Φ bozan Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2006 Bugünkü Avrupoa milletlerini oluşturan halklar zümresi Kıtaya Geldiklerinde karşılarında ciddi bir medeniyet vardı ; Roma. Katil Roma etrafındaki güç merkezlerini bir bir ele geçirirken ( Kartaca, Küçük Asya ) kendisi dışındaki milletleri de İmparatorluk hukukunca kendisine bağlamaktaydı lakin Barbarlar ( Alemannlar, Vandallar, Got ve Vizigotlar, Franklar ve kuzeydeki adalaı halklar ( Northmanler ) Romanın eritici gücü karşıusında kendileikleri olmadan mücadeele edemeyeceklerini erken anladılar. Bu mecburi yaşama mücadelesi Dinli olmayan düşüncenin etkisiyle ötekini anlayamama sorununu ortaya çıkardı. Biz bugün bir Yahudi Müslüman soykırımının İspanyada yaşandığını biliyorsak bunun nedeni önemli ölçüde Franklardır ve yine biz bugün bu soykırımı dünyada yeterince duyuramıyorsak bunun nedeni Soldanlardır. ( İzahı gelecek ) Alman tahammülsüzlüğünün nedenlerini de yine aynı tarih çizgisi içerisinde tespit edebiliriz. bugünlerde yaşanan örneği hepimiz takip ediyoruz '''''Almanya’nın başkenti Berlin’de bir okulun, teneffüste Almanca dışında bir dil konuşulmasını yasaklaması, bir politikacının ise "Yasağa uymayanlar okul bahçesini süpürsün" demesinin ardından, şimdi de bir spor salonu Türkçe’yi yasakladı '''''''' Bir böyle uygulamanın temelinde Alemann faşizmi yatmaktadır bu açık. Lakin aynı almanya Türkiye üzerinde demokrasi tellallığı yapma pişkinliğini de hiçbir zaman bırakmayacak. Zira Türkiyedeki binlerce hasta Alemann firmalarının göndereceği ilaçlara muhtaçtır. Bu ekonomik bağımlılık bize siyasi tokat yeme sonucu olarak hergün dönmekte. Kore ile oynadığımız Dünya 3. lüğü maçında herkes Korelilerin bir kısmının Türk seyircilerle beraber Türk bayrağı sallayabilecek kadar öz güveni gelişmiş bir millet olduğunu görmüştü. Bu Avrupa halklarının alışık olmadığı bir cesaret ve öz güvendi. Hiçkimse londrada oynanacak bir Türkiye İngiltere özel müsabakasında bile tek bir ingilize Türk bayrağı taşıtamaz bunun nedeni İngiliz milletini oluşturan germenic nüvenin adadaki korkak ve öz güvensiz yansımasından başka bir şey değildir. Daha evvelde yazmıştık katil amerikanın en sadık dostu İngilizler hergün Irakta masum sivilleri katlederken bu enerjiyi içlerindeki tarihin derinliklerinden gelen korkaklık ve paylaşımsızlık dürtüsünden almaktadır. Mabadi var, Bozan Alıntı
Φ bozan Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2006 Misaller / Meseller Vaktiyle bu ülkede Orhan Pamuk Nobeloğlu'nun herhangi tarihi bir delile dayanmadan, hiç olmazsa Türk tarih kurumunun resmi sitesine bile bakmadan, havadan ve hevadan tarih yazımını eleştirmiş ve elemiştik. Merhum Mustafa Kemal Türk Tarihçiliğine güvenmese Türk Tarih Kurumu gibi bir teşkilata elbette lüzum görmezdi. Bizim sözde aydın özde KÖKSÜZ'lerimiz kendi değerlerine ne kadar uzak bu da bir bahsi digerdi. Sevgili Orhan Pamuk Nobeloğlu'ndan Türk Tarihi uzmanlığını hiç kimsenin beklemeye hakkı yoktu ve Lakin Nobeloğlu'nun da Tarih ulemalığı yapmaya hiç hakkı yoktu. Çok sözler söylendi ve söylenmeye devam da edecektir. Fakat neticede Nobeloğlu davasının yalnızca olması ( Sonunun Nobeloğlu lehine olcağını herkes biliyordu, o zaman biz de izah etmiştik , bu tür kökü dışarıda Politik adamlara Demirel'in dediği gibi ''Hiç Bir şey Olmaz'', yani bu davanın yalnızca başlaması bile bir ülkenin on yıllardır sürdürdüğü bir mücadelenin sonu olmasıyla ilişkilendiriliyordu. Avrupalı bürokratlar denklemi şu şekilde kurmuştu ' Orhan Pamuk Nobeloğlu Davası başlar ; Öyle ise AB'ye girme mücadelesi biter, ya da sekteye uğrar ''. Şahsım adına kim ,nereye ,kime hangi guruba girmiş mühimsemiyorum Lakin bu tehdirkar tavrı her zaman mühim buldum. Ünlü Davranışçı PİAGET belki de Tarihin en korkunç gerçeklerinden birini gergin zekasıyla açıklayıvermişti. Bu söz adeta Göl barajında duran suların aniden salıverilmesiyle oluşan enerji kadar bir enerjiyi dünyaya bırakıvermişti ''' HER birey Soyut düşünme dönemine ulaşamaz'''. Piaget yaşasaydı bu bürokratların ya yalancı birer namussuz ya da Soyut düşünme yeteneğine ulaşamamış İran maymunları ( Sosyolojik tür ) olduklarını her halde teslim ederdi. Kıta Avrupasının son tavırlarından biri bizce bunu çok güzel özetliyor ; ''''''''''İngiliz tarihçi David Irving 17 yıl önce Yahudi soykırımını inkar ettiği gerekçesiyle yargılandığı Viyana mahkemesinde üç yıl hapis cezasına çarptırıldı. Irving mahkemede, fikir değiştirdiğini söyledi ve ‘Gaz odaları yoktu derken hata yapmışım’ dedi, ancak pişmanlığı fayda etmedi ''''''' Malesef dünyanın gözünde hala tek kabul gören ideoloji delisaçması, psiko manyak siyonizm. Şimdi Nobeloğlu davasında takınılan tavırla yukarıda mestur tavır arasındaki ilgi, Soldan Özköksüz'ün hergün kafasına sıkılmaya devam eden arap çocuklarına ilgisi kadardır , tabi burada Özköksüzün elinden gelen birşey yok zira Arap olmalarını o istemedi, öyleyse öldürülmelerine de diyecek sözü olamaz. Bozan da Bozan Alıntı
Φ Zehir Gönderi tarihi: 28 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 28 Şubat , 2006 Dünyadaki kötülüklerin hemen hemen tamamının kaynağı Avrupadır. Avrupalıların dünyanın el atmayıp kurcalayıp karıştırmadıkları bir köşesi kalmamıştır. Bugün dünyanın başına bela olan amerikanında kökeni avrupadır. Avrupanın iti kopuğu değilmidir gidip birleşik devletleri kuran? Bunlar değilmidir önce ordaki yerlileri ve bizonları yok edip daha sonra kime saldıralım diye düşünürken birbirlerine girip bir kuzey/güney savaşı patlatan; onuda hallettikten sonrada pis ellerini dünyanın diğer köşelerine uzatan? İşte bunların avrupalı kökleri değilmidir az gelişmiş ülkeleri sömürüp hiç gelişemez hale getiren? İngiltere değilmi girdiği yerden çıkarken nifak tohumlarını ekip giden? Örnekmi lazım? Kıbrıs, hindistan.... vesaire vesaire. Yahudileri filistinde devlet kurmaya teşvik eden kim? orta doğudaki cetvelle cizilmiş beş para etmez sınırları çizenler kim? O sınırları öyle çizdilerki bugünkü etnik çatışmalara zemin hazırladılar. İşte ben hala bu riyakar avrupalılarla birlik olmak isteyenleri anlayamıyorum! Alıntı
Φ bozan Gönderi tarihi: 4 Mart , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 4 Mart , 2006 Avusturya ya da bizim nitelendirmemizle Öteki Almanya. Prusya'ya karşı mücadelesini hep kaybetmiş ezik Almanya ... İşte Avusturya'nın bir tutumu ; Alıntı ; '''''''Avusturya'da Türk düşmanlığı Avustarya'da aşırı sağcı Özgürlükçüler Partisi, Türkiye'nin AB'ye katılımı ve öngörülen AB anayasasına karşı pazartesi günü imza kampanyası başlatıyor. Partinin, bir hafta sürecek imza kampanyasını teşvik için ülke genelinde hazırladığı posterlerde "AB Çılgınlığını Durdurun" sloganıyla, "Geleceğimiz Bu Mu?" soruyla birlikte peçeli bir kadın gösteriliyor. İmza kampanyasının çok büyük bir siyasi etkisi bulunmuyor. Kampanyanın sonunda ancak dilekçenin parlamentoda görüşülmesi sağlanabiliyor. Bunun için de partinin Avusturya'daki 6 milyondan fazla seçmenin en az 100 bininden imza toplaması gerekiyor. '''''' Burada asıl mesele Türklerin Abeye girip girmemesi, bunun doğru olup olmaması elbette değil . Burada mesele ırkçı tavır.. bakalım ezik almanyadan daha neler göreceğiz... Bozan Alıntı
Φ bozan Gönderi tarihi: 5 Mart , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 5 Mart , 2006 UEFA'nın başı ciddi olarak dertte... Çünkü Hollanda'dan Rusya'ya kadar tüm Avrupa statlarını her hafta sonu patlamaya hazır bombaya dönüştüren ırkçı gösteriler sardı. Avrupa toplumunun ortak şuuru zaman zaman kirli yüzünü işte böyle açığa çıkarıyor. Böyle bir durumda hala Avrupa milletlerinden medet uman insan toplulukları olduğunu görmek ne kadar acı. Bu ülkeyi terk edip Avrupa’ya sığınan katillere, sözde özgürlük savaşçıları gerçekte bebek katillerine ne demeli ? Yani şimdi bu ırkçı Avrupa mı insanlara adalet dağıtacak ? ‘’’’Maçın son çeyreğine girildiği o dakikada Eto'o'nun korner atışını kullanmaya hazırlandığı sırada, stadın "mimli" bir tribününden maymun çığlıkları yükseldi: "Uh uh uh uh..." ‘’’’’Bu ırkçı tavır yalnızca Eto’ya değil tüm insanlığa yapılmıştır, takipçisiyiz….. bozan Alıntı
Φ bozan Gönderi tarihi: 8 Mart , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 8 Mart , 2006 Dünayanın her bireyini bir dünya olarak gören güzel görüşten felaketler düntasına geçişin şeytanları ve avrupa siyasi tercihlerinin bir dökümü.... SOYKIRIMLAR TARİHİ: 'İKİYÜZLÜ KRİTERLER' DOSYASI ATO’DAN “SOYKIRIMLAR TARİHİ: İKİYÜZLÜ KRİTERLER DOSYASI RAPORDA 50’Yİ AŞKIN SOYKIRIM ÖRNEKLERİNE YER VERİLDİ. SOYKIRIMLAR TARİHİNİN SON SOYKIRIMI OLARAK FELLUCE’ Yİ İŞARET EDEN RAPOR, BU SOYKIRIMI “POST MODERN SOYKIRIM” OLARAK DEĞERLENDİRDİ. RAPORDAN; FELLUCE’DE AÇIKÇA İŞLENEN SOYKIRIM, İLETİŞİMİN BÜTÜN OLANAKLARI KULLANILARAK KARARTILMAYA ÇALIŞILIYOR. SOYKIRIM TANIMI AÇIK OLMASINA RAĞMEN, AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİ SOYKIRIM DEĞERLENDİRMESİNİ İNSAN HAKLARI ENDEKSLİ DEĞİL, ÇIKAR ENDEKSLİ YAPIYOR. ATO BAŞKANI AYGÜN: “IRAK’A DEMOKRASİ GELECEK AMA GÖRECEK KİMSE KALMAYACAK FELLUCE SOYKIRIMIN AÇIK HAVA MÜZESİ HALİNE GELDİ LEYLA ZANA’NIN BAŞI AĞRISA AYAĞA KALKIYORLAR, FELLUCE’DE İNSAN CESETLERİNİ KÖPEKLER YİYOR, SUSUP OTURUYORLAR. ANLAŞILIYOR Kİ, AVRUPA BİRLİĞİ’NİN İNSAN HAKLARI KRİTERLERİ KÖPEK SEVGİSİNE ENDEKSLİ Ankara Ticaret Odası (ATO)’nın “Soykırımlar Tarihi : İkiyüzlü Kriterler Raporu” adını taşıyan son raporu insanlık suçlarını konu aldı. Elliyi aşkın soykırım örneklerine yer verilen raporda, Amerikalıların Felluce’de uyguladığı operasyonun, soykırımlar tarihinin son soykırımı olarak tarihe geçtiğine işaret edildi. Felluce’de açıkça işlenen soykırımın, iletişimin bütün olanakları kullanılarak karartılmaya çalışıldığını, ancak ortaya konulan gerekçe ne olursa olsun, Felluce’de yaşanan dramın soykırımdan başka bir tanımının olamayacağı kaydedildi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1948 yılında onaylanıp, 1951 yılında yürürlüğe giren “Soykırımın Önlenmesine ve Cezalandırılmasına ilişkin Sözleşme”ye de atıf yapılan raporda soykırımın “İnsanların dinsel, ırki ve etnik farklılıklarından dolayı sistemli olarak yokedilmesi” olarak tanımlandığı hatırlatıldı. POST MODERN SOYKIRIM Felluce’de 1500 sivilin sokaklarda öldürülüp çürümeye terkedildiği, cesetlerin köpekler tarafından yenilmeye başlandığı ve 250 bin kişinin bölgeden sürüldüğü belirtilen raporda “Felluce katliamı Post Modern Soykırımdır” denildi. Soykırım tanımının açık olmasına rağmen, Avrupa Birliği ülkelerinin soykırım değerlendirmesini insan haklarına göre değil, çıkar endeksli yaptığına dikkat çekilen raporda bir çok AB ülkesinin soykırım sicili bozuk olmasına rağmen, hiç üzerlerine alınmadıkları, siyasal ve ekonomik anlamda güçlü ülkelerin soykırımlarının görmezden gelindiğini, birbirlerini karşılıklı olarak akladıkları belitildi. Fransızlar’ın Cezayir’de 1830 yılı ile 1962 yılları arasında 1 milyon Cezayirliyi öldürdükleri, Cezayirlilere sistematik bir biçimde soykırım uyguladıkları belirtilen raporda, bu ülkenin sürekli olarak sözde Ermeni Soykırımını tanıması için Türkiye’ye baskı yaptığını hatırlatıldı. Fransız, İngiliz ve Almanlar başta olmak üzere bütün AB ülkelerinin Felluce soykırımı karşısında kayıtsız kaldıkları ifade edilen raporda, Birleşmiş Milletler de kendi soykırım tanımına giren insanlık suçlarına karşı ses çıkarmamakla suçlandı. Raporda, soykırım suçlarına ilişkin şu örneklere yer verildi: İSPANYOL VE AMERİKALILARIN YERLİ KIZILDERİLİLERE UYGULADIĞI SOYKIRIM: 1492 yılında Kristof Kolomb’un ayak bastığında nüfusu 8 milyon olan Arawaks yerlilerinin sayısı 22 yıl içerisinde 28 bine indi. NORVEÇLİLERİN TATERLERE (GÖÇER) UYGULADIĞI SOYKIRIM: Norveçliler 1920-30’larda çıkardıkları yasalarla Nordik ırk’ın ariliğini korumak için etnik grup Tater (Göçerler) kızlarını zorla kısırlaştırdılar. Norveç toplumu ne kadar Tater’i kısırlaştırsa o kadar kendi ırkını koruduğuna inanıyordu. Kısırlaştırma yoluyla ehlileştirilemeyen Taterler üzerinde insülin ve elektroşok yöntemleri uygulanmaya başlandı. İNGİLİZLERİN AVUSTRALYALI YERLİLERE UYGULADIĞI SOYKIRIM İngiltere Krallığı 1788-1938 tarihleri arasında sömürge amacıyla gittikleri Avustralya’da yerleşik yerli halk Aborjinleri sistematik olarak yok ettiler. İngilizler aralarına salgın hastalık yaydığı bununla da yetinmeyip yemeklerine zehir katarak yoketmeye çalıştığı 750 bin siyah derili aborjinden geriye sadece 31 bin kişi sağ kalabildi. ALMANLARIN BATI AFRİKA’DA NAMİBYALILARA UYGULADIĞI SOYKIRIM Almanlar 1891 yılında hammadde ve işgücü ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Güney Batı Afrika (Namimba)’ya sömürge kurmak amacıyla çıktılar. Bölgedeki çok zengin altın ve zümrüt madenlerini ele geçirmenin yolunun yerel Herero ve Nama halklarını yok etmek olduğuna karar veren Almanlar harekete geçti.Bu emir üzerine adanın yerlileri Herero ve Namalar üzerine taaruz eden Alman askerleri yaşlı, kadın, çocuk dinlemeden herkesi katlettiler. Katliamdan kurtulanlar işkenceyle öldürüldü. Yaklaşık 132 bin yerliden geriye 15 bini sağ kalabildi. ALMANLARIN YAHUDİ VE ÇİNGENELERE UYGULADIĞI SOYKIRIM Almanlar 1933-45 yılları arasında Büyük Alman İmparatorluğu’nu kurmak ve mükemmel Alman ırkını yaratmak hedefiyle diğer milletlerden veya etnik gruplardan 21 milyon insanı topluca kurşuna dizerek, toplama kamplarında fırınlarda yakarak, gaz odalarında zehirleyerek soykırıma uğrattılar. Alman yönetimi öncelikle kendilerinden olmadığına inandığı bütün ırkları tespit edip harflerle sınıflandırdı. Bu kampanya uyarınca Çingenelerin yüzde 94’ü kısırlaştırıldı. İkinci hedef grup olarak Yahudiler seçildi. Gerek Almanya gerekse de Almanların işgal ettiği diğer ülkelerde yaşayan milyonlarca Yahudi sistematik bir biçimde vurularak, asılarak, yakılarak ve zehirlenerek öldürüldü. AMERİKALI VE İNGİLİZLERİN ALMANLARA UYGULADIĞI SOYKIRIM Amerikalılar ve İngilizler Almanların savaşı kaybetmelerinin ardından, Dresden kentine sığınan Alman göçmenlerin üzerine 3 gün süreyle havadan bomba yağdırdılar. Savunmasız insanların sığındığı Dresden kentine intikam amacıyla uygulanan bombardıman sırasında 3 bin 900 ton tahrip gücü yüksek bomba ve 200 bin napalm bombası atıldı. Bu yoketme harekatında çoğunluğu çocuk ve kadınların oluşturduğu 200 bin kişi öldü. Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombaları sonucu 135 bin kişinin öldüğü gerçeği Dresden’e uygulanan soykırımın büyüklüğünü gözler önüne serdi. DANİMARKALILARIN ALMAN MÜLTECİLERE UYGULADIĞI SOYKIRIM İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde Sovyet Ordusu’nun Alman topraklarına doğru ilerlemesinden kaçan 250 bin Alman mülteci Danimarka’ya sığındı. Üçte birini 15 yaşından küçük çocukların oluşturduğu Almanlar tel örgülerle çevrili toplama kamplarına alındılar. Binlerce çocuk ve yetişkin tifüs, bağırsak iltihabı, ishal sonucu yaşamlarını kaybettiler. RUMLARIN KIBRIS’TA TÜRKLERE UYGULADIĞI SOYKIRIM İngilizler 1912-1974 döneminde Kıbrıs adası üzerindeki egemenliklerini sağlamak amacıyla Rumlar’ın ENOSİS’i gerçekleştirmelerine göz yumup Türklere karşı saldırı başlattırdılar. 1912’de adada yaşayan Rumlar Kıbrıs’ın 35 ayrı noktasında Türklere ait iş yerleri, camii ve evleri yakıp yıkmaya insanları katletmeye başladılar. 1952 yılında EOKA adlı terör örgütü kuruldu. EOKA sistematik bir biçimde başlattığı saldırılarda 100 Türk’ü, 100 İngiliz vatandaşını öldürerek 30 Türk köyünü yaktı. 1963 yılında EOKA’cılar yeni bir etnik temizleme planını devreye soktular, bu saldırılarda 500 Türk öldürüldü, 130 Türk köyü yakıldı, 25 bin Türk evlerini terketmek zorunda kaldı. YUNANLILARIN BATI TRAKYA’DA TÜRKLERE KARŞI ASİMİLASYON YOLUYLA UYGULADIĞI ETNİK VE KÜLTÜREL SOYKIRIM 1923 yılında Lozan’da imzalanan Türk ve Yunan azınlıkların karşılıklı mübadelesine ilişkin anlaşmanın ardından Yunan hükümeti Batı Trakya bölgesinde yaşayan Türkler üzerinde sistemli olarak etnik ve kültürel soykırım başlattı. Bölgenin büyük bir bölümünü askeri bölge haline getirip sıkıyönetim ilan edildi. Köyler arasında geliş gidişler izne bağlandı, Türk azınlığın pasaportlarına el konuldu. Türklerin hukuki, siyasi, kültürel ve dini haklarının kısıtlanması ibadetlerine izin verilmemesi gibi yoğun baskılar sonucu 400 bin Türk bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. BULGARLARIN TÜRKLERE KARŞI UYGULADIKLARI ETNİK VE KÜLTÜREL SOYKIRIM 1970-89 yılları arasında Bulgar hükümeti Bulgarlaştırma adı altında ülkede yaşayan 1,5 milyon Türk, Pomak ve Çingenelere karşı bir asimilasyon kampanyası başlattı. Ülkede yaşayan 310 bin Türk’ün isimleri polis zoruyla Bulgar ve Hıristiyan isimleriyle değiştirildi. Türkçe eğitim veren okullar, üniversitedeki Türk filolojisi bölümleri, Türkçe gazeteler ve camiler devlet emriyle kapatıldı. Çocukların sünnet ettirilmesi yasaklandı. Çocuklar bu yasağa rağmen sünnet ettirilip ettirilmediğini kontrol edilmek için zorla sağlık merkezlerine gönderildi. Mezar taşlarının üzerindeki Türkçe isimler yüzünden mezarlar yıkıldı, talan edildi. Türklerin Türk motifli giysiler giymeleri yasaklandı. Bu baskılara dayanamayıp protesto gösterileri yapan Türklerin üzerine askeri birliklerce ateş açıldı. 1.000 Türk Belene’deki toplama kampına gönderildi. Baskıların giderek artması sonucu 360 bin Türk zorunlu olarak Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı. ATO BAŞKANI AYGÜN Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Aygün, Amerikalılar’ın medya ve çıkar ilişkilerini kullanarak Felluce’ de soykırım delillerini kararttığı söyledi. Terörizm ile mücadele adına yapılan Irak işgalinin bir savaş suçuna dönüştüğünü vurgulayan Aygün, “Irak’a demokrasi gelecek ama görecek kimse kalmayacak” dedi. Aygün şunları söyledi: Kofi Annan nerede?. Birleşmiş Milletler ne iş yapar?. Kıbrıs’ta kıyameti kopardılar, Irak’ta sus pus oldular. Leyla Zana’nın başı ağrısa ayağa kalkıyorlar, Felluce’de insan cesetlerini köpekler yiyor, susup oturuyorlar. Anlaşılıyor ki, Avrupa Birliği’nin insan hakları kriterleri köpek sevgisine endeksli. Amerika 21. Yüzyılın ilk soy kırımını yapıyor. Bu post modern soykırıma sessiz kalınması bir başka insanlık suçudur. Her şey dünya kamuoyunun gözleri önünde cereyan ediyor. Kimse kimseyi kandırmasın. Televizyonlardaki görüntüler son derece açık. Bu iş terörle mücadele olmaktan çoktan çıktı. Irak ve özellikle Felluce soykırımın açıkhava müzesi haline geldi. İnsanlar sokakta kokuyor. Başında köpekler karnını doyuruyor. Bu görüntülerin onda biri terörle mücadele adına Türkiye’nin herhangi bir yerinde görülse, Avrupa Birliği müzakereleri kestiğini açıklar. Ama yapan Amerika olunca gıkları çıkmıyor. 20. Yüzyıldaki Etnik ve Kültürel Soykırımlar Soykırım Bilançosu 1 Jozef Stalin (RUSYA, 1934-39) 13,000,000 mülteci-100 binlerce ölü. 2 Adolf Hitler (Almanya, 1939-1945) 12,000,000 mülteci / kamplarda 2 milyon ölü-kayıp 3 Mao Tze Dong (Çin, 1966-1969) 11,000,000 kişiye kültürel asimilasyon / toplama kamplarında sayısı belli olmayan ölü ve kayıplar 4 İspanyol ve Amerikalı Kaşifler 1492-1800 7,972,000 ölü / kayıp,. 5 Hideki Tojo (Japonya, 1941-1944) 5,000,000 ölü/ kayıp 6 Pol Pot (Kamboçya, 1975-1979) 1,700,000 ölü 7 Kim Il Sung (Kuzey Kore, 1948-1994) 1.600,000 mülteci ve toplama kamplarında ölü / kayıp 8 Menghitsu (Etopya, 1975-1978) 1,500,000 ölü / kayıp 9 Charles DeGaulle (Cezayir, 1954-1962) 1,000,000 ölü / kayıp 10 Yakubu Gowon (Biafra, 1967-1970) 1,000,000 ölü / kayıp 11 Leonid Brezhnev (Afganistan, 1979-1982) 900,000 ölü / kayıp 12 Jean Kambanda (Ruanda, 1994) 800,000 ölü / kayıp 13 İngiliz Krallığı (Avustralya, 1849-1938) 719,000 ölü / kayıp , 100 bin mülteci 14 Suharto (Doğu Timor, 1976-98) 600,000 ölü /kayıp 15 Saddam Hüseyin (Iran ve Kuzey Irak 1980-1990 600,000 ölü / kayıp 16 Yahya Khan (Pakistan, 1971 ve Banglades,1990) 500,000 ölü / kayıp 17 Savimbi (Angola, 1975-2002) 400,000 ölü / kayıp 18 Molla Ömer - Taliban (Afganistan, 1986-2001) 400,000 ölü / kayıp 19 Idi Amin (Uganda, 1969-1979) 300,000 ölü / kayıp 20 B.Mussolini (Etopya,Yugoslavya 1936) 300,000 ölü / kayıp 21 Danimarka (Danimarka 1945) 250,000 Alman Mülteci ölüme terk edildi. 22 Mobutu Sese Seko (Zaire, 1965-1997) 250,000 ölü / kayıp, 200 bin mülteci 23 Charles Taylor (Liberya, 1989-1996) 220,000 ölü / kayıp 24 Foday Sankoh (Sierra Leone, 1991-2000) 200,000 ölü / kayıp 25 Amerika (Almanya Dresden,1943-1945) 200,000 sivil ölü (Dresden’e sığınan siviller) 26 S. Milosevic (Yugoslavya,1992-96) 180,000 ölü / kayıp 27 Michel Micombero (Burundi, 1972) 150,000 ölü / kayıp 28 Amerika (Hiroşima-Nagazaki 1944) 135,000 ölü atom bombasi lie bu şehirler yok edildi 29 Almanya (Namibya 1891) 117,000 ölü / kayıp, 15 bin mülteci 30 Hassan Turabi (Sudan, 1989-1999) 100,000 ölü / kayıp 31 Richard Nixon (Vietnam, 1969-1974) 70,000 ölü / kayıp 32 Papa Doc Duvalier (Haiti, 1957-1971) 60,000 ölü / kayıp 33 Marcos (Filipinler) 50,000 ölü / kayıp 34 Hissene Habre (Çad, 1982-1990) 40,000 ölü / kayıp 35 Vladimir Ilich Lenin (Rusya, 1917-1920) 30,000 mühalif infaz edildi 36 Francisco Franco (İspanya) 30,000 mühalif infaz edildi 37 Lyndon Johnson (Vietnam, 1963-1968) 30,000 ölü / kayıp 38 Hafız Esad (Suriye 1980-2000) 25,000 ölü / kayıp 39 Khomeini (Iran, 1979-1989) 20,000 ölü / kayıp 40 Eski Yugoslavya (1995 Bosna-Hersek) 15 ölü, 7500 kayıp, 45 bin mülteci 41 Paul Koroma (Sierra Leone, 1997) 6,000 ölü / kayıp 42 Usama bin Ladin(Dünya çapında,1991-2001) 4,000 ölü / kayıp 43 Augusto Pinoşe (Chile, 1973) 3,000 ölü / kayıp 44 Efrain Rios Montt (Guatemala) 2,000 ölü / kayıp 45 Sierra Leone 80,000 mülteci, kayıp rakamı belli değil. 46 Kıbrıs Cumhuriyeti (1912-1974) 25,000 sivil mülteci,1000’ni aşkın ölü,100 ingiliz ölü 47 Yunanistan (Batı Trakya,1923-1990) 400,000 mülteci evlerin terk etti. 48 Bulgaristan (1970-1989) 360,000 mülteci kültürel asimilasyon sonucu evlerin terk etti, 1000 kişi toplama kamplarına alındı 49 Norveç 1920-1930 Tatar göçmenleri kısırlaştırma ve toplama kamplarında izole etme 50 Amerika -Felluce 2004 Devam ediyor. Alıntı
Φ b.maradona Gönderi tarihi: 8 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 8 Mart , 2006 Bugünkü Avrupoa milletlerini oluşturan halklar zümresi Kıtaya Geldiklerinde karşılarında ciddi bir medeniyet vardı ; Roma. Bu mecburi yaşama mücadelesi Dinli olmayan düşüncenin etkisiyle ötekini anlayamama sorununu ortaya çıkardı. Kore ile oynadığımız Dünya 3. lüğü maçında herkes Korelilerin bir kısmının Türk seyircilerle beraber Türk bayrağı sallayabilecek kadar öz güveni gelişmiş bir millet olduğunu görmüştü. Bozan arkadaşım küçük iki düzetmede bulunayım.ilki EUROPA yı oluşturanlar bi yerden gelmediler,zaten ordadılar,sadece ayrışmalar oldu.bunun için kavimler göcünü incelemen gerekiyo.Din ise zayıflayan romanın bir kurtarıcı olmaktan başka bi şey olmadı. Kore ise bizim onlarla beraber savaştığımız için beraber bayrak taşıdı.başka bi nedeni yok fakat çok güzel görüntülerdi o başka. Yazının geriye kalan kısmı sadece yorum.ama yanlışlıklarla dolu fakat yorumdur. Alıntı
Φ bozan Gönderi tarihi: 8 Mart , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 8 Mart , 2006 Bozan arkadaşım küçük iki düzetmede bulunayım.ilki EUROPA yı oluşturanlar bi yerden gelmediler,zaten ordadılar,sadece ayrışmalar oldu.bunun için kavimler göcünü incelemen gerekiyo.Din ise zayıflayan romanın bir kurtarıcı olmaktan başka bi şey olmadı. Kore ise bizim onlarla beraber savaştığımız için beraber bayrak taşıdı.başka bi nedeni yok fakat çok güzel görüntülerdi o başka. Yazının geriye kalan kısmı sadece yorum.ama yanlışlıklarla dolu fakat yorumdur. Sevgili b.maradona arkadaşım. Yorumunuzu okudum. Şayet şu cümle size ait ise EUROPA yı oluşturanlar bi yerden gelmediler,zaten ordadılar,sadece ayrışmalar oldu.bunun için kavimler göcünü incelemen gerekiyo. bu durumda yapacak en güzel iş bolca tarih kitabı okumanızdır. nereden mülhem bir düşünceyle buraya avrupa halkalrının oradalığını yazdınız bilemiyorum lakin ; 1. tarihte indo yuropan göçü diye bir göç vardır hiç duydunuz mu ? 2. Hint avrupalılar, iran lar, alemannlar, yunanlar , ermeniler, gotlar vizigotlar vesaire aryanic kavimler olarak anılır ve dilleri aynı kökene dayanır hiç okudunuz mu ? 3 neden iran dilindeki Dâr kelimesi ile almancadaki Tar kelimesinin ve indilizcedeki door kelimesinin bu kadar benzediği hususunda hiç düşündünüz mü ? ezcümle arkeoloji çok gelişti. 1880lerden bu yana insanlık çok şey öğrenci. oturup sanskritçe çalışıldı ve alt yapının avrupanın göçlü halklarının dilleri ile aynı yapıda olduğu tespit edildi. Göç yolları tespit edildi derken bu bilgiler kitaplara geçildi. Sonralaraı Türk eğitim sistemi de bu kaynaklardan kendisine ders kitapları yaptırdı okullarda okutturdu. Bu sırada siz neredeydiniz bilmiyorum, fakat okumanın gereğine inanıyorum ve sizi Türk Tarihçilerine Emanet Ediyorum. Bozan Alıntı
Φ b.maradona Gönderi tarihi: 9 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 9 Mart , 2006 Bu sırada siz neredeydiniz bilmiyorum, fakat okumanın gereğine inanıyorum ve sizi Türk Tarihçilerine Emanet Ediyorum. Bozan sevgili bozan arkadaşım öncelikle herkesi bi yere emanet etmeni iyi niyetinin göstergesi kabul edip bende seni aştiye (ankara şehir terminali işletmeleri) emanet ederim.diyeceksinki niye.oraya verdiği bi emaneti geri alan yokta ondan arkadaşım.hani bu arada seni kaybederlerse pek fena olmaz. 1. tarihte indo yuropan göçü diye bir göç vardır hiç duydunuz mu ? 2. Hint avrupalılar, iran lar, alemannlar, yunanlar , ermeniler, gotlar vizigotlar vesaire aryanic kavimler olarak anılır ve dilleri aynı kökene dayanır hiç okudunuz mu ? 3 neden iran dilindeki Dâr kelimesi ile almancadaki Tar kelimesinin ve indilizcedeki door kelimesinin bu kadar benzediği hususunda hiç düşündünüz mü ? ezcümle arkeoloji çok gelişti. 1880lerden bu yana insanlık çok şey öğrenci. oturup sanskritçe çalışıldı ve alt yapının avrupanın göçlü halklarının dilleri ile aynı yapıda olduğu tespit edildi. Göç yolları tespit edildi derken bu bilgiler kitaplara geçildi. Sonralaraı Türk eğitim sistemi de bu kaynaklardan kendisine ders kitapları yaptırdı okullarda okutturdu. Bozan Burada cevap verme çok meşakatli bozan arkadaş.sankritçe ile ilgili belirmelerine bir felsefecinin cevap vermesi daha düzgün olur,zaten pek ilgi alanımda diil. 1-fakat göç yollarını anlamak zor diil.insanlık aleminin mezopotamyadan çıktıı varsayılırsa her yere ordan gitikleri kolayca açılanır.ama şunu bilki belirginleşmesi kavimler göçü ve romanın yıkılmasına daenk geliyor. duyduk bu göçü fakat senin duyduun kaynaklardan diildir.kulaktan doyma bir duymam yok diyorum sana,kaynaklara dayanan bir okumam var. 2-onuda okumuş bulundum.yani hepimiz kardeşiz demeye çalışıyorsan sevinirim.madem aynı kökteniz neden kavga ve savaş ediyoz diil mi. 3-tam bilmiyom fakat kürt arkadaşla bu konuda çok ısrarcı oluyolar.onlara görede kürtçe ari dil grubu üyesi.çokta benzer kelimeler varmış.çokta gramer benzerliği. fakat tüm bunlat arkeolojinin diil olsa olsa antropolojinin konusu olacak konular.bu kanuda yetkin diilim ve susman durumundayım. Alıntı
Φ bozan Gönderi tarihi: 9 Mart , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 9 Mart , 2006 sevgili bozan arkadaşım öncelikle herkesi bi yere emanet etmeni iyi niyetinin göstergesi kabul edip bende seni aştiye (ankara şehir terminali işletmeleri) emanet ederim.diyeceksinki niye.oraya verdiği bi emaneti geri alan yokta ondan arkadaşım.hani bu arada seni kaybederlerse pek fena olmaz. Burada cevap verme çok meşakatli bozan arkadaş.sankritçe ile ilgili belirmelerine bir felsefecinin cevap vermesi daha düzgün olur,zaten pek ilgi alanımda diil. 1-fakat göç yollarını anlamak zor diil.insanlık aleminin mezopotamyadan çıktıı varsayılırsa her yere ordan gitikleri kolayca açılanır.ama şunu bilki belirginleşmesi kavimler göçü ve romanın yıkılmasına daenk geliyor. duyduk bu göçü fakat senin duyduun kaynaklardan diildir.kulaktan doyma bir duymam yok diyorum sana,kaynaklara dayanan bir okumam var. 2-onuda okumuş bulundum.yani hepimiz kardeşiz demeye çalışıyorsan sevinirim.madem aynı kökteniz neden kavga ve savaş ediyoz diil mi. 3-tam bilmiyom fakat kürt arkadaşla bu konuda çok ısrarcı oluyolar.onlara görede kürtçe ari dil grubu üyesi.çokta benzer kelimeler varmış.çokta gramer benzerliği. fakat tüm bunlat arkeolojinin diil olsa olsa antropolojinin konusu olacak konular.bu kanuda yetkin diilim ve susman durumundayım. Susmak konusunda isabet etmişsiz. Bozan Zaman: İÖ yaklaşık 7000-3000 Mekân: Avrasya Bir süredir boş zamanlarımda Avrupa dillerinin çarpıcı yakınlıkları üzerinde çalışıyorum ve her gün bu işte yeni ve çok heyecan verici yanlar buldukça onları kaynaklarına doğru izliyorum. JAMES PARSONS, 1767 Avrupa ve Batı Asya, pek çok kültür ve halklar görmüşse de, Avrupalılar'ın çoğu ile Batı ve Güney Asyalılar'ın büyük bir kısmı Neolitik ya da Erken Tunç Çağı'nda Avrasya'ya yayılmaya başlayan bir tek dil ailesine ait olan akraba dilleri konuşmuşlardır. Pek çok Hint-Avrupa dilinde aynı soydan gelen birkaç kelimeyi alıp da İrlanda'dan Batı Çin'de, ipek Yolu'nun vaha kentlerinin halkı Toharlar'a kadar izlersek bu dil sürekliliği hakkında bir izlenim elde edebiliriz. Bu kelimeler arasındaki benzerlikler bunların Proto-Hint-Avrupa olarak bilinen ortak bir ata dilinden türemeleriyle (Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca'nın Geç Dönem Latince'sinden türediği gibi) açıklanabilir. Bu Proto-Hint-Avrupa dilinin ilk ne zaman ve nerede konuşulduğu bilimadamlarını iki yüzyıldan beri uğraştırmaktadır. Farklı Hint-Avrupa dillerinin kelime dağarcıklarındaki benzerlikler, dilcilerin Proto-Hint-Avrupa dilinin içeriğinin en azından bir kısmını ve genel yapısını anlamalarında yardımcı olmuştur. Örneğin, ağaç (çam, meşe, söğüt vb), vahşi hayvanlar (ayı, tilki, geyik vb) ve daha önemlisi evcil hayvanlar (öküz, koyun, keçi, domuz) ve çiftçilikle ilgili teknoloji (çömlek, orak, saban) ve arabalar (tekerlek, araba, boyunduruk). Bütün bunlar proto-di-lin konuşanlarının bu yeniliklerin ortaya çıktığı zamanda, en azından ortak bir Neolitik sözlüğe sahip olmalarına kadar ortadan kalkmadığını göstermektedir. Proto-Hint-Avrupalılar'ı neden belirli bir mekânda aramamız gerekmektedir? Buradaki sorun hem ampirik hem de kuramsaldır. Bir kere Avrupa'nın kenarlarındaki ülkelerin bazılarında Hint-Avrupa dilleri konuşulmadığını biliyoruz: İspanya'da Iberik dili, İtalya'da Etrüsk dili, Anadolu'da Hititçe konuşulmaktaydı. Bazı Hint-Avrupalılar'ın da Hint-Avrupa dili konuşmayan eski halkların arasında yayıldıklarını da biliyoruz. Örneğin, İranlılar Güney İran'ın Elamlılar'ını, Hint-Âriler dillerini daha önceki Dravid ve Munda dili konuşulanlara benimsetmişlerdir. Ayrıca, Hint-Avrupa dili olmayan bir dil Avrupa'da yaşamaya devam etmiştir: Kuzey İspanya ve Güney Fransa'da konuşulan Baskça. Kuramsal sorun, dil değişikliğinin tümünü ilgilendirir. Hint-Avrupalılar'ın Atlas Okyanusu'ndan Batı Çin'e kadar ta en eski çağlardan beri uzanıyor olması, tarih öncesi dönemde bir tek dilin sürekli olabileceği alanın boyutlarının çok üstündedir. Diller (sabit bir oranda olmasa da) sürekli evrim geçirirler ve binlerce kilometrelik bir alana yayılmış bir tek dili konuşanların aynı dil değişimini binlerce yıl sürdürebildiklerine akıl erdirmek çok güçtür. Kurgan modelinin en ayrıntılı versiyonu, Hint-Avrupalılar'ın Avrupa'ya üç dalga halinde yayıldıklarını öngörmektedir. Belli başlı Hint-Avrupa dil gruplarının dağılımı. ANAYURT MODELLERİ Hint-Avrupa dilinin ileri sürülen anayurt (Almanlar buna Urheimat diyeceklerdir) mekânları Kuzey Kutbu'ndan Güney Kutbu'na, Atlas Okyanusu'ndan Büyük Okyanus'a kadar uzanmaktadır. Hint-Avrupa dili kökenlerinin günümüzde temelde üç model tipi tartışılmaktadır: Birincisi, Proto-Hint-Avrupalıları'nın Neolitik dönemden önce, ya Paleolitik ya da Mezolitik dönemde Avrasya'da geniş bir kuşak içinde olabilecekleri iddiasını ortaya atmaktadır. Kökenlerini o kadar geriye ve o kadar geniş bir alana -Avrupa'nın büyük bir kısmı- götüren bu iddia, arkeologların daha sonra Hint-Avrupa dillerinin dağılması için çok uzaklara göçler yapıldığını kanıtlamalarına bir kısıtlılık getirmektedir. Bu, yeniden inşa edilen protodilde gördüğümüz geç dönem Neolitik kelime dağarcığını açıklamadığı için en az kabul gören modeldir. İkinci model Hint-Avrupa yayılmasını tarımın yayılmasıyla birlikte başlatır. Bu model başka dil aileleri için de kullanılmıştır. Bunun anlamı, Hint-Avrupa dillerinin yeni ve çok daha verimli bir ekonomiyle yayıldığı ve yeni Hint-Avrupa dili konuşan çiftçilerin giderek Avrupa'nın avcı-toplayıcı toplumlarının yerini almış olduklarıdır. Bazıları bu yayılmanın yalnızca, nüfusla sınırlı olduğunu iddia ederken bazıları da Avrupa'nın çevre bölgelerinin yeni bir çiftçi akınına değil, daha çok yeni bir dil değişimine uğradığı fikrindedirler. Bütün bu modeller en eski Hint-Avrupalılar'ı İÖ 7. binyılda Anadolu'da yerleşik olarak kabul ederler ve bunların buradan Yunanistan'a ve Balkanlar'a, sonra da daha yoğun olarak batıya, Atlas Okyanusu'na kadar yayıldıklarını öngörürler. (Solda) Letnitsa'dan "kutsal evliliği" gösteren gümüş yaldızlı bir Trak plaketi -İÖ 400-350 yıl. (Sağda) Güney Urallar'da Sintashta'daki Tunç Çağı araba gömülmesi, genelde ilk Hint-Avrupa yayılmasının kanıtları olarak görülür. Asya'nın belli başlı Hint-Avrupa dillerine gelince, bunlar genellikle üçüncü varsayıma girerler. Bu üçüncü modele göre Avrupa ve Batı Asya'daki Neolitik-Tunç Çağı topluluklarının büyük bir kısmında büyük dil değişimleri olmuştur. Kuram genelde en eski Hint-Avrupalılar'ı Karadeniz ile Hazar Denizi'nin kuzeyindeki bozkırlara ve ormanlık steplere yerleştirir ve en eski Hint-Avrupa yayılmasının yarı göçebe ya da ehlileştirilmiş ata ve tekerlekli arabalara sahip yüksek derecede seyyar nüfus tarafından gerçekleştirildiğini iddia eder. Bunlar ölülerini genellikle bir höyüğe (Rusça'sı kurgan) gömdükleri için buna Kurgan kuramı adı verilir. Buna göre seyyar nüfus, ÎÖ 5 ile 3. binyılda steplerden Güneydoğu ve Orta Avrupa'ya göçe başlamış ve buralardaki yerli halka kendi Hint-Avrupa dillerini benimsetmişlerdir. Bu model toplumsal değişimi tam anlamıyla nüfus hareketine bağlamaz: Hint-Avrupa dilleri eski Hint- Avrupa toplumsal kurumlarının Avrupa'dakilerden daha saldırgan ve çekici olmaları nedeniyle yayılmıştır. Kurgan modeline göre Asya'nın Hint-Avrupalılar'ı İÖ 2000 yıllarında Volga-Ural bölgesinde araba süren aristokrasinin geliştiğini ve bunların doğuya ve Orta Asya'dan güneye yönelerek İran'da ve Hindistan'da Tunç Çağı seçkinlerini oluşturduklarım öne sürülmektedir. Hint-Avrupa kökenlerini ve yayılmasını açıklayan tümüyle kabul edilebilir bir tek model olmamasına rağmen, sorun, bilimadamlarını insan kültürünün en esaslı unsurlarından biri olan dilin arkeolojik kayıtlarda nasıl izlenebileceğini sürekli olarak araştırmaya yöneltmektedir. Hint-Avrupa dilleriyle elde edebildiğimiz her şey bizi, oluşturulmuş biçimlerin oldukça uzun bir evreye yayıldığına inanmaya yöneltir. Hint-Avrupa dillerinin belli bir ortalama derinliği vardır. Bu yüzden, bu dillerin içinde, arkeologların kazılarda yaptıkları gibi, kronolojik düzeylerin bir katmanbilimi gerçekleştirilebilir. Bu gözlem, Hint-Avrupa dilinin, türdeşlikten yoksun toplulukların yığıştığı bir sabit değil, tek bir halkın dolaysız bir biçimde dili olduğunu doğrular. Bu toplumsal halkın ülkü ve değerleri bilinir: Veda, Homeros ve Kuzey Edda'nın şiirsel kalıp cümleleri arasındaki giderek artan çok sayıdaki denklik, bu durumun dolaysız bir kanıtıdır. Birbirinden çok ayrı yapıtlardan kalma anlatı şemalarının yinelenmesi, hiyerarşik, soylu, eril bir ideolojinin aktarıcılığını yapan sözlü bir Hint-Avrupa edebiyatının varlığım da doğrular. l. Bazıları Hint-Avrupa anayurdunun Paleolitik veya Mezolitik dönemde Avrupa'nın büyük bir kısmını kapladığını iddia etmektedirler. 2. Anadolu modeli Hint-Avrupalılar'ın tarımın yayılmasıyla Ortadoğu'dan Avrupa'ya uzandıklarını kapsar. 3. Kurgan modeline göre Hint-Avrupalılar Avrupa'nın steplerinden Neolitik dönemin sonunda yayılmışlardır. İrlanda'dan Batı Çin'deki Toharlar'a kadar üç kelimenin izlerini süren tablo. Benzerlikler, ortak bir ata dili ile açıklanabilir. Alıntı
Φ b.maradona Gönderi tarihi: 9 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 9 Mart , 2006 hadi diyelim ben bunları okudum.fakat burdan nasıl avrupanın faşist ve ırkçı olduu anlamını çıkarıcam.bu konu havada kalıyo.kanunun dışında böbürlenme dışında bir anlam taşımıyor bu yazılar. ben inatla kardeş olsunlarki ırkçı ve faşist söylemler olmasını engeller diyorum fakat sen tuhaf şeyler annatıyosun bozan arkadaşım. Alıntı
Φ bozan Gönderi tarihi: 10 Mart , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 10 Mart , 2006 hadi diyelim ben bunları okudum.fakat burdan nasıl avrupanın faşist ve ırkçı olduu anlamını çıkarıcam.bu konu havada kalıyo.kanunun dışında böbürlenme dışında bir anlam taşımıyor bu yazılar. ben inatla kardeş olsunlarki ırkçı ve faşist söylemler olmasını engeller diyorum fakat sen tuhaf şeyler annatıyosun bozan arkadaşım. Hadi bakalım. Okudun mu ? Güzel. Şimdi biz yukarıda şöyle yazdık. Bugün avrupa halkını oluşturan milletlerin genel kökü barbar ve saldırgan görmemişlerden oluşmuştu. Bu cümleler size çok kaba gelmesin, zira olan bu. katil Roma zengindi, güçlüydü, lüks denileni yaşamıyor adeta içiyoırdu. Kuzeydeki barbar kavimlerle karşılaşıldığında tuhaf dilleri olan anlaşılmaz halkların aslında giyinmeyi, yemeyi içmeyi, hatta banyo yapmayı bile bilmediklerini gördü. tam tersi germenler de hayatı , yaşamayı ve ihtişamı gördü. sonuçta romayı yıkan bu güruh her zaman ötekinin elindekini gözleyen bir şifreyi damarlarına kodladı. Roma gitti taht indo avrupalılara Kutsal roma cermen imparatorluğu ile kalmış oldu. Aslında artık ne roma kutsaldı ne de bu kavimler romaydı. Sadece hint avrupalılar bir Roma mirasını yağmaladılar. böyle bir var oluş yok oluş mücadelesinden çıkan halklar topluluğu önce avrupayı sonra dünyayı kirletti. bizim yorumumuz budur. Buna sosyo etnik tarih yaklaşımı deniyor ve biz kurduk . Beğenirsen okursun, yazarsın beğenmezsen yazmazsın işte hepsi bu sevgili b. maradona. bozan İşte bu yüzden tüm almanya ve dünya podolski'nin yaptığı nazi selamını es geçmiştir. Çünkü bir çok alman hitleri sever.. Ruhlarında ırkçılık doludur...bunun genelleme olduğunu kabul ediyorum.. bozan Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.