Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Vakit'ten Türkan Saylan Yorumu


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Din felsefesini yabana atmamalısın. Din fesefesini reddedersen, Türklerin İtikadi mezhebi Maturidiliği de reddetmen gerekir. Bir din filozofu da olan imam Maturidinin itikadi manada görüşleri nasıl geçerli olabildiyse, 20.yy daki Muhammed İkbalin de görüşleri pekala geçerli olabilir.

 

Söylediğim şeyler, modern insanla ilgili ibadete ait yada fıkhi bir içtihat değil ki. Sana kestirmeden sormuştum. Günümüzde kölelik ortadan kalkmıştır. Bu durumda, Kurandaki kölelikle ilgili hükümler var diye bu çağda tekrardan köleliğin getirilmesi mi gerekir ?

 

Mask, vahiy peygamber efendimizin kalbine ( mecazi ) gelmiştir. Sen ilkokul öğrencilerine minyatürlerdeki gibi resimlerle anlatıldığı şekilde peygamberin karşısında Cebrailin oturup, ona kahvede oturup konuşur gibi Kuran ayetlerini tek tek ezberlettiğini düşünüyorsan, vahiy olayını böyle algılıyorsan diyecek bir şeyim yok. Ama sana şunu söyleyeyim; o minyatürler temsili resimlerdir. :)

 

Kuranın iman ve ahlak esaslarına göre nefsini, benliğini eğitip kendi fıtratındaki güzelliklere ulaşabilen bir kişi, her ne kural koyacaksa, yasa çıkaracaksa, o kural ve yasalar, zaten Kuranın ahlak esasları ile çelişmez. Mesela, AK partisi iktidara geldiğinde AB'ye girebilmek için evlilikte aldatmanın cezasını kaldırdı. Sence doğru mu yaptı ?

 

Simdi sen Maturudi ile Ikbal'i mi karsilastiriyorsun? Maturudi Islam Teolojisi, Qur'an tefsiri ve Islam Fikhi konularinda genis egitim aldi. O bir Musluman Din alimiydi, filozof degil. Farisi oldugu iddia ediliyor ustelik, Turk degil, cunku onun zamaninda Semerkand Semenid Farisilerin idaresi altindaydi ve nufusu baskin oranda Farisi idi. Cevre stepler ise daha cok Turk nufus tarafindan iskan edilmisti.

 

Egitim aldigi buyuk alimler arasinda Ebu Nasr Ahmed b. Abbas b. Husayin al-Iyazi, Ebu Bakr Ahmed b. Ishak b. Salih el-Juzjani (El-Farq vet Tamyiz),Nusayr b. Yahya al-Balkhi and Kadilkudat Muhammed b. Mukatil er-Razi vardi. Ebu Nasr al-Iyazi ogretmeni ve dostu idi.

 

Ikbal ise daha cok edebiyat ve felsefe alaninda egitim gordu. Lisans egitimini, Lahor'da, Devlet kolejinde, Ingilizce ve Arapca Dili ve Edebiyati alanlarinda ders gorerek tamamladi. O daha kucuk yaslarda, dile, ozellikle siire olan hakimiyetiyle taninmisti.

 

Imam Maturidi felsefe egitimi de almisti; yani din Filozofu idi. Ama Ikbal asla Din alimi degildir. Bunu ogrenmeliydin.

 

*********

 

Ama, her iyi insan yasa yaptiginda sonuc olarak bu Kur'an'la celismez iddiasi senin o sirin emoticonlarindan birini gerektirir. Cunku her insanda seytani bir nefs vardir ki, Kur'an hukumlerinden koptugunda sadece kalbinin temizligi ya da kiz cocuklarini okutma aski onu dogru yola iletemez. Boylece, o nefsin tesiri altinda, insan hem miniklere onlik ve kalemtras alir, hem de Kahrosun Seriat diye resmi gecit yapar. Bu bir celiski degil midir? Yani, Kur'an emirleri insanin keyfine gore cagdan caga degisiyor olsaydi, degisen yasa ve ahlak kurallari Allah'i, kendi koydugu kurallari kahretmeye cagiracak kadar yoldan saptirmazdi insanlari.

 

Fikhi ictihatlar, hayatin icinde olan ictihatlardir. Bir insanin sokakta basortuyle dolasmasi gerektigi (burasi universite de olsa) fikhi bir kuraldir ve kisisel ve kamusaldir. Islam'in kamusal alani duzenleme girisimidir. Bu kural 'modern' caga gore yeniden yorumlanamaz. Kura statik degildir. Din statik degildir. Din, modern teknoloji ve bilimden ve insan akilndan daha hizli ilerler ve intibak eder. Din ve kurallar degismez; insan kemal bulur. Kemal Din ile mumkundur. Din'in yumusatilip yamultuldugu alanlar, toplumun en bozuk, en curumus, en sefih alanlaridir; dikkat edin. Mesela ekonomi. Din ekonomiye mudahele edemez. Bu yuzden karaborsacilik, tefecilik, rusvet, santaj, hortumlama olaylari gorulur. Din egitime mudahele edemez. Bu yuzden okullarda ahlaksizlik, genclerde gayesizlik ve uyusturucu muptelaligi ve ahlaksizlik gorulur. Devlet islerine Din sokulmaz. Bu yuzden adam kayirma, torpil, ahlaksizlik ve duzensizlik bulunur oralarda. Hukuka Din mudahele edemez. Bu yuzden hukuk guvenilmez, istikrarsiz ve yavastir.

 

Vahiy somut ve soyut bir eylemdir. Soyut tarafi Peygamer'in Peygamberlik sifatinin geregi olan, bize kapali olan kismidir ve cesitli sekillerde cereyan ettigi bildirilir. Vahyin somut kismi, Peygamber'in yasayisidir. Peygamber'in kendisi ummet icin bir Vahiy'dir. Cunku o konustugu zaman Kur'an konusur. O'nun eylemleri ve bu eylemlerin her saniyesi Musluman icin bir Kutsal Kitap'tir. Musluman Vahyi Peygamber'inde gorur; onunla Cebrail arasindaki ozel iliskide degil. Vahiy ayni zamanda Musluman'a da boylece ulasir.

 

Ben Peygamber'i Cebrai'le diz dize otururken resmeden bir minyatir gormedim. Sen gordun mu? Minyatur esoterik bir sanattir; profan ozellikler ona nufuz edemez. Hem Cebrail hem de Peygamber, kutsal sifat sahibi varliklardir; resmedilmezler. Ama, Hadislerden, bazen Peygamber'le Cebrail'in diz dize oturduklarini, Vahyin bu tatli sohbet havasi icinde Peygamber'e ulastirildigini ogreniyoruz.

 

Ne yapalim? Dini sadece Sultanahmet imaminin ulasabilecegi yuksek bir rafa mi koyalim?

 

Hayir, Din'i meclise, mahkemeye, orduya ve okula da koyalim. Laikciligi koydugumuz gibi.

 

Bundan hoslanmiyorsaniz, siz kendi Seriatinizi yasayin, biz kendi Seriatimizi. Laikciligin Seriati kural oluyor ve anayasaya giriyor da, Din'in seriati neden bunu yapamiyor?

 

Siz seckin azinlik misiniz?

  • Cevaplar 110
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
bir kismimiz Vakit'in TS yorumunu kaba buluyor, bir kismimiz yerinde. Burada, Vakit ve onun haberi disindaki tum ifadeler subjektif zaten.

Vakit gazetesinin Türkan Saylan hakkındaki yorumlarını kaba bulmak subjektif değil, beyni dogmalarla kaplanmamış her insan için gerçek bir saptamadır. Kendi bağlılarına, kendi gibi düşünmeyen diğer insanlara hakaret etme hakkını dünyada sadece dogmalar tanır. Onlar için zaten kendilerine bir sözü hakaret saymaları için de, onlar gibi düşünmediğinin söylenmesi yeterlidir. Bunu kendilerine hakaret kabul ederler. Vakit'in saldırılarını bir tek insan tipi normal kabul eder: Dinsel dogmatikler.

 

Böyle "zaten her söz subjektif" demek, "objektif olunmasına zaten gerek yok, herkes subjektif olsun ki ortalık hareketlensin, karışsın, biz de neşemizi bulalım" anlamına gelir. Nefretin artmasından yana olmak anlamına gelir.Objektiflik insanlar için önemli bir artı değerdir. Böyle hiçe sayılıp zıttına alabildiğine prim verilmez. Veriliyorsa ardındaki niyetin sorgulanması gerekir...

Gönderi tarihi:
Vakit gazetesinin Türkan Saylan hakkındaki yorumlarını kaba bulmak subjektif değil, beyni dogmalarla kaplanmamış her insan için gerçek bir saptamadır. İnsanlara kendi gibi düşünmeyenlere hakaret hakkını dünyada sadece dogmalar tanır. Onlar için zaten kendilerine bir sözü hakaret saymaları için de, onlar gibi düşünmediğinin söylenmesi yeterlidir. Bunu kendilerine hakaret kabul ederler. Vakit'in saldırılarını bir tek insan tipi normal kabul eder: Dinsel dogmatikler.

 

Böyle zaten her söz subjektif demek, "objektif olunmasına zaten gerek yok, herkes subjektif olsun ki ortalık hareketlensin, karışsın, biz de neşemizi bulalım" anlamına gelir. Nefretin artmasından yana olmak anlamına gelir.Objektiflik insanlar için önemli bir artı değerdir. Böyle hiçe sayılıp zıttına alabildiğine prim verilmez. Veriliyorsa ardındaki niyetin sorgulanması gerekir...

 

Iste simdi senin bu tesbitin subjectivismin tavan yaptigi nokta oldu.

 

Dur bakalim, senin yazindaki subjektif ifadeleri ayiklayayim da bir de oyle yayinlayayaim:

 

"Vakit gazetesinin Türkan Saylan hakkındaki yorumlarını .... bulmak subjektif değil, ... .... ... her insan için ... bir saptamadır. İnsanlara kendi gibi düşünmeyenlere hakaret hakkını dünyada ... dogmalar ... . ... için zaten kendilerine bir sözü hakaret saymaları için de, onlar gibi düşünmediğinin söylenmesi yeterlidir. Bunu kendilerine hakaret kabul ederler. Vakit'in ... bir tek insan tipi ... kabul eder: ... ... .

 

Böyle zaten her söz subjektif demek, "objektif olunmasına zaten gerek yok, herkes subjektif olsun ki ortalık hareketlensin, karışsın, biz de neşemizi bulalım" ... ... . ... ... ... olmak ... gelir.Objektiflik insanlar için ... bir ... ... . Böyle hiçe sayılıp zıttına alabildiğine ... verilmez. Veriliyorsa ardındaki ... sorgulanması ... ."

 

Dinsel dogmatik. Laiksel dogmatikler nasil oluyor; onu da ben aciklayayim: Laiksel dogmatik, Musluman insanlari, gormedikleri bir Varliga tapiyor ve onun emir ve kurallarini hayatin her alaninda salt sistem olarak uygulamak istiyor diye Dinsel Dogmatiklikle suclayan insan tipidir.

Gönderi tarihi:
Ama biz, mesela, basortusuyle, universite kampusunde guneslenmek istiyoruz. .

.

.

Sonuclara bakmak lazim.

 

Bütün bu dedikleriniz yurt dışında olabilir, zira orada laikliği devirmeğe yeltenenler olmaz ve olamaz da zaten. Ama bizim ülkemize gelince laikliği devirmek isteyen o kadar çok insan var ki. Laiklik; dinini yaşamak isteyen ancak dogmalardan (dogmatizmin zorunlu sonucu zorbalıktır) uzak kalmak isteyen insanların güvencesidir.

Gönderi tarihi:
Laiksel dogmatikler
diye bir şey yoktur. Dogma, dinin doğasında olan bir şeydir. Objektif olmak da laisizmin temelini aldığı bilimsel düşüncenin özünde olan bir şeydir.
Gönderi tarihi:
diye bir şey yoktur. Dogma, dinin doğasında olan bir şeydir. Objektif olmak da laisizmin temelini aldığı bilimsel düşüncenin özünde olan bir şeydir.

 

Eleştirmeye, doğruyu göstermeye gerek yoktur...

Gönderi tarihi:
Simdi sen Maturudi ile Ikbal'i mi karsilastiriyorsun? Maturudi Islam Teolojisi, Qur'an tefsiri ve Islam Fikhi konularinda genis egitim aldi. O bir Musluman Din alimiydi, filozof degil. Farisi oldugu iddia ediliyor ustelik, Turk degil, cunku onun zamaninda Semerkand Semenid Farisilerin idaresi altindaydi ve nufusu baskin oranda Farisi idi. Cevre stepler ise daha cok Turk nufus tarafindan iskan edilmisti.

 

Ben nerde Maturidi Türk demişim göster bakiiim :)

 

Egitim aldigi buyuk alimler arasinda Ebu Nasr Ahmed b. Abbas b. Husayin al-Iyazi, Ebu Bakr Ahmed b. Ishak b. Salih el-Juzjani (El-Farq vet Tamyiz),Nusayr b. Yahya al-Balkhi and Kadilkudat Muhammed b. Mukatil er-Razi vardi. Ebu Nasr al-Iyazi ogretmeni ve dostu idi.

 

Ikbal ise daha cok edebiyat ve felsefe alaninda egitim gordu. Lisans egitimini, Lahor'da, Devlet kolejinde, Ingilizce ve Arapca Dili ve Edebiyati alanlarinda ders gorerek tamamladi. O daha kucuk yaslarda, dile, ozellikle siire olan hakimiyetiyle taninmisti.

 

Imam Maturidi felsefe egitimi de almisti; yani din Filozofu idi. Ama Ikbal asla Din alimi degildir. Bunu ogrenmeliydin.

 

Canım bir dur hele, arada bir soluklan…Bakalım Muhammed İkbal kimmiş ?

 

Muhammed İkbal, (1873 - 1938) Hindistanlı şair, filozof ve politikacı. Şiirleri çağdaş Urdu ve Fars edebiyatının en önemli yapıtlarındadır. Allâme İkbal olarak da bilinir. Hindistan'daki müslümanların bağımsızlık mücadelesine ilk defa dile getiren kişidir.

1873'de Pakistan'ın Pencap eyaletine bağlı Siyalkut kentinde doğan Muhammed İkbal mutasavvuf bir anne ve babanın oğlu olarak dünyaya geldi. İlk eğitimini Kur'an üzerine aldı.

Kur'an eğitimini medresede tamamladıktan sonra, Arapça ve Farsça hocasının yönlendirmesiyle İslam edebiyatıyla ilgilenmeye başladı. Lahor'da yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra Doğu Dilleri Fakültesi'ne hoca olarak tayin edildi. Bu yıllarda Muhammed İkbal'in şiirleri de yayınlanmaya başlandı.

1905'de Londra'daki Cambridge Üniversitesi'nin felsefe ve iktisat bölümünden mezun oldu. Londra'da üç sene kadar kalan İkbal, burada Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesi'nde hocalık yaparken, bilhassa Londra'da ilgi görmesine sebep olacak çeşitli İslâmi konularda bir dizi konferans verdi. Yine Londra'da kaldığı müddet içinde hukuk üzerine okuyan İkbal, savcılık diplomasını aldıktan sonra Almanya'ya giderek Münih Üniversitesi'nde felsefe dalında doktora yaptı.

1908'de Hindistan'a döndüğünde, yazı ve şiirlerine hayranlık duyanlar tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı.

Muhammed İkbal ülkesinin siyasetine de katılmış ve halkını bu konularda yönlendirmişti. Onun bu konudaki düşüncesi ise, "Siyaset; çalışmak, izzet ve şerefe davet etmektir" şeklinde idi.

Müslüman Hintli mücahitler adıyla yazdığı şiirleri Hindistan'daki müslümanların hareketlenerek İngiliz sömürüsüne başkaldırmalarında ve Pakistan'ın kuruluşunda büyük tesiri olmuştu. Bu yönüyle İkbal M.Akif Ersoy'a da benzetilmiştir.

İslam alimi. Kurtuluş savaşı yıllarında zor durumda Pakistan halkını, Türk halkının milli mücadelesine destek vermek için örgütlemiş, milli mücadelede kullanılmak üzere Pakistan halkından 1.5 milyon sterlin toplayıp Ankara hükümetine yollatmıştır.

Uzun süren bir hastalıktan sonra 21 Nisan 1938'de vefat etti. ( Vikipedi )

 

*********

 

Ayrıca, ben sana İlhami Gülerden de bahsetmiştim. Bakalım o kimmiş :

 

Prof. Dr. İlhami GÜLER

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Temel İslam Bilimleri Bölümü Kelam Ana Bilim Dalı

 

 

Editör veya Yayın Kurulu Üyelikleri:

 

İslami Araştırmalar, (1994-1998); Islâmiyât, (1998’den beri)

Hakemlik :İslâmiyât

Uludağ Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Harran Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Erciyes Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Dokuz Eylül Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bilig Dergisi

 

Verdiği Lisans Dersleri: * İLA403 - Sistematik Kelam II

 

 

Verdiği Yüksek Lisans Dersleri:

 

1- Fıkıh Usulünün Kelami Temelleri

2- Kelam-Ahlak İlişkisi

3- Kelam-Tasavvuf İlişkisi

4-Vahyin (Kur’an’ın) Mahiyeti

 

Verdiği Doktora Dersleri:

 

1- İman Amel İlişkisi

2- Sekülarizm

 

Katıldığı Yurt İçi ve Yurt Dışı Bilimsel Toplantılar:

 

SEMPOZYUMLAR:-

1. Şafii’nin Sünnete Yaklaşımının Kelamî (Teolojik) Anlamı ve Dinin Lahutiliği ve Nasutiliği Sorunu”

2. İslam ve Modernizm:Fazlur Rahman Tecrübesi, 22-23 Şubat 1997, İstanbul.

Uluslar Arası Avrupa Birliği Şûrası, 3-7 Mayıs 2000.

3.1. Kur’an Haftası Kur’an Sempozyumu, 3-5 Şubat 1995.

4. Sivil Toplumda Siyaset ve Din, Ankara 1999.

5. Değişim Sürecinde İslâm, Ankara 1996

6. Kelam’da Bilgi Problemi Sempozyumu, 15-17 Eylül 2000.

7. Müslüman İmajı, Ankara 1995.

8. Kur’an’ı Anlamada Tarihsellik Sorunu Sempozyumu

 

Yayımlanan Çalışmalar:

 

a- KİTAP:

1- Allahın Ahlakiliği Sorunu, Ankara 1998.

2- Dine Yeni Yaklaşımlar, Eskişehir 2000. (başlıca özgün eser)

3- Özgürlükçü Teoloji Yazıları, Ankara 2004.

4- İman-Ahlak İlişkisi, Ankara 2003.

5- Konularına Göre Kur’an. Sistematik Kur’an Fihristi, Fecr Yayınevi, 5. Basım: Ankara 2001, xxv, 888 s. (Ömer Özsoy’la birlikte)

 

b- MAKALELER:

 

A-Yurt içi Hakemli Dergilerdeki Yayınlar:

 

1- Hasan Hanefi’nin Tecdit Projesi”, İslami Araştırmalar, VII-2 (1994), s. 149-170

2- Tarihin En Büyük Siyasal Öznesi Olarak Tanrı Ve Ahlak”, İslâmiyât (1998), sayı:1 s. 31-42

3- Osmanlı Popüler Dinî Edebiyatında Dünyaya Karşı Mesafe Bilinci”, İslâmiyât (1999), sayı: 4, s. 34-49

4- Reel Politikada Dinî Değer, Kavram ve Sembollere Atıfta Bulunmanın Doğurduğu Sorunlar”, İslâmiyât (2000), sayı:3, s. 51-67

5- Dünyanın Başına Gelen ‘Derin Sapkınlık’, Dünyevileşme”, islâmiyât (2001), sayı:3, s. 35-58

6- Kur’an’da Cihadın Teoloji-Politiği”, İslâmiyât (2002), sayı:1, s. 75-90

7- Ehl-i Sünnet’in Dindarlık Kriterleri ve Türkiye Dindarlığı”, İslâmiyât (2002), sayı: 4, s. 99-108

8- Hasan Hanefi ve İslamî Sol”, İslâmiyât (2002), sayı: 2, s. 155-158

9- El-Hakk Kavramının Kur’an’daki Dinî-Ahlakî İçeriğinin Tahlili”, A.Ü.İ.F.D, cilt: XLIII (2002), sayı:2.

10- İslam Anlayışımıza Dair”, Tezkire, sayı: 3, Eylül 1992.

11- Çağdaş Arap Düşüncesinde Din-Siyaset (Devlet) Tartışması”, Türkiye Günlüğü, Sayı: 29, Temmuz-Ağustos 1994.

12- Ferdiyetin Ontolojik Önceliği ve Cemaatlerin Meşruiyet Sınırı”, Yeni Dergi, Haziran-Temmuz 1994.

13- Gericiliğin Gerçek Ve Enstrümantal Tabiatı Üzerine”, Doğu-Batı Düşünce Dergisi, sayı: 3, Ankara 1998.

14- Sağcılık Olarak Sünnilik”, Tezkire, sayı:17, Ekim-Kasım 2000.

15- İslam Toplumlarında Tarih bilinci Neden Zayıf? ”, Tezkire, sayı:21, Haziran-Temmuz 2000.

16- Muhammed Arkoun, ”Hıristiyanlık ve İslamda Manevi’Yüce Otorite İle Siyasi Güç Arasındaki İlişkinin Serüveni”, İslami Araştırmalar, sayı: 8, no. 3-4, 1995.

17- J. Meric Pessagno, ”Maturidiye Göre Akıl ve Dinî Tasdik”, A.Ü.İ.F.D, cilt:XXXV, 1996, s. 425-435.

18- Hasan Hanefi, ”Şeriat Soruşturması”, İslâmiyât 1998, sayı: 4, s. 283-290.

19-Hasan Hanefi, ”Geleneksel İslam Düşüncesindeki Otoriteryenliğin Epistemolojik, Ontolojik, Ahlakî, 21- 21- Siyasî ve Tarihî Kökenleri Üzerine”, islâmiyât 1999, sayı: 2, s. 26-37.

 

c- DİĞERLERİ:

 

B. Kitap, makale, karar tahlili ve vak’a takdimi (müzakerecilik, madde yazarlığı)

 

1. Teoloji” Maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, ed. Ahmet Cevizci (yayımlanacak).

8-10 Kasım 1996.

2. Tanrıbilimsel Düşünce (Kelam) Geleneği”, (Kitap Bölümü), Felsefe 2002

 

 

Ama, her iyi insan yasa yaptiginda sonuc olarak bu Kur'an'la celismez iddiasi senin o sirin emoticonlarindan birini gerektirir. Cunku her insanda seytani bir nefs vardir ki, Kur'an hukumlerinden koptugunda sadece kalbinin temizligi ya da kiz cocuklarini okutma aski onu dogru yola iletemez. Boylece, o nefsin tesiri altinda, insan hem miniklere onlik ve kalemtras alir, hem de Kahrosun Seriat diye resmi gecit yapar. Bu bir celiski degil midir? Yani, Kur'an emirleri insanin keyfine gore cagdan caga degisiyor olsaydi, degisen yasa ve ahlak kurallari Allah'i, kendi koydugu kurallari kahretmeye cagiracak kadar yoldan saptirmazdi insanlari.

 

Ben ne '' her iyi insan yasa yaptiginda sonuc olarak bu Kur'an'la celismez '' dedim ne de Türkan Saylandan bahsettim. Tabii sen fikirleri kişilerin kimliği ile değerlendirmeye alışık olduğun için böyle anlaman normal. Ayrıca, Şeriata karşı olmanın, dine karşı olmak demek olduğu da sizin İslamcıların yaydığı bir yalandır.

 

Kuranın iman ve ahlak esaslarına göre nefsini, benliğini eğitip kendi fıtratındaki güzelliklere ulaşabilen bir kişi, her ne kural koyacaksa, yasa çıkaracaksa, o kural ve yasalar, zaten Kuranın ahlak esasları ile çelişmez.

 

demiştim.

 

Fikhi ictihatlar, hayatin icinde olan ictihatlardir. Bir insanin sokakta basortuyle dolasmasi gerektigi (burasi universite de olsa) fikhi bir kuraldir ve kisisel ve kamusaldir.

 

Böyle bir fıkhi kural yoktur. Ayrıca, benim dediğimin de fıkıhla ilgisi yoktur.

 

Islam'in kamusal alani duzenleme girisimidir. Bu kural 'modern' caga gore yeniden yorumlanamaz.

 

İslam kamusal alanı o dönem için düzenlemiştir. Bu bir genel geçer kural olmadığı gibi çağa göre düzenlenebilir de demedim. Düzgün okumak ve ona göre yazmak gerekir.

 

Laik düzen insanlığın gelişiminin son aşamasıdır. Bu düzen içerisinde yer alan Müslümanlar, hukuk ve sosyal yaşam ile ilgili kuralları, Kuranın o dönemki kuralları ile değil, Laik evrensel hukuk kurallarına uygun yaparlar. Evrensel hukuk kuralları, bilimin de katkısının olduğu insan düşünce ve erdeminin en gelişmiş halini aldığı kurallardır.Kuranın iman ve ahlak esaslarına göre nefsini, benliğini eğitip kendi fıtratındaki güzelliklere ulaşabilen bir kişi, her ne kural koyacaksa, yasa çıkaracaksa, o kural ve yasalar, zaten Kuranın ahlak esasları ile çelişmez. Çelişir dersen Kuran bilimle, çağdaş düşünceyle çelişir demek zorundasın. Oysa, işinize geldiğinde Kuranın bilimle çelişmediğini hatta bilimsel buluşların Kuranda yer aldığını ispatlamaya kalkarsınız. Doğrusu, Kuranın bilimle çelişmesi yada çelişmemesi diye bir soru çok anlamsızdır. Çünkü, Kuran, imani ve ahlaki esaslerıyla Kurandır. O döneme ilişkin hukuk ve sosyal yaşama getirdiği düzenlemelerle değil.

 

Kura statik degildir. Din statik degildir. Din, modern teknoloji ve bilimden ve insan akilndan daha hizli ilerler ve intibak eder. Din ve kurallar degismez; insan kemal bulur. Kemal Din ile mumkundur.

 

Din mi ilerler ? Bu çok saçma bir cümle olmuş. Din kimin düşüncesinde ilerler ? İnsanın değil mi ?

 

Din'in yumusatilip yamultuldugu alanlar, toplumun en bozuk, en curumus, en sefih alanlaridir; dikkat edin. Mesela ekonomi. Din ekonomiye mudahele edemez. Bu yuzden karaborsacilik, tefecilik, rusvet, santaj, hortumlama olaylari gorulur.

 

Tüm bu saydıkların zaten suç değil mi ? İdealin bunlar olduğunu kim savunuyor ki ? Senin hukuk, sosyoloji yanında biraz da ekonomi okuman gerek. Ayrıca, Deniz Feneri, Sülayman Mercümek olayı, Kayıp Trilyon davası, Jet-Pa ve daha şu an aklıma gelmeyen nicelerini nereye yerleştiriyorsun yoksa bunlar da mı laik ?

 

Din egitime mudahele edemez. Bu yuzden okullarda ahlaksizlik, genclerde gayesizlik ve uyusturucu muptelaligi ve ahlaksizlik gorulur.

 

Dini okullarda yetişenlerden de bunlar çıkabilmiyor mu ? Hatta Nurcu bir tarikat şeyhinin kızı uyuşturucudan ölmüştü hani.

 

Devlet islerine Din sokulmaz. Bu yuzden adam kayirma, torpil, ahlaksizlik ve duzensizlik bulunur oralarda. Hukuka Din mudahele edemez. Bu yuzden hukuk guvenilmez, istikrarsiz ve yavastir.

 

Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar ( Fuzuli ) :)

 

Vahiy somut ve soyut bir eylemdir. Soyut tarafi Peygamer'in Peygamberlik sifatinin geregi olan, bize kapali olan kismidir ve cesitli sekillerde cereyan ettigi bildirilir. Vahyin somut kismi, Peygamber'in yasayisidir. Peygamber'in kendisi ummet icin bir Vahiy'dir. Cunku o konustugu zaman Kur'an konusur. O'nun eylemleri ve bu eylemlerin her saniyesi Musluman icin bir Kutsal Kitap'tir. Musluman Vahyi Peygamber'inde gorur; onunla Cebrail arasindaki ozel iliskide degil. Vahiy ayni zamanda Musluman'a da boylece ulasir.

 

Peygamberin yaşadığını nerden, nelerden öğreniyoruz ? Hadis, tevatür ve rivayetlerden değil mi ? Kuran anlatıyor mu nasıl yaşadığını ? Kaldı ki anlatsa bile, bu o dönemle ilişkilidir. Peygamber, sarık, entari giyiyor diye bu çağda da bunlar giyilecek diye bir şey olamaz.

 

Ben Peygamber'i Cebrai'le diz dize otururken resmeden bir minyatir gormedim. Sen gordun mu? Minyatur esoterik bir sanattir; profan ozellikler ona nufuz edemez. Hem Cebrail hem de Peygamber, kutsal sifat sahibi varliklardir; resmedilmezler. Ama, Hadislerden, bazen Peygamber'le Cebrail'in diz dize oturduklarini, Vahyin bu tatli sohbet havasi icinde Peygamber'e ulastirildigini ogreniyoruz.

 

O minyatürler ezoterik falan değildir. Ezoteriklik başka bir şeydir. Önce ne olduğunu öğrenmek ve öyle yazmak gerekir. O minyatürlere, mesela Osmanlıdan kalan el yazması eserlerde rastlayabilirsin. Ayrıca, o minyatürlerde peygamberin yüzü resmedilmez.

 

Ne yapalim? Dini sadece Sultanahmet imaminin ulasabilecegi yuksek bir rafa mi koyalim?

 

Hayir, Din'i meclise, mahkemeye, orduya ve okula da koyalim. Laikciligi koydugumuz gibi.

 

Bundan hoslanmiyorsaniz, siz kendi Seriatinizi yasayin, biz kendi Seriatimizi. Laikciligin Seriati kural oluyor ve anayasaya giriyor da, Din'in seriati neden bunu yapamiyor?

 

Siz seckin azinlik misiniz?

 

Laiklik din değildir, laiklik dogma değildir. Öyledir diyorsan ispatlama yönünde bir şeyler yzaman gerekir. O zaman bakarız ne yazmışsın,doğru mu, yanlış mı diye ?

 

Tüm yukarda yazdıklarımı unut, faraza, Müslümanlık, senin anladığın gibi İslamcılık olsun diyelim. Laiklik işte bir İslamcının da dinini serbestçe yaşamasının garantisidir. Yeter ki demokrasi ve laiklik için bir tehdit oluşturmasın.

Gönderi tarihi:
Aslinda son secimlerde, bir cep telefonu kaydinda, bir ilcedeki secim binasinda, AKP'ye ait oylari yakiyorlardi. Adana'ya bagli bir ilceydi ve galiba orada MHP az farkla kazanmisti. Sonra biz, 90'li yillardaki secimlerde, coplerden toplanan RP oylarini da biliyoruz. Bunlar Platon'un Devlet'inde on goremedigi Demokrasinin Yan Etkileri. AKP az farkla digerlerinden farkli ama, durust olalim, hepimiz, kendi partimiz kazansin diye, boyle ufak tefek katakullileri hos karsilariz. Aslinda, herkes sahtekar olunca, ortam esitleniyor ve adalet saglaniyor. Bu ulkenin sorunu, AKP'ye kadar, aktif siyasette, sadece bir ksmin sahtekar ve ultra-pragmatist olusuydu. Bu dogadaki ickin dengeyi bozuyordu. AKP ile birlikte zemin esitlendi ve 90'larda da ortaya cikmasi gereken tablo ancak ortaya cikti: AKP %40 civarinda dolanirken, CHP 20'lerin uzerini koklar. MHP, yagiz benzi ve kalin kaslariyla, %20'lerin altinda doner de doner.

 

Süleyman Mercümek olayı, Kayıp Trilyon davası, Jet-Pa falan sana hangi partiyi hatırlatıyor ? Yeşiller partisini mi ? :)

 

Gulen cemaati yillik gelir bazinda elbette Ford'un ancak sol tekerlegi olur. Sonuc olarak Ford bunyesinde Ford, Lincoln, Mercury, ve Volvo'yu barindiran, yillik satisi 160 milyar dolarin uzerinde seyreden global bir powerhouse. GC'nin bu seviyeye ulasmasi icin uzun ama uzun yillar gerekecek.

 

Sen her şeyi somut anlıyorsun anlaşılan. Ben '' Fethullah Gülen olsa olsa Fordun sol tekerleğidir '' derken, mecaz yapmıştım. Yani, senin anlayacağın, Fethullah Gülen cemaatini ABD’nin geliştirip palazlandırdığını anlatmak istemiştim.

 

Ama Ingilizce olmasaydi o okullar acilabilir miydi, sozunden bir sey anlayamadim. Aciklarsan sevinirim.

 

Bu da yukardaki anlam ile ilgili. Yani, eski Sovyet cumhuriyetlerinde ve Afrika’da, insanların, Fethullah Gülen okullarına çocuklarını göndermek istemesi tamamen, İngilizce öğretildiği içindir. Sadece iyi eğitim için değil yani.Türkçe öğretildiği için ise hiç değil.Yani, bizim buradaki misyoner kolejleri neyse ve insanlar çocuklarını bu kolejlere sokmak için neden uğraşıyorlarsa oralarda da sebep odur. Ancak, bir farkla; buradakiler de, dilini öğrendiği emperyalist ülkelere sempatizan yetiştirir, oradakiler de, ama eğitim sonunda sempati duyulan hem ABD hem de Türkiye olsa da, bu sadece ABD’nin ekonomik çıkarı ve sömürüsüne hizmet eder.

Gönderi tarihi:

Bu yurtdışı okulları niye böyle büyük bir hizmetmiş gibi sunuluyor anlamak lazım. Parayı bastırıyorsan ve uluslararası desteğin, yani arkanda Sam amcan varsa, sorun yok. Vitrine konan bir iki Türkçe şiir öğretilmiş, Türkçe şarkı ezberletilmiş figür, vitrin mankenleridir.

 

Yok yani, olsun, yapsınlar, reklamın kötüsü olmaz, bu da sonuçta bir Türkiye tanıtımıdır da, böyle aman büyük bir hizmet yapılıyormuş propagandaları asılsız ve kandırmacadır...

Gönderi tarihi:
Bütün bu dedikleriniz yurt dışında olabilir, zira orada laikliği devirmeğe yeltenenler olmaz ve olamaz da zaten. Ama bizim ülkemize gelince laikliği devirmek isteyen o kadar çok insan var ki. Laiklik; dinini yaşamak isteyen ancak dogmalardan (dogmatizmin zorunlu sonucu zorbalıktır) uzak kalmak isteyen insanların güvencesidir.

 

Evet, buna da siz karar veriyorsunuz, degil mi? O kadar cok insan varsa, o zaman birakin Laikciligin fermuari biraz gevsesin.

Gönderi tarihi:
Evet, buna da siz karar veriyorsunuz, degil mi? O kadar cok insan varsa, o zaman birakin Laikciligin fermuari biraz gevsesin.

Burasi Türkiye örnek verdiğiniz diğer ülkelerden herhangi birisi değil. Türkiye Atatürk ilke ve inkılapları üzerine kuruldu,kabul etsin de etmesiniz de laiklikten asla taviz vermeyecez.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.