Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Bu zihniyet şu zihniyettir: "Köy Enstitülerini kurduk, ama bilimci yetiştireceğiz derken etik olmayan durumlarla karşılaştık" diye bu enstitüleri kapatmak!

 

Bir aksaklık olmuşsa, yeni kararlar alır, o aksamayı düzeltirsin. Pire var diye yorgan yakmazsın. Bunu yapmaya bilimin kendi içinde yetkinliği vardır. Felsefeye, dine başvurmaya, onlardan gelen yönergelere ihtiyacı yoktur!

 

Çünkü felsefe dediğiniz birbiri ile taban tabana çelişen öneriler bütünüdür. Din de felsefenin önerileri arasındadır. Her fikir ve düşünce ve inanç, felsefeden çıkar. Köy enstitülerini "bilim etik üretemiyor" diye kapatıp ahlaklı olsunlar diye din dersi koyan zihniyet, bu zihniyettir.

 

Bir mühendis kendi tasarladığı uçağı, uçuş brövesi olmadığı halde kendi uçurmak için heves yapıp bir hata yaptı, uçak da düştü diye, Atatürk'ün kurduğu koskoca uçak fabrikasını bu bir hata bahanesi ile kapatmak da aynı zihniyetin ürünüdür! Bir mühendisin kişisel hatasını bir ulusun geleceğine ödetmektir bu vahim zihniyet...

 

Ben bu ıvır zıvırla uğraşmaktan sıkıldım. Köy enstitülerini, uçak fabrikasını kim kapattı diye sormayın. Yanıt vermeyeceğim! Açın araştırın, bulun. Düşünün, sorgulayın, karar verin. Yetti artık!

  • Cevaplar 656
  • Görüntü 55,4b
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Most Popular Posts

  • Sanırım anlatamadım sevgili demirefe... Ben önerini tartışmıyorum. Gerekçelerini de istemiyorum...   Bilimin değer yargıları üretebileceğini ve tüm değer yargılarının bilim temelli olabileceği iddia

  • Misafir bilimselci
    Misafir bilimselci

    Demirefe,   Üst yazına tam da da benim anlattıklarımı yazmışsın diyecektimki, alttaki yazını okuyunca şok oldum. Görüşümü söyleyeyim. Psikopat insanların hastalıklarının tedavisi için tecrit veya

  • '' Determinizm kanıtlanmadıkça, İndeterminizm güç kazanır '' da denilebilir.   Bu iki önermenin birbirine göre bir önceliği olabilir mi ?   Ama benim o tartışmada, '' İndeterminizm geçerlidir '' d

Gönderi tarihi:
Hukuksuzluğa karşı çıkmaya elbette devam edeceğiz. Demek ki meleklerin cinsiyetini tartışıp gündeme kayıtsız değiliz. Polemiği kışkırtan, kişisel hakaretlere döken, meleklerin cinsiyetini tartışmakta ısrar eden biz değiliz.

 

Biz dini konularda da, felsefi konularda da, güncel konularda da önceliği toplumsal barışa, uzlaşmaya veriyoruz. Gemi rotadan saptı diye gemiyi delmiyoruz. Gemiyi rotaya sokma çabasındayız... Skolastik bataklığına, sazlıklara saplanmasın, açık denizde bilimin rüzgarıyla yelkenlerini şişirip çağdaş uygarlık düzeyine yol alsın istiyoruz... Bu konuda da tek doğruyu göstericimiz, önderimizin gösterdiği hedef doğrultusunda bilimdir...

 

Tüm bilim tutkunlarına sevgi dolu selamlar olsun...

:clover::clover::clover:

 

Sen bir tanesin demirefe. Duygulandım, yukardaki sözlerine teşekkür etmeden edemedim.

Gönderi tarihi:

Ben teşekkür ederim değerli dostum. Önceliği, tutkusu bilim olan herkese teşekkür ve yeniden sevgiler, saygılar...

Gönderi tarihi:
Temel bilimler ile uygulamalı bilim dalları konusuna dikkat. Temel bilimlere değer yargısı koyma yetkisi verilmeyişinin nedeni, subjektif yönde kendini boşa yormaması için. Örneğin simyanın bakırı altına çevirmenin illa bir yolu olmalı diye saplantılı bir önyargı ile boşa kürek çekmesi gibi... Kimya ise "keşke kurşun demirden daha hafif olsaydı" demez. Bu yüzden başarılı olmuştur. Bu yüzden simya tarihe gömülmüştür.

 

Simyanın '' bakırı altına çevirmenin illa bir yolu olmalı '' diye saplantılı bir önyargısı olabilir ve buna değer yargısı değil, hipotez denir. Kanıtlanamayınca çöpe atılan bir hipotez. ;)

 

Felsefenin önerileri ise bilim mahkemesi kurulup "yanlıştır" "doğrudur" şeklinde karara bağlanıp altı heyet üyelerince mühürlenip dosya kapatılıp rafa kaldırılmaz. Bu dinamik bir süreçtir. Sürekli bir arayış vardır...

 

Yine felsefeyi bilim felsefesi bazında ele almak. :)

 

Ek: Bir konu detaya gittikçe belirsizliğin artması doğaldır. Yarın havanın nasıl olacağı bugün %90 bilinebiliyorken, yarın hangi hissenin değer yapacağı çok az tahmin edilebiliyor. Hukukun tek eşlilik yasasını koyması ile fiziğin elektrik akımının gerilimle doğru, dirençle ters orantılı olduğu yasasını koyması tam aynı şeyler değildir.

 

İlk bahsettiğiniz olaylar, süreci tanımlayan ve bir öngörüde bulunulabilen olaylar. Ohm yasası ise süreç değil yasa. Yani, zamana ve konuma bağlı bir matematiksel denklemin temsil ettiği bir süreçten söz ediyoruz. Ohm yasasında ne zamana bağlılık var ne de konuma.

 

Analitik olmayan ( Non-Lineer ) süreçlerde öngörümde bulunmak yani örneğin, hava tahmininde, hangi koşulların belirlenimde etken olabilecekleri, hangisinin daha baskın olabileceği bir yere kadar belirlenebiliyor. Çünkü, etkenler , ekonomi veya insansal durumlara göre nispeten daha az. Uzun vadede kestirim yapmak ise zorlaşıyor. Önemsiz görünen bir kelebeğin kanat çırpışı bile beklenmedik biçimde uzun vadede bir fırtınaya sebep olabiliyor. Sosyolojik, ekonomik süreçlerde yasalar belli olmasına rağmen ( arz-taleb vb. ), nedensel olmayan insan davranışındaki faktörlerin belirenemeyişi, yani, kesin şu nedenledir gibi bir yargıda bulunmanın olanaksızlığı, felsefecileri kendince bazı baskın etkenleri önemseyip bazılarını gözardı etme yoluna sevketmiştir. Yani, bazı ateist ya da dini düşünenlerin, tarihi, dogma ile özgür düşüncenin karşıtlığı ya da inanan ile inanmayanların karşıtlığı gibi paradigmalarla açıklamaya çalışmaları gibi veya Marks'ın, tarihi emek-sermaye çelişkisiyle açıklama yoluna gitmesi gibi.

 

Dolayısıyla, tek eşlilik yasası ( bilimsel yasa değil ), mevcut psikolojik, sosyolojik verilerden de yararlanarak nasıl olması gerektiğini birkaç baskın etkene indirgeyip( lineerleştirilip ), yargıda bulunan etik felsefesinin de dikkate alındığı yasa koyucu otoritelerin belirlediği bir yasadır.

 

Fizik konseyi toplanıp "bu iyi değil. Hiç olmazsa bir süreliğine gerilimin karesiyle doğru orantılı artsaydı da trafolarımızın verimi yükselseydi bari! Bu enerji krizi ile baş edinceye kadar bari'" diyemez.

 

'' Fizik konseyi '' gerilimin karesiyle akım doğru orantılı olsun derse, yani; daha az gerilimle daha fazla akım elde etmek mümkün olduğunda, fazla akım direnci artıracağından, akım daha fazla azalır. Dolayısıyla, gereken trafo gücü yaklaşık aynı kalır. Yani, maliyetler azalmaz. :)

Gönderi tarihi:

Artık iddia ettikleri bilime, mantığa aykırı faraziyelere bilimsel süsü vermek için slogan atmaya vardı iş:)

 

"bakın ben böyle sloganlar atıyorum o halde benim iddia ettiklerim bilimseldir" havası oluşturmaya çalışmak sanırım bu.

 

Başvurulan yüzlerce bilimsel kaynak (kendi referans verdikleri de dahil) tartışılan konu hakkında üniversitede bilimsel eğitim almış tartışmacılar sanki sözleşmiş gibi aynı doğruyu ortaya koyuyorlar.

 

"bilim nasıl olması gerektiğ ile ilgilenmez"

 

"bilim ahlak kuralları oluşturamaz"

 

"var olan bilimin, varolması gereken felsefenin konusudur"

 

Lisede gördükleri derslerle sınırlı "bilimsel bilgi"leri ile, bilime, bilim kurumlarına, bilimsel kaynaklara muhalefet eden kimseler. Bir de "bilimsel" geçiniyorlar.

 

Birde tutarlı olunsa !

 

Daha önce "etik bir bilim dalı değildir felsefe disiplinidir" "nasıl olması gerektiği bilimin konusu değildir" dediğim için dogmacı bilmemneci diye ithamlarda bulunan bilimselci arkadaşımıza soruyorum defalardır; hala etiğin bir bilim dalı olduğunu iddia ediyor musun ? Bilimin nasıl olması gerektiğiyle ilgilendiğini iddia ediyor musun ?

 

Çıt yok.

 

Ne var? bol çiçekli hamaset.

 

Bilimi savunmak, futbol takımı tutar gibi "yayaya şaşaşa bilim bilim çok yaşa" sloganları atmakla sınırlı değildir. Yeterli de değildir. Bilimi bilmek, onu okumak, onu anlamak, ona aykırı saçmalıkları savunmamak demektir.

Gönderi tarihi:
Buradaki tartışmanın Bizans düşerken meleklerin cinsiyetinin tartışılmasıyla en küçük benzerliği yok. Tam tersine bilimselci dostumun dediği gibi meleklerin cinsiyetini tartışmaktan kurtulmak için bu konuyu tartışıyoruz...

 

Burada içerik açısından değil, tartışmanın bir inatlaşma ve gurur meselesi haline gelmesi ile benzetim yapıldığının anlaşılacağını ummuştum. Yanılmışım.

 

Ahlakı bilime dayandırmakla daha doğrusu ahlakı belirleyen bir bilim olmasının, söylediğim cümlenin içeriğinden yani meleklerin cinsiyetini tartışmaktan kurtulmak ile bir alakası olmadığını da düşünüyorum. Bilimin meleklerin olmadığını kanıtlaması gerekmez mi, artık böyle bir tartışmanın yapılmaması için ? Peki bunun ahlakla bir ilgisi olabilir mi?

 

Böyle bir bilim olsa ve sonuçları tamamen din ahlakı ile örtüşse kabul edecek misiniz yani ? Yani, mesela, yalan söylemenin iyi bir davranış olmadığını söyleyen bir bilim olsa, insanlar artık yalan söylemeyecek mi ?Böyle bir yaptırım gücü olabilir mi bilimin ?

Gönderi tarihi:
Bu zihniyet şu zihniyettir: "Köy Enstitülerini kurduk, ama bilimci yetiştireceğiz derken etik olmayan durumlarla karşılaştık" diye bu enstitüleri kapatmak!

 

Bir aksaklık olmuşsa, yeni kararlar alır, o aksamayı düzeltirsin. Pire var diye yorgan yakmazsın. Bunu yapmaya bilimin kendi içinde yetkinliği vardır. Felsefeye, dine başvurmaya, onlardan gelen yönergelere ihtiyacı yoktur!

 

Çünkü felsefe dediğiniz birbiri ile taban tabana çelişen öneriler bütünüdür. Din de felsefenin önerileri arasındadır. Her fikir ve düşünce ve inanç, felsefeden çıkar. Köy enstitülerini "bilim etik üretemiyor" diye kapatıp ahlaklı olsunlar diye din dersi koyan zihniyet, bu zihniyettir.

 

Bir mühendis kendi tasarladığı uçağı, uçuş brövesi olmadığı halde kendi uçurmak için heves yapıp bir hata yaptı, uçak da düştü diye, Atatürk'ün kurduğu koskoca uçak fabrikasını bu bir hata bahanesi ile kapatmak da aynı zihniyetin ürünüdür! Bir mühendisin kişisel hatasını bir ulusun geleceğine ödetmektir bu vahim zihniyet...

 

Ben bu ıvır zıvırla uğraşmaktan sıkıldım. Köy enstitülerini, uçak fabrikasını kim kapattı diye sormayın. Yanıt vermeyeceğim! Açın araştırın, bulun. Düşünün, sorgulayın, karar verin. Yetti artık!

 

Bu saçma iddiaların yanıtını da daha önce vermiştim. Araştırılmamış, düşünülmemiş, sorgulanmamış herhalde... Hayır, bunların konumuzla ilgisi nedir onu da anlamadım. Asıl köy enstitülerini kapatan zihniyet senin savunduğun Menderes zihniyetidir.

 

Bir kere uçak fabrikasını İnönü kapatmamıştır. Demirağın yardım talebine olumsuz yanıt vermesi kapattığı anlamına gelmez. 2. dünya savaşı koşullarında, savaşa giren bir çok ülkenin ekonomisi çökmüşken, Hitler belasına karşı ordu besleyen, yiyecek un bulamayan, yeni ve fakir bir cumhuriyetin uçak yapması biraz lüks deği miydi diye de sormak lazım, iddia sahiplarine. Ayrıca, Demirağ daha sonraki dönem DP milletvekili olmuştur. O zaman Menderes destek verseydi de yapsaydı.

 

Atatürk'ün ölümünden sonra paraya kendi resmini yazdırması da, şahsi hırsı ile yaptığı, keyfi bir uygulama değil, 1924 anayasasında, Cumhurbaşkanının resmi Türk parasına konulur mealinde bir yasa nedeniyledir. Ve bu kanunu daha sonra kaldırıp, Atatürk'ün resmini paraya yeniden koyan da İnönüdür.

 

İnönünün tabiiki hataları olmuştur. Ama bu magazinel uydurmalarla ona dolayısıyla onun üzerinden Atatürk'e saldırmak, haksızlık olur. Kurtuluş savaşının önemli komutanlarından olan İsmet paşa'yı çekemeyenler, Cumhuriyet devrimine karşı olup, Atatürk'e laf edemeyenlerdir.

 

İnönü'nün yada o dönem ki Kemalist kadroların en önemli hatası, devrimi mevcut, toprak ağası, tüccar sınıfı gibi feodal sınıflara dayanarak yapmaya çalışmasıdır. Köy enstitülerin kapanmasına yol açan da tek parti CHP içerisinde yer almış bu sınıfların karşı propogandasıdır. Zaten bu feodal sınıflar, CHP'den ayrılarak DP'yi kurmuş ve ülkeyi ABD politikaları ile çok bağlayıcı bir sürece sokmuştur. Şimdiki durumumuzun ana sebebi budur.

Gönderi tarihi:
Davut kardeş bir iyilik yapar ayrıntılı alıntı verirse bilmem... Gerçekten çok fazla kitap var ve hepsini okumak parasal olarak da, zaman olarak da zor oluyor.

 

Kitap fazla pahalı değil demir kardeş. İstersen ödünç de verebilirim ama yaklaşık 15 sene önce almıştım, biraz sararmış ve cildi bozulmuş. :)

Gönderi tarihi:
Bayet'den alıntılardan, etiği felsefenin oluşturduğu gibi bir tez algılamadım. Benim algıladığım, etik oluşturmanın karmaşık bir işlem olduğu ve kestirip atmacı, kesin kurallı olamayacağı. Biz de bunu söylüyoruz. Ohm kanunu kesinliğinde etik yasası olamayacağını söylüyoruz. Bayet etiği felsefeden alalım demiyor. Tam tersine, din ve felsefeden bir ahlak bilimi çıkarılmasını, yani geleneksel ahlakı yanlış buluyor. Bilimden kaynaklanan ahlakı, yani etik bilimini savunuyor.

 

Yanıltıcı olan, "ahlak bilimi kuruntusu"ndan bahsetmesi. Burada "ahlak bilimi kuruntusu" dediği din veya felsefeden çıkarsanacak ve oluşturulacak bir ahlak öğretisi. Bizim etikbilim dediğimiz kavram değil. Bilim etiği dediği ise bilimin oluşturacağı etik kavrayışı, yani etikbilim kavramı...

 

İnsanın okumadığı kitap hakkında bu kadar kesin konuşabilmesi bana biraz tuhaf geldi açıkçası.

 

Bakın bakalım, ahlak üretme bilimi denen zırva için yani "ahlak bilimi " için Bayet neler söylemiş :

 

sayfa 23

 

'' ...Çoğu kimseler bu açık gerçeği benimsemeye yanaşmıyor çünkü bunda bir çeşit iflas görüyorlar. ''bize bir ahlak verin '' deyip duruyorlar bilime. Ama bilmiyorlar ki, bilim isteklerine karşılık verirse, rolünden çıkmış, kendine olan saygısını yitirince de gücünü yitirmiş olur.

 

''Bilimsel'' geçinen bütün ahlaklar, pozitif araştırmanın ne olduğunu bilmedikleri için bilimselliğe kalkışmışlardır. Eğer, bilim kendi adına oynanan bu oyunların üstünde olmasa, bu ahlaklar zamanla yıkılıp gittikleri için bilime zarar verebilirlerdi.

 

Kimileri de biyolojiden bir ahlak kurmasını istiyor ve diyorlar ki: '' bütün canlı varlıklar sonsuz yaşamak isterler, bu bir gerçektir. Öyle olduğuna göre, yaşama isteği ahlakın temeli olmalıdır...

.

.

Ama bunların yaşama istekleri apaçık ortaya konsa bile bu durumu gören bilgin hangi hakla böyle bir isteğin iyi olduğunu bunu bir ahlak ilkesi yapmak gerektiğini ileri sürebilir? Böyle bir sav ne çeşit bir gözleme ya da deneye dayanacak ? Karşı koyacak yerde neden boyun eğmeli doğaya ?

.

.

( bu arada Epikurosçulardan bahsedip en sonunda '' bir isteğin olması onun haklı olmasını gerektirmez '' diyor )

 

Başkaları bu güçlükle karşılaşınca, biyolojiye başvurmuyorlar ama bu kez ''ahlak bilimi'' dedikleri hem bilimin hem de ahlakın bütün değerlerini bir araya getiren bir başka bilime başvuruyorlar ve bize : ''işte size sorunun çözümü'' diyorlar böbürlenerek!

 

Ya!''Ahlak bilimi'' de hiç de nazlanmıyor maaşallah. Ne isterseniz veriyor hem de bol keseden: Akıl ahlakları ya da duygu ahlakları, kişisel yada ortalaşa yarar ahlakları, onur ahlakları, dayanışma ahlakları, aşk, ödev ahlakları...say sayabildiğin kadar. Bizlere sunulan bu düzenlerden her biri bir tümevarım yada tümdengelim sistemine bağlı olduğu için bunları birer '' bilimsel '' düzen olarak gösteriyorlar.

 

Ama bunların hiçbiri, bilimin azıcık da olsa kafalarda sağladığı anlaşmayı yaratamamıştır. Sadece bu bile bu ahlak bilimlerinin büründüğü üstünlükleri kuşkuya düşürebilir. Nitekim, Levy-Bruhl unutulmaz bir eserinde bu sözde ''ahlak bilimi''nin, ''kuralcı bilim'' olmak bakımından temelden tutarsız bir varlık, doğaya aykırı doğmuş bir yaratık olduğunu göstermiştir. Bilimsel çalışmanın adını dış görünüşünü boşuna benimsiyorlar: inceleme konusu olarak, olanı değil, olması gerekeni ele aldığınız anda, bilginin hem işini hem de ruhunu küçümsüyorsunuz demektir...''

Gönderi tarihi:
Ama bir savaş olur, erkekler çok azalır, geçici bir çokeşlilik yasası çıkabilir...

 

Sadece, belli durumlarda geçerli olan bir fizik yasası var mıdır ki bu analoji yapılsın ?

Gönderi tarihi:
Devamla, ahlak bilimindeki kastım ahlakında, etiğinde ayrı bir bilim dalı olmasa da alt konu olarak, bilimlerin içerisinde OLGU olarak incelenmesi. Bu bize, bilimlerin bu konudada yaşam gerçeklerini, değerlerini tarafsız olarak betimliyor, ortaya koyuyor anlamındadır. Bundan sonrası bilimsel çıkarım yapacak insan aklına kalıyor. Deney ve teşhis elbette duğru budur diyemez. Doğru budur diyecek olan, bilim referanslı bilimsel düşüce(amprizm). Bilimsel düşünce öznel olamaz, filozoflara da mal edilemez. Evrenseldir.

 

:) Sanırım biraz kafanız karışmış.

 

Doğru budur diyecek olan, bilim referanslı bilimsel düşüce(amprizm).

 

Amprizm bir felsefi akımdır, Amprizmi savunan filozoflar vardır( T. Hobbes gibi ) Buraya kadar sorun yok.

 

Bilimsel düşünce öznel olamaz, filozoflara da mal edilemez. Evrenseldir.

 

Ama, Amprizm, Amprizm felsefesini ortaya atan filozoflara nasıl mal edilemez ? Bunu pek anlamadım.

 

Bundan sonrası bilimsel çıkarım yapacak insan aklına kalıyor.

 

Bu da filozofik bir faaliyet oluyor zaten :)

Gönderi tarihi:
:)
Gönderi tarihi:
:) Sanırım biraz kafanız karışmış.

 

Amprizm bir felsefi akımdır, Amprizmi savunan filozoflar vardır( T. Hobbes gibi ) Buraya kadar sorun yok.

 

Ama, Amprizm, Amprizm felsefesini ortaya atan filozoflara nasıl mal edilemez ? Bunu pek anlamadım.

 

Bu da filozofik bir faaliyet oluyor zaten :)

 

Sayın insantkarma,

 

"Bilimsel düşünce, bilimsel ahlak öznel olamaz, filozoflara mal edilemez"deki kastım, bilimsel açıklamalar dışı kendi klasik felsefe metodlarla düşünme/çıkarsama geleneğini kast etmiştim. Cümle fazla açık olmamış.

 

Mesela:

"Felsefe tanrıyı bilmektir ve gerçek felsefeyle, gerçek din özdeştir." -Augustinus-

"Tanrıdır konusu, tanrının tanıtlanmasıdır." -A. Thomas-

"İnsan zihninin mahiyetini incelemektir."-Hume-

vs. vs.

 

Bırakalım sosylal konulardaki görüşleri, felsefenin ne olduğunu açıklarken dahi kabul edemeyeceğim görüşleri olan filozoflar için söylüyorum.

 

Buna karşılık, diyalektik materyalizm, determinizm, pozivitizm, ampirizm gibi güvenilebilecek felsefi akımlar da var. Tam netleştirememiş olsam da(kaldıki filozolar bile) diyalektik materyalist yanlısı görüşlerin, açıklamaların, bilimsel ve doğru olduğunu düşünüyorum. (tartışma konusu)

 

Bilimsel ahlakın da(bilim ahlakı), istisnasız, filozofların, din adamlarının, ideolojilerin dar kalıplarıyla değil, bilimsel bilgi kaynaklı, evrensel olması gerektiğini savunanlardanım.

 

Bilimsel bilgi dışında hiç bir bilginin doğru olamayacağını düşünüyorum.

Gönderi tarihi:
Buna karşılık, diyalektik materyalizm, determinizm, pozivitizm, ampirizm gibi güvenilebilecek felsefi akımlar da var. Tam netleştirememiş olsam da(kaldıki filozolar bile) diyalektik materyalist yanlısı görüşlerin, açıklamaların, bilimsel ve doğru olduğunu düşünüyorum. (tartışma konusu)

 

 

Böyle bir tartışma konusu bile yoktur. Mantık yeterlidir. Bir felsefi ürün, eğer bilim tarafından "doğru-yanlış" olarak ölçülebilseydi, o felsefi ürünün üretildiği konu zaten bilimin alanında olurdu. Bilim o alanda bir bilimsel teori, tez ya da yasa üretmiş olurdu. Dolayısıyla felsefeye yapacak birşey kalmazdı.

 

Demirefe arkadaşımızın kendi hayal dünyasında yarattığı gibi, bilim felsefe alanında üretilen bilgileri, alıp inceleyip "bu geçerli, bu geçersiz" diye bir ölçümleme yapmaz.

 

Bunun için sana sürekli bir örnek ver diyoruz.

 

Bilimsel ahlakın da(bilim ahlakı), istisnasız, filozofların, din adamlarının, ideolojilerin dar kalıplarıyla değil, bilimsel bilgi kaynaklı, evrensel olması gerektiğini savunanlardanım.

 

Bilimsel bilgi dışında hiç bir bilginin doğru olamayacağını düşünüyorum.

 

demirefe arkadaşımız google'a "etik bilimci" yazmış, sonuç olarak sadece bir tane gazete haberi, bir tanede kitap tanıtımı bulmuş "bilimsel kaynak" olarak hemen referans olarak onları vermiş :)

 

Şimdi o gazete haberinde duyurulan dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen bilim adamlarının, yaptıkları bir etik tartışmanın konusunu yazıyorum ;

 

"Dördüz hamileliği, üçüze , ikize indirmek ne kadar etiktir ?"

 

Bu soruya bir cevap ver. Ve verdiğin cevabın ne kadar "bilimsel" olduğunu göster. Hangi bilimsel bilgi ve doğruya göre bu cevabı verdiğini paylaş bizimle. Hangi bilimsel bilgi ve doğrunun cevabını onayladığını göster lütfen

 

Yani bilim temelli felsefi bir görüş öne sür.

 

Özel olarak "dördüz gebeliği , üçüze ikize indirme" de olmasın, istersen genel olarak kürtaj konusunda bir yanıt oluştur.

 

Ama bu yanıt senin savunduğun gibi, "bilim kaynaklı" olsun, "bilimsel bilgiye" dayansın, ve demirefe arkadaşımızın savunduğu gibi, geçerliliği bilimsel bilgi ve yöntemlerle sınanabilir olsun.

Gönderi tarihi:

Bu tartışmada artık son sözümü söylemek istiyorum. Zira tartışmanın bir yere varacağını da sanmıyorum.

 

Ben bilime inanan, bilime güvenen ve ona gönül vermiş bir insan olarak, inanç, duygu ve değerleri doğrultusunda bilimin bu denli dogmalaştırılmasına karşıyım. Benim bilime güveniyor ve onu takip ediyor olmam ona görev biçebileceğim anlamına gelmediği gibi, bilim de o "görevi", biz istiyoruz diye görev edinmez.

 

Herşeyin bir bilimsel açıklaması vardır, olmalıdır. Açıklayamıyorsa bile elbet açıklayacaktır. Bilimsel olarak değerlendirebilceğimiz gözlemler, alışkanlıklar, yalanlar, öğretiler ahlakı şekillendirmiştir ve şekillendirecektir. Peki doğru olan bu mu? Ben de isterim ki ahlak kuralları evrensel ve bilimsel doğrular üzerine kurulsun. Bu, mümkün olmadığı gibi, bilim tarafından da konu edilen bir olgu değildir. Böyle bir çalışma yoktur. Olamaz da. Eğer olsaydı, her alanda gelişen bilim dalları bu alanda da gelişirdi (en azından koyu materyalist bilim adamları tarafından bile...). Ben bilmiyorum böyle çalışmalarınn varlığını. Bilen varsa söylesin, ben de katılayım.

 

Olamaz dedim, çünkü bilim böyle bir olguyu konu edinirse bilim olmaktan çıkar. Dogma halini alır.

 

Belki uç bir yaklaşım olacak ama: Bilim, bilimsel verilerin detaylandığı ölçüde doğruya yaklaşan cevaplar bulur. Bugün bilimsel olarak doğru olarak kabul edilen "bilgi", yeni verilerin ışığında bilim tarafından yarın yanlışlanabilir. Geçerliliğini yitirir. Bu durumda ahlak kurallarını bilime göre şekillendirmek demek, her gün değişen ahlak kuralları oluşturmak demektir. Bu da zaten bilimin umurunda değildir. Bilim, o anki veriler ışığında cevap verir, vermeye çalışır. Belki de, bilimin ürünleri de felsefe ile yoğrularak ahlak halini almaktadır. Biz bunu söylediğimizde, bilimselci arkadaşımız başta olma üzere "o zaman hangi bilgiye güveneceğiz, ahlak neye göre şekillenecek? Dine göre mi?" gibi bir eleştiri sunuluyor. Cyrano bu soruya "otorite" derken sanırım haklı. Otoriteyi insanlar belirler. İran'da da insanlar seçmiştir, Almanya'da da, başka yerlerde de... İnsanlar otorite olarak bilimi seçmezler. Seçemezler. Bilim seçimlere katılmaz. Bilim adamı seçime girip yönetimi felsefi görüşüne göre şekillendirir. Demokratik de olabilir faşizan da.

 

Bu uç yaklaşımı yeni tartışma konusu çıkarmak için yazmadım. Dediğim gibi, bu konu benim için bitmiştir. Görüş bildiren, tartışan herkese ayrı ayrı teşekkür ederim. Umarım herkes için faydalı olmuştur. Bilim neyi yapar neyi yapmazı tartışmaktan öte, bilim yapalım, yapamıyorsak takip edelim...

Gönderi tarihi:
Bu tartışmada artık son sözümü söylemek istiyorum. Zira tartışmanın bir yere varacağını da sanmıyorum.

Yarasa dostum,

Bir defa yukardaki "son söz" bilimsel değil. Belliki bu bırakılamamış zihniyetten oluşma. Her ne olursa olsun son söz bilimsel değil. Bir yere, bir sona, bir son kurala varmak dogmadır, nihailiktir, bilimsel değildir, doğru değildir. Sen son noktayı koysan da koymasanda tartışma düşüncesi sende biter, ne forumdaki ne de yaşamdaki tartışmaları bağlamaz. Elbette tartışma bir yere varacaktır.

 

Ben bilime inanan, bilime güvenen ve ona gönül vermiş bir insan olarak, inanç, duygu ve değerleri doğrultusunda bilimin bu denli dogmalaştırılmasına karşıyım. Benim bilime güveniyor ve onu takip ediyor olmam ona görev biçebileceğim anlamına gelmediği gibi, bilim de o "görevi", biz istiyoruz diye görev edinmez.

 

Bilimin doğmalaştırılmasını kimse istemiyor ki. Bilim kendini yalanlayamaz. Bilim metafiziğe göz kırpmaz. Bunu herkes biliyor, savunuyor. Ama iş günlük hayata gelince Bayet'in söylediği gibi metafizik alışkanlıklarımızdan kopamıyoruz. Senin ayak ayak üstüne atıp oturma ahlak dogmasına takılı kalman gibi.

 

Herşeyin bir bilimsel açıklaması vardır, olmalıdır. Açıklayamıyorsa bile elbet açıklayacaktır. Bilimsel olarak değerlendirebilceğimiz gözlemler, alışkanlıklar, yalanlar, öğretiler ahlakı şekillendirmiştir ve şekillendirecektir. Peki doğru olan bu mu? Ben de isterim ki ahlak kuralları evrensel ve bilimsel doğrular üzerine kurulsun. Bu, mümkün olmadığı gibi, bilim tarafından da konu edilen bir olgu değildir. Böyle bir çalışma yoktur. Olamaz da. Eğer olsaydı, her alanda gelişen bilim dalları bu alanda da gelişirdi (en azından koyu materyalist bilim adamları tarafından bile...). Ben bilmiyorum böyle çalışmalarınn varlığını. Bilen varsa söylesin, ben de katılayım.

 

Ben biliyorum: Diyalektik materyalizm bilimseldir. Sosyalist kültür, sosyalist ahlak bilimseldir. Değerler, bilimsel bulgulardan edinilen ve onunla örtüşen ussal çıkarımlar dışında aranırsa; Emperyalist zihniyetin kararlılıkla sahip çıktığı dogmalara yem olunur(belli bir süre). Bunu hiç mi hiç unutmamalısın! Halimiz de işte böyle olur. Bunları sen biliyorsun.

 

Olamaz dedim, çünkü bilim böyle bir olguyu konu edinirse bilim olmaktan çıkar. Dogma halini alır.

 

Bunu yanlış biliyorsun. Bilim zaten olguları konu edinmek için vardır. Bilimin konu edinmediği olgu olamaz. Yeterki doğa olgusu olsun, algılanabilsin. Ahlak ta, insanın toplumsal davranışı olan bir olgudur. Bilimin konusudur. Bilim, yalnızca dogmatik, mistik, metafizik konuları konu edinmez.

 

Belki uç bir yaklaşım olacak ama: Bilim, bilimsel verilerin detaylandığı ölçüde doğruya yaklaşan cevaplar bulur. Bugün bilimsel olarak doğru olarak kabul edilen "bilgi", yeni verilerin ışığında bilim tarafından yarın yanlışlanabilir. Geçerliliğini yitirir. Bu durumda ahlak kurallarını bilime göre şekillendirmek demek, her gün değişen ahlak kuralları oluşturmak demektir. Bu da zaten bilimin umurunda değildir. Bilim, o anki veriler ışığında cevap verir, vermeye çalışır. Belki de, bilimin ürünleri de felsefe ile yoğrularak ahlak halini almaktadır. Biz bunu söylediğimizde, bilimselci arkadaşımız başta olma üzere "o zaman hangi bilgiye güveneceğiz, ahlak neye göre şekillenecek? Dine göre mi?" gibi bir eleştiri sunuluyor.

 

Bilimselci haklı tabi, bilimsel bilgiler senin dediğin gibi "her gün" değişmiyor. Doğadaki, toplumdaki şartlar değiştiğinde elbetteki değişmeler olacaktır. Sosyal bilimler, Montaigne ve Pacal'ın sözelerini de doğrulayarak, şöyle bir betimlemede bulunur: "Iklim değişince niteliğini değişmeyen haklı yada haksız hiç bir şey yoktur. Kutuplarda üç derece yükselme, tüm hukuk düzenini alt üst eder." Bu durumda değişkenler için metafizikten medet ummak herkesin bileceği bir şey. Ben medet ummuyorum. Bilimsel bilgi dışı hareket edemem.

 

Cyrano bu soruya "otorite" derken sanırım haklı. Otoriteyi insanlar belirler. İran'da da insanlar seçmiştir, Almanya'da da, başka yerlerde de... İnsanlar otorite olarak bilimi seçmezler. Seçemezler. Bilim seçimlere katılmaz. Bilim adamı seçime girip yönetimi felsefi görüşüne göre şekillendirir. Demokratik de olabilir faşizan da.

 

Beni ne Cyrano'nun ne de her kangi bir otoritenin değer yargıları ilgilendirmiyor. "En hakiki rehber bilimdir, bilim dışında rehber(otorite) aramak gaflettir, dalalettir". Bilimsel görüş dışındaki tüm görüşler yanlıştır. Burada senin bir kavram kargaşan var. İki tür dünya görüşü vardır. Beni bilimsel bilgiler ilgilendiriyor. Bilimsel bilgilerden edindiğim insan yararına olan çıkarımlar ilgilendiriyor. Ben bunu diyalektik materyalizmde buluyorum. Sen de gider otoritelerde, İranın seçeneğinde vs de ararsın. Ya bilimsel görüş, yada bilim dışı görüş. Seçenek senin.

 

Bu uç yaklaşımı yeni tartışma konusu çıkarmak için yazmadım. Dediğim gibi, bu konu benim için bitmiştir. Görüş bildiren, tartışan herkese ayrı ayrı teşekkür ederim. Umarım herkes için faydalı olmuştur. Bilim neyi yapar neyi yapmazı tartışmaktan öte, bilim yapalım, yapamıyorsak takip edelim...

 

Bir uç yaklaşım yapmadığın gibi, önceki görüşlerinin tekrarı. Bilim neyi yapar neyi yapmaz'ı tartışıp belirlemeden insan bilimi nasıl takip edebilir? Aklakı bilim değilde din otoritesi belirlesin, yada Ahmet/Mhmet belirlesin senin fikrin.

 

Bindiğin bir iş makinasının neyi yapıp yapamayacağını bilmeden o iş makinasının ne değeri olabilir? Bazılarının metafiziki görüşünü aynen yansıttın. Bilimi sevmek ve takip etmek, onun dışında her hangi bir bilginin yada görüşün yanlış olduğuna inanmakla olur dostum. Bilimden başka bilgi "doğru" olamaz.

 

Sana da teşekkür ederiz.

Gönderi tarihi:
Bir uç yaklaşım yapmadığın gibi, önceki görüşlerinin tekrarı.

Çok da bıktırıcı bir tekrarı. Bu "otorite belirler" filan sözleri öyle yanlış ki, eleştirmeyeceğim bile... Böyle bir vahim fikre prim bile verilmesi söz konusu olamaz. Benim açımdan bu konuda hiç bir pürüz kalmamıştır, konu anlayana apaçıktır. Başka sözüm olmayacak...

Gönderi tarihi:

Yazmayayım diyorum, cevapları gördükçe olmuyor...

 

Bir defa yukardaki "son söz" bilimsel değil. Belliki bu bırakılamamış zihniyetten oluşma. Her ne olursa olsun son söz bilimsel değil. Bir yere, bir sona, bir son kurala varmak dogmadır, nihailiktir, bilimsel değildir, doğru değildir.

 

Tartışmada görüşümü son defa bildirmeyi ifade eden bir cümleden bilim dersi çıkarmak ile bilim felsefesinin ne alakası vardır? Neyi amaçlamaktadır?

 

Sen son noktayı koysan da koymasanda tartışma düşüncesi sende biter, ne forumdaki ne de yaşamdaki tartışmaları bağlamaz. Elbette tartışma bir yere varacaktır.

 

Eh yani, pes yani! Tartışmaya devam etmek istememek, çekilme taraftarı olmak demek, bu tartışmanın son sözünü söylemek midir? Tartışmaya son noktayı koymak mıdır? İkisi arasındaki farkı vurgulamaya gerek var mıdır?

 

 

Bilimin doğmalaştırılmasını kimse istemiyor ki. Bilim kendini yalanlayamaz. Bilim metafiziğe göz kırpmaz.

 

Sizin derdiniz, ne bilimin ne de mevcut durumun gerçek pozisyonunu yorumlamak değil.

Sizin derdiniz materyalist görüşünüz doğrultusunda, olmayan şeyleri varmış gibi gösterip; metafizik felsefeden kaçmak adına bilime ve ahlaka şekil vermeye çalışmaktır. Ben de materyalist bir dünya görüşüne sahip olmama hatta sadece ve sadece bilime önem vermeme rağmen, bu inadı, bu propaganda biçimini bu karşı duruşu anlamış değilim. Bu yöntemle kimseye de anlatamazsınız. Burada var olanı değil, olması gerektiğini düşündüğünüzü, hayalini kurduğunuzu, yani ideallerinizi tartışıyorsunuz. Bu idealleri konudan sıyırıp, var olan somut durumu tartışanları ise metafizikçi olmakla suçluyor hatta yetmiyormuş gibi İran ve benzeri düzenlerin sorumluları gibi gösteriyorsunuz. Bu da bilimsellikten, bilimsel yöntemlerden, mevcut durumu salt gerçekliği ile tartışmaktan yoksun olduğunuzu; çünkü ideallerinizin buna izin vermediğini gösteriyor. Bilimin metafiziğe göz kırpmasını, en azından benim iletilerimde nereden çıkarıyorsunuz? Tartışmadaki metafizik-materyalist çekişmenizin sonucu bu mudur? Burada, isimlerini vermeye gerek yok, bilime gönül vermiş ona inanan birçok arkadaşı metafizikçi ilan etmeniz ne kadar doğrudur? Hangi amacı gütmektedir? Koskoca bilim dünyasında, görüşlerinizin karşılığını arayıp bulamazken burada bilime inanan insanları suçlamanız, bilimsellikten uzak göstermeniz ne derece doğrudur? Birincisi bunu kınıyorum.

 

Bunu herkes biliyor, savunuyor. Ama iş günlük hayata gelince Bayet'in söylediği gibi metafizik alışkanlıklarımızdan kopamıyoruz. Senin ayak ayak üstüne atıp oturma ahlak dogmasına takılı kalman gibi.

 

:) Bayet’in kitabını alıp en kısa zamanda okuyacağım. Ve hep şu referans gösterdiğiniz kişinin kitabının ne anlattığını tartışmaya açacağım. Zira, yazar aynı yazar, kitap aynı kitap, herkes farklı bir anlam çıkarıyor :) Herkes kendine yontuyor. Ama sayın Doğrucudavutun alıntılarını okumak da yeterli bu arada.

 

Ben biliyorum: Diyalektik materyalizm bilimseldir. Sosyalist kültür, sosyalist ahlak bilimseldir.

 

Ben o tarz çalışmaları soruyorum siz bana sosyalizmi anlatıyorsunuz.

Ayrıca, burada kim diyalektiğin bilimselliğini tartışıyor? Bilimsel yöntem zaten diyalektiktir.

Burada kim Sosyalizmi tartışıyor? Sosyalizmi nereden çıkarıyoruz şimdi? Dedim ya, mevcut durumu, var olanı tartışmayı bu şekilde kendi dünya görüşümüz ekseninde şekillendirince ortaya sadece propaganda cümleler çıkar. Bunlarında tartışma ile ilgisi yoktur. Ha dersin ki, “ahlak nasıl olmalı? Tamamen bilimsel verilere dayanmalı, bu da bence sosyalist kültür ile mümkündür” dersin, anlarız. Anlarız anlamasına da, bunun mevcut bilim ile alakası nedir bunu anlayamayız. Bilimin sosyalizm ile ilişkisini ise hiç anlayamayız. Biz burada neyi tartışıyoruz? Sosyalizmi mi? Ahlakın nasıl olması gerektiğini mi? Ahlak ile bilimin ilişkisini? Bilimin ahlaka ne kadar karışabileceğini mi? Yoksa yönetim düzenlerindeki ahlakı mı?

 

Nasıl olması gerektiğini söylemek bilimsellik değildir. Kendi dünya görüşüne göre yorumlamaktır, idealdir, istektir, arzudur.

Aksine, var olanın nasıl olduğunu anlatmak bilimselliktir.

 

Burada sosyalist kültüre değinmediğimiz, hesaba katmadığımız için bilimsellikten men edileceksek buyurun edilelim. Bilim insanlarının sosyalizme mi inanması gerekir? Sosyalist olmaları mı gerekir? Bu görüşü de kınıyorum.

 

 

Değerler, bilimsel bulgulardan edinilen ve onunla örtüşen ussal çıkarımlar dışında aranırsa; Emperyalist zihniyetin kararlılıkla sahip çıktığı dogmalara yem olunur(belli bir süre). Bunu hiç mi hiç unutmamalısın! Halimiz de işte böyle olur.

 

Şimdi ben bu lafın üzerine ne diyeyim? Halimizin sorumlusu benmişim, benim gibi düşünenlermiş de haberim yokmuş :)

Dostum yapma bunu. Propagandalarla saldırarak tartışılmaz bu konular. Bu kadar gurur meselesi yapıp bu şekilde ithamlarda bulunmayınız. Bu yüzden bunu da kınıyorum…

 

Bilimin konu edinmediği olgu olamaz. Yeterki doğa olgusu olsun, algılanabilsin. Ahlak ta, insanın toplumsal davranışı olan bir olgudur.

 

Yahu bilim bunu zaten konu edinip araştırır ortay koyar diyoruz hep. Ama kural koymaz diyoruz. Varsa gösterin diyoruz. Bunun biliminin dalını gösterin diyoruz. Hala koyuyor diyorsanız bana bilimsel çalışmaları gösterin diyorum, propaganda ve bayet dışında tık yok. Konu sosyalizme kadar geliyor :)

 

Bilimselci haklı tabi, bilimsel bilgiler senin dediğin gibi "her gün" değişmiyor.

 

Bilime “değişmez” gözü ile bakmak bilimi nasıl algıladığınızı gösterir sadece. Bilim verileri doğrultusunda değişir. Veri her gün gelirse her gün değişir. Dogmalaştırmayın diyorum ya, haklıymışım…

 

Bilimsel bilgi dışı hareket edemem. Beni ne Cyrano'nun ne de her kangi bir otoritenin değer yargıları ilgilendirmiyor. "En hakiki rehber bilimdir, bilim dışında rehber(otorite) aramak gaflettir, dalalettir".

 

Ben otorite doğrudur demedim. Ben Cyrano’nun otoritesi seni ilgilendirir demedim, ben başka otoriteler seni ilgilendirsin kabul et demedim. Ben toplumların tercihlerini nasıl yaşadıklarını mevcut durumdan örneklendirdim. Çarpıtmalarınızı kınıyorum.

 

Bilimsel görüş dışındaki tüm görüşler yanlıştır.

 

Ben, bilimsel görüşler dışında doğru olan bir kaynak göstermedim. Bu kadar çarpıtmaya pes doğrusu.

Yine söylüyorum, ben nasıl olması gerektiğini değil, mevcut durumu yorumladım. İdeallerimizin gerçekleşmesindeki zorluktan bahsettim. Bunu toplumsal tercihlerle örneklendirdim.

 

Burada senin bir kavram kargaşan var.

 

Bana sorarsan burada sizin idealleriniz ile gerçeklik arasında bir kargaşa var. Kabul edemediğimiz, doğru bulmadığımız mevcut gerçeklikleri değerlendirmek, yorumlamak anlam kargaşasını göstermez. Hele hele, bunu değerlendiren insanların bilim dışı olduğunu hiç göstermez. Hatta ve hatta insanları metafizikçi yapmaz…

 

İki tür dünya görüşü vardır. Beni bilimsel bilgiler ilgilendiriyor. Bilimsel bilgilerden edindiğim insan yararına olan çıkarımlar ilgilendiriyor. Ben bunu diyalektik materyalizmde buluyorum. Sen de gider otoritelerde, İranın seçeneğinde vs de ararsın.

 

Peki, ben de gider İran’da ararım gerçekliği :)

Bu cümlenin üzerine ben ne söyleyeyim? Sadece kınıyorum…

 

Ya bilimsel görüş, yada bilim dışı görüş. Seçenek senin.

 

Ben tartışmanın tartışmaya katıldığım başından beri, seçim yaptığımı hatırlamıyorum. Bu sizin yakıştırmanız. Sebebi de, propaganda yapmayışım. İdealimi gerçekliğe karıştırmayışım. Mevcut durumu duygusal yorumlamayışım. Bilimde duyguya yer yoktur, ideallere, arzulara yer yoktur. Tek ideal gerçeğe yaklaşma çabasıdır. Kendi idealine değil. Aksi durumda bilimi dogmalaştırırsınız diyorum ve yine görüyorum ki doğru tespitte bulunmuşum.

 

Bir uç yaklaşım yapmadığın gibi,

 

:) Örneklendirmemde yönetim şekilleri olduğu için uç yaklaşım dedim, çünkü bunu daha önce tartışmaya açmamıştık. Açılmasını da istemedim. Ama gördüm ki, hem tartışılıyor hem propagandası yapılıyor hem de bir taraftan ben bıktırıcı bir tekrar yapmış oluyorum :)

 

önceki görüşlerinin tekrarı.

 

Demek ki gerekiyor. Tekrar ettiğim halde bile bu kadar çarpıtma söz konusu olabiliyorsa daha çok tekrara gerek vardır.

Bilim neyi yapar neyi yapmaz'ı tartışıp belirlemeden insan bilimi nasıl takip edebilir?

 

Bu da yeni bir konu sanırım. Bilimin neyi yapıp neyi yapamayacağını tartışmak…

Doğru ya, bilim adamları gerek laboratuarlarda, gerek arazi çalışmalarında, gerek toplumun içinde ÖNCELİKLE bunu bilimsel olarak “yapabilir miyiz” i tartışıyor, SONRASINDA araştırmaya başlıyor… Bu yöntemi de ilk kez öğreniyorum…

 

Benim bildiğim bilim, gerek laboratuarlarda, gerek arazi çalışmalarında, gerek toplumun içinde SORU SORAR, VERİ TOPLAR, YORUMLAR… Verisi kadar konuşur. Ötesini değil. Ötesini felsefe yapar.

 

Aklakı bilim değilde din otoritesi belirlesin, yada Ahmet/Mhmet belirlesin senin fikrin.

 

Yine bir çarpıtma daha. Ahlakı toplum belirler. Ahmet Mehmet değil. Dayatmalarla bile olsa bir dini toplum kabul eder. Ahmet Mehmet değil. Kabul etmezse o dayatma da boşa gider. Benim fikrim de belirlemez. Bu bir toplumsal süreçtir. Öyle yönlendirmeler her zaman cevap vermez. Bu süreci bu kadar basite almanız yine bilimsellikten uzak olduğunuzu gösterir maalesef.

 

Bindiğin bir iş makinasının neyi yapıp yapamayacağını bilmeden o iş makinasının ne değeri olabilir?

 

Şimdi de bilimi bilmediğim halde bilim yapmaya çalışmakla suçlanıyorum ha? :)

 

Bazılarının metafiziki görüşünü aynen yansıttın.

 

Şimdi de metafizkle suçlanıyorum ha?

 

Arkadaşlar, propagandalarınıza katılmayıp, gerçekliği yorum katmadan irdelediğim için bu ithamları sizin kaleminizden okumak, bilime inanan insanların bile ne kadar duygusal hareket edip bilimden uzaklaşabileceğini ve dogmatik olabileceğini göstermiştir.

 

Bilimi sevmek ve takip etmek, onun dışında her hangi bir bilginin yada görüşün yanlış olduğuna inanmakla olur dostum. Bilimden başka bilgi "doğru" olamaz

 

Bırakın da, bilimi bana bilim adamları öğretsin.

Zaten bilimden öğrendiğimizi aktardık buraya. İdeallerimizi, arzularımızı ve hayallerimizi değil.

Çalışma var dediniz, sizin yerinize kalktık netten araştırdık ve bulamadık.

Bunun üzerine mevcut durumu irdeledik, nasıl olduğunu gösterdik.

Siz de bize ideallerinizi anlattınız. Propagandalarınızla süslediniz.

Ama biz hala o ideallerin gerçek olduğunu ispatlayan bir kaynak, bir bilim dalı, bir çalışma, bilimsel bir yayın görmedik.

 

 

Sana da teşekkür ederiz.

 

Asıl şimdi ben bu kadar çarpıtma ve asılsız ithamlarınıza teşekkür eder, sizinle bilimi tartışmanın ne kadar faydalı olduğunu belirtmek isterim!

 

Çok da bıktırıcı bir tekrarı.

 

Neyin tekrarı olup olmadığını yukarıda söyledim.

Bu tartışmada asıl bıktırıcı olan, hala tartışmasız geçerliliği olan bir kaynak gösteremediğiniz halde ideallerinizi, propagandalarınızı ve seçimlerinizi; hatta ve hatta asılsız ithamlarınızı okumaktır.

Gönderi tarihi:
Bu "otorite belirler" filan sözleri öyle yanlış ki,

 

Arkadaşlarımızın savunduğu, ahlakı bilimin değilde, belirlemesi gereken, belirlemiş olan otoriteler kimmiş bakalım:

 

Denizi ikiye bölen MUSA,

Babası tanrı İSA,

Ayı ikiye bölen, okuyamayan, yazamayan, tahtla uzayda seyahat eden MUHAMMED

Çocuk büyüyünce babasına asi olacak diye öldüren HIZIR

Köleler doğuştan köledir diyen ARİSTO,

İnsan aklının önemi yok zira insan her zaman akıl dışı olanla karşılaşır diyen CAMUS

Bilim uygarlığına "kara çağ" diyen GANHDİ

Bilim beladır, köle yaratır diyen EINSTEIN

İki türlü varlık vardır, madde ve ruh diyen DESCARTES

Bunları öldürün sabunumuz bitti diyen HİTLER

Bütün dünya islam olmalıdır diyen BEDİÜZZAMAN

Ve ULEMALAR

Gönderi tarihi:
Sizin derdiniz, ne bilimin ne de mevcut durumun gerçek pozisyonunu yorumlamak değil.

Sizin derdiniz materyalist görüşünüz doğrultusunda, olmayan şeyleri varmış gibi gösterip; metafizik felsefeden kaçmak adına bilime ve ahlaka şekil vermeye çalışmaktır. Ben de materyalist bir dünya görüşüne sahip olmama hatta sadece ve sadece bilime önem vermeme rağmen, bu inadı, bu propaganda biçimini bu karşı duruşu anlamış değilim. Bu yöntemle kimseye de anlatamazsınız.

 

Senin yöntemin olan, ahlakı otorite yada ulema belirlemeli yöntemini kabullenemiyoruz.

 

 

Burada var olanı değil, olması gerektiğini düşündüğünüzü, hayalini kurduğunuzu, yani ideallerinizi tartışıyorsunuz. Bu idealleri konudan sıyırıp, var olan somut durumu tartışanları ise metafizikçi olmakla suçluyor hatta yetmiyormuş gibi İran ve benzeri düzenlerin sorumluları gibi gösteriyorsunuz. Bu da bilimsellikten, bilimsel yöntemlerden, mevcut durumu salt gerçekliği ile tartışmaktan yoksun olduğunuzu; çünkü ideallerinizin buna izin vermediğini gösteriyor. Bilimin metafiziğe göz kırpmasını, en azından benim iletilerimde nereden çıkarıyorsunuz? Tartışmadaki metafizik-materyalist çekişmenizin sonucu bu mudur?

 

Bilgi üretimini otoriteye, felsefeye, bilgeye, ulemeya bırakmak bal gibi metafizik duruştur. Söylediğim gibi bilim metafiziğe göz kırpmaz.

 

Burada, isimlerini vermeye gerek yok, bilime gönül vermiş ona inanan birçok arkadaşı metafizikçi ilan etmeniz ne kadar doğrudur? Hangi amacı gütmektedir? Koskoca bilim dünyasında, görüşlerinizin karşılığını arayıp bulamazken burada bilime inanan insanları suçlamanız, bilimsellikten uzak göstermeniz ne derece doğrudur? Birincisi bunu kınıyorum.

 

Ne kadar kınarsan kına "Ahlakın iyisini din oluşturur" fikrini savunan bir insanı da o fikri savunan insanları haklı göreni de bilimden uzak görürüm.

 

:) Bayet’in kitabını alıp en kısa zamanda okuyacağım. Ve hep şu referans gösterdiğiniz kişinin kitabının ne anlattığını tartışmaya açacağım. Zira, yazar aynı yazar, kitap aynı kitap, herkes farklı bir anlam çıkarıyor :) Herkes kendine yontuyor. Ama sayın Doğrucudavutun alıntılarını okumak da yeterli bu arada.

 

Kimin alıntısını okursan oku yeterki kavra. Zaten bilimsel kitapları okumadan, materyalist felsefeyi bilmeden savunuların seni hataya götürüyor. Ne kadar kırmızı yazarsam o kadar haklı olurum tavrını da bırakmalısın.

 

Ben o tarz çalışmaları soruyorum siz bana sosyalizmi anlatıyorsunuz.

Ayrıca, burada kim diyalektiğin bilimselliğini tartışıyor? Bilimsel yöntem zaten diyalektiktir.

Burada kim Sosyalizmi tartışıyor? Sosyalizmi nereden çıkarıyoruz şimdi? Dedim ya, mevcut durumu, var olanı tartışmayı bu şekilde kendi dünya görüşümüz ekseninde şekillendirince ortaya sadece propaganda cümleler çıkar. Bunlarında tartışma ile ilgisi yoktur.

 

Burada herkes istediği bilgileri söyleyeblir. Bilgi, meteryalist bilgi, ahlak, sosyalist ahlak bunlar iç içe. Otorite, din ahlakı diyince biz senin kadar hiddetlenmiyoruz.

 

Ha dersin ki, “ahlak nasıl olmalı? Tamamen bilimsel verilere dayanmalı, bu da bence sosyalist kültür ile mümkündür” dersin, anlarız. Anlarız anlamasına da, bunun mevcut bilim ile alakası nedir bunu anlayamayız. Bilimin sosyalizm ile ilişkisini ise hiç anlayamayız. Biz burada neyi tartışıyoruz? Sosyalizmi mi? Ahlakın nasıl olması gerektiğini mi? Ahlak ile bilimin ilişkisini? Bilimin ahlaka ne kadar karışabileceğini mi? Yoksa yönetim düzenlerindeki ahlakı mı?

 

Eğer sosyalist ahlakın, marksist ahlakın, bilimsel ahlak/kültür olmadığını iddia ediyorsan değildir dersin. O konuyu tartışırız.

 

Nasıl olması gerektiğini söylemek bilimsellik değildir. Kendi dünya görüşüne göre yorumlamaktır, idealdir, istektir, arzudur.

Aksine, var olanın nasıl olduğunu anlatmak bilimselliktir.

 

Ne dediğini bilmiyorsun. Kızarak tartışırsan böyle olur. Hem materyalistim diyorsun, hemde nasıl olması gerekeni, neyin açıklayacağını bilmiyorsun Öğren o halde.

 

Burada sosyalist kültüre değinmediğimiz, hesaba katmadığımız için bilimsellikten men edileceksek buyurun edilelim. Bilim insanlarının sosyalizme mi inanması gerekir? Sosyalist olmaları mı gerekir? Bu görüşü de kınıyorum

 

Kınamaların hiç te önemli değil. Ben burada bildiklerimi söyleyeyim sen kına. Kimseyi kimsenin bir şeyden men ettiği yok. Sen bildiklerini gözden geçir. Sinirlenme sakince yap bu işi. Dağıtıyorsun

 

Yahu bilim bunu zaten konu edinip araştırır ortay koyar diyoruz hep. Ama kural koymaz diyoruz. Varsa gösterin diyoruz. Bunun biliminin dalını gösterin diyoruz. Hala koyuyor diyorsanız bana bilimsel çalışmaları gösterin diyorum, propaganda ve bayet dışında tık yok. Konu sosyalizme kadar geliyor :)

 

Senin bilgin yok bu konuda bilimsel felsefeler bunun için vardır. Bilimsel bilgilerden her tür bilgileri çıkarsama yapar. Ahlak ta dahil. Günümüz ahlakının çoğunluğu bilimsel bilgilerden üretilmiş ahlaktır.

 

Bilime “değişmez” gözü ile bakmak bilimi nasıl algıladığınızı gösterir sadece. Bilim verileri doğrultusunda değişir. Veri her gün gelirse her gün değişir. Dogmalaştırmayın diyorum ya, haklıymışım…

 

Sinirlenirsen böyle uydurursun. Bilime değişmez dediğimiz alıntıyı göstermen gerek.

 

Ben otorite doğrudur demedim. Ben Cyrano’nun otoritesi seni ilgilendirir demedim, ben başka otoriteler seni ilgilendirsin kabul et demedim. Ben toplumların tercihlerini nasıl yaşadıklarını mevcut durumdan örneklendirdim. Çarpıtmalarınızı kınıyorum.

 

Sinirlenirsen ne yazdığını da, ne tartışıldığını da bilmezsin işte yazdığın:

"Cyrano bu soruya "otorite" derken sanırım haklı. Otoriteyi insanlar belirler." Burada ahlak oterite tarafından belirlenir olgusu tartışılıyor. "Otoriteyi insanlar seçer, otorite de haklı olarak ahlakı belirlemeli" tartışılmıyor. Aksine ahlakı otorite değil bilim belirlemeli tartışılıyor. Kınamayı bırak ta ne tartışılıyor onu anla. Her kes burada birilerini kınıyor zaten.

 

Bana sorarsan burada sizin idealleriniz ile gerçeklik arasında bir kargaşa var. Kabul edemediğimiz, doğru bulmadığımız mevcut gerçeklikleri değerlendirmek, yorumlamak anlam kargaşasını göstermez. Hele hele, bunu değerlendiren insanların bilim dışı olduğunu hiç göstermez. Hatta ve hatta insanları metafizikçi yapmaz…

 

Olgulara bilim dışında kılıf geçirmeye çalışmak metafizik zihniyettir. Yok böyle değilim diyorsan zaten yırtınmana da gerek yok. Özelde konuştuğun gibi davranmıyorsun. Her şeyi kabulleniyorsun burada farklı tavır koyuyorsun. Konuşmalarımız kayıtlı bende.

 

Ben tartışmanın tartışmaya katıldığım başından beri, seçim yaptığımı hatırlamıyorum. Bu sizin yakıştırmanız. Sebebi de, propaganda yapmayışım. İdealimi gerçekliğe karıştırmayışım. Mevcut durumu duygusal yorumlamayışım. Bilimde duyguya yer yoktur, ideallere, arzulara yer yoktur. Tek ideal gerçeğe yaklaşma çabasıdır. Kendi idealine değil. Aksi durumda bilimi dogmalaştırırsınız diyorum ve yine görüyorum ki doğru tespitte bulunmuşum.

 

Bilim duyguya da, ideale de, arzuya da, ahlaka da hitap eder. Bunlar birer doğa olgularıdır. Bilimin bir yüzü deney, diğer yüzü de mantıksal çıkarımdır. Bunu kabul ettin şimdi tekrar burada anlamamış gözüküyorsun. İnsanların duygu, arzu, ideallerine kim hitap edecek bilim dalları elbette. Bunlar tartışıldı. Bilimin hitap edemeyeceği de incelemeye alamayacağı da hiç bir doğa olgusu yoktur. Güncel durumu yeterlidir değildir. Otoriteye bırakmaz.

 

Yazdığın şeyler hep aynı tekrarlar. Çoğuna cevap verme gereği bile duymadım. Sinirlenmeden tartış. Burada kimse kimsenin sinirini çekecek durumda değil.

 

Kaldıki sinirlendikçe kendini dağıtıyor ve söylenilenleri anlamıyorsun. Türibinlere hitap etmeyi bırak. Özelde tartıştığın üslubu burada da gösterebilirsen her şey çözümlenir ARKADAŞIM!

Gönderi tarihi:

BİLİM ve AHLAK

 

Bilimin ahlak alanında etkisi ne olabilir? Toplumların yönetimi, tek tek bilinçlerin sessiz yaşamı için ne bekleyebiliriz ondan?

 

Kimileri hiç bir şey diyorlar. Bilim ahklaka aykırıdır. İnsana Kötülük eder. Onlara göre bilim öldürme gücümüzü artırmakta, insanı makinaya köle etmekte, budala kişilerin eline silah vermekte, insanların iyiliğine çalışır gözüktüğünde bile, lüksü açgözlülüğü, doymazlığı daha da azdırmaktadır. Ondan sıkı bir düzen beklemeyelim. Asıl onu sıkı bir düzen altına alalım.

 

Kimileri daha bir yumuşak davranıyorlar. Bilimi suçlamıyorlar, seviyorlar onu. Bilimden sağlık işleri için bir takım teknik bilgiler, yada ekonomik düzen için bir takım ustalıklar istiyorlar. Ama bilimin bir kural koymasına, bir ülkü sunmasına gelemiyorlar. Onlarca bilim özü, gereği sadece görür yargılamaz, ahlaka aykırı değil, sadece ahlak dışıdır.

 

Bu iki karşı düşüncenin değeri nedir?

 

Bunu incelemeden önce şunu belirteyimki, her iki düşünce de, görünüşe karşın, aynı ölçüde bilime zararlıdır. ilk bakışta insana öyle geliyorki bilim asıl tokadı kendini suçlayanlardan çok, hoşgörür bir dille ahlakdışı sayanlardan yiyor. Bu sonuncular bilimin rolünü ikici plana düşürmek için bir takım dolambaçlı yollara baş vuruyorlar. Ama bilime ahlak alanında az yer vermek te, eninde sonunda onu ahlak dışı saymak kadar haksızlık değilmidir? Sözcüğün derin anlamıyla ahlak, pratik bir takım öğütler yığını değil. bir ülkünün dile gelişidir. Bir ülkünün yani insanı baştan başa kavrayan, kendine bağlayıp yükselten, ona hem güvenç hem coşku veren, insan düşüncesine ve yüreğine yeni atılış gücü sağlayan, bütün yaşama bir anlam bir soyluluk kazandıran bir ülküdür.

 

Dünya kuruldu kurulalı bütün büyük işler, işte bu ülkü tutkusuyla yapılmıştır. Burjuva dünyasını kendi yıkımına götüren bayağılıktan ancak ve ancak bu ülküye sarılarak kurtulmayı umabiliriz. Bir an için bu ateşi yok sayın: Orada ahlak olarak kala kala, renksiz, zavallı bir bilgelikten, bir takım çıkarların uzlaşmasından, bencillik tekniğinden başka bir şey kalmaz. Oysa günlük hayatımızda yaptığımız en basit bir iş inandığımız ve sevdiğimiz bir büyük şeyin yankısı olduğu zaman bulur asıl değerini. Eğer bilim bize bir ülkü sunmaya hakkı olmadığını ileri sürer, onu emir kulu derkesine indirirsek, o zaman insan hayatında en yüce olan topluluklara ve bilinçlere atılış gücü veren şeyler üzerinde derin ve köklü bir etki yapmasını yasaklamış oluruz gerçekte.

 

Peki ama, bilimi hangi çağda yasaklarla kösteklemeye kalıkışıyorlar böyle? Dünya yüzünü kaplayan, korkunç bir savaştan bitkin düşmüş, ulusların, bunaltılar içinde, daha haklı ilkeler üzerinde daha soylu bir dünya kurmaya çalıştıkları bir çağda, bizi kurtaracak tek devrimin bir ahlak devrimi olduğuna inanılan bir çağda. Ulusları yıkımdan yıkıma sürüklemiş ve faşizmi kanla boğmaya zorlamış olan eski ahlakların karşısında iyi niyetli insanlar , uluslara yeniden umut verebilecek bir ahlak istiyorlar. Bu insanlar yüzlerini bilime doğru çeviriyorlar kendiliğinden. İşte tam da o anda "bilgeler" dikleniyor: "çekil şuradan" diyorlar bilime. Hakları var mı bunu söylemeye!

 

Ahlaka aykırı ahlak dışı diye bilimi arka plana itmeye varmı hakları? Dinlerle felsefelerin toplulukları ve ruhları canlandırabileceğini, biliminse böyle bir şey yapamayacağını ileri sürmek için bir takım sağlam nedenler varmı ellerinde? Evrenin akılla kavranır yanını gözlerimiz önünde durmadan değiştiren o güzelim, o inanılmaz buluşların iç yaşamımızın derin gerçekleri üzerinde, şiir üzerinde, duygular üzerinde, dünyayı yöneten büyük güçler üzerinde etkisiz kalacağını söylemeye yetkilimidirler?

 

Ben kendi hesabıma, bilgi alanında ilerleme yollarını açıp, ahlak alanında kapayan böylesine umutsuz bir çözümü kabul edemem. Elimizde ne kanıtlar olmalı ki, böylesine yürekler acısı bir iflas düşüncesini benimseyebilelim. Bilime karşı gösterilen bu diretmede ben geçmişe bağlı güçlerin bu günün güçlerine karşı (iyi niyetle tabi) denediği son bir çaba görüyorum sadece. Bilimin bu güne dek görülmemiş başarıları karşısında yerleşmiş güçlerin etekleri tutuşuyor ve ovayı elden kaçırınca hiç olmazsa yükseklere tutunmaya kalkışıyorlar. Tıpkı eski kahramanlık destanlarımızın, saldırıya uğrayınca kenti bırakıp kaleye sığınan baronu gibi. Yalnız şu varki üç yüz yılı aşkın bir süredir, bilimi durduramıyor kimse. Çünkü bilim, özünde buluştur ve olanaklarını hiçe sayanları vardığı sonuçlarla yalanlar. Toplumsal büyük bir sarsıntı uygarlığın birden duraklaması gibi nedenler, atılış gücünü kırmadıkça, bilimin adına kısaca "madde" dediğimiz şey alanında, varılmaz sanılan başarıya ulaştıktan sonra, ahlak alanında eli kolu bağlı kalacağına nasıl inanabiliriz?

 

Ama denilecek ki; yukarda belirtilen iki karşı dşünce olduğu gibi duruyor. Birincisini kolayca çürütebiliriz sanıyorum. İkincisi daha zorluca. Doğrusunu isterseniz beni uzun boylu da düşündürdü bu. Ama bugün ona karşılık verilebileceğini sanıyorum. Bu güne kadar "ahlak bilimi"nden bir ülkü isteyip durmuşlardı. Oysa bu ülküyü "bilim ahlakı"ndan istemek gerekir. Bilim ahlakı bu ülküyü bize sunabilir. Uzun süredir sunuyor da. Onu iyi karşılayabilirsek, yükseklerde atom çağının başlarında , bütün insanlığın uzlaşıp anlaşmasını sağlayabiliriz sonunda.

 

Sosyolog prf. Albert BAYET

Gönderi tarihi:
Bilgi üretimini otoriteye, felsefeye, bilgeye, ulemeya bırakmak bal gibi metafizik duruştur. Söylediğim gibi bilim metafiziğe göz kırpmaz.

 

Yasaları hukuk bilimi değil, otorite yapar sözünü daha fazla nasıl çarpıtabilir ki bu arkadaşımız ? Yok kendisi hukuk bilimi tarafından yapılmış bir tane yasa maddesi biliyorsa göstersin.

 

Bu nasıl bir mantıktır ya ?

 

Ne kadar kınarsan kına "Ahlakın iyisini din oluşturur" fikrini savunan bir insanı da o fikri savunan insanları haklı göreni de bilimden uzak görürüm.

 

Sen bu tartışmada ki tartışmacılardan hangisinin "ahlakın iyisini din oluşturur" dediğini bir göstersene. Şimdi bilimselci arkadaşımızdan tartışma ahlakı gereği bunu talep ediyorum. Geçiştirme çabalarına izin vermeyeceğimide peşin olarak söylüyorum.

 

 

Kimin alıntısını okursan oku yeterki kavra. Zaten bilimsel kitapları okumadan, materyalist felsefeyi bilmeden savunuların seni hataya götürüyor. Ne kadar kırmızı yazarsam o kadar haklı olurum tavrını da bırakmalısın.

 

Kendi referans verdiği kaynağın iddia ettiklerinin tam aksini iddia eden.

Diyalektik Materyalizm olduğunu iddia edip, diyalektik materyalizm diye, diyalektik materyalizmin kıyasıya eleştirdiği ve "hesaplaştığı" ampiryokritisist görüşleri savunan.

 

Marksist olduğunu iddia edip, marksist ideolojinin temel görüşüne karşı çıkan.

 

Bilimselci olduğunu iddia edip, bilime ilahıyatçıların yönelttiği ithamı yönelten.

 

Metafizik diye idealizmin öğretilerini gösteren

 

Arkadaşımız "bilmeden savunmaktan" bahsediyor.

 

Sen kendi referans gösterdiğin kaynağı okudun ve anladın da onun için mi, referans gösterdiğin kaynağın her paragrafında aksi iddia edildiği halde "sosyal bilimler nasıl olması gerektiğine cevap arayan disiplinlerdir" görüşünü savunuyorsun.

 

 

arkadaşımız anlamlarını bile bilmediği iki kavramla tartışmacılara etiket vurarak haklı çalışmaya çıkıyor. olan bu.

Gönderi tarihi:

Sen bu tartışmada ki tartışmacılardan hangisinin "ahlakın iyisini din oluşturur" dediğini bir göstersene. Şimdi bilimselci arkadaşımızdan tartışma ahlakı gereği bunu talep ediyorum. Geçiştirme çabalarına izin vermeyeceğimide peşin olarak söylüyorum.

Ne o dostum! Şimdide ahlak hafiyeliğinemi başladın da benim ahlakımı takibe aldın? Peşin de olsa vadede versen geçiştirmem merak etme. Yazıyı 3 nolu size yapmana da gerek yoktu. 2'ye de duyarlıyım 1'e de...

Bu kadar güçlü bir kurum olmuşken hep, bu kadar olumsuz bir rolü olsaydı. Sizce bugün bu noktada olabilir miydik ?

 

Sence bu cümle ne anlatıyor? Özellikle kalınlaştırdığım kısmı?

"Ahlakın olumlusunu din oluşturur" tanımlamamla örtüşüyormu?

 

Ben ise yukardaki cümlenin tam aksini iddia ediyorum.

Dünyadaki tüm olumsuzluklar dinlerin ahlaka ilgili rolleriyle yaşanıyor. Sadede gel. Asıl tartışılacak konu bu konu. Başlık ta bu.

Ayrıntılı fikrini alalım.

Gönderi tarihi:
Kendi referans verdiği kaynağın iddia ettiklerinin tam aksini iddia eden.

Diyalektik Materyalizm olduğunu iddia edip, diyalektik materyalizm diye, diyalektik materyalizmin kıyasıya eleştirdiği ve "hesaplaştığı" ampiryokritisist görüşleri savunan.

 

Marksist olduğunu iddia edip, marksist ideolojinin temel görüşüne karşı çıkan.

 

Bilimselci olduğunu iddia edip, bilime ilahıyatçıların yönelttiği ithamı yönelten.

 

Metafizik diye idealizmin öğretilerini gösteren

 

Arkadaşımız "bilmeden savunmaktan" bahsediyor.

 

Sen kendi referans gösterdiğin kaynağı okudun ve anladın da onun için mi, referans gösterdiğin kaynağın her paragrafında aksi iddia edildiği halde "sosyal bilimler nasıl olması gerektiğine cevap arayan disiplinlerdir" görüşünü savunuyorsun.

 

 

arkadaşımız anlamlarını bile bilmediği iki kavramla tartışmacılara etiket vurarak haklı çalışmaya çıkıyor. olan bu.

 

Bu görüşler sana ve dünya görüşüne ait bir görüş. Senin gibi düşünmeyen de var. Tamamen olmasa da çoğunlukla uzlaştığımız...

 

:clover: İşte bakın bilimsel düşünmenin farkı nasıl hemen ortaya çıkıyor.
Gönderi tarihi:
Sence bu cümle ne anlatıyor? Özellikle kalınlaştırdığım kısmı?

"Ahlakın olumlusunu din oluşturur" tanımlamamla örtüşüyormu?

 

şöyle bir soru bilimsel nitelik taşır. Din ahlak için temel kaynak mıdır ? Yoksa din ahlakın bir ürünü müdür ? Din ve ahlak sürekli karşılıklı etkileşim içinde olan kurumlar mıdır ? Çeşitli inançtan, çeşitli yaklaşımdan, çeşitli görüşten insanlar bu konuda farklı görüşlere ve bakış açılarına sahip olabilir. Ama tartışmaları sağlam bir temelde olur.

 

Ancak insanlık tarihinin en eski iki kurumunu (devletten çok daha eski, bütün siyasal yapılardan çok daha eski,) birbirinden bağımsız, birbirine önceliği ve sonralığı bulunan bir şekilde tanımlayamazsınız. Din kurumu olmasaydı şöyle bir seyir izlerdi insanlığın gelişimi diyemeyeceğiniz için.

 

Biz burada bugün insanlığın sahip olduğu evrensel değerler ve birikimle tartışıyoruz, değerlendiriyoruz, yargılıyoruz. Ve insanlığın bugün sahip olduğu değerler, yargı kriterleri, ve yaklaşımlara vardığı yolculukta, gelişimde din kurumu hep vardı. Onun bir parçası, önemli belirleyenlerinden birisi olduğu sürecin sonunda vardığımız değer yargılarıyla onun rolünü yargılamamız biraz tuhaf değil mi ?

 

Bu kadar güçlü bir kurum olmuşken hep, bu kadar olumsuz bir rolü olsaydı. Sizce bugün bu noktada olabilir miydik ?

 

Şimdi bu satılarda "ahlakın olumlusunu din kurar" ya da onu ima edecek tek bir ifade dahi var mı ?

 

Din kurumunun insanlığın gelişiminde olumlu ve olumsuz rol oynadığını bilemeyeceğimizi anlattığım yazım veya bu tartışma da

ya da bu forumda yazdığım herhangi bir yazımda "ahlakın olumlusunu din kurar" gibi bir ifadem var mı ?

 

Onu bırak "iyi ahlak" "kötü ahlak" türü ahlak çeşitlerinin olmadığını söyleyen kişiyim ben bu forumda.

 

Ben ise yukardaki cümlenin tam aksini iddia ediyorum.

Dünyadaki tüm olumsuzluklar dinlerin ahlaka ilgili rolleriyle yaşanıyor. Sadede gel. Asıl tartışılacak konu bu konu. Başlık ta bu.

Ayrıntılı fikrini alalım.

 

Geçiştirme teşebbüsüne izin vermeyeceğimi söylemiştim.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.