önünde Kaplıca Kapı yer almaktadır. Yıkık duvarlar halinde devam eden surlar, Zindan Kapıya bağlanmaktadır. Zindan Kapı yanındaki köşeli burç Çelebi Sultan Mehmet tarafından 1418 yılında yaptırılmıştır. Zindan Kapıdan Üftade'ye kadar nisbeten sağlam devam eden surlar, Pınarbaşı Kapısı'na oradan da Üftade yanındaki Yer Kapı'ya ve tekrar Çakır Ağa Hamamı karşısında bağlanmaktadır. Pınarbaşı Kapı ile Zindan Kapı arasında birbirine paralel uzanan surların kesme taşlı bölümleri yerlerinden sökülmüş olduğundan şimdi sadece moloz taştan kireç kum harcı ile örülmüş kısımları ayaktadır. Pınarbaşı Kapı ile Zindan Kapı arasındaki ön surlar, evler arasında kaybolmuştur. Diğer sur kalıntılarında ise bu kısımda yapılan evlere giriş kapıları ve boşluklar Osman Gaz oluşturulmak maksadı ile tahribatlar yapılmıştır. Osmangazi Türbesi Bursa kuşatmasının devam ettiği sırada Osman Gazi oğlu Orhan Bey'e şehir içindeki kubbeli yapıyı göstererek "Oğul; ben öldüğüm vakit beni Bursa'da şol gümüşlü kubbenin altına koyasın" demiştir. Günümüz Tophane Parkı'nın girişinde solda kalan bu kubbeli yapı Mesihilerin şapeline aitti. Bursa fethedildikten sonra, şapel mescide çevrildi ve Osman Gazi buraya defnedildi. Saint Elias(Elia-İlyas) Manastırı'nın bölümüne ait olan şapelin içi 8,3 m. genişliğindeki duvarlara bitişik çift sütüncuklarla ayrılmış, yarım yuvarlak nişli, sekizgen plana sahipti. XI. yüzyılda yapıldığı bilinen bu şapel'in şekli, Roma İmparatorluk devrinden itibaren uygulamaya başlanan örneklerle büyük benzerlik göstermektedir. Şapel'in narteks kısmının olduğu yere gömülen mezarlar, günümüzde açıkta kalmıştır. 1855 depreminde yıkılan türbe 1863'te Sultan Abdülaziz tarafından eski plana sadık kalınarak yapılmıştır. Türbe kubbe ile örtülü sekizgen plana sahiptir. Türbe'ye kuzeydeki ahşap antreden geçilerek girilir. Ortada sedef kakmalı muhteşem ahşap sanduka Osman Gazi'ye (1258-1326) aittir. Solunda oğlu Alaaddin Bey, bunun yanında Hüdavendigâr oğlu Savcı Bey sağında, Aspurça Hatun'un oğlu ibrahim Bey ile adları bilinmeyen on iki sanduka vardır. Türbe'de Konya Sultanı Alaaddin tarafından Osman Bey'e gönderilen çok büyük bir davul ve tesbih sergilendiğinden, halk arasında Davullu (Davud) manastırı denmesine neden olmuştur. Bunlar bir yangın sırasında yanarak kül olmuştur. Türbe, konak salonları dekorasyonu şeklinde bezenmiş, pencerelere kumaş perdeler takılmıştır. Fransız mimari stilinde yapılan bu kısımda ufak bir mihrap görülmektedir. Pencere parmaklıkları dökme demirdendir. Orhangazi Türbesi Tophane parkının girişinde sağdadır. Bursa'nın fethinden önce şehrin metropolit manastırı olan Saint Elias manastırı XI. yüzyılda yaptırılmıştır. Kilise bir orta nef ile iki yan neften oluşmaktadır. Ortada gri mermerden dört sütunun taşıdığı kubbe vardır. İçi gri mermer levhalarla kaplanmıştır. Apsis kısmında gri mermerden sütunların ayırdığı üç pencere vardır. Bu kısmın önünde dört basamak bulunmaktaydı. Giriş kısmında altı adet yeşil somaki mermer sütun yükselmekteydi. Zemin bugün de izleri görülen mozaik döşemeye alternatif olarak porfir, diğer renklerde küçük mozaiklerden meydana gelmiş tezyinat, yuvarlak antraklar ve düz mermer levhalardan oluşmaktadır. Orhan Gazi'nin defnedildiği bu bina 1801 kasım ayında büyük bir yangında hasar görür ve onarılır. 1855 yılındaki depremde ise önemli kısmı yıkılır. 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından eskisine sadık kalınarak yaptırılır. Türbe kare planlıdır. Her cephesinde üçer pencere vardır. Güney cephesindeki orta pencere kapı şekline çevrilmiştir. Daha önce giriş kapısının önünde bir sundurma vardı. Orta kısmında dört sütunla ayrılmış ve birbirine kemerlerle bağlanmış, üstüne kubbe oturtulmuştur. Yan kısımlar beşik tonozla örtülüdür. İç duvarlar beyaz kireç badanadır. Pencere üstlerinde alınlık şeklinde sade süslemeler görülmektedir. Ortadaki sanduka Orhan Gazi'ye aittir. Etrafı dökme pirinç parmaklıklıdır. Kuzeyinde Cem Sultan'ın oğlu Abdullah, sağında Şehzade Korkud, hanımı Nilüfer Hatun, oğlu Kasım, kızı Fatma ve Yıldırım Bayezıd'in oğlu Musa Çelebi ile isimleri tespit edilemeyen on dört sanduka vardır. Uludağ Bursa'nın 32 kilometre güneyinde, karayolu ile Bursa'ya 40, havaalanına 60 dakikadır. Antik dönemde Olympos Misios adıyla tanınan Uludağ, Troya Savaşı'nı tanrıların izlediği yer olarak ta mitolojideki yerini almıştır. 2543 metreye ulaşan doruğu ile Batı Anadolu'nun en yüksek dağıdır. Olağanüstü tabii yapısı, flora ve faunasının zenginliği ile 1961 yılında Milli Park ilan edilmiştir. Türkiye'nin en önemli Kış Sporları ve kış turizmi merkezidir. Kayak tesislerinin yeterliliği ile konaklama imkanları Uludağın vazgeçilmez bir tatil yöresi olmasını sağlamaktadır. Yaz aylarında kampçılık, trekking ve günübirlik piknik alanı olarak yararlanılması Uludağ'ı her mevsim çekici kılmaktadır. Uludağ 20 Aralık - 20 Mart tarihleri arasında 120 gün/yıl süreli kayak mevsimine sahiptir. Merkezde 5 telesiyej, 7 teleski ve 1 adet teleferik vardır. Ulaşım Bursa’dan Uludağ Milli Parkı giriş kapısına (Karabelen) 22 km.lik asfalt yol ile ulaşılabilmektedir. Buradan oteller yöresi ve kayak merkezine 10 Km.lik asfalt + parke yolla ulaşılmaktadır. Ayrıca Bursa’dan 20 dakikalık bir teleferik yolculuğu ile Uludağ Milli Parkı Sarılan kamp ve kullanım alanına ulaşılabilmektedir. Bursa'da ilk müze 1904 yılında dönemin Milli Eğitim Müdürü Azmi Beyin gayretleri ile, Müze-i Hümayun'un şubesi olarak Bursa Erkek Lisesi'nin bir bölümünde açılmış, burada toplanan ve sergilenen eserler 1930 yılında Yeşil Medrese'ye taşınmıştır. 1972 yılında Müzenin arkeoloji seksiyonu Kültürpark içerisinde yapılan modern binaya "Arkeoloji Müzesi" olarak taşınmıştır. Yeşil Medrese ise onarıldıktan sonra 1975 yılında "Türk İslâm Eserleri Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Bursa'da, Müze Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet veren altı adet Müze bulunmaktadır. ARKEOLOJİ MÜZESİ: 1904 yılından 1972 yılına kadar Bursa Erkek Lisesi ve Yeşil Medrese'de toplanan arkeolojik eserler, Kültürpark içerisinde yaptırılan Arkeoloji Müzesine taşınmış ve modern bir şekilde teşhir-tanzimi yapılarak, 1972 yılında ziyarete açılmıştır. Halen bu binada hizmet vermektedir. Müzede M.Ö. 3.binden Bizans Devri sonlarına kadar olan dönemde Bithynia ve Mysia bölgelerinde bulunmuş eserler sergilenmektedir. ATATÜRK MÜZESİ: Çekirge caddesi üzerinde bulunan binanın 19.yüzyılın sonlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Köşk bodrum ve çatı katının dışında iki katlıdır. Atatürk'ün Bursa'yı ikinci ziyaretinde (20-24 Ocak 1923) Bursa belediyesi bu binayı Miralay Mehmet Bey'den satın alarak kendisine hediye etmiştir. Bundan sonra Atatürk Bursa'yı ziyaretlerinde bu evde kalmış, 1938 yılından sonra Bursa belediyesi tarafından T.C. Emekli Sandığına satılmış, 6.2.1968 tarihinde Emekli Sandığı Köşkün kullanımını Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğüne devretmiştir. 29 Ekim 1973 tarihinde Cumhuriyet'in 50.yılında müzeye dönüştürülerek ziyarete açılmıştır. MUDANYA MÜTAREKE EVİ MÜZESİ: Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin siyasi alanda kazandığı ilk başarısının göstergesi olan Mudanya Mütarekesi bu evde imzalanmıştır.Mudanya ilçesi merkezinde bulunan ev 19.yüzyıl sonlarına tarihlenmektedir. Rus asıllı Aleksandır Ganyanof'a ait olan ev, daha sonra Mudanyalı iş adamı Hayri İpar tarafından satın alınarak onarılmış ve 1937 yılında Mudanya Belediyesine bağlı bir müzeye dönüştürülmüştür. 1959 yılında ise Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne devredilmiştir.Bodrum ve çatı katının dışında iki katlı olan ahşap evin birinci katında mütarekenin imzalandığı salon ve İsmet Paşa'nın çalışma odası, üst katta İsmet Paşa ve yaverlerinin yatak odaları yer almaktadır.Mütareke döneminin eşyalarının korunduğu bu evde ayrıca o döneme ait fotoğraflar ve belgeler sergilenmektedir. MUDANYA TAHİR PAŞA KONAĞI: İki katlıdır. Planı çok değişiklik geçirmiş, eski halini kaybetmiştir. İkinci katta bulunan baş oda kalem işleri ile süslüdür. Odanın iki cephesinde alt ve üst pencereler olup bunlar renkli camlıdır. Duvar yüzeyleri malakari alçı süslemelerle kaplıdır. Panoların içi çiçek motifleriyle süslenmiştir. Odanın bir duvarını kaplayan yüklük de kalem işleri ile süslenmiştir. Odanın dış kapısında 1138H./1725 M. tarihi yazmaktadır. TÜRK-İSLÂM ESERLERİ MÜZESİ (YEŞİL MEDRESE): İlk Osmanlı medreselerinden olan Yeşil Medrese, Sultaniye Medresesi diye de adlandırılır. 1414-1424 yılları arasında Yeşil külliyesi içinde I. Mehmed'in (Çelebi) emri ile mimar Hacı İvaz tarafından yaptırılmıştır.Plan itibariyle Anadolu Selçuklularının açık avlulu (eyvanlı) medreselerinin bir devamıdır. Yapı malzemesi olarak moloz ve kesme taş ile tuğla kullanılmıştır. Yıldız tonoz ile örtülü giriş eyvanından sivri kemerli bir kapı ve revaklı avluya girilir. Avluyu üç taraftan çeviren revaklar sivri kemerli olup, sondaki karşılıklı birer tanesi beşik tonoz, iki yan eyvanın önündekiler çapraz tonoz, diğerleri ise kubbeli tonoz ile örtülüdür. Revaklardaki sütun ve sütun başlıklarının bir kısmı Bizans Devrine aittir. Revakların arkasında 13 medrese odası, iki yan eyvan, tuvalet ve merdiven boşlukları vardır. Medresenin ikinci bir katı olduğu söylenirse de bu henüz ispat edilememiştir. Aynalı tonoz ile örtülü medrese odalarında birer ocak da bulunmaktadır. Medrese odalarının hizasındaki iki yan eyvan dilimli kemerlidir. Girişin karşısında bulunan ve kare bir mekân gösteren dershaneye iki taraflı merdivenle çıkılır. Kare mekândan kubbe kasnağına istalâktitli pantdantiflerle geçilir. Kubbe sekiz köşeli ve prizmatik Türk üçgenleri ile kaplı kasnak üzerine oturur. Kasnağın her kenarının ortasına birer küçük pencere açılmıştır.Saçaklar kirpi saçak halindedir. Giriş eyvanındaki ahşap saçak orijinal olmayıp sonraki tamir devrelerine aittir.Külliyenin diğer yapılarına göre medresedeki çini süsleme çok azdır. Çini süslemelerde mozaik çini ve renkli sır teknikleri kullanılmıştır. Giriş eyvanındaki ahşap kapı üzerinde bulunan yarım beşik tonoz ve batı yan eyvanın tavanı çini kaplıdır. Tavanın ortasında 20 köşeli bir yıldızdan gelişen geometrik motiflerle süslü çini bir tavan göbeği bulunmaktadır. Medresenin diğer çini süslemeleri dış cephede pencerelerin üzerinde bulunan sivri kemerlerin aynalarını dolduran üçgen, kare ve diğer şekillerdeki küçük firuze çinileridir.Medrese çeşitli devirlerde tamir geçirmiş 19.8.1902 tarihinde Erkek Lisesinde açılan Bursa Müzesi 8.4.1930 tarihinde buraya nakledilmiştir. 1955 yılında tamir dolayısıyla ziyarete kapatılmış, yeni teşhir ve tanzim ile 1 Ekim 1956 tarihinde yeniden ziyarete açılmıştır. Son olarak 1972 Mart ayına kadar tekrar onarıma tabi tutulan medrese 22 Kasım 1975 günü Türk-İslâm Eserleri Müzesi olarak bugünkü şekli ile ziyarete açılmıştır.Medrese Türk-İslâm sanatının üstün özelliklerini taşıyan 12.yüzyıldan 19.yüzyıla kadar tarihlendirilmiş çeşitli eserler sergilenmektedir. YENİŞEHİR ŞEMAKİ EVİ MÜZESİ: Bursa'ya 55 km. uzaklıktaki Yenişehir İlçesi merkezinde bulunmaktadır. İran'ın Şemah kasabasından Anadolu'ya gelerek Yenişehir'e yerleşen Şemaki ailesi tarafından tahminen 18.yüzyılda yapılmıştır. İki katlı evin zemin katında taşlık, sağında mutfak ve kiler, solunda iki kışlık oda bulunmaktadır. Mutfak duvarına bitişik ahşap merdivenlerle üst kata çıkılır. Bahçeye bakan ön cephe revak şeklinde kemerli bölümlerle dışa açılmaktadır. Solda eyvanlı sofaya açılan bir baş oda, sağda biri büyük, diğeri küçük iki oda bulunmaktadır. Evi süsleyen nebati motifli ve manzara dekorlu kalem işleri 19.yüzyıla aittir. Bahçede bulunduğu söylenen hamam kısmı bugün yoktur. 17. YÜZYIL OSMANLI EVİ MÜZESİ: Muradiye semtinde II. Murad Külliyesinin karşısında bulunan evin yerinde evvelce Sultan II. Murad'ın bir köşkü olduğu sanılmaktadır. Bugünkü ev plan ve süslemeleri bakımından 17. yüzyıl özelliklerini taşımakta olup, Bursa'da halen ayakta kalan en eski ve en güzel evlerden biridir. Bahçe içinde bulunan iki katlı binanın iki kat planı da aynıdır. Bahçeye açılan eyvanlı bir sofa ile eyvana açılan sağda ve solda birer odadan oluşan planda alt kat odaları alçak tavanlı kışlık odalardır. Üst katta baş oda diye adlandırılan odada kalem işi bitki ve çiçek motifleriyle süslü şahane ahşap dolap, geometrik süslü ahşap tavan ve altıgen tavan göbeği zarif görünüşleri ile 17. yüzyıl süslemelerinin özelliklerini göstermektedir. Alıntı
Φ duncan Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2006 bursa gerçekten çok güzel bi yer çekirge diye bir yer vardı yanılmıyosam Alıntı
Φ marti_name Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2006 hele iskenderi yok mu ahhh bi buçuk yerim şimdi Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2006 Ulu Caminin atmosferi bambaşka... Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2006 bizde her yil gitikmi ulucamiye gidiyoz hava nekadar sicak olursa olsun ulucami bahcesi hep serin Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.