Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

BEN SANA MECBURUM

 

Ben sana mecburum bilemezsin

Adını mıh gibi aklımda tutuyorum

Büyüdükçe büyüyor gözlerin

Ben sana mecburum bilemezsin

İçimi seninle ısıtıyorum.

 

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor

Bu şehir o eski İstanbul mudur

Karanlıkta bulutlar parçalanıyor

Sokak lambaları birden yanıyor

Kaldırımlarda yağmur kokusu

Ben sana mecburum sen yoksun.

 

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur

İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur

Tutsak ustura ağzında yaşamaktan

Kimi zaman ellerini kırar tutkusu

Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından

Hangi kapıyı çalsa kimi zaman

Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

 

Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor

Eski zamanlardan bir cuma çalıyor

Durup köşe başında deliksiz dinlesem

Sana kullanılmamış bir gök getirsem

Haftalar ellerimde ufalanıyor

Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem

Ben sana mecburum sen yoksun.

 

Belki haziran da mavi benekli çocuksun

Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor

Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden

Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun

Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor

Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin

Kötü rüzgar saçlarını götürüyor

 

Ne vakit bir yaşamak düşünsem

Bu kurtlar sofrasında belki zor

Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden

Ne vakit bir yaşamak düşünsem

Sus deyip adınla başlıyorum

İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin

Hayır başka türlü olmayacak

Ben sana mecburum bilemezsin.

 

 

 

ALTTA Kİ BU DİZELER KİME AİT ;)

Gönderi tarihi:

Blaise Cendrars

 

Sırtımda çıplak

Islak nefesin

Bi gidip bi geliyor

 

Biz senlen yatmıyoruz ki

Yaşamıyoruz da

Hep yarışıyoruz

Sen mi ben mi

Önce kim

Ölümü öldürecek diye

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Can Yücel (bu da öyle bir aşk) adlı şiiri

 

Şeytan dağındaki mağarada

Duydum büyücü bir kadın yaşarmış

Aşka inanmayan taş kalplileri

Büyüler,kara sevdalı yaparmış

 

Yüreğimde yenilginin acısı

Yollandım şeytan dağına

Az gittim uz gittim bir akşamüstü derken

Vardım büyücünün mağarasına

 

Dedim ki,bir halden bilmeze düştüm,

Al bütün varımı yoğumu

Bir büyü yap anlasın

Sevdanın ne yaman şey olduğunu

 

İki yürek oydu iki taştan,

Koydu bulanık bir suya

Üç vakit sonra gel diye

Seslendi kör kuyuya

 

Üç gün, üç ay. üç yıl bekledim

Derken bir akşam üstü çalındı kapım

O kendini beğenmiş deli dolu kız

Ne hale gelmişti Allah'ım !

 

Kara gözlerinde şimdi

Kara gecelerin acısı vardı

Ağladı kapandı ayaklarıma

Sev beni,sev diye yalvardı

 

Git dedim istemiyorum artık

Birazda sen öğren ağlamasını

Geceler boyu duy bir yol

Yalnızlığın kahreden acısını.

 

İnanmayın dostlar,inanmayın...

Ne büyü var ortada ne de büyücü

Yıllardır kendimi avutmak için

Uydurdum bu yaşanmamış öyküyü...

 

 

Yazarı kim?

Gönderi tarihi:

Erdoğan Kalkan (Büyü) :clover:

 

 

Beni bu güzel havalar mahvetti,

Böyle havada istifa ettim

Evkaftaki memuriyetimden.

Tütüne böyle havada alıştım,

Böyle havada aşık oldum;

Eve ekmekle tuz götürmeyi

Böyle havalarda unuttum;

Şiir yazma hastalığım

Hep böyle havalarda nüksetti;

Beni bu güzel havalar mahvetti.

Gönderi tarihi:

Orhan Veli Kanık

 

geceyarıları

tenhadır buraları

ne in ne cin

kırmızı lambası

sanki kan damlası

demiryolu geçidinin

 

dağılmış su dumanı şimşekli bir karanlığa

yağmurun altında çınar

çınarın altında o karaltı

bırakılmış bir araba

34 FN 346

sağ arka lastiği yırtılmış

camlarında kurşun delikleri

içinde barut kokusu var

hala çalışıyor silecekleri

bir sola bir sağa

bir sola bir sağa

 

geceyarıları

tenhadır buraları

ne in ne cin

kırmızı lambası

sanki kan damlası

demiryolu geçidinin

 

şimşekler yaladıkça nikelajını

tırnak uçlarında çıtır çıtır

yoğun bir elektrik sokağa

bu araba mutlaka çalınmıştır

şüpheli ne zaman bulabilecekleri

dışarda unutmuş bir ayağını

bir genç direksiyona yıkılmıştır

kanı sımsıcak damlıyor

dirseklerinden koltuğa

roman çoktan bitmiş

yol bitmiş bitmiş kavga

hala çalışıyor silecekleri

bir sola bir sağa

bir sola bir sağa

bir sola bir sağa

 

geceyarıları

tenhadır buraları

ne in ne cin

kırmızı lambası

sanki kan damlası

demiryolu geçidinin

  • 4 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Atilla İlhan

 

Bir iken bin ettin kendi adını,

Gördüm ufuklarında şafağın söktüğü anı,

Sana ram olan gönülleri titretirsin,

Bu haz bitmez sayarsak zamanı.

 

Ey Fatih! İleri atılıp seyrana durdun,

Şehri alamaz diyenlerin aklını vurdun,

Şimdi senin ismin dünyayı gezer,

Açtı Peygamber sana ağuşun.

 

Sen ki bir çocuk kadar neşelisin,

Sana ram olan gönülleri titretirsin,

Bu son fasıldır yaşanan ömrün,

Sen ki tarihinle yüreğimin derinindesin.

 

Bir bakış görüldü gökler ötesinde,

Ayasofya kalktı selam verdi gelen yiğitlere,

Cümle evliyalar bade içtiler,

Dolaştı yadın dilden dillere.

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

çok mu aradın bunu ya :D şathiye miydi bu neydi :D kafama takıldı kim.. Yunus Emre mi ?

 

 

Eşşeği saldım çayıra

 

Otlaya karnın doyura

 

Gördüğü düşü hayıra

 

Yoranın da anasını

 

 

 

Münkir münafıkın soyu

 

Yaktı harab etti köyü

 

Mezarına bir tas suyu

 

Dökenin de anasını

 

 

 

Dağdan tahta indirenin

 

İskatına oturanın

 

Mezarına götürenin

 

İmamım da anasını

 

 

bu kimin :D

Gönderi tarihi:

Atilla İlhan

 

Bir iken bin ettin kendi adını,

Gördüm ufuklarında şafağın söktüğü anı,

Sana ram olan gönülleri titretirsin,

Bu haz bitmez sayarsak zamanı.

 

Ey Fatih! İleri atılıp seyrana durdun,

Şehri alamaz diyenlerin aklını vurdun,

Şimdi senin ismin dünyayı gezer,

Açtı Peygamber sana ağuşun.

 

Sen ki bir çocuk kadar neşelisin,

Sana ram olan gönülleri titretirsin,

Bu son fasıldır yaşanan ömrün,

Sen ki tarihinle yüreğimin derinindesin.

 

Bir bakış görüldü gökler ötesinde,

Ayasofya kalktı selam verdi gelen yiğitlere,

Cümle evliyalar bade içtiler,

Dolaştı yadın dilden dillere.

 

 

ya inanamıyorum şiirin tamamını okumazsan olacxağı bu..

 

yok şathiye mi yok yunus emre mi :D

 

cevaplıyorum, Meral Durak :)

Gönderi tarihi:

 

 

 

Eşşeği saldım çayıra

 

Otlaya karnın doyura

 

Gördüğü düşü hayıra

 

Yoranın da anasını

 

 

 

Münkir münafıkın soyu

 

Yaktı harab etti köyü

 

Mezarına bir tas suyu

 

Dökenin de anasını

 

 

 

Dağdan tahta indirenin

 

İskatına oturanın

 

Mezarına götürenin

 

İmamım da anasını

 

 

bu kimin :D

 

Cem Karaca

 

Mahur

 

Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız

 

O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız

 

Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız

 

Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız

 

O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız

 

 

 

Bir yangın ormanında püskürmüş genç fidanlardı

 

Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı

 

Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı

 

Gittiler akşam olmadan ortalık karardı

 

 

Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra

 

Sonranın bilinmezliği bir boyut katarki onlara

 

Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara

 

Geceler uzar hazırlık sonbahara

 

 

 

bu kimin bakalım...:)

 

 

Gönderi tarihi:

Atilla İlhan tabi :sorcerer:

 

Yosun kokusuna uyandım, sessiz ormanda!

Karaltılara bakındım, anlayamadım kim ya da ne!

Derinden gelen çatırtı, ya yüreğimdi ya da bir ağaç!

Silüetlerdi fısıldayan, ya gel diyen ya da gelme!

 

Kokundan güçle kalktım, dermansız bacaklarımda!

Her kara ağaçta aradım, ya yüzünü ya da hüznünü!

Belki seni gördüm, ya karanlıkta ya da bir dalda!

Silüetlerdi çağıran, ya koş diyen ya da koşma!

 

Güçlükle yorgun hızlandım, yağan yağmurda!

Koştum tüm gece kanattı, ya bir diken ya da sen!

Hasretle sarıldım sana, ya benimdin ya da kırık bir dal!

Silüetlerdi akıtan kanımı, ya ölümümden ya da sevgimden!

Gönderi tarihi:

googldan da baktım yokk bulamadım

bu dizeler saan mı ait abi yoksa =)

 

Sevgili

yetmiyor 'sevgili' sözü

tek başına. Karşılamıyor

içimi dolduran duyguyu.

Oysa ben 'sevgili'

derken neler

düşünüyorum bilsen.

Sonsuz, bir güneş

bir yudum rakı

çiçeğe durmuş ince bir

bahar dalı

oğlumun sıcak yanağı

anamın acılı gözleri

babamın tütün kokan eli

evimizdeki kuş

yarının güzel günleri.

Anlatılması güç binlerce

duygu ve sen...

İşte sen

beni hayata bağlayan

en güzel köprüsün;

köprülerin en güzelisin.

Sevgilim... Güzelim...

İnsanı yaşatan

içimizdeki hayat böceğidir.

O ölürse

hayatımızın da tadı biter.

O sakın ölmesin

yaşat onu.

Gönderi tarihi:

Cem Karaca

 

Mahur

 

Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız

 

O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız

 

Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız

 

Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız

 

O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız

 

 

 

Bir yangın ormanında püskürmüş genç fidanlardı

 

Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı

 

Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı

 

Gittiler akşam olmadan ortalık karardı

 

 

Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra

 

Sonranın bilinmezliği bir boyut katarki onlara

 

Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara

 

Geceler uzar hazırlık sonbahara

 

 

 

bu kimin bakalım...:)

 

 

 

benim sorduğum şair cem karaca değildi.

 

 

cevap Kazak Abdal olacaktı.

Gönderi tarihi:

googldan da baktım yokk bulamadım

bu dizeler saan mı ait abi yoksa =)

Bildin benimdi :D

 

Senin şiir de Köprü - Yılmaz Güney'den :clover:

 

Kilitlenmiş beton kanatları kuşların

Oksit gibi yapışkan bir mayışmayla ağarmış gün

Pas tutan kelimeler için bir iksir belki de

Ya da aklına susamış sevgililerin safdilliği

Acıtmış ömrünü çekirgelerin

Medyatik soruşturmalardaki enflasyonist yargılar

Haber değeri taşımıyor haber spikerinin ölümü

Herkes kendi manşetinde satır arası

Hiçbir bakışı aydınlatmıyor florasan buğusu

 

Burası son durak inecekler için son fırsat

Bir daha ne süper ne mega kupon verilecek

Kalanlar şoförün evini göremeyecekler hiçbir zaman

Onları sonsuza götürecek, afaroz edilmiş bir merak

Burası son durak

 

Hafızada kalan tek numara için

Telefona uzanır elleri

Ölümüne randevulu insanların

Temize çekilemez not defterleri

Gönderi tarihi:

yılmaz erdoğan..

 

 

ACILI GECENİN BİTİMİNDE

 

Yaşadığımı işitmek istiyorum

Bir ses uzaktan yakından ya da içimden

Düşen yaprak örneğin

Kağıt hışırtısı olsun

Ya da eski tahtaları içten kemiren bir kurdun çıtırtısı

Bir inilti derinden

Damlayan su

Bir elektrik düğmesi çıt diye

Çok uzaklardan yankılanan duyulur duyulmaz

İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm

Her ne olursa olsun bir ses

Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı

 

Yaşadığımı görmek istiyorum

Bir ışık uzaktan yakından ya da içimden

Sesindeki pırıltıya

Gözündeki ışıltıya benzer

Bir kibrit çakımı

Bir yanıp sönse yeter

Sabahın yağan toz mavisi göğsünde çıplak

Ya da gün batımı pembesi dudak

Bir yıldırım hızında çizilsin

Bir şimşekçe yazılsın karanlığım

Bir fener ki uzaklığı bilinmeyen

Bir yıldız parlayıp sönen

Dişlerinin aydınlığını

İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm

Her ne olursa olsun bir ışık

Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı

 

Yaşadığımı duymak istiyorum

Bir ısı uzaktan yakından ya da içimden

Tenine ilk dokunduğum zamanki

Elini ilk tuttuğum

Yüreğimi kanatlandıran o titreşim

Kanı geçiyor kanıma sandığım

Öyle bir değdin ki varla yok arası

Ve yanarken ateşten ellerim

Yatak çarşafının apaklığında duyduğum serinlik

Ve sevgiyi sende bulduğum ilk

O ılıklığa değinmek yerine

Uzak düşlerde olsa da yeter

İçindeki mağaralarda besler büyütürüm

Her ne olursa olsun bir değini

Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı

 

Yaşadığımı koklamak istiyorum

Bir koku uzaktan yakından ya da kendimden

Kulak memelerinde şebboy

Saçlarında o koku

Ki öptükçe öpüldükçe büyüyen

Her yel estikçe getirir düşlerime

Koklarım çok uzaklardaki anılardan seviyi

Bir yel esmiş mi esmemiş mi

Bir kıpı dal oynasa

Bir yaprak kıpırdasa

Duyulur duyulmaz olsa da

İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm

Her ne olursa olsun bir koku

Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı

 

Yaşadığımı tatmak istiyorum

Bir tat ki uzaktan yakından ya da kendimden

Ağzımda dilimde damağımda

Bir buruksu mutluluk sandığım

Salt benim diye aldandığım

Kendi yalanlarıma kandığım

Arttı yaşadıkça duyduğum acı

Yitirmemek için o acıyı çoğaltırım

İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm

Her ne olursa olsun bir tat

Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı

Gönderi tarihi:

Aziz Nesin :clover:

 

bu kaçıncı gece hasretinle yandığım

kaçıncı gece yıldızları yıkadığım gözyaşlarımla

mesafeler yırtıldı hıçkırıklarımla

bosnalı kadınlar duydu feryadımı

sen sen duymadınmı cannnn

ne vardı bu kadar uzak yerlerde açacak

benden uzak o iklimlerin

benden uzak o şehirlerin

kahrolası o kalabalıkların

benim kadar ihtiyacımı vardı sana

benim kadar hasret çektimi o kahrolası şehrin semaları

benim kadar yandımı

ne vardı cannnn ne vardı uzak iklimlerde açacak

ne vardı kendimizi bu kadar kahredecek

kara trenler umut olmamalıydı

uzayan yollarda kalmamalıydı bakışlarım

dünya bir tek nokta olmalıydı cannnn

bir tek noktada doğmalıydı

dönüp dönüp sana varmalıydı yollar

ben hep hasret türküleri söylememeliydim

sen hep hasret şiirleri okumamalıydın

hasret diye bir söz olmamalıydı dudaklarda

geceler boyu hergün göz yaşlarımla ıslanmamalıydı yastıklar

bu son gecemiz unut beni be cannnn

dökme göz yaşlarını gidiyorum

ölüm ayırırdı bizi hep derdik ayrıldık işde bak ölüyorum

feryadıma şahit gökteki yıldızlar gelinlik kefeni giyiyorum

kahrime melekler göz yaşı döküyor unut beni be cannnn ölüyorum

oyyy cannnn gönlüm bu sevdaya dar gelir oldu

boğuyor karanlıklar cannnn mesafeler kurşun oldu amansız

feryadıma şahit oldu yıldızlar cannnn cannnn

hasretin ağır bir yük omuzlarımda

ben çekmekten usandım sen sen usanmadın

bildim bildim bitmeyecek bu hasret

uzak iklimlerde açmış iki çiçeğiz

hangimiz gelsek diğerinin yanına kuruyup kaybolacağız

ben kıraç topraklara döndüm cannnn

ben kurumuş dereler gibiyim

ıssız mağralarda kaldı umudum

belli bu sevda kahredecek bizi unut be cannnn unut

bu son gecemiz unut beni be cannnn

dökme göz yaşlarını gidiyorum

ölüm ayırırdı bizi hep derdik ayrıldık işde bak ölüyorum

feryadıma şahit gökteki yıldızlar gelinlik kefeni giyiyorum

kahrime melekler göz yaşı döküyor unut beni be cannnn ölüyorum

unut be cannnn unut

unut bu sonu gelmez sevdamızı

bırak yeni güneşler doğsun semalarında

bulutlar gizlemesin yıldızlarımızı

yeniden başlasın herşey yeniden doğ bensiz şafaklarda

unut can unut senin için yazdığım sevda şiirlerini

deki bir rüya idi bitti deki bir hayaldi

solgun aynalarda yansıyan bir hayal

deki bir romandı sonu koskoca bir hiçle biten

unut beni cannnn unut vakit varken

unut beni cannnn bırak hasretin bana kalsın

varsın cehenneminde kavrulsun gönlüm

ben yine her gece saçlarını koklayayım uzak yıldızlarda

gözlerimde takılı kalsın hayalim

sen unut cannnn sen unut

ben unutursam ben sevmekten vazgeçersem

olurya sensizliği seçersem

kahredersem

milyon kere ben kahrolayım cannnn

ben kahrolayım ben

bu son gecemiz unut beni be cannnn

dökme göz yaşlarını gidiyorum

ölüm ayırırdı bizi hep derdik ayrıldık işde bak ölüyorum

feryadıma şahit gökteki yıldızlar gelinlik kefeni giyiyorum

kahrime melekler göz yaşı döküyor unut beni be cannnn

Gönderi tarihi:

Mehmet Taş

 

çok sevdiğim şiirlerden birisi..

 

AĞLAMA

 

Ağlama, gözleri kızarmış çocuk!

Tek damla yaşın düşmesin yere.

Bak, tek güzelliğimiz yokluk,

Sana bir öğüt; ağlama boş yere.

 

Ne olursa olsun hiçbir şey değmez,

Senin bir damla gözyaşına.

Ağlayana kimse boyun eğmez.

Kimse bakmaz kimsenin yaşına.

 

Ne kadar kötülük, pislik varsa;

Sen herşeyi tertemiz öğren.

Eğer yüzüne gözyaşı yağarsa;

Seni garip sanır her gören.

 

Ağlama sakın çocuk, ağlama!

Korkmayana zarar gelmez, bunu bil.

Sevgini hep söyle, sakın saklama.

Aklından korkuyu, gözünden yaşı sil.

 

 

Gönderi tarihi:

Ahmet Hamdi Tanpınar

 

Bilinmez hangi şehirde

Yaşarsın aşktan habersiz,

Küçük çakıl taşım, nasıl bulayım!

Kaybolmuşsun bir kocaman nehirde.

 

Bu kimin çocuğu, der, seni görenler.

Benim çocuğum, diye, sesim gelir uzaktan.

Bunca kötülüğü bağışlatır bakışın

Yanakların kızarır ağlamaktan.

Gönderi tarihi:

Aziz Nesin :clover:

 

bu kaçıncı gece hasretinle yandığım

kaçıncı gece yıldızları yıkadığım gözyaşlarımla

mesafeler yırtıldı hıçkırıklarımla

bosnalı kadınlar duydu feryadımı

sen sen duymadınmı cannnn

ne vardı bu kadar uzak yerlerde açacak

benden uzak o iklimlerin

benden uzak o şehirlerin

kahrolası o kalabalıkların

benim kadar ihtiyacımı vardı sana

benim kadar hasret çektimi o kahrolası şehrin semaları

benim kadar yandımı

ne vardı cannnn ne vardı uzak iklimlerde açacak

ne vardı kendimizi bu kadar kahredecek

kara trenler umut olmamalıydı

uzayan yollarda kalmamalıydı bakışlarım

dünya bir tek nokta olmalıydı cannnn

bir tek noktada doğmalıydı

dönüp dönüp sana varmalıydı yollar

ben hep hasret türküleri söylememeliydim

sen hep hasret şiirleri okumamalıydın

hasret diye bir söz olmamalıydı dudaklarda

geceler boyu hergün göz yaşlarımla ıslanmamalıydı yastıklar

bu son gecemiz unut beni be cannnn

dökme göz yaşlarını gidiyorum

ölüm ayırırdı bizi hep derdik ayrıldık işde bak ölüyorum

feryadıma şahit gökteki yıldızlar gelinlik kefeni giyiyorum

kahrime melekler göz yaşı döküyor unut beni be cannnn ölüyorum

oyyy cannnn gönlüm bu sevdaya dar gelir oldu

boğuyor karanlıklar cannnn mesafeler kurşun oldu amansız

feryadıma şahit oldu yıldızlar cannnn cannnn

hasretin ağır bir yük omuzlarımda

ben çekmekten usandım sen sen usanmadın

bildim bildim bitmeyecek bu hasret

uzak iklimlerde açmış iki çiçeğiz

hangimiz gelsek diğerinin yanına kuruyup kaybolacağız

ben kıraç topraklara döndüm cannnn

ben kurumuş dereler gibiyim

ıssız mağralarda kaldı umudum

belli bu sevda kahredecek bizi unut be cannnn unut

bu son gecemiz unut beni be cannnn

dökme göz yaşlarını gidiyorum

ölüm ayırırdı bizi hep derdik ayrıldık işde bak ölüyorum

feryadıma şahit gökteki yıldızlar gelinlik kefeni giyiyorum

kahrime melekler göz yaşı döküyor unut beni be cannnn ölüyorum

unut be cannnn unut

unut bu sonu gelmez sevdamızı

bırak yeni güneşler doğsun semalarında

bulutlar gizlemesin yıldızlarımızı

yeniden başlasın herşey yeniden doğ bensiz şafaklarda

unut can unut senin için yazdığım sevda şiirlerini

deki bir rüya idi bitti deki bir hayaldi

solgun aynalarda yansıyan bir hayal

deki bir romandı sonu koskoca bir hiçle biten

unut beni cannnn unut vakit varken

unut beni cannnn bırak hasretin bana kalsın

varsın cehenneminde kavrulsun gönlüm

ben yine her gece saçlarını koklayayım uzak yıldızlarda

gözlerimde takılı kalsın hayalim

sen unut cannnn sen unut

ben unutursam ben sevmekten vazgeçersem

olurya sensizliği seçersem

kahredersem

milyon kere ben kahrolayım cannnn

ben kahrolayım ben

bu son gecemiz unut beni be cannnn

dökme göz yaşlarını gidiyorum

ölüm ayırırdı bizi hep derdik ayrıldık işde bak ölüyorum

feryadıma şahit gökteki yıldızlar gelinlik kefeni giyiyorum

kahrime melekler göz yaşı döküyor unut beni be cannnn

 

 

harikaydı..

 

kulağım sure asaduryanın ezgisiyle.. alıp götürdü beni..

Gönderi tarihi:

Ahmet Hamdi Tanpınar

 

Bilinmez hangi şehirde

Yaşarsın aşktan habersiz,

Küçük çakıl taşım, nasıl bulayım!

Kaybolmuşsun bir kocaman nehirde.

 

Bu kimin çocuğu, der, seni görenler.

Benim çocuğum, diye, sesim gelir uzaktan.

Bunca kötülüğü bağışlatır bakışın

Yanakların kızarır ağlamaktan.

 

 

yine çok güzel bir şiir.. cahit külebi'ini

 

 

 

 

 

 

benim soruma gelince :)

 

 

 

Aslında bu denli güzel kokmaz hiç bir karanfil,

Onda seni kokladığımdan bunca güzel.

Aslında bu denli güzel olmaz hiç bir Sarıyer,

Orda seni öptüğümden bunca güzel.

Aslında bunca güzel olmaz hiç bir dünya,

Seni sevdiğim için dünya da böyle güzel.

Aslında bu denli deli değildim sor kime istersen,

Sevince seni delilik bile bak ne güzel.

Aslında sen dünya güzeli değilsin,

Sevdiğim için dünyada tek güzelsin...

Gönderi tarihi:

Aziz Nesin :)

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Alıp başımı gitmeyi yollar boyunca

Seyretmek bir bozkır akşamını camından bir otobüsün

Masal şehirlerini geçerken hızla

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Ürpertili, sımsıcak tenini kadınların

Salmak serin sulara gövdemi

Düşüp gitmek ardına şiirin ve aşkın

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Varolduğumu düşünmeyi, ürpererek..

Karanlık bir odada küçük bir çocuk gibi

Yağmurdan ve yalnızlıktan ürperek

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Düşüncemi geniş ve sonsuz olanla birleştirmeyi

Hırçın ve ele geçmezce atılgan

Uysal ve usulcacık benim olan şeyi...

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Ve hep seveceğim beynim ve tenim varoldukca bu dünyada

Pırıl pırıl olanı, her zaman bir güz diriliğinde

Değişmez ve değişken olanı sonsuzca...

Gönderi tarihi:

Ataol Behramoğlu :clover:

 

 

Beni yavaşlat Tanrım!

Yüreğimin atışlarını düşüncemin sakinliğiyle rahatlat.

Zamanın sonsuz görüntüsüyle hızımı azalt!

Bana güncel kargaşanın ortasında,

Tepelerin ölümsüz sakinliğini ver.

 

 

Bir çiçeğe bakmayı,

Eski bir dostla sohbet etmeyi

Ya da yeni bir dost edinmeyi,

Yolunu kaybetmiş bir köpeği okşamayı,

Ağ yapan bir örümceği izlemeyi,

Bir çocuğa gülümsemeyi,

İyi bir kitaptan birkaç satır okumayı ve

Yarışın daima daha çok hız için olmadığını

Anımsat her gün bana.

 

 

Yavaşlat beni Tanrım!

Bana ilham ver.

Köklerimi,

Yaşamın katlanılan değerlerini toprağının

derinliğine göndermek,

Kaderimdeki yıldızlara doğru daha çok

Büyüyebilmek için..

Yavaşlat beni Tanrım!

Gönderi tarihi:

Wilfred A. Peterson

 

Kalbimin derinlerinden bir kuş uyandı

ve uçtu gökyüzüne doğru.

Yükseldikçe, daha ve daha,

büyümeye başladı daha da.

 

Önce bir kırlangıç gibiydi,

sonra tarla kuşu ve kartal,

sonra bir bahar bulutu misali genleşti

en sonunda tüm yıldızlı gökleri kapsadı.

 

Kalbimin derinlerinden bir kuş uyandı,

uçtukça büyüdü, çoğaldı,

oysa yüreğimi hiç terketmemişti...

Gönderi tarihi:

Wilfred A. Peterson

 

Kalbimin derinlerinden bir kuş uyandı

ve uçtu gökyüzüne doğru.

Yükseldikçe, daha ve daha,

büyümeye başladı daha da.

 

Önce bir kırlangıç gibiydi,

sonra tarla kuşu ve kartal,

sonra bir bahar bulutu misali genleşti

en sonunda tüm yıldızlı gökleri kapsadı.

 

Kalbimin derinlerinden bir kuş uyandı,

uçtukça büyüdü, çoğaldı,

oysa yüreğimi hiç terketmemişti...

 

 

halil cibran

 

 

 

 

Bu ne biçim postacı

Üç defa çalıyor kapıyı

Bu ne biçim kel

Hem merhemi var

Hem sürmüyor başına

Bu ne biçim biçimler

İstediğiniz kadar çoğaltılabilir

Memleket çok müsait buna

Örneğin yeni bir komşu taşındı karşıya

Bir baktım Fahriye Abla !

Kırk yıllık bir rötar yapmış

Erzincan Treni

Ben gelmişim şu yaşıma

O ise şiirdeki yaşından gün almamış daha

Benimki ne biçim hayat

Uymuyor ne gördüklerime

ne duyduklarıma

ne okuduklarıma

Ben ne biçim benim

Ne kendime benziyorum

Ne başkalarına ...

Gönderi tarihi:

Murathan Mungan :clover:

 

ne varsa aradığım bil ki sende bulmuşum

senden öncesi yoktu seninle var olmuşum

sende bütün ümitler,sende bütün özlemler

beni bende arama artık ben sen olmuşum

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.