Φ ''biji tirkiye'' Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2009 DTP 2009 yerel seçimlerinde büyük bir başarı elde etti. AKP"nin, Türkiye"de Kürt kimliğinin temsilciliğini muhafazakâr-liberal bir Sünni ittifakı çerçevesinde tekeline alma stratejisini boşa çıkardı. AKP Diyarbakır"da, Batman"da belediye başkanlıklarını kazanarak, Türkiye"nin Kürt yoğunluklu bölgelerinin de birinci partisi olamadı. Üstelik yerel seçimleri Kürt kimlikli siyasetin temsilciliği referandumuna dönüştürerek, örneğin Siirt ve Van"da da belediye başkanlıklarını kaybetti. AKP"nin bu seçim stratejisi, DTP"ye çok önemli bir asabiyye kazandırdı. Kürt sorunu karşısında bugüne kadar sürdürülen devlet politikasının artık bütünüyle iflas ettiğini gösterdi bu seçimler. Elbette siyasette iflas masası ve ticaret mahkemesine benzer bir kuruluş olmadığı için, güçlü pozisyonda olan iflas ettiğini yıllarca inkar edebilir. Hatta bu durumu gizlemek için öncekinden daha fazla eski politika araçlarına sarılıp, durumu ileride daha da zor çözülür kılabilir. Galiba içinde bulunduğumuz günlerde Türkiye"de böyle bir iflas etmiş politika şahlanışına şahit oluyoruz. Ehvenişer AKP Bugüne kadar Türkiyeli Kürt kimliği merkezli siyaset yapanları dize getirerek, bastırarak, susturarak, gerekirse ya öldürüp ya da hapsederek veya sürerek, Kürtlerin ehvenişere sarılmalarını sağlamak siyaseti güdüldü. Örneğin son sekiz yılda, CHP"nin ve MHP"nin bütünüyle silindiği bir Kürt siyasal coğrafyasında, AKP böyle bir ehveni temsil ediyordu. Daha önce bu rolü ANAP üstlenmişti. Belediyecilik açısından başarılı sayılamayacak DTP"li belediyelerde, AKP hükümetinin sosyal yardım paketlerine ve televizyon açılımına rağmen, AKP"nin temsil ettiği ehvenişer yeterince rağbet görmedi. Çünkü DTP"yi Kürtleri temsil referandumuna sıkıştıran AKP, DTP"yi de Türkiye partisi olma iddiasını bırakıp, vargücüyle Türkiyeli Kürt kimliğinin simgesi olmaya zorlamıştı. Emine Ayna, seçimlerden birkaç gün önce, "DTP"ye oy vermeyen Kürt, hakiki Kürt değildir" iddiasını dile getirirken, DTP"nin çekilmek zorunda kaldığı etnik kimlik partisi savunma hattının gereğini yapıyordu. Böylece Türkiyeli Kürtlerin sayısal olmasa da, siyasal temsil yetkisini elinde tuttuğunu gösteren DTP karşısında AKP sadece mızırdanabilirdi. Nitekim seçim kaybetmiş bir partinin yapacağı gibi, "bölgede seçimlerde çok büyük baskıların uygulandığı" iddiasını dile getirdi. Seçim sonrasında, AKP"nin Kürt sorunu konusunu çözme konusunda seçim öncesinde gösterdiği hevesi koruyamayacağı bekleniyordu. Ama bunun yanında, geleneksel devlet politikalarının da Türkiyeli Kürtlerin kimlik tanınması mücadelesini veren bir partiyi siyasal alanda görünmez kılamayacağının, artık bunun hiçbir başarı şansının olmadığının anlaşılacağı beklentisine de kapıyı açıyordu. Seçim sonrasında PKK"nın gelecek Haziran ayına kadar tek taraflı ateşkes ilan etmesi, Kuzey Irak Kürtlerinin baskısının yanında, biraz da bu kapının açılması beklentisiyle ilişkiliydi. İlker Başbuğ"un "Türkiye halkları" tabirini kullanması, münhasıran büyük bir açılım değildi ama Kürt sorunu konusunda kadim devlet politikasının yılmaz bekçisi olan bir kurumun başından gelmesi, Tayyip Erdoğan"ın Diyarbakır"da dile getirdiği alt kimik-üst kimlik tanımına verilen gecikmiş bir destekti. Ama bu konuşmanın yapıldığı sıralarda, PKK ile ilişkileri olduğu iddiasıyla yüzlerce DTP yöneticisi gözaltına alındı. Aralarında genel başkan yardımcıları, belediye başkanları, il ve ilçe örgütü başkan ve yöneticileri olan bu partililerin 50"den fazlası tutuklandı. Kadim devlet politikasında düğmeye basılmıştı. Silahın meşruiyeti? Dört yıldan beri izlendikleri iddia edilen bu kişilerin tutuklanması, DTP"nin Kürt siyasal hareketi içinde güçlenerek özerkleşmesi olanağına vurulan ağır bir darbeydi. DTP"nin giderek PKK"nın önüne çıkmasını istemeyenlerin sadece PKK yönetimi değil, -bu yönetimin güdümündekilerin 2007 seçimleri sonrası DTP içinde Ahmet Türk"e yaptıkları muameleyi hatırlayalım- devlet politikasının mimarları da olduğu bir kez daha ortaya çıktı. PKK"lı kadroların yasal siyaset alanına yavaş yavaş çekilmesi, en önemlisi genç Türkiyeli Kürtlerin yüzlerini dağa değil, Türkiye içinde yasal siyaset organlarına çevirmesinin teşvik edilmesinin önemsenmediğinin, belki de istenmediğinin işaretiydi bu. En azından, mutlak bir hezimet duygusu içinde teslim olmadıkça, bu çevrelerin yasal siyaset alanına girişlerinin arzulanmadığını gösteriyordu. Devlet politikasının sanki bir kan davasına dönüştüğünü bu vesileyle görebildik. Diz çökerek silahlarını teslim eden bir PKK hayali içten içe devlet zihniyetinde çalışmaya devam ediyordu. Ahmet Altan, Türkiyeli Kürtlerin PKK konusundaki ikircikli tavrının arkasında yatan nedenleri birkaç cümleyle çok güzel tarif etti: “Benim anladığım kadarıyla Kürtler şimdi "silahı" bir savaşı kazanmanın aracı olarak değil, "namuslarını, onurlarını, kişiliklerini, varlıklarını" koruyabilmek için gerekli bir alet olarak görüyorlar” dedi. Tasvip edelim veya etmeyelim ama bu olguyu dikkate almayan bir politikanın herhangi bir başarı şansı olmadığını teslim etmek zorundayız. Dikkate almak, silahın meşruiyetini tanımak değil, namusun, onurun, güvenliğin, eşitliğin silahsız daha iyi korunacağının, bunlara silahsız daha kolay ulaşılabileceğinin güvencesini vermek demektir. Bu da Türkiyeli Kürt kimliğinin siyasal alandaki hareket alanını genişletmekten geçer. DTP grup kurdu diye parlamentoya ayak basmamaktan değil. Ne de PKK"nın çağrılarını da dikkate alarak siyasal davranışını biçimlendiren kişilerin şeytanlaştırılmasından... Bugün DTP"ye oy verenlerin bir kısmı, hatta hiç azımsanmayacak bir bölümü Öcalan"ı lider, PKK"lıları gerilla, PKK"yı da inkârcı ve ceberrut politikalara karşı direnen bir güç olarak görüyor. Silahlı mücadeleye başvurulmasaydı bugün hâlâ generallerin, profesörlerin, köşe yazarlarının, sendikacıların "Kürt ve Kürtçe yoktur" iddiasını sürdüreceğine inanıyor. Bunun yüzde yüz yanlış bir inanç olduğunu kim iddia edebilir? Türkiyeli Kürtlerin, "dağ Türkleri" statüsünden Türkiye halklarının içinde bir halk konumuna gelebilmesi, devletin, düzen partilerinin, yüksek yargının, YÖK ve üniversitelerin, medyanın çabalarıyla mı oldu? Yıllardır yaptığı gibi YÖK hâlâ yılda üç veya dört kez üniversitelerden "bölücü faaliyetlere karşı yürütülen faaliyetler" raporu sormaya devam ediyor. PKK"nın terör yöntemlerini de kullanan, şiddet politikalarını meşru bulan, silahlı mücadeleyi yücelten yasadışı bir örgüt olması, PKK"nın DTP tabanını etkileme kapasitesini inkâr etmeyi gerektirmez. Hatta tersine bu etkileme gücünün nedenlerini anlamaya çalışmayı emreder. Halbuki bugün ilginç bir zamanlamayla düğmesine basılan DTP içindeki PKK"lı avı operasyonu, böyle bir anlama amacının bile olmadığını gösteriyor. Seçimlerden siyasal ve toplumsal meşruiyeti çok daha güçlenerek çıkan DTP hakkında, yaklaşık iki yıl önce Anayasa Mahkemesi"nde açılan kapatma davasının gerekçeli kararına sanki bu operasyonla uygun zemin hazırlanmak isteniyor. Kimse ağzına almıyor ama DTP hakkında artık son aşamaya gelmiş olması gereken bir kapatma davası var. DTP içinde PKK bağlantısı iddiasının mahkemenin bu kararını etkileyip etkilemeyeceğini bilemeyiz. Ama eğer mahkeme kapatma yönünde bir karar alacaksa, seçim sonuçlarının etkisini azaltan, hatta sıfırlayan bir toplumsal ve siyasal meşruiyet zemine ihtiyaç duyulduğunu tahmin edebiliriz. Bu tutuklama operasyonu tam da bu imkanı vermiyor mu? Bir kez daha, süren bir davada konjonktürel gelişmelere bağlı olarak bir "balans ayarı" mı yapıldı sorusu boğucu ağırlığıyla ortada duruyor. Diyarbakır Ticaret Odası Başkanı, durumu bir cümlede özetliyor: "PKK"nın siyasallaşmasından değil, DTP"nin silahlanmasından korkun". Böyle diyor ama bugün gene Kürt sorununda çözümsüzlüğü, çatışmayı, bastırma ve inkâr politikalarını "terörle mücadele" gerekçesi altında empoze etmeye çalışan bir el, bu oyunu yeniden kurmaya çalışıyor. Kürt sorununu Sünni Müslüman kimliği üzerinden ve milliyetçi Türklerin arzuladığı şekilde çözmenin mümkün olmadığını görenler, sanki geleneksel inkâr ve baskı politikasına dönüş yolunu hazırlıyorlar. DTP"nin kapatılması için uğraşanlar; parlamentoya girdiği günden beri, PKK"yı lanetleyen bir tavır alması için DTP"yi zorlayanlar, PKK"nın silahlı mücadeleye devam etmesinin gizli destekçileri ve zımni müttefikleridir. Türkiye"de Kürt sorunu, DTP"nin ve yasal siyasal alanda kimlik tanınması mücadelesi veren diğer Türkiyeli Kürtlerin evrilmesinden önce, Türkiye"de kendini güçlü ve egemen olarak görenlerin zihniyet dünyasında, Kürtlerin eşitlik talebi kabul gördüğü gün çözülmeye başlayacaktır. Ahmet İNSEL - Radikal Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2009 1-Emine Ayna Kürtler arasinda acikca ayricalik yapmistir.(DTP'ye oy vermeyen hakiki Kürt degildir)derken aslinda Emine Ayna kendisinin hakiki Kürt oldugunu kanitlamasi gerekirdi. 2-Radikaldeki yazi dogruysa eminim bir kalem hatasidir,degilse carpitmadir:Ilker Basbug "TÜRKIYE HALKLARI degil TÜRKIYE HALKI "demistir.Düzeltmis oldum.Yani Basbug'un üzerinden bölücü´lük siyaseti yapanlarin artik bu yollari birakmalari gerekir. 3-PKK bir terör örgütüdür,Öcalan bu terör örgütünün basidir yani terörist basidir.DTP bu terör örgütünün siyasi koludur.Bunu carpitanlara duyurulur. saygilarla Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2009 1-Emine Ayna Kürtler arasinda acikca ayricalik yapmistir.(DTP'ye oy vermeyen hakiki Kürt degildir)derken aslinda Emine Ayna kendisinin hakiki Kürt oldugunu kanitlamasi gerekirdi. 2-Radikaldeki yazi dogruysa eminim bir kalem hatasidir,degilse carpitmadir:Ilker Basbug "TÜRKIYE HALKLARI degil TÜRKIYE HALKI "demistir.Düzeltmis oldum.Yani Basbug'un üzerinden bölücü´lük siyaseti yapanlarin artik bu yollari birakmalari gerekir. 3-PKK bir terör örgütüdür,Öcalan bu terör örgütünün basidir yani terörist basidir.DTP bu terör örgütünün siyasi koludur.Bunu carpitanlara duyurulur. saygilarla 1 - Emine Ayna ve hicbir Kurt kendileri aralarinda ayirim yapmiyor. Ayrimi yapmayi en iyi bilen devletimiz! AKP'nin ve nice Turk siyasi olusumunun Islam'i kullanarak Kurtlerin oylarini bolmeye calistigi tarihimizin en buyuk ve kanitli gerceklerinden biridir. Bugun AKP'nin yaptigi din istismari, zamaninda Ermeni olaylari zamaninda da yapildi. Turkler Kurtler elele verip tarihi lekeleyebildiler! Ayni sey, Turklerin Anadolu'ya girislerinde de oldu. Kurt asiretleri, beylikleri Islam kullanildigi icin Turklerin Anadolu'ya girmesine yardimci oldular. 2 - Radikal'i de okuyun, Zaman'i da ve Mehmet Ali Birand'lari da! Hepsi cok kalem hatasi yapiyor. Cunku hep baristan yanalar! Kirliliklerin t emizlenmesinden yanalar! 3 - Herhalde herseyin gulluk gulistanlik oldugu bir Turkiye'de PKK ortaya cikmadi. Biz buralarda gercekleri konusuyoruz. Siz ne kadar inkar ederseniz bilzerin hakliligi o kadar guzel bir sekilde ortaya cikiyor! Kendi tezlerinizi curutuyorsunuz. Diyarbakirli.. Alıntı
Φ ''biji tirkiye'' Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2009 3-PKK bir terör örgütüdür,Öcalan bu terör örgütünün basidir yani terörist basidir.DTP bu terör örgütünün siyasi koludur.Bunu carpitanlara duyurulur. saygilarla PKK elbette bir terör örgütüdür bunu kabul ediyorum ancak bu örgütün ortaya çıkması herşeyin güllük gülistanlık olduğu bir ortamda yaşanmadı,herşey yolundayken kimse hadi terörist olalım demedi demezde bunuda iyi düşünmek lazım ayrıca Sayın BAŞBUĞ'un söylediği ''TÜRKİYE HALKI''dır buda M.Kemal ATATÜRK'ün TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN TÜRKİYE HALKINA ''TÜRK'' cümlesine eşittir.Yalnız bu cümlennin sevindirici yanı bu güne kadar M.Kemal'in bu sözünü Türkiye halkına verilen bir isim değilde bir ırk ismi olarak telaffuz edenler varken Sayın BAŞBUĞ'un bu cümleyi bu şekilde kurarak Türkiyedeki TÜRK isminin bu ülkede yaşayan Türk,Kürt,Arap,Alevi,Sunni yani bu ülke vatandaşı olan bu bayrak altında yaşayan herkesin ismi olduğudur.... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2009 1-Emine Ayna Kürtler arasinda acikca ayricalik yapmistir.(DTP'ye oy vermeyen hakiki Kürt degildir)derken aslinda Emine Ayna kendisinin hakiki Kürt oldugunu kanitlamasi gerekirdi. .... saygilarla Söz konusu bireyin iradesi oldu mu,kimse kendi gibi düşünmeyeni A veya B oalrak niteleme hakkına sahip değildir.Sayın Ayna,böylesi bir cümle kullandı mı,bilmiyorum.Bildiğim şu;birey düşüncelerini etiketlendirmek zorunda değildir.Etiketler,bağnazlığı getirir.Yok saymanın ve ötekeleştirmenin en iyi yolu,düşünceleri etiketlendirmektir.Ben DTP'ye oy vermedim.Kürt olmamın ölçütü kesinlikle kullandığım irade değildir. Bunun yanında,DTP'ye oy veren vatandaşlarımızı,PKK ile açıklamak,onlaı vatan haini ialn etmenin hiçbir mantığı yok."PKK'nın siyasallaşmasından değil, DTP"nin silahlanmasından korkun"Diyarbakır Ticaret Odası Başkanın sarfettiği bu cümleleri doğru okumalıyız.Siyasallaşmaktan değil,silahlaşmaktan korkmalıyız. DTP,Kürt Sorununuda tek muhattab değil.Asıl muhattabımız Kürt halkı.Ama DTP ile kendini açıklayan Kürtler için durum biraz daha farklı.Burada DTP çok yazıldı.Aynı düşünceleri sıralamanın,kendimi tekrarlamanın anlamı yok. Diyeceğim,dediklerimin özeti...Çözüm;inkar ve imha değil;sadece demokrasi...DTP,PKK değil;Kürt Halkı. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.